02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 MA YIS 1988 CUMHURİYET/13 Bitkilerden elde edilen ilaçlarla tedavi ya da yaygın adıyla "kocakan" ilaçlarıyta tedavi, özellikJe Afrika'da oldukça yaygın bir yrjntem. Güney Afrika Cumtiuriyeti sınırian içinde de yaktaşık 179 bin siyah bu işle uğraşıyor. Gert Pretorius adındaki beyaz polis memuru da emekli olduktan sonra, siyahlann bu faaliyetinin çok para gefirdiğinı anlamış olacak ki kendini, "Lokman hekimliöe" adamış. 2 Ingiliz kızı Türkiyede 'güveıılik turu'nda KaraSevdalı Bıılut yargılandı İstanbul Haber Servisi Çekimi bitip stüdyo işlemleri tamamlanır tamamlanmaz "gözaltına" alınan ve yaklaşık iki aydır adli emanette bulunan "Kara Sevdalı Bulut" adlı filmin yapımcısi Atilla Özer'in yargüanmasına başlandı. Beyoğlu 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nde dün gerçekleşen duruşma, oturumda hazır bulunmayan sanık Atilla Özer ve avukatı Burhan Apaydın'ın gıyaplannda yapıldı. Filmin, uygunsuz koşullardan zarar görmemesi için Devlel Film Arşivi'ne gönderilmesine karar veren mahkeme, duruşmayı sorguların yapılması için 29 Haziran 1988 tarihine bıraktı. Davada, "Kara Sevdalı Bulot*'un "müsaderesr yapımcı Atilla Ozer'in de TCK'ran 526/1. maddesi uyannca 3 ila 6 ay arasında hapsi isteniyor. CİMİSM ÇİÇ6İI İSTANBLX (AA) Iki îngiüz genç kız, Türkiye'yi dünyaya tanıtmak ve "iki yabancı kadının tek başlarma, Türkiye'nin her yerinde güvenlik içinde gezebileceklerini kanıtlamak" amacıyla haziran ayında tzmir'den başlayarak 6 ay süreyle yurdun çeşitli bölgelerinde araştırma yapacaklar. 24 yaşlanndaki Philippa Beaumont ve Susan Feldman, amaçlannın 1905 yıhndan başlayarak özellikle Anadolu'da uzun yıllar araştırma yapan ünlü Ingiliz arkeolog ve araştırmacı G«rtrade BeU'in Turkiye'deki yaşamını ve çalışmalarını incelemek olduğunu söylediler. si bu yıl 60'ıncı doğumgününü kutlayacak. Amerikalılar, dünya çapında Miki Fare'ran doğumgünü kutlamalannı yaygın olarak duyurmak tçın buyük bir kampanya hazıhığt ıçindeler. Bu amaçla hazırianan 12 kattt bir bina yuksekliğindeki Miki Fare balonu da önumuzdeki günlerde tum Amerikan eyaletlerinin semalannda gösteri uçuşu yapacak. (Fotoğraf: AP) Miki fare 60 Londra'nın dünyaca ünlu "silahsız" polisJeri, bu kez de, kentin geleneksel çiçek sergısinde görev yapıyorlar. Her yıl yüz binlerce kişinin toplandıgı Chelsea çiçek şovu, Kraliyet Doğa Külturleri Demeği tarafından duzenleniyor. Ender bitki türterinin de sergilendiği buyuk çiçek sergisi dolayısıyla, olağanüstü güvenlik tedbirteri de alınıyor. (Fotoğraf: AP) HABERLERİN DEVAMI Vergi kaçırana ağır ceza ANKARA (Camhuriyet BnroM) Maliye ve Gümrük Bakanı Knrtcebe Alptemoçin, vergi kayıp ve kaçaklarının asgariye indirilmesi için denetim ve cezalaruı bugünden itibaren daha da ağırlaştınldığını açıkladı. Alptemoçin, işyeri kapatma ve vergi kaçıranlann teşhirine ilişkin uygulamanın da bugOnden geçerli olrnak üzere başlatıldığını bildirdi. Vergi gecikme zamlan yüzde 75'ten 90'a, gecikme faizleri de yüzde 54'ten 65'e cıkanldı. Alptemoçin, yılın ikinci yansından itibaren Taşıt Vergisi oranlannın Bakanlar Kunılu karanyla amırılabileceğini söyledi. Maliye ve Gümrük Bakanı Kurtebe Alptemoçin, dün bir basın toplantısı düzenleyerek, vergi kaçaklarının önlenmesine ilişkin olarak getirilen yeni düzenlemeleri açıkladı. Yılın ilk dört ayına ilişkin vergi tahsilatı ve bütçe performansına ilişkin verileri de açıklayan Alptemoçin, vergi kaçağının ocaknisan döneminde geçen yıla göre yüzde 46.4 oranında azalarak 166 milyar liraya gerilediğini söyledi. Alptemoçin, bu yılın ilk dört ayında Gelir Vergisi tahsilatında yüzde 51.2, Kurumlar Vergisi tahsilatında yüzde 17.2, KDV tahsilatında da yüzde 60 oranında artış sağlandığını belirtti. ANKARA'dan YALÇIN DOdAN (Baştarafı 1. Sayfada) netmelik yayımlamasını öngörüyor. Ama, Özal Hükümeti tam iki yıl bekledikten sonra şimdi "vergi kaçakçılığının" uzerine gideceği duygusunu aşıltyor. Hiç inandıncı degil. Çünkü, ne Maliye Bakanlığı ne de Özal hükümeti bu yönde kararlı değil. Nasıl olabilir ki?.. Şöyle bir referandum ve son genel seçimler öncesine uzanmak, inandıncılığa düşen gölgeyi sergilemeye yetiyor. Referandum ve seçim öncesinde Ankara'dan tüm illerin defterdarlıkları telefonla uyarılıyor: "Vergi denetimleriyle şu sıralarda pek fazla uğraşmayın! Milleti vergi denetimiyie pek korkutmayın!" Seçim geride kalınca, bütçe açıklan büyüyünce, tasarruf oranı artmayınca, devlet, harcamalarına yeteri kadar kaynak bulamayınca Özal hükümetinin aklı başına geliyor. Ve iki yıl beklemeden sonra "teşhir ve işyeri kapatma" cezalarını düzenleyen yönetmelik bugünden başlayarak yürürlük kazanıyor. Kaldı ki, olayın püf noktası 'teşhir ve işyeri kapatma" gibi yönetmeliklere bırakılacak kadar "hafrf" değil. Önce şu soru akla geliyor: "Yönetmelikler nasıl uygulanacak? . Öylesine uzun bir süreç ve çetrefilli bir yol ki, sonuçta "teşhir ya da işyeri kapatma" cezasının uygulanacağı vergi yükümlüsünün sayısı ne olur, gerçekten meraka değer. Bundan ne kadar gelir sağlanır, gerçekten meraka değer. Devtetin resmi rakamlarına göre, şu anda tam beş trilyon liralık vergi kaçağı var. Beş trilyon lirayı bugünkü yönetmeliklerle yakalamak mümkün olabilecek mi?.. Hiç sanmıyoruz. Alınması kâğıt üstünde yasallaşmış, ama hâlâ tahsil edilememiş yaklaşık iki trilyon liralık vergi bunun dışında. Vergi kaçağı denilince, akla hemen vergi adaleti geliyor. Örneğin, 190 mityar liralık kâr etmiş bir kuruluş 19 milyar lira, yani yüzde on vergi öderken, 103 bin liralık ücretin vergisi yüzde 12. Aynca, beş trilyon liralık vergi kaçıranlar ellerini kollarını sallayarak yurtdışına çıkarken, önceki gün Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde bir memur yargılanıyor: "Zimmetine 1800 lira geçirdiğinden dolayı memurryetten atılmasına..." Bir yanda insanı isyana götüren bu tür adaletsizlikler, öte yanda "teşhir ve işyeri kapatma" gibi çok ciddi adımların uygulanmasındaki boşluklar... İşte, tıpkı seçim zamanı "vergi denetimlerinden vazgeçin" gibi siyasai baskılaria inandırıcılığını yitiren uygulamanın başlangıcı... Aslında, Özal hükümeti çalışanların üzerinde korkunç vergi yükü nedeniyle, özel kesimin vergi kaçakçıltğına "el atrnış görünüyor". Eğer, bu alanda gerçekten ciddi ve inandıncı olmak istiyorsa, o çok benzemek istedikleri Amerika'nın vergi yasalarını şöyle bir yeniden anımsarlar. Amerikan yasalan arasında en ağır cezalar vergi kaçakçılığına geliyor. Hatta, mafyanın belini vergi yasalarıyla kınyorlar Amerika'da. Bunu bilmeyen yok. Bizimkiler de biliyor. Ama, bir turlü konuya el atmıyor. Zaman zaman bir maliye bak&nı aşka geliyor ve "Vergi kaçakçıhğını Türk Ceza Yasası kapsamında ele alacağız" diye demecler patlatarak halkı oyalıyor. Ama, işte o kadar. Eğer, özal gerçekten bu konuda kararlı ise, o zaman vergi kaçakçılığına en ağır hapis ve para cezalarını getiren kuralları hazırlar ve Türk Ceza Yasası kapsamında yürürlüğe koyar. Yoksa, yönetmeliklerle, iki yıl beklemelerle halkı kolay kolay "ben daha fazla vergi toplayacağım" diye inandıramaz. Örneği ortada. Vergi yasalarında son dört yıl içinde, sayısını şu anda maliyecilerin bile anımsayamadığı sürüyle değişiklik birbirini izliyor. Ama, bu kadar değişikliğe rağmen, ne vergiler daha iyi tahsil edilebiliyor ne de vergi kaçakları azalıyor. Türk Ceza Yasası kapsamına alınmadıkça da, azalacağını kimse beklemiyor. Yönetmelikleri ve yasalan hazırlayanlar bile beklemiyor. UĞUR MUMCU GÖZLEM İşyeri kapatma Basm toplantısında, işyeri kapatma ve teşhir uygulamalarına ilişkin tebliğleri de imzalayan Alptemoçin, "Getirilen bu uygulamalarla insallah haksu kazanç sahipkri tümiiyle ortadan kaldınlacak, bizim toplumumuzda da vergilendirilmemiş kazanç kalmayacaktır" dedi. Alptemoçin'in verdiği bilgiye göre, yoğun ve yaygın vergi denetinüeri bundan sonra da sürdürülecek ve üst üste üç kez usulsüz işlem yaptığı saptanan işyerleri 7 güne kadar kapatma cezasına çarptınlacak. Alptemoçin, "Fiş, fatora, serbest meslek makbuzu ve irsaliye fişi kesmeyen işyeri birinci defa uyanlacak ve tutajnak diizenlenecek, ikinci defa tekrarlanınası halinde yine uyanlacak ve bir defa daha ayru hatayı yapması halinde kapalılacağı bildirilecek. Üçüneü defa da aynı usulsüzlükleri yaptıgı belirlenen işyeri bir günle yedi gün arasmda kapatma cezaana çarptınlacak" dedi. Bir, üç ve beş gün süreyle işyeri kapatma cezalan defterdarlıklarca, yedi günlük kapatma cezalan da bakanlıkça verilecek. leşmiş bir dava olmadığıru söyledi. Tanmsal ürünlerin satışı üzerinden alınan stopaj konusunda "möteselsil sonımlulnk" uygulamasının başlatıldığını da belirten Maliye Bakanı, vergiden üretici, tüccar ve sanayicinin müteselsilen sorumlu tutulacağıru bildirdi. Pamuk, fındık, buğday ve benzeri tanmsal ürunlerde paravan şirket ve naylon fatura uygulamalan yoluyla vergi kacırmalanm önlemek için bu karann alındığını kaydeden Alptemoçin, şunlan söyledi: "Bundao böyle tüm fabrikalann ziraittriinaMıklannda rnutlaka stopaj tahakknk ettirmeieri öngöritlmüştür. Çiftçi stopajı zaten kestinnek durumundaydı. Bagüne kadar rdccardan kesilmiyordu. Şimdi tüccardan kesilecek. Burda da işletme özel sektör işletmesi olsun, kamu işletmesi olsun, tüccara çok giiveniyorsa, stopajı yatırdıgına inanıyorsa stopaj kesmeyebilir. Ama bu dununda da stopajın yatınlıp yatınlmaması sonımlnluguna tuccarla biriikte müteselsil sorumlu olur. Stopaj yatmanuşsa kendisi de vergi kaçırmış dnnıma diişer." Teşhir Vergi kaçıranlann "teşbirine" ilişkin tebliğin de bugünden itibaren yürürlüğe gireceğini belirten Alptemoçin, şunlan söyledi: "Bugünden itibaren vergi suçu işleyen ve haklanndaki kaçakçılık cezalan mahkemelerce kesinkşnıiş olanlar basın ve TRT kanafayla kamuoyuna teşhir edflmeye başlanacak. Kesinleşen kaçakçılık cezası 10100 milyon lira arasında olursa acıklama defterdariıklar araabtıyla yapılacak. Ceza 100 milyon liranın üzerinde ise apkhunayı bakanlık yapacak. Bir milyar liranın üzeriodeki cezalar ise TRT'den kamu ilanı biçiminde yayımlanacak." Alptemoçin, teşhir uygulamasının tebliğin yayımlanmasmdan sonra kesinleşecek vergi kaçakçılığı davalan için uygulanacağııu da ifade ederek, şimdiye kadar kesin (Baştarafı I. Sayfada) rupa ülkelerinde sosyal demokrat partilerle iç içedirler "Sendika" denilince akla "sosyal demokrat parti" gelir: "sosyal demokrat parti" denilince de "sendika.." Bizde işçi sendikalannın siyasai partilerle ilişki kurmalan yasaktır İşte bu yüzden, SHP'nin aınacı bu kısıtlamaları getiren anayasa ve yasa maddelerini kaldırmaktır. Bu yasaklar varken SHP'nin "sosyal demokrat parti" olmasına olanak yoktur. Dün TBMM'de sendikalar yasasında yapılan değişiklikler görüşülürken, SHP sıralan bomboştu. Anlaşılan SHP mılletvekilleri, kongre çalışmalarını sendikalar yasası görüşmelerine yeğlemişlerdi! SHP adına kürsüde DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk konuşuyordu. 12 Eytül'ün acımasız işkencelerinden geçen Baştürk, kendi partisinin boş sıralarına sesleniyordu.. Baştürk, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ilke ve kararlarına göre değiştirildiği söylenen sendikalar yasasını kıyasıya eleştiriyor, tasan ile biriikte 12 Eytül ile gelen rejim anlayışını yerden yere vuruyordu. Baştürk, sendikalar yasasında yapılan değişikliklerin hak ve özgürlüklere 12 Eylül ile konan ipoteği kaldırma amacı taşımadığını, asıl amacın ILO'yu kandırmak olduğunu söylüyor ve ANAP iktidarını, 12 Eylül askeri darbesinin sivil görünümlü devamı olarak tanımlıyordu. Baştürk, 24 Ocak Kararları'nın askeri darbe ile yürürlüğe konduğunu anımsatıyor; işçilerin, askeri rejim ile sindirilmeye çalışıldığını anlatryordu. Nasıl oluyordu da adı "sosyal demokrat" olan bir parti, 12 Eylül askeri rejiminin işkence ile susturmaya çalıştığı işçi lideri TBMM kürsüsünde konuşurken, genel kurul salonunda, beş altı milletvekili ile temsil ediliyordu? Kongrelerde işçi sınıfı edebiyatına gelince, yer gök inletilir, sendikal haklar söz konusu olunca, kimse ortalıklarda görünmez.. "Vasama görevi" nedir? Yasalar görüşülürken Mecliste bulunmak; tartışmalara katılmak.. en azından budur. SHP sosyal demokrattır.. Dünkü görüşmeleri izledikten sonra soralım mı: Kaç kişiyle sosyal demokrat? Oyle anlaşılıyor ki işçilerie ilgili yasalar bundan sonra Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin "gıyabında" çıkacak. Oldu da bitti maşallah, sosyal demokrat olurlar işaallah. MECÜSTEN NOTLÂR Sendîkacıya ödün (Baştarafı 1. Sayfada) ve çirkin ikiyuzlıilük ifade&ini aynen kendisine iade ediyorum. tşçi haklannın savunucusu rolü oynayarak işçi haklannı bir takım siyasai ve ideolojik maksatlanna alet etraek isteyenlere fırsat verme>ecegimizi bir kere daha ifade ediyorura" dedi. Sendikalar Yasası'nda değişiklikler öngören tasannın tümü üzerinde yapılan görüşmeler sırasında SHP grubunun görüşlerini Abdullah Baştürk açıkladı. Bu yasa değişikliklerinin "makyaj niteliğinde bile sayılamayacaklannı" kaydeden Baştürk, yasa değişikliklerinin ANAP hükümetinin demokrasiye yaklaşımındaki ikiyüzlülüğünü gösterdiğini öne sürdü. Bu değişikliklerden amacın bir kısım biçimsel değişiklikler ile ILO'yu kandırmaya ve zaman kazanmaya çalışmak olduğunu anlatan Baştürk, şunlan söyledi: "ANAP, 1980 askeri darbesinin getirdiği işçi sınıfı ve sendika düşmanı tavnn sivil göriinumlü devamıdır. ANAP yönetimi, 5 generalin getirdiği antidemokratik otoriter çerçeveye sonuna kadar sabip çıkmakta, bu antidemokratik çerçeveyi olabildiğince kullanarak işçilerin hunbarca sömürüsiinii sürdürmek istemektedir. Sendika, toplusözleşme ve grev haklannın oluşturduğu üç temel hak, demokntsinin, vartığını borçlu oldugu "olmazsa olmaz' koşulunu oluşturur. Bu haklann yaşama geçirilmedigi yerierde demokrasinin varhğından söz edilemez. Ya öziiyle ve sözüyle demokrat olursunnz, ya da somut işlevlerinizle demokrat olmadığınızı ilan edersiniz. Sayın Özalın yapmakta olduğu bu ikincisidir." ILO ilkeleri konusunda bilgi de veren Baştürk, "Bir iilke, altına imza athğ] uluslararası anlaşmalara uymakla yükümlüdür. Bir kurnluşa üye olduktan sonra o kuruluşun ilkelerine uymak zorundasınızdır. ILO ilkelerine ya uyarsınız, ya da ILO üyetiğinden çekilirsiniz" dedi. Özal yönetiminin kâr, faiz ve fıyatları serbest bırakıp ücretlere müdahale ettiği için u'beral, sermaye sınıfına her turlü çalışma olanağı yaratırken, işçi sınıfını kıskaca aldığı için demokrat olamayacağını kaydeden Baştürk, şoyle konuştu: "Anayasayı değiştirmeden çalışma yasalarında köklü değişiklik sağlayamazsınız. Ancak bazı rotuşlar yapabilirsiniz. Bunlan da Avnıpa'ya, ILO'ya değişiklik diye yutturmak mumkün değildir. Kimse size basketbol sahaanda futbol oynatmayacaktır. Ruzgâr ekiyorsunuz, fırtına biçeceksiniz. tşci sınıfı demokratik mücadeleyle sizi ve sizin gibi düşünenleri yenecekür." ANAP grubu adına konuşan Gaziantep milletvekili Mehmet Akdemir Baştürk'Un sözlerinin yüzde 99'unun doğru olmadığını öne sürerek, ANAP iktidarının, işçinin emeğinin hakkımn verilmesi için mücadele ettiğini belirtti. Akdemir, "1 Mayıs'lann, kara mayıslann bayrarn olup olmayacağından daha ziyade işçinin emeğinin, hakkımn alınması için çaba harcıyoruz. tşçi haklannın lafla somüriılmesinden yana değiliz" dedi. DYP'li Cavit Erdemir de, hükümetin TBMM'ye sunduğu yasa değişikliklerinin yuzeysel ve aldatmaca olduğunu, sorunların köküne inmediğini kaydetti. Erdemir, anayasadaki çalışma yaşamına ilişkin maddeleri değiştirmeden sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin kısıtlamaların c.tadan kalkmayacağını bildirerek şu görüşlere yer verdi: "ANAP iküdan hep yasaklardan yana olmuştur. Önce anayasadaki siyasi yasaklann kaldırılmaması için çaba sarfetmiştir. Şimdi de işçi haklanna ilişkin yasaklann kalkmasını önlemekle, kamuoyunu oyalamaktadır. Yasalarda hükümet tasanlanyla değişiklik yapılsa bile kısınülar devam edecektir." Kişisel görüşlerini açıklayan SHP Ankara milletvekili Ömer Çiftçi sendikal yasalann dayanağını anayasadan alan antidemokratik ve otoriter hükümler taşıdıklannı ifade ederek makyaj değişiklikler ile bir yere varılamayacağına dikkat çekti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakam tmren Aykut ise konuşmasına SHP'li Abdullah Baştürk'ün sözlerini ammsatarak başladı. Aykut, SHP'li konuşmacıların görüşlerini "palavra" olarak nitelendirdi ve şunlan söyledi: "Sayın Baştürk'ün yanlışlarla dolu konuşmalarını hayretlerle dinledim. ANAP iktidarı için kullandığı yersiz ve çirkin ikiyüzlülük ifadesini aynen kendisine iade ediyonım. tşçi haklannın savunucusu rolü oynayarak işçi haklannı bir takım siyasi ve ideolojik maksatlanna alet etmek isteyenlere fırsat vermeyecegimizi bir kere daha ifade ediyonım. Burada vaktiyle kanun teklifleri vererek sendika kurmayı adeta imkansız hale geürmek isttjenlerin sendika özgurlüğu adına konuşma haklan yoktur. Tasanlar Meclis komisyonunda göriişüliirken her iki muhalefet partimizin üyeleri komisyonu terketmişler ve bir katkıda bulunmaktan kaçınnuşlardır. tşçi haklan, komisyonda bulunmayarak, genel kunılda bulunmayarak savunulamaz." İşçi değil, ILO için ŞÜKRAN KETENCİ ANKARA Hükümetin işçiye hak vennek değil, sadece Uluslararası Çalışma örgütü ILO'da hesap vermekten kurrulmak için hazırladığı yasa değişiklikleri Meclisten beklendiği gibi geçiyor. Hükümetin tek yanh hazırladığı, komisyonlardan tek yanlı geçen tasanya yine sadece hükümet kanadınca hazuianmış birkaç işlevsiz debşiklik önergesi eklenerek... Işçiye sendikal haklarını kullanmada önemli hiçbir hak getirmeyen çalışma ve yaşama koşullannda olumlu değişiklik' ler yapmasını sağlayacak en küçük bir olumluluğu getirmeden... SHP ve DYP'den gelen tum önerilere kapalı ANAP kanadından kalkan parmaklarla maddeler aynen kabul edilmiş oluyor. SHP ve DYP, genel görüşmelerden başlayarak tüm madde görüşmelerinde Anayasadan başlayan ve yasalann bütününü içeren köklü değişiklikler çağnlannı yinelediler. DYP zaman zaman ANAP'ınkine çok yakın değişiklik önerilerini de denedi. Ancak tüm bu çabalar hiçbir işe yaramadı. ANAP'ülann sendikacılara vaat ettikleri kadanyla bile değişiklik yapılmadı. Ortaya, ILO için hazırlanmış makyaj niteliğini kazanamayan çirkin makyaj niteliğinde bir tablo çıkmış oldu. Meclis görüşmelerinde bugüne kadar işçi dostu görünmek için özel çaba gösteren Çalışma Bakanı tmren Aykut'un hırçın tavn büyük dikkat çekti. Bakanlar Kurulu'nda yasa değişiklikleri geçerken biraz daha iyi bir makyaj için büyük çaba gösterdiği ve diğer bakanlarla cansiperane kavga ettiği haberleri basına sızdırılmış olan tmren Aykut dün Mecliste yoktu. Bakanlar Kurulu'ndan çıkmış metnin sahibi, onu bir bakana yakışmayacak üslupta saldırgan konuşmalarla savunan bir başka tmren Aykut vardı. SHP'adına yasa değişikliğini eleştiren Abdullah Başturk'ün konuşmasına yanıt verirken, "Siyaseti ideolojik amaçlara alet etmek"ten başlayan, "ikiyüzlü, palavracı..." türünden hakaret sözcüklerinin de geçtiği bir savunma yaptı. Yapılan değişikliklerin yasalan tLO ilkelerine uygun hale getirdiği önemli değişiklikler olarak anlattı. Her şeye rağmen Mecliste birkaç olumlu değişiklik umuduna kapılmış olanlar Aykut'u daha önce dinlemiş ve genel kurulu da izleyenler bu çarpıcı ikilem üzerinde çeşitli değerlendirmeler yaptılar; basm mensuplan tepkiyle "daha önce tara aksini söylemişti" türünden cumlelerle şaşkınhklannı dile getirirlerken, Aykut'a umut bağlamış profesyonel sendikacılar öfkelerini açıkça ortaya döküyorlardı. Hele de profesyonel sendikacıları kurtaracak beklenen değişiklikler gelmeyince sendikacı eleştirileri artık iplerin tümden kopacağırun göstergesi olabilecek bazı uç noktalara vardı. SHP'li parlamenterler bile Aykut 'un Meclisteki tavnnı beklemiyorlardı. "özal'dan ciddi uyan aldığı ve ANAP'ta sahibinin dışında çıkan seslerin böylece kesileceği ve hırçınlığın da bundan kaynaklandığı" yolunda yorumlar yaptılar. SHP mikrofonunda söz alan çoğunluğu DtSKIi ve Türktş'li, işçi kökenli milletveküleriyle işçi haklanru savunmasmda ilkeli bir çizgi çizdi. Temel sorunlar ve temel haklar uzerindeki önemli vurgulamalar atlanmadı. Ancak parlamenter katılımıyla çok kötü bir sınav verdi. Savunma, parti içi sorunlar U kongreleriydi. DYP de bu anlamda çok acıklı bir görimümdeydi. DYP sözcüleri çoğunlukla 35 DYP'li izleyici tarafından dinlendi, çok az sayıda SHP'linin alkışıyla destek aldı. Parlamentodaki genel görünüm, işçinin bir kez daha unutulduğunu apaçık sergiliyordu. CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafı I. Sayfada) den çeşitli varsayımların, kuşkuların doğmasına yol açtı. Kimine göre hükümet, sadece hayali ihracatçıları değil, ithalat yapanlan da tasanya almak istiyordu. Kimisi ise hükümetin tasarıyı geri çekeceğinden söz ediyordu. Gerçek sonradan anlaşıldı. Meğer Bakan Sungurlu, bir başka tasannın komisyon müzakeresine katılmıştı. Demek ki hükümet için sabahlara kadar çalışması için çoğunluğuna karar aldırdığı Mecliste başka bir tasannın komisyonda ele alınması hayali ihracatın müzakeresinden daha önemliydi. Komisyon Başkanı Pehlivanlfya ve Bakana göre tasan, ya dün geç vakit ya da bu sabah görüşülebilirdi. Bu duraksamaya anlam verilemiyordu; çünkü hayali ihracat tasarısı çeşitli yönlerden ağır eleştirilere uğruyordu. Örneğin Adalet Bakanlığı yetkililerinin el'ıştirilere karşı öne sürdükleri bir savunu vardı: Mesleki kuruluşlar, basına yüz milyonlarca liralık ceza kesilirken hayali ihracat yaparak devleti dolandıranlara yüz bin lira gibi mikroskobik ceza verilmesini hep eleştirmişlerdi. İşte Bakanlık, bu tasarıyla hayali ihracat yapanları da milyonlarca, hatta milyarlara varacak para cezalan na çarptırmayı saglayacak tasan hazırlamıştı. Basın, eleştirmesine eleştirsindi, ama bir de insaf ölçüleri vardı. Yüz bin liralık cezalan haklı olarak az bulan basın, bu ölçütü çok yüksek rakamlara çıkaran hükümet tasarısını niçin eleştiriyor, olayın bu yanını övecek yerde bu tasarıyla birçok hayali ihracatçının kurtulacağına neden ağırlık veriyordu? Para cezalarının arttırılmasına aslında karşı çıkan yoktu. Yeni düzenlemeyle hayali ihracat yapanlann hapis cezasına çarptırılması önleniyordu, eleştiriler bu açıdan yoğunlaşıyordu. Ayrıca hükümetin bu tasarısı belki de bir talihsizlik eseri. izmir DGM'ce hayali ihracatçı bir şirketin hapis cezasına çarptırılmasından sonra ortaya çıkmıştı. Yargıtay'ın onayladığı hapis kararı bu suçu işleyeceklerin cezalandırılmasında bir örnek, bir emsal olacaktı. Tasannın öngördüğü para cezalarıyla kurtulma olanağı ortadan kalkacak, hapis cezalan işleyecekti. Tasarı para cezası nı arttırıyordu, ne çare aynı suçu işleyeceklere bundan böyle hapis korkutmacasını da ortadan kaldırıyordu. Tasan yasalaştıktan sonra Yargıtay'da ya da mahkemelerde olan bu tür suçlular için para cezasının dışında herhangi bir ceza verilmesinin önüne geçiliyordu. Bilinen kimi ünlü şirketlerin, kişilerin dışında bugün Türk adliyesinde hayali ihracattan sanık kaç davanın sürdüğü bilinmiyordu. Bakanltğın üst yetkililerine sorulduğunda bu tasannın hazırtanmasına dayanak olması gereken dava sayısını bilemediklerini söylüyorlardı. Koskocaman Adalet Bakanlığı'nın kılı kırk yaran yetkilileri bu tür dava sayısı hakkında "hiçbir bilgileri" olmadığını kesin dille açıklıyorlardı. Daha önemlisi yetkililere göre bu tasarı "başka bakanlıklardan gelen istekler doğrultusunda hazırianmıştı." Bu yüzden bir rakama göre binin üstünde kişi hakkında bu tür dava sürüyordu. Bir başka bilgiye bakılırsa hayali ihracat vurgunu, devlete bir trilyonun üstünde maddi zarar vermişti. Tabii Adalet Bakanlığı dava sayısını bilmez, devletin uğradığı zarann hesabını yapamazsa öne sürülen gayri resmi rakamlara "itibar edilmesi" kaçınılmazdı. Gerek bakanla gerekse bakanlık yetkilıleriyle yapılan söyleşilerde ortaya çıkan manzaradan sonra, hükümetin para cezalarını arttıran tutumunda belirli kuşkular yoğunlaşıyordu. Hayali ihracat yapanların hapis cezasına çarptırılmasını isteyen, böylece yaptınmın daha etkili olabileceğtni savunanlar sadece basın kesiminde var değildi. Örneğin ANAP Milletvekili Ihsan Nuri Topkaya, tasan hazırlanırken Devlet Bakanı Bozkurt Özal'a hapis cezası nı da önermişti. Bozkurt Özal öneriye karşı çıkmamıştı, ne var ki tasarıda hapis cezası yer alrnamıştı. Bu bilgiler, tasan yazılmadan önce DPT'de Bozkurt Özal'ın katıldığı bir toplantıda alınan kararların uygulamaya girdiği izlenimini veriyordu. Adaletle ilgili tasannın yetkili bakanlıktan çok, öteki bakanlıklarda hazııianması ise basında beltrtildiği gibi "cezalandırmaktan çok 'kurtarmaya' yönelik" içerik taşıdığı yolundaki irdelemelere haklılık kazandırıyordu. Dün bir ara söyteştiğtmiz kişiier arasında bulunan çok üst düzeyden bir yetkili "hükümetin ihracata birinci planda yer verdiğini, ama bunu engellemeden para cezasını arttırarak yeni olayiarın önünü kapamaya" çalıştığını söylüyordu. O zaman ihracat kâğıt üzerinde yüksek görünsün de ne olursa olsun gibi bir mantığın hükümete egemen olduğu sonucu çıkıyordu. 14 milyar dolara vardığı açıklanan ihracatın yüzde 13 ila 20'sinin hayali olduğunu açıklayan muhalefet eleştirileri önemli ölçüde değer kazanıyordu. Tasarı, önesürüldüğü gibi hayali ihracatçıların aleyhine ise İzmir DGM'de hapse mahkum ünlü Şafak Gemisi sanıklannın avukatlan günlerdir Mecliste niçin gezıyoriardı?. Faiz pastası 'büyüklerirf (Baştarafı 1. Sayfada) ra göre tasarruf mevduatı hesap sayısı 1983 yılına göre azaldı. 1983'teki 29 milyon 56 bin 61 olan hesap sayısı 1987'de 28 milyon 8 bin 518'e gerilcdi. Toplam tasarruf mevduatı da 6 trilyon 929.2 milyar lira oldu. Bu rakam da, dolara çevrildiğinde tasarruflarda 1983 yılına göre yüzde 1.4 oranındaki bir azalmayı ortaya koydu. Dolann 280 lira olduğu 1983'te toplam 1 trilyon 932.4 milyar liralık tasarruf mevduatı 6 milyar 901 milyon 428 bin dolar ediyordu. 1987'deki toplam 6 trilyon 929.2 milyar liralık tasarruf mevduatı hesabı ise 1018.3 lira olan dolar bazından hesaplandığında 6 milyar 804 milyon 674 bin dolar düzeyinde kaldı. Buna göre tasarruflann, bankada tutanlann hem sayısında ve hem de tasarrufun gerçek miktannda 1983 yılının altında kalınmış oldu. Bankalar Birliği raporuna göre geçen yıl sonu itibarıyla bankalarda hesap açtırmış 28 milyon 8 bin 518 tasarruf sahibi bulunuyor. Bunlann yüzde 97.76'sını oluşturan 27 milyon 382 bin 756 kişinin hesapları ise 3 milyon liradan da küçük. Bu hesapla tüm tasarruf sahiplerinin yüzde 97.76'sının, mevduat ve faiz pastasından aldıkları pay yüzde 36.29 düzeyinde kaldı. Tüm tasarruf hesaplannm yüzde 2.23'ünü oluşturan 625 bin 762 kişinin pastadan aldığı pay ise yüzde 63.7'yi buldu. Bir başka deyişle, 27 milyondan fazla hesapta toplanan tasarruflaıın toplamı 2 trilyon 515 milyar düzeyindeyken, 625 bin hesaptaki tasarruflann toplamı ise 4 trilyon 414 milyar lira düzeyinde gerçekleşti. 2550 milyon lira arasında hesap açtıranların sayısı 10.894, toplam mevduatları 320 milyar 712 milyon; 50100 milyon lira arasındaki hesap sayısı 3551, mevduat miktarı da 220 milyar 729 milyon lira oldu. 100 milyon liranın üstündeki hesap sayısı ise 2574, mevduat toplamı da 574 milyar 619 milyon lira düzeyinde gerçekleşti. 100 milyonun uzerindeki hesaplann ortalaması 262 milyon lira. 3 milyon liradan az tasarruf sahipleri daha çok özel bankaları, 36 milyon lira arasında mevduatı olanlar kamu bankalanru tercih ettiler; 6 milyon liradan fazla mevduatı olanların tercihleri ise yine özel bankalar yönunde gerçekleşti.1987 sonu itibarıyla toplam tasarruf mevduatının yüzde 68.1'ini oluşturan 4 trilyon 719.8 milyar liralık bötümr, tş Bankası, Ziraat Bankası, Akbank ve Yapı ve Kredi Bankası'nda bulunuyor. En fazla tasarruf hesabı açılan banka 8 milyon 868 bin 311 ile tş Bankası olurken, en fazla tasarruf mevduatı bulunan banka 1 trilyon 736.1 milyar lira ile Ziraat Bankası oldu. 1987 sonu itibarıyla, toplam tasarruf mevduatının 721.4 milyar liralık bölümü Akbank, 618 milyar liralık bölümü de Yapı ve Kredi Bankası'nda bulunuyor. Bankalar Birliği raporuna göre 1987 yılında faaliyette bulunan 56 bankadan 54'ü toplam 925.2 milyar lira kâr etti. Denizcilik Bankası 24.3 milyar, Çaybank ise 81 milyon lira zarar ettiler. 1986 yüında da faaliyette bulunan 55 bankadan 53'ü 491.5 milyar lira kâr etmiş ve yine iki banka 30.5 milyar lira zarar göstermişti. 56 bankanın döviz tevdiat hesapları da dahil toplam mevduatı 24 trilyon 163 milyar lira düzeyine ulaştı. Bankalar buna karşılık 18 triıyon 710 milyar lira kredi açtılar. Bankalann tahsili gecikmiş net alacaklan ise 826 milyar lira olarak görüldü. Tahsili gecikmiş alacak sıralamasında Emlak Kredi Bankası ile birleştirilerek batmaktan kurtanlan Anadolu Bankası, büyük farkla ilk sırada bulunuyor. 1987 yılı sonu itibanyla, karşılık sonrası net alacağı 207.4 milyar lira olan Anadolu Bankası'nı 80.3 milyar liralık alacakla Denizcilik Bankası ve 78.4 milyar lira ile Ziraat Bankası izliyor. Anadolu Bankası'mn tahsili gecikmiş alacaklannm kredilerine oranı yüzde 53.5 düzeyinde bulunuyor. Sorunlu alacakkredi oranı Denizcilik Bankası'nda yüzde 89.3 yükseldiğı, Ziraat Bankası'nda ise yuzde 1.7'de kaldığı görülüyor. Öte yandan dün yapılan Bankalar Birliği Genel Kurulu'nda konuşan Merkez Bankası Başkanı Riişdü Saracoglu, enflasyonun aşağı çekilmesi için, ticari bankalann, devlet iç borçlanma senedi almaları tavsiyesinde bulundu. Saracoğlu, "Ticari bankalanmızın, Hazine'nin borçlanma ihlivacını görme/likten gelmesi, Merkez Bankası'nı bu konuda yalruz bırakacagı gibi, korkanm ticari bankalanmızı ileride daha da zor bir duruma diişürebilir" dedi. Muhalefetin önergeleri reddediliyor Tasannın maddeleri görüşülürken SHP'liler hemen hemen her madde üzerinde bir ya da birkaç önerge verdiler. DYP'Ulerin de bazı maddeler ile ilgili önergeler verdikleri dikkat çekti. SHP'lilerin önergeleri, çoğunlukla 1980 öncesi uygulanan Sendikalar Yasası'nın maddelerini içeriyordj. Sendikalann siyasi faahyette bulunmalarına ilişkin madde en çok tartışılan konuların başında geldi. DYP'li Yaşar Topçu, sendikalann bu konudaki görüşlerinin bir siyasi parti ile çakışabileceğini, bunun bir siyasi parti ile biriikte hareket etmek anlamına gelmemesi gerektiğini anlattı. SHP'li Fehmi Işıklar, Sendikalar Yasası'nın geçici maddesi gereğince, DtSK yöneticileri hakkında beraat karan verilmediği takdirde DİSK yöneticilerinin sendikal haklan kullanamadıklannı, belirterek bu maddenin kaldınlmasını istedi. Işıklar'ın bu önergesi dahil, SHP ve DYP'lilerin tüm verdikleri önergeler reddedilirken ANAP'hlann iki değişiklik önergeleri kabul edildi. Toplu tş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası'nda değişiklik öngören tasan da bugün TBMM Genel Kurulu'nda görüşulecek. (Baştarafı 1. Sayfada) başladıgı konusunda göriiş birliği içinde olduklan belirtildi. Maliye ve Gümrük Bakanhğı yetkilileri yüın ilk dört ayında bütçe performansında geçen yıla göre daha olumlu sonuçlar ahndığını belirtirlerken, Merkez Bankası Başkanı Rüşdii Saracoglu da 4 Şubat Kararlarf ndan sonra kur raakasının kapandığıru, döviz spekülasyonunun önlendiğini, para arzının kontrolünün daha etkin hale geldiğini kaydetti. Hazine ve Dış Ticaret Müstesan Yavnz Canevi'nin de kamu açıklannın hâlâ önemli sorun olmaya devam ettiğini, dış ekonomik ilişkilerdeki gelişmelerin ise olumlu bir seyir izlediğiai söylediği öğrenildi. Konuşmasında ağırlıkh olarak Kemer sıkmaya devam makro ekonomik dengeleri ve beklentileri anlatan DPT Müsteşan Ali Tigrel'in ise, "program disiplini" üzerinde durduğu belirtildi. Edinilen bilgiye göre Ali Tigrel, uygulanan ekonomik önlemler ve 1988 yıh programının temel amacının kamu fînansman açıklarımn düşürülmesüıe yönelik olduğunu söyledi. Tigrel, gereksiz KİT zamlarının da enflasyon üzerinde olumsuz etki yarattığına dikkati çekti. Tigrel ayrıca 1988 yılı programmda yüzde 48 olarak öngörülen ortalama enflasyon hedefinin yüide 50'yi a>abileceğini söyledi. BaşbakanTLrgut özal da uygulanan ekonomik programdan kesinlikle taviz verilmeyeceğini belirterek, KtT sisteminde de "Hâlâ ıslah edilmesi gereken hususlar oldugunu" söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear