23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER pandreu hükümeıine karşı bir tavır alma mıdır, yoksa böyle bir göruntü altında asıl amaç Fener Patrikhanesi'nin e\rrenselli|i konusunu gündeme mi getirmektir? 1950'li yıllarda da Atina'dan Kilise temsilcileri tstanbul'a gelmişler, Fener Patrikhanesi'nin evrenselliği konusu canlandırılmak istenmiş. Hatta Roma'daki Papalık gibi Fener Patrikhanesine"de İstanbul'da özerk bir bölge tahsisi uzerinde durulmuş. O zaman da Yakovas, bu girişimlerde başta rol alanlardan biri imiş. Ama bu girişimler Türkiye'de basında tepki yaratmış, devam ettirilememiş. O dönemin yetkilileri, herhalde bunlan biliyorlardır ve devlet arşivlerinde de gerekli bilgiler vardır. Fener Patrikhanesi'nin tarih boyunca çeşitli statüleri olmuştur. Bir zaman evrensel bir niteliği de olmuş olabilir. Ben bu konuda uzman değilim. Fakat kesin olarak bildiğim bir şey vardır: En az Lozan'dan beri Fener Patrikhanesi'nin evrenselliği kalmamıştır, sadece Türkiye'deki Rum Ortodoksların bir ruhani makamıdır. Zaten böyle olduğu için tstanbul'da kalabilmiştir. Bugün Fener Patrikhanesi, Türk yasalarına tabi bir Türk kuruluşudur. Patriğin Türk vatandaşı olması ve Türk hükümetince onaylanması da zorunludur. Bu durum ve zorunluluklarla evrenselliğin bağdaştırılamayacağı açıktır. Tüm Ortodoksların lideri durumunda bir Ortodoks Patrikhanesi oluşturulmak isteniyorsa bunun çaresi Türkiye sırurları dışında bir merkez oluşturmaktır. Böyle yapılır ve Fener Patrikhanesi'nin sonımluluk alanı da yine eskisi gibi Türkiye Devleti sınırları olmaya devam eder. Fener Patrikhanesi ile dışardan ilgilenilmesi Başbakan Özal'ın New York'ta Yakovas ile görüşmesinden sonra hızlanmıştır. 40 yıl sonra birdenbire yanmış Patrikhane binasının onarımına izin verilmiştir. Belki bu izin daha önce verilmeli idi. Fakat herhalde Amerikalılann veya Yakovas'ın girişimleri üzerine olmamalı idi. Bu büyük hata olmuştur. Hükümet, Yakovas'a TürkYunan, hatta TürkAmerikan ilişkiierini duzeltebilecek bir insan gözü ile baktığı izlenimini vermektedir. Yakovas da kendini böyle takdün etmektedir. Bu, içinde büyük hayal kırıkhkları saklayan çok tehlikeli bir değerlendirmedir. Yakovas veya Amerika'daki Yunan lobisine dahil bazı kimseler Türk işadamlarına ister Türkiye'de yaşayanlar, ister Amerika'da yerleşmiş olanlar olsun Amerika'da şohret ve iş bulmakta destek olabiürler, hatta hükümet ile ilişkiierini kolaylaştırabiürler. Fakat hiç şüphe etmemeli, asıl amaçları, böyle bir hizmet mukabilinde Türkiye zararına Yunanistan'a itibar, çıkar sağlamak olacaktır. Yakovas Türk hükümeti ve Türk işadamları nezdinde edineceği itibarı, Amerika'da Türkiye lehine kullanmayacaktır. Bu şimdiden görülüyor. Böyle bir itibar, Yakovas'a daha çok Amerikan makamlannı, Türkiye zaranna Yunanistan'ı daha güçlü şekilde desteklemeye iknada yardıma olacaktır. tŞTE YAKOVAŞ'IN î? Şimdi de Patrikhane ıııî Fener Patrikhanesi'nin tarîfrböyunca çeşitli statüleri olmuştur. Bir zaman evrensel bir niteliği de olmuş olabilir. Ben bu konuda uzman değilim. Fakat kesin olarak bildiğim bir şey vardır: En az Lozan'dan beri Fener Patrikhanesi'nin evrenselliği kalmamıştır, sadece Türkiye'deki Rum Ortodoksların bir ruhani makamıdır. Zaten böyle olduğu için İstanbul'da kalabilmiştir. Bugün Fener Patrikhanesi, Türk yasalarına tabi bir Türk kuruluşudur. HASAN ESAT IŞIK Eski Dışişleri ve M. Savunma Bakanı su olamayacağı da ileri sürülüyormuş. Bu nazik sorunlara şimdi de Fener Patrikhanesi sorununun eklenmekte olduğu gözlenmektedir. Sanki bir güç Türkiye'yi Lozan'dan Sevr'e çekmektedir. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti ile Sevr'i bir arada barındırmanın mümkün olamayacağı açıktır, Bunda kimsenin bir kuşkusu olmamabdır. Patrikhane konusunda ne gibi gelişmeler ile karşı karşıya bulunulmaktadır: Açıkça görülmektedir ki, bir yandan Fener Patrikhanesi yeniden tüm Ortodokslann lideri mevkiine getirilmek istenmektedir, bir yandan da New York Başpiskoposu Yakovas, şu veya bu yolla, mutlaka Fener Patrikhanesi uzerinde etkin bir kişi haline getirilmek ve mümkün olduğu takdirde de Patrikhane'nin resmen başı yapılmak istenmektedir. Yakovas, daha bugünden fiilen Rum Patrikhanesi'ni güden bir tutum içine girmiş bulunmaktadır demek yanlış olmayacaktır. Nitekim Fener Patrikhanesi'yle ilgili işlerin yürütülmesinde Yakovas devreye girdikten sonra ancak Fener Patriği Dimitrios kendisine yabancı ülkelerden yapılmış olan ziyaretleri iadeye karar vermiştir ve bu ziyaret iadelerini Yakovas'ın refakatinde yapmaktadır. Yakovas da öyle bir tavır içinde açıklamalar yapmaktadır ki aslında kim kimin refakatindedir pek belli değildir. Oysa Yakovas'ın Fener Patrikhanesi'yle herhangi bir ilişkisi kalmamıştır. Yunanlılar, Fener Patrikhane Epeyi bir süredir Türkiye'nin müttefikleriyle ilişkilerinde ciddi huzursuzluklar gözlenmektedir. Adeta bir geriye dönüş olayı yaşanmaktadır. Oysa Lozan'dan sonra Osmanlı Devleti'nin son döneminde TürkiyeBatı üişkilerini zehirlemiş olansorunların artık arkada kalmış olduğu düşünülüyordu. özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki "ittifak ortamı" içinde buna tam kanaat getirilmişti. Ama durum bugün bu değil. Kıbns üzerinde anlaşmazlıklar baş gösterdi, bunu Ege anlaşmazlıklan izledi, sonra da Ermeni soykırımı iddiaları yeniden gündeme getirildi. Ermeni sorunu ile ilgili acı verici gelişmeler gözler önündedir. Türkiye'nin kendine en yakın müttefık bildiği Amerika'da, Kongre komitelerinde Türkijje'yi soykırımı ile suçlayan kararlar alınabilmektedir, hatta topraklanmızın bir bölümünden "2500 yıllık Ermeni vatanı" diye söz edüebilmektedir. Bu yöndeki komite kararlannm Kongre tarafından benimsenmesi halinde Başkan Reagan'ın bunları veto edeceğinin Amerika Dışişleri Bakanı Shultz tarafından temin edilmiş olduğu söylenmisti. Fakat bu vetoya kesin gözü ile bakan Türk kamuoyu bunu da yeterli görmemişti, büyük çoğunluğu ile Kongre'den böyle bir karar çıkması halinde Başkan Reagan veto etse bile Cumhurbaşkanı Evren Amerika'ya gitmemeüdir diye düşünmüştü. Oysa 24 Mayıs 1987 tarihinde bir gazetemizde çıkan bir haberden öğreniyoruz ki veto "bilmece" halini almış; vetonun söz konu si'riin eyTensel bir boyut kazanmasını İstanbul'un bir gün Constantinople'a dönüşeceği hülyası içinde isteyebilir. Amerika'da da herhalde bazı çevreler, din dürtüsünün yanında dış politika iie ilgili nedenlerle de, nasıl Katolik Kilisesi vasıtasıyla Polonya halkı etkilenebiiiyorsa, Ortodoks Kilisesi aracılığı ile de Ortodoks âlemini etkilemek kabil olur diye düşünüp Fener Patrikhanesi'nin kendilerinin denetiminde evrensel bir etkinliği ojmasında yarar görebilirler. Fenfer Patrikhanesi, Türkiye'de bulunmasaydı evrensel boyutta bir kurum olup olmadığı ile ilgilenmemize bir neden olmazdı. Ama durum bu değildir. Fener Patrikhanesi'ne dünya boyutunda bir işlev verilmesi, yalmz baa hayali geniş Yunanlılann cüretini arttırmakla kalmayacaktır, Fener Patrikhanesi sorununu yeniden büyük devletlerarası çekişmelerin malzemesi haline de getirecektir. Açıkça görülmektedir ki Fener Patrikhanesi'nin evrenselleştirilmesi, Türkiye'nin dış ilişkileri uzerinde de, özellikle komşuları ile ve başta Amerika olmak üzere, müttefikleri ile ilişkilerinde çok olumsuz etkileri olacaktır. Yunanistan'da hükümet ile kilise arasında, kilise arazisinin kamulaştırılması girişimî üzerine çıkan anlaşmazlıktan sonra, Fener Patrikhanesi'nin evrensel boyutta yetkilere sahip olduğu yeniden iddia edilmeye başlanmıştır. Bu iki olay arasında nasıl bir bağ kurulabilmiştir, anlamak kolay değildir. Yunan Ortodoks Kilisesi'nin Fener Patrikhanesi'ne bağlanma eğilimi gerçekten Pa GERÇEK YÜZÜ Son zamanlarda gazetelerimizde Yakovas'ın Turk vatandaşlığına yeniden ahnmasının söz konusu olduğu da yazıldı. Yakovas kimdir, ne yapmak istemektedir, iyice araştınlmalıdır. Bizi bazı dış ilişki sıkınülanndan kurtarabileceği umularak kendisine yeniden Türk vatandaşhğı verilirse, bu bizi yarın büyük sıkıntılara sokar ve Yunanistan'la, Amerika ile ilişkilerimiz düzelmez, tersine daha da nazikleşir. Athenegoras ile bu deney yapılmış ve sonuçlan gorülmüştür. Zaten Yakovas'ın bizzat kendisi Türkiye hakkındaki düşüncelerini saklamış değildir. "Greek Forum International" dergisinin 1979 Eylül sayısında, Yakovas ile >apümış bir söyleşi yayımlanmıştır. Yakovas'ın buradaki sözleri çok ibret vericidir. "Sizce megalo idea mı, yoksa modern gerçekçi politika mı önde gelir" soru sunu şöyle yanıtlıyor. Yakovas. "Savaş sonrasımn gerçekçi politikacılarına irıanmıyorum. Bir gün gerçekleşeceğine inandığım hayallerim olmasa yaşayamam. Bir Hırîstiyan olarak Allah'a ve 12 adanın, 500 yıl yabancı işgalinden sonra Yunanistan'a dönuşünde Allah'ın yardımına inanıyorum. Sizin Bizans hayali dediğiniz şeyden neden vazgeçeyim? Turklerden hoşlanmıyorum. Onlar da benden hoşlanmıyorlar. Beni "istenmeyen adam" ilan ederek kâğıt'.anma "Bay Başr)iskopos Constantinople'adan defolun" diye yazdılar. İstanbulun ve Küçük Asya'nm Türklere ait olduğunu sanmıyorum. Küçük Asya'da nehirler gibi Yunan kanı akıtılmıştır. Yüzyıllardır Yunanlılar orada şehit edilmiştir. Ne Brandt'ın ne Kissinger'm ne de başkasının gerçekçilik poütikasına inanıyorum. Allah'ın gerçekçilik politikasına inanıyorum. Bir zamanlar Yunanistan'a ait olan yerlerin tekrar Yunanistan'a döneceğine Allah'a inandığım gibi kaniyim. Nefes aldığım sürece "Tanrı Amerikayı korusun, Tann Yunanistan'ı korusun, Tann Bizans hayalini korusun diye haykırmaktan geri kalmayacağım!' Yakovas, 1979'da böyle söylemiş, bugün de Fener Patrikhanesi, Yakovas Türk hükümeti nezdinde itibar sahibi olduktan sonra, evrensel boyutta bir kuruluş olduğunu bir bildiri içinde açıklamakta bir sakınca görmüyor. Atina'dan gelen kilise heyeti ile yapılan görüşmelerden sonra basına verilen açıklamada şöyie deniyor: "lstanbul'daki Rum Patrikhanesi'nin Ortodoksluk âleminde liderlik pozisyonu vardır, bir Ortodoks Kilisesi'ne bağımsızhk (otosefal) statüsü verme ve icabında geri alma hakkına sahiptirî' Böyle gelişmeleri gormezlikten gelmek olmaz. Fener Patrikhanesi'ni bir Türk kuruluşu olarak benimseyelim, fakat dış etkilerin tamamen dışında tutmak için de tam bir kararlılık ve uyanıkhk içinde olalım. Yapmamız gereken buriıır. PENCERE 10 HAZİRAN 1987 Küçük yerel seçimlerden sonra gazetelere bakıyorum. Çarpıcı başltklar atmışlar: Günaydın: "Sol silindi, sağın rakibi sağ oldu." Sabah: "SHP diye birparti kajmadı." Tercüman: SHP'de erozyon." Güneş: "En zarariı SHP' Öteki gazeteler olayı bu kadar abartarak başlıklara çıkarmamışlar; ama, yorumlar aşağı yukan birbirine benziyor; solun gerilediğini vurguluyor; iki sosyal demokrat partinin (bırakınız ANAP'ı) DYP kadar bile oy toplayamadığı belirtiliyor. Gerçek bu mudur? Söl, Türkiye'de siyaset sahnesinden silinip gidecek mi? * Önce solun silindiği bir ülkede politikanın hangi temele oturacağını düşünmekte yarar var. Türkiye'de gündemdeki sorun demokrasidir. Avrupa Konseyi ve AT'de oluşan demokrasi hukuku, ülkemizde geçerli olacak mıdır? Eğer gerçekten sağın altematifi sağ olacaksa, Türkiye'de demokrasi daha uzun süre hayaldir. Bu demektir ki, bizim halkımız demokrasi istemiyor. Olur mu böyle şey?.. Çünkü güncel dünyamızda çoğu halklar, demokrasiyi oluşturan ve benimseten gelişmişlik aşamasının dışında yaşamaktadır. Demokrasi, kaba tanımıyla "halkın halk tarafından idaresT' diye sınırtanamaz. Eski Yunan'da halk yönetimi vardı; ama yalnız "yurtîaş" niteliğindeki insanlar yonetime katılıriar, devlet işlerine bakariar, siyaset yaparlardı; üretimi köleler üstlenirlerdi. Bir toplumda kölelik düzeni varsa, demokrasi de var olabilir mi? Çağımızda yalnız "genel seçim", demokrasi demek değildir. "Avrupa insan Hakları Sözleşmesi ve Toplumsal Antiaşmast "yla oluşan demokrasi hukuku benimsenmeden Türkiye'de de' mokrasiden söz açmak aldatmacadır. Bugün ülkemizde iki sağ parti, birbirinin seçeneği durumunda ise sevineceğimize yerinelim. Çünkü iki sağ partinin de siyasal programında çağdaş demokrasi hukuku dışlanmıştır. Çağdaş demokrasiyi 18'inci yüzyıldan bu yana oluşturan ve kurumsallaştıran siyasal güç, soldur. Burjuva devrimleriyle ilk sürgünlerini verdi siyasal demokrasi; ama o dönemde burjuva parlamentonun sol kanadını oluşturuyordu. Feodal güçlerzamanla eridiler, aristokrasi siyaset sahnesinden silindi; burjuva partileri parlamentonun sağına doğru kaydı; sol kesimdeki sandalyeler emekçi smıflannın temsilcileriyle dolduruldu; sosyal demokrasiye yöneliş böylece başladı. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çağdaş demokrasiyi sol kuracaktır, ama sol, siyaset sahnesinden siliniyorsa, "tersine tarih" mi yaşanacaktır? Bu soruyu particilik, hizipçilik, çıkarcılık çerçevesi dışında düşünmek, demokrat olmakla eşanlamlı değil midir? Hak verilmez, alınır. * Demokrasi hukuku da verilmez, alınır. Çok güçlü bir sol örgüt yaratılmadan, emekçi halka dayanmadan, yerel önderler uzman kadrolar bütünleşmeden, demokratik haklar nasıl alınacak? Seçim sandığına ağırlık koyamayan bir sol parti (ister sosyalist, ister komünist, ister sosyal demokrat) yasal koşullar içinde demokrasiyi nasıl kuracak? Politikacı çok laf üretebılir; kimısi de tek başına sol hareketin başına geçerek Zaloğlu Rüstem gibi iktidara oturmak hayallni kurabilir. Bu tür zıpırtıkların kıymeti harbıyesi sıfırdır. Solun çeşitli kanatlarındaki çoluk çocuk, yetişkin, yaşlı, deneyimli, kahraman, korkak, onurtu, gururlu, bumundan kıl aldırmaz politikacılar birbirleriyle itişmeyi ve didişmeyi bir marifet sanabilirler. Oysa solun yeniigisi hepsinin yenilgisidir ve Türkiye'nin çağın gerisine biraz daha itilmesidir. Sorun siyaset değil, uygarlık sorunudur. Halk tabanında yüzde otuz sol temel bulunan bir ülkede, demokrasi umutlarını suya duşürmekte birbiriyle yarış eden, birleşmemekte direnen yüksek politikacılar, ilerde, gerçek değerleri ya da değersizlikieriyle anılacaklardır. Solun Tarihsel Görevi ve Bugünkü Durumu... Olur. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN Milli Kütüphume'nin işlevi işlevini tam ve eksiksiz yerine getirmesi, araştırma kütüphanesinden herkesin yararlanmasıru imkânsız kılar. Milli Kutuphane'nin amacı, ulusal ve uluslararası bilgi birikiminin merkezi olmak, kütupkaneler arasında koordinasyonu sağlamak, bibliyografya yayımlamak, ülkemizde çıkan bütün yayınlann yanı sıra yurtdışında yayımlanan ulkemizle ilgili yayınlann olabildiğince hepsini toplamak, düzenlemek, en elverişü yararlandırma ortamım yaratacak araç ve yöntemleri kullanarak araştırmacüarına ulaştırmaktır. Sınırlı personeli, çok geniş okur kitlesi, sekiz yüz binin üstünde bir dermesiyle hizmet veren bir Müli Kutuphane'nin, her kesimden okura hizmet vermesi düşünülemez. Her kesim okur derken, ilkokullar dahil, bütün ortadereceli okullarda okuyan öğrencilerimiz, çiftçimiz, ifçimizle bütün halkımızm Milli Kütüphanelerden yararlanmak isteyecekleri akla gelebilir. Bu kadar geniş okuyucu kitlesine sağlıklı hizmet götürmek, verimli bir şekilde yaraıianmalanm sağlamak mümkün değildir. Yurtiçi, hatta yurtdışmdan gelen araştırmacılara hizmet veren Milli Kutuphane'nin bu kadar geniş halk kitlesine hizmet vermeye çalışması halinde, araştırma kütüphanesi olma işlevini yitirerek, kitap deposu haline gelebileceği düşünülmetidir.*^ HASAN ÖNDER W ED. FAK. Kuıüphanecilik Bölümü Gazetenizin 1 Haziran 19STde 'Okurlardan' köşesinde yayımlanan, "Kütüphanelere kimler girebilir?" başlıkh yaztyı okudum. Osman Ankara Vali Yardımcısı Yahya Gür imzalı bir yazıyla Türk Dil Aroymakhn Milli Kütüphane Demeği'nin kurulması önlendi. Bu yazıda şöyie deniliyor: "Anahakkındaki yazısı çok yerinde, yasamızın 134. maddesine istinaden 2876 sayılı kanunla kütiıphanenin dar bir kesime AKDTfK oluşturulmuş ve bu kanunun 4, 6, 35 ve 37. maddeleri • Ue Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanrtmak ve yaygınlaş hizmet vermesi e&tâzlik gibi tırmak görevi Türk Dil Kurumu'na verilmiştir. 2876 sayılı kanunla görülmektedir. Fakat, bir araştırma kütüphanesinin Dil Kurumu'na verilen bir yetkinin bir demekle sürdürulmesı söz konusu olamayacağmdan ve anayasamız başkalarına böyle bir yetki kaynağı olabitec&k hüküm taşımadığından demeğiniz 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nun 5. maddesınde yer alan kurulması yasak demeklerden olduğundan aynı kanunun 10. maddesinin 3. fıkrasma istinaden faaliyetiniz 4.6. tarihli onayımızla durdurulmuştur?' AVRUPANIN Şimdiden belli oluyor, SHP iktidarında ya da akh başında herhangi bir partınin işbaşına gelmesiyle birlikte, anayasanın 134. maddesinin ve Dernekler Yasası'nın 'yasak dernekler'le ilgili maddekerinin ilk anda 'ıptal' edilmesinin gerekii olduğu... Ne demek, 'kurulması yasak dernek?' Aydınlar Ocağı 'yüksek' politikayapar, SİSAV politikayla ıç içedir, işadamlarının kurduklan dernekler devleti yönlendirir, işadamları devletlerarası görüşmeci kesilir; öte yanda dil derneği kurarak devlet dairesı halindeki AKDTYK'nin yapamadığı, yapmadığı, yapmak istemediği devrimci, bilimsel atılımları gerçeklestirmek isteyen bir derneğin kurulması sudan nedenlerle önlenir. Bu mudur, demokrasiye geçiş süreci'nin asılması? Bu mudur, duşünce, bilim, sanat, kültür özgürlüğü? Bu konuda pek çok yazımı okudunuz. Aynı şeyleri yinelemek istemiyorum. AKDTYK ölü doğmuş bir kuruluştur, bir devlet dairesidir Başkanı, üyeleri atamayla gelir. Ne bilimle ne demokratik ilkelerle ne de Atatürk'le bir ilgisi vardır! 'Tercüman' gibi tutucu bir gazetenin Kabaklı, Göze, llıcak ve onlara benzer, Atatürk kültür devrimine karşıt kişilerin büyük çabalârı ve 12 Eylül yönetimini etkilemeleri sonucu ortaya çıkmış, ne olduğu belirsiz, yararsız, işlevsiz bir kuruluştur. Kaç yıldır ortaya ne koydu? Hangi bilimsel çalışmaları yaptı? Türk Dili' dergisini bile düzenli yayımlamak becerisinden yoksun bu dergiye yeterli yazı bulamayan, hep belırlı kişilerin yetersiz, niteliksiz yazılarıyla yetinen bir kuruluştur AKDTYK'ye bağlı 'Türk Dil Kurumu' adlı devlet dairesi!.. Atatürk'ün kurucusu olduğu, kalıtım yazısıyla hem de ölümünden bir ay kadar önce el yazısıyla yazıp noterliğe bıraktığı bir belgeyle varını yoğunu Türk Dil ve Tarih Kurumlarına bırakan Atatürk'ün koruması attındaki Türk Dil Kurumu, beş aKı yüz üyesi olan bir dernekti. Yöneticilerini iki üç yılda bir seçerdi. Başkanlığına değerli bilim ve yazın adamları getirilirdi: Prof. Macit Gökberk, Agâh Şırrı Levend, Prof. Seha Meray, Prof. Şerafettin Turan gibi... Birer gerçek aydın, gerçek birer Atatürkçü idi bu başkanlar... Genel yazmanlığı da Aksoy. Külebi gibi saygın kişiler üstlenirdi. Dil kurultaylannda bilimsel konular coşkuyia görüşülür, tartışıtırdı. Hiçbir şey kapalı kapılar ardında kalmazdı. TDK'nin eylemleri, yapıtları kamuoyunun denetimine açıktı. 50 yıl sürdü bu çalışmalar; sonra 1983'te Havacı General Şahinkaya'nın önerisiyle ve daha önce 1982 Anayasası'na konan 134. maddeye dayanılarak bağımsız Dil ve Tarih Kurumları kapatıldı. TDK'nin beş yüzden çok üyesi, 35 kişilik yönetim kurulu bir anda 'yok' sayıldı. Bunca aydın kişiye "ne dersiniz bu işe?" diye soran olmadı! Atanmış üyelerin oluşturduğu bir Danışma Kurulu 134. maddeyi anayasaya koymuştu. General Şahinkaya da AKDTYK'nin kurulmasını önermişti ya, yeterliydi bul Atatürkçü Türk Dil Kurumu'nun üyeleri yeni bir dil derneği kurmak istediler. Bu konuda sayısız mektup aldım. Ankara'daki arkadaşlar uzun çalışmalardan sonra 'Dil Derneği'ni oluşturdular. Ama daha ilk adımda Ankara valiliği bu güzel girişimi önlemiştir. Ne var ki bu tür önleme girişimleri yararsızdır, sonuçsuzdur. Bu Dil Derneği, Atatürk'ün kurduğu TDK'nin yeniden oluşturulmasında etkili bir rol oynayacak bir dernek olacaktı. Nasıl olsa Atatürk'ün dernekleri kapatıldıkları karanlıktan kurtulacaklardır. Anayasanın pek çok maddesi gibi 134. maddesi de kaldırılacak, böylelikle devlet dairesi AKDTYK de tarihe karışacaktır. Yeni kurulan Türk Dil Demeği'nin Başkanı Prof. Cevat Geray'ın dediği gibi; Valiliğin gönderdiği gerekçe 'çok komik'tir, buna 'çocuklar bile güler'.. Sayın Geray'ın şu sözlerine ben de yürekten katılıyorum: "Eski Türk Dil Kurumu üyelerinin bir araya gelip dernek kurmalan kadar doğal bir şey olamaz. AKDTYK resmi bir devlet dairesidir. Devlet dil dairesidir. Bu kurumun dilimizi zenginleştirmesi, geliştirmesi, sadeleştirmesi söz konusu değildir. Kaldı ki, bu iş kimsenin tekelinde de değildir." Türkçe, Karanlıktan Kurtanlacak... elegan turizm sunar SAYILI OTEL İŞLETMECİLİĞİ Her odası sıcak, soğuk duşlu özel WC ve balkonlu. Çocuklarınız için kreş özel çocuk havuzu ve oyun sahaları. Ayrıca özel hocalar eşlığinde 7 tenıs kortu, voleybol, ping pong. hertürlü su sporu, diskotek, 1000 kişilik özel restaurant ile 150 kişilik alakart restaurantı, Türk kahvesi, yüzme havuzu, 1 km'lik özel plajı, barları, anfi tiyatro, kuaför ve dükkanları ile arzuladığınız tatili yapabileceğiniz tatil beldesidir. TEH SANAT GALERÎSJ 630 Haziran 1987 PEYZAJ PalmiyeVîll^e YÖNETİMINDE Hakkı Anlı.Turgut Atolay Fıgen Aydıntoşbaş Sabrı Berkel.Ohat Burak A!ı Avnı Çelebı Şukriye Dıkmen.Komet Avni Memedoğlu Soım özeren.ibrahım Sofı Selım Turar>Önner Uluc Adnan Vorınca Bodıl Andenen Ors Corla Rosch VVinkler 'VudıoVısuol tonıtım 17.Xdodır. PazartesıCmnortes 11 001900 Kuyuluboston Soic 44'2 Nışantaşı Tel 147 08 99 • 147 97 56 ve KEMER 7 GECE TAM PANSİYON 235.000.TL. 1727 yaşlarında bayanlar, Ingiltere'de çocuğa bak, karşılığında Ingilizce öğren. 158 53 42 ZAYt İSTER BİZIMLE, İSTER ACENTANIZLA TEMAS KURUN GENEL SATIŞ ACENTASI elegan turizm . Valikonağı Cad. Basaranlar Apt. 111/6 A Nişantası 20.3.1987 tarih, 16337 sayüı serbest ihracat bcyannamesine ait teminat alındı makbuzu kaybolduğundan hUkümsüzdur. Telex : 27163 uaktr. Tel. : 147 93 67 148 93 00 146 93 84 MEPA MERKEZİ PAZARLAMA A.Ş. ÖDEME KOLAYLIĞI İLE BAŞLAYAN ELEGAN BERABERLİĞİ ve 6 AY'A KADAR TAKSİTLE KIBRIS GEZİLERİ DOME BODRUM GÖLKÖY GÜNIŞSĞ! MOTEL PEŞİN: 125.500.(T.P.) TAKSİTLE: 34.700. Peşin x 3 ay Özel plajı. diskoteği. Restauranfı devamlı sıcak suyu olan banyolu odaları ve ozel olobus servisımız Ue elegan turizm özenı. İSTANBUL İKİNCİ tFLAS MEMURLUĞU'NDAN EK SIRA CETVELİNİN İLANI Dosya No: 1984/20 Muflis Mıgırdıç Samurkaş masasına sıra cetvelinin ilanından sonra alacak kaydı >apurılmış bulunan kayıtlı alacaklılar hakkında düzenlenen ek sıra cetveli tanzim edilerek daireye bırakılmıştır.Bu alacakhlardan 222. 223. 224, 229, 230 sıralarda kayıtlı alacakhların lamamı reddedilmiş, diğer alacaklılar 217, 218,219, 220, 221, 225, 226, 227, 228'in alacaklannın tamamının kabul edildiğı hususu ilanen tebliğ olunur. 4.6.1987 Basjn: 6019 CELEBNTY 55 500 SALMMS S3000 « 3>y PM.MIIEACH «AREMOHTE J3 5OO50 300 DENİZKIZI 4.900 ANDOUE 33100 1 X N PEŞtNAT TAKSİT PEŞİMAT TAKSİT PE5İNAT TAKSİT PEŞtNAT TAKSİT 57 500. 57SOC » a>r 55 500 x 3*y İ3BK44 400 S33O0 x 3 ^ $0300 x 3>r 4*900 42*00 40 300 x 3ay 33100 x 3», 26 500 elegan Turizm Valikonağı Cad. Başaranlar Apt 111/6 A Nişnntaşı 4600046000 42100 3*900. z o Uİ > « » 44 400 « *»» 42200 x **l 42900 x 4ty 40300 i 4«y 3 ) 9 0 0 . x i*, K5O0 x Ui 37 000 3SJ0O, 35700 33.60033 2003 3 2 0 0 x Say 3 o İ 3.300 22100 22.100 x M * 11900 147 93 67 148 93 00 146 93 84 3*300 « 5»» 37.000 i J«r 3 5 ^ 0 , ^ 329003170030200 3S.7DO x S*r 33*00 x ii 30*0*X900 2* »00 2*500 3Z.M0 s *ay 31 700 M Ui s B*y 26H0. a *•) »500 > «tf 16M0 x 6*1 CUMHURİYET ÜNİVERSİTESÎ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi'nc 2547 Sayüı Yasanın ilgili maddeleri geregince Doçent, Yrd. Doçent ve Araştırma Görevlisi alınacaktır. tsteklilerin 1 Temmuz 1987 tarihi mesai biümine kadar Doçentlerin Rektörlüğe, diğerlerinin ilgili Fakttlte Dekanlıklanna müracaat etmeleri gerekmektedir. Yabancı Dil Sınavı 2 Temmuz 1987, Bilim Smavı 3 Temmuz 1987 tarihindedir. Bölümü AnabUim Dmb Doçtnt Yrd.Doç. Ar».G«r. Maden Muh. Cevher Hazırlama l 2 1 2 Maden tşletmesi Makina Müh. Konstrüksiyon ve Imalat (Tam Statü) 2 Makina Teorisi ve Dinamiği 1 (;; ;;> Mekanik 1 " 1 Termodinamik (" ") Enerji 1 (" ") Basın: 21782 26 HAZİRAN'A KADAR DEVAM EDECEK KAMPANYAMIZDAN YARARLANIN (Yukandaki fiyatlara uçakla gidişdönüs, yanrn pansiyon 1 hafta konaklama, transierter dahikJir.) Turizm \J Ti elegan C/ Cad. Basaranlar Apt. Nisantaşı Tel: 147 93 67 148 93 00 . 146 93 84
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear