Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
19 EKÎM 1986 CUMHURİYET/7 Osman KöksaVın sandığından çıkan mektuplar 'İnkılap Mektupları' Uğur Mumcu *nun kaleminden Celal Bayar 27 Mayıs 1962 yümda Ankara'dan Kaysai'ye nakledilirken, yanmda ktzı Nüufer Gürsoy. Bayar'ın götürülüşünü notlarında şöyle anlatır: Bayar'a yolculuğun kısa olduğunu söyledim. Cevap vermedi, soru sormadı ve konuşmadı. Yüzü sararmıştı ve dalgın bakışları endişeli idi. Yolda en büyük korkum, arabanın halkın saldırısına ugrayarak Celal Bayar*ın linç edilmesi idi. Saatin erken olması, sokağa çıkma yasağı nedeniyle bu korkumun yersizliğini anladım. Linç korkusu: Sami Küçük, General Burhanettin Uluç, Cumhurbaşkanına "Böyle olmasını istemezdik, siz mecbur ettiniz" deyince... Cumhurbaşkanı Celal Bayar Köşk'ün önündeki tanklann niçin geldiğinin sorulmasını ister. Tanklann komutamndan "KöksaTm emrindeyiz " diye haber gelince Bayar, yanmda duran Muhafız A layı Komutanı Köksal'a, olaylara dikkat ediyorum" diyerek hırsla ayrüır. Osman Köksal, Köşk Herakân'nda bundan sonrakigelişmeleri şöyle anlaüyor. Bayar, tabancasını şakağına götürdü reteri görraesini, Bayar'ın şabsi emniyetini sağlamak amacıyla istendiği" haberi gönderiliyor. Ben karargâhımm ikinci kademesindeyken "gelsinler" sözü bana da söylenmişti. O zaman ben bu sözün General Kızıloğlu için söylendiğini sanmıştım. "Gelsinler" sözünün her iki tarafa da bildirilmesi hoş bir rastlantı yaratmıştı. Bayar, yarumdan ayrılır aynlmaz, ihtilal karargâhına bu yeni durumla ilgili haber gönderdim. Hemen yanımda, yani Köşk'ün terasa çıkan meıdivenleri yanında duran Karargâh Birlik Komutanı Yüzbaşı Dnrsnn Soysal'a şu emri verdim: "Jeepine atia, arka yoldan ihtilal karargâhına git. Sezai Okan'ı gör ve sunlan söyle: Köşk planı şu ana kadar iyi Lşledi. Yalnız biraz önce mahtemelen k u dökiilmeani doğuracak bir dunım oldu. Komutan bu dornmn önleyeceğine emin. Ancak olanaklannız varsa, Posta Caddesi iizerinden Köşk'e doğru 12 kamyonluk er ile bir gosteri yiiriryuşü yaparsanız iyi ve uygun olacakür." Yüzbaşı süratle hareket etti. Belimden tabancam çekiliyor Burhanettin Uluç grubuna parola sorarken, belimde her an kullanmaya hazır tabancamı arkamdan biri çekti, aldı. Döndüm. Bir jandarma astsubayı hafıf bir kavis çizerek Köşk'ün önünden geçen yola doğru koşuyor ve "Muhafız Alayı komutanıdır, koyu demokrattır, Bayarcıdır" biçiminde bağırarak sözler söylüyordu. Gelen arkadaşlardan bir kısmı özellikle Kurmay Albay Selim Işimer olmak üzere astsubayı azarladıJar. Benim elimde her an ateşe hazır makineli tabanca vardı. Olayı büyütmemek, kargaşaya neden olmamak ve hedefimizi şaşırtmamak için astsubayı azarlamakla yetindim. General Burhanettin Uluç ekibini arkama takarak Köşk'e doğru yürümeye basladım. Bu sırada yol civannda mevzilenmiş Jandarma Muhafız Taburu erlerine, "Ateş açmamalannı, rastladığım subaylara da iş bitmiştir, askerierinizi geri celdn" emirleri veriyordum. Köşk'e kadar 100150 metrelik yolu böylece geçtik. Köşk'ün mer Karargâhın ikinci kademesinde Arabama atladım. Karargâhın ikinci kademesine (Muhafız Alayı Karargâhı'na) geldim. Bu civarda tank bölüğü subaylarmdan, cesur, hareketi ne muvaffak olur ve ne de oraya giden tek sahıs geri dönmek imkânına kavuşurdu (sayfa 1). "Bir dakika sonra Kurmay Albay Osman Köksal geldi. 'Ba inkılap mı?' diye sordu. Kumanda kademesinde bulunanlar 'F.vet inlulap' diye cevap verdiler. O sırada bir jandarma üstçavuşu gelerek 'Bu adam onlardandır' diyerek Osman Köksal'ın tabanca ve ftşeklerini aldı. Kurmay Albay Selim Işimer'in 'O mert ve namuslu bir askerdir. Silahını geri ver' dediği duyuldu (s.3). "Alay komutanı, evvelce hazırladığı plan geregınce giriş yollannı kontrol altında bulunduran birliklerin çekilmesi emrini verdi. Fakat, bazı jandarma birliklerini ikna edemediğinden her an ateş ihtimalinin mevcut olduğunu tekrarladı (s.3). "Bu esnada içeri gönderilen kapı poüsi avdet etti, yalnız generallerin içeri girebileceğini söyledi (s.3)" "Sakıt Cumhurbaşkanı, bilardo masasının yanında ayakta duruyordu... Benzi ucuk, heyecanını gizler hali vardı... 'Benden ne istiyorsunuz?' dedi.:' "General Burhanettin Uluç, 'Bunun böyle olmasını istemezdik, bizi siz mecbur ettiniz. Yapdan her türlü ikaza aldınş etmediniz ve bir türlü mütebeddil olmadınız. Millet ve ordu sizi istemiyor." (s.4) "Bayar, sağ cebinden çıkardıgı iizeri nikelajlı bir tabancayı kendi şakağına goturerek kendi cezasını kendi vermek istemiş, fakat Kurma> Albay Ismet Özbudak'ın müdahalesi ile önlenmistir." (s.4) "Bu teşebbüsün muvaffak olması, Muhafız Alay Komutanı Kurmay Albay Osman Köksal ve yakın arkadaşı Kurmay Yarbay Sami Küçük'ün iyi planlama, dürüst ve akılhca hareketleri ve Köşk'te gi 12 k a m y o n e r yollmytms Köksal, Bayar'ın yanından ayrüınca ihtilal merkeziriaeki Sezai Okan'a haber yollar: Kösk planı, şu ana kadar iyi işledi. Yalnız biraz önce muhtemelen kan dökülmesini doğuracak bir durum oldu. Bu durumu önleyebiliriz. Ancak olanaklannız varsa, Köşk'e doğru 12 kamyonluk er ile bir gösteri yürüyüşü yaparsamz uygun olacaktır. atılgan, çahşkan, Usteğmen Vasıf Çetineti tank üzerinde hazır vaziyette gördüm. Ona dedim ki: "Köşk'te Jaodarma Muhafız Tabunı yönünde giden yolu iyi kontrol altuıa alm. Bayar bu yoldan kaçabflir." Üsteğmen Çetinel'in o anda enıir dinleyişini, tank ile hareket edişini, vaafeye atıiışını, herkesin görmesi için o anın bir film ile saptanmasım çok isterdim. Karargâh odasına girdim. O anda Levazım Müdürü Yüzbaşı Fuat vardı. Sanınm bu esnadaydı. Alay karargâhına bir jeep içinde 34 Harp Okulu öğrencisi yaİdaşıyordu. tstemediğün bir olayla karşılaşmamam için yanlanna gittim. Köşk'ün yakında düşeceğini, sabırh olmalannı rica ettim. OzellikJe ateş açmaktan çekinmelerini söyledim. Odaya döndüm. Levazım Yüzbaşı Fuat'ın yarunda Başyaver Tayyar'ı telefon ile buldum ve kendisine şunlan söyledim: "Şimdi birlikleri ve etrafı gezdim. İhtilal kuvvetleri (şehirden gelen kovretler) Köşk'ii cepcevre sarmışlar. Yalnız Hariciye Koşk'ü civanada hareketler var. Ankara Umamiyte diişmüş. tstanbul Radyosu'ndan ihtilal kuvvetleri yayın yapıyor. Yapılacak hiçbir şey yok. Ben alayımla iütimatoman geregini yapacagun. Teslim olacağım." Bu esnada odaya soluk soluğa rahmetli General Muharrem Ihsan Kızdoğlu girdi. Kızıloğlu çok yorgundu. Eliyle "devam et" der gibi bir işaret yaptıktan sonra koltuğa yığıldı. Yorgunluğu ciddi ve endişe vericiydi. Ben konuşmaya devam ettim: "Şimdi odama bir general, birkaç subay ile geldi. Tekrar ediyorum. Yapüacak hiçbir şey kalmadı. Ateş açüırsa çok kan dökülür. Jandanna Muhafız Taburu'nun mukavemeti bırakması sağlanmalıdır." Bu sozlerimin çoğu doğru değildi. Köşk üzerinde başta doğan havanın "34 tanktan geJen haber iizerine" dağılmasını onlemek ve Jandanna Muhafız Taburu'na ateş emri verilmemesini sağlamak için söylenen sözlerdi. Burhanettin Uluç General Uluç, Köşk harekâtuıda Bayar'ı teslim alan asker ekibin başındaydu Uluç, daha 27Mayıs sonrası tzmir Valisi olduğu zaman bir tören sırasında. Köşk'ün direnmesi yem bir durum yaratmış ve bu dunım da yeni görevler doğurmuştu. Ben, başında nöbetçi amiri bulunan alayı emrime alarak Çankaya istikametine hareket ettim. Bindiğim jeepi, 26 mayıs akşam üzeri, kendisine 27 mayıs sabahı sıkıyönetim komutanlığı karargâhında bulunmasını söylediğim Kur.Alb. Emin Aytekin kullanıyordu, elimde de Kur.Alb. Cevat Kırca'dan aldığım tomson makineli tabanca bulunmakta idi. Ben, yabancı elçiliklere durumu bildirerek alayla birlikte Köşk'ün önüne vardım. Muhafız alayından bir bölük Köşk'ün önünden geçen yolun üst kısmında mevzide idi. Birisi Köşk'ün giriş kısmında polis kulübelerinin arasında, diğeri de Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Hanımefendi'nin evinin önünde, dakikada 1700 mermi atan dört namlulu iki uçaksavar topunun mevzilendiğini gördüm. Başlanndaki üsteğmeni yanıma çağırdım. Koşarak yanıma geldi ve "sizdeninT komutanım dedi. Kendisine toplan bulunduğumuz yere mevzi değiştirmesi emrini verdim. Selam alıp uzaklaştığı sırada ben yol üzerinde bulunan topa yanıma mevzi değiştirme komutunu verdim ve numara erleri topu yamma getirerek namlulan Köşk'e dönük olarak tnevziledi. Diğer topun da yamma mevzi değiştirmesini emredeceğim sırada usteğmen, dik yokuş nedeniyle erlerin topu kontrollerinden çıkararak Hariciye Koşk'ü duvarlanna çarpmasının muhtemel olduğunu belinmesi üzerine ben numara erlerini yamma çağırarak topu bir çelik külçesi halinde etkisiz bir durumda yerinde bıraktım. Bütün bu işler olurken Muhafız Alayı birlikleri yolun üst kısmında, benim getirdiğim alayın erleri de yolun alt kısmında, namlulan birbirlerine dönük olarak mevzide bulunuyorlardı. Sıra, olaylan bulundukları mevziden seyreden Muhafız Alayı bir Bayar'ın intihara teşebbnsü: General Burhanettin Uluç, raporunda Bayar'ın teslim alınışını şu sözlerle anlatır: Sakıt Cumhurbaşkanı bilardo masasının yanında ayakta duruyordu. Benzi uçuk, heyecanını gizler hali vardı. (...) Millet sizi istemiyor dedim. Bayar sağ cebinden çıkardıgı nikelajlı tabancayı kendi şakağına götürmek istedi, fakat Kurmay Albay Ismet Özbudak'ın müdahalesi ile önlendi. liklerini toplayarak Köşk'ün giriş kısmını açmaya gelmişti. Mevzideki Muhafız Alayı bölüğünü emirle yol üzerinde yürüyüş kolunda topladım ve uygun adımlarla bugünkü Çankaya llkokulunun bulunduğu yere kadar getirdim ve onlara orada yol üzerinde tüfek çattırarak 100 metre kadar aşağıda istirahate sevk ettim ve beraberimde getirdiğim alaydan iki eri de tüfeklerin başında nöbette bıraktım ve tüfeklere yaklasacaklara ateş etmelerini emrettim. Bu sırada elinde şapkası, mendılle aJnırun terini silen Veteriner General Burhanettin Uluç'un bana yaklaştığım gördüm. Kendisinin gizli Örgütle ilişkisi yoktu. Top sesine koşan, inanmış, mert bir insandı. Kendisine yaptığım işler hakkında kısaca bilgi verdim ve ben işime devam ederken o da yukan Köşk'e doğru yürümeye devam etti. Buradaki işimi tamamlayıp Köşk'e uzanan yolun ucuna geidiğimde Tank Binbaşı Muzafer Karan'ın, ki gizli örgüt üyesi idi, bir tankla oraya geldiğini gördüm. Ona tankla derhal Köşk'ün iç kapısına kadar girmesini emrettim, arkaşından da ben Köşk'e doğru yürümeye basladım. Köşk'ün yaverler bölümfi önünde rahmetli Osman Köksal'ı gördüm. başanmızı kutladık. Köşk'ün ust kısım duvarlan üzerinde bulunan nöbetçi jandanna erleri de aşağıya indirdim ve Köşk'ün kapısına geldim. Tankın namlusu Köşk'ün iç kısmına girmek üzere idi. Köşk'ün merdivenlerini çıkarak giriş koridoruna vardığımızda gözlüksüz bir sivilin General Burhanettin Uluç ile konuştuğunu gördüm. Celal Bayar, Yassmda mahkemelerinde görevliler arasmda duruşmaya getiriürken... Sami Küçük Köşk operasyonu sırasında General Burhanettin Uluç ile birlikte Bayar'ın yanında yurüyerek Cumhurbaşkanmı otomobUe kadar götürdü. Bayar'ın koluna giriyoruz Etraflarında 1520 kadar, bizim Köşk harekâtına memur ettiğimiz süvari birliğinden erler vardı. Dikkatlice bakınca sivilin Celal Bayar olduğunu anladım. Derhal yanlanna giderek General Uluç'a oranın tartışma ve konuşma yeri olmadığıru, Celal Bayar'ın sağına gecmesini ben de soluna gececeğimi söyledim ve birimiz sağında, di Köksal'ın tabancası alınıvor: Bir jandarma astsubayı Köşk'e doğru yaklaşan Osman Köksal'ın belindeki tabancayı arkadan çekip alır ve "Muhafız Alayı Komutanıdır, koyu demokrattır, Bayarcıdır" diye bağırmaya başlar. Köksal'ın yanındakiler astsubayı azarlayıp, tabancayı Köksal'a geri verirler. Bu konuşma Bayar üzerinde beklediğim etkiyi yaptı. "Gelsinler" diye yanıt verildi. Bu "gelanler" yanıtından General Muharrem îhsan Kızıloğlu'nun da kastedildiğini sanmıştım. Yalnız başıma arabama atladım ve Köşk'e hareket ettim. General Kmloğlu'nu yorgun olduğu için götürmedim. Köşk'ten Bayar'ı alacak ve Harp Okulu'na götürecektim. Ortam olgunlaşmıştı. Atatürk heykelinin (Köşkün nizamiye kapısına 100 metre uzaklıkta, Köşk'e giden yol üzerinde) civanna gelince, Köşk'ün nizamiye kapısında anormal kalabalık ve hareketler gördüm. Kötü bir olay çıkmasından endişe ettiğim için yanlanna gittim. Rahmetli General Burhanettin Uluç ile Kurmay Albay Selim tşimer, Kurmay Yarbay tsmet Özbudak, Kurmay Yarbay Cevdet Turan, Ordonatım Yarbay Kemal Tüfekçioglu, Topçu Binbaşı Abdnllah Tardu. Teğmen Özdemir, iki Harbiyeli ve bir jandarma astsubayı ile karşılaştım. General Burhanettin Uluç'u 21 Mayıs 1960 günü Harp Okulu yürüyüşünde görmüştüm, onun beni tamdığım sannuyordum. Ama etrafındaki büyük rutbeli subaylar beni tanıyorlardı. Ben de onlan tanıyordum. Arkadaşlanmdı. Celal Bayar'ın Kayseri'ye nakli sırasında görevli subay fotoğraf çekibnesim onlemek isıerken. (Fotoğrajlar: CUMHURİYET) divenlerini çıktık. Genel Sekreter Munis Faik Ozansoy ile karşılaştık. Köşk'ün hemen etrafı Jandarma Muhafız Taburu erleri ile sarılıydı. Bu taburun bir bölüğü de Köşk'ün civannda yaverler binasımn yanında ihtiyattaydı. Gerçi taburun savunması sarsılmıştı, ama yine de Bayar almırken yakışıksız bir olay çıkabilirdi. Jandarma erlerini ben ve Köşk'te bulunan subaylanm Köşk civanndan uzaklaştırdık. Muhafız Alayı'na yardım için koşup gelen ve faaliyette bulunan Sami Küçük ve ardından da tank üzerinde Muzaffer Karan ile karşılaştım. Bu sırada bizler güvenlik ile meşgulken, General Burhanettin Uluç ve ekibi, Köşk'ün kapısına yakın yerde içerde bulunan Bayar'ı aldılar. Koluna girerek merdivenlerden indirdiler. Benim arabamla Harp Okulu'na götürdüler. Kısa bir süre Köşk'te kaldım. Gerek Muhafız Alayı'nı gerek Jandarma Muhafız Taburu'nu garnizonlarına gönderdim. Dinlenmeleri için emir verdim. Başyaver Mustafa Tayyar ve bir kurmay yarbay arkadaşımla arabaya atladık. Harp Okulu'na geldik. Harp Okulu'nun önu, Harbiye ve yedeksubay öğrencileri ile hmca hınç doluydu. Hepsi de coşku içindeydi. Bu sırada ortalığı görmek için inmiştik. Başyaver Tayyar'ı aldılar ve içeri götürdüler. Mani olamadık. Aslında Başyaver Tayyar, dürüst ve çahşkan bir subaydı. Duyguları ordusu yönundeydi. Anılannda da seziliyordu. Koşk hareketinde, Köşk ve çevresinde 1 Ates açılmamalı.. 2 linn dökttlmemeli. 3 Öltim olmamalı. 4 Atatürk'iin andannı taşıyan bu çevrede tahribat yapılmamalı. 5 Jandarma Muhafız Taburu ikna yoluyla Muhafız Alayı cephesine çekiimeii.. Ana fikirleriyle hazırlanan C planı iyi uygulandı ve başanlı oldu. O gün Çankaya Tepesi'nde binlerce asker vardı. Ayrıca az sayıda polis. Jandarma Muhafız Taburu başlangıçta Muhafız Alayı'nın karşısındaydı. Durumu anlayınca Muhafız Alayı cephesine geçti. O gün Çankaya Tepesi'nde ne ateş açıldı ve ne de ates açılmaya teşebbüs ediidi. C planını uygulayan Muhafız Alayı'na, kısa sürede Muhafız Alayı cephesine geçen Jandarma Muhafız Taburu'na, Ankara'dan yardım için gelen 34 tank başında bulunan Yüzbaşı Rahmi Yeşil'e, General Muharrem Ihsan Kmloğlu'na, General Burhanettin Ulnç ekibine, Sami Küçük'e ve Muzaffer Karan'a teşekkur ederim. Burhanettin Uluç ekibi, 27 Mayıs 1960 günü "Sakıt Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı nezaret altına alan heyetin raponı" adıyla 6 büyük sayfa tutan bir rapor yayımladı. Bu raporda şunlar yazılı idi: "Bu teşebbüsün muvaffakiyeti bunu planlayan Muhafız Alay Komutanı Kurmay Albay Osman Köksal ve arkadaşiarının, hayatlannı bu uğurda risk etmesi ile mümkün olmuştur. Aksi takdirde Köşk rinceye kadar tehlikeli mıntıkayı alay komutanı ile birlikte geçmemize baglıdır;' (s.6) "Bu yazı, inkılap hareketlerinin sıklet merkezini teşkil eden köşk teşebbüsune fıilen iştirak etmiş ekibimiz tarafından, planlama kısmı haric, yalnız icra tarzı hakkında tarihi bir vesika olur ümidiyle düzenlenmiştir;' (s.6) Osman Köksal'ın anılanna burada bir noktalı virgül koyup, "Köşk harekâtına" katılan emekli Kurbay Albay M^K üyesi ve eski tabii senatörlerden Sami Küçük'ün o geceye ilişkin anılanna göz atalım: Bayar direnme göstermedi: Sami Küçük, Bayar'ın götürülüşünü şöyle anlatıyor: General Uluç'a, Bayar'ın sağına gecmesini, ben de soluna gececeğimi söyledim. Birimiz sağında, birimiz solunda yurüyerek Bayar'ı merdivenlerden indirdik. Kendisi hiçbir şey söylemedi ve direnme göstermedi. Muzaffer Karan'ın getirdiği tank ve bir Dodge araba aşağıda duruyordu. ğerimiz solunda olarak yurüyerek Celal Bayar'ı merdivenlerden aşağı indirdik. Kendisi hiçbir şey söylemedi ve direnme göstermedi. Merdivenlere doğru yürürken bir bayan yanımıza yaklaşarak kendisinin de subay kızı olduğunu ve Celal Bayar ile birlikte gitmek istediğini söyledi. Münasip bir dille isteği reddedildi. Merdivenlerden indiğimizde orada Muzaffer Karan'ın getirdiği tankla Muhafız Alayı'ndan kapalı bir Dodge arabası duruyordu. tlk plana göre Bayar, Harp Okulu'na tankla getirilecekti. Ama durum değişmiş, artık tanka gerek kahnamıştı. Arabanm kapısım açtırdım. Önce Burhanettin Uluç, arkaşından Celal Bayar, onun arkaşından ben ve beni takiben Muzaffer Karan arabanın arkasına oturduk; önüne de örgüt üyesi olmayıp top sesine koşan bir yarbayla bir de Harp Okulu öğrencisini oturttum ve aracı hareket ettirmek üzere iken Yaver Binbaşı Tayyar geldi ve kendisinin de bizimle birlikte gelmesini istedi. istegi reddedilerek aracı hareket ettirdim. Yolda Celal Bayar'a yolculuğun kısa olduğunu söyledim. Cevap vermedi, soru sormadı ve konuşmadı. Yüzü sararmıştı ve dalgın bakışlan endişeli idi. Yolda en büyük korkum, arabanın halkın saldınsına ugrayarak Celal Bayar'ın linç edilmesi idi. Saatin çok erken olması, sıkıyönetimin sokağa çıkma yasağı nedeniyle bu korkumun yersizliğini anladım. Öğrencilerinin tenkil edilmesini isteyen Celal Bayar'ı götüren araba, Harp Okulu'na yaklaşınca Celal Bayar'ın yüzündeki endişenin azalarak rahatladığını hissediyordum. Bayar, sokaktan kurtuunuş, her bakımdan sorumlu bir devlet kurumuna teslim ediliyordu. Celal Bayar'ı sabahın erken saatlerinde Harp Okulu'na teslim etmiştik. O öyle bir sabah idi ki, radyolann devamh olarak sokağa çıkma yasağını ilan ederken, evlerde tek insan kalmamış, Ankara halkı tümüyle bir bayram sevinci içinde sokağa dökülmüş, birbirlerini kutluyor, üniformalılan omuzlarda taşıyor ve onlara ikramda birbirleriyle adeta yarış ediyorlardı. Sami Küçük. Sami Küçük anlatıyor İhtilal örgütü, harekâtın 27 Mayıs 1960 sabahı başlatılmasına karar vermiş ve kendisine Uk karargâh olarak Harp Okulu'nu seçmişti. Gizli örgüt üyeleri en geç 26 Mayıs 1960 saat 22.00'de Harp Okulu'nda bulunacaklardı. Harp Okulu'na gitmek üzere, Kur.Yb. Sezai Okan ile Kızılay'da buluştuk ve yürümeye başladık. Biraz sonra Muhafız Alay Komutanı rahmetli Osman Köksal jeeple yanımızdan geçerken durdu ve ertesi sabah başlayacak harekâtı tekrar gözden geçirdik. Köksal alayına, biz de Harp Okulu'na gittik. Harp Okulu'nda, o gece ve ertesi sabah yapüacak işler ve bu iş' lerde görey alacak personel görüşüldu ve saptandı. Buna göre benim görevim, yabana dil bilmem nedeniyle, Çankaya yönündeki yabancı elçiliklere durum hakkında bilgi vermekti. 27 Mayıs 1960 saat 04.00'te içinde Sayın General Cemal Madanoğlu ile Sezai Okan ve ben bir pikapla, ihtilal karargâhı olarak seçilen bugünkü Harp Tarihi Binasf ndaki sıkıyönetim komutanlığını işgal etmek üzere hareket ettik. Karargâha varmadan önce Içişleri Bakanlığı yönünden açılan ateş üzerine arabadan indik. Madanoğlu ile ben binanın arkaşından, Sezai Okan da ön kısımndan sıkıyönetim karargâhına girdik. Sıkıyönetim karargâhına girdiğinı zaman, karargâhta görevli bir subaym (Kur.Bnb. Hasan Uslıt) elindeki makineli tabancayı Sezai Okan'a yönelttiğini ve Sezai Okan'ın elleri yukarıda hareketsiz kaldığını gördüm. Derhal müdahale ederek bu iki subay arasında çıkması ınuhtemel acı sonucu önledim, birbirlerine sanlarak öpüştüler. Sezai Okan, telefonla, Köşk'ün kan dökülmeden teslim olmasını istedi. Köşk'ün direnme temayülünü göstermesi ve Muhafız Alay Komutanı Kur.Alb. Osman Köksal'ın beni birliklerle baskı altında tutun demesi üzerine, işgal edilen sıkıyönetim komutanlığından verilen bir emirle Dışkapı bölgesinde bulunan 230'uncu Piyade Alayı, sıkıyönetim bolgesine intikal ettirildi. Alay, bugünkü Genelkurmay binas: iie Deniz Kuvvetleri binası arasındaki yola gelmişti, başlannda binbaşı rütbesinde nöbetçi amiri bulunmakta idi. ihtilal karargâhına gönderdiğim subay ihtilal karargâhına gönderdiğim Karargâh Birlik Komutanı Yüzbaşı Dursun Soysal, Harp Okulu'na gidiyor. Sezai Okan'ı bulamıyor. Oysa Muhafız Alayı, ihtilal karargâhı ile irtibatını Sezai Okan aracılığı ile sürdürecekti. Sezai Okan, o anda, ihtilal karargâhı arkadaşlarıyla harp dairesinde yerleşmiş bulunan sıkıyönetim karargâhmı işgal için Harp Okulu 'ndan ayrılmış. Dursun Soysal, General Sıtkı Ulay ile karşılaşıyor. Söyledilderimi ona anlatıyor. Orada Muhafız Alayı'nı, planını ve uygulamasını bilen yok.. Haber heyecan yaratıyor. Yanlış değerlendiriliyor. Burhanettin Uluç ekibi Köşk'ün nizamiye kapısına gelince içeri girebilmek için Bayar'a şu haberi gönderiyor: Binbaşı Abdullah Tardu, kapı polisine "Celal Bayar ve genel sek Sfirecek