Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 MA YIS 1988 CUMHURİYET/11 Güneş enerjisi serada CANNES'DA GÖVDE 6ÖSTERİSİ Cannes'da (Fransa) fılm şenliğinin başlamasıyla birlikte yapımcı ve yönetmenlerin gözune çarpıp bir andaünekavuşmak, yıldız olmak isteyenlerin gövde gösterileri de her zamanki gibi başladı Ancak bu yıl Fransızların yıldızcıklanndan 23 yaşındaki Myriamın gövde gösterisinin bir özelliği vardı. Çünkü kendisı aynı zamanda kadınlar arasında son yıllarda yayılan "vücut geliştirme" akımının da bir uygulayıcısıydı. Doiayısıyla onun gövde gösterisi sadece çıplaklık vj&^ güzellikle sınırtr" değildi. 900 üreticiden çevre kirliliği davası SAMSUN (Cumhuriyet) Türkiye Bakır Işletmeleri Genel Müdürlüğü ile Türkiye Gübre Sanayii A.Ş.'ye ait Samsun'daki fabrikaların ekili alanlara verdiği zarar nedeniyle asliye hukuk mahkemelerine açılan davalar 90O'ü buldu. Fabrikaların bulunduğu Tekkeköy'de oturan 900 kadar tütun üreticisi 3 milyar lirayı aşkın tazminat isteminde bulundular. Karadeniz Bakır İşletmeleri ile Türkiye Gübre Sanayii'ne ait fabrikalann bacalarından kaçan zehirli gazlar başta tutün olmak uzere ekili alanlara büyiik zarar verince, üreticiler de 1974 yılından bu yana yetiştirdikleri tütünlerin karşılığını Tekel idaresi yerine zehirli gaz kaçıran fabrikalardan mahkeme kararı ile alabiliyorlar. Geçen yıl da her iki fabrika üreticilere 3 milyar lirayı aşkın tazminat ödemeye mahkum edilmişlerdi. Pirinç mevsimi kutlamalan siminin başlaması her yıl düzenlenen gösterilerle kufJanıyor. Yetkililer de geleneksel ipek elbiseleri içinde bu törenlere katılarak, yeni mevsimde iyi bir ürün alabilmek için havalann iyi gitmesine ve bol Cırun alınmasına dua ettiler. {Fotoğraf: Reuter) ADANA (AA) Federal Almanya'nın Hannover Üniversitesi tarafından getiştirilen güneş enerjisiyle çaiışan kapalı sera, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi'ne hibe edildi. Almanlar tarafından 595 bin mark harcanarak kurulan seranın, bütiin enerji gereksinimi güneşten yararlanılarak karşılanıyor. Seralarda bu sistemin itk kez Federal Almanya'da geliştirildiğini bildiren Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Yrd.Doc.Dr. Nafi Baylonın, şunlan söyledi: "Kurulan sera içinde yetişlirilen bitkilerin daha az suva gereksinim duymalan için sera uretim periyodu boyunca kapalı tutuluyor. Sislemde kullanılan havalandırma. golgeieme, sulama için gerekli olan tüm elektrik enerjisi 84) güneş pilinden sağlanıyor." KMÜYET AKADBffct'Nto Y*2 SBKtSl Londra'da Royal Academy'nin yaz sergisi cumartesi gunü açıldı. 7 ağustosa kadar açık kalacak serginin ilk gunünde ingiliz yazar Jeffrey Archer, 27 bin dolar ödeyerek heykeltraş Sydney Harptey'in "Koituktaki Kız" heykelini satın aldı. HABERLERİN DEVAMI TüriciyeAT İlişkileri (2) Eğer normalleşme gerçeklesmezse, Türkiye "mütaiaa raporu" için sıkıştırma/a yoğun bir çalışmadan bugün için SĞZ etmek başlayacak. Bu durumda raporun Konsey'e olanaksız. sunulması kaçıntlmaz hale gelecek. Bu var Daha önceki Yunanistan, İspanya ve sayımın 1990'da gerçekleşeceği düşünütebf Portekiz ömeklerinde "mutaiaa raporian"nın lir. Genel kanı, Komisyon raporunun yine yu1.52 yılda hazırlanmış olduğu biliniyor. Bu varlak olacağı doğrultusunda. Konsey'in ise yüzden Türkiye konusunda Brüksel Komisne yapacağını şimdiden kestirmek kolay deyonu'nun işi bir hayli yavaştan aldığı ortaya ğil. Bu çerçevede şu da söyienebilir: Konsey, çıkmakta. Gelişmelere bakıldığı zaman raTürkiye'nin tam üyelik başvurusunu kesin olaporun 199O'lı yıllara sarkacağı söylenebilir. rak reddetmeyebilir. Onun yerine Komisyon 'a Komisyonun işi yavaştan alması, üye Türkiye ile görüşmelere başlaması için yetki ülkelerin nzasıyla gerçekleşen bir "damşıkverebilir. Üçbeş yıl sürecek görüşmeler solı döğüş" olarak nitelenebilir mi? Diplomanunda da Ankara'ya 2025 yıllık bir "geçiş tik gözlemciler bu soruya "evetöyle" karşıdönemi" önerilebilir. lığını verme eğilimindedirler. Rapor ne denli gecikirse, Bakanlar Konseyi'nin karar aşa Bu iki senaryonun dışında bir başka masına gelmesi de o kadar ileri bir tarihe sarvarsayımdan daha söz edilebilir ki, o da şu: kacaktır. Ayrıca gelecek yıl başında Brüksel AT, önümüzdeki 10 yılda genişlemeyeceğiKomisyonu yenileneceği için, bu tarihten önne ilişkin bir deklarasyon yayımlar ve Norce rapor çalışmalannın hızlanacağını bekleveç, Avusturya, Malta ve Türkiye gibi ülkeyen de yok gibidir. lere "ayrıcalıklı ilişkiler" önerebilir. • Brüksel muhabirimiz Had't Uluengin'e Tüm bu değişik olasılık ve varsayımlann göre iki muhtemel senaryo var: da gösterdiği gibi, AT ile ilişkiler son dere(1) Komisyon, "mütaiaa raporu"nu çok gece dolambaçlı bir yol izliyor, izlemeye de denel ve içerikten yoksun biçimde hazırlayarak vam edecek. Türkiye'nin bugün için tam Konsey'e iletecek. Konsey ise, raporu "yeüyelik konusunda pek o kadar ciddiye alınterli olmadığı" gerekçesiyle yeniden Komismadığı anlaşılıyor. Brüksel'in tutumu böyle. yon 'a geri gönderecek ve böytece yeni bir süre daha kazanılacak. Bu senaryoyu, başta AlPeki, ama ya Ankara tam üyelik konusumanlar olmak üzere, Yunanistan dışındaki bu nu ciddiye alıyor mu? tun üye ülkelerin destekledikleri belirtiiiyor ve Başvurunun yapılmasından bu yana gedeniliyor ki: Ancak Türkiye'nin bu durumu çen bir yıla bakıldığında, bu soruya olumlu "yutması" için Ankara'ya bir şeyler vermek bir karşılık verilemez. gerekryor; îste Bonn'un tüm çabası, YunanisBrüksel'in Türkiye'ye karşı sürekli bir sitan'ı razı ederek, TürkiyeAT ilişkilerinin norlah olarak kullandığı demokrasi sorunlarını malleşmesini sağlamaya, 600 milyon ECU'bir yana bırakalım; tam üyelik başvurusunun luk 4. Mali Protokolü serbest bmktrmaya yögerekli kıldığı birtakım temel çalışma ve hanelik. Atina bundan rahatsız; hem Kıbns'ı zırlıkların, sistemli planların bile Ankara'da gündemden düşürmek istemediği için hem de gereği gibi yapıldığı öne sürülemez. Yalnız öteki üye ülkelerin kendisini "Truva atı" olasiyasi irade beyanlarıyla, yalnız laf üreterek rak kullanmasına karşı çıktğından Alman seAT yolunda mesafe alınamaz. naryosuna yanaşmıyor şimdilik. Ciddiye alınmak istiyorsak, ciddi olmalıyız. (Baftarafi 1. Sayfada) MİT yasası üzerine (Baftarafi 1. Sayfada) ki kısa adı olan MAH, yeni dilde de aynı şekılde kaldığı için, istihbarat örgütüne, 1965'te yasası çıkana kadar MAH denilmiştir. MAH, başvekâlete bağlı bir birim olmasına rağmen, ilgili yasalarda hiçbir şekilde adına rastlanmamaktadır. Örneğin, 1933'teki 2187 sayıh ve 1937'deki 3154 sayılı yasalarda istihbarat örgütü ile ilgili hiçbir kayıt yoktur. 23 Haziran 1943'teki 4443 sayılı "Başvekâlet Teşkilatı Hakkında Kanun" ekindeki cetvelde ise bir adet "milli emniyet hizmetleri reisliği" kadrosu bulunmaktadır. Bu kadro, başvekâlet müsteşanmn sahip olduğu derece ve maaşa eşittir. Bir diğer anlatımla, başbakanlık merkez orgutu hakkındaki bu yasada, MAH reisine, başbakanlık müsteşarı seviyesinde bir kadro verilmiş olması, yönetim sistemi içinde MAH reisine verilen önemi gösterebilir. Aynı yasada, MAH reisinin göreve atanma koşulu da belirlenmiş, bunun için basvekilin inhası ve reisicumhurun onayı gerektiği yazılmıştır (TBMM Kavanin Mecmuas\, Cilt 25, s.556). MAH'ın, başvekâlet kadro cetvelinden yasa maddesine geçisi ise 1954'te olmuştur. 6330 sayılı "Başvekâlet Teşkilatı Hakkında Kanun"un birinci maddesinde; "Başvekâlet Teşkilatı, bir müsteşann idaresi altında Milli Emniyet Hizmetleri Reisi ve mütehassıs müşavirlerle aşağıdaki dairelerden teşekkul eder" denilmek suretıyle öteki birimler sayılmaktadır. Yasanın ekindeki kadro cetvelinde ise başbakanlık müsteşanna eş derece ve maaşa sahip bir adet "milli emniyet hizmetleri reisi" kadrosu görünmektedir. 1960'ta BayarMenderes yönetimini deviren subayların öteki kurumlar gibi MAH'a da el atarak personel arasında tasfiye yaptıklan günlerde, örgütün kuruluş yasası ihtiyacının farkında oldukları bilinmektedir. Fakat nedense bu konuda bir düzenleme yapılmamıştır. Nihayet I963'te, istihbarat örgutü hakkında bir yasa tasansının zamanın koalisyon hükümeti tarafından Millet Meclisi'ne sunulduğu görülür. Başbakan İsmet lnönü imzasıyla sunulan yasa tasarısının gerekçesinde; "variığı ile müstakbel MİT içinde başlıca yeri tutma&ı duşünülen bugünkü Milli Emniyet Hizmetleri Başkanlığı'nın (MAH kastediliyor) yeni anayasa karşısındaki hukuki bünyesi ve statnsü bu vesile ile açıkça tespit edilmiş olacaktır" şeklindeki anlatımdan, aslında yapılacak işin, MAH'ı, yasal çerçeveye ve yeni imkânlara ka.vuşturmak olduğunu; bunun ise MAH'ın tüm sorunlanyla birlikte 1961 sistemine "ithal" edilmesi anlamına geldiğini söylemek mümkündür. Kanımca böyle bir anlayış, 1960'Iarda MİT'i kuranların ilk yanlışı olmaktadır. CHP'nin "tek parti" olarak yönetimde bulunduğu dönemde, onu izleyen DP döneminde, yurttaşlar hakkında kimi zaman "Kuzey yönüne döndü, bir iç geçirdi. Sigara yaktı, sol eline aldı..." türunden gulünç istihbarat raporlan ile dosyalar dolduran MAH'ın hastalıklannın MİT adı altında devam edebilmesi, MAH geleneğinin bir ürünudür. MAH'ın hastalıkları nereden kaynaklanıyordu? Kuşkusuz bu ayn bir inceleme konusu. Fakat burada kısaca değinmek yararlı olacaktır. En başta MAH, bir "tek parti rejimi"nin istihbarat örgütü idi. Örgüt, doğrudan doğruya iktidarı elinde bulunduran tek paninin emrinde olacak demekti. Nitekim MAH da öyle yapmıştır. 1950'ye kadar iktidardaki CHP'nin orgutü olmuştur. Rejim muhaliflerinin (ki bu muhalifler sözunden rejim "düşmanı" ve "vatan haini" anlamını çıkartmak gerekir) MAH tarafından fişlenmesinden, izlenmesinden hatta kimi zaman enterne edilmelerinden daha doğal neolabilirdi ki? MAH neden böyle davranmak durumunda idi? Bir kere kuruluş felsefesi bunu gerektiriyordu. Rejime ve resmi ideolojiye karşı olanlan (hainleri) tespit ile görcvliydi. Bir başka anlatımla, iç politika alanında faaliyet göstermekteydi. Eğer, tek parti rejiminin güvenliği ve resmi ideolojinin " t e k " ve "rakipsiz" olma isteği açısmdan bakılırsa, MAH'ın, bir parti istihbarat örgütü olarak 1950'ye kadar CHP'nin emrinde, iç guvenlik örgütu olarak çalışmasını normal karşılamak gerekecektir. Çunkü sistemin mantığı (haklı veya haksız) boyle olunmasını zorunlu kılmaktadır. 1950'de iktidara gelen DP'liler ise yülarca kendilerine karşı da bir silah olarak kullanılan MAH'ı kendi istihbarat örgütleri durumuna getirmekte bir sakınca görmemişlerdir. O bakımdan, 1963'te, tek parti rejiminin istihbarat örgütü olarak çaiışan ve iç politika alanında görevli olan MAH'ı, yen.kurulacak olan MİT'e dönüştürme isteklerini, çok partili demokratik duzen açısmdan yapılan ilk yanlış olarak değerlendirmek doğru ve yerinde bir tespit olmaktadır. 1963'teki MİT yasa tasansının hükümetçe Millet Meclisi'ne sunulan gerekçesinde ilk bakışta dikkati çeken husus; "kurulacak bu teskilat vasıtasıyla, en son bilgilere göre ve en sıhhatli şekilde istihsal edilecek (uretilecek) haberier, bir anayasa organı olarak kurulmuş bulunan Milli Guvenlik Kunılu'nca faydalanılmak ve onun bir kısım temel görüşlerine esas olmak üzere bu kurula aktarılacaktı." Tasarının yasama organlarında görüşülmesi ise, ancak sunulduktan iki yıl sonra yapılabilmiştir. Fakat gerek Millet Meclisi'nde, gerekse Cumhuriyet Senatosu'nda oturumların bir kısmı gizli yapıldığı için, tartışmalann tümü hakkında şimdilik tam bilgi bulunmamaktadır. Açık yapılan görüşme tutanaklarından anlaşıldığı kadanyla; istihbarat örgütünün ülke içi istihbarat ile uğraşmaması gerektiğini bir üye (Milli Birlik Grubu'ndan Tabii Senatör Haydar Tunçkanat) ileri sürmuş ve tasarı aleyhinde söz alarak başta Milli Birlik Grubu olmak uzere AP ve CHP gruplannı ve öteki üyeleri iknaya çalışmıştır. Sonuç olarak 1963'te İnönü koalisyon hükümetince hazırlanan ve MAH'ı bugünkü MİT'e dönüştüren yasa tasarısı 6 Temmuz 1965 gun ve 644 sayılı yasa olarak Türk siyaset tarihindeki yerini almıştır. 644 sayılı yasa, 12 Eylul askeri Felsefenin Sîsyphos'u (Baftarafi 14. Sayfada) dan beri Atatürk Devrimleri'ne karşı bir tepki görülduğunu, ama Atatürk kutsallaşmış bir değer olduğu için bunlara kolay kolay karşı çıkılamadığını, Atatürkçülüğün köşesinden bucağından kemirildiğini anlatıyor. doğru dürüst ne bilim yapılır, ne araştırma. Bunlar uzaktan kumandayla olacak şeyler değil. Felsefenin durumuna gelince... "Dikkat ederseniz, birçok yeni üniversite kuruldu. Yanılmnorsam, sayısı 28'i buldu. Eskiden kurulmuş diye onunu dışta bırakırsak, bu yeni üniversitelerin hiçbirinde felsefe bolumü yok. İşin içinde değilim, arkadaşlardan işitiyorum. bir de gazetelerdeki ilanlardan izliyorum. Bu ilanların hiçbirinde doğrudan doğnıya felsefe ogretim üyesi istendiğini görmedim. Bütun ilanlarda hep ilahiyat fakültesi çerçevesinde bir felsefe taribi >a da din sosyolojisi, din felsefesi ogretim ujesi aranıyor. Bu da ortaçağa donuş demek. Çunkü ortaçağda Avrupa'da felsefe ilahiyatın denetimindevdi. İlahiyatın uygun gordugu konulara egilebilir. yine ilahiyatın uygun gördüğii sonuçlara varabilirdi. Benim gordüğum bugun Türkiye'de de durum bu. Bu ise 12 Eylül'den sonraki gidişe çok uygun. Çünkü okullara zorunlu din dersi koyu>or, ahlak dersini de din hocasına okutuyor. Yani ahlakı dine dayıyor. Ahlakı dine dayamak demek, ozgür vicdan istememek demek. Özgür vicdan bilincinin oluşmasına karşı olmak demek. Boyle bir anlayışın felsefeyi ilahiyat fakültelerine baglaması çok doğal." Macıt Gökberk'in tanımıyla gerçeği, dun>ayı bir bütun olarak kavrama denemesi olan felsefenin var olabilmesi, gelişebilmesi için önünde hiçbir engel olmaması gerek. Özgürlük yoksa felsefe de yoktur. Cunku felsefe düşüncenin en geniş olçusudür. Felsefenin karşısına nerede engel çıkmışsa, orada felsefe olmamıştır. Nitekim dinin ağır bastığı yerlerde, dönemlerde felsefe yoktur, totaliter rejimlerde de. "Nerde dinin, devletin baskısı varsa orda.felsefe olmamıştır, olamaz." Atatürk'e darbe "Işte 12 Eylül bu bakımdan butün sıkıntılan ortadan kaldırtnış, bir bütun olarak Ataturk Devrimleri'ne karşı çıkmak zeminini hazıriamıştır. Ben Ataturk'un Dil Kurumu'nu ortadan kaldırmayı, Tarih Kurumu da var, bu anlayış içinde değeriendiriyonım; Atatürk Devrimleri'ni bir çeşit tasfiye için atılmış güçlü bir adımın sonucu olarak anlamak istiyorum. Bu iki kurum Ataturk ideolojisinin kaynakianydı. Askeri darbe aynı zamanda Atatürk Devrimleri'ne karşı da öldüriicü bir darbe olmuştur, anlayışındayım. Dış goninüşteki butun guriiltü patırtıya, torensel Ataturkçulüğe karsın gerçekte 12 E>lül Atatürk Devrimleri'ne çok agır bir darbedir. Belki hiçbir zaman Ataturk için bu kadar büst dikilmedi, bu kadar loren yapılmadı. Ama hepsi gosteriş, hepsi kamuflaj." Macit Gokberk, üniversiteler için de YÖK Yasası'nın bir darbe olduğu kanısında. Ona gore ozerkliği olmayan, hatta r»rogramları bile yukardan gelen bu universitelerin Ataturk'un 1933 reformuyla amaçladığı, sonraki yıllarda geli•şip olgunlaşan universitelerle ilgisi yok. Çunku özerklik olmadan TZOB seçimleri ÖzaTın Üruğ'a mektubu (Baftarafi 1. Sayfada) madığından Uruğ, yasal sure dolduğu için dava açma hakkını kullanabiliyor. Eski Genelkurmay Başkanı Üruğ, AA muhabirinin sorusunu cevaplandınrken, Başbakanlıktan "raporun kimler tarafından hazırlandıgının açıklanmasına" ilişkin talebine rağraen, bugüne kadar kendisine olumlu ya da olumsuz bir cevap verilmediğini belirtti. Baa gazetelerde "davanın, Başbakan Özal aleyhine açılacağı" şeklinde taberler çıktığını da kaydeden Üruğ, "Ben davayı Başbakana değil, Başbakanbğa açacağım. Çünkü MİT'in tüzel kişüigi yok. Başbakanlıga bağlı bir kuruluş" diye konuştu. Üruğ'un, aynca raporu yazan ve basına sızdıranlar hakkında ceza davası açmak üzere avukatlanyla görüşmelerde bulunduğu öğrenildi. Üruğ'un tazminat istetni, MlT'in hizmet kusuru işlediği iddiasına dayanıyor. Bu tür davalarda Önce "idareye" başvurulması bir yasal zorunluluk olduğu için Üruğ'un avukatı once Başbakanlığa başvurmuştu. İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 13. maddesi "idari eylem"den ötürü zarara uğrayan yurttaşın "tam yargı davası" açmadan önce idareye başvurarak "hakların yerine getirilmesini" istemelerini öngorüyor. " Başvunı dilekçesi tetkik hâkimi tarafından incelenecek. tnceleme sonrası davanın Danıştay'da acılması uygun bulunmazsa, dava dilekçesi Yuksek tdare Mahkemesi'ne gönderilecek. Davanın Danıştay'da açılması uygun bulunursa, dava dilekçesi Başbakanlıga gonderilerek bir ay içinde savunma yapması istenecek. Başbakanlığın savunması davaeı Üruğ'a gönderilecek, Üruğ'un bir ay içinde yanıtlaması istenecek. Üruğ'un yanıu tekrar Başbakanlıga gönderilecek, Başbakanlığın bir ay içinde yapacağı ikinci savunma, tekrar Ünığ'a gönderilecek. Üruğ ikinci kez yanıtını bir ay içinde Danıştay'a gönderecek. Dosyamn tamamlanmasından sonra Danıştay Savcısı'na gönderilecek. Savcı da bir ay içinde göriişünü biîdirecek. Dosya savcının göriişü ile birlikte Danıştay beyetinde goriişulecek. Davalar heyet tarafından dosyalann geliş tarihlerine göre göriişülmesine rağmen, ilgili daire başkanının ivedilik istemiyk öne alınabilecek." Mardîn'de (Baştarafı 1. Sayfada) \\ er de şehit oldu. Olağanüstü Hal Bölge Valilıği'nden dün konuyla ilgili olarak yapılan açıklamada, ölü olarak ele geçirilenlerden 4'ünün örgütün üst düzey yetkilileri "Sabri" kod adlı M.Emin Aslan, "Sadık" kod adlı A.Mecit Tokyay, "Beşir" kod adlı Nuri Ay ile " N e c i m " kod adb teröristler olduklannın belirlendiği ve bugüne kadar biri subay, üçü er, biri polis, biri bekçi, ikisi köy korucusu ve 49'u sivil olmak üzere toplam 57 kişiyi öldürüp, 21 kişiyi yaraladıklan bildirildi. Valilik açıklamasında ölü olarak ele geçirilen teröristlerin katıldıkları eylemler şöyle sıralandı: 9 Haziran 1987 tarihinde ömerli ilçesi Kocakuyu koyünde bir üsteğmen ile 3 erin şehit edilmesi ve 9 erin yaralanması. 20.6.1987 ömerli Pınarak'ta 30 vatandaşın öldürülmesi. 8.7.1987 Idil Becenek'te 16 vatandaşın öldürülmesi, 4 vatandaşın yaralanması. 14.8.1987 Maadağ Kelek mezrasında 2 köy korucusunun öldürülmesi ve silahlannın gasp edilmesi. • 1.9.1987 Derik Uçesi Balova köyünde 2 vatandaşın öldürülmesi ve yola patlayıcı madde yerleştirilmesi. 2.9.1987 Kızıltepe Akdoğan köyünde 1 polis memurunun yaralanması. Bölge valiliğinin açıklamasında, olayla ilgili araştırma ve incelemelere devam edildiği, diğer teröristlerin kimliklerinin belirlenmesine çalışıldığı bildirildi. Ozbek'in listesi kazandı ANKARA (AA) Türkiye Ziraat Odalan Birliği'nin (TZOB) 16. Olağan Genel Kurulu. dun yönetim kurulunu belirlemek amacıyla yapılan seçimle sona erdi. Yönetim kurulu için yapılan seçimi halen TZOB Yonetirn Kurulu Başkanı olan Osman Özbek'in listesi kazandı. Seçimler sonunda, İstanbul delegesi Osman Özbek, İzmir delegesi ve Ziraat Odası Başkanı Reşil Kurşun, Eskişehir delegesi O. Zeki Ünal, Adana delegesi Mehmet Doğan, Erzincan delegesi ve Ziraat Odası Başkanı Osman Say, Siirt delegesi Nizamettin Aydiş. Ordu Ziraat Odası Başkanı Cemal Cengiz, Niğde delegesi Ali İhsan Kalkan, Manısa delegesi Ahmet Çayırlı ve Isparta delegesi Ramazan Tekeli yönetim kurulu uyeliklerine getirildiler. MÎT'e 52 milyar örtülü (Baftarafi 1. Sayfada) ödenekten gizli istihbarat giderleri için önerilen toplam 52 milyar 200 milyon lira, Başbakanlık Bütçesi'nde sadece üç ana bolüme aynhyor ve bu paranın nerelere nasıl harcanacağı hakkında başka herhangi bir aynntıya rastlanamıyor. önerilen 522 milyar lira şöyle dağıtılıyor: İstihbarat yatınm giderleri: 18 milyar 950 milyon lira. İstihbarat hizmetleri: 33 milyar 150 milyon lira. Vizeli kamulaştırma ve bina satın alımları: 100 milyon lira. Harcanmasında hiçbir belge aranmayan, "özel bir fon" olarak bilinen örtülü ödenek 1971 yılında 6 milyon lira iken, ilk önemli artışını 1973 yılında gösterip 14 milvon 587 bin liraya yükseldi. 1976 yılında 24 milyon 796 bin liradan 1977 yılında 45 milyon 290 bin liraya yükselmesi, 1978 yıllnda ise 90 milyon 300 bin liraya ulaşması, ödeneğin art arda katlanarak yükseldiği yıllarcjaki durum oldu. 1980 yılında 231 milyon 812 bin lira olan örtülü ödenek, 1981 yılında da aynı rakamla bütçedeki tek kalemlik yerini aldı. Gizli istihbarat ödeneği en büyük iş artışına 1984 yılında ulaştı. 12 Eylül yönetiminin seçimle işbaşına gelmiş bir hükümet tarafından devralındığı bu yıl, örtülü ödenek bırdenbire 250 milyon liradan 4 milyar 76 milyon liraya yükseltildi. Bu da yetmedi ve ikinci bir ödenek olarak 4 milyar 150 milyon lira daha ayrıldı. Gizli haberalma hizmetleri için örtülü ödenekten aynlan para 1988 yılı için 52 milyar 200 milyon liraya ulaştığında, 1971 yıhndaki 6 milyon lira tam 8700 kat arttırılmış oluyordu. Bir hesaba göre 1985 yılında 55 milyon olduğu saptanan Türkiye nüfusu, bu ödeneğin oluşturulması için kişi başına 949 lira ödemek durumunda kalıyordu. MİT'İN ALOIĞI ÖDENEKLER YIL MİKTAR (bin TL) TRT, sansürü (Baftarafi 14 Sayfada) yansıtılması olarak gorülmüştur. Bu gibi eserlerde daha çok Türk insanı ele alınmalı ve vurgulama mümkun olduğunca fazla yapılarak Anadolu ile Turkluk arasındaki kopmaz bağlar daha açık bir şekilde ortaya konulmalıdır. • Müslümanlıkta ve Türklükte büyuk yeri olan "ziyaret" ve "türbe" gibi inanışların. eski Anadolu âdetlerine bağlanması da Turk ve İs'am kültüru açısmdan son derece hatalı görulmuştür. Bu arada, bolgede uzun yıllar egemen olan Emevi, Abbasi gibi Musluman Arap, Selçuklu ve Osmanlı Turk imparatorluklanndan, ozlellikle Doğu Anadolu Turk beyüklerinden bahsedilmemesi, bütün ağırlığın eski medeniyet ve kavimlere verilmesi hatalıdır." Anadolu beyüklerinden bu yana Turk vataru olmaya başlayan bu bölgede dış ve iç düşmanlarımızca istısmara müsait konuiarın kurumumuzca yayımlanması maksada aykındır. Bu bakımdan, Turkiye'nin geleceği için onemli olan bir yatınm bolgesi işlenirken söz konusu yorenin Turklükle bağı kesin tarihi delillerle ortaya konmalıdır. • Fırat bölgesinde yapılan barajların Turk toplumunun bü\ük ilgisini çektiği malumdur. Ancak Ataturk Barajı'nın teknik yapısı ve bolgeye getireceği yararları, derli toplu olarak işleyen programların yapırnı maksada daha uygun düşecektir." Açıklamaya ekli olarak verilen Atatürk Kultür Merkezi raporunda da, kurulun raporunun uygun bulunduğu belirtildi. Raporda, "Türkiye ile ilgili çok kısa, yetersiz bilgiler, beş boliım boyunca geçiştiritirken. altıncı bölümde >apılan istimlaklar, çok etraflı ve kışkırtıcı şekilde ele alınmış. çeşitli sahneler ve konuşmalarla bunlann haksızhğı belirtilmeye çalışılmıştır. Bu çeşit sahneler, islimlaklara bir tehcir havası vermektedir" denildi. Ozal (Baştarafı 14 Sayfada) Mustafa Tınaz Titiz, Ulaştırma Bakanı Ekrem Pakdemirli, Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan, milletvekilleri ve İzmir Anakent Belediye Başkanı Burhan Özfalura da katıldı. Törende konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Tınaz Titiz, Türkiye'ye büyük bir turizm talebi olduğunu, bu talebin yerine getirilmesi gerektiğini, önümüzdeki dort yılda yatak kapasitesinin 400500 bine çıkmasının bile yeterli olmayacağını söyledi. Doğal ve kültürel çeyrenin tahrip edilmemesi gerektiğine dikkat çeken Titiz, " Ç ö züm, pansiyon tipi yerieşimdir. Az sayıda çok yıldızlı tesis, çok sayıda pansiyon. Kendi isteği ile kontrol isteğinde bulunacak pansiyonlann da kayda girmesiyle gorunemeyen yatak kapasitesinde bir artış olacaktır" dedi. Yaşar Holding İdare Meclisi Başkanı Selçuk Yaşar da yaptığı konuşmada 15 yılı aşkın süreden beri otelcilik ve turizm tecrubeleri olduğunu, çünku istikbalin turizm merkezinin Türkiye olacağına inandıklarını söyledi. Tarım Orman ve Köy Işleri Bakanlığından 49 yıllığına kiralanan 110 bin metrekare alana kurulu, 22 milyar liraya mal olan Altın Yunus turistik tesislerinin açılışını yapan Başbakan Özal, daha sonra Datça'da Kartalkaya turistik tesislerinin de temelini attı. Özal, bugun Istanbul'a gidecek ve oradan Ankara'ya geçecek. 1971 1972 1973... 1974 : . 1975.. . 1976 1977 1978.... 1979 1980 1981 1982 1983.. 1984 Güngör'ün açıklaması Emekli Orgeneral Üruğ'un avukatı eski Askeri Yuksek Idare Mahkemesi Başkanı, emekli Hâkim Tuğgeneral Zeki Güngjr, Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada, "MtT'in bütün sonnnluluğunun Başbakana ait olduğunu" bildirdi. Güngör, ancak İdari Yargılama Usulü Yasası'na göre Danıştay'a kişi hakkında dava açılamayacağını ifade ederek, bu nedenle Başbakanhk hakkında dava açacaklarını kaydetti. Dava dilekçesini bugün Danıştay'a vereceklerini bildiren Güngör, davanın, "Müvekkilinin şahsi haklanna, seref ve haysiyetine ağır tecavüz edildiği" bundan da "Başbakanlığın ağır hizmet kusuru bulunduğu" iddiasıyla açılacağını belirtti. Güngör, bu nedenlerle Başbakanlıktan 200 milyon liralık tazminat isteminde bulunduklarını kaydetti. 6 000 yönetimince hazırlanan "Devlet 6 000 Istahbarat Hizmetleri ve Milli İs14.587 tihbarat Teşkilatı Kanunu " adlı 1 15 365 Arahk 1983 gün ve2937 sayılı ya15 745 sa ile daha sonra yürürlükten kal24 796 dırılmıştır. 45 290 Söz konusu 2937 sayılı yasa 28 90.300 111 000 Haziran 1983'te Bülend Ulusu hu231 812 kümetince Danışma Meclisi'ne Milli 231 812 sevk edilen, orada veihtisasGuvenkomis235 350 lik Konseyi'ne bağlı çalışıldıktan 250 000 yonunda uzerinde .. 4 076 000 sonra, konseyce görüşülerek orta. ya çıktığı için; Türkiye'deki 4.150.000 {ikinci ödenek) asker ilişkilerini analiz etmeksivilaçı6.062.614 1985... 80.000 (ikinci ödenek) smdan da anlamlı bir belge sayı1986 . 19 480 600 labilir. 1987 29 900 000 1988... 52 200.000 SÜRECEK VEFAT Füsun Denktaş'ın eşi, Sıdıka Denktaş ve Hayriye Tüten'in ağabeyi, Fügen Yazıcı ve Celil Denktaş'ın babası Ibrahim Yazıcı ve Arzu Denktaş'ın kayınpederi, Selim, Bülent ve İdil'in dedesi İlk dava Damştay'dan edinilen bilgilere göre, bugüne kadar ilk kez bir Başbakanın sorumlu olduğu eylem ve işlemden dolayı Danıştay'a dava açılıyor. Yetkililer, davanın Başbakan Özal hakkında açılabileceğini söylediler. Danıştay yetkilileri, Üruğ'un avukatlarının bugün yapacağı başvurudan sonra, Danıştay'daki işleyişi şöyle açıkladılar: MAHMUT DENKTAŞ'ı kaybettik. Cenazesi 16 Mayıs 1988 Pazartesi günü Erenköy Galip Paşa Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektiı\ BROSUR ISTEYIN i ' Kyrstai Tt; Bnîish Ccunci iarat>naanonanmıştir Arets Felco j 6TA İNGİLİZ LİSAN0KULURI DANIŞMA MERKEZİ Cumhuriyet Cad 173 1B Fimadağ 80230 İstanbul Hılton Otelı Karşısı Tel (1)148 39 7714K79 43 132 96R4 Tlx 2749öTUSMTR tur§em AİLESİ Kurumun Taporunda, "Bu toprakları Türkleştiren ve vatanın asıl sahibi olan Türk unsuru yerine, baştan sona Anadolu insanı gibi bir imajın geniş olçüde işlenmesine gayret edilmişlir. Antik bir rölyefle, bugun yaşayan bir kadının profili ve yüz halları karşılaştırılarak, adcta Helenistik Devir insanlannın buralarda hâlâ vaşamakta olduğu gibi bir anlayışa yer verilmiştir" goruşu yer alıyor. Ataturk Kultur Merkezi'nın raporunda, "Bu durumda, ilk bolümler ancak ö/el lanıtıcı turistik reklam olçusunde i>ice kısaltılarak uygun ve gerekli açıklamalarla yeniden duzenlenmelidir" ücnılivor.