Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/6 11 ARALIK Î988 Bilbao'dan İspanya'da 14 arahkîa genel greve gidiliyor. Iktidarın attığı birkaç cankurtaran simidine eyvallaha paydos. Öyle uzun uzun görüşmekti, öneriydi, tavizdi, ucundan grev ya da uyarıyla başlamak falan da yok. MİNE G. SAULNIER BtLBAO Kimi uikelerde duvar rengi ınsanlar >aşar. Seslerıni duymaz, gidıp geldiklerini gormezsiniz. Genellıkle valnız olurler. Ölunce kokulan çıkar. Dırilerinı hiç gormeyen, tanınıayan komsular polıse haber \crir. Kapı kırılır, cesetlen çıkanlır. Du'.ar rcngı ınsanlar daha çok kuzeyde >aşarlar. Fransa'nın kuze>inde, Isvıçre'de. Ingiltere'de, AJmanya'da, İsveç'te.. Motor seslerine saygılıdır bura insanlan. Sabah ışe gıderken kımse konuşmaz. Suratları bır karı?, size bakan gozleri kordur. \1etro duduğune karşı koşullanmışlardır O dudukten sonra kımse elinı kapanan kapılara sıkıştırmaz Bacak bacak ustune atıp ya da ayakla. işaretledikleri için kaldıkları >erı hiç yıtirmediklen gıızehm kitaplar açıp, başka eııleınlerde yaşayan insanların ba?ka boylamlardaki maceralarını okurlar. Kalabalıktırlar, yığındırlar. En pahaJı butiklerden bıle giyınmı^ olsalar, duvar rengi insanlardır onlar. Çunkü yalnızdırlar. Tuyler urpertici bir buluşla bu yığınların arasındd tekilleşen binnin oykusunu anımsıyorum. 1950 yıllannın unlu bir modeli>di, Paris'tekı evmde kokusu çıkıp cesedi bulunduğunda kendıni açlığa mahkum ederek gun be gun guçsuzlukten eli kalem tutmaz oluncaya dek izlenimlenni bıı deftere not etıiği göruldu. Adım adım kuruyan vucudundan çok once çolleşen beynı, ne bir dost bırakmıştı ardında vefasızlık mektuplaiı yazacak, ne terk edılmts bır «evgilı, hoşçakal selamı gonderecek. Bu yuzden. boşlukta çarpan bır yureğın son atışlannı dinlemi)tı deftennde, o kadan "Bugiin ikJ kez kendimden geçlim. Su içmek ıyın musluğu açarken çok zorluk çek(im. Açlık du\gusunu hissetmivorum artık. Şu mide sancıları olmasa. Aleşten bir vılan gibi kıvranıyor midem. içtiğim suları olduğu gibi çıkanvorum artık. safrayla Her duygu tutkuyla yaşanır Bastonsuz yazariar karıs'k. acı ve vakıcı..." Nıye bunları anlatıyorum size sanki? Bana uzak, size yakın \e kuzevde olmayan bir ülkede, bekçı duduğune kosullanmayan insanlar. >alnızhktan başka dramlarla kendilerini açlığa mahkum ettiklerı ıçın mı? Oysa burası Ispanya. her duygu ımkuvla vaşanır Ispanva'da Sevmek olurcesıne. ölmekse sevişır gibi. Kavgalar kanlı bıçaklı, do^tluklar cehennem sıcağı. Gulucukler kahkahalı, goz yaşlan gurultulu. Telefon konusmalan uzun, el sıkmalar sert, verilen sozlcr pe^ınen tutuk. Kadınlar kalın sesli. 38.5= ateşli. Iç savaşin en vahşısinı Ispanyollar yaşamış. Demokrasıye dönü>ün en şaşırtıcısını başarmışlar. Teronzmın en orguılusu onların, polibi derseniz bir çurumuşluk kı, ılığıne kadar. "Az" kavramının, her yerdekınden ıki kaı sert kahvelerı bır damlacık sut ile kesmek orneğmde ozetlendiği, duyguların \e olgulann dolu dizgin en dibe Enflasyon oranı geçen ay wo 5'ti. 1987 yıhnda 44 milyon turist ağırlamış. (Bızım Turkiye için gelecek yıl umduğumuzun on katı yanıj Avrupa baştâ olmak uzere, tum zengin ulkelerine >atırım yapabilmek için bırbirlerinı çiğnedikleri, Batı medialannda onumuzdeki >ırmı yılın ekonomik lokomotifliğine aday göstenlen bir ulke. Başa gureşiyor. Ama dort milyona yakın işsizi var Bu işsizlığe bir nebze çözum getirmek için hukumet tutup bir gençlik planı hazırlıyor. Ozel ve kamu sektorlerinde 800.000 hiç deneyimsız gence ış alanı açılacak. Bu plan, sendikalann cınini tepesine çıkardı. Haklı olarak ozel sektor patronlarının kalifiye ışçı yerine daha duşuk ucretle gençleri çalıştırma>ı yeğleyecekleıini duşunuyorlar. Deneyimsizlere bir kapı açılırken, deneyimlı \e ışsız kaianlara son umut kapısı da kapanıyor, dıyorlar.Bir de hukumetle L'GT arasındaki son pazarlıkta, çalışan kesime onerilen "yaşam slandardı a\arlamasmdan" hoşnut değiller. Bankaların açıklayamadıkları oranlarda, utanç verici kazançlar sağladığı; tam bir ekonomik patlama yaşandığı, endustrinin \e vatırımların alabildiğine genişlediğı. sosyalist bır paninin başta olup enflasyonun >uzde beslerde yuzduğü Ispamol galyonunda işçilere onerilen ro4'luk artışın içıne tukurjnekteler Ispanva, işsiziiğin dışında kalan dinamık mekanizmabi tatlı kremalarla kaplı, kocaman bir pasta. Bu pastayı mutfakta kotaran kesim, kendine duşen ikincı dilımı "dolgun" istiyor. UGT, iktıdara altındaki koltuğun kendi eseri olduğunu anımsatma zamanı geldiğine iyıce inanmış durumda. Genel grev çağnsı, hukumet açısından yavaş yavaş bir guvenoylamasına donuştu. UGT Başkanı Nicolas Redondo ile Ba^bakan Felipe Gonzalezin sekız yıldır gjderek soğuyan aralan, bır suredir buzul. Ama Ispanya kaynıyor. Ozel, ozerk ve resmı tum ışyerlerine listeler asıldı, katılanlar ve katılmayanlar diye. Çalışanlarda hummalı bir telaş. Sendikalar birliği genel yonetiminin genel grev karanna mırın kınn eden sendikacılar görevlerinden atılıyor. Hükümet, televizyonuyla, radyosuyla cephe taarruzunu başlattı. UGT'nin genel grev çağrısına katılma oranı düşuk olursa, 14 G diye adlandırılan gun, Nicolas Redondo'nun alnı öpecek siyasal arenanın kanlı toprağını. Yok eğer yaşanı gerv'ekten durursa denilen gun... Hukumetin istifasından bile sö/ ediliyor. Strasbourg'dan Sevdiğim, hayranlık duyduğum yazarların yaşlandıklanm görmek hep üzmüştür beni. Aragon'u böyle tanıdım. Ama yine de bastonsuzdu. Nathalie Serrante, Samuel Beckett, kız tavlamaya çıktığımız Rafael Alberîi de öyle. NEDİM GÜRSEL STRASBOLRG Eski ba kaniardan Jack Rallite'ın başını çektiği bir kultur hareketi \ar Fransa'da. Paranın egemenliğıne, kitle iletışim araçları başta olmak üzere kultur ve sanat urünlerinin tuketildiği tum alanlarda egemenliğmı duyuran kâr hırsına karşı çıkan bu hareket son ikı yıl ıçınde bir hayli taraftar topladı. Yazarlar, ressamlar, tıvaıro ve sinema oyuncuları, yonetmenler, koregraflar ozel sektorun giderek daha doymaz bir biçimde sanatın tuın dallanna el atıp yaratıcı etkinlıği kendi kurallarına gore yonlendirmeye başlamasından son derece da bir toplantı yapıldı. Toplantıya tum Avrupa ulkelerahatsız olmaya başlamışlardı. rinden elli kadar sanatçı gelmişti. Jack Rallite bu rahatsızlığı bir Avrupa Topluluğu"nun yasama protesto hareketıne donüşturme organında, parlamentoda grupları bulunan tüm sivasi partılerden bağımsız olarak, sanat \e edebiyatın sorunlannı, ozelhkle de kitie iletışim araçlannın salt kâra dayalı kullanımından kaynaklanan kultur yozlaşmasının yol açtığı durumu tartıştık. Bu arada Avrupa Topluluğu'na tam uyelik için başvuran Turkiye'de hâlâ kitap toplatıldığı, unlu yazarlarla hukukçu11 ların geceyarısı evlerinden toplanıp gozaltına alındıkları, UluslaIşıklı çam ağaçlan, hedıyeler, rarası Istanbul Festivali'nde bazı cuce periler ve de glogg olmadan filmlerin, yonetmenlerinin gozleNoel olmaz, ama "Noel oğle ri onunde sansiır edildiği de gunyemekleri" olmadan hiç olmaz. deme geldi elbet. İyi de oldu. ÇunAdının oğle yemeğı olması. aile ku Turkıye demokrasiyı ıçıne sınfertierının Noel'ın bırinj gunu dirmelıdir artık. Tam ve eksiksiz birlikte o|le yemeğı yemelerinden bir demokrasınin tum kurımlaileri gcliyor Ijkin bu "re«mi" No rıyla işledığı bır ulke olmalıdır. el oğle yemeğınin dışında bir de loplantıda Albertö >loravia da Noel gelmeden once iş. okul \e arkadaş çevrelerıyle birlikte yeniien vardı. Bembeyaz saçları ve ağır ısioğle yemekleri vardır kı asıi Noel ten kulaklarıyla yaşlı bır insan, gungormuş bır yazar izlemmi oğle vemeklen onlardır. Noel yemeği âdet olduğu uze uyandırmadı bende. İçinde yaşare, tatlı balık salamurası ile baş dığı toplumun sorunlanyla ilgili, lar ve kuzeyın sert ıçkılermden dunyada açık, seksenınde bır de"snaps" kadehleri, bı^slamakta lıkanlı gibıvdi. Hele soz alıp koolan gecenin şerefine kalkar. Sert nuşmaya başlayınca ıyicegençleşbir içki olduğu için ufacık kadeh ti. Televizyonla gelen tekduze küllerde bir dikişte içilen snaps, bi turun tehlikelerini anlatırken coşrayla cilalanır. Snaps ve bira ka tu bir ara. Sonra yavaşladı, sesi kıdehlerinın sayısıyla birlikte dans sıldı. Yorulmuştu. Ama toparladı ve samimiyet de artar. Sonra yıl kendini, konuşmasım gür bir sesda bir kere de olsa Noel yemekle le tamamladı. Sevdiğim, hayranlık duyduğum rinde uzerinde önceden sessiz bir anlaşma sağlanmışçasına evlilik yazarlann yaşlandıklarını gormek lerin ya da beraberhklerin emni nedense hep uzmuştur benı. Arayet supaplan açılarak "izin"lı gu gon'u da olumun eşiğinde, bunanah işleme eyiemleri başlar. Tabıı maya başladığı bir donemde tanıeve giderken taksı tutulur, otomo mıştım. Gordüğu bütun sakallıları biller ve bisikletler ayık kafayla doktor sanıyordu. Bastonsuz yugelinip alınmak uzere "olay" ye ruyordu ama. Nathalie Sarraute da oyle. Hamburg'da P.E.N kongrinde bırakıhr. resinde tamştığımızda sandığımNoel akşamı, yani arahğın dan çok, ama çok daha yaşlı ol24'ünun akşamı. sokaklarda ın cın duğunu fark etmıştım. Son gece top oynar. Kopenhag'ın zamanııı Elbe nehri uzerinde yaptığımız vada hippıler tarafından pur gezisinde iki kadeh şampan"kurtanlnıış" bolgesi Chrıstıanı yadan sonra çarliston yaptığını a'da toplanan evsiz ve barksızlar hayretle gordum. Kimi kez Saintdışında herkes ailesiyle birliktedir. Jacques bulvannda uzaktan goEvin annesi en guzel vemeklen rup bir turlu konuşmaya cesaret yapmış, tatlılardan büyukçe bır edemediğim komşum Samuel kabın içinde ortaya getirilen sut Beckett'in de kalabalık caddede lacın içine badem tanesi saklan dimdik yüruyuşünü unutamıyomıştır. Yemekte bademi bulan he rum. Rafael Alberti doksanına diyeyi alacaktır. Bademi evin ba merdiven dayamış bir delikanlı hâbası bulur, sonra çaktırmadan sut lâ. Valencia'da, Akdeniz Yazarlalacın içine geri atar. Öyle ya ken n toplantısında çıktığımız kadın di aldığı hediyeyi kendisine verme avında hepimızı geride bırakmışsi munasip kaçmaz. tı. Nâzım altmışında, Victor HuYemekten sonra kahveler. altın go sekseninde sevdalandı. Diyeceda hediyelerin dizili durduğu çam ğim, yazarlar, sanatçılar, tüm yaağacının etrafında içilir. Kahveden ratıcı insanlar, kadın ya da erkek sonra çam ağacının etrafında el olsun, yaşlanmıyorlar. Açın Alele tutuşularak şarkılar soylenip berti'nin şiirlerini, Moravıa'nın rodans edilir. Her hediye paketinin manlarını, oykülerini. Genç Turk açılışında içinden ne çıkarsa çık demokrasisinden daha dinamik, sın yüksek sevinç çığlıklan atılır. daha gozupek, hem de daha tutarVe tabii Kopenhag dahil her lı olduklarını göreceksinız. Bir ulyerde butun barlar cafeler kapalı kenin taze kan dolaşımını sağlaolur. Noel'ın bu resmı kısmını ya yan, o ulkenin yaratıcı insanları, şayamayan biz gayri Hıristivanlar sanat ve bilimadamlandır. Onları da birbirimizi ziyaret eder, kadeh çelmelemekten vazgeçelim artık. lerimizi Noel bayramının bir an Diyeceğim, Strasbourg toplantısına demokratik rejimin bastonsuz once bıtmesi için kaldırırız. Noel, caddelerin ışıl ışıl olduğu, yüruyebildıği bir ulkenin yazarı Noel yemeklerinin sürduğü süre olarak katılmak isterdim. ce guzel... yi bildi. Ve Fransa çapında "Etats generau\ de la culture" adıyla ozgun sanat yapıtlannın desteklenmesını savunan, televizyonda filmlerin reklam spotlarıyla kesılmesıni kınayan, hıikümetleri paranın egemenlığine karşı gerçek sanat değerlenni ve yaratıcı etkinhkleri korumaya çağıran bir hareket oluşturdu. Ben de Fraıısa'da yaşayan bırçok yazarla birlikte Rallite'ın bu girışimıni de^tekledim. "Etats generaux de la culture" Fransa'dan sonra Avrupa çapında orgütlenmenin yollarını arıyor şimdi. Bu amaçla Strasbourg'da Av rupa Parlamentosu'n 14 aralıkta genel greve hazırtanan Ispanyollar ın geçen sene Amerikan aleytıtan göstenlen de kendılenne özgüydü. vuruncaya dek yaşandığı Ispanya, 14 aralıkta genel greve gidiyor. tktidarın attığı birkaç cankurtaran simidine eyvallah etmeye paydos. O>le uzun uzun görüşmekti, öneriydi. tavızdi; ucundan ucundan grev ya da uyarıyla başlamak falan yok. Genel grev, topıan ve kesın. Franko'nun çemberinden geçmiş İspanyol emekçisi, patronların pek beğendiğı, sol göstenp sağ vuran Avrupa tipi sosyalist hukumetın son lolosunu >utmadı. Ispanya'nın bu>ume ruzı ^o 4 4. Kopenhag'dan Kambersiz düğün, perisiz Noel olmaz Bütün Noel iUüsîrasyonlarımn ortak özelliği olan karlı bir hava henüz gelmemiş olmasma rağmen Noel bütün hızıyla başladı Danimarka'da. Arkadaş ve iş çevrelerinde ilk "glögg" partileri düzenlendi bile. FERRL'H \ILMAZ KOPENHAG Bugunlerde evın içi kapıda posta ıçın açılmış delikten atılan reklam broşürlerıvle dolup taşıyor. Birincı sınıf ku>e kâğıda basılı rengârenk reklaınların hepsi de cicılı bicili hediyelik eş>a dolu. Ne de olsa Noel geldı. Şimdı herkes dükkânlara hı. cum edıp hedive almak zorunda. Yoksa bütun aile fertlerinin bır araya geldiği Noel akşamı herkes birbirine aldığı hediyeyı salonun ortasındaki çam ağacının altına dizerken boynu bukük oıurmak var. Gelenek icabı herkes herkese hediye aldığı içın, 4 kişilik ailelerde bile çam ağacının altı hediye dolar. En ıflah olmaz ateistlerin bıle buyiık bir şevkle kutladıkları NoePin dini bir yönü kalmamış gibi. Noel, giderek aile üyelerinin yılda bir kere olsun bır araya gelmeleri içın bir bahane, uzun kış gecelerine renk katan bir gelenek haline gelmiş durumda. Noel'i bizdeki Ramazan bayramına benzetmek mümkün, çunku 24'unde başlayan 4 gun süren Noel bayramının en sıkıcı bölumu de tabii tatilı dı^ında herhalde bu 4 gunlük bolumdur. Gerçek Noel butun ana caddelerin uzerine ışıklı susler asılıp dukkânlann "Noel ucuzlugu'nu üan etmelen ve Kopenhag beledı>'e başkanının belediye meydanına kurulan devasa çam ağacındaki ışıkları yakmasıyla başlar. Suslenen sadece caddeler değıl, evlerin balkonlanyla, vitrinlere donuşen camlarıdır. Balkonlar ışıklı çam ağaçlarıyla donanırken, camlara içi ışıklı yıldız ve kalp şekilleri asılır. Kambersiz düğun perisiz de Noel olmaz. Dukkânlann vitrinleriyle evlerin duvarlannı süsleyen genellıkle kırmızı giysili ve beyaz sakallı bu cüce perileri (nisse), Noel babayla karıştırmamak lazım. Noel baba buyuk mağazaların ovuncak bolumlerinde çocuklarla oynayıp onlarla resım çektiren guleç >uzlu, pamuk sakallı biraz da göbekh seker bir adamdır. Halbuki dukkânlann vıırinlerinde Noel baba gibi giydirilseler de Noel perılerinin giyimi konusunda toplumsal bir konsensus sağlanamamıştır henuz. Televizyonda bu konuda yapılan tarüşmalarda bazı uzmanlar elbıselerin mor olması gerektiğini soylerken, bazılan Noel perilerının asla sakallı olmaması gerektiğini ileri surmektedirler. Sonra bu periler Noel baba gibi pek öyle iyi yurekli falan da değildirler. Yıne de çocuklar Noel New York'tan Sadakatsizlik zarar Okullarda cinsel eğitim verilsin verilmesin tartışması, yıllardır süren bir tartışmayı da yeniden canlandırdı: Sadakatsizlik. Ve daha çok da erkek sadakatsizliği. Bir kadın örgütünün bu konuda ilginç bir önerisi var. Evlilik cüzdanlarına "Dikkat, sadakatsizlik ilişkinize çok zarar verir" diye yazılsın istiyor. ŞEBNEM ATtYAS NEW YORK ACLU, (ABD'nin en önemlı vatandaşlık hakları örgutu) okullarda cinsel eğitime karşı çıkarak, yıllardır devam eden bir tariışmayı yeniden canlandırdı. ACLU gerekçesinı şöyle açıklamakta = "Monogamik evlilik, ABD'de egeraen olan Hıristiyan anla>ışın bir sonucu olarak bugiin Amerikan değer sistemi içine yerleşmiştir. Bu nedenle okullarda cinsel eğitim ister istemez bu ahlaki değer varçısı geregi monogamik evlilik anlayışı ile uygulanmaktadır. Halbuki başka dinlerde ve kültürierde değişik evlilik anlayışlan hayata geçirilmektedir. Amerikan toplumu içinde bu dinler ve kültürler de vardır. Cinsel egitimin monogamik değerlerle uygulanması bu nedenle tek yanlıdır. Cinsel eğitim kendi kiiltürleri ve dinlerini kendi yorumlarıvla en iyi surdurebilecek olan ailelerin işidir, kamu okullannda genel geçer bir anlayışın empoze edilmesi yanlıştır." Şimdiye kadar okullarda cinsel eğitim ilerici grupların sloganı olmuş ve ABD'de 196O'lı yılların cinsel devrimiyle birlikte özellikle ateistler \e iİericilerle ozdeşleşmiş hale gelmişti. Cinsel eğitime Hıristiyan din grupları itiraz etmişler, okullarda "öğrencilerin ahlakını bozduğu gerekçesiyle" cinsel eğitim sınıflarının kaldırılması için büyük bir savaş vermışlerdi. ACLU'nun bu yaklaşımı ve gerekçenin yukarıdaki gibi savunulması en fazla ilerici grupları şaşıntı. Buna karşın Hıristiyan dın gruplarından destek topladı. Son günlerde ACLU'nun cinsel eğitim konusundakı onerisi kadar ilgi çeken bir başka oneri "sadakat" uzerineydi. WATCH (Kadınlar Ve Aldatan KocalarıWifes And Their Cheating Husbands) grubu başkanı Pam Finley, ABD'de sadakatsizlik nedeniyîe boşanmalann gosterdiği buyuk artış uzerine, "Amerikan değer yargılanna son derece zıt olan sadakatsizlikle savaş için", sigara paketlerine yazıldığı gibi evlilik cüzdanlarına "Dikkat = sadakatsizlik ilişkinize onanlması mümkün olmayaa zararlar verir" ifadesinin konulmasını onerdi Finley'in bu önerisıvle başlayan yoğun tartışma, yapılan yuzleae araştırma, yazılan yuzlerce kıtap. mevcut bır jığın kuruma dikkau çektı. Bunların araştırmacılarını, >azarlannı ve başkanlarını kamuoyu oluşturma tartışmasının içine soktu. Derhal "Batı Kesiminde Sadakatsizliğin 20. Yüzyılda O>nadığı Rol", "Iletişim Devrimi ve Sadakatsizlik", "Aşk ve Sadakatsizlik Lzerine Bir Analiz" gıbı kitaplar piyasaya çıktı ve kapış kapış satıldı. Televryon programlarında şimdı uzmanlar, "20. yy'da Batı'da sadakatsizlik hangi ideolojik kavramlarla yaşanmaktadır, tarihtekinden farkı nedir, bu durum oz ve içerik açısından nasıl bir farkhlık getirmektedir?" şeklındeki sorulan tartışarak, aydınlatmaya çalışıyorlar. WATCH grubu başkanı Finley aynı ciddıyetle "kadının gıiniimıizde ekonomik bağımsızlığını kazanmasına rağmen halen toplumsal konumu açısından sadakatsizliği kabullenmemekte ısrar ettiği gözlenmektedir. Elimizdeki araştırmalar. kadınlann olaydan en son haberi olanlar olduğunu, en son olmasa bile en yavaş oğrenenler arasında olduğu saplaıımıştır. Bu nedenle kadınlann Amerikan değer vargılarına daha sadık kaldıkları gözlenebilir" demekte. Nitekim "uzmanlann" behrttiğı gibi Amerikan değer yargılarını zedelemeden yaşatmak için "yeni dünyaya yakışan sistemler" geliştirılmiş durumda. Bunlar arasında sıradan \ValkyTalkv telsızlerınin yanı sıra uzaktan kontrollu sesle harekete geçen minı kayıt aletleri, telefon faturaiarında tekrar tekrar ve sıklaşarak aranan numaraları seçen bilgisayar programları, kocaların arabalarına yerleştırilen alarm aletleri, karanlıkta çekebılen elektronık, otomatık zum yapabilen kameralar ve tabii çeşıtlı casus aletleri. Özel dedektifler ise tartışmanın yeniden canlanmasından son derece memnun gorunuyor. Ozel dedektif Joel Kaplan 20 vıldır aynı işi vapmanın umursamazlığı içinde "İdeoloji içi, ideoloji dışı >B da değer yargısı gereği fılan büemem. Ama artık bütün muşterilerime iyi servis vermek için bilgisavar program mantığı için kullanılan o grafiklerden kullanmam gerekiyor. Çunku sadece kocasından şuphelenen kadınlar değil, evlilik dışı ilişkideki âşıklar ve onlann peşindeki eski âşıklan bile başvuruyor. Taraflan kanştırmamak ıçın bilimsel çalışma metodlan kesinlikle gerekli." Noel Baba, buyüK mağazaların oyuncak bolumlerinde çocuklarla oynayıp onlarla resim çektiren guieç yuzlü, pamuk sakallı, biraz da göbekli şeker bır adamdır. perilerini çok severler. Butun Noel illustrasyonlarının ortak özelliği olan karlı bır hava henuz gelmemiş olmasına rağmen Noel bütun htzıyla başladı Danimarka'da. Arkadaş ve iş çevrelerinde ilk "glögg" partileri düzenlendi bile. Aslen Isveç'ten gelen Noel'ın vazgeçilmez içkisi "Glögg" sulandırılmış kırmızı şarap, kuru üzum, kuçük parçalara ayrılmış badem. tarçın ve karanfîlın birlikte kaynatılmasıyla yapılıyor. Yanında da mutlaka tarçınlı ve bademli bisküvıden lazım. Roma'dan Mafyaya karşı tek başına bir kadın Etkisiz kalan devletin hareketsizliği karşısında, kocasının öcünü almak için mafyaya karşı tek başına savaş açmak cesaretini gösteren Marianna Gentile, kısa sürede Italya'nın efsanevi kadınlarından biri haline geldi. NİLGÜN CERRAHOĞLU ları, makyajsız, keskin yuz hatıaEvinın kapısı onunde mafya kurşunlarına kurban giden Gioia Tauro Belediye Başkanı Doktor Vicenzo Gentile'nin oykusu de bınlerce mafya trajedisı gibi şimdiye dek çoktan unutulabılirdi. Oysa mafyaya teslim edilen Guney Italya kentlerinden biri olan Gioia Tauro'nun 13 yıllık Hıristiyan Demokrat Belediye Başkanı'nın, olumunden bir buçuk yıl sonra hâlâ gazetelere haber olmasının tek bır nedeni vardı: O da Marianna Gentile adlı olağandışı cesur bir kadınla evlı olması. Ensesinde toplanmış siyah saçn, uzerinden hâlâ çıkarmadığı sinısiyah matem giysilerı ile 44 yaşındaki Marianna Gentile, İrene Papas'ı andıran etkileyici bir Akdenız çekicilığine sahip. Etkisiz kalan devletin hareketsizliği karşısında kocasının ocunu almak için mafyaya karşı tek başma savaş açmak cesaretini gösteren Marianna Gentile, kısa surede İtalya'nın efsanevi kadınlarından biri haline geldi. Oyle ki mafva ile mücadelede tamamen etkisiz kalan aynı ttalyan devleti, tek kızıyla yalnız yaşayan dul Gentile'nin cesaretini İtalyan Parlamentosu'nun verdiği "198* Avnıpa Kadın Ödiilu" ile tanımak zorunda kaldı. Evlilik yaşamları boyunca kocasının gölgesinde kalan yüz bınlerce ev kadınından biri olduğunu soyleyen Marianna Gentile. geçen hafta aldığı bu odulle kendisini ulusal kahraman katına çıkartan mafya dedektifliğıne geçen yılın ocak ayında başlamış. Oturma odasındaki kitaplann arkasına bır teyp yerleştırerek, kocasının belediye meclisindekı en yakın gorev arkadaşlanndan bıri olan Giuseppe Cento'yu eve davel eden Bayan Gentile, rahat bir sohbet havası ıçınde Cento'yu konuşturmayı başarmış. "Belediyede olan her şeyden haberdar olan Cenlo, bana vardım edebilecek tek insandı. Kendisinden kocamın olümune ışık tutması için defalarca yardım islediın. Bu konuda arudıgım desleği sağlayamayınca, bu kez bir ev sohbeti içinde. gizlice konuşmalanmızı kaydetmeye karar verdim" dı\en Marianna Gentile, mafya ile vörenın ış ve sivaset çevrelerı arasındaki ilişkıleri tartışmaya yer vermevecek bır şekilde saptayan bu konuşmalar sayesınde bir ay içinde Gioia Tauro'nun bulunduğu Calabria yoresinde 46 kışınin tutuklanmasını sağladı. Şımdi Calabria'da 50 yıldır gorulen en buyük mafya davası olarak nitelendirılen "Gentile olavı" ile une kavuşan Marianna Gentile, kendisinin ve kızının yaşamını tehlikeye atan bu girişimi karşılığında normal yaşamından tamamen vazgeçmek zorunda kaldı. Her sabah bir polis arabasıyla okula gidip gelen kızı Natalina ile birlikte 24 saat polis gozetimi altında tutulan mütevazı bir evde yaşayan "88'in Avrupa Kadını" Marianna Gentile, bu uğurda goze aldığı ozverıyi şoyle anlatıyor: "Biilün bu olup bitenden sonra kimse vanıma vaklaşmaz oldu. Gioia Tauro'ja vıllardır hâkim olan 'omerta' mafyanın uyguladığı suskunluk yasası bugiin hâlâ geçerii. Diğer mafya kurbanlarının dul kanlan dahi benden selam alıp vermiyorlar. Kimse 'mafya'nın adım bile ağzına almava cesaret edemivor. Sanki hiç buralarda bovle bir olgu yokmuşçasına yaşanıyor. Kilise bile beni bilmemezliğe. tanımamazlığa geliyor. Kocamın yıllardır emek verdiği Hıristivan Demokratlardan da hiçbir dayamşma gelmiyor. Şimdiye dek bana ve aileme sahip çıkan tek siyasi grup komünistler oldu." "Gentilelerin öykıisu" tum Guney Italya'yı saran mafya kanseri gibi, mafyanın bu denli dalbudak sarmasına yol açan 'omerta zihni>eti"nin hâlâ sarsılmayan gucünu bır kez daha ortaya koyması açısından ilgi topluyor. Ortadan görünmez bır sınırla ikiye ayrılan bu ülkede, devlet yalnız Napoli'nın kuzeyindekilere sahip çıkıyor. Kısa süre once güneyde mafyayla mücadele için özel olarak gorevlendirilen yüksek komiser Domenico Sica bile artık, "güneyin kontroliiniın devletin elinden mafyaya geçtiğini" İtalyan Parlamentosu önünde açıklamaktan çekinmiyor. Marianna Gentile'nin cesaretini gösteremeyenler, Güney ItaJya'da hâlâ anlatılan eski bir halk öykusünün kanunlarına gore yaşıyorlar: "Aynı evde yaşamak mecburiyetinde olan 'yemek' ve 'konuşmak' bir gıin dalaşmava başlamışlar. Nasıl bir arada yaşayabileceklerini tespit edemeyince, çareyi bilge bir adamın fikrini almakta bulmuşlar. Yaşını başını almış bilge adam, iki tarafı da dinledikten sonra konuşmak ancak zenginlerin ağzına lavıktır" demiş, "Çunku onlar, zaten karınlarını doyuruncaya dek vemişlerdir. Yemek ise ne kadar az konuşurlarsa o kadar fayda gören alelade insanların ağzına mahsustur."