23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/8 14 TEMMUZ 1987 j , < Düşler ve Gerçek MUSTAFA EKMEKÇİ ANKARA NOTLARI Küba 87 NİLGÜN CERRAHOĞLU Dikili Şenliği'nde... Dikili Şenliği'nde anlatıldı fıkra; Arap ülkelerinden Irak'ta ya da Suriye'de, bir hacı, dört karısını önüne katmış, gidiyormuş. Bir başka Arap, buna çok içertemış. Yanına yaklaşmış: Bu senin yapttğın, Müslümanhğa sığar mı? demiş. Niye? Nryesi var mı? Müslümanlığın başmdan ben, kadınlar erkeklerin arkasından gider, sen tutmuş, kadınlan one almışsın' Bu olacak şey mi? Arap Hacı karşılık vermiş: Kardeşim, Müslümanlığın başlannda mayın var mıydı? Fıkrayı bir halk sanatçımız, Sadun Aren'e anlatmış, Sadun Aren de Gencay Şaylan'a. "Çamlarattı KaM«s/"ndekı "Kadın Üzerine" konulu söyleşi, oldukça renkh geçmiştı. Onun hemen ardından "EzgiÇayBahçes("nde, "LaiUik ve Demokrasi" konulu "panel" vardı. Gencay Şaylan, konuşmasına yukarıdakı fıkrayla başladı Renkli bir kadın scylesisinden sonra, 'laiklik ve demokrasi' konusu, biraz kuru kaçabilir! dedi. Hiç de kuru kaçmamıştı. Açık oturumlar, söyteşiler, imza gunleri ilgiyle iztendı. Şenlığin ilk günü, konuklar onuruna verilen kokleylde, bir görevlinin süreklı olarak, oraya gelenlerı videoya alması tatsızlık yaratmadı değil. Toplantı değil, bir tokteyldi. Çarşamba akşamı, bir çay bahçesınde, birer yudum içilıp, söyleşılirken, bir kışının sureklı olarak, orada bulunanları videoya aldığı göze çarptı Dikili Beledıye Başkanı Osman Özguven, neden herkesi böyle videoya aldığını sorduğunda şu yanıtı verdı görevlı. 1990 yılının arşiyını yapıyoruz! Onun için.. Osman Ozgüven. örayı terk etmesini, yoksa emniyetten görevlı çağıracağını söyleyınce, şu yanıtı aldı Ben emnıyettenımi Ama, karşı çıkmalar üzerine, görevlı kokteyldekilerı videoya almaktan vazgeçti Ondan sonrakı her toplantıyı ise videoya aldı. 1990 yılına oldukça zertgin bir "arşiv filmı" hazırlanmıstı. Kokteylde bulunanlar, oracıkta bir telgraf metni hazırlayarak. Başbakana, Içişleri Bakanı'na gönderdiler. Telgrafı imzalayanlar arasmda şunlar da vardı: Refik Durbas, Hıkmet Çetınkaya, Işıl Özgentürk, Mustafa Ekmekçi, Sadun Aren, Münire Arar, Oktay Akbal, Duygu Asena, Deniz Türkali, Ali Taygun, Rahmi Saltuk, Cemal Nalçacı, Refet Erım, Mustafa Demirkanlı, Ayla Akbal, Osman özgüven, Bekir Yıldız, Muzaffer Izgü, Yalçın Pekşen, TayyarEraslan, Şükran Ketenci, Rehaisvan, Ahmetlsvan, Sadık Gurbüz, Nevzat Hetvacı, Tülay Cengiz, Metın Cengız, Hasan Akalın, Mustafa Comert, Akm Bırdal, Serpın Selçuk, Bülent Tanık, Demet Aras, Aydan Erim.. Çekilen telgraf da şöyleydi: "Dikili 2. Kültür ve Sanat Festivalı'ne çağnlı olarak gelen bizler, demokrasinin Türkiye'de ne denlı işledığıne gozlenmizle tanık olduk. Sayın Özal'ın kutlama telgrafı gönderdiği festival etkinlikleri sırasında vıdeolu stvılresmı poltslenn ınsanlan rahatsız edıcı bir durumda görev yaptıklanna tanık olduk. İnsan haklan ve özgürlüklerını rencide eden bu uygulamanın demokrasiye ınanan sıvil toplumlarda asla görulmeyeceğine inanan bizler, durumu size iletıyor ve protesto ediyoruz Saygılanmızla." (İmzalar) Şenliğı asıl, çarşamba öğleden sonra, Banş Derneğı Başkanı Mahmut Dikerdem açacaktı. Dikerdem, sayrı olduğundan gelememiş, "mesaj" yollamıştı. Server Tanilli, Erdal Inönu, Turgut Özal kutlama mesajları yollayanlar arasındaydılar. Dikili, 8.800 nüfuslu bir ilçe. Ancak, yaz aylarında, özellikle böyle şenlik düzenlenen haftalarda. oturanların sayısı 80 binı buluyor. Yıllardır ilk kez, 1984le, SODEP'li Osman Özgüven, burada beledıye baskanlığı seçımıni kazanmış. Açış konuşmasında. ılginç şeyler söyledi Osman Özgüven; özetle şöyle dedi. "Bugün çağdışı baskılara karşın, banş ve dostluk dolu günterimizi hep birlikte başlatmanın mutluluğunu yaşyoruz. Festrvaller, banş ve dostluğun sımgesı olmalıdır. Halkımız son yıllarda bilınçlı bir şekılde ve hızla kendı kültürümüzden uzaklaştırılmaya çalışılıyor Bız, kültür ve sanat şenliklerımizle kendi ulusal kültürümüze sahıp çıkılması gereğını vurgularken, halktmızın kendi yaşamını bu tür olaylann içinde bulmasını, kendi sorunlanna, kendı yaşam kesitı içinde sahip çıkılmasının gereğini götüruyoruz. İnsan unsurunu bir meta gibi görenlere, baktr bacak panayıriannı halkına festival olarak sunanlara gerçek bir kültür ve sanat olayıyla karşı çıkıyoruz. Demokrasiyi kurmak ve yaşatmak önce onun koşullannı yaratmakla mümkundür. Bu koşullann yaratılmasına bu türlü etkinlıklerin yardımcı olacağından hıç kuşku yoktur. Bu koşullan yaratırken karşılaşacağımız engeller olacaktır. Ama, bu engeller de mutlak surette aşılacaktır... Zor gunier yaşadtğımız kuşkusuz, ama aşılamayacak hiçbir engel yoktur..." Grek sanatçı Theodorakis bu şenliğe katılacaktı. Ancak, oğlunun bir süre önce geçirdiği trafik kazası, bunu engelledı. Ali Sımten, Theodorakıs'le konuşmuştu. Theodorakis'i Midilli'den karsılama düşünülüyordu Olmadı. llhan Selçuk, Ali Sırmen, Uğur Mumcu, açılıştan sonraki günlerde geldıler. Kemal Anadol taa başlarda buradaydı... ilk gün, Handan Şenköken'\e, yazlık ayakkabı satan yeriere giderek, bana bir bez ayakkabı aradık; aldık da. Bkinlikler daha çok akşamüstleriydi. Sabahları denıze giriyor, kumlara uzanıyorduk. Ayvalık'ın denizini biliyordum. Dikili de öyle Halk deyişiyle, çıbartıyor insanı, yani urpertiyor. Kumda, güneş altında çok kalmamam gerektığini biliyordum. Ama, yine de yarım saatten çok kalmış olmalıyım ki, ellerim hafif hafif kabardı. Geçmiş yıllarda, bunun acısını çekmıştim. Kimsenin elinı sıkamıyordum. İstanbul'da Cerrahpaşa'da Prof. Agop Kodoğyan, iyileştirdı. Ona, gecıkmış bir gönül borcunu burada yerine getırmek ıstiyorum. Agop Kodoğyan, şöyle bakmıs: Çok güneşte kalmışsın! demiştı. llaçlar yazmıştı... Iğne yazma! dedim. Biz senin yazılarına karışıyor muyuz? Bu da bizim işimiz! Ellerim, bir haftada pamuk gibi olmuştu. Prof. Kodoğyan: Ellenme iyi bak, abı! diyordu. Dısan çıkarken, oradaki kıza da para ödeme! Dikili'de kumlara uzanmış, düşünüyorum. "Ekmekçiim" diye bir ses duydum Doğruldum: Efendun! Hikmet Çetinkaya kahkahayı patlattı. Meger, simitçi geçiyormuş; "gevrekçiii" dıye bağınyormuş. Ben "Ekmekçi" anlamışım! "Kadınca" dergisınden Duygu Asena, takılıyor Sen herkesi yazıyorsun, ben de senı yazacağım! diyor. "Ankara Noüan" bıçeminde yazacakmış. "Kumda, Ekmekçi'ye rastladım..." filan.. Dikili Belediyesi, bu yılki şenlikleri Cumhuriyet KHap Kulübü'yle birlikte düzenledi. Halkın katılımına gelinceee, katılımın yoğalması, halkın şenliklere daha çok sahip çıkması ıçın, yıl lan n geçmesı gerekecek gibi gelıyor bana... Açık haberleşme: Sayın Faruk Erem, Ahmet Kerse, Rahmi Kumaş, Suphi Karaman'a; bulunduğunuz yerden benı aramanızı rıca ederim. \ Okul çıkışı pırüpınlkjyafetleriaesokaklan dolduran öğrendUr, Küba Devrimi'nin eehalete karşı yürüttüğü savaşut bir simgesi gibi. Eğitim sektörü, devrimin üç temel direğinden biri, 18 yaşına kadar öğrenim bedava ve zorunlu Ayncahkk kesiııı: Öğrenciler 3 "Eskiden komiinistlerden söz edildiğinde, saçlanm diken diken ohırdo. Sonra Fidel çıktı ve dünyamız değişti. Bize 'işte komiinizm bu' dedi. Eğer komunizm bu idiyse, komünist olmakta bir mahzur yoktu. Çogumuz böyle komünist olduk." Bana bunlan söyleyenin kim olduğu pek o kadar önemli değil. Çünkü bu cümleler, konuştuğum Kübalıların çoğunun dile getirdiği bir bakış açısını özetliyor. Fakat anımsadığım kadanyla, bu sözlerin gerçek sahibi, Havana ile birlikte eski KübaL nın havasını en iyi muhafaza edebilmiş olan Trinidad'daki bir kitapçının yöneticisi Maria idi. Trinidad'tn bu en önemli fakat bomboş kitapçı dükkânında Maria ile masallar yerine Lenin'in ve Marx'ın yaşamını anlatan çocuk kitapları arasında konuştuk. "Biliyorum" diyerek söze girdi Maria, "Maalesef diikkân asd ilgi gören şeyler yerine, artık be\ecan yaratmavan kitaplarla dolu. tlgi gören kitaplar goz açıp kapayana kadar (ukeniyor. Dagıtım iyi programlanmadığından, bu stoklan yenilemek bir duş oluyor." Buna rağmen Maria hayatından memnun. "Devrimden önce" diyor, "Her şey bu kentte yaşayanların yuzde 10'unu oluşturan şeker ve tütttn plantasyonlan sahiplerinin elindevdi. Kent sakinlerinin yüzde 9O'ı ise açlık, cehalet ve hastalıkla mucadeîe etmek zonındaydılar. Ben de bunlardan biriydim. Şimdiki gibi kuruş harcamadan oğlumu iiniversiteye gönderebilecegimi aklımın ucundan bile geçirmezdim. tki oglumdan biri Havana'da tıp fakultesinde okuyor. Llniversite >urdunun 15. katında güzel bir odası var. Buzdolabından tutun, lelevizyona kadar her türiu konforu verinde. Hatta aircondilion'ı bile var. Ama üniversiteden sonra bu liiksii bulabilecek mi bilmiyonım..." K üba'da 612 yaş arasındaki çocuklann istisnasız tümü okula gidiyor. Eğitim sektörüne gösterilen titizliği, okul çıkışı saatlerinde hemen her yerde karşınıza çıkan her yaştan bakımlı, lacivert üniformalı, izci fularlı çocuklara gösterilen özende görüyorsunuz. Devrimden sonra doğan bu çocuklar oldukça şanslı. ğitimin böylesine teşvik edildiği Küba'da yalnızca Batı basını değil, îspanyolca yayımlanan Sovyet gazetesi <( Pravda" bile bulunmuyor. Yalnızca Sovyet moda ve kadın dergilerinin satıldığı Küba'da parti yayını iki gazete var. Eğitimini tamamlayan Kübalılar, tam bir enformasyon şoku ile karşı karşıya kalıyorlar. Bir Castro fıkrası Napolyon ne dedi? Sokaktaki Kubalı içinde yaşadığı enformasyon boşluğunun farkmda. Bu bilınç düzeyini, Havana'da tamdığım bir turist rehberi birfıkra ile anlatmaya çalışıyor: Aslında Lenin den ziyade fktpolyoria olan hayranlığı ile tanınan Fidel, modern Havana'nın merkezinde ateşli söylevler verdiğı "Devrim Meydanı"nda unlü resnti geçitlerinden birini düzenlemiş. Kübalılann Paris'teki Concorde meydanmdan daha büyük olmasıyla övundükleri bu meydanm bir köşesinde ise Napolyon "Granma" okuyormuş. Fidel gazeteden başını kaldırmayan Napolyon'un yanma gitmiş, "Yahu baksana" demiş, "füzelerimi görmüyorsun..", "İyi, iyi, çok iyi" diye yamtlamış Napolyon ve gazeteyi okumaya devam etmiş: "tlgisiziiğin de bu kadan olmaz"demiş Fidel, "Uçaklanma bak. En son Sovyet teknolojisi..." "harika" demis Napolyon fakat gene gazeteden başını kaldırmamış. "Şu orduya bak" demiş Fidel, "Nasü da disiplinli. Hareketegeçirmek için tek bir sözüm yeter..." Bu noktada Napolyon artık dayanamamış, "Orduyu falan boşver sen " demiş, "Beni asıl etkileyen senin gazeten. Benim de '•Granma' gibi böyle bir gazetem olsaydı, Waterloo 'yu kaybettiğimi kimse duymazdı..." Fularh izci kıyafetleri ve sıcak gülümsemeleri ile iki Kübalt öğrend ku Devrimin 3 direği Fidel'Ie birlikte eğitim sektörü ve sağlık, Küba devriminin en önemli 3 direğini oluşturuyor. Rakamlar, devrimin ilk 10 yılında, Küba'nın kaynaklarının büyük bir bölumünü bu iki sektör için seferber ettiğini ortaya koyuyor. Devrimin yapıldığı 1958 yılının verileri 6.8 niilyön nüfuslu ülkede okuma yazma bilmeyenlerin sayısını 1 milyon, okuma yaı.ıia barajını biraz aşabilenleri ise 1 milyonun üstünde olarak belirliyor. Fidel Castro gibi burjuva ailelerden gelen herkesin üniversite öğrenimi için ABD'ye gittiği '50'lerin Kübası'ndaki tek üniversitenin ise, girilmesi neredeyse olanaksız olan Havana Üniversitesi ile sınırlı olduğu anlaşıhyor. üba'da yayımlanan iki parti gazetesinde ve televizyonda, ancak Sovyetler Birliği, Doğu Bloku, Angola gibi bazı Afrika ülkeleri, şekerkamışı hasadı, devrim, emperyalizme karşı haberler işleniyor. ABD'ye ilişkin haberler ise CIA, büyük kentlerdeki şiddet, Harlem'deki zenci sefaleti üzerine. Fakat CIA tarafmdan örgütlenen 'Domuzlar Körfezi' çıkartmasına karşı kazanılan zaferle birlikte, hatırlanan "1961 eehalete karşı seferberlik yılı" içinde tüm gençliğin katıldığı bir kampanya sayesinde 707.000 kişiye okuma yazma öğretilmiş. Ve bu kanıpanyanın ardından eğitim sektörünün de devletleştirilmesiyle, orta öğretimin sona erdiği 18 yaşına dek eğitim bedava ve zorunlu kılınmış. K Okuma yazma bilmeyen çok az Devrimden bu yana eğitime ayırdığı bütçeyi 15 kez arttıran Küba'da bedava olan sadece okullar değil. Tüm okul malzemesi ve kitaplar da öğrencilere bedava sağlanıyor. Okul kitaplannın dışındaki kitaplar da çok ucuz satıhyor. Bugün artık okuma yazma bilmeyenlerin sayısının, nufusun çok marjinalleşen yetişkin bölümü ile sınırlı olduğu Küba'da 612 yaşlanndaki çocuklann istisnasız tumü okula gidiyor. UNESCO tarafmdan da tanınan bu muazzam eğitim atılımı sayesinde Küba, eğitim düzeyiyle, Latin Amerika ülkeleri arasmda birinçi sırayı alıyor. Eğitim sektöründe gösterilen gayret ve titizliği, okul çıkışı saatlerinde hemen her yerde karşınıza çıkan her yaştaki bakımh, taba ya da lacivert üniformalı, yakalannda izci fularlanna benzer kırmızı fular bağlamış çocuklara gösterilen özende görüyorsunuz. Trinidad kentinin asırlık kilisesi önünde, büyük bir tropikal ağaan altında oynayan 45 yaşındaki yuva çocuklannm başında duran 3 öğretmene yaklaşıyoruz; "Devrimden sonra doğan bu çocuklar çok şanslı" diyor genç hocalardan biri, "anne babaları, bu kttçükleri saat 8'de bize bırakıyor, akşam 56 sulannda gelip okuldan alıyor. Çocuklar okulda yemek yiyor, öğk uykusunu uyuyor ve akşam iistü velileri tarafmdan alınana dek oynuyor. Bedava olan bu bizmetlerden tüm çocuklar eşit olarak faydalamyor..." Cienfuegos kenti yakınlarında kısmen gezdiğim 7000 nüfuslu "CasJillo de Jagua" adlı bahkçı kasabasının 300 öğrencili yuva ve ilkokulu da bu ülkedeki en ayncalıklı nüfusun çocuklar olduğu kanısını güçlendiriyor. Kekova'nın "Kayakoy"unu andıran ince, uzun bir körfezin yamacındaki "Castaio de Jagua"nın yeşillikler içindeki okulu, az gelişmiş bir ülkenin kasaba okulundan ziyade bir Amerikan okulunu andırıyor. VİP le Seyahat^Başkadır. İSTE AMERİKA ÇOCUK CENNETl1) Kitapçı Maria, İki oğhutu untverOteye göndtrmenin muüuhığunu yaşıyor. 2) Kübab çocuklar, özaık ğuu yaşıyor. 3) Lenin Parkı'nda bir pazar eflencesi. 4) Yollarda üniformalı çocuklara da rastlamak miimkün. lan ile "emperyalistleri öldürmek" oyunu oynayan ilkokul öğrencilerini seyrederken, hemen beklenmedik bir konuk olduğumu hatırlatan kızgın bir müstahdem tarafından durduruluyorum. Bembeyaz giyiminden aşçı olabileceğini çıkarttığım görevli, resmi bir ziyaretçi olmadığımı anlaymca, "hijyenik nedenlerden ötürii çocuklann yabancılarla temasuun hoş karşılanmadığmı" belirtiyor. Bu sevimli balıkçı kasabasının okulunda yaptığım kısa gezintinin sonuna geldiğimi hatırlatan bu uyan, madalyonun öbür yüzünü hatırlatan bir "gerçege davet" oluyor. Küba'da okuma merakı ve entelektüel doyum ancak devrimin izin verdiği sınırlar içinde karşılanabiliyor. Castro hükümeti partinin eğitim politikasının kıstaslarını, "yeni kuşaklan diyalektik taribi melary^lizm ve sosyalizm idealleri içinde yetiştirmek" olarak koyuyor. Bu politikanın temel ilkesi ise, "iş, sosyal mülkiyet, toplum ve eğitim alanlannda komünist değerlerin aşılanması... kitleleri devrimci gelenek içinde yetiştirmek... ve sosyalisl bir milliyetçüik hissinin geliştirilmesi" olarak tanımlanıyor. Bu arada, "yurttaşlann sosyalist toplumdaki kardeş ülkeler ve ozellikle Sovyetler Birliği ile dostluk bağlannın geliştirilmesine özen gösterilmesi" isteniyor. da "Küba ve Sovyetler BirliğiSarsılmaz Dostluk" mesajlanna rastlayabiliyorsunuz. Fakat iki ulke arasmda teşvik edilen bu "güvenilir dostluk"a rağmen, Ispanya'da yabancı gazete satan herhangi bir bayide Îspanyolca olarak bulunabilen "Pravda", Küba'da satılmıyor. Küba'da bulunabilen Sovyet basını, bu sıcak tropik adasına 4 ay rötarla ulaşan ve içinde sadece Ukrayna kışlarında giyilebilecek manto modelleri ve patronlann çıktığı Sovyet moda ve kadın dergilerinden ibaret. Tabii dış basına konulan ambargo sadece Sovyetler Birliği'nin yayın organlanyla sınırh değil. Küba'ya her yıl yüz binlerce turistin akm etmesine rağmen, Ispanyol ve Latin Amerika basını dahil, adada hiçbir Batı gazetesi bulmak mumkün değU. Artık okuma yazma sorununu halletmiş, temel eğitimini tamamlamış Kübalılar, bu ilk sırurı geçtikten sonra bir enformasyon şoku iie karşı karşıya kalıyorlar. büyütubnentn ayncahğı yardım ve şekerkamışı ekimine ilişkin yazılar göze çarpıyor. Iç sayfalarda ise Sovyetler Birliği'ndeki 12. beş yıllık planın ne kadar iyi gittiğine ilişkin haberlere yer veriliyor. "Granma"nın, Küba basın dünyasındaki tek rakibi, "Juventud Rebelde" ise aynı konulara ek olarak Fidel Castro'nun iki sayfa tutan sayılarla doju bir konuşmasını tam metin yayımlanuş. Bu iki gazetede olduğu gibi televizyonda da, ancak Sovyetler Birliği, Doğu Bloku, Angola gibi bazı Afrika ülkeleri ve şekerkamışı hasatı, devrim, emperyalizme karşı savaşa ilişkin haberler işleniyor. Batı Avrupa ve dünyanın gerisi, neredeyse yok farz ediliyor. ABD'ye ilişkin haberler ise, CIA faaliyetlerinin dışında uyuşturucu kullarumı, büyük kentlerdeki şiddet eylemleri, Harlem'deki zencilerin sefaletinden öteye gitmiyor. Enformasyon politikasına uygulanan bilgi ambargosu ya da manipulasyonu, sadece toplumun geneli için değil, üst düzeydeki yönetici kadroları için de geçerli. Küba gibi uluslararası politikada çok aktif olan bir ülke için, bu politikayı yönlen' direnlerin içinde yaşadıkları enformasyon eksikliği haliyle sakıncalı bir durum yaratıyor. Fakat entelektüeller ki bunlar her zaman ülkenin dış politikasında soz sahibi ust düzey bürokratlardan oluşmuyor dış dünya hakkındaki haberleri, Latin Amerika ülkelerine ulaşar. "Jspanya Dış Radyosu" Meksika ya da Amerikan radyolannı dinleyerek ya da Batılı diplomatlardan edindikleri gazetelerden izlemeye çalışıyorlar. lıüks oe*»Hor açık btlfe Vahvallılflr. ş^hır tıtrlnn. ıranifarler Hollywoodda Dunva Sınpma Mcrkpzı UN1VERSM slüdyolanna. Otlando da DISNETVVORLDe qınşleı HavaaJanlan ve otellerde baQa] laşıma servısı. Vıp ın Amenka yı en iyi bılen rehbeıhğı Netes kesen manzaıalaıdan 21 yuıyılm uzay teknoloıısıne, hayvanlaı dunyasından okyanuslaıdakı gızemlı aleme, hıç uyTimayan şehır Las Veqas' lan Hollywood'un gorkemlı sınema dünyasına kadaı marulınaz konttaslann yaşandıçı bır gezı. Gelin bu ılgmç dunyayı tüm değışık yönlerıyle beraber gezelim. New York • San Francısco Las Vegas Los Angeles • Oılando 859.000. TL. ve USS 1150 AMERİKA BİZİMLE DAHA GÜZEL Hareket: 3 Ağustos (16 Gün) TUNA'DA RAPSODI BUDAPEŞTEVİYANA Hareket 1 ASusto'; (8 gun) 160.000. TL. ve ÜSJ 440. Adanın iki gazetesi Adada sadece 2 gazete yayımlanıyor: Sabah çıkan "Granma" ve öğleden sonra yayımlanan "Juventud Rebelde..." Bunlann ilki komünist partinin, ikincisi de partinin gençlik kolunun yayın organları. Aynı günde çıkan bu gazetelerin birinci sayfasına bir göz attığınızda şu haberlerle karşılaşıyorsunuz: Manşette "771ilerin calısmalan", "Lenin'in adı, örneği, yapıüarı ve doktrini ebediyen yaşayacaktır" dıye sona eren Lenin hakkında bir başmakale var. Bu iki başyazının altında, Arjantin'de ordunun durumu, ABD'nin Nikaragua'da Contra'ya yaptı KRALIYET BAŞKENTI LONDRA Hatekeı I AJastos (7 gun) 278.000. TL Te 1B0 Sttrlin CVU^f* Pravda satılmıyor İşte bu nedenle Sovyetler Birliği'nden binlerce kilometre uzaktaki bu küçük Karaib ülkesinde, radyoyu açtığınızda Rusça dersleri duyabiliyorsunuz ya da yollarda tüketimi teşvik eden dev reklam panoları yerine geçen siyasi sloganlar arasın Emperyalisti öldürmek Ancak açık bulduğum bahçe kapısından girdiğim okulun, asırlık ağaçları altında kurulmuş şezlonglannda öğlen uykularını uyuyan yuva çocuk VIP TURIZM Tet: 131 15 85 noh.n Plrlnçcloğlu A.Ş. CUMHURİYET CAD. 12 ELMADAÖ • İSTANBUL StJRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear