22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/10 HABERLERİN DEVAMI 26 TEMMUZ 1986 UĞUR MUMCU GOZLEM Demirel'le Özal (Baştarafı 1. Sayfada) mekte, ilim Yayma Cemiyeti'nin eski Başkanı Yusuf Türel ve Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Süleyman Yalçın'la görüşmüş. Sağda faşizanlığa kadar varan bir yelpazede "muhafazakir" çizgiyi izleyen ve "Türk Islam sentezi"n\n savunuculuğunu yapan bu iki kuruluş, gerek 12 Eylül'e gerekse özal ve ANAP'a tam destek sağlamışlardı. Bu tutumlarından dolayı Demirel ve yakın çevresi her iki derneğe de hâlâ kızgın ve buruktur. Bazı özel sohbetlerde, Aydınlar Ocağı ile İlim Yayma Cemiyeti'ni "faşlzan olmak"\a, "milltarizm İle demokrasi" arasındaki ayrımı bilmemekle suçladıkları kulağımıza çalınmıştır. Şimdi haberierden öğrendiğimize göre düğün yemeğinde bir araya gelinmiş ve "sağdaki dağınıklık" konuşulmuş. ilim Yayma Cemiyeti'nin eski Başkanı Yusuf Türel, Demirel ile özal arasında uzlaştırıcı bir rol oynamaya çalışıyormuş. Demirei'e, "devletin bekası için Özal'la işbirliği yapması gerektiği" telkin ediliyormuş. Aydınlar Ocağı Başkanı Süleyman Yalçın, Demirei'e sormuş: "12 Eylül öncesi anarşi iyi miydi? Kurtarılmış bölgeler devam mı etseydi?" Demirel ise bu sorunun üstüne fazla gitmeyip şu yanıtla yetinmiş: "Kırk satır mı, kırk katır mı, diye sorarak bir yere varamayız." Yalçın'la Türel, Demirei'e "şahsım İçln blrşey Istiyorsam namerdim" sözünü anımsatarak, "aynı flklrde olanlann bir çatı altında toplanmaları gerektiği"ni belirtmişler. Demirelın karşıııgı şu olmuş: "Eşltsizlik ve adaletsizlik üzerine bir anlaşma sağlanamaz." Demirel'in bu cümlesinden çıkarılacak scnuç herhalde şu olabilir: "Önce yasaklar kalksın, sonra düşünürüzl" Bu yasakların en başındaki de Demirei'e göre kuşkusuz Anayasa'nın geçici dördüncü maddesinde yer alan "siyaset yasağı"d\r. Bize öyle geliyor ki bu yasak kalkmadan Demirel1 le Özal arasında herhangi bir "uzlaşma"nm gündeme gelmesi olanaksızdır. Bu "yasak" ne zaman kalkar? Bu sorunun karşılığı o denli karmaşık değildir: Sayın özal'da ne zaman "Demirel korkusu" son bulursa o zaman; daha açık deyişle, eğer özal, 1988 seçimlerinde ANAP bayrağını sağın kalesine tartışmasız biçimde dikebilirse, konuyu gündemin birinci maddesi yapabilir; işte o zaman sayın Demirei'e cumhurbaşkanlığını bile önerebilir... Şimdilik görünen odur ki daha iki üç yıl Demirel ile Özal arasında mücadele sürecektir; çünkü sayın Özal, "1988'den önce buna elsürmem" diyor. Onun içindir ki, sağın ağırlıklı kesiminde bölünmüşlük, varlığını duyurmaya devam edecektir. 196O'lı yıllarda da durum pek farklı değildi. Bu kez oyuncular ve roller değişik olabilir, ama seyredilen film gene aynı film gibi... (Baştarafı 1. Sayfada) Kararda deniyor ki: Özdağlar'ın.. Mengenecioğlu'ndan 25 milyon llra haksız menfaat sağladığı sablt olmuştur. Ancak paranın hangi nedenle alındığı... Konulannda yeterit delil elde edilmemiştir... Sonra? Sonrasında da şu yazılı: Keza paranın hangl İş karşılığı alındığı saptanamadığından.. Görülüyor ki, Yüce Divan, "sağlanan menfaatin haklı bir dayanağı" bulunmamasını mahkumiyet gerekçesi olarak benimsemiştir. Gelelim "Jaguar o/ay/"na... Bir galeri sahibi, 52 milyonluk "Jaguar" marka arabayı başbakanın kızı ve damadına niçin hediye etsin? Galeri sahibi Zekl Küçükberber'in bu arabayı "babasının hayrı içln" vermediği, Jaguar istasyonunun Anakent Belediyesi'nce, Jaguar arabanın Ekren çiftine verildiğinin basına yansımasından hemen sonra yıkılmasından da anlaşılmaktadır. Bu noktada, Jaguar marka araba ile Küçükberber'in sahibi olduğu Jaguar bakım istasyonunun yıkımı arasında bir ilişki olup olmadığı konusu gündeme gelmektedir. Böyie bir ilişki yoksa; niçin Jaguar olayı basına yansır yansımaz Dalan'ın ekipleri Küçükberber'in işlettiği bakım istasyonunu yıkmışlardır? önceki gün de yazdım; Dalan'ın başkanı bulunduğu Istanbul Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Müdürü, 25 Aralık 1985'te "Sarıyer Tarabya 73 Pafta, 440 Ada 1 Parsel"öek\ belediye arsası üzerine Jaguar istasyonu yapıldığım ihbar etmiş ve 'laaliyetlerin durdurulması" isteminde bulunmuştu. Bu uyarı ve ihbara karşın Anakent Belediyesi'nce hiçbir önlem alınmamıştır. Alınmadığı gibi Jaguar istasyonuna her türlü belediye hizmeti de götürülmüş ve Sarıyer Belediye Başkanlığı'nca istasyona ruhsat da verilmiştir. Anakent Belediye Başkanı Dalan, basına yaptığı açıklamada, yıkım emrini 12 mayıs günü verdiğini; ancak bu emrin Sarıyer Kaymakamlığı'ndakaybolduğunuileri sürmüştü. Gerçi belediyenin 12 Mayıs 1986 tarihli bir yazısı vardır. Ancak belediye başkanı yerine Genel Sekreter Atanur Oğuz imzalı bu yazı, "Jaguar istasyonu" ile ilgili değildir. Bu yazı, '73 pafta 442 ada 11 ve 12 parsel" üzer\ndek\ işgallerin kaldırılması emrini içermektedir. Anakent Belediye Başkanlığı, daha önce de parsel sayıları verilen bu arsalar üzerinde "Oflu lsmail""\n eşi Kısmet Hacısüleymanoğlu'nun aldığı tapu tahsis belgesinin iptalini istemiştir. Kısmet Hacısüleymanoğlu, Dundar Kılıç'ın kızkardeşidir. Aynı 442 ada 12 parseldeki atölyenin bulunduğu yer de tapu tahsis belgesi ile Dündar Kılıç'ın kızı Uğur özbizerdik üzerine kayıtlıdır. Anakent Belediyesi 15 Nisan 1986 günü "75 pafta, 440 ada, 1 parsel" ile ilgili olarak, belediyenin herhangi bir "tapu tahsis belgesi Iptall" ve buna bağlı olarak "Işgalln kaldırılması" istemi yoktur. Sarıyer Kaymakamlığı, "Jaguar olayı" basına yansıdıktan sonra 15.7.86 günü Anakent Belediye Başkanlığı'na gönderdiği yazıda, adı geçen parseller üzerinde harhangi bir tesis olmadığını, bu yüzden "işgal de söz konusu olmayınca tahliye ve tesllm de mümkün olmaz" yanıtını veriyor. işte karışıklık da bu noktadan çıkıyor. Belediye Jaguar istasyonunun bulunduğu yerin tapu tahsis belgesinin iptalini istemiş değil.. Tapu tahsis belgesinin iptali istenen yerler de aynı şahıslarm.. Ancak bu parsellerin üzerinde herhangi bir tesis yok! Durum, 15 temmuz günü, Sarıyer Kaymakamlığı tarafından Anakent Belediyesi'ne bildiriliyor. Anakent Belediyesi de aynı gün 1657 sayılı yazı ile Jaguar istasyonunun bulunduğu "73 pafta, 440 ada, 1 parsel" için verilmiş tapu tahsis belgesinin iptalini istiyor. Jaguar olayı patlak vermese bu yıkım kararı alınacak mıydı? Bu soruyu sormamız gerekiyor. Şimdi birlikte düşünelim; Soru 1: Dalan'ın başında bulunduğu İstanbul Kültür Vakfı Genel Müdürü, Jaguar istasyonunun bulunduğu yerde inşaat yapılmakta olduğunu Anakent Belediyesi'ne 25 Aralık 1985 günü bir yazı ile bildiriyor. Bu açık ihbara karşın belediye niçin herhangi bir önlem almıyor? Soru 2: Anakent Mesken ve Gecekondu Müdürlüğü'nün "Oflular" diye bilinen aileye verilen tapu tahsis belgelerinde bir karışıklık olduğunu ve bu aileye verilen belgelerin hepsinin istasyonun yapıldığı parsel ile ilgili olduğu yolundaki 6 Haziran 1986 günlü yazısı niçin Anakent Belediye Başkanı Dalan tarafından işleme konmuyor? Soru 3: Dalan, niçin bu yerin yıkılması için Jaguar olayının basına yansımasını bekliyor? Belgelerinden anlaşılıyor ki, Jaguar istasyonunun yıkımı, bu ihbarlara, uyarılara ve resmi yazışrnalara karşın Anakent Belediyesi'nce geciktirilmiştir. Jaguar araba, başbakanın kızı ve damadına niçin verilmiştir? Hediye edildiği ileri sürülen arabanın veriliş nedenini bu olaylar zinciri içinde düşünmek gerekir. Ceza yargılaması hukukunda "yenl vakıa ve deliller" ortaya çıkarsa kapatılan soruşturma yeniden acılabilir. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı şu belgeleri, Jaguar olayı ile ilgili "yenl vakıa ve delil" sayacak mıdır? Evet, bekliyoruz... Başbakan Turgut özal, dün Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Fatih Camii'ne giderek cuma namazı kıldı. özal, Fatih Camil'nde namaz kılarken fotoğraf çekllmesine izin vermedi. Camiye girmeyi başararak özal'ın fotoğraftnı çeken a.a. muhabirinin maklnesi, koruma müdürü tarafından alımp, içindekifilm çıkarıldıktan sonra iade edildt. (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ) CÜMEYT ARCAYÜREK URLA'DAN YAZIYOR (Bıiftarafı I. Sayfada) de odasından indi, telefonla aranıyordu, koştu gitti. Efes'te kalan "çok yakını" ile görüştü. "Işler nasıl gidiyor" dedim Erdal tnönü ye. "İyi" dedi, "iyi." Daha iyisi can sağlığı, der gibi baktı yüzüme. Dinçti, uzun boyu, parlak gözlükleriyle hemen olomobiie bindi. Otelin köşesinde üç kişi durdu, Erdal tnönü 'yü alkışladı. O da, sağ elinin parmaklarını avuca doğru adeta "gelgel" der gibi kıvırarak selamladı üç kişiyi. Sonra gazetelere daldı. Bir gece öncesi Karşıyaka 'da ya parlililerin, ya da gerçek sempatizanların sevgi gösterilerini izlemiş, hele DSP'den atüan çiçeklerle mutlu olmuş, hele hele DSP'den SHP'ye kaydını yaptıranları işitince herhalde daha bir kamçılanmıştı. Ama dün sabah Erdal tnönü, Kuraburun, Urla ve Çeşme seferine çıkarken hangi duygularm etkisindeydi, ne yüzünden, ne de davranışlanndan anlamak olanaklıydı. Neyi tasarhyor, neleri kuruyor, bir "çok yakınının" söylediği doğruysa, babası denli harekât planı hazırlamakta usta olan bir fizikçi kafa, siyasette varması gerekli nokta için hangi verileri kullanıyordu, belli değil. Az, fakat öz konuşaıak kitleleri kendine daha bağımlı hale getirmeyi mi planlıyordu. yoksa // Başkanı ŞerefBakşık 'ın verdiği bilgiye göre tzmir 'de asıl seçim kampanyasını 15 gün sonra başlatmak, bir kamp yaşamıyla hemen her ilçede, köyde halkın içinde halkla beraher olarak seçimi vurmak mıydı tasanmları? Nasıl bilebilirdik, çünkü Erdal tnönü, kapulı bir kutu gibiydi, içindeki varlığı keşfetmek bugün için olanaksızdı. Durgun, aklından geçenieri söylememekteki inadıyla uslalaşmış doğası sorulara gülümsüyor, tüm zorlamalan bosa çıkarabiliyordu. Bu kapalı kuluyu açıp, içindeki cevheri, duyguları, düşünceleri açığa çıkarmak için çok zaman geçecekti. Tabii, üç beş kişilik grupları yol boyu selamlayarak kitlelerin arayıp da bulamadıkları adama dönüşehilmek için geçecek uzun sürede, bir de bakılırdı, meyve dalında olgunlaşlığı gün halkın tamdığı süre bitmiş. Yeni birfidan gelip boy almıs, yanındaki ağacı tehdit ediyor. 6 Kasım genel ve sonraki yerel seçimlerin sonuçları, Karşıyaka 'da Erdal tnönü 'nün kazanacağını matematiksel ve kâğıt üzerinde veriyordu. O rakamlar Karşıyaka'da oy çokluğunun SHP'nin yanında olduğunu gösleriyor. Tabii, DYP'nin ANAP'm oylarında yapacağı varsayılan itıdirimler de hesuba kalılınca, sonuç Erdal tnönü'nün yüzünü güldürebilir. Karşıyaka 'da Izmir doğumluların azlığı, daha çok doğu illerınden buraya akan kitlelerin belediye baskanhklarmdan ilçe başkanlıklarına kadar hemen her tepe görevi ele geçirrneleri, seçim öncesi değişik kimi görüntülerin sergilenmesi olasılığını akla getiriyor. Hele, örneğin Erzurumlular, örneğin Karslılar adına hemen her partiyle konuşan ' 'resmi sıfatı olmayan temsilcilerin" takınacağı ravır ne olacak? Daha şimdiden bu tür temsilcilerin parti kapılannı aşındırdıkları, verilecek şu ya da bu ölçütte para karşılığı topluca oy sağlayacakları konusundaki söylentilerle yerel kulis çalkalanıyor. SHP dışında kalan, ama SHP dahilindeki pariilerle, iş çevreleriyle yakın ilişkisi olan sağlam kaynakların inancına gore, ANAP, seçimden kısa süre önce "parayla oynayacaktı." Hele Turgut özal'ın ANAP'ı kurmadan önce tzmir'dekiparti işlerini organize eden holdingin sahibini doğrudan desteklemesi, hele bu holdingin özellikle 1983 'ten sonra birdenbire ulkemizin sayılı zenginleh arasına girmesi, inatçı doğaya sahip ve çevresindekileri sımsıkı destekleyen Özal'ın burada seçimi kazanmak için hırsını daha bir bileyledıği inancım yansıtıyor. Demir ihracı gibi olağanüstü kazançlar getiren girişimlerden sonra, tzmir iş piyasasında şimdi bir de pamuk ihracı konusundan söz ediliyor. özal'ın Moskova gezisinde doğal gaz boru hattının ödentileri içine pamuk ihracatının da gireceği, hatta Türkiye 'nin Moskova'ya 30 bin ton pamuk güvencesi vereceği anlatılıyor. Pamuğu kim ihraç edecek kuşku yok, tspanya 'dan aldığı demiri, tran ile Irak 'a satan, üstüne devletten ihraç primi alıp büyük kazançlar sağladığı öne sürülen bir tzmir holdingi, bu görevi üstlenecek. Fakat Tariş yetkilileri elde 30 bin ton pamuk olmadığını, ancak 15 bin ton dolayında stok bulunduğunu söyleyedursunlar. Yetkililer, 15 bin ton stoka, bir 15 bin ton ekleyecek becehyi gösterirler, demirden sonra pamuk aracılığıyia birkaç milyarcık daha kazanılabilir, bu paranın bir miktarı neden yapmasınlar ki seçimlerde oy yatırımı olarak dağttılabilir. "Yüksek himayeye mazhar" bir kez daha köşeyi döner, paranın Allahı olmaz, belki Karşıyaka 'da oy matematiğini alttıst edecek sonuç alınabilir. Unutmayalım ki iktidarımızın büyük özelliği, ANAP'ın kuruluşu sırasında iktidara gelinceye kadar ve sonra, Ankara'nın emri kumandasından çıkmayan yaranlarını sonuna dek her açıdan desteklemek tir. "Halka inemez" diye eleştirdiği Erdal tnönü 'ye karşı ANAP adayı Atilla Yurtçu 'nun da seçimi alacağını söylerken, elbette bir bildıği olmalı. Olup bitenleri lzdaş'm sahibi Atilla Yurtçu'dan daha iyi bilecek değiliz ya... (Baştarafı 1. Sayfada) Orada birçok konular bana aktarıldı. Muhtelif bakanlıkları ilgilendiren istekler var. Bu isteklerden bazıları haksız, bazıları haklı olabilir. Bu konuda Bakanlar Kurulu'nda görüşmek, istekleri kendilcrine aktarmak ve yapılabilecekler olursa bunlann yapılmasını temin etmek, yapılamayanlar varsa onları bilmek için bu toplantıyı tertiplemiş bulunuyoruz. Gezilerden sonra Bakanlar Kurulu'nu toplayıp istişare yapıyorum. Bu toplantının da yegâne gayesi budur. Bundan başka gayesi yok. Öğleden sonra MCıK loplanacak. Onunla Bakanlar Kurulu'nun bir ilgisi yok. MGK'nın toplantı tarihi daha önceki toplantılarda kararlaştırılmıştı. Hazır Başbakan, MGK'ya katılan bakanlar geldigine göre, Bakanlar Kurulu'nu toplamak benim istegimdi." Cumhurbaşkanı Evren konuşmasında bu iki toplantının irtibatlandırılmaması gerektiğirıi vurgulayarak "Basın mensubu arkadaşlarıının bu iki toplanlıyı irtiballandırmamalarını bilhassa istedim. U konu ayrı, bu konu ayrı" şeklinde konustu. Saat 10.00'da başlayan Bakanlar Kurulu toplantısı, 12.30'da sona erdi. Özal, toplantıdan çıkarken "kıırulda neler gorüşüldüğü" yolundaki soruyu "Seçim yasakları var, konuşmuyorum" diye yanıtladı. Kalender Orduevi'ndeki dün Bakanlar Kurulu saat 14.30'da başlayan Milli Güvenlik Kurulu'nun toplantısı 4 saat sürdü. Yapılan açıklamada MGK toplantısında iç ve dış olaylarda meydana gelen gelişmelerin değerlendirildiği belirtildi. Başbakan özal, dün saat 20.40'ta Ankara'ya gitti. Ecevitler'in (Baştarafı 1. Sayfada) yöneticileri ile bir toplantı da yapacaklar. DSP'nin açıklamasına göre Bülent Ecevit, Karabük konuşmasında işçi sorunlarına değinecek, ekonomik politikalar ve rejim arasındaki bağlantıyı irdeleyecek. Açıklamada şöyle denildi: "İşçilerimiz toplusözleşme ve grev haklannı Bülent Ecevit'in Çalışma Bakanlığı döneminde kazaııınışlardı. Fakat şimdi bu haklar kullanılamayacak ölçüde budanmış durumdadır. 1965 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi, Zonguldak'ta kontenjandan bir işçi milletvekili adayı göstermek istediğinde, Zonguldaklılar buna karşılık Çalışma Bakanlığından o sırada yeni ayrılmış olan BUIent Ecevit'in adaylığını öne sürmüşlerdi. Bülent Rcevit de önseçimlere girerek aday olmuş ve 1965'den 12 Eylül 1980e kadar Millet Meclisinde Zonguldaklıların temsilcisi olarak görev yapmışlı'.' Seçim futbol değil (Baştarafı 1. Sayfada) mediginizi de göstereceksiniz" dedi. Turizm etkinliklerinin yaygın olduğu yörede turizm sorunlarına değinen SHP lideri lnönü konuşmasında şu göriişlere yer verdi: "ANAP'ın turizmle ilgili marifetlerini biliyorsunuz. Turizm patlamasını yine başka bahara bıraktılar. ANAP'ın yönetiminde bakanlıklar arasında fa'la fark yok. Her şeyi bildiklerini zannediyorlar. Tersi çıkınca ne söyleyeceklerini bilemiyorlar. Başka konuya athyorlar. Oniimüzdeki fırsalı değerlendirecegiz. Turizmdeki patlama da, bu scçimde ANAP'ın kaybelmesine bağlı. Turizm denen dünya nimetinden vatandaşların yararlanması bu seçimde ANAP'ın kaybelmesine bağlı." lnönü gazetecilerle sohbet ederken bu yıl tatil yapıp yapmadığının sorulması üzcrine, "Hafla sonları denize girdim. Bugüne kadar 4 defa oldu" dedi. lnönü seçim tahtnini üzerine yöneltilen sorulaıa "Bu futbol maçı değil, kazanmak umuduyla giriyoruz" karşılığını verirken, erken seçim konusunda: "Bakanları da ifade ediyorlar. ANAP'ta erken seçim korkusu var. Biz sonucu görünce değerlendiririz. Şimdiki mesele ANAP'ın üç yıllık politikasıııın vatandaşlarca onaylanıp onaylanmayacağı" dedi. lnönü "Ana muhalefet partisi lideri olarak siz kaybederseniz ne olur?" sorusuna ise "kazanmak için giriyoruz" karşılığını verdi. lnönü gezisi boyunca yer yer kalabahklar olmasına karşın insanların coşkusuz olduğu anımsatılınca da, "bütün coşkularını bugün gösterirlerse 28 eylüle çok zaman var. Coşkunun yavaş başlayıp gittikçe artması seçimde büyük bir kararlılıkla SHP'ye oy verilınesi, seçimin başan grafiği böyle" dedi. lnönü ziyaret ettiği parti ilçe merkezlerinde, "lnönü Başbakan" sloganı atıldığında ise sık sık "önce Meclise, sırayla" diye partilileri uyardı. SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, dün sabah 30'a yakın araçtan oluşan bir konvuyla 2. bölgede yer alan Karaburun'a gitti. Burada, bir kahvede oturarak yurttaşlarla söyleşen lnöııu, Sayın Basbakana dur diyelim, SHP'ye iktidar yolunu gösterelim. Umıılsuzluğa kapılmayalım. Sıkıntıları giderecek polilikacılar vardır. Bunun için sizden oy istiyorum" dedi. Daha sonra Mordoğan'a giden SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, deniz kıyısında bir kah vede yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Bu seçimler benim için çok önemli. İlk defa adaylıgımı koyuyorum. Mordoğan belediye olınak istiyor biliyorum. tktidar olduğumuzda en kısa saınanda bu tıır sorunlar halledilecek. İnsanlann gctirdigi sıkıntıları, başka insanlar götürür. Ara seçimler size bunun anahtarını verdi." Karaburun'da olduğu gibi Mordoğan'da da yurttaşlar lnönü'ye DSP ile butünleşme olup olmayacağını sordular. lnönü bu sorulaıa, "DSP ile aramızda siyasi görüş ayrılığı yok. Ancak birleşmek için iki l.ıralın da bunu istemesi gerek" dedi. Belediyede grev yasağı (Baştarafı I. Sayfada) yaptığı değişikliklerde, işletme tanımını genişletti, kamu kuruluşlarında işyerleri ayrı tüzel kişiliklere sahip olsalar dahi aynı kamu kurum ve kuruluşuna bağlı iseler tek işletme sayılacakları hükmünü getirdi. Böylece belediyeler tek işletme kavramına girdi. YHK'nın grev yasakları ile ilgili aynı işyeri ya da işletmedeki bir kısım işçi için grev yasağı bulunması halinde tüm işyeri ya da işletme için grev yasağı varmış gibi işlem yapması ile de tüm belediye çalışanları fiilen grev yasakları kapsamına girmiş oldu. Gelişmeyi doğrulayan Belediyetş Sendikası Başkanı Hüseyln Pala, Yüksek Hakem Kurulu'nun kararının yasaya aykırı olduğunu savundu. Pala grev kararı almış oldukları işyerinde grev yasağı varmış gibi sözleşme yenilemesine rağmen, grev haklannı kullanmak istediklerini de bildirdi. Hüseyin Pala, "Ancak Kamu lşveren Sendikası TÜHİŞ'in Ankara 3. İş Mahkemesi'ne başvurarak YHK kararına dayanarak grevimizi durdurma kararı ile karsı karsıya kaldık. tş Mahkemesi ifademizi almaya lüzum dahi duymadan karar vermişti" dedi. Hüseyin Pala daha sonra da hükumetin yasa değişikliği ile karşılaştıklarını ve belediyelerin bu yasa lıükmü ile tek işletme statüsüne sokulduklarını belirtti. Yasa değişikliği ile belediyelerin tek işletme sayılması ve YHK'nın yasayı çiğneyen yorumu ile fiilen bütün belediyeler de grev haklannı kullanamama, fiilen grev yasağı tehdidi altında olduklarını belirtti. özetle şöyle devam etti: "Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde grev kararı alınırken 3200 kadar işçi çalışıyordu. Bunlann grev yasağı içinde bulunan 70'i mezarlık işçisiydi. Grev kararımızda bunlann greve katılmayacaklarını belirtmiştik. YHK minareye kılıf uydurmuş, sadece bu 70 işçi nedeni ile 3200 işçinin kanundan doğan grev hakkını elinden alıyor. Şimdi hükümetten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakam'ndan parlamenterlerimizden soruyoruz. Kanunu hiçe sayan, yetkisini aşan bu YHK'yi hangi mahkemeye, hangi makama şikâyet cdeceğiz?" OLAY NEVDİ? Ankara'da sendika grev kararı almışken ve kendisi de "bir tedbir olarak" açıklanan lokavt kararını alan Kamu lşveren Sendikası, bir kısım işçiler için grev yasağı bulunmasına dayanarak uyuşmazlık sonrası sözleşmenin yenilenmesi için YHK'ye başvurmuştu. BelediyeIş Sendikası ise bu başvuruya itiıaz ederek, grev yasağı olmayan işçiler için alınmış grev kararı bulunduğunu ve grev kararı varken, YHK'nin grev yasağı varmış gibi sözleşmeyi yenileme yetkisi buhınmadığını savunmuştu. Ancak YHK 20 mayıs tarihli toplantısında lşveren Sendikası'nın istemine uyarak sözleşmeyi esastan incelemeyi kabul eimiş, Belediyelş'in 16 mayıs tarihinde, 27 Haziran tarihinde uygulanmak üzere almış olduğu grev kararını göz önünde uıtmamıştı. YHK, sendikanın 26 mayıs tarihli sözleşmeyi yenilemeye yetkisi bulunnıadığına ilişkin itirazı da go/ onunde tutmadı. 23 ha/iran tarihli kararı ile sö/leşmeyi yürürlüğe koydu. Bu arada Çalışma Bakanlığı'nın YHK'yi uyaıması konusunda sendikanın yaptığı başvuru da bir sonuç vermedi. Mahkeme 26 haziran tarihli kaıarında, işyeri için YHK'nin yürürluğe soktuğu işleimc sözleşmesi bulunduğu gerekçesi ile, sendikanın grev kararının durdurulması kararını verdi. Bu yıl da (Baştarafı 1. Sayfada) sılması gerekiyor. Sadece basılması da yctmiyor, basıldıktan sonra kitaplan, okullar açılmadan Türkiye'deki 6 bölge şefliğine, ordan da tüm il ve ılçelere dağıtımımn yapılmış olması gerekiyor ki, kuyruklar önlenmiş olsun... Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı 198687 öğretim yılında ilk ve orta dereceli okullarda okutulacak ders kitaplarını 2209 sayı ve 5 Mayıs 1986 tarihli Tebliğler Dergisinde yayımladı. önceden belirli kitapların basımına mart ayında başlanmıştı. Yeniden gözden geçirilen ve basımı kesinleşen ders kitaplarıhın listesi Yayınlar Dairesi'negeeikmeli olarak haziran ayı sonunda ulaştı. Sistem mi, makinist mi? (Baştarafı 1. Sayfada) öncelikle "sinyalizasyon" ve arkadan çarpan "imdat (reni"ııin kalkış saatinde bir hata olup olmadığı konusunu araştıracakları belirtildi. Ancak okulların tatile girmesi nedeniyle bilirkişi heyetinin oluştıırulmasında güçlük çekildiği kaydedildi. Bu arada kazada yakınlarını yilirenler de cesetleri almak için Kartal Cumhuriyet Savcılığı'na başvurmaya başladılar. Göztepe SSK Hastanesi'nde tedavi altında bulundurulan imdat treninin makinisti Ibrahiın Kara ile şeftren Süleyman Sağkan'ın ifadeleri dün Kartal Savlu tarafından alındı. Kara ve Sağkan, ifadelerinde kazanın sinyaIizasyon hatasından kaynaklandığını öne sürerek, Idealtepe istasyonuna kadar yalnızca Erenköy'de kırmızı ışık yandığını, onun dışında sarı ve yeşil ışıkların yanmakta olduğunu, kazadan önceki son ikaz ışığını hatırlayamadıklarını söylcdiler. Kazayla ilgili olarak önceki gün Başbakan Turgut Özal'a "kaza sinyalizasyon hatasından kaynaklanmıştır" diyen TCDD İstanbul Bölge Müdürü Oğuz özketen dun konuya ilişkin soruları yanıtlamadı. Özketen bu konuda bilgi alınmak isteniyorsa Genel Müdürlüğe başvurulmasını istedi ve kendisinin konuşmaya yctkili olmadığını bildirdi. TCDD İstanbul Bölge Müdür Yardımcısı Burhanettin özkiriş ise kaza hakkında şunları söyledi: "Sinyalizasyon sistemi trenlerin belli mesafelerle peş peşe gitmelerini saglayan işaret sistemidir. Tral'ikle olduğu gibi iiç renk ışık vardır. Kırmızı yandığında cı Yardımcısı Tkırhan Nalbanloğ trenin durması, sarı yandığında yavaşlaması, eğer yeşil yanıyorsa normal süratiyle yoluna devam etmesi gerekir. Sinyalizasyon merkezinde belirlenehilen herhangi bir anza yok. Sinyal direklerinde de bıılunamadı. Kazanın asıl nedeni, çoğunluğun ka(ıldığı görüşlere göre, imdat Irenindeki makinistlerin kırmızı ışığa riayet etmemelerinden kaynaklandığı şeklinde." Demiryollş Sendikası İstanbul Şube Başkanı Zafer Boyar ise "Kaza sinyalizasyon hatasından kaynaklandı deniyor, ancak, makiııistlerin hatası gibi geldi bana"dedi. Demiryolu Makinistleri Derneği Başkanı Hakkı Koçak'ın kaza ile ilgili görüşleri biraz daha değişik. Koçak, i ö y | e konuştu: "CTC sistemi artık eskimiş bir diizen. Sinyalizasyon direkleri arasında bulunan kabloların da 1520 yıllık olması nedeniyle aralarında bağlantı kopuklukları oluyor. Diinkii kazada önde bulunan tren hiçbir şey yokken niçin kırmızı ışığı görerek daha perona girmeden durdu? Öniinde hiçbir engel yok. Niçin yoluna devaııı etmiyor? Sinyal kırmızı yanınca tabii makinisl de durmak zorunda kaldı. Arkadan gelen imdal Ireninin biiyiik bir hız yaptığı yazılıyor. Bu çok yanlış. Çünkü Maydarpaşa ile tdealtepe arası yaklaşık 13 kilometre. Kalkışından yarım saat sonra tdeallepe İstasyonu'na vardığına göre, imdal treni ancak 30 kilometre civarındn yol almış olabilir. Çiinkü 60 kilometre ve daha üstünde bir hızla gelseydi tdeallepe İstasyonuna yarıın saat yerine 10 veya 15 dakika içinde varması gerekirdi." (Bastaraft l. Sayfada) tirerek, buradan ünlversiteye girenleri teşvik edecegiz, ögretmen olmalan için teşvik yanında kolayuklar sağlayacağız. Daha sonra bunları ögretmen yeliştirme merkezlerinde kurslara alarak ögretmen olarak atayacagız". Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı, Çıraklık Yasası'nın yürürlüğe girmesi ardından ortaöğretimde bünye değişikliği ile çalışmaların sürdüğüne de dikkat çekerek, endüstri meslek liselerinde eğitim programlarının yeniden ele alınıp, günün gereklerine göre düzenleneceğini ifade etti. Emiroğlu, bu arada normal ortaöğretün programlarında seçmeli ders sayısının arttınlması, eğitim programlarının yeniden gözden geçirilmesi çaiışmalarına da başlandığını ifade etti. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı, şöyle konuştu: "Eğitim programını yeniden ele alıp, bugiinün gerekJerine göre hem eğitim araçları, hem programlan, hem de ders saatleri yönünden, seçimlik dersler yöniinden, branşlaşma yönünden yeniden ele alacagız. Bugünlerde üzerinde durdugumuz bir konu da dual sisteme göre eğitim programlarının değiştirilmesi. Çünkü çocuk haftada 12 gün okula gidecek, kalan günleri işyerinde geçirecek. Buna göre de eğitim programını, önceliklerini degiştiriyoruz. Onümüzdeki günlerde son şeklini alacak. Tabii bunlar endüstri meslek liseleri için. Bu okullara işletme psikolojlsi, işletme bilgisi gibi dersler koyuyonız. Ekonomi dersi de verilebilir. Çünkü buradan mezun olanlar işletme ortamında çalışacaklar. Keza normal ortaögretimde de seçmeli ders için çâiışmalar yapılıyor. Tüm bunlar ortaöğretimde reform mahiyetinde olacak". Dersler ABD yardımı büyük (Baştarafı 1. Sayfada) ler arasında bölüşümünü ABD yönetimine bıraktı... Dış yardım bütçesinin yarısından fazlasının bu dört ülkeye gitmesi duruınu karşısında, geri kalan paranın öteki ülkeler arasında bölüştürülmesi sırasında yönetimin yüzde 50'ye varan oranda büyük kesintiler yapması kaçınılmaz olacak. Bu durumda Türkiye için istenen askeri yardımın da bu yıl önemli ölçüde düşük rakaınlı gerçekleşmesi bekleniyor... Odenekler Alt Komisyonu'nun saptadığı bütçe planının, Temsileiler Meclisi'nin öteki kademelerin de lehte değişikliğe uğranıasının olanaksız olduğunu belirten Kongre kaynakları, Türkiye'ye askeri yardımın bu yıl 600 milyon doların altında gerçekleşeceğini ve Türkiye'nin ilk kez ABD askeri yardımında dördüncü sıraya düşeceğini bildiriyorlar. Rcagan yönctımı bu yıl Türkiye için 820 milyon dolar askeri yardım istemişti... Bu yardımın 145 milyon doları normal piyasa rayicindeki FMS (Foreign Military Sale) kredileri, 455 milyon doları "Concessional Loa n " denilen elverişli krediler ve 220 milyon doları da bağış biçimindeydi... Kesinti yapılırken bunun hangi dilimleri daha çok kapsayacağını butçe planına göre Reagan yönetimi belirleyecek. 10'A 7 ORAN1 KARARI KAPALI OTURUMDA GEÇTİ Ödenekler komisyonu tarafından kabul edilen dış yardım tasarısında İsrail, Mısır ve Pakistan dışındaki ulkelere verilecek yardımın saptanması yönetime bırakılırken, bu yardımlardaki kesintilerde geçen yıl gerçekleşen indirim oranlarının göz önüne alınması istendi. Bir Kongre yetkilisi, kapalı oturum sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Türkiye'ye yapılacak yardımın yönetimin istediği miktjıdan yüzde 30 daha düşük gerçekleşebileceğini belirtti. Bağış, FMS kredileri ve (Concessional I.oan) elverişli kredilerdcki bu kesinti ile Türkiye'ye askeri yardımın 550 milyon dolar civarında gerçekleşmesi bekleniyor... Ödenekler Komisyonu bu arada, Türkiye ile Yunanistan'a verilecek yardımlarda geçen yıl gibi 10'a 7 oranının sürmesini kararlaştırdı. 20 Gazeteciler Cemiyeti bütüıîleşme kararı aldı Islanbul Habcr Servisi Sansurun Kaldırılışınm 78. Yıldönümü ve Gcleneksel Gazeteciler GUnü dolayısıyla. lblanbul'da toplanan 20Gazeleciler Cemiyeti başkanı, iıtifakla bütünleşme kararı aldılar. Toplantı sonucu yapılan açıklamada, Gazeteciler Cemiyellerinin, basın özgurlüğunu sağlamak ve geliştirmek, basının sanayileşmesine katkıda bulunmak, basın sanayiine yetişmiş eleman sağlamak için eğitime önem vermek, basının ekonomik ve idari sorunlarına çözüm aramak, basın meslek kıırallarını savunmak gibi konular üzerinde ortak hareket elmcyi kararlaştırdıkları bildirildi. Karar gereğince ayrıca, basın karllarının dağıtımında, Basın llan Kurumıı uygulamalarıııda, basta kâğıt olmak üzerc basının tcmel girdilerinde ve gazcteci obııadıkları halde şahsi çıkarları için kurum ve kurulusları islismar edcnlere karşı ortak lavır silrdürülecek. Toplanlıya kalılarak bütünleşme karanna imza alanlar: Hüsnü Okumus (Denizli), Adeıtı Bilir (Samsun), Talal Geyik (Erzurum), Kemal Alyunak (kr/urum), MahmuC Sabah (Kayseri), Ibrahim Isverenler (Bursa), Hakkı Merdivenci (Afyon), \smail Sivri (l/mir), Osman Hakkı Klracı (Yo/gal), Ahıncl Kürsal <,'eliktiirk (Kastamonu), Ali Kehribar (Kütahya), Ziyal Nemli (Trabzon), Zeki Akdag (Giresun), Erdogan Varol (Adaııa), Tankul Tul'an (Mersin), Yusuf (•ıına.vdııı (Zonguldak), Vılmaz Karaca (Eskisehir), Taner F.rdogan (Nevşehir), Kkrem Balıbek (Balıkesir), Ne/ih Uemirkenl (İstanbul). Mazeretleri nedeniyle toplanlıya katılaınayan diğcr illcrin cemiyet başkanlannın karara kalıldıklarını, gonderdikleri lelgraflarla teyil ettikleri bildirildi. Türk şilebini (Baştarafı I. Sayfada) ağır, elektrik zabiti Berkman Gökberk'de elinden hafif şekilde yaralandılar. Gemi personelinin karşı koyması üzerine korsanlar kaçarken, Gümüşpalada saat 21.00 sıralarında Singapur limanına geri döndü. Yaralı denizcilerimiz Singapur'daki General Hospital'a kaldırılarak tedavi altına alındılar. Gümüşpala şilebinc yapılan baskınla ilgili olarak konuştuğumuz Deniz Nakliyat Genel Müdürü Muzaffer Akkaya şunları söyledi: "Yılda bir iki kez de olsa, Uzakdogu'da özellikle Singapur^ da bu lur olaylar oluyor. Uzücü olan personelimizden üç kişiııin yaralanmasıdır. Singapur Buyükelçimiz Rıza Türkmen, olayı ögrenir öğrenmez yakından ilgilenmiştir. Sayın büyükelçimizin bu ysıkınlıgı kuruluşumuzu duygulandırmıstır. Bugün (dün) hastane yetkilileriyle görüştük, gemicilerimizin saglık durumları iyiye gidiyor, hayati bir tchlike söz konusu değil. Yaralı arkadaşlarımızın yerine iki gemici arkadaşımızı uçakla göndereceğiz, yaralı arkadaşlarımızın da uçakla geri dönmelerini sağlayacağız. Sayın büyükelçimiz olayla ilgili bilgileri Singapur'daki tüm ınakamlara ilelmiştir."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear