23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 HAZİRAN 1987 CUMHURÎYET/13 Ohirn orucunda ölenler anuâı hhin ctzatvindeftffr/flf/ıfrftffiöaon orucu sonucunda yaşamlarmı yitiren AbduOah Meral, Haydar Başbağ, Fatih öktübnüf ve Hasan Tetd dün mezaHan başında anüddar. SiUvrtkapı Mezarüğı'nda Tutukhı ve Hukumlü Aileleri Yardımlapna Derneği tarafmdan düzenlrnen anma törenine Meral, BaşbiğıTeki ve Oktübnüş'ün yakmlan, arkadaşlan vt demek tetntOeütri katıldılar. Anma törtnindt yapıim konuşmalarda, ölüm orucuruia ölenlerin kısa yaşamlan aniatüdı. (Fotoğraf: ALt HASDEMtR) SAMSUN (Cuaıhariyet) Milli Eğfrim Gençlik ve Spor Bakanlığı, "çırakhk marşı" için ülke genelinde güfte yanşması düzenledi. Marştaki amacın çırakhk eğitiminin önemini vurgulayarak daha geniş kitleye tanıtımmı yapmak ve bu egitime olan ilgmin antırilmasım sağlaraak olduğu da bıldirildi. Yanşmaya katılacak eserlerin, 10 Temmuz 1987 tarihine kadar Mılli Eğiünı Gençlik ve Spor 11 Müdürlükleri'ne teslim edilmesi istendi. Yetkililer, ilk üç dereceye girecek eserlere 200, 150 ve 100 bin lira para ödülü verileceğini bildirdiler. Bakanlık, eserlerde çırak, kalfa, usta arasınd<tki sevgi ve dayanışmanın vurgulanması, milli birlik ve beraberli|i destekleyici olması, Ataturk'ür Ânata verdiği önemin belirtilmesi vc sanayide kalitenin yükseltilerek verimin artünlnıası yolundaki konulara güftede agırlık verilmesini istedi. 'Çıraklık marşı' güfte yarışması 'Mehmet Siyah Kalem' için 4 pul ANKARA (a.a.) Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Kitaplığı'nda yer alan Fatih Albümü'ndeki imzalı ve imzasız minyatürleriyle ünlü Nakkaş "Mehmet Siyah Kalem" için PTT tarafından 1 temmuzda 4 ayn pul çıkanlıyor. 31 Aralık 1987'ye kadar satışta kalacak 36x52 ve 52x36 ıran. boyutlanndaki pullar 10, 20, 50 ve 200 lira değerinde olacak. Fatih Sultan Mehmet zamanında, resimde Batı tekniği ile ilişkiler kurulduğu yıllarda, Italya'da resim öğrenimi yapan Nakkaşbaşı Sinan Bey'in öğrencilerinden olan Mehmet Siyah Kalem, bıraktığı yapıtlarla sanat tarihimizde özel bir yer alıyor. "Siyah Kalem", Ösmanlı nakkaşhanelerinde sanatçılara verilen önemli bir derece. Havalar daha da ısınacah? ^, ct tsounaaylabtrüktt, btrsündbr "sbıekavlaym"plajlar hartkttlenmtye başladu tstikrarsız geçtn bahar aylanmn guneşü günlertnde daha çok piknik yerierine koşan tstanbuüu\ar, deniı suyunun dapderek ısmmasıyla birlikte plajlan doldurmaya başladüar. Öztl otomobtOeıi olan aileler deniı kiruVğinden korkarak daha uzak yeriere giderken Florya ve Marmara kıyıstndaki plaj sahîpltri de hayatlarmdan memnun gözüküyor. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü yetküileri, havalaraı önümüzdeki gürüerde daha da mnacağuu bildirdiler. (Fotoğraf: UYGAR GÜRKAN) 1 Sanatta 'yeni aşama y natçıst, Jennifer Koslov (solda) ve Harold Olejarı, akrilik giysilertyle kent halkmın dikkatini çekmeyi başardüar. Sanatçılar, halkın müıeyt gltmtstni btklemek ytrine kendilerinln sanatı halkın ayağına göturmeyi yeğUdikUrini beürtiyorlar. (Fotoğraf: REUTER). S (Baştarafi 1. Sayfada) mı Moskova'yı nsmen ziyaret ettiğinde Lenin'in Mozolesine gider ve saygı duruşımda bulunur. Bir Sovyet devtet adamı da resmi bir ziyaret için Ankara'ya geldiğı zaman, öncelikle Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk'ün kabrini ziyaret eder. Deviet ilişkilerinde karşılıklı olarak bu saygı sergilenirken, ideotoji ve dürtya göruşleri saklı tutulur, ikisi birbirine kanştıniamaz. Diplomasinin bu alanında çifte standarda da yer olmaması gerekir. Türkiye'ye bir devlet zryareti söz konusu ise, bir yabancı devlet başkanı veya başbakan, ülkemizi resmen ziyaret edecekse, hangi ülkeden gelirse gelsin, dünyaya bakışı, ideotojisi ne olursa olsun, Ankara programı Anrtkabir'de, Atatürk'e saygı duaışuyla başlar. Rosmi ziyaretlerde bir başka yolun olmaması gerekir. Anıtkabir'e gitmek istemeyenler olursa, ziyaret iptal edilebilir veya düzeyi düşürülerek resmi olmaktan çıkarılabilir ya da bir "iş ziyaretTne dönüştürülebilir. Türk hükümetleri ile diplomastsinden bu konuda son derece duyarlı olmalannı beklemek, Atatürk'e ve Türkiye Cumhuriyeti'ne saygıyta esanlaml(dır Ama rve yazık ki, bu duyariığın her zaman sergilendiği pek söyienemez. ömeğin Suudi Arabistan kaynaklı resmi ziyaretlerde Suudi devlet adamlannın Anıtkabri ziyarete yanaşmayışlan, üstü kapalı biçimde Saygı... geçiştirilmtştir Şimdi de benzer bir tutum jran Başbakanı Mir Hüseyin Musavi için gösteriliyor. İranlı devlet konuğu, Anıtkabri ziyaret etmek istememiş. Olabilir. Tahran'daki rejimin, Atatürk'e, laik Türkiye Cumhuriyeti'ne dönük duygu ve düşünceterinin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bizler de Humeyni'nın dünyaya bakışını çağdışı buluyoruz ve İran'daki rejime baktıkça, Atatürkün tarihimizdeki yerini daha bir derinleştirip, anlamını daha çok kavrıyoruz. Ülkemizi resmen ziyaret eden bir yabancı devlet adamından da, hangi ülkeden gelirse gelsin, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusuna karşı, devietler arası ilişkilerin gereği olan diplomatik saygıyı göstermesini bekleriz. Göstermlyorsa, onu diplomatik olarak yola getirmek, en başta Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görevidir, başkasının değil. Evet Şayın Ozal, öyle! Türkİran ilişkilerinin gelişmesinin yararına inanıyoruz. Ancak bu dilek, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir devlet olarak saygınlığına gölge düşürmek pahasına gerçekleştirilemez. Özal pragmatizminin ölçüsü gün geçtikçe kaçmaktadır. Laik cumhuriyet ilkesini içlerine tam anlamıyla sindiremeyenlerden, bu tür duyariıklan beklemek belki de abesle iştlgal oluyor... DSP iki baslı (Baştarafi 1. Sayfada) Başsavcısı Betarnz Çilingiroglu, gelişmelerle ilgili olarak kendilerine henüz birşey intikal etmediğini, taraflann yapacağı başvurulardan sonra konunun açıklık kazanacağmı söyledi. Dün yapılan kurucular kunılu toplantısında genel başkan seçilen Celai Körkogluda son kararı yargı organlannın vereceğini belirtti. DSP'de üyelikten ihraç edildikleri açıklanan 230 kurucu üyenin imzasıyla yapılan çağrı sonucu Ankara'da Batı sinemasında toplanan olağanüstü kurucular kunılu toplantısında söz olan üyeler BüJent Ecevit ve DSP yönetimini ağır biçimde eleştirdiler ve Ecevit'in demokrat olmadığını ileri sürdüler. Konuşmalardan sonra yapılan seçimlerde, 19 kişilik bir merkez karar ve yönetim kunılu seçilirken, disiplin kunılu için de seçim yapıldı. Yapılan seçimler sonucu DSP'yi iki yönetimli hale getiren yeni MKYK oy birliği ile şu isimlerden oluştu: "Cehd Kttrkoflu (ekonomist), Secaattin Aktan (emekli işçi), Hasan Altun (emekli işçi), tsmail Ayata (inşaat mühendisi), Muharrem Demir (mali müşavir), Atlla Durak (gazeteci), Kemal tKer (avukat), Mehmet Kara (emekli öğretmen), Hüseyin Karaca (emekli memur), Ergun Karaş (esnaf). tsmail Kartal (döşemeci), Veli Kasanoğln (emekli öğretmen), Şükrü Kaya (esnaf), thsan Kaya (işçi), Hasan Odabası (mali müşavir), Nuri Özdemir (esnaO, Şerif Özkan (çiftçi), Ülgen Salmaner (avukat). Açık oylama ile yapılan seçimlerde dısiplin kunılu üyeliklerine ise Yalçın Atügan, Hasan Erdem, Höseyin Gül, Höseyin Kanwa, AU Şeker, Lntfı Yener, Mehmet Ali Yddınm, Nuretün Yıldız getirildi. Bu arada, tstanbul, Içel, Sakarya, Kartal, Sakarya merkez ve Karasu il ve ilçe örgutlerine de kunıcular kunılu tarafından yeni yöneticiler atandı. İstanbul İl Başkanlığı'na Yusuf Aslan, îçel İl Başkanlığı'na Sezai Kösel, Sakarya İl Başkanlığı1 na da Fahrettin Çelik getirildi. DSP Kunıcular Kurulu toplantısından sonra yeni MKYK'nin Batı Sineması'ndaki ilk toplantısında görev dağılımı yapıldı. Cdal Kürkoglu genel başkanlığa, Mehmet Kara ve Nuri Özdemir genel başkan yardımcılıklarına, Veli Kasımoğlu da genel sekreterlifce seçildi. DSP'nin yeni Genel Başkanı Celal Kürkoğlu, daha sonra bir acıklama yaparak Türkiye tarihinde ilk defa böyle bir olay meydana geldiğini söyledi. Kürkoğlu, "Eski yöneticiler bizim yasal olmadıjınıın iddia ediyorlar. Buna yargı organlan karar wrecek" dedi. Kürkoğlu, 233 kişinin ihraa ile ilgili davarun sonuçlanmasından sonra 612 kurucuya tebligat yaparak güvenoylamasına gideceklerini bildirdi. Malatya İl Başkanlığı görevine de Sdahattin Kıran'ın atanacagım kaydeden Kürkoğlu, bugün sabah basın toplantısı düzenleyerek izleyecekleri yeni politikayı acıklayacağını kaydetti. Alınan bilgiye göre DSP'nin yeni yöneticüeri, bugün noter aracılığı ile DSP'nin eski yöneticilerine tebügat göndererek, genel merkezi devralmak için girişimde bulunacaklar. BAŞSAVCILIK BEKLİYOR DSP'de muhalefet grubunun kunıcular kurulu toplantısı ile parti yönetimini değiştirmesinden sonra, Cumhuriyet Başsavcısı Fıruz Çilingiroglu, "Oüry bu asanuda biri Ugilendinnez" dedi. Yeni yoneticilerinBassavcılı&a büdirimde bulunmalan gerektiğini söyleyen Çilingiroglu, aa. muhabirine şöyle dedi: "Şu anda söylenecek bir şey yok. Ne diyebilirim, henüz bize bir şey intikal etmedi. Partinin bize bildirmesi gerek, kimler seçfldL,nasüseçudi,kackişii)ekurncnlar kuralu topiaadı? Banbuı inceleıiz. Oteki taraf da başvurnda bulunabilir. Kurucular kurulunun yasal ohnadığı başvurusunda bulunabiürler. Bunlann tümnntt iacdedikteıı sonra konu açıklık kazanır. Kurucular kurulunun Ankara'da Batı Sineması'ndaki toplantısını kendisinin TKTden olduğunu söyleyen bir kişi de sürekli olarak filme aldı. Sinema salonunun duvarlannda Atatürk'ün resmi ve DSP'nin güvercinü bayraklan Ue pankartlar yer aldı. "Istihbarat subaylan, geoeraUer, general çocuklan DSP tabanını temsil edemez", 'Tartimize demokrasiyi yerleştirmeden Türkiye'de demokrasi kavgası veremeriz". "DSP'de vetki tekeline son verecegiz" ilginç pankanlar arasındaydı. Toplantıyı eski CHP'li parlamenterlerden Muammer Aksoy, Niyazi Ünsal, Hasan Yddınm, SHP'li Yılmaz Demir de izledi. Ecevitler'in şoförü bir süre toplantıda bulundu. Başkanlık divanının oluşması ve saygı duruşundan sonra kürsüye gelen kurucu Celal Kürkoğlu, DSP'nin kunıluş aşamasını anlattı. Türkiye'de Uk kez işçi, köylü ve esnafın çoğunlukta olduğu kurucular listesiyle parti kurulduğunu belirten Kürkoğlu, partinin daha sonralan izlenen yanlış politikalar sonucu, diğer partilerin daha gerisine düşürilldüğunü savundu. Kürkoğlu, şöyle devam etti: "Müdahale döneminde en büyük sorumluluklan ustlenmiş bir istihbarat subayı, genel sekreter HABERLERİN DEVAMI yapıldı. Gecmişte MHP oylanyia TBMM Başkanı seçUmiş, düdnk calındıgında TBMM'nin anahtannı düdügü çabuüara teslim etmiş ve düdngü çalanlann onayından geçerek bugünkü parlamentoya ginniş, 12 Eylül oncesi parlamentonun bugünkü parlamentodaki tek temsilcisinin başkanlıgında ekştirdigimiz >ontemlerk gnıp kuruldu. Tabandan oiuşan kurucular kunılu yetkilerini kullanamaz hale geldi. Partivi taban kunnuştu, ama arük taban yonetmiyordu. Bir kişinin almış olduğu kararlar, korncnlann karanymıs gibi kamuoyuna açıklanıyordu. "ECEVtT TANRIDEGİLDİR" Tabanın, sadece edebiyatı yapıian, DSP'nin vitrinini süsleyen bir meta olarak görülmeye başlandığını bildiren Kürkoğlu, kellesini koltuğuna ahp parti çalışmalarını inanç ve inatla sürdürenlerin, yavaş yavaş parti dışına itildiklerini söyledi. Parti içinde aylardır süren mücadelenin nedeninin bu olduğuna işaret eden Kürkoğlu, konuşmasında şu görüşlere yer verdi: "Parti kuruculan, sornnlan tartışmak için kurucular kurulunun toplanmasını sağlamak amacıyla imza toplamaya başlayınca genel başkan, imza verenlere tek tek tetefon ederek, adam göndererek baskı yapnuşür. 612 kunıcudan 233'anün kaydını, Idmse, ama Idmse partiden silemez, ihraç edemez. Ecevit Tann degildir. Tannsal yetküeri de yoktur. Yaptıklan hatadır, suçtur. Yasalan çignemektir. Bunun da hesabuu halkımıza ve yargı organlanna verecektir. Bugün Türkiye'nin giindemindeki en önemli sorun, 4 liderin yasaklan degildir. Açuk, işkence, insan haklan sorunu vardır Türkiye'nin. Geçici 4. maddeyle biriikte 141,142 ve 163. maddeler de kaldınlmalıdır." ANAP'm ilk seçimlerde iktidardan düşeceğini, yine sağ bir parti iktidara geldiğı takdirde bugün solda politika yapanlann bunun hesabını gelecek kuşaklara veremeyeceklerini anlatan Kürkoğlu, halkın solun iktidara yürümesini istediğini, SHP ve DSP'nin kişiler etrafında değil, ilkeler etrafında birleşmeleri gerektiğini sözlerine ekledi. Toplantıda daha sonra söz alan kunıcu üye Nuri Özdemir, 12 Eylül'le butunleşen insanlarla birlikte olmayı içlerine sindiremediklerini söyledi. Aynk otlannın arasında çile çekerek yetişen yepyeni bir yapı oluşturmak için DSP'de yer aldıklannı anlatan özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: "Doğal lider, OrAn'da biri Igıbul ederek 'Mesajlanmı halka Parti yaptsı ve demokrasinin işleyişi 1 ÎLHANTEKELİ Türkiye'de hemen hemen herkesin üzerinde anlaştıgı temel ilkelerden biri, "siyasal partikrin demokrasinin vazgeçümez kurnmlan" olduğudur. Bu ilke anayasalarda ifadesıni bulmuştur. Türkiye gibi demokrası deneyi köklü ve sağlam olmayan, toplumun demokrasıye bağlıhğı oldukça tartışmâb gözüken bir ttlkede bile, siyasi parnsiz demokras; olmayacağı iyice kavranmış gözükmektedir. Diğer demokratik ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de siyasi yaşam, partiler aracılığı ile biçira ve içerik kazanmakta, bir başka deyişle siyasi partiler, demokratik sayılabüecek bir siyasi sistemin odağını oluşturmaktadırlar. Partilerin, siyasal yaşamdaki büyük ve belirleyici roUerine karşın partiİiler ya da partisız gözlemciler, siyasi sistemle Ugilı bir çözümlerneye kalktıklan ya da bir degerlendırme yaptıklan zaman, partilerin yapısının nasıl etkili bir değişken olduğunu göz önune almakta ya da en azından parti yapısının siyasi çözümlemelerde hiç ya da çok az dikkate ahndığı söylenebilmektedir. Partilerin savundukları ideolojiler, liderler ve partinin siyaset yapma biçimi tarüşılıp eieştirilebilmekte ya da övülmekte, ama parti yapısına pek değinilmemektedir. Acaba partilerin yapılan neden tarüsma, değerlendinne dışı tutulmaktadır? Burada ilk akla gelen şey, var olan parti yapısının halen siyaset yapanlara belirli yerler ve olanaklar sağlamış olmasıdır. Partilerin yapılan ile ilgili bir tartışmanın bu yerleri ve olanaklan konımayı zoriaştuacağı duşunülmektedir. Yani parti bir kere kunüup kadrolan oturdu mu, bu yapının kendini yeniden üretme eğilimi güç kazanmakta, değisme tartışmaJan bilinçli bir biçimde gündem dışında tutulmaya başlanmaktadır. Diğer bir neden de ulkenin büyük kıtle partılerinin birbirlerini etkileyerek ya da taklit yolu ile benzer yapüann doğma eğilimi sayılabilir. Bu durumda var olan parti yapılan normal sayüıp yapılar Üzerinde tartışmaya girmeye gerek görülmemektedir. Oysa siyasal yaşamda sık sık yakınma konusu yapılan partizanlık, siyasal gücün kötüye kullanılması, Bder hegemonyası, bir parti programının halka anlatılamaması, partinin içe dönuk sı>aset yapması ve dışa dönük siyaset üretememesi, siyasal yaşamda düzenin sınırlannın doğru ve gerçekçi bir biçimde algılanamaması, demokratik yaşamın sik. sık kesintiye uğraması gibi temel sorunlaı, partilerimizin yapılan ile yakından ilişküidir. Partüiler, politikacılar, yapı sonınunu tartışmadıklanndan, Türkiye'de demokıasınin kesintiye ugradığı her dönemde yapılan duzenlemelerle partilen yapılanna sürekh olarak sınırlamalar getirilmişür. Yani kesinti dönemlerinde işbaşına gelen askeri yönetimler, siyasal bunalımların partilerin yapılanndan kaynaklandığı gerekçesi ile sürekli sımrlayıcı önlemlere başvurmuş, bu yolda düzenlemelere girişmiştir. Kısaca belirlemek gerekirse, butün bu düzenlemeler, esas olarak katılımı sınırlamaya yönelik bulunmaktadır. Bir başka deyişle askeri yönetimler, siyaset yapmayı belli zamanlarda yapılan genel seçimler için oy verme olarak kabul etmiş ve toplumsal katılımı önleyicı düzenlemelerı yasa haline getinniştir. Ocak ve mahalle örgütlenmelerinin yasaklanması, gençlik ve kadın kollannın kaldınlması, derneklere ve sendikalara siyaset yapma yasağı getirilerek siyasi partilerle ilişki kunnalannın yasadışı sayılması gibi Onlemler, katılımı sınırlamaya yönelik girişimlere örnektirler. Bu tür düzenlemelerin ardında partilerin yapısmı inceleyen ve kuramsal bir model getirmeyi amaçlayan bir yaklaşım yoktur, var olan parti yapüannın doğurduğu var sayılan sonuçlara karşı sezgisel tepkiler vardır. Sezgilerin temelinde ise toplumun politizasyonunu önleme kaygılan yatmaktadır. Sınırlamalar, seçim dönemleri dışında siyasetin dar kadrolar tarafından yapümasını saglamaya yöneliktir. Çünkü bu çevrelere göre Türkiye gibi sınırlı bir gelişme dOzeyinde bulunan ve servet ile gelirlerin çok eşitsiz bir biçimde dağıldığı bir ülkede, kitlelerin istemlerinin harekete geçirilmesi, sistemi bunahma göturmektedir. Ama katılım büyük ölçüde sınırlanacak olursa var olan ekonomik sistemin hem kaynak büyüklüğü hem de dağılım bakımından smırlannı zorlamadan "demokratik" rejim sürdürülebilecektir. Buna ek olarak sıstemde siyasal bağlılıklar za>iflayınca ulkenin birliği ve bütünlüğü korunabilecektir. Sözü edilen katılım sımrlayıcı onlemler altında oluştunılan sistemin ne ölçüde demokratik olduğu tartışmaya açıktır. Ama bunun yanında üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da Dartilerin yapılannı ve değişik dış zorlamalara karşı bu yapüann ne tür uyum mekanizmalanna sahip olduğunu bilmeden, bu müdahalelerin ulaşılmak istenen sonuçlan verip vermeyecegidir. Aynı yolla müdanaleleri kabul etmeyenler ve eski yapılan yeniden uretmek isteyenler için biünmesi gereken şey de burada sözü edilen yapısal özeüiklerdir. Bugün için Türkiye'de oldukça yaygın görünen bir modelden söz etmek olanaklıdır. Bu modelde arzulanan "demoknsinin" iki partili olması söz konusudur ve ikı partinin de rejimin temel ekonomik, ideolojik ilkeleri üzerinde uzlaşması istenmektedir. Yani amaçlanan ve geçerlı kıhnmaya çalışılan modelde muhalefetin faaliyetlerinin ikinci derecede ilkeler üzerinde yürümesi, böylece iki partili sistemde önemli sarsıntılar olmadan, rejim bunalımı yaşamadan, iktidann el degiştirmesinin sağlanması hedeflenmiş bulunmaktadır. Bu görüşün karşısında ise radikal görüşlerin de örgütlenmesine olanak tani)an birçok partili demokratik düzen anlayışını savunanlar yer almaktadır. Siyasal rejimle ve demokratik düzenle yakından ilişkili gözüken bu tartışma içinde saglıklı sonuçlara vanlabilmesi, her şeyden önce kitle partılerinin bugünkü yapüannın dikkatli bir biçimde çözümlenmesine bağlı gözükmektedir. Bu nedenle Turkıye'dekı kitle partılerinin yapısını oldukça basitleştirilmiş bir model içinde betimlemek gerekmektedir. Yukanda da deginildiği gibi siyaset, esas olarak siyasi partiler içinde ya da siyasi partilerle ilişki çerçevesinde yapılmaktadır. Ancak siyasete katılan, yani siyaset yapan her insanın aynı güdülerle davrandığı söylenemez. Belli bir parti içinde yer alan ve siyasi davraruşta bulunan insanlann bile gudülerinin farklı olduğuna kuşku yoktur. O halde insanlann hangi tür güdülerle siyasi davranışta bulunduklarını, siyasete katıldıklanm ele almak, bu nokta üzerinde durmak gerekmektedir. . Genel olarak her tttrlü siyasi davranışın ya da katılımın ardında yedi tür güdünun bulunduğu düşünülebilir. Yani insanlar, yedi farklı güdünun etkisi ile siyasete katılmakta, bir siyasi davranışta bulunmakUdırlar. Bu güdülen ana hatlan ile betimlemek yararlı olacaktıt. B t R t V C t GÜDC: Belli bir siyasal doktrine inançtan doğar. Kişi, bu doktrin altında ülkenin yönetilmesınin kendisine, ulkesine ve toplumuna mutluluk getireceğine inanır, bu nedenle de siyasi faaliyete katüır. Bazı partüerde, özellikle iktidar şansı olmayanlarda bu güdü üe katılım oranının yuksek olduğu söylenebilir. İ K l N C t C C D O : Siyasi parti aracdığı üe toplumsal kinüik edinme olarak tanımlanabüir. Tıpkı bir futbol takımının taraftan olmak gibi bir güdüdür ve bu güdü Ue siyasete katılma, takım tutmaya benzemektedir. Bu güdünun temelinde toplumdaki yalnızlıktan kurtulma ve bir tür guven kazanma gereksinmelerinin bulunduğu açıktır. © Ç t N C t G t B C : Bir parti örgütü içinde yer alma sonucu, bu örgüt içinde yükselme, daha üst kademelere geçme tutkusundan kaynaklanan bir güdüdür. Bu üç güdü, iktidara geçme olasılığı >üksek olsun olmasın, her türlü parti yapısı içinde bulunur. Ancak bir partinin iktidar şansının buhınması Ue ortaya yeni tip güdüler çücar ve bunları iktidann nimetlerini paylaşma olarak tammlamak mümkündün Bu güdüleri dört grupta toplayabüiriz. IMMUKINCC e C B C : Tuttuğu partinin iktidar olması halinde doğrudan ekonomik çıkarlar sağlamak için siyasete katüınabilinmektedir. • E Ş t N C l C Ü B C : Desteklediği partinin iktidara gelmesi halinde bürokrasinin üst makamlanndan birine gelmek için katüınmaktadır. A L T I N C I G C B C : Partinin ikidara gelmesi halinde kendisinin patronajı altında tuttuğu kişüerin devletle olan ilişküerinde aracüık ederek yöresd saygınlığı artırma pesinde koşulabüir. Y E D t N C t e Ü B C : İktidar olanaklanndan yararlanarak bir tür müis oluşturmak ve böylece desteklediği partinin ideolojisinden farklı ideolojiler savunan radikal bir harekete olanak sağlamak amaçlanabilir. Bir parti içinde ve parti Ue ilişkili olarak siyasete katılan her insan, bn yedi tür güdunün etkisi ile hareket etmekte, siyasal davranışlanna bu güdülerden biri ya da birkaçı yön vermektedir. götüreceksiniz. Göturmezseniz ellerim yakanudadır' dedi. tşimizi gücümüzii bıraktık, partinm kururaş çalışmalannı baslattık. 'Bu parlamento gayri meşrudur. Bu parlamento çatısı altında görev alanlar tarihe kara bir leke olarak geçecektir. Bunlarla birlikte olmayı onursuzluk sayanm. Onlarla bu onursuzluğu paylaşmayacağım' diyen doğal lider, o onursuz, vatan haini Uan ettigi insanlann bir bölümünü partiye kurucu üye yaptı. Isyan ettik. 'Telaşlanmayın onlar kendilerini aklayacaklar'dedi bizkre. 12 SJrlül adına koltugunda. viskisini yudumlayan Adana Bdediye Başkanı istihbaratçıyı, DSP'ye genel sekreter yapü. Onlar bunlan içkrine sindirdiler, ama biz içimize sindiremeyiz. Koydugunuz ilkeleri ayaklar altına alan Uşüer olarak biz, sizi kime şikiyet edecegiz? Emekçi halkın vicdaniBda mahkun? edecegiz. Sen; degfl doğal lider, o partinin odacısı bile olamazsın. Kendi yasaklan için kapalı kâpdar ardında iktidaria pazarltk yaptılar. tscikrin yasaklan fUan unutuldu. Biz kime inanacagız, kime güvenecegiz? Hani tulumlu işçi, kasketli köylü? Şimdi sanayici, işadamı, avukat, emekli general ve Kuran kursu mezunu var partide. O zaman bizimle niye oynadınız? Niye kandırdımz?" DSP'nin ara seçimlerde barajı bile aşamamasmın ciddi bir olay olduğunu vurgulayan özdemir, "Böyle bir parti ülkede d«mokrasi mücadelesi veremez" biçiminde konuştu. özdemir, Ecevit'i halkın, basının önünde açık oturuma cağırdı. Kurucu üye Kemal tlter ise, "Ecevil'in sola destek degil, köstek olduğunu" savundu. llter, "Ecevit'e göre tornadan adam bulamayu. Bize kara çalmasıillar, bu dava bizim, biz götürecegiz" dedi. Kurucu VeU Kasımoğlu da Bülent Ecevit'i "adam yiyeo makine" olarak niteledi. Çağn kiubı çıkanrken Ecevit'in kendilerinden para aldığını belinen Kasımoğlu, "Kendisiııi dürust olmaya çagınyorum, iftira atmamaya davet ediyorum" dedi. "Ecevit asla demokrat degüdir. Demokrasiyi blmiyor" diyen Kasımoğlu, konuşmasında şu göruşleri savundu: "Ecevit ne söylerse karşıhğını bulacaktır. DSP hareketini kendi Çlkartan İÇİn lmM«mn«ltt«Hır. Partiyi geiiştirmiyor, yasaklann kalkması için manevra olarak kuilanıyor. Bu adam hafızasını kaybetmiş. Türkiye'de aşın bir tek sol vardır. O da Ecevit'in kendisidir. ak kurucular Ankara'daki Batı Sineması 'nda tarttşmah olağanüstü kurucular kurulu toplannsını yaparken, sinemada da ' 'Davacı'' adlı fîbnin büyük boy afişleri yer ahyordu. Toplananın bitiminde Genel Başkan seçilen ve DSP'yi iki başh hale getiren Celal Kürkoğlu, yardımcılanm da yanına alarak afisin önünde poz. verdi. Fotoğrafta soldan sağa, genel başkan yardımcm Mehmet Kara, genel başkan Celal Kürkoğlu, genel başkan yardunctsı Nuri özdemir ve genel sayman Hasan Odabası göriilüyor. (Fotoğraf: CUMHURİYET) 1\UU UUVUU) ttUll UtllllCl, lu toplanttsuun y toplanttsuun yapüdığı DSP muhalefet grubu, ilkesd birlik istiyor. SHP'nin tabanı tavamnı düzehecektk, DSP büyük bir yalandır. SHP ile ilkesd birlik temasını sürdürmeliyiz. Bizi ihraç ettiler ama, kalbimizi ihraç edemeder." DSP'nin dünü, bugünü Toplantı ANKARA (Cumhuriyet Biirosn) 14 Kasım 1985 günü Demokratik Sol Parti'nin kuruluşuna sahne olan Batı Sineması salonu, 20 ay sonra, bu kez muhaliflerin alternatif bir yönetim seçimini yaşadı. Kapatüan CHP'nin Genel Başkam ve eski başbakanlardan Bülent Ecerit, 12 Eylül yönetimi sırasında bir parti kurmak Uzere kendisine başvuran eski partilüere, "bu yonetimde parti kunnayı içine suKUremedigi" gerekçesıyle olumlu yanıt vermiyordu. Ancak Ecevit, Halkçı Parti ve SODEP'in kuruluşlanndan sonra, eski Türklş Genel Başkanlanndan Halil lunç ve lstanbullu işadamı Murteza Çelikel'ı yanına alarak yeni bir parti kuraıa ginşimini başlatıyordu. Ecevit'e göre, "bu kez p»rti tabaadan kunümah, seçkinci aydınlar parti bunyesiııde agırlık lnnnm». raaİıydı". Bu anlayış içinde yürütulen partileşme çalışmalanna daha sonra Merkez Bankası eski başkanlanndan bmail Hakkı Aydınogln, CHP'nin Izmir eski 11 Başkaru Sedat Akman, Bcdri Demir ve Cabit Ülkü de katüdüar. Ancak bu ük kadronun politik yaşamı uzurv olmadı. Ecevit'in çevresinde yeniden olusan çekirdek kadroda bu kez Haluk Özdalga, Celal Kürkoğlu gibi isimler yer aldı. Parti bir kuruluş haarlıkları bürosu ile faaliyete geçti ve partinin üst yönetimine kadro yetiştirdi. DSP'nin kasım 1985 olarak planlanan kuruluş aşamasına gelinirken, partinin kurucular kunüundan, parti yönetimine kadar değişik bir yöntem izleyeceği anlaşıldı. Bir ara partinin 40 bin kadar kurucuyla kurulması düşünüldü, ancak daha sonra bu sayı "zemİD ve zaman güçlükleri nedeniyle" 612'ye indirildi. İlk kurucular kurulunda merkez karar yönetim kuruluna secüen üyelerin meslek ve kimlikleri de ilgi çekti. Parti yönetimine, nalbur, terzi, kasap, işçi kökenh' üyeler getirildi. Bir süre sonra, gerek yönetimde gerekse partinin ükelerinde gözle görülur değişimler üzerine muhalefet hareketi oluştu. Başıra Celal Kürkoğlu'nun çektiği muhalifler Ecevitler'e açıktan başkaldırclüar. Ara seçim döneminde doruk noktasına ulşan bu iktidarmuhalefet çekişmesi, seçim sonrasında açık kadrolaşmaya döndü. Çok sayıda kurucunun üyeliklerinin düştüğü yolunda genel merkez kaynaklı açıklamalar tepki topladı. Kürkoğlu ve arkadaşlan bu tasfiye hareketi karşısında topladıklannı ileri sürdükleri 233 imza ile kurucular kurulunu topladılar. Olağanüstü bu kuruculaj kurulunda yeni bir yönetim oluşturuldu. DSP böylece iki genel başkanh ve MKYK'li hale gelirken, siyasi gözlemciler sorunun ancak adli yollardan çözülebileceği görüşündeler. (Baştarafi 1. Sayfada) "Böyle bir çıgır acıldjgı takdirde her parti üt HgOi olarak birukım >efkisiz ve sorumsuz kişiler, yasadışı toplantüar düzenleme >oluna gidebilirier. Siyasal yaşamda kargaşa do|ar. 25 Mayıs 1987 gunu DSP GeBd Merkezt'ne verilen bir ihbarname Ue 14 hazinuıda olagaoıistu kurucular koruİB yapılması isteginde bnJDnalmııştBr. Bafruru aunır ahnmaz, yasal zorndnhık otan bcste bir gecerti imza saglamp saglanam»dıgı iacdenmJştir. Partjmizin 20 Nisan 1987 öocesiodeki kurucular kurulu toplam sayısı 603 iken, 20 nisandan sonra 378 olmuştar. Başvunı yızısının altında 133 imza vardır. Bamar araaada ku racahıklan diişürülmıiş 52 kişidea 13'ÜDÖn de imzası buluomaktadır. 16 korocu da imzasını geri çekmiştir. Soauç olarak başvunıdaki imza sayısı 102>e duşmektedir. 102 inuadan l l ' i noterük yolu>l» yapdmanus geçersiz tebligattır. tmza sayısı böylece 91'e duşmektedir. Toplanan imzalar, yasa geregi olan miktann çok altuda kalmaktadır. Bu durumda genel başkanın oiaganüstü kunıcular kurulu toplantısı istemiai yeıtee getirmesine yasal olanak bulunmadıgı Dgililere lebUğ edümişljr. Yasa ve tüzuk açıkça ihlal edilerek yapılan ve partimtt hiçMr jekSde baglamayan bu topUntının soramlulan hakkında gerekli yasal girişimlerde bolunulacaktır." GAİPLİK İLANI TC. ŞİŞLİ 1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞ! Sayı: 1986/580 Davacüar Ismail Turan ve bir kısım davacüar tarafından açüan gaiplik davasımn yapılan duruşması sırasında: Dava konusu Baruthane Cad. Kuyulubağ Sokak. No: 28 Feriköy/Şişli adresınde ikamrt ederken davacılarm murisi oian (halaları) Arife Turan'ın 1981 şubat ayından beri kayıp olduğundan bahisle bugüne kadar kendisinden bir haber ahnamadğığım, akli dengesinin yerinde bulunmadığuıı, kendisinin 80 yaşlannda bulunduğu, ölümü de muhakkak nazarı ile bakılabileceği düşünülerek Arife Turan'ı tanıyan ve bilenlerin işbu ilan tarihinden itibaren bir yıl icerisinde mahkemeraizin 1986/580 sayıb dosyasına müracaatlan M.K.nun 31 ve J2/2 maddelerı gereğince ilan olunur. SCRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear