23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CVMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER aşağı beş yukarı, tüm devletler için aynı amaç doğrultusundadır: Halkının refahını arttırmak. Ama siyasal politikalar değişebilir. Kimi devletler kurulduklan günden itibaren yayılmacı bir politika izlerken, kimi devletler bunun tersini yapabilirler. Hükümetlerin de birer politikası vardır. Totaliter rejimlerde devlet ve hükümet politikalan birbirinden aynlamazlarken; özgüriükçü rejimlerde ana amaçlar aynı kalmak koşuhıyla, bazı farklı politikalar izJenebilir. Hatta kimi zaman hükümetlerin uyguladıkları politika, devletlerin kuruluş felsefesine tümüyle de ters olabilir. Bu durumda eğer devletin kuruluş felsefesi sağlam ve tutarlıysa, bunun tersini uygulayan hükümetin sonu yakm ve acı olacaktır. Yok eğer tersi olursa, demek ki kuruluşta bir mantık hatası var demektir ve düzeltilmesinde yarar vardır. Günümüz devleti bir noktada "Aydınlanma Çağı"mn ürünüdür. Ancak özgüriükçü rejimlerde bile aydınlanma çağının temel felsefesi, "... aklı her yönüyle ve her bakımdan çekinmeden kitlenin önünde apaçık kullanmak özgürlüğü..." yerine Büyük Friedrich'in ilkesi geçerli durumda: ".. tstediğiniz kadar ve istediğiniz şeyi düşünün, fakat itaat edin.." (*). Günümüz özgüriükçü rejimlerinde bu olgu açıklanabilir: Yasalann ve yürütmenin kaynağı halk olduğuna göre itaat etmek bir yük olmaktan çıkıyor, bir göreve dönüşüyor. Fakat elbette yasaJarı değiştirme ve yurütmeyi indirme hak ve yetkisinin varhğı ile birlikte.. GÜNÜMÜZ TÜRKtYESİ'NDE Yukardan beri (biraz da sulandırarak) yaptığımız kuramsal açıklamalardan amacımız, günümüz Türkiyesi'ndeki bazı uymm 17 EYLÜL 1985 arenada büyük saygınlığı olan ve bu saygınlığının her türlü yoksulluğunu rahatça örttüğü Turkiyesi'nde uygulanan politikaların hepsinden uzaklaşıldı. Devletçilik, laiklik, halkçılık ilkeleri salt kâğıt üzerinde kaldı. Bir Arap prensinin Boğaziçi'nde arsa almak istemesiyle övünecek düzeylere kadar düştük. Kimi vatandaşlanmıza vize vermeyen devletlere (Suudiler, Almanya, Yunanistan vb.) aynı silahı bile kullanmaya çekinir olduk. Yıllar boyu bir türlü geçmek bilmeyen "kritik dönem"lerin çıkmazında boğuldu halkımız. Toplumun büyük bir kesimi eskisinden daha az tüketirken, beklenen ekonomik büyümeye bir türlü ulaşamadık. SONUÇ Nedir şu anda kimilerinin ağızlarından ve kalemlerinden düşürmedikleri "devlet politikası"? Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinin dışında bir devlet politikası mı oluşmuştur? Gökten mi gelmiştir bu, yerden mi çıkmıştır? Kim belirlemiştir, neye göre belirlemiştir? Demokratik bir düzen içinde bu sorulann yanıtlan bir gün elbet istenecektir. Ayrıca bu sorularının yanıtlannın isteneceği günlcr o kadar uzak da değildir. Türk halkının kurtuluşunun yolu ve yöntemi, büyük önderi Atatürk'ün söylev, demeç ve direktiflerinde yatmaktadır. Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkı, bu devleti kuruluş felsefesine uygun bir biçimde yaşatacak kadar güçlü ve bilinçlidir. Kimsenin kuşkusu olmasın ki, ".. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır". (•) Ba ko.utard» bkz. 1, Kant, "Seçilmlş Yıalnr" çtv. N.Bozkurt. s.215 vd. Devletler ve Devlet Politikalam Devletçilik, laiklik, halkçılık ilkeleri salt kâğıt üzerinde kaîdı. Bir Arap prensinin Boğaziçi'nde arsa almak istemesiyle öğünecek düzeylere kadar düştük. Kimi vatandaşlanmıza vize vermeyen devletlere (Suudiler, Almanya, Yunanistan vb.) aynı silahı bile kullanmaya çekinir olduk. Yıllar boyu bir türlü geçmek bilmeyen "kritik dönem"lerin çıkmazında boğuldu halkımız. gulamaları irdelemek. özellikle Türkiye'nin kuruluş felsefesi, yani devlet politikası ve bunun günümüzdeki uygulaması üzerinde biraz durmak istiyonız. Türkiye Cumhuriyeti, sosyoekonomik bakımdan çökmüş, çokuluslu bir imparatorluğun topraklannın bir bölümü üzerinde kurulmuş bir modern devlettir. Modern devlet derken amacımız, hak ve sorumluluklannın bilincinde olan özgür vatandaşlarının iradelerinin belirleyici olduğu bir devlet yapısının varhğını vurgulamaktır. Bu amaca beiki ilk günden ulaşılamamış, fakat atılan adımlar hep o yöne olmuştur. İmparatorluğun görkemli başkentı terk edilerek, o günün ölçülerinde bile irice bir kasabadan fazla olmayan Ankara, başkent yapılmıştır. Ağapaşa vb. gibi sanlann kullanılması yasaklanarak, vatandaşlar arasında denge sağlanmaya çabalanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesiyle dış polidkasında her türlü maceracılıktan uzak yaşadığı gibi, kutsal saydığı "Misakı Milli" hudutlarından da hiçbir ödün vermeye yanaşmamıştır. "Tam bağımsızlık" aniayışına uygun bir ekonomi politikası ile, kendi yağıyla kavrulur ve ele güne muhtaç olmaz bir yapı oluşturulmaya çabalanmıştır. O günlerin tstanbul'undaki yabancı banka ve banker sayısı, bugünkünden daha fazla idi. Ancak cumhuriyet hükümetierinin başbakanlan bununla öğünmez, tasfiye yoUan arardı. Yine o günlerde elektrik, su, demiryolu vb. gibi alanlardaki yabancı sermaye kurtana olarak değerlendirilmez, bu tur fırmalar millileştirilmeye ve devletleştirilmeye çabalanırdı. Çok sular geçti köprülerin altından. O günlerin uluslararası PENCERE Dinlenceden Sonra... Prof. Dr. TOKTAMIŞ ATEŞ Günümüz modern devleti öylesine ilginç bir yapıya ulaşmışür ki, kimi zaman amaçlar ve araçlar biribirine kanşmaktadır. Burada elbette devlet kavramının çözümlemesine girişecek değiliz. Fakat şu kadarını söyleyelim ki, devlet, belirlPbir toprak parçası üzerinde yaşayan belirli bir insan topluluğunun siyasal ve ekonomik bir örgütlenmesinden başka bir şey değildir. Bu örgüılenmeden amaç, söz konusu insan topluluğunun refahının arttırılmasıdır. Insanlann da bu birlik içinde yer aJmaJarmın nedeni, belirli bir doyuma ulaşmalan; başka seçeneklerden daha iyi yaşam koşullanna sahip olacaklarına inanmalandır (Ancak burada salt maddi değerler söz konusu değildir). DEVLETLER VE REJtMLER 20. yüzyılın ilk yansmda, özellikle Birinci ve Ikinci Dünya savaşlanndan sonra dünya haritası çok önemli ölçüde biçimlenmiş ve kesinleşmiştir. Zaman içinde bu baritada elbette kimi değişimler olabilecektir. Ancak güniimüzün veri koşullan altında, devlet sınırlannın zorla değiştirilmesi pek beklenemez. Bunun nedeni, devletlerin tümünün bu sınırlardan çok memnun olmalan değil, bu sınırları belirleyen güçlerin üstünlüklerinin sürmesi ve bu dengenin kısa dönemde değişeceğe benzememesidir. Belirli bir devlet sınırlan içinde yaşayan insanlar, o devletin halkını oluştururlar. Isviçre halkı, Almanya halkı, ABD halkı vb. gibi... Bu insanlann dil, kültür, ırk, din vb. açısından türdeş (homojen) olması pek olanaklı değildir. Dahası günümüz devletlerinin çoğunun yüzyıllar öncesine giden bir ortak tarihleri bile yoktur. O halde bu insanları bir arada tutan şey, maddi ve moral doygunluktan başka bir şey değildir. Maddi doygunluk kolay açıklanabilir bir, olgudur. Moral doygunluk ise çok genişliğine açıklanması ve irdelenmesi gereken bir olgu niteliğindedir. Burada şimdilik şu kadannı vurgulayalım ki, bir insan "yabancılık" ve "dışlanmışhk" duygularıyla yaşayacağı ileri refah düzeyinde bir toplum yerine; ortak değer yargılannı paylaşan, davramş kalıplanna alışkın olduğu, geleceği için kavga vermeye hakkı olan bir toplum içinde yaşamayı yeğleyebüir ye bana kalırsa çok akıllıca bir seçim yapmış olur. Devletler degişik rejimler altmda, (ya da içinde) varlıklannı sürdürürler. Ne denli değişik adlar olursa olsun, özünde iki tür rejim vardır: özgüriükçü rejimler ve totaliter rejimler. özgürlükçü rejimler, mikro ve makro düzeyde kararlann alınmasına halkm katıldıklan ve belirledikleri rejimlerdir. Baskıcı rejimler de halkm etkisini göz önünde bulundurmaya çabalarlar, ama katılım ve belirleme söz konusu değildir. Kimi akhevveller "Ekmek mi, özgürlUk mü?" sorusunu sormaya ve bunun çerçevesinde söylevler çekmeye bayılırlar. Ama işin aslında, kitlelere özgürlük verilmediği zamanlarda ekmek verildiğini de hiç kimse görmemiştir. Rejimin adı ve türü ne olursa olsun, günümüz devletinde iki güç vardır: Yasama ve yürütme. Kimi zaman, (ki çoğu zaman bu silah zoruyla olur) yürütme gücü, yasama işlevini de üstlenir. O zaman işler tam çığruıdan çıkmış olur. Kendinden (ya da elindeki silahtan) kaynaklanan bir yetkiyle, (ve de ulus iradesi adına) yasalar çıkartılır ve bu yasalar çerçevesinde "hükümet edilir". Aslında böyle devlet yönetme, ilk bakışta tadından yenmez gibi görünüyorsa da, bunun da kendince zorlukları vardır ve sürekli olması mümkün değildir. Devletlerin kuruluş amaçlarına uygun ve kuruluş felsefeleri doğrultusunda ekonomik ve siyasal politikalan vardır. Devletlerin ekonomik politikalan üç HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD Ust düzeyde TURİZM SUNAR HER c:i'MA KKSİN HAHEKEI ve Müzik Emekli müzik öğretmeni sayın M. Afi Kamacıoğlu'ndan ilginç bir mektup aldım. Daha doğrusu 13 adrese gönderilen anonim bir çağın, bir sesleniş. Sayın Kamacıoğfu şu kışi ve kuruluşlara sesleniyor: Vehbi Dinçerler, M. E. Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi, Mükerrem Taşçıoğlu, Kâmuran Gürün, Tunca Toskay, Prof. İsmet Giritli, Prof. Mümtaz Soysal, Nadir Nadi, Melih Cevdet Anday, Nazlı llıcak, Rauf Tamer, Burhan Arpad, Filiz Ali. "Atatürk 1934 yılı Büyük Millet Meclisi açılış konuşmasında, "Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü, musîkide değışikliği alabilmesi, kavrayabilmesi" sözüyle neyi aniatmak istemiştir? Bugün bu düşüncelerin tam tersi uygulanmak istendiğine göre Atatürk bu düşüncelerinde yanılmış mıdır? Kamacıoğlu; "Atatürk'ün ayrı zamanlarda ve yerlerde açıkladığı fikir ve düşüncelerinde bulabildiklerimi bir araya getirmeye çalıştım" dıye ekleyerek, Atatürk ve Müzik konusunda ilginç bir yazı da sunuyor. 'Atatürk Diyor Ki" başlıklı bu yazının kimi bölümlerini aşağıya alıyorum: ' Alaturka, ulusal müzik değildir, olamaz. Bizler ölünceye kadar alaturka müzikten hoşlanacağız, fakat esas müzik Batı müziğidir, milletimiz için bu müziği normal görmeliyiz." Ben Mustafa Kema! olarak alaturkayı dinlerim, fakat Atatürk olarak Batı müziği ile beraberim. Musîki ile ilgisi olmayan yaratıklar insan değildir. Eğer söz konusu yaşam insan yaşamı ise musîki herhalde vardır. Musîkisiz yaşam zaten olmaz. Musîki yaşamın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir. Yalnız musîkinin türü düşünmeye değer. Devlet konservatuvarının müzikte, sahnede kendisinden beklediğimiz teknik elemanları süratle verebilecek hale getirilmesi için daha fazla gayret ve fedakârlık yerinde olur. (Milliyet Sanat Dergisi 9 Kasım 1973, Sayı: 53) Güzel sanatların hepsinde ulus gençliğinin ne türlü ilerlemesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak, bana kalırsa bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musî kisidir. Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü, musîkide değişikliği alabılmesi kavrayabilmesidir. Bugün acuna dinletilmeye yeltenilen musîki bizim değildir. Onun için o yüz ağartıcı değerde olmaktan uzaktır. Bunu açıkça bilmeliyiz. Millî ince duyguları, düşünceleri anlatan, yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce, genel son musîki kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu sayede, Türk millî musîkisi yükselebilir, evrensel musîkide yerini alabilir. Kültür işleri Bakanlığı'nın buna değerince özen vermesini, kamunun da bunda ona yardımcı olmasını dilerim. (1934 meclisi açış konuşmasından.) Eski musîkiyi garp musîkisine üstün çıkarmak için çalışanlar, bir ufak hakikatı farketmez gibi görünürler. Bu hakikatı kısaca ifade etmek lâzım gelirse diyebiliriz ki, bütün bu ihya ameliyesinde ele alınan musîki parçaları Türkler'in herhangi bir âyinde, şenlikte, bütün maddî ve hissî kabiliyetlerini yüksek derecede kullanarak oynamasına yarayan nağmelerdir. Bu fasıldan olan musîkiyi bugünün dans parçalan gibi saymakta hatâ yoktur. Ancak bugünkü Türk kafası musîkiyi düşündüğü zaman yalnız basit oyunlara yarayacak, insanlara basit ve geçici heyecan verecek musîkiyi aramıyor. Musîki dendiği zaman, yüksek duygularımızın ifadesini bulan bir musîki murad ediyoruz. İşte bu bakımdan klasik Osmanlı musîkisini canlandırmaya çalışanların çok dikkatli bulunmaları gerekir. Biz bir Türk bestesini dinlediğımiz zaman ondan geçmişin uyanma bırak. ması lazım gelen hikâyesini, kalbimize giren oklargibi duymak isteriz. Acı olsun, tatlı olsun, biz bir beste dinlerken ve farkında olmaksızın hislerimizin incelir olduğunu duymak isteriz. Bütün bunlardan başka musîkiden beklediğimiz maddî, fikrî ve hissî uyanıkiık ve çevikliğin takviyesi olduğuna şüphe yoktur. Yeni şairierimizden, ediplerimizdefl, musîki bilginlerimizden ve bilhassa ses sanatkârlarından istediğimiz ve aradığımız budur. (1938 Kemal Ünal Ulus Gazetesi.) Hayır, Atatürk yanılmadı. Küçük çıkar hesaplar yapan kimi politikacılar onun aydınlatıcı görüşlerinden kaçındılar. Devrimlerin en çetini olan müzik devriminin yığınları sormasından, uyandırmasından ürktüler. Halkçıyız, halkın istediğini vereceğiz diye gerçekleri saptırdılar, yalan söylediler. İçiniz rahat olsun, Sayın Kamacıoğlu. Atatürk yanılmadı. 10gün9gece Öıe\ otobüs Yirım Pansyon ALANYA ALAADDİN OTEL 39I00OTürkiye'nin dayanıkü tüketim mallan konusunda önde gelen ciddi bir grubunun, yılbk cirosu 40 milyar liranın üstünde olan pazarlama şirketinin yönetimini kısa bir adaptasyon süresi sonundaüstlenebilecek niteliklere sahip adaylarla mülakat yapılacaktır. Seçilecek kişinin, vereceği verime bağlı olarak, maddi olanaklar ve kariyer açısından, önü açıktır. Değerli adaylann, özgeçmişlerini ve referanslarıru beürten fotoğrafb birer mektupla başvurmalan rica olunur. Başvurulann gizliliği titizlikle korunacaktır. Aranan asgari koşulJar şunJardır: • Yüksek bir kültürel seviye. • 40 yaşını geçmemiş olmak. • Pazarlama yönetiminde en az 5 yıl deneyimli olmak. • Kendisini başanlanyla kanıtlamış bulunmak. • Çok iyi İngilizce ve bir seçim nedeni olarak ikinci bir yabancı dil bilmek. 1 Başvuru adresi: PK 58 TeşvikiyeIstanbul MARMARİS MARTI HOTEL 79.000.MARMARİS ATLANTİKOTEL 48.000.KUŞADASI ÖMER TATİL KÖYÜ 48.000.CEŞME ALTINYUNUSOTEL 58.000. den itibaren 16110741618226 16122813361660 Açık mavi koyun suyu, en soylu Venedik kristalinden daha saydam. Kıyının kumu, dalgaların eleğinden geçırildikten sonra, doğanın görünmez değirmeninde öğütülmüş. Çam ormanı, sabahın çiğini içiyor, güneşini emiyor, yaprak kokusunun buğusunu salıyor. Ahmet Haşim'in ormanı mı bu: "Su değil, ormanın havası akan Duyduğun yaprağın dalın sesidir Suda yıldızların panltısıdır Şu karanlıkta bazı bazı çakan." Yoksa Nazım Hikmet'in ormanı mı: "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine" Denizde, kumda, ormanda dinlenirken insan kendi kendisine soruyor, yanıtlıyor. • Adamın biri Sokrates'e yakınmış: Dınlenceye gittım, ama dinlenemedim. Bilge demiş ki: Kafanı da birlikte götürmüşsündür; ondandır. Bu tür yanıtlar ilk elde kişiyi çarpar, sonra karşıt düşünceleri çağırır. insan nereye giderse gitsin, kafasını yanında götürmek zorundadır. Gecmişte bir gün, arkadaşlarla otururken, içimizden birisi hiçbir şey söylemeden kalkıp yola koyulmuştu; ardından bağırdık: Başını alıp böyle nereye gidiyorsun? Dönüp yanıtladı: Başımı size bırakacak değildim ya!.. İnsan, başını da kendisiyle birlikte gezdirir. Buna kelle gezdirmek denemez; ama kelle gezdirenler de olmuştur. Kesik bir başı mızrağın ucuna takarak sevinç naralarıyla dolaştıranları tarihler yazarlar. Bedeninden ayrılmış başa kelle derler. Celladın baltası ya da giyotinin bıcağı kimbilir kaç düşünen başı bedeninden ayırıp kelleleştirdi? Baş düşünür... Kelle düşünemez. Ama iki omzu üzerinde baş değil kelle taşıyan kişi az mıdır? Böyle birine ne denir: Bu adamda kafa yokL Eğer insan kafasızsa, dınlenceye giderken başını ister birlikte götürsün, ister götürmesin, ne değişir? Buna bir tür kelle gezdirmek de diyebilirsiniz. ' • Ahmet Haşim "baş"ından şikâyetçiydi. Gövdesinin üstüne oturmuş bu "mütekallis" baş için yazdığı şıirde der ki: "Bu cehennemde yetişmiş kafaya Kanlı bir lokmadır ancak mihenim Ah, ya Rabbi, nasıl birleşti Bu çetin başla bu suçsuz bedenim." Kimi zaman yalnız ınsanda değil, toplumda "çetin baş"\ar "suçsuz beden" için sorunlaşır. En kötü durum, bir başın omuzlar üstünde dolaşırken kelleleşmesidir. • Dinlenceye çıkan herkese öğütlenir: Hiçbir şey düşünme, denize gir, güneşlen, ormanda gezintiye çık... Oysa ormanda gezintiye çıkıp da düşünmemek elde mı? Ağaç mı, orman mı, dal mı, yaprak mı, rüzgârın ya da kuşların sesi mi? Tepeden süzülen güneş mi? Yerden yükselen toprak kokusu mu? Hayır. Bu cennette amansız bir kavga sürüyor. Kertenkele bir kaya çatlağına sinmiş, az ötede kanatlarını oynatan renkli kelebeği yutmaya yönelmiş; yılan çalılar arasından süzülerek kertenkeleye sokuluyor; örümcek ağını örmüş, sineği bekliyor. Her orman biraz cangıldır. Öyleyse dinlenceyi de ormanı da bırakıp gelelim toplumumuza... Merhaba toplumsal ormanımızın yılanlan, çıyanları, atmacaiarı, kertenkelelerı, akrepleri, merhaba kuşları, çiçekleri. yaprakları, kelebekleri, karıncaları... O iyi insanlar O güzel atlara binip gittiler! İRFAN YILMAZ'ı ^ ^ Yitirdik acımız sonsuzdur. Ailesine ve dostlarına başsağlığı dileriz. ERZURUMDAN ÖĞRETMEN ARKADAŞLARI \ A M Rumuz: PAZARLAMA ^^^H MİLLİ EĞİTİM GENÇLİK VE SPOR Ğİİ BAKANLICI'NDAN DUYURU 1. Bakanlığımız Bilgi işlem Dairesi Başkanlığı'na, sınav ve mülakatla sözleşmeli personel alınacaktır. 2. Alınacak personelin; UNVANI Çözümleyici SAYISI 1 NİTELİKLERİ 1. ODTÜ, Hacettepe veya Boğaziçi Üniversitelerinin Bilgisayar Mühendisliği Bölümleri ile benzeri okullardan ya da Bakanhğımızca bu bölümlere denkliği kabul edilmiş olan yurt dışındaki okullardan mezun olmak, 2. Programlama, Sistem Çözümleme ve Bilgi İşlem Yönetimi konularında tecrübe sahibi olmak. 3. İyi derecede İngilizce, PLI, COBOL, ASSEMBELER programlama dillerini bilmek. 1. Bilgi İşlem Sistemini butün fonksiyonlanyla kullanabilmek ve çıkabilecek her türlü sorunu çözümleyecek bilgi düzeyinde bulunmak. 2. Dört yıllık yüksek okul mezunu olmak. 3. PLI, COBOL, ASSEMBELER programlama dillerini bilmek ve iyi derecede İngilizce bilmek. 1. Bilgisayar konusunda uzman ve yüksekokul mezunu olmak. 2. Sistem Donanımı konusunda ihtisas sahibi olmak ve iyi derecede İngilizce bilmek. 3. En az iki programlama lisanını bilmek. 1. En az lise veya dengi okul mezunu olmak, 2. İki programlama dilini ve iyi derecede İngilizce bilmek. Geçîiğ/miz günlerde, üretmekte olduğumuzRifadin 150 mgadlı müstahzann 7033 7173 seri numaralı ımalatlarının Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlğınca hatalı bulunduğu ve yasaklandığı çeşıtli basın organlarınca yayınlanmıştır. Sayın, Doktor,Eczacı ve Kamuoyuna Duyuru: SSYB, adı geçen serilerde yaptığı analizlerde; Kapsül ıçındeki tozun renk farklılığını ve tüm ıçerıkli ortalama ağııiıQın, teorık ağıritğa göre % 24,6 ve % 40 oranında fazla bulunduğunu saptamıştır. Olayın, açıklamaya zorunlu hissettiğimiz yönleri şöyledir: Bakanlık, yaptığı kontrolde Rifadin 150 mg. ısımli ılacımızın her kapsülünde 150 mg. etken madde bulmuştur: Seri 7033 148,45 mg. Rifampicin/Kapsül Seri 7173 151,10 mg. Rifampicin/Kapsül Kapsüller içındekı renk farklılığı; kıremit kırmızısı bir renk olan Rıfampicın'in her uretimınde. aynı renk koyuluğunu veremeyeceğınden kaynaklanmaktadır Kapsül ıçeriği fazlalıgı ise: imalat esnasında, Zânası Marka otomatik kapsül doldurma makınemizın onarımda bulunmasından ve üretimin yarı otomatik Zuma Makinesınde çalışılabılmesı ıçın kapsül formülünde bulunan doldurucu nişastanın arttırılmasındandır. Hatamız, bir kereye mahsus olan bu değişiklikten, SSYB'nı haberdar etmemiş olmamızdan kaynaklanmaktadır. rFirmamız 1976 yılından beri, SSYB'mn 1.11.1985 tarihinde İlaç Sanayıi'nın uymaya mecbur ettiği iyi imalat (GMP) kurallarını uygulayarak Rifadin 150 mg. ve 300 mg. adlı müstahzarları hammaddesinden başlamak şartı ile en ıleri düzeyde uretmeye devam eîmekîedır. ŞİFARiaçlan ^) ticaret ve sanayi a ^ J Çözümleyici Yrd. Programcı Mahmure Taneri'nin eşi, Emekli Kurmay Albay Atak Taneri, Asaf Taneri ve Giilav Bozer'in babaları, emekli uzak yol kaptanı VEFAT Programcı Yrd. SAİM TANERİ vefat etmiştir. Cenazesi 17.9.1985'te (Bugün) ikindi namazından sonra Beşiktaş Sinan Paşa Camii'nden kaldırılıp Feriköy Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Akraba, dost ve sevenlerine duyurulur. Yukarıda belırtilen özel nitelikler dışında, bütün adaylann 657 sayılıkanunun48. maddesinin (A) fıkrasının 4,5,6 ve 7. bentlerinde belirtilen şartları taşımaları gerekmektedir. 3. İstekli adaylar, 30 Eylül 1985 günü mesai bitimine kadar fotoğraf ve özgeçmişleriyle birlikte Bakanlığımız Personel Genel Müdürlüğü'ne müracaat edeceklerdir. 48. Sınav ve mülakat tarihi. bilahare müracaatçıların adreslerine bildirilecektir. 5. BAŞVURULARDA İSTENİLEN BELGELER: a. Nüfus Hüviyet Cüzdanı Örneği (2 adet) b. Mezuniyet Belgesi ve Diploma c. Özgeçmişıni belirten bir dilekçe (Basın: 23771}5738 AİLESİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear