14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 MA YIS 1988 HABERLER CUMHURİYET/7 Başbakan, Odalar Birliği ile Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu yöneticileriyle görüştü. Zirvede OzaPa îstek yağdı TESK B a ş k a n ı Tiyanşan: Esnaf, yaşam kavgası vermektedir. Nüfusumuzun yüzde 5 'ini bile oluşturmayan şirketler, büyük gelir gruplarının ödedikleri vergi, ödemeleri gerekenin üçte biri kadardır. TZOB B a ş k a n ı Özbek: Tarım ürünlerinin bedellerinin peşin ödenmesi enflasyon nedeni olamaz. ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) Başbakan Turgut Özal ile Türkİş, Odalar Birliği, TÜSİAD, TİSK, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ile Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu arasında iki gün devam eden 6'lı zirve tamamlandı. Başbakan Özal, dun de TZOB yöneticileriyle Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Yönetim kurulu üyelerini Başbakanlık binasında kabul ederek, sorunlannı dinledi. Başbakan Özal, ilk olarak dün saat 11.30'da Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Osmatı Özbek ve yöneticileri kabul etti. TZOB Başkanı Ozbek Türk çiftçisinin bazı sıkıntılar içinde olduğunu belirterek, "Dışa açılan Türkiye'de ana sektör olarak tanmın payının ve bu kesimde çalışan lann gelirlerinin arttınlması önerisini Başbakana ileteceğiz" dedi. Özbek daha sönra TZOB'nin tarımın bugünku durumu ve çiftçi sorunlarıyla ilgili olarak hazırladığı raporu Başbakan Özal ve bakanlara okudu. Raporda tanm kesiminin is tekleri şöyle sıralandı: • Tarım urünleri destekleme fiyatları enflasyona göre değil, ürün maliyetlerine göre ve üretici görüşleri de alınarak ilan edilmelidir. • 1988 yılında ürün bedelleri çiftçilere ürünlerini teslim ettikten sonra uzun süre bekletilmeden ödenmelidir. • İhraç edilen tanm ürünlerine uygulanan fon kaldırılmahdır. • Tarımsal kredi faiz oranları yüksektir. Düşürülmesi gerekir. Tarımda stopaj ve KDV kaldırılmahdır. Hayvancılıkta yüzde 29'a çıkarılan kredi faizleri de düşurülmelidir. Başbakan özal, 4 saate yakın süren toplantıdan sonra, buğday bedellerinin bu yıl da peşin ödenmesini isteyen TZOB'ye "Bu sene tabii enflasyonla mücadele programı var. Bir ara çözüm bulmaya gayret edecegiz" demekle yetindi. AJNKARA'dan YALÇBV DOGAN "Yine Metin Dışına Çıkıyor" iki beklenmeyen olay başkenti hareketlendiriyor. Biri Cumhurbaşkanı Evren'in konuşması, diğeri Başbakan Özal'ın Geneikurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay'la görüşmesi. Başbakan Özal 11 bakanıyla birlikte geçen cumartesi sabahı işçi temsilcileriyle, ögleden sonra işveren temsilcileriyle buluşuyor. Bu görüşmeler çok önceden planlanıyor. Cumartesi öğleden sonra herkes gibi, Başbakan Turgut Özal da "planlanmayan iki olayla" karşjlaşıyor. Tam işverenlerle görüşürken, hatta galiba tam TİSK Başkanı Halit Narin konuşurken, Özal'a bir not geliyor Notu okuyan Özal, toplantıyı bırakıyor ve dışarıya çıkıyor Büyük olasılıkla kendisine Cumhurbaşkanı Evren'in Trabzon konuşması aktarılıyor Özal'ın canı sıkılıyor, bi ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ raz da üzülüyor. r% Akşam Devlet Lfevlet Konukevi'nde işçi Konukevi'nde ve işveren temsil Evren'in TRT'nin cileriyle birlikte verdiği konuşmasmı evi'nde şok etkisi yaratıyor. Sessizliği Başbakan Özal bozuyor: "Bak, bak... Cumhurbaşkanı yine metin dışına çıkıyor..." Özal'ın kastettiği açık. Evren'e yönelik bir eleştiri. Yani "Güçlendirilmeye çalışılan demokratik kuralların dışına çıkıyor bu'sözleriyle, Evren kendi konumunu ve amacını aşan sözler söylüyor" demeye getiriyor Özal. Zaten sonra da düşünceli bir biçimde susuyor. Her ortalama vatandaş gibi, Başbakan Özal da Evren'in zaman zaman kullandığı bu tür sözlerden rahatsızlık duyuyor. Ne demek ikide bir "12 Eylül tehdidi?.." Tarafsız olması gereken bir cumhurbaşkanı nasıl oluyor da, ikide bir bu sözleri sarfedebiliyor? "Planlanmayan ikinci olayın", yani Orgeneral Torumtay'ın Başbakan Özal'a yaptığı ani ziyaretle Evren'in Trabzon konuşması arasında bir bağlantı görülmüyor. Başkentte çeşitli iç ve dış politik olaylarla Torumtay'ın Özal'a ani ziyareti arasında bağlantılar kuruluyor. Ege'de bir TürkYunan hava çatışması olasılığı mı? Kıbrıs'tan asker çekmek mi? 1 Mayıs gösterileri mi? Ancak bunların hiç biri doğrulanmıyor. Görüşme Başbakanla Geneikurmay Başkanı arasında kalıyor. Bununla birlikte, bakanların çoğu da bu ani ziyareti merak ediyor. Bakanların sorusu karşısında Özal'ın yanıtı çok yalın: "Bir çok konu birikmişti. onları konuştuk... Merak edilecek anormal bir şey yok." Ancak başkentte sorcların arkası kesilmiyor. Çünkü madem "anormal bir şey yok", o zaman neden işçi ve işverenlerle yürütülen toplantı maratonunun arasına aniden Geneikurmay Başkanı'nın görüşmesi giriyor? Cumartesi sabahı öğleye kadar bu yönde hiçbir program yokken, Torumtay Özal'ı neden acele görmek gereğini duyuyor? Bu ve benzeri sorular Başbakanla Genelkurmay Başkanı arasında "şimdilik sır olarak" kalıyor Kamu ekonomisi şef£aflaşsın 1985'ten itibaren ekonomideki dengelerin sarsılmaya başladığını savunan TÜSİAD Başkanı Ömer Dinçkök zirveye sunduklan önerileri açıklarken, tehiikeli fıale gelen iç borçlanma politikasının sınırlandırümasmı istedi. Dinçkök, kamunun istatistiki bilgileri piyasadan gizlediğini vurgulayarak kamunun şeffaflaşmasmı önerdi. "Bu koşullarda serbest faiz olmaz" diyen Dinçkök, Gelir Vergisi sisteminin değiştirilmesini ve ücretten alınan Gelir Vergisi ile dığer gelirlerden alınan verginin tarifesinin farklı olmasını ve kamu açıklarının vergi ödemeyenlerin vergilendirilmesiyle kapatıtmasını istedi. Dinçkök, modern bir ekonomi bakanlığı da istedi. sında aynm yapılmadan AT modelini esas alan ayrır.tılı bir diyalog sisteminin kufulmasında yarar gördüklerini bildiren TÜSİAD Başkanı, bu diyaloğun ortak çalışma gruplan şeklinde olmasını, bu gruplarda işçi ve işveren kuruluşlarıyla üniversite ve basının mutlaka temsil edilmesi gerektiğine dikkat çekti. TÜSİAD Başkanı Dinçkök konuşmasında, şu görüşleri dile getirdi: " Kamuda biirokrasinin istatislik karar ve diger bilgileri piyasadan gizlemesi, kararian istişare yapmadan uygulamaya koyması kesinlikle engellenmelidir. Ekonomik yönetimde şeffaflık ve yapıcı bir diyalog geliştirilmelidir. Özel sektörün sonınlannı kolayca arzedebileceği ve hemen çözümünü isteyebilecegi modern bir ekonomi bakanlığına ihtiyaç vardır. Giderek artan bütçe açıklannın gerektirdigi iç borçlanma Türk ekonomisinin en büyük problemlerinden birisidir. Son yıllarda iç borçlanmada israf derecede ve aşın yüksek faizle Hazine bonolan ve devlet tabvilleri ihraç etme politikası izlenmektedjr. Bu politika devam ettirilirse bufçenin ileride sadece borç bütçesi haline dönüşmesi tehlikesi vardır. Yuksek enflasyon ve aşın faiz ve vergi aynealıgı nedenleriyle iç borçlanmanın esas müşterileri banka sistemi olmuştur. Bankalar sanayiciye verecek >erde bütçeyi finanse etmeye başlamışlardır. Özel tasarrufların büyük kısmı kamu açıklannın karşılanmasına aynlırsa özel sektörün kan ve hayat damarlan zedelenir. Son derece tehiikeli olan borçlanma politikalan süratle sımrlandmlmalıdır. Sanayicinin kullandığı ticari banka kredisi faizkri bir ha>ii yüksektir. Bu yükseklikte reel faiz Türk tarihinde görülmediği gibi dünyada benzeri de fazla değildir. Bugün para piyasası devlet müdahaleleri etkisinde ve serbestçe oluşmadığına göre bu koşullarda çözüm olarak serbest faizin önerilmesine imkân yoktur. Bütçe gelirleri ve fonlan özel sektör tarafından karşılanmasına ragmen, ihracat bariç özel sektöriin kaynak kullanımı devamlı kısılmaktadır. Kamu ve özel sektör yasalar önünde eşit haklardan yararlanmaktadır. Sık sık degiştirilen ve sayılan arttınlan vergi ve foular özel sektöriin atılım gücünü devamlı erozyona uğratmaktadır. Enflasyon bızını düşürmek üzere 1988'de yatınmlann mümkün mertebe kısılmasını ve kısa süredc fonlann bütçeye alınarak bütçe birliginin sağlanmasını zonıhlu görüyonız. Özellikle 198S'ten sonra ekonomideki dengelerin sarsıldığı görülmektedir. KİT'lerin süratli fiyat ayarlamalanyla kârlannı arttırma yoluna baş\urmalan, geniş bir tüketici kesimi ve sanayii sıkıntıya sokmaktadır. Kamu açıklarının sağhklı bir biçimde kapatılmasının yolıı vergi ödemeyen gruplann sautanarak etkin biçimde vergilendirilmesinden geçer. Bu amaçla gelir vergisi sistemimiz acele gözden geçirilerek kapsamı genişletilmeli, muafıyet ve istisnalar daraltılmalı, ücret vergileriyle ücret dışı gelir tarifeleri aynlmalıdır." Dinçkök, konuşmasının son bolümünde, "Çalışma koşullannın acıraasız ve toleranslannın çok dar olduğunu, işlerinden sıfır hata ve sıfır gecikmenin ana kural olduğunu" belirtti. Genel ekonomik gelişmelerdeki sapmalardan anında olumsuz etkilendiklerini ve belirsizliklerin çalışma koşullanm güçleştirdiğini vurgulayan TÜSİAD Başkanı, ekonomideki gereksiz ve önlenebilir sapmalara izleyici durumda kalamayacaklarını, inandıkları doğruları dile getireceklerini sözlerine ekledi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nce (TOBB), dünkü zirve toplantısında Başbakan'a sunulan raporda, yüksek oranlardaki enflasyonun "Çeşitli mihraklann olayları çarpıtmasına mesnel teşkil ettigi" görüşü savunuldu. TOBB'nin "zirve görüşmelerinde" Başbakan'a sunduğu, "Türkiye'nin iktisadi meseleleri ve birligin çözüm bekleyen konulan" başlıklı ve Başbakan Özal'a hitaben yazılan raporda, 1983 seçimleriyle bu kadronun iktidara gelmesinde. ekonomik onlemleri her şart altında siyasi önlemlerin önünde tutacağı konusunda millete verilen güvenin etkili olduğu belirtilerek "Son secimlenien bu yana. ekonominin ikinci plana itildiği ve bu durumun halen devam ettigi" öne sürüldü. Raporda "siyasi tansiyon"un yüksek olduğu bu dönemde alınan 4 Şubat kararlannın "Mahiyeti itibarıyla geçici nitelikteki kararlar" olduğuna da değinilerek, bu kararların uzun süre uygulamada kalmaları halinde ekonomide yeni tıkanıkbk ve sorunları ortaya çıkarcağma işaret edildi. Raporda TOBB'nin ekonominin ana sorunları konusundaki görüşleri şöyle dile getirildi: "Özellikle gelir dağılımını bozan, milletimizi sıkınbya soran, çeşitli mihraklann olaylan çarpıtmasına mesnet teşkil eden enflasyon başta gelmektedir. Ekonominin saglıklı bir yapıya kavuşmasında ve huzurun tesisinde bu olgunun yenilmes' ve makul bir zaman aralığında kabul edilebilir bir seviyeye getirilmesi ana sorun olarak ortada durmaktadır. Bununla birlikte gelişmemizdeki diger engelleri yüksek faiz politikası, emisyon hacmi, iç ve dış borçlar, bütçe açıklan gibi konular oluşturmaktadır." TÜSİAD Başkanı zirvede yaptıkları konuşmayı açıkladı • S £ £ yor. Özal'ın tali ^kes ömatle • Mııçkik Isteklennı sıraladı. ANKARA (Cumhuriyet Büro$u) TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Dinçkök, önceki gün Başbakan Turgut Özal ile yaptıkları görüşmede dile getirdikleri görüşleri dün yazılı bir açıklama ile basına duyurdu. Dinçkök, basına kapalı olarak gerçekleştirilen görüşmede yaptığı 8 sayfalık konuşma metninde özel sektörün çeşitli sonınlannı dile getirirken, enflasyon, ytiksek ticari faizler, bütçe, iç borçlar, AT, yatınmlar ve vergi kanunlarına da yer verdi. TÜSİAD Başkanı, ekonomideki gereksiz ve önlenebilir sapmaJara izleyici dunımunda kalamayacaklarını, doğruları dile getireceklerini bildirdi. Konuşmasının başında, 19801 den sonra Türk ekonomisinde önemli yapısal değişiklikler başladığına, piyasa ekonomisinin temellennin atıldığına işaret eden TÜSİAD Başkanı. aşırı kambiyo kontrollerinin süratle kaldırıldığını, ihracat ve ithalatın gereksiz bürokrasiden kurtulduğunu, sanayinin büyük ölçüde dışa açıldığını bildirdi. Dinçkök, 1980'den bu yana düzenienmeye çalışılan ekonomik yapının başansırun demokratik sistemin teminatlarından birisi haline geldiğini vurgulayarak, "Bu nedenle başanlı uygulamalan sürdürmek, zihinleri kanştırabilecek, ekonominin büliinlüğünü zedeleyecek kararlardan kesinlikk kaçınmak zorundayız" dedi. Taın üyelik başvurusunda bulunulmasıyla AT'ye daha yakından muhatap olabilmek için ekonomi, sanayi ve yönetim sistemimizi 1992 Avrupası'na hazırlamamız gerektiğini kaydeden Dinçkök, özel girişimciyi olumsuz etkileyen tüm engellerden anndınlmasını kaçınılmaz bir kamu görevi saydıklannı söyledi. Hükümet ile iş alemi ara matryla 11 bakan, Cumhurbaşkanı'nın işçi ve işveren "12 Eylül öncesi temsilcileriyle bir yeniden gelirse, bizi „„.., ^ snahiı fcurtafaca Kuvvetler'dir" sözü sında sağına ?ok etkisi yaratıyor. Odalar Birliği Sessizliği Özal Başkanı Ali Coş bozuyor: "Bak, bak.. kun'u, soluna Cumhurbaşkanı yine Esnafın sorunlan Başbakan Özal, saat löJO'da da Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Yönetim Kurulu üyelerini kabul etti. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Başkanı Hüsamettin Tiyanşan, toplantı öncesinde yaptığı açıklamada, hükümete sorunlarını anlatacaklarını bildirdi. Tiyanşan, esnafın sorunlarına ilişkin şu görüşleri dile getirdi: "Hükümet programındaki ümit dolu göriişlere ragmen, Türkiye esnaf ve sanatkârlan yaşam kavgası vermektedir. Bize göre nüfusumuzun yüzde 5'ini bile oluşturmayan büyük şirketler, büyük gelir gruplan, Türkiye'nin toplam gelirinin yüzde 67'sine sahip olmalanna ragmen. ödedikleri vergi, ödemeleri lazım gelenin üçte biri kadardır. Çeşitli bültenlere göre bu rakam altı trilyonu bulmaktadır. Bir vergi rekortmeninin beyanı dikkat çekicidir 'Sadece benim iş yaptıgım ilde, benden çok kszanan en az bin işadamı var. Onlar vergilerini dürüst beyan etselerdi ben çok gerilerde kalırdım' diyor. Aldıklan devlet destekleri, teşvikler ve vergi iadelerine ragmen, ayakta durmakta zorluk cekiyoriar. Devlelten daha da payanda istiyorlar. Kredi ve gelir dağılımındaki adaletsizlik esnaf ve sanatkâra; sebebi olmadığı enflasyonun faturasını ödetmekte." Hükümet TESK (Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu) arasındaki görüşmeler sonrasında varılan sonuçları açıklayan Başbakan Özal, Esnaf Teşkilât Yasası'nın değiştirilmesi çalışmalanna hız verileceğini söyledi. Türklş Başkan, f/ tf Şevket Yılmaz ı c k ,7 oturtuyor. çiKiyor. Saat 20.00. TRT'den haberler yayımlanıyor. Evren'in konuşmasını herkes dikkatle izliyor. Cumhurbaşkanının "12 eylül öncesi yeniden gelirse, bizi kurtaracak Silahlı Kuvvetler'dir" sözü Devlet Konuk• •• Universitelerde "Tek Tip Insan" leri, tüm sınıflara "sivil polis sokuyor". Oğrencilerin arasında sivil polis dolaştırıyor. Hatta ve hatta, utanç verici bir durum, ama bazı üniversite yönetimlerine gelen hocalar arasında polisle işbirliği yapanların varlığı bile gözden kaçmıyor. Öğrenci demek mi kurmak istiyor?.. Haydi bakalım coplansın... Öğrenci dergi mi çıkartmak istiyor?.. Haydi bakalım gözaltına alınsın... Öğrenci kendisine sunulanın dışında bir şeyler öğrenmek çabasına mı giriyor?.. Haydi bakalım kitaplarına el konulsun... Yere otursa suç... Ayağa kalksa suç... Elini kız arkadaşının beline dolasa suç... Alkışlasa suç... Gruplaşsa suç... Üstelik, siniri biraz bozulduğunda hocasına gidip durumu anlatmak istese, hocasından anlayış görmek yerine, azar işitmekdecabası... Hangi hoca?... Orneğin, İstanbul Üniversitesi hukuk derslerinin bolcaokutulduğu bir fakültenin santralında polisin dövmekte olduğu arkadaşını kurtarmak için araya girince, yediği dayağı hocasına anlatmak için koştuğunda, sırtını dönen hocası?.. Hukuk derslerinin bolca okutulduğu o fakültede bu hocalar kürsüye çıkıp "hangi hukuku" anlatıyorlar acaba?. ^^^^^^^^ Oyle bir üniver< o . .... . . site ki, hocasıyla r I £ Eylul ruhundan p o , İ S İ V | e .. 12 E y . Altan Erbıılaköldü KiillürServisi Gazeteci, karikatürcü, sinema ve tiyatro oyuncusu Altan Erbulak, dün geçirdiği ani birkalpkrizi sonucuöldü. Erbulak elli dokuz yaşındaydı. 11 Kasım 1929'daErzurum'dadoğan Altan Erbulak, ilkoğrenimini babasının subay olması dolayısıyla Anadolu'nun çeşitli kentlerinde yaptı. Ortaöğrenimini Istanbul'da bitirdikten sonra 1950yılındaGüzel Sanatlar Akademisi Resim Böiümü'nden mezun olan Erbulak, 1946'dan başlayarak Tan, Çocuk Sesi, Hergün, Vatan, Tef, Dolrnuş, Akbaba, Yeni Sabah gibi gazete ve dergilerde klişeci, mürettip, sayfa sekreteri, karikatür sekreteri ve karikatürcu olarak çalıştı. Erbulak, 1964'ten bu yana Milliyet Gazetesi'nde çiziyordu. Tiyatroya 1941 yıhnda Bakırköy Halkevi'nde başlayan Erbulak, 195457 yılları arasında da Istanbul Üniversitesi Cep Tiyatrosu'nda amatör olarak çalıştı. 1957yılında Dormen Tiyatrosu'nda profesyonel olan sanatçı, 1%9'a kadar bu topluluktaçalıştıktan sonra 1971'de tiyatro sanatçısı Metin Serezli'yle birlikte ÇevreTiyatrosu'nu kurdu. Erbulak, 1961'de Refik Erduran'ın "İkinci Baskı" adlı oyunundaki roluyle IIhan Iskender Ödülü'nü, 1982'de "Bit Yenigi" adlı oyundaki başarısıylada tsmaıl Dnmbüllü Ödülü'nü kazandı. 195O"de ilk kez sinemada oynayan Erbulak, 195060yıUarıarasında20 filmde rol aldı. 1964'te kendisi gibi tiyatro sanatçısı olan Füsun F.rbulak'la evlenen Altan Erbulak, 1969'da Londra BBC Televizyonunun açtığı TV tekniği kurslarına katıldı.TVyayınlarınınteknikyönleriyledeilgilendi. 1971'den başlayarak "Alıngan Gemisi" ve "Deneme Televizyonu" gibi programlarla televizyonda da başan kazanan Erbulak, ayrıca radyo ve TV'de sunuculuk da yaptı. Altan Erbulak'ın 1974'te Halit Kıvanç'la birlikte gerçekleştirdiği "Kazulet Hanımın Minisi" adlı bir kitabı da bulunuyordu. Türkiye Spor Yazarları Derneği, Altan Erbulak'ın ölümü dolayısıyla bir bildiri yayımlayarak, Ozüntülerini dile getirdi. Bildiride, "Türk Spor Yazariığı'na geniş hiznetleri geçen Altan Erbulak, ince esprileri ve unutulmaz kişiliğiyle daima anılacak, hiçbir zaman •nutulmayacaktır" denildi. ALTAN ERBULAK İÇİN NE DEDİLER? Turhan Selçuk (karikatürcü): Çok üzgünüm tdbii ki. Altan Erbulak, 1950 kuşağından bir sanatçıydı. Çok yetenekli, usta bir karikatüristti. Kendine özgü bir çizgısi ve dünyası vardı. Çok rahat çizerdi. Kurşun kalem bile kullanmazdı. Çok, çok üzgünüm Altan'ı yitirdiğimiz için. Beğendiğim ve sevdiğim birkaç karikatürcüden biriydi. Tan Oral (karikatürcü): Altan, insanın hep aklında gezdirdiği kişilerdendir. O, yıllardır sahnelere, televizyona, radyoya, gazinolara, dergilere, gazetelere ve sohbetlerinde dostlanna pırıîtılı ve taşkın neşesini ara vermeksizin taşıdı durdu. Bütün bunlara nasıl yetiştiğine hcp şaşardım. Ama onun da bir gün yorulabileceği doğrusu hiç akhma gelmezdi. Mizahımızın ve karikatürümüzün birkaç köşe taşından birisidir Altan. Kaybını zaten zor bulunan neşemizde gerçek bir gedik, bir eksilme sayıyorum. Çok üzgünüm. Nezih Danyal (karikatürcü): Benim hocamdı. Karikatürü sürdürmemin nedeniydi. Çok özgün bir çizer olmasının yanında çok iyi bir hocaydı. Karikatürün Türkiye*de meslek olması için çaba gösteren usta karikatürcülerden biriydi. Karikatürcülüğü yanmda diğer sanat dallarıyla da ilişkisi, onu komple bir sanatçı yapıyordu ve her konuda çok rahat çizebiliyordu. Türk karikatürü büyük bir ustayı kaybetti. Bütün karikatürcülerin başı sağolsun. Jak Deleon (Boğaziçi Üniversitesi öğretim üye• si): Türk tiyatrosu "gülen mask'larından birini kaybetti. Altan Abi için söylenecek milyonlarca söz var. Bunların arasında üçbeş sözcük kulağımdan hiç gitmiyor. Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda tiyatro tarihi dersleri verdiğim yıllarda Altan Erbulak arada bir gelir, oğrencilerin arasına katılır, bizimle birlikte tartışırdı. Konu, "Yunan tiyatrosunda ölüm" olduğunda Aitan Abi, "Kardeşim beni bu muhabbetin dışında tut. Bale yapmasını ögrenmeden öfaneye hiç niyetim yok!" deyivermişti. Salonda kahkaha top gibi patladı. Bugün aynı kahkahalar gözyaşına dönüştü. Güle güle sevgili Altan Erbulak. Dikmen Güriin Uçarer (tiyatro eleştirmeni): Dormen Tiyatrosu, Çevre Tiyatrosu, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu. Arada atladıklarım varsa şaşkınlıktan. Hepsinde de yıllardır bıkmadan zevkle izledik Altan Erbulak'ı. Güldürü ustalığımn yanı sıra sahneden izleyiciye uzanıveren sevecenliği ve sıcaklıgı ile yeri kolay doldurulamayacak bir sanatçı ydı. Atilla Dorsay (sinema yazarı): Altan Erbulak benim için öncelikle sempati sözcüğünü çağrıştıran bir isim. Karikatürlerinden fıkralarına yıllar önce Dormen Tiyatrosu'nun kimi oyunlarındaki korapozisyonlanndan sinemada az sayıda ama etkili kimi rollerine dek hep sempatik olmuş, insanın hemen karunın kaynayıverdiği bir yüz olmuştu benim icin. Babıâli icin eerçek bir kayıp. Gazeteci Şemsi Kuseyri öldü ANKARA (AA) Gazeteci Şemsi Kuseyri Ankarada öldü. 1926 yılında Antakya'da doğan Kuseyri, gazeteciliğe 1952 yılında S o n Telgraf gazetesinde başladı. Uzun yıllar Yeni Sabah, Akşam gazetelerinde çalışan Şemsi Kuseyri, Hayat Dergisi'nin Ankara temsilciliğini de yaptı. Son olarak Gazeteciler Cemiyeti'nin Ankara temsilciliğini yürutüyordu. Basın şeref kartı sahibi olan Şemsi Kuseyri, evli ve iki çocuk babasıydı. Kuseyri'nin cenazesi yarın Maltepe Camii'nde kılınacak namazdan sonra Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Başbakan Özal, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nezih Demirkent'e bir mesaj yollayarak Kuseyri'nin ölümünden duyduğu uzüntüyü bildirdi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'nca yapılan açıklamada, "Şemsi Kuseyri'nin mesleğimizin ve mesleklaşlanmızın sonınlannın çözümü için gösterdigi cabalar ıınutulmayacak" denildi. Koca koca rektörler, koca koca dekanlar... Çoğuna saygı duymak yersiz... Bizim hocalarımız, sözde bizi aydtnlatanlar, çoğuna saygı duymak bir lüks bizler için... Neden mi?.. Şu sahneye bakın şimdi siz: Çetin Altan'dan Ahmet Kabaklı'ya, Fahir Armaoğlu ndan Müşerref Hekimoğlu'na kadar çok değışik bir yelpazeyı kapsayan gazeteciler topluluğuna bunoân birkaç yıl önce YÖK Başkanı Prof. İhsan Doğramacı "YÖK'ün faziletlerini" anlatmak üzere bir toplantı düzenliyor. Çağrılanlar arasında, gazetecilerin yanı sıra sekizon üniversitenin rektörü de var. Şu anda çok net anımsadığımız üç isimden biri Istanbul Üniversitesi Rektörü Cem'i Demiroğlu, diğeri o tarihteki Ankara Üniversitesi Rektörü Tarık Somer, üçüncüsü de Konya Üniversitesi Rektörü Halil Cin ve isimleri hatırlansa da oiur hatırlanmasa da olur bazı diğer rektörler... Doğramacı biz gazetecilere "YÖK'ün faziletlerini" anlatıyor ve anlaftıklarını rektörlere doğrulatmak amacıyla, onlara dönerek "Öyle değil mi Cem'i, sen söyle bakalım " dı yor. İstanbul Üniversitesi'nin koskoca rektörü Cem'i Demiroğlu dersini çalışmayan bir mahçup öğrenci havasında, ceketinin önünü ılikleyerek ayağa kalkıyor ve "Evet efendim, dediğiniz doğru " diyerek yerine oturuyor. Ardından diğer rektörler. ..."Öyle değil mi, Tank... Öyle değil mi Halil..." Koca koca rektörler Doğramacı karşısında sankı silik birer öğrenci. Kazayla farklı bir şey söylerlerse, "Başımıza ne gelir kaygısıyla" Doğramacı'yı doğrulamaktan başka bir şey söylemenin korkusu içinde. Bilim adamı kime denir?.. Toplumda "farklı bir düşünceyi" seslendirene... Bu koca koca rektörler, Doğramacı karşısında farklı bir düşünceyi sergilemekten aciz. Kalkacaklar da yönettikleri universitelerde öğrencilerine özgür ve bağımsız bilimin yollarını açacaklar ha?. Çağdaş düşüncenin kapısını aralayacaklar ha?.. Hatta ve hatta, öğrencileri yönetecekler ve onlan kaba kuvvete karşı koruyacaklar ha?.. Koca koca rektörlerin Doğramacı karşısında o ezik ve insanı bilim adına utandıran halleri. gerçekte özünü "12 Eylül ruhundan" alıyor Koca koca rektörler, bizim hocalarımız YÖK karşısında nasıl ezik ise, bugün de öğrencileri polisin tavrı karşısında ezdirmekte o kadar çaresiz... Çünkü, universitelerde bugün geçerli tek bir kural var: "Tek tip insan yetiştirmek" Bilime sırtını çevirmiş, özgür düşünmeyi öğretmekten uzak, soru sormasını unutturmak isteyen "12 Eylül ruhu" bugün universitelerde kol geziyor. Universite yönetimlerinin büyük çoğunluğu, rektörlerin ve dekanların büyuk çoğunluğu "bu ruhun en aziz temsilcisi" Aynı ruhun "en Insafsız uygulayıcısı" da polis... Üniversite yönetimleri ile polis el ele. işbirliğı içine girince, işte karşımızda yine "öğrenci olaylan, yine oğrencilerin suçu" ve benzeri eleştiriler... Gerçekte, üniversitelerdeki olayların içyüzü ve nedeninin altında yatan bu: Düşünmek yasak. Öğrenmek yasak. Tek tip insan yetiştirmeye başkaldırmak yasak. Örgütlenmek yasak. Ne yasak değil?.. Koyun gibi tabi olmak yasak değil. Kuzu gibi bağımlı olmak yasak değil. Önüne konulanı bilıncın süzgecinden geçirmeden kabul etmek yasak değil. "12 Eylül ruhundan aldıklan imanla" polisle işbirliği içinde çalışan üniversite yönetim aldıklan imanla, polisle işbirliği içinde çalışan iiniuorcito unıversııe yonetımlerı, tum Öğrencilerin bir zincirin en can ıuı ruhu içinde" bugünkü siyasal iktidara uzanan , ha sınıflara sivil polis spkuyor. Nerede Bakanı?. Nerede Milli Eğitim Baka |kası içjş|eri arasmda sivil polis okuidan atıimaiarına kadar varıyor... Vanyor ki, diğerlerine gözdağı verilsin.. Onlar "uslu çocuk" olsun.. Ne demek "uslu çocuk?".. Düşünmeyen, öğrenmeyen. tâbi olan, "kışla zihniyetinin temsilcileri" olsun birer birer... Peki, o zaman ne yapmak gerek? Sen, öğrenci kardeşim... Sen, genç arkadaşım... Sen bunları bizlerden daha iyi biliyorsun. Çünkü, içinde yaşıyorsun. Etinde, canında, kanında duyuyorsun bunları. Suçlanıyorsun haksızca... Dayak atıyorlar sana insafsızca... Polise ihbar ediyorlar seni rezilce... Ama bir yerde yanlış yapıyorsun. Senin hata yapmanı istiyor ve bile bile seni tuzağa düşürüyorlar. Ne yapmak istersen iste, seni sınırlayan kurallar demokratik kurallardır. Belki bu kurallar bugün senin ıstediğin gibi ışlemiyor. Ama bundan sen sorumlu tutulmal Gençliğinin verdiği dinamizmi. sana kapatılan bilime açmak için kullan! 'Tek tip insan yaratmak" isteyenlere, ancak ve ancak bilimle karşılık verileceğini kanıtla!.. dolaşurıyor. Hatta, utanç vencı bir durum, ama bazı üniversite yönetimlerine gelen hocalar arasında pollsle işbirliği yapanların varlıgı bile gözden ^ ^ ^ ^ kaçmıyor. bakan?. Nerede şı? ö ğ r e n c j m?. Nerede Baş şey istedi mi gelsin sopa, gelsin ceza... Verilen cezalar zaman Basın Konseyi, serbest piyasa kurallarının işletilmesini istedi TBMM'de tatil sona erdi 'Basın, iktidardan imtiyaz îstemiyor' Haber Merkezi Basın Konseyi Temsileiler Meclisi, muhalefet partilerini "Basın özgürlüğüne yönelik son tehditlerin ciddiyetini yeterince kavrayamamakla" suçladı. Basın Konseyi Temsileiler Kurulu'nun önceki gün yaptığı toplantıdan sonra dün yapılan yazılı açıklama şöyle: "Basın Konseyi Yüksek Kurulu'nun çağrısı üzerine, basın özgürlüğü konusundaki son gelişmeleri gözden geçirmek üzere olağanüstü olarak toplanan Basın Konseyi TemsilcileF Knrulu, aşağıdaki görüşlerini kamuoyuna duyurmaya karar vermiştir: 1 Öncelikle belirtmeye değer ki, ülkemizde basın özgürlüğü /.aten kısıtlıdır. Anayasanın ve yasaların basın özgürlüğüyle ilgili maddeleri, basınımızın gerçekleri öğrenmesine ve kamuoyuna yansıtmasına engel olan hükümlerle doludur. Siyasi iktidarın, halkımızın her konuda gerçekleri oğrenmesini ve basın özgürluğünun cağdaş batı demokrasilerindeki düzeye ıılaşmasını sağlayacak adımlar atması gerekirken, daha açık bir rejimi değil daha kapalı bir rejimi istediği izlenimini veren öneriler getirmesi vahim bir çelişkidir. 2 Bir süredir kamuoyunu meşgul eden soz konusu vasa önerilerinin geri çekildiği veya basınla yapılan görüşmeler sonunda değiştirileceği yolundaki beyanların sadece oyalama amacını taşıdığı artık görülmektedir. Çünkü 'basına sansur getirmeyi' amaçlayan, böylece halkın gerçekleri oğrenmesine engel dlmaya çalışan Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu'ndaki değişiklik önerisi, Meclis Genel Kurul gündeminde ilk sıradadır. 3 Basının siyasi iktidardan bir imtiyaz lalebi yoktur. İstenen, sadece yasal \e ekonomik baskıların kaldırılması, bir başka deyişle ser Basına kmtlama gündemde • ANKARA (ANKA) 1988 Mali Yılı Bütçe Yasası'nın kabul edilmesinden sonra 21 nisanda 10 günlük tatile giren TBMM Genel Kurulu ve komisyonlar bugünden itibaren yeniden çalışmaya başlaGenç bilim ve sanat adamlarıyla gazetecilerin çayacak. Genei kurul gündeminde, lışmalarının değerlendırilerek dağıtılan Milliyet GaMedeni Yasa ve Borçlar Yasası'zetesi teşvik ödülleri bu yıl üçüncü defa sahiplerini buldu. Ûdüller, önceki akşam Etap Oteli balo salonunda duzenlenen nda değişiklikler yaparak, basına bir törenle dağıtıldı. Ödüllerden edebiyat ana dalı ödulünü Işık Tabar Gencer alırken, Ayşegül Kankale ikinci, Zeynep Ayyeni kısıtlamalar öngören yasa tagen de üçüncü oldular. Zeynep Alemdar ise "basının özdenetimi" adlı çalışmasıyia gazetecilik ana dalı ödülüne layık sarısı bulunuyor. görüldü. Sosyal bilimler ana dalında bu yıl bınncilik ve ikincilik ödüllerini kazanabilecek nitelikte çalışmaya rastlanmadığı açıklanırken, bu dalda üçüncülük A. Kadir Arslan'ın oldu. Konusu "Sosyal Demokrat Model Nedir, Ne Olmalıdır?" olarak TBMM Genel Kurulu'nda bütbelırlenen ekonomi ana bilim dalındaki değerlendirmede ise birincilik ödülüne hiçbir aday layık görülmedi. Bu dalda ikinciçe ve tatil öncesinde olduğu gibi lıği Canan Ertübey Erkan elde ederken, üçüncülük ödüllerini Aydın Çeçen ve Fatma Doğruel paylaştılar. Dallarında birinci salı günleri, Meclis araştırmalan olanlara bu yıl 1 mılyon 950 bın, ikincilere 1 milyon 50 bin ve uçüncülere 650 bin lıra maddı ödülün yanı sıra birer de ve genel görüşme önergeleri ele alıplaket verildı. nacak. best piyasa ekonomisi kurallarının işletilmesidir. 4 Basın Konseyi Temsileiler Kurulu, anayasada değişiklikler yapmak üzere ortak çalışma içine giren muhalefet partilerinin, basın özgürlüğü ile ilgili kısıtlayıcı Anayasa hükumlerini görmezden gelmelerini ve basın özgürlüğüne yönelik son tehditlerin ciddiyetini yeterince kavramamış gibi görünmelerini önemle kaydetmektedir. 5 Basın Konseyi Temsileiler Kurulu, basın özgürlüğüne yönelen tehditler karşısında tüm basın kuruluşlarımn ve basın mensuplannm işbirliği yapmalarını istemektedir. Kurul, ayrıca siyasi iktidarın basın özgürlüğüne ve daha da geniş anlamda demokrasiye zarar vereceği kesin olan önerilerden vazgeçmesini sağlamak için üstüne düşen her görevi yapmaya hazır olduğunu kamuoyu önünde ilgililerin dikkatine sunnüaktadır." Milliyet Gazetesi teşvik ödülleri
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear