23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kurulmasından yana olmuşumdur. Bunu çok öııceleri de bu sütunlarda belirttim. 1952 yılında Roma'da bir luıkuk kongresıne katıldığım sırada universiledegorevli oldııklan halde komunisl parti uyesi olan profesörlere rastladım. Onlara bu siya>al tutum ile universite oğretim üyeliğini nasıl bağdaştırdıklannı sorduğumda: "Ders vermek için sınıfa girince si>a>al kimliğimi dı^arıda bırakarak" yanıtını aldını. O gunlerde llalvan Komünist Partisi aleyhine mcrke7i Roma'da bulunan Anayasa Mahkcmesi'nde bir dava açılmış. Bir rastlantı sonucu olarak, htıkuk kongresinin ilk günu oğleden onceki oturumunda Anayasa MahkemeM bu davayı reddetmiş. bizım hukuk kongresinin öğleden sonraki toplantısı sırasında Anayasa Mahkemesi Başkanı da kongre salonuna geldi, alkı;>larla karşılandı ve on sıralarda benim yanımda boş olan yere geldi oturdu. Bilimsel tebliğlerin okunmasından sonra gorüşmelere ara verilince kendısiyle kısa bir sure konuşma fırsatını buldum. "Aydınların düşünce özgüriüğünü her ne paha\a olursa olsun savunmadığı ulkede gerçek demokrasiden \e gerçek uygarlıklan söz edileme/" dedi. Mussolini faşizminden ağzı yanmıştı. Bunu hiç unutmadım. 1952'deki bu rastlaşmayı Roma'dan Cunıhuriyet'e yolladığım bir yazıda da belirtmiştim. Evet, düşunce özgürlüğü olmayan bir ulkede uygarhk da olmaz. Ama madalyonun bir de ters yüzü var: Bu düşünce özgürlüğünü eyleme geçirip, bilmem hangi sosyalist devletin bilmem kaçıncı cumhuriyetı olmak ya da ülkemizde Ataturk devriminden onceki karanlık durumu geri getirmek ve teokratik devlet kurmak ya da toprak butunlüğunu parçalamak için kullanmak hiçbir zaman kabul edilemez. Şunu herkesin kafasına iyice sokmak gerekir: Ülkenin bağımsızlığı ve Atatürk devriminin getirdiği çağdaş aydınlık, her şeyin üstündedir; bunlan zedeleyecek ya da yok cdecek eylemlcrc i/.in verilemcz. Bütün sorun düşünce özgürlüğü ile böyle cylemlerin sınırını cizmckte toplanıyor. Bu noktayı biraz daha aydınlığa kavuşturmak isterim. Turkiye gerek komunisl gerek (eokralik olsun her lürlü enternasyonalizme kapalıdır. Çunkü bu soylcdiğim ideolojiler Tıırkiye'nin tam bağımsızlığı ve çoğulcu çağdas demokrasi ile bağdaşmaz. • * * 18 ARALIK 1988 SoPa Giren Viriis (II) Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU kın ve ulkenin çıkarlan ile demokrasi açısından doğru saııdığımız gorıışu orlaya koynıaklır. * * • Gelelim "aşın sol"a: Sayın Başbakan Turgut Özal bu kezki Fransa dönuşunde nasılsa doğru bir söz ederek "Bir komunisl partinin kurulması SHP'>i Turk solu'nun bu gösterge doğruilusunda gitmesi kurlarır" demij. "Doğru söz" dedim. ama üstüngerekirken, bakıyorşunuz. DSP'nin mane\i lideri deki cilayı kazıyınca altından kurnazlık ve politiSayın Ecevit, Sayın Özal'ın demecinden de ıleri gi ka çıkıyor. Özal bu sozü ile üç yönlu politika derek: "Bir komunisl partinin kurulması bile >apnuş: SHP'yi kunaramaz" diyor. Bu sözün winde a<ık Birincisi, SHP'nin kurlulmasını ister gorunerek açık SHP'nin dağılması ozlemi yatıyor. Sayın Ece onun zayıf olduğu izlenimini uyandırmak amacını vit'in davranışını eskiden bir yazımda eleştirdiğim gütmuş. Kim kurtulur? ElbetCe hasta kurtulur. Böyiçin yeniden üzeriVıde durmavacağım, ama SHP'nin lece ANAP lideri Ozal, SHP'yi kamuoyuna hasta içindeki kaynaşmayı çıkaranların, ulkcmizin bugün olarak göstermek istemiş. ku durumunda hiç bağışlanamaz bir davranıv olİkincisi. bir komünist partisi kurulması arzusuduğunu vurgulamaktan da kendimi alamayacağım. nu taşıdığını açıklayarak "aşm solcu" diye nitele"Virus' dediğim bu bolücü mikrobun hangi yol nen vurttaşların sırtıııı sıvazlamak amacını gutmıış. lardan partiyegirdiğini geçen yazımda belirtmiştim. Tabii boşuna; onlar kanarlar mı bu söze! Üçüncüsıi. Sayın Özal'ın bu sozü dış politika ile Partinin kendi içindeki kaynağı ise, benim düşunceme göre ideolojik olmaktan >,ok kişiseldır. Çuıı ilgili; AT'ye yönelik bir mesaj niıeliği taşıyor. Sakü bölucü virus kişiler aracılığı ile partilere giriyor. yın Özal'ın geçmişine ve bugünkiı icraatına bakaBazı kişiler "ille ben" diyor da başka şey söylemi rak AT uyeleri de inanmazlar böyle bir söze. Ne hikmetse Avrupa donuşü hep boyle konuşuyor. "İlle benim goruşüm doğrudur" diyor da başka göruslere hoşgorü\le bakmıyor. Dahası, onlara luyor. Sayın Cumhurbaşkanı Kenan Evren de Avyaşam hakkı tanımıyor. Oysa demokrasi, ister par rupa dönüşiı bu doğrultuda konBşmadı mıydı! Konuşmaya gelince sözler rahatça soyleniyor, ama tiler arası, isler parti içi olsun bir divalog. uzlaşma, hoşgöru ve denge rejımidir. Bu dıişünsel den uygulamaya gelince ortaya binbir sorun ve engel çıgenin kurulmasında halkın >e ülkenin çıkarlan ege karılıyor. mendir. Benlık virüsü bu egemenliğı yok edınce bo* * * lunme oluyor ve bu bölunmeler birbirini izliyor. Sırası gelmişken şunu açıkça belirtmek isterim ki, Kimseye öğut vermek niyetinde değiliz. böyle bir oteden beri ülkemizde duşunce özgurlüğünun egeyetkiyi kendimizde görmeyiz; bizim yaptığımız, hal men olmasını istedijim için bir komünist partinin Oeçen pazar vazısını şu özlemle bağlamışlım: "Ruhlarında geniş halk kitlelerinin ve ozellikle emekçilerin çıkarlarını gerçekten gozetme ve koruma ve s:\il demokrasisi kurma çabasını guvlendirrae bilincini tastyanların artık avrılma değil, birleşme zamanı gelmiştır diye düşünuyorum" PENCERE "Dünyaya Bakış Toplatıldı..." "Üçüncü Dünya'da bir milyardan fazla insan açlık. yetersiz ve kötü bestenme ve açlıktan kaynaklanan hastalıklarla karşı karşıya bulunuyorlar. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tanm Örgütü kayıtlarına göre 1970'lerin başlarında açlıkla karşı karşıya olan insan sayısı 400 milyonken, bu sayı 1980'de yanm milyara yükselmiştir. içinde bulunduğumuz on yılın ortasında açlık çekenlerin sayısı 600 milyonla 700 milyon arasında oynamaktadır." "Durum, gıda bunahmı merkezinin Güney Asya'dan kaydığı Afnka'da vahim boyutlardadır. 1980'de Afrıka nüfusunun yüzde 6O'ı, yıllık 735 Amerikan Doları olan yoksulluk çizgisinin altında yaşamaktadır. Afrika'daki düşüş sürdüğü takdirde bu sayının ,7995'te yüzde 80'e ulaşacağı tahmin edilmektedir." "Latin Amerika halkları için yaşam, bir yanda küçük bir azınlık için sonsuz refah demek iken, öte yandan büyük çoğunluk için ezici yoksulluk anlamına gelmektedir. Görünüm umutsuzdur: 1980 yılında mutlak yoksulluk içinde ya da yoksulluk sınırında yaşayanlar 130 milyonken, bu sayı 2000 yılına kadar 170 milyona ulaşacak, 1980'de 80 milyon olan ışsız sayısı, 1995'te 112 milyonu bulacaktır." "Amerikan tekellerince Latin Amerika'dan sağlanan kârların genel toplamı, yalnızca 194580 arasında 120 milyar dolardan fazladır. Bu dönem içinde Latin Amerika'ya giren Amerikan sermayesinin toplamı bu miktarın ancak dörtte birine ulaşmaktadır. 1980'lerde Latin Amerika net kâr ıhracatçısı durumundadır. 19821985 döneminde net kâr, anapara, faiz transferi 106 milyar dolardır." * Yukarıdaki satırları "Dünyaya Bakış" Dergisi'nden aktardım. Bizım Babıali'nin geleneksel dünyaya bakışmdan değişik bir yaklaşımdır bu; zenginlerin değil, yoksulların merceğinden ınsanlığa yöneliştir. Okumayı sürdürelim: "Eşitsiz uluslararası ticaret ve İiyat makası' Üçüncü Dünya ülkelerinden mali kaçışı arttırmaktadır. UNCTAD'a göre 1981 ve 1982'de Latin Amerika ihracatının yüzde 40'ını ve enerii kaynaklannın yüzde 80'ini içeren temel ürünlerin fiyatlân, neredeyse yüzde 31 düşmüştür. Bu düşüş son 20 yıldakilerin en büyüğüdür. Yalnız 1985'te fiyatlardaki (gıdadş yüzde 10, metalürjide yüzde 15, petrolde yüzde 5.5; düşüş nedeniyle 65 milyar dolar kayba uğranılmıştır." "Borç bunalımı hem bir neden hem de bir sonuç ya da uluslararası bunalımın yoğunlaştırılmış ifadesidir." "Üçüncü Dünya ülkelerinin 1986 yılı sonu itibarıyla toplam dış borçları 1 trilyon dolar olarak tahmin edilmektedir ki bu miktarın yüzde 60'/ özel kaynaklara borçlanılmıştır Borçlar 1970'te 75 milyar, 1985'te 970 milyar dolardı. Afrika'nın borç faizi ödemeleri, 1985'te 20 milyar doların üstüne çıkmıştır. ASEAN (Güneydoğu Asya Ülkeleri Bırliği) ülkelerinin dış borçları yaklaşık 100 milyar dolardır. UNESCO'ya göre Latin Amerika ve Karaip'lerde her çocuk 30 bin dolar borçla doğmaktadır." "Borçlar üeğişken faiz oranı' temeli üzerinden verilmektedir. Faiz oranlarındaki her bir 'senflik artış Üçüncü Dünya ve Latin Amerika ülkelerinin borçlarına sırasıyla yılda 3.5 milyar ve 2.5 milyar ek yük bindirmektedir. Buna paralel olarak 1978den 1985'e Latin Amerika ülkelerinin borç faizi ödemeleri 400 milyar dolan aşmıştır" "Faiz ödemeleri oranı (İhracat gelirlerine oranla faiz ve anapara ödemeleri) kalkınma ve refahın ciddi biçimde etkilememesi için yüzde 20'yi geçmemelidir. Oysa bu oran 197Tde yüzde 32'den, 1982'de yüzde 59 a fırlamıştır. Borç ödemelerinin yükü o kadar büyüktür ki, büyük borçları olan ülkelenn çoğu. kalkınma ve amortisman için değil, yalnız borç faizi ödemelerini karşılayabilmek için borç almaya zorlanmaktadır" "Dünyaya Bakış" aylık çeviri dergisidir. Yukarda kimi parçalarını okuduğunuz yazıyı d a 196164 yılları arasında Ingiliz Guyanası'nın başbakanı olan Cheddi Jagan yazmıştır. Böyle yazılar yukardan aşağıya Amerikan koşullanmasıyla dondurulan yayın yaşamımıza değişik bir boyut, başka bir bakış açısı getirir. Bilimsel teknolojik devrimle bir atılım yapan dünyamızda neden zengin ülkelerle sanayileşmemişlerarasındaki uçurum büyüyor? Niçin kimi yoksul ülkelerde bir azınlık başdöndürücü servetler kazanıyor da halk yoksullaşıyor? Emperyalizm mı? Sömürü mü? Yoksulların aptallığı mı? Dergi araştırıyor. Elbet bir nedeni ya da nedenleri var. Bu uçurumlar derinleştikçe siyasal bunalımlaryoğunlaşacak, patlamalara yatırım yapılacak, demokrasi lafta kalacaktır Dünyadaki bunalımın nedenlerine eğilmek gerekmiyor mu? Ne var ki bu tür yayınlar yapan dergilere Türkiye'de hayat hakkı yoktur. Bu dergiler toplatılır, yazı müdürlerine, yazarlarına davalar açılır, baskılar ağırlaştırılır. Sonuç? Siyasal iktidar Türkiye'de basının boyutlannı sermaye mantığının çerçevesine sığdırmaya çalışıyor. Bu deli gömleğini sessizce, dırenmeden ya da içinden pazarlıkla giyen herkes bilgiç, akıllı ve kurnaz... Ötekılerin ioabına bakılıyor... . Ne yazık ki, bunlardan kendini korumaya çalışan ulkemiz kapitalıst enternasyonalin ya da uluslararası kapitalizmin tuzağına düşmuş ve yeniden yarı sömürge olmanın utanç verici doğrultusuna yonelmeye başlamıştır. Kendimizi komünist ve tsla nıist enternasyonalizmden koruyalım derken, kapitalist enternasyonalizmin borçlandırma ve böylece somurme politikasına karşı koymamak aklın alacağı işlerden değildir. Osmanlı'nın soıı yuzyıllık dönemini hiç mi hiç unutmamak gerekir. Ulusal bağımsızlığımızı ve benliğimizi ancak böyle koruyabiliriz. Bu ise iç yapılanndaki bölucü virusu yok ederek butunleşmiş sosyal demokratların ulkede gerçek demokrasiyi kurmaları ve butun yukarıki gerçekleri halkın her kesimineanlatmaları ile mumkundür. Yurtseverlik bunu gerektiriyor. • * * Hepsinin yurtsever olduğundan kuşku duymadığımız sol kanat politikacılarına bir de şunu anımsatmak isterim: Turkiye ne zaman bir seçim ortamına girse ya da yanm yamalak bile olsa sol bir parti iktidara gelse, hemen virüs dediğim yıkıcılık eylemi başlıyor. Dahası, temel besin maddeleri ve öteki tuketim eşyası arka sokaklardaki depoların izbe dehlizleıine taşınıyor ve toplumda yapay bir yokluk yaratılıyor. Türk toplumu bu deneyimlerden geçti. O halde parti içi tartışma ve savaşımlarda butun bunların gözönüne alınması gerekmektedir. "Meşhur kelâm"dır: Su uyur, düşman uvumaz. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN yüksekokul diploması almakla öğretmenlik olmaz. Her eline keser alanın marangoz olamayacağı gibi. Nasıl ki, tıp Öğretmen okullan yeniden mi fakültelerinde doktor olmak açıhyor? Sayın Milli Eğitim için okuyanlar staj ve Cençlik ve Spor Rakanı uygulama yapmadan teorik H.Celal Cüzel'in öğretme» bilgilerle doktor olamıyorlarsa, okullannı yeniden açma öğretmen olacakların da girişimlerine ait haberi doktorlar gibi staj ve uygulama gazetelerden okudum. Yıllannı yapmadan da öğretmen bu okuüarda harcamış bir olmaları mümkiin değildir. eğitimci olarak sevindim. Hem Diyeceksiniz ki "uygulama ve de pek çok sevindim. Neden staj yapmadan da öğretmen sevindim? Öğrenciler, veliler, olunuyor. Evet olunuyor. Onun öğretmenler adına sevindim. adına öğretmen değil, Bu okullara emek verenler öğretmencik denir. adına, bu mesleğin değerini Yaparak, yasayarak, görerek, bilenler adına, öğretmenlik göstererek, gözleyerek, mesleğinin bir meslek olmadan deneyerek yapmak başka öte bir sanat olduğunu görenler şeydir, sadece okumak başka adına sevindim. Çünkü şeydir. Öğretmen olacak öğretmenlik bir meslek olmanın öğretmen adaylannın öğretmen ö'tesinde bir sanattır. Bu okullannın son smıfında bir yıl sanatın kendine has incelikleri, boyunca müteaddit zamanlarda ustahklan vardır. Bunları köy ve sehir okullarında kazanmadan sadece bir Oğretmen okıılları "Yarın Artık Bugündür" "Bugüne kadar nerdeydiniz?" diye soruyor Sayın Evren. Emekliye ayrılmasına bir gün kala Danıştay Başkanı Sayın Orhan Tüzemen'in eleştirilerine Cumhurbaşkanlıgı Basın Danışmanlığı'ndan verilen yanıt şöyle: "Sayın Tüzemen'in içine sindiremedıği 1982 Anayasası'nın önemli bir kuruluşunun başkanlığını Kabul etmesini ve bugüne kadar görevini uyumlu bir şekilde sürdürmesini aniamakta zorluk çektiklerini ifade ettiler. Sayın Tüzemen'in 12 Eylül'den sonra deneyimli bir hukukçu, son yıllarda da Danıştay Başkanı olarak düşüncelerini kendilerine her zaman anlatmak imkânı bulunduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanımız, Sayın Tüzemen'in tam emekli olmak üzere iken ortaya koyduğu görüşlerinden yararlanrnakta gecikmelerini bir kayıp saymaktadırlar." Cumhurbaşkanlıgı Basın Danışmanlığı'nın aiaylı bir dille basına sunduğu yanıt bırçok yönden düşündurücüdür. Önce alaya kalkışmak niye? Tüzemen, Danıştay Başkan ya da üyesi olduğu gunlerde: "Bu ihtilâl hukukuydu. Gelen kudret benim diyor. Benim aldığım karar Anayasa üstüdür diyor. Anayasa değişikliği sayılır diyor" diye Sayın Evren'i ve dört komutanı eleştirebilir miydi? Böyle bir şey yapsa ne olurdu? Herhalde o anda devlet hizmetınden uzaklaştınlır, gözaltına alınır, belki de tutuklanır, hatta ağır işkencelerden bile geçirîlirdi. İstanbul Baro Başkanı Orhan Apaydın'ın başına gelen, onu ölüme sürükleyen daha başından 12 Eylül'ün hukuk ya da hukuksuzluk anlayışına karşı çıkması değil miydı?Sayın Evren'in o gunlerde "büyük hukukçu" diye alaya aldığı ki o sıralarda Apaydın tutuklanmıştı kişi Apaydın'dan başkası mıydı? Sayın Tüzemen Danıştay daki görevini sonuna kadar elinde tutmakla bırçok hukuk dışı işlemin, baskının önüne geçmek olanağını bulmuştur, bugünkü düşüncelerini o sıralarda söylememesinin bir nedeni bu sayılmamalı mı? Sayın Tüzemen diyor ki: "Bizde 12 Eylül'den önce sıkıyönetim vardı. Neden yetkısini kullanmadı?" Aynı kuşkuyu Sayın Demirel de geçen gün TBMM kürsüsünde ileri sürmüştür, 11 eylülde bastırılmayan terör, 13 eylül günü nasıl durmuştur? 12 Eylül konusu uzun süre incelenecektir, araştırılacaktır. Tüzemen 12 Eylülcülerin laıklik ilkesinı de görmezlikten geldiklerini belırterek diyor ki: "Tavizler verilmiştır. 12 Eylül'de okullara zorunlu din dersi konuldu. Evren Paşa koydurttu. Bu kesinlikle yanlıştır. O hüküm laiklıği zedeleyen bir hükümdür." Danıştay Başkanı 12 Eylül sonrasında yapılan baskılardan da yakınıyor. Bir asker görevlinin bir konuda kendisine baskı yapmaya kalkıştığını da örnek olarak gösteriyor. "O gunlerde niye bunları söylemedin?" demek, büyük bir yanlışa düşmektir. Hangi kişi, hangi görevli dört kuvvet komutanıyla Genelkurmay Başkanı'nın birlikte giriştikleri yönetime el koyma eylemine karşı direnebilirdı? Anımsıyoruz, 12 Eylül ertesinde nice ınsan, nice büyük görevli MGK üyelerini kutlama yarışına katıldı. 12 Eylül olayına ve getirdiği işlere birkaç yazardan, bir iki politikacıdan başka kimse yanlış diyen olmadı. Onlar da şu ya da bu nedenlerle mahkemelere, savalıklara çağrıldılar, gece yarıları evleri arandı, gözaltına alındılar, tutuklandılar, aylarca, yıllarca hapislerde süründürüldüler. Tüzemen de görevini bırakıp "içeri" girenler arasına mı karışmalıydı? SHP milletvekilleri "12 Eylül'ü tartışalım, araştıralım" dediler diye parti yönetimince beğenilmediler! Verdikleri önergeyi bile geri çekmek zorunda kaldılar. Oysa bütçe görüşmelerinde DYP lideri çok açık bir dille "12 Eylül'ü TV önünde tartışalım" diye meydan okudu. Derken, Danıştay Başkanı 12 Eylül'ün nasıl bir hukuksuzluk dönemi olduğunu belirtti. Bunların ardından SHP lideri de "Danıştay Başkanı'nın söylediklerini takdir ettim, böyle bir davranışı bütün toplumdan bekliyoruz" dedi. Bütün toplumdan beklediği davranışı SHP içinden birkaç milletvekıll yapmaya kalkışmış, ama en başta genel başkan, genel sekreter tarafından önlenmişti! 12 Eylül tartışmasını Demirel mi başlatmalıydı? Bu iş sosyal demokrat bir parti olduğunu söyleyen SHP'ye ve liderine düşmez miydi? Sayın Evren ve dört arkadaşı tarih karşısında birtakım sorulara böyle aiaylı bir dille değil, tam bir açıklıkla yanıt vermek, daha doğrusu inandırıcı yanıt bulmak zorundadırlar. Bugünler geçer gider. Ama hep yazdığımiz gıbi bir de yarın var. Yarınlar ise çok çabuk geliyor 82 Anayasası'nın çağdışı nitelikte olduğunu söyleyenler, hem de bunu o karanlık, korkutucu dönemlerde yapanlar, yazanlar tarih önünde haklı çıkmışlardır. Bizler, yarınlar hesap sorar derken görev başındakilere işte bunu anlatmak istiyorduk. yaptıkları uygulama ve staj onlara öğretmenliğin inceliklerini, ustalıklarını öğretmektedir. Uygulama ve staj süresince meslek hayatına atılmış öğretmen ağabeylerinin, ablalarının sıruflanna girerek onların derslerini dinlemeleri, kendilerine rehberlik eden öğretmenlerinin direktif ve elestirilerini dinlemeleri, köy ve şehir okullarında birleştirilmiş veya tek sınıflara bizzat girerek ders vermeleri, okuldaki idari görevlere geçici katümalan onlara öğretmenlik mesleğinin incelik ve özeltiklerini öğrenmelerini sağlar. Mesleklerinin gereği olarak yapılması gereken ünite, günlük ve yıllık planlann nasıl yapılacağım öğrenir. Görevli gittiği bir köy okulunda kendisine bir dilekçe, bir ilmühaber yazdırmak, bir doğum kâğıdı tanzim ettirmek için kendisine başvuran köylüsünün bu isteğini yapamayan ve bunların doldurulmasım bilemeyen öğretmene köylu iyi gözle bakmaz. Ona bilgisiz ve beceriksiz damgasını vurur. Öğretmen daha bastan saygınlığını yitirerek küçük düşer. Çünkü öğretmen, köylü nazarında her seyi bilen kişidir. Öğretmen köyde devletin görevli en münevver kişisidir. Netice olarak şunu arzetmek istiyorum. Öğretmen okullan açılmalıdır. Öğretmen, ancak ve ancak, bu okuüarda yetişir. Öğretmenliğin incelik ve özellikleri bu okullarda kazandınhr ve kazanılır. Yüksekokul diplomasıyla öğretmenlik kazanılmaz. Sayın bakanın girişimlerini yürekten desıekliyor ve kutluyorum. FUA T YILMAZ BA YRAKÇI tstanbul Benzer değil, aynısı ieicu İLAN T.C. ÇORUM ASLİYE İKİNCİ HUKUK M. ) Diğer havayollannm First Gass koltuğu •Türk Hava Yollan'nın Business Gass koltuğu ANMA Olum bile yüzundeki guliımsemeyi eksiltemedi Yokluğuna alışamadığımız iyi insan, değerli dost MUSTAFA ŞAMİL KUTLU'yu ölumunun 1. yıldönumunde sevgi ve saygıyla anıyoruz. AİLESİ VE DOSTLARI 'Sokrat da ölmüştür. Sokrat'a zehir veren zindancı da ölmüştür. Fakat yaşayan sadece Sokrat'ın ismidir." ürih'e uçarken... Cenevre/AbuDabi/Dubai yada Karaçi'ye uçarken... Türk Hava Yollan'nın "Business Class"ını tercih edin. Neden mi? Çünkü bu hatlarda THY, başka hiçbir havayolunda bulunmayan bir imkan sunuyor. Business Class biletinizle, sizi First Class koltuğunda, First Class konforunda agırlıyor. z Üstelik, geniş gövdeli, modern, yepyeni Airbus'lanndan biriyle uçuruyor. Sıcak, güleryüzlü servisiyle. Şimdi karşılaştınn; sizi Business Class biletiyle, First Class konforunda uçuran başka havayolu var mı? AKIN ÖZDEMİR Saygı ve inançla anıyoruz. TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI l GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU 1978/697 Bahri Berçin vekili Av. Atıf Çelebi tarafından Kazım Alkan ve diğerleri aleyhine acılan tapu iptali ve tescil davasımn yapılan yargılama^ında, Dahili davaiı Emine Sayındı'ya ilanen tebligat yapıldığı, 3.11.1988 tarihh duruşmada hazır bulunmadığından ilanen gıyap karan tebliğine karar verilmiştir. Duruşma günü 2.2.1989 tarihine taJik edilmiş olup duruşmaya bizzat gelmeniz veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi takdirde gıyabınızda karar verileceği hususu ilan olunur. Basın: 36642 TURK HAVA YOLLARI " Sizinle birlikte, daima daha yüksekkre..." ATİKA SAHAF Her türlü Turkçe ve Ingilizce kitaplannız değerine alınır. 336 75 57 Ingiltere'de AUPAIR organizasyonu TEK A.Ş. (1) 362 39593624096
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear