Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 NÎSAN 1988 Neden 1968. neden 68'liler? Yalmzca ştmdi 40 yaşlannda olan bir kuşağm 20 yaş heyecanına duyduğu özlem mi? Yoksa abartılmış bir efsane mi? Ya da dünyayı sorgulamaya başlayan ve "Gerçekçi olun, imkânsızt isteyin " diyen bir kuşağm ortaya attığı renkli ve coşkulu sorulara henüzyonıt verilememiş olmastntn alıtan alta süren kıpırrısı mı •68? TIME Dergisi 1988 yılının ilk sayısmda "1968olayını"kapakyaparken, "geçmisle geleceği bıçak gibi aytran bir yıl" diye nitelıyordu bu "büyülü"yılı. Evet, savaşsonrası kuşağıydı başkaldıran ve sokağa dökülen. Politikadan felsefeye, eğılımden modaya kadar her alanLi da bir isyan ve başkaldın'' rüzgârı esiyordu. Yalmzca şu ya da bu ulkede değil, tüm dünyayı dalga dalga dolaşıyordu 68 ruhu. Tam anlamtyla evrenseldi. Klasik eğitim sistemini sorguluyordu; yasak kitaplar okuyordu; eşitlik, özgürlük bağımsızlık diyordu; mahkeme kapılannda "bu ne biçim adalet?" diye haykırıyordu. ' 'Bozuk düzen "eisyan ediyordu, boykot ve işgal sözcüklerini su ve ekmek gibi kullanıyordu. Vıetnam'daki Amerika'yla CUMHURİYET/13 Neden 1968, neden 68'lüer? Prag sokaklanndaki Sovyet tankları na aynı Ofkeyle tepki gösteriyordu; yumruğu havaya kalkmaya her an hazırdı. Bazen otimpiyatlarda siyah atletierin elinde, bazen bir üniversite kantıninde tartışma sırasında yükseliveriyordu yumruklar... Her an ateş alabilecek kadar doluydu, yarına duyulan inanç çok büyüktü, her an bir şeyler olacak, bir şeyler kökten değişecektı, devrim bugiin değilse yarındı, ama "mutlaka"ydı... Hem neden olmasındı? Insanoğlu bu yılda ayın çevresmde tur atarak uzayı fethetme gururu ile dolup taşmamış mıydı? Cinsel özgürlük sloganı i!Jc bu yıllarda attlıp mini etekli titreşimierle dünyayı dolaşmamış mıydı? Fabrikalardan çıkıp yürüyen işçiler, grevle geçen günler, toprak işgalleri kitaplardan çıkıp yaşamın canlı tablolarına bu yılda dönüşmedi mi? 1968 işte bütün bu renkli rüzgâriann harmanmOlimpiyat'ta sıyah protesto da savruldu. Tutuşan yürekler, filizlenen siyalann tum dünyada değişen ortamınsal hareketler dünyamn bırçok ulda başka rüzgâriann esmeye başlakesinde 80'li yıllara kadar uzanan dığına tanık olduiar. 68 kuşağında sürece şöyle ya da böyle damgasım ana rahmine düşen çocukların, 20 vurdu. 68"in yükselen coşkusunda yaşlannda, ellerınde elektronik heinançlan uğruna çekinmeden ölüme sap makinesiyle borsa hesaplanna gidenler oldu. Kalanlar ise SO'lı yıldalan Yupilere dönüşmesi belki de tarihin garip bir citvesiydi. 68 kuşağtndan gelenlerin kimi iktidar partilerinin, holdmglerin ve saygın kurumların yönetün kademelerine kadar tırmandılar. Kimileri duşlerini gözden geçirdi, kimileri tazelemeye çalıştı. Bugün dünyamn herhangi bir kentinde ust düzeyde bir bankacılar loplantısında en şık kıyafetiyle oturan saçlan kırlaşmış bir 68 'tiye de rastlayabilirsiniz, Yeşil bir mitingde kot pantolonu veparkasıyla sırtına çocuğunu almış, saçının sarısına aklar düşmuş bir başka 68'tiye de. Peki, duslere ne oldu? Savunuldn ilkeler, inançlar, ortaya atılan alternatif çözümler ne oldu? Hepsi geçmiş rüzgârtar gibi bitinmeyenler ülkesine mi gitti? Yoksa 68 'le birlikte sarsılan ve değiştirilmeye çalışılan eğitim kurumlannda, insanlann gunümüzde yeni bir çalışma ve r yaşama tarzı amyışında, bılgisaya teknolojısiyle gelen yenı yaşam biçimlerinde ya da PragBaharı'ndan BİR KUŞAK 20 YILLIK ÖYKÜYÜ ANLATIYOR ALEVER 40yaşında 1 Beyazıt'ta bir öğrencı mitıngı * 'glasnost'' rüzgârına karışan esintilerde değişik boyutlarda varlığım siırdüruyor mu? 68 öldti mü, yasıyor mu, biçim mi değiştirdi? Bu soruya değişik yanıt verenler çıkabılir, ama en azından 68 kuşağı yaşadığı surece bu sorulara yanıt arama çabası da yaşayacaktır denebilir... Bahannda Sovyet tankları Vıetnam'da bir Vıetkongun tdamı Paris'te öğrencilerin baskakJırışı DevGenç'in son genel başkanı Ertuğrul Kürkçü, "O günlerde biraz saftık" diyor 681de dalıa mutluyduk Doğrusunu söylemek gerekirse, ben de o zamanlar 'daha bir mutlu' olduğumuzu düşünüyorum. Ama bu mutlulukta biraz bönlük de vardı. Düzenin güçleri tarafından canımız henüz yakılmaya başlamamıştı ve sanki bunun böylece sürüp gideceğine dair gizli bir inanç havaya egemendi. daki öncelikli sorunlar sıralamasında aramak gerek ir diye düşünüyorum. Kirlilik konusundaki onca yakınmaya rağmen, Türkiye'nin denizleri hâlâ Avrupa'mn en temiz denizleri. Belki daha temeüi bir neden, Avrupa'mn kültürel iklimi ile Türkiye'ninki, Avrupa'mn siyasi iklimi ile Türkiye'ninki arasındaki fark. Bu tür hareketler Avrupa'da her şeye rağmen banşçı eylemler. Yani bunların içinde yer almanın fazla bir riski yok. Türkiye'de ise daha temeüi daha canalıcı sorunlann, doğrudan düzenin kendisini sorgulayan konulann öncelik taşıması, bu sorunlar için harekete geçmenin, anında sert bir tepkiyle karşılık görecek olması, kitlesel katılırru elbette etkiliyor sanınm. Belki 68'lerde degll, ama daha sonra, solun demokrasi konusunda zaaf gösterdigi kanısı var. Bu, geçirilen deneylerden sonra ne kadar aşılmış olabUir? KÜRKÇÜ Ben "sol adına yola çıkan" bir tek topluluk bilmiyorum ki, başmda söz sahibi bir "68'li"olmasın. Bu nedenle "demokrasi azlığı" ya da "demokrasi yoklugV'nun sorumluluğu sonraki kuşağın üzerine yıkılamaz. önder kimse, sorumlu da odur. Bugün bu noktanın aşılmış olup olmadığını bilmiyorum. Hapishanede sanki asılmaya gayret ediliyor gibiydi. Ancak "devrimci" hareket yeraltmda kaldığı sürece bunun hâkim eğilim haline geleceğini umrnadığımı söyleyebilirim. Yeraltında demokrasi ancak çok sınırlı olabilir. Bu, kişilerin isteklerini aşan bir şeydir ve bu süreçte elde edilen alışkanlıkların da çok kısa sürede terk edilebilmesi düşünülemez. O yüzden devrimci hareket içinde demokrasi talep edenlerin onun yer üstünde soluk alıp verebilmesi için neler yaptıklarını da kendilerine sormaian gerekir. Ben kendi payıma Voltaire'in yolunu izleyerek, benim gibi düşünmeyen "soP'cu muanzlarıma "Sana inanmıyorum, ama inandıgını söykyebilmen için ölmeye h a a n m " diyeceğim. Bunun karşılığında ise kimseden bir şey istemiyorum. Çek muhalifi Jiri Pelikan, Italya'da arkadaşımız Nügun Camhoülu üe 68 Prag Bahan günlerini bir kez daha andı. 68 Çekoslovakyası'nda Prag Bahan önderlerinden Jiri Pelikan anlatıyor Bu sıralarda göriisıügüm hemen herkesin ilk lepkisi, 'neydi o günler' deyip gülümsemck oldu. KÜRKÇÜ Doğrusu istenirse, ben de o zaman "daha bir mutlu" olunduğunu düşünenlerdenim. Ama bu mutlulukta biraz da bönlük vardı. Öğrencilerin protestosu henüz sınıf ve zümre çıkarlarıyla bolünmemişti, hepimiz "kardeş" gibiydik; resmi muhalefetten dolaylı ya da dolaysız onay görüyorduk; düzenin güçleri tarafından canımız henüz yakılmaya başlamamıştı ve sanki bunun böylece sürüp gideceğine dair gizli bir inanç havaya egemen gibiydi. Ama gericiler birer ikişer arkadaşlanmızı Oldürmeye, protestonun nitelikleri resmi muhalefetin programını aşmaya ve baskı karşısında en yakın arkadaşlann bile yolları ayrılmaya, o soyut "kardeşlik", yerini "benrîl hesaba" terk etmeye başlaymca "mutluluk" da bitti. 68'in hayatta kalanlanmn aresında bayağı parlak işadamlan, iyi yöneticiler yar. Bunun nedcni ne olabilir? Örneğin, diizenle yeni türde bir 'hesaplaşmadan', yitiriiea zamanın 'öcıinii alma'ya yönelik bir dürtüden söz edUebilir mi? KÜRKÇÜ Eğer "öç alma'dan söz edilecekse, olsa olsa düzenin bir "öç alması"ndan söz edilebilir. Bir kapitalist için "grev örgütleyicileri"ni, "grev kıncılan"nın örgütleyicileri, "slogan yazıcılan"nı reklam metni yazarları Sovyetler sınırı geçti diyene, sarhoşsun dedim Prag Baharı'nda Çek Televizyonu Genel Müdürüydüm. Işgali TV ve radyodan vermeye başladık. Büromu işgal eden Sovyet albayı yayını kesmemizi emretti. tşgalci bir orduya itaat etmeyeceğimi söyledim. 1. stüdyoyu tahrip ettiler, yayını 2. ve 3. stüdyolardan sürdürdük. \ mükemmel olarak planlanmıştı. öğleden sonra Prag Havaalanı'na 2 Rus uçağı inmişti. Uçağın mürettebatı, teknik bir arıza yüzünden değiştirilmesi gereken parçaları beklemek zorunda olduklanm söylüyorlardı. Ve Yugoslavya'ya turist ve bir gemide nöbeti devralacak murettebatı taşıdıklannı açıklıyorlardı. Uçaktaki yolcular ve mürettabatın hepsi, transit salonundaki restoranda toplannustı. Çekoslovak yönetimi Sovyet güçlerinin sımrı geçtiklerini öğrendikleri an, Rus tankları Prag'a varana dek önümüzde 23 saat var diye düşündüler. Oysa "transitteki turistler" çoktan mataralannı çantalartndan çıkanp havaalanını işgal etmeye koyulmuşlardı. " A n zalı iki uçak"ın da aslında derhal faaliyete geçen radar istasyonları olduğu sonradan anlaşıldı. Alana nadılar ve gece saat 01.30'da hükümet ve parti liderlerirün bu işgale karşı olduklannı prezidyumun işgali kınayan bildirisiyle yayımladılar. Siz o gece hiç televizyona gitmediniz mi? Yayını nasıi yapbmz? P E L t K A N Gece Taât 01.00'de haberi televizyonda vermek için çok geçti. Yayın bitmişti. Ben o gece eve de gitmedim. Çttnkü evimin polis tarafından işgal edilmiş olduğunu tahmin ediyordum. Sabah ise ilk işim parlamentoya gitmek oldu. Parlamentoda o sabah başlayan olağanüstü oturum 6 gün 6 gece sürdü. Biz bu süre zarfında hiç dışarı çıkmadık. Önce televizyona uğradım. Fakat televizyona vardığımda, bina tamamen Sovyet askerleri tarafından işgal edilmiş durumdaydı. Bunun üzerine, televizyon binasının hemen yakımnda olan parlamentoya yollandım. Fakat Sovyet askerleri parlamento binasını da sarmışlardı. Parlamenter kimliğimizi çıkardık ve dokunulmazhğımızı ileri sürerek içeri girmek ıstedik. Fakat Sovyet askerleri, milletvekili doku 20 YIL ÛNCE Kurteü bir eylem sonrası gözaltnda. ]970'in sonbaharmda, DevGenç içinde bir su'redir var olan ve esaslı ideolojik temelleri bulunan aynlıklar giderek şıddetlenmişti. Yakında Orgütün genel kongresi vardı ve gruplar yeni yönetimde söz sahibi olabilmek için büyük çaba harcıyorlardı. Devrimci gençliğin büyük kitle örgütü b&lünmenin eşiğindeydi. Her grubun tanınmış adaylan vardı ama bunlardan hiçbiri için "örgütü bu birleştirir, ayakta tutar'' denemiyordu. tşte tam da bugünlerde yeni bir adayın adı dolaşmaya başladı; Ertuğrul Kürkçü. öyleya da böyle sonunda Ertuğrul "un adı üzerinde birleşildi ve SBF'nin üntü birinci sınıflar anfısindeki kongreye tek listeyle gidildi. Oylama yapıldı. Ertuğrul Kürkçü artık DevGenç'in baskanıydı. Son başkanı. Kongrede oy veren delegelerin büyük bölümü, sonraki aylarda Ertuğrufu seçmekle pek de yanlış bir şey yapmadıklarını düşündüler. DevGenç'in basın yayın organlarını en iyi değerlendirdiğt dönem, hervs, vs haline sokmaktan daha keyifli bir öç alma yolu düşünülemez herhalde. Bu insanlann, başanlı işadamlan olarak kendilerinin düzenden öç aldıklarını düşünmeyecek kadar akıllı kişiler olduklannı biliyorum. Geçenlerde bunlardan biri, kendisinin "mecburen kapitalist" olduğunu söylüyordu. Bunda bir hakikat payı olsa gerek. Sonuna kadar "devrimci" kalmanın bedeü olarak bütün bir hayat. 20 YIL SONRA Ertuğrul GaziantepCezaevi'nden çıktığı gün. halde onun dönemi oldu. Ertuğrul 'u ben o günlerde son kez, Nail Karaçam 'ın öldürülmesinden hemen sonra gördüm. Ankara SBF'nin bahçesinde, yaralı bir kaplan gibi dolaşıyordu. Ondan sonra gördüğümde ise, Kızıldere olayının tek canlı tanığı olarak, bir kaplan kafesine kapatılmıştı. • • • Bugün, o olaydan bu yana 16 yıl geçti ve Ertuğrul o 16 yılın herhalde 1415'ini Türkiye'nin en namlı cezaevıerinde tüketti. Yükii bununla da sınırlı değildi üstelik. Qnu inanılmaz biçimde, sadece ve sadece, Kızıldere'den sağ çıktığı için suçlayanlar oldu. Bu suçlamalar onu ne kadar etkiledi ya da kendisi de Ertuğrul Kürkçü 'ye aynı oku fırlattı mı bilmiyorum, ama bugün o eski, yerinde duramayan DevGenç başkanımn yerinde, davranıştan ölçülü, uzun uzun düşünmeden hiçbirsoruyayanıt vermeyenbir Ertuğrul NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA Benim için "Preg Bahan" Roma'da, Jiri Pelikanın küçük çatı katında başlıyor. Orta Avrupa kökenlerini çağnştıran bir kanepe, iki koltuk; basit bir yemek ve iki yazı masası Pelikan'ın Roma'daki dünyasım çerçeveliyor. Fakat duvarlan kaplayan kitaplan ve yan makinesi başında yığüı duran kâğıt destelerı, gazete kupürleri ve yazılanyla Pelikan hâlâ 1968'de bıraktığı Çekoslovakya'ya, "Prag Bahan"na ait. Çekoslovak Komünist Partisi Merkez Komitesi ve parlamento üyesi, Dubçek'in mücadele arkadaşı ve 63'ten 68'e dek uzanan 5 yıl boyunca televizyonun genel müdürü. "Sovyet tanklan ağuslos sonunda Prag'a girdiginde ben televizyon genel müdüriiydüm ve olaylan olduğu gibi verdim" diyor Pelikan ve devam ediyor: "Olaylar sırasında yayın yapılmasından hoşlanmayan Sovyet hukumeti buna itiraz etti ve ben görevimden alındım. Bunun üzerine Roma'daki Çekoslovak sefaretine müsteşar tayin edildim. Bu arada parlamentodaki sandaJyemi muhafaza ediyordum. Nihayet 69 ortalannda, Sovyet işgali sırasında parlamento uyesi olan mllletvekillerinden Sovyetler Birligi'ne karşı aldıklan kararlann iptal edilmesi, yok sayılması istendi. Bu istegi kabul etmeyince parlamento üyeliğimle birlikte vatandaşlığım da geri alındı ve ben kendimi birdenbire Itatya'da vatansız bir insan olarak buldum." Jiri Pelikan'ın İtalya'daki sürgün yıllan hâlâ devam ediyor. 45 yaşında başlayan bu sürgün yaşamımn hiçbir zaman sona ermeyeceğinin bilincinde Pelikan. "Dostlanmı ve Prag'da bıraktığım ilk kanmdan olan kızımı özliiyorum" diyor, fakat bu gerçeği dramatize etmiyor. 17 yaşındayken, Nazizme karşı bir direnişçi olarak daha ergenlik yıllarında yaşamaya başladığı ülkesinin yazgjsı ile olan ilişkisini Çekoslovakya'ya ait yayınlan ve Batı basınına verdiği söyleşiteriyle sürdürmeye çalışıyor. İsterseniz geriye dönelim, Sayın Pelikan. 20 yıl öncesine. 20 Ağustos 1968 giinüne. O günu nasıl hatıriıyorsunuz? Sovyet tankları Prag'a girdiginde neredeydiniz? O anı nasıl yaşadınız? PELlKAN Hava sıcaktı. O günü kısmen parlamentoda, kısmen televizyonda geçirdim. Gece saat 11 .OO'e doğru eve döndüğümde, telefon çaldı. Arayan Merkez Komitesi'nin Basın Yayın Şefi Dusan Havliçek'ti. "Sana Sovyetler'in sının geçtiğini haber vermek için telefon ediyorum" dedi. Şaşırmıştım. " S e n galiba içkiyi fazla kaçırmışsın" dediğimi hatırhyorum ben de ona. Havliçek ısrar ediyordu: "Dalga geçmiyorum. tstediğini yapmakta serbestsin, ama derhal ya Merkez Komitesi'ne ya da televizyona gelmeni tavsiye ederim." Derhal giyindim. Birkaç yakın dostuma telefon ettim. Hepsi de haberi benim gibi şaşkınlıkla karşıladılar. Bu arada Prag semalarında havaalaruna yönelen "Antonov"lann gürültüsü duyulmaya başlamıştı. Askeri açıdan hareket uzun hapislikler, acılar, işsizlik ve sefalet dayatılınca herkesin tercihi "devrimcilik" olmayabilir. O zaman gerçekten yetenekli ve iyi eğitim görmüş, çok genç yaşlannda bağımsız girişkenlik edinmiş, önderlik deneyimi kazanmış insanlann "mecburen" girdikleri iş hayatında hızla ilerlemeleri de doğaldır. Kimi 47'lUerin, Bablı 68 kuşagının kimi lemsOcilerinin 1980'li yıllardan sonra Yeşilci, alternatif ve nükleer silah aleyhtan kampanyalara önderlik ederek, 68'deki kitle baglarına benzer bağlan yeniden kurduklarını gozlüyonız. Tiirkiye'nin bu kuşağı ise bu anlamda biraz geride kaldı. Bunda 12 Eylül dışı nedenkr olabUir mi? KÜRKÇÜ Yeşiller'in Avrupa'da gelişmesi ve güçlenmesinir, Türkiye'de ise neden böyle olmadıgının yanıtını oradaki ve bura KÎMKIMDIR? /JİRİ PELİKAN Çekoslovakya yönetimine muhalif yazar ve aydınların başında gelen Pelikan, 1968'deki ünlü "Prag Bahan" sırasında Dubçek yönetimi altında Parti Merkez Komitesi üyeliği yaptı. tşgalin sonrasinda Batıya geçerek ttalya'ya yerleşti. Daha sonra Italya Sosyalist Partisi'ne girdi ve parlamento üyeliğine seçildi. Bu yolla Avrupa Parlamentosu'na da girdi. Çek muhalefet hareketinin yundışındaki en önemli yaynn organlarından Listy'nin başyazarlığını da yapan Pelikan, yurtdışındaki muhalefet ile dünya kamuoyu arasındaki ılışkiyi sağlayan en önemli kişi olarak tanınıyor. nulmazlığının ne olduğunu hayatlannda duymamışlardı. Habire "İçeriye hiç kimse giremez. Bu bir emirdir" diyorlardı. Nihayet yanımızdaki eski Savunma Bakanı General Lomsky, omuzundaki rütbeleri göstererek sert bir sesle, Rusça, "Ben generalim. Size bu parlamenterleri içeri sokmanızı emrediyorum" dedi. Askerler "emir" sözünü duyar duymaz hizaya geldiler ve biz içeri girdik. Ben buradan, karşıda bulunan televizyon genel müdürlüğü ile irtibat kurmayı başardım. Sabah saat 08.00'den itibaren televizyon, haberlerinde Sovyet işgalinin kınandığını duyurmaya başladı. Bu arada yardımcılanm bana telefonla bir Sovyet albayırun büroma yerleşerek yayını kesmemizi emrettiğini soylüyorlardı. Buna hiç pabuç bırakmayarak söz konusu albaya, işgalci bir orduya mensup bir albaya itaat etmekle yükümlü olmadığımı ve Çekoslovak televizyonun genel müdürü olarak yalnız Dubçek'in yasal hükümetinin emirlerine boyun eğeceğimin iletilmesini istedim. Bunun üzerine büromdaki albay, Sovyet askerlerine yayın stüdyosunun tespit edilerek tahrip edilmesini emretti. Fak.t Sovyet askerleri birinci stüdyoya gırdiklerinde, biz ikinci stüdyoyu yayına geçirdik. Bunu arkadan üçüncü stüdyo izledi ve biz böylece yayını durdurmamayı başardık. 68, 21. yüzyılın habercîsi Neden 6«? ANT Bizim 68. Türkiye'deki 68, dünyadaki 68'den etkilendi. Ama dünyadaki 68'le bizımki arasında farklar vardı. Bizim 68'liler 27 Mayıs gençliğinin devamıydı. Onlar, hükümet devirmiş bir kuşaktılar. Ve onlann devamı olan sonraki kuşak da itibarlı, sözü dinlenir bir kuşaktı. 61 Anayasası'nın getirdiği geniş demokrasi üniversite gençligini çok etkilemişti. Yine TİP vardı ve üniversite gençliği ondan da etkilenmişti. Ayrıca, Kıbrıs dolayısıyla antiAmerikan mücadele meşru bir mücadele haline gelmişü. Ama ne var ki 60'ın getirdiği demokrasi üniversitenin içine girememişti. Üniversite hâlâ hocalann çiftliği olarak görülüyordu. Üniversiteliler, üniversite kapısından içeri girdiklerinde demokrasiden demokrasisizliğe girmiş gibi oluyorlardı. Ankara'da cezaevindeyken bilepolisin aradığı hukuklu AtılAnt 68 baharında MK üyesi 68 'in 68 gibi olduğu günler arıık nostaljidir. Bunu kabul etmek zorundayız. 68 türü başkaldın bugün artık yok. Dünyada da yok. Ama onun bize bıraktığı bir şey var. 68, 21. yüzyıla girişin ilk adımıydı. Biz yeni projeler üretebilirsek, 0 GUN Atıl bir kez daha "aranıyor" çağı yakalamış olacağız. BUGÜN "0 günku gibi 68 artık yok.1 Bu yüzden 68 demokrasi ortamının getirdiği, üniversite içinde de demokrasi isteyen bir hareketti. Aynca, dünyadaki 68'den etkilenerek, genel olarak daha ileri demokrasi isteyen bir hadise haline geldi. Bizim kuşak, o 68'le birlikte, kendi adıyla anılan bir kuşak oldu. Üniversite öğrencisi, 60'tan 68'e kadar, 27 Mayıs'ı yapan üniversite kuşağının devamıydı. Ama biz, 68 olaylanyla birlikte, kendi başına bir kuşak olduk. Oysa o güne kadar öncekilerin genç devamlan olarak görülüyordu. Ondan sonra ise başka türlü düşunen, kendi istekleri ve kendi eylem biçimleri^olaiL bir kuşak olduk. 68'e iüşkin olarak şu ya da bu konuda "Keşke böyle yapmasaydım" dedigin, pişmaohk duyduğun oMu mu hiç? ANT Hayır, hiç duymadım. Bizler 68'de ve hatta daha sonrasında mutlu ve umutluyduk. Bir kere her şeye rağmen istediğimiz gi " '68'de ve daha sonraki donemde Ankara 'daki dev ruyıiş olmuş, olaylar çtkmış. Derken bir gün sonra rimci mücadeleye kitlesel clarak katılmayı sürdüren arkadaşlardan biri ziyarete geldi, polis fellik fellik tek okul, hukuktu. Çeşitli mitinglerin, gösterilerin seni arıyor dedi. Yahu ben'ı neden arasınlar, ben ayana gövdesi her zaman biz olurduk, ötekiler de bu lardan beri içerde değil miyim? Cezaevi yönetimingövdeye katılırlardı." den tutuklu olduğuma ilişkin kâğıt aldım da çatışAnkara Hukuk'un bir 68'lısı, Atıl Anı böyle an mada olmadığımı ancak ispat edebildim." latıyor. O donemde Ankara 'da devrimci harekeıle ıl Atıl'ın cezaevinı son ziyaretı 12 Marl 1971 sonragılı kaldınlan her laşın altında o var. Atıl Ant adı sında. Ancak bu kez biraz uzun süruyor ziyaret. Ta, hep, ya "Arananlar"ya da "gözaltına alınanlar" tıs 1974 affına kadar. tesmde. Ûyle ki, polis bazen taşı kaldırmaya bile ge Aradan 20 yıl geçmiş. Bu yüzden Atıl Ant'ın burek duymadan, listenin başına adını yazıverıyor. gunku çızgılerınde o gunleri yakalamak zor. "Sen "Tuslog baskını eyleminden 69ya da 70'in kasım bakma bugünkü halime. İnce, uzun, Ankara'nın en ayında içerdeyim; 10 Kasım'da Anıtkabir'e bir yu yakısıklı hukuklusuydum o zamanlar... " bi yaşıyorduk. Aynca başanlıydık. Bunu kabul etmek laam. Bu başannın getirdiği bir kendine güven ve mutluluk vardı hepimizde. Ve labii güç vardı. ANT Evet, güç vardı ve biz bu güçle bir şeyler başarabiliyorduk. Düşünsene, yıkümaz gibi görünen bir üniversite yönetimini devirmişsin, senin ve baskalanrun kaleme aldığı bir metin okulun yönetmeliği olmuş, senin istediğin hoca fakülteye dekan olmuş. Bunlar az buz şeyler değildi herhalde. Üstüne ustlük yaygın bir toplumsal destek görmüşsün. Bunun getirdiği ek bir güç var. Başanmn getirdiği keyif var. Bir de dünya umutlu bir dönemi yaşıyordu o sıralar. Vietnam'da ABD saldırdıkça sıkışıyor, 68'in öteki ülkelerdeki başanlan var, Üçüncü Dünya ulkelerinin bağımsızlık mücadeleleri var. Aynca Latin Amerika'daki gerilla eylemleri henüz dramatik bir biçimde sonuçlanmamış. Batı ve Türkiye 68'inin daha sonraki benzerlik ve aynlıklan konusunda neler söylenebilir? ANT Her iki kuşak da aynı taleplerle ve aynı siyasi rüzgârlardan etkilenerek hareket etmişlerdi. O sırada yalnız bizler, ne bileyim Almanlar değil, Amerikalı gençler bile antiAmerikan eylemler yapıyordu. Yine aşağı yukarı hepimiz Mao'nun Kültür Devriminden etkilenmiştik. Vietnam savaşından etkilenmiştik. Guevara'dan etkilenmiştik. Onlar Mao'cu gruplar ve sosyalistkomünist gerilla gruplan olarak örgütlendiler. Aym süreç bizde de yaşandı. Batıdakiler fazla macera yaşayamadan örgutlerini dağıttılar. Almanya ve ttalya'dakilerin bir bölümü teröre bulaştı. Daha dramatik sonuçlandı hadiseleri; hem toplumsal açıdan terörün getirdiği bir dram yaşandı hem de o gençlerin kendi dramlan yaşandı. Bizde ve bize benzer Üçüncü Dünya Ülkeleri'nde terörü besleyen toprak daha münbit olduğundan, yukarda saydığım gruplann ikisi de teröre yöneldi. Bizim o tür örgütlerimiz, toplumun temel özellikleriyle daha kolay bağdaştı. Onlar kendi tutuculuklannı daha kolay aştılar. aynca bunu tartışacak zamanlan da oldu. Biz aşamadık, çunkü bizim bunu tartışacak ne zamanımız, ne de fırsatımız oldu: 1971'de 12 Mart geldi, arkasından 1975' lerde o akla hayale sığmayan kargaşa yaşandı ve derken 12 Eylül geldi. Bügiin yaşananlara bakbğjmızda yeni bir 68'in mümkiin olduğunu söyleyebilir miyiz? Yoksa 68 "tekrarlanamaz" bir nostalji olarak mı yaşanacak? ANT 68'in 68 gibi olduğu günler artık bir nostaljidir. Bunu kabul etmek zorundayız. 80'e kadar bizde bu boyutta uzandı. Tamamen Türkiye'nin özel şartlanndan. 68 türil başkaldın bugün yok gerçekten, dünyada da yok. 68'in bize bütün dünyaya bıraktığı bir şey var. 68, 21. yüzyıla girişin ilk adımıydı. 68, 21. yüzyıl yaşamımn, toplumsal projelerinin ilk eylemi, ilk ayağa kalkmasıydı. 68'üler, biz hariç dünyada yeni bir yaşam tarzı yaratma mücadelesi verdiler ve belirli yaşam kurallan koydular. 68, 21. yüzyılın açılış noktasıdır. Biz, Türkiye'dekiler bunu yakalayabilirsek, 21. yüzyılın toplumsal projelerini üretebilirsek, buna bağlı toplumsal ütopyalar yaratabilirsek ilk defa çağdaş bazı şeyleri yakalamış olacağız. Tarihte bir Üçüncü Dünya Ülkesi'nden 21. yüzyıla ya da yeni sosyalizm teorilerine katkılarda bulunma imkânı ilk kez doğacak. Toplu bir şekilde bunları tartışabilirsek, evrensel teorik mirasla da belirli ölçülerde vedalaşabileceğiz. 68'deki, sokaklarda yaptığımız eyiemlerdir. Onlar gerçekten bizim için nostalji. Ne okulları işgal etmemize gerek var ne de Filistin'e gitmemize. Jiri Pelikan Prag Bahan TV müdürü. birbiri arkasına Sovyet uçaklan iniyordu ve bunlann içinden tanklar çıkıyordu. Pistin kenanna ise Prag'daki Sovyet elçiliğinin diplomatik plakalı arabaları yanaşmıştı. Bu arabalar Büyükelçi Çervonenko'nun yardımcılan ile doluydu. Bunların görevi de tankları kentin stratejik noktalarına yöneltmekti. Peki, bu arada Çekoslovak Komünist Partisi'nin Merkez Komitesinde neler oluyordu? PELlKAN Ben Merkez Komitesi'ne gece yansı vardım. Tahmin edebileceğiniz gibi burada çok hareketli bir hava vardı. Prag'ın her yanında gazeteciler, insanlar, işçi delegasyonlan Parti Koraitesi'ne akın ediyordu. Radyo henüz işgal haberini vermediği halde, ağızdan ağıza haber tüm kente yayılmıştı. Sovyet tanklarının Prag Havaalanı'ndan hareket ettiğini öğrenir öğrenmez, Dubçek'i Merkez Komitesi binasını terk etmesi için ikna etmeye çalıştık. Fakat Dubçek, kaptanın batan gemiyi terk etmeyeceğini ileri sürerck, bu öneriyi geri çevirdi. Bu durumda (Çek) prezidyumu tarafından hazırlanan ve Sovyet işgalini protesto eden kominikenin radyodan yayımlanmasını istedik. Fakat bu gelişmder karşısında ihtiyatlı bir tavır alanlar, buna karşı çıktılar. Oysa radyodaki gazeteciler, radyonun içinde barikat kurmuşlar; gizli polisin ajanlannın içeriye girmesini engellemeye çalışıyorlardı. O gece gazeteciler ve radyonun teknisyenleri çok önemli bir roi oy Yarın: Ertuğrul Günay ve Bozkurt Nuhoğlu SÜRECEK