Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURlYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER onaeğitimin büyük bölümü, gence, yaşamda kullanacağı bilgi ve becerileri kazandınnıyor. Bu yüzden üniversitelere koşuyorlar. Böylece anhyoruz ki, gençlik sorunlarmın çözümünde sayın TV konuçmacılarının önerileri ve yaptıkları, önlem sayılamaz. Binaya çatısından başlayarak bir yerlere varamayız. BU VARSAYIMLAR GERÇEKLEŞMEDİKÇE Varsayalım ki, temeleğitimde çocuklarımızm yeteneklerini ortaya çıkaran ve geliştirmeyi amaçlayan, onları gelecek için yönlendiren bir izlence (müfredat) uygulanıyor. Kendilerini, toplumlannı ve insanı tanımalarına yardımcı olunuyor. Akıl, ruh ve beden sağlığı konulannda bilinçleniyorlar. Düşünme eğitimine, kişilik gelişimine önem veriliyor. Varsayalım ki, ortaeğitimde bugünkü izlenceler tümden değiştirilmiş, çocuğa hiçbir zaman kullanamayacağı bilgiler değil, yaşamını sürdürmesini kolaylaştıracak, ilerde mesleğini geliştirmeye yarayacak, iyi insan, iyi vatandaş olmasını sağlayıcı bir eğitim veriliyor. Genel ve teknik eğitim arasında, yetenek, ilgi ve basanya göre geçişler yapılabiliyor. Okulda uygulama başlatılıyor. Anlama, anlatma, düşünme gücüne, kişilik oluşumuna, üretkenliğe önem veriliyor. Varsayalım ki, devlet, DPT'den asıl görevini yerine getirmesini istiyor. Devletin ve özel kesimin gereksediği insanguciı, niteliklerine göre, belli plan donemleri için, yıllık beklenti çizelgelerine dönüşturülüyor. Ana mcslek dallannda ve üniversitelerde buna uygun planlamalar yapılıyor. Artık, sınav umacısının neden olduğu ayncalıklar, üniversite kapısına yığdma, açıkta kalma, mezunlara işsizlik yok. Devletin eğitim, iş ve hizmet politikası sağlam. Yukarda varsaydıklarımız, gerçeklemesi gereken şeylerdir. Ayrıntılara girmeden, kahn çizgileriyle beürttiğimiz bu çağdaş eğitim, öğretim ve hizmet düzenlemesinde, bugün kördüğüm olan sorunlar kendiliğinden hafifleyecek, devlet gücü etkili biçimde çözümü sağlayacaktır. Tüm iş ve hizmet alanlannda işgücü sıralaması, nitelik asamalan olarak görülür. Niteliksiz beden gıicünden tutun da, çeşitli bilgi, beceri ve yetenek basamaklanndan, uzmanlığın en üst düzeyine, tabandan tavana yükseldikçe daralan bir koni ya da piramit söz konusudur. Tabanda temel eğitim, giderek geçişli ortaeğitim, yüksekeğitim ve uzmanlık aşamalan. Hizmet yapısına uygun böyle bir eğitim dizgesinde, özellikle ortaeğitime işlerlik ve üretkenlik sağlanamadığı içindir ki, univ;rsite zorlanmakta, özerkliği yanılgılara, türlü olumsuzluklara fırsat vermekte, kendi sorunlarını çözememekte, nitelikçe de aşağılara çekilmektedir. Gençlik de doğal olarak, gelecek kuşku ve güvensizliğinin yarattığı komplekslere ve buradan kaynaklanan olaylara kurban edilmektedir. SONUÇ Sözun kısası: Gençlik sorunları temelde, nedenleriyle ele alınmalıdır. Görülecektir ki, barınma, beslenme, kitap, harç, boş zamanlann değerlendirilmesi ve benzeri sorunlar birer sonuçtur. Nedenler değiştirilmedikçe, sonuçları yok edemezsiniz. Bu sonuçlar, bir bakıma, bizim beceriksizüğimizin, çağdaş olmayışımızın, nemegerekçüigimizin, çıkarcılığımızın, kötu niyetli olmarnızın ürünleridir. Içtenlikle konuya eğilenler, bu suçlamayı pek ağır ve haksız bulamazlar sanıyoruz. Gençliğe, anlayışla, sevgiyle, çağdaş ve gerçek eğitim olanaklannı, fırsat eşitliğini sağlayarak, yönlendirme ve hizmet koşullarını hazırlayarak yaklaşmalıyız. Böylece, kendimizi suçlamak gerekirken, ikide bir gençliğe çamur atmak gibi, sonuçlan çok acı ve tümüyle çirkin oyunlara da son verilmiş olur. 1 AĞUSTOS 1985 Gençliğe Eğilmekte İçtenlıysek... FUAT GÜNER M.Eğitim BakanlığıEmekli Sağlıkİş Gn. Müdürü Kimi konular vardır Azellikle bizim ülkemizde surekli günceldir. Çözüm getirilemeyen her sorun güncelliğini korur. Gençlik sorunları gibi... Altmışlı yülardan günümüze değin konu, yalnızca gençliği etkileyen bir sorun olarak kalmadı. Orasından burasından çekiştirile çekiştirile iç politika çıkmazlanna, toplumsal bunalımlara yol açtı. Türlü çevrelere göre, çeşitli yorumlarla kullanıldı. Tüm gazete ve dergilerde, radyolaıımızda, tskvizonda gençlikle ilgili yayınlara hem de sık sık yer verildi. Bakanlıklar, kurumlar seminerler, sempozyumlar, açık oturumlar, konferanslar düzenlediler. Bunlar günümüzde de sürüp gidiyor. Ama, soruna, sudan önerilerle giderek. Bizim bilgiç takınu sorunları basite indirgeyerek, yüzeysel bir görünümle topluma sunmak istiyorlar. Oysa bu yüzden neler olup bittiğıni hep gördük; içinde yaşadık. Bir TV açık otunımunda da, en yetkili ağızlardan gençlik sonınlan yinelendi. YÖK üyesi, DPT sorumlusu, üniversite yetkilisi ve Milli Egitim, Gençlik ve Spor Bakanhğı Müsteşan, konuyu pek önemsemeden, kolayca çözülebileceği izlenimini vererek, yuzeysel yanıtlar, temelsiz öneri ve önlemler sundular. Biliyonız ki, yükseköğretiın gençliğinin yaşamsal sorunları var. Barınma koşulları, beslenmeleri yetersiz. Ders kitap ve araçlannı çıkaralann elinde olduğu için sağlayamıyorlar. Çalışma ortamı ve olanaklan yok. Boş zamanlannı değerlendiremiyorlar, kahvehanelerde çürüyorlar. Parasal zorluklar... Bunlar, yalnızca iki üniversitemizin bulunduğu yıllarda da Uzerinde durulan konulardandı. Üniversite sayısının sanırım 27'ye yiikselmesiyle sonınlann orantılı olarak büyüdüğü ortada. Kırk yıl niçin çözemediysek, mantık değişmediğine göre, yine de çözülemeyecek demektir. Sonınlann nedenlerine inmezsek mantık değişmemiştir. Nedenleri ellemez, sonuçlarla uğraşırsanız, sorunlar körduğum olur. Nedenleri hesaba katmayan öneri ve önlemler aldatmaca olmaktan öteye gidemez. Sözgelimi TV ekranında ibretle izledik; Yurt yaptırmağa devlet gücü yetmezmiş (!). tyilik sever özel girişimin parababaları hazineye verecekleri vergilerden düşmek koşulu ile yurt yaptırmağa özendirilmeli imişler! Hali vakti elverişli aileler gençleri yanlanna almalıymış! Vergiden düşürmenin, maliyeti yüksek göstererek hazineden çalma anlamına geldiğini bümezler mi, bu sayın konuşmacılar? Bırakın da devlet, vergisini alıp, kendisi yapsın yapacağını. Bilimsel düşunüşte nedensonuç ilişkisini kurmak yöntemin Ûk basamağıdır. Şimdi soralım: Gençlik sorunlan niçin çığ gibi büyüyor? Tüm lise ve dengi okul mezunları neden üniversiteye girme savaşımı veriyorlar. Lise, genelleştirerek söylersek, PENCERE 104 ve 87... Ülkemizde 471 idam hükümlüsü var. 59'unun dosyaları TBMM'de "son kararı" bekliyor. 59 kişiden 14'ü adi hükümlü. Bunların dışında mahkemelerde ölüm cezası istemiyle yüzlerce, belki binlerce sanık yargılanıyor. Oavalar uzadığı için bu yargılamalann sonucu gelecek yıllara sarkacak. Türkiye sürekli olarak darağaçlarının kurulduğu bir ülke görünümünü önümüzdeki yıllarda yitirmeyecek. Olayı daha çarptcı biçimde göz önüne getirebilmek için diyelim ki her gün ülkede bir darağacı kurulsun, cellat bir mahkumun ipini çeksin, ya da ayaklarının altındaki iskemleye tekmeyi savursun... Yıl 365 gün. Tam bir yıl her gün bir insanı assak bile bize yetmeyecek, idamlar ertesi yıla sarkacak... • Türkiye'de bir insanın yasamına son verme kararı, yargıçlann da elinde değildir; yetki Büyük Millet Meclisi'ne verilmiştir. Yargılama kesiminde görülen dava sonuçlanıp da yurttaşın idamına yetkili mahkemede karar verilirse, Yargıtay'da bu karar kesinleşirse, hükümlünün dosyası TBMM'ne gönderilir. TBMM incelemesini ve tartışmasını yapar, gerek görürse yargının verdiği ölüm cezasını onaylamaz. Ancak 1982 Anayasası'nda bu yöntem soru işaretlerine yol açacak bir dönüşüme uğratılmıştır. TBMM'nin görev ve yetkilerini saptayan 87'inci maddede şöyle yazmaktadır: " TBMM'nin görevve yetkileri (...) Anayasası'nın 14'üncü maddesindeki fiillerden dolayı hükum giyenler hariç olmak üzere, genel ve özel af ilanına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek .... (tir)." 87'inci madde devlete karşı işlenmiş suçlar nedeniyle verilen idam cezalan konusunda TBMM'nin yetkilerini kısıtlıyorsa, ortaya şu soru çıkmaktadır Bugün TBMM'de 45 siyasal idam dosyası bulunmaktadır. 471 idam hükümlüsünün dosyaları da Meclis'e yollanacaktır. Büyük Millet Meclisi'nin karar vermekte bir yetkisi yoksa, bu dosyalar neden pariamentoya gönderilmiştir? Daha önce idam cezalan dosyaları niçin yasama organının onayı alınarak infaz edilmiştir? 87'inci maddenin gerekçesi nedir? Bu madde Büyük Millet Meclisi'nin ölüm cezalan kapsamındaki yetkilerini kısıtlıyor mu? • 1982 Anayasası'nın 104'üncü maddesi "Cumhurbaşkanınm görev ve yetkileri"ri\ sayıyor. Buna göre "Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kışilerin cezalarını hafıfletmek veya kaldırmak" Cumhurbaşkanının yetkileri arasındadır. Demek ki 1982 Anayasası Cumhurbaşkanını Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden daha üstün ve büyük yetkiyle donatmaktadır. Bir idam hükümlüsü düşünün ki anayasanın 14'üncü maddesinde sayıian suçlardan birisini işlemiş olsun. Bu hükümlü sürekli hastalığa yakalanmış olsa, kocasa veya sakatlansa da Büyuk Millet Meclisi'nin elinden birşey gelmez; ama Cumhurbaşkanı ısterse bu hükümlünün cezasını hafifletebilir veya kaldırabilir. • Ülkemiz büyük bir sorun karşısındadır; her yurttaşı kapsayan sorumluluk gündemdedir; siyasal partiler ve pariamento üyeleri bu durumda harekete geçmek zorundadırlar. Eğer çağdaş hukukun temel kuralları da beş yılda Türk Lirası gibi değerini on misli yitirmişse, bunun suçunu üstümüzden atamayız; çünkü hepimiz her şeyden sorumluyuz. SONUÇLARDAN ÖNCE NEPENLERİ Mantık değişmedikçe dedik. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN Bakan, yerine yakışmah Eğitim Bakanı Dinçerler, çıkışlannı stirdüruyor. tlkin, "Oyanm ulan" çıkışıyla kabadayıiığıru ortaya koydu, daha sonra da, Danvin kuramına karşı çıkarak bilime ters düştüğünü kanıtladı. Müfettişlerle yaptığı toplantıda ise bardağı iyice taşırdı. Müfettis ya da öğretmen, yasa açmazına duşebilir. Bunun yolu, bağırıp çağırmak değil, yasal prosedürü işletmektir. Bakana düsen, soruşturmanın sonucunu beklemektir. Bir kabadayı tavnyla gözdağı vermeye kalkışmak değil. Sayın Eğitim Bakanı, öğretmenler özgür düsünceli iıısanlardır. Mesleğin gereğidir bu. Onlar düşunen, arastıran, tartışan insan tipini yetiştirmekle yükümlüdürler. Görülen eksikleri anında düzeltmektir görevleri.Eğitimci olmayabilirsiniz. Hiç olmazsa bulunduğunuz makamın ağırlık ve sorumluluğuna saygı duyunuz, yeter. Senleşmek yakışıksız. Biz eğitimcüer, sertlesmeden yana değil, yumusamadan ve barıştan yanayız. ülkemiz ancak bu mantıkla esenliğe çıkar, insanlarımız kardeşliğin erdemine ulaşır. Lütfen eteğinizdeki taşı dökünüz. Önce ANAPh parlamenterlerden, olmazsa yüce parlamentodan bir düeğimiz olacak: Onbinlerce eğitimci olarak, milyonlarca öğrencimizle birlikte, bir bakan artyoruz: Bilimin potasmda pişmiş, yüreği insan sevgisiyle dolu, eğitimcinin değerini kavramış, makamım yüce kültür düzeyiyle doldurmuş, hoşgörülu, çağdaş, bir eğitim bakanı... MEHMETKUT okulda okutabilmekten mahrum kalacaktır. Bu gayri adil sistemin düzeltilmesini bekliyoruz. AHMET ALPER Adres: Teşvikiye, Kocamansur Sokak Derya Apt. No 42 Daıre: 5 tstanbul ** Aa ayoi, ressamhğın sosyal felsefeyle ne ilgisi var? Resimciliği siz, gazete yazarlığıyla kanştvnyorsunuz... dedi. Eleştiriye açık olmadığı gibi, özeleştiriye yönelebilecek kadar da kendine güveni olmadtğını anlamıştım. Beileğimi Fikret'in bir sö'zü yokladı. Paris caddelerinin bir kaldınmmda kendisine ısrarla: "Haydi, haydi ver sunu kırk franka, nastl olsa kırk dakikada becermişsindir bu resmL. diyen madama iinlü ressamımız Fikret Mualuv Hayır! Kırk dakikada değil, tam kırk yılda tamamlayabüdun o tabloyu diyordu. Gunümüzde, kimi toplumlann idrakinden uzakta olarak, istismar kapüanna açık olsa bile, sanat tarihi araştırmalannın güncelleşertk bugün dünyada ulaştığı yoğunluk, sanatçıyı gerçek yerine oturtabilecek boyutlara çoktan varmıs bulunuyor. Sanatsız bir toplumun hayat damarlarından birinin kopmuş olacağını söylerken, M. Kemal Atatürk de bu gerçeğin aynmmda bulunuyordu. Bir rastlantı olarak tanıdığtm, ancak, pek de olgunlasamayan bir tarlaya mevsimsiz dusen öksüz bir tohuma benzetmek istediğim çizgi sanatçısı (karikatürist) M. Duru'yu, böyle bir konuyu yazarak kaleme alabilmeme olanak yarattığı için, sanatçı kişiliğinde tüm toplumcu sanat anlayışmın genç yeteneklerini yürekten selamlıyorunu KÂMÎL ATA T1R Şoförü Artık Zamanı Gelmedi mi! İSTANBUL 82 Anayasası'nın 'Geçici Hükümler' bölümünün geçici 4. maddesı şoyledir: "11 Eytül 1980 tarihinde iktidar partisi ve ana muhalefet partisi durumundakı siyasi partilerin 1 Ocak 1980 ve daha sonraki tarihlerde, genel başkan, genel başkan yardımcısı veya vekilleri, genel sekreterteri, bunların yardımcılan ve merkez yönetim kurulu veya benzeri organların üyeleri, anayasanın halkoylaması sonucu kabulü tarihınden başlayarak on yıl süre ıle siyasi parti kuramazlar, anayasa hükümlerine dayalı olarak kurulacak siyasi partilere üye olamazlar, bu partiler tarafından veya bağımsız olarak rnilletvekilı genel ve ara seçimlerınde, mahalli seçimlerde aday gosterilemezler ve aday olamazlar. Siyasi partilerle herhangi bir şekılde bağlantı kuramazlar ve siyasi partılerde fahri olarak bile herhangi bir görev alamazlar." Okul ücretleri adil değil EMEKLÎ ÖĞRETMEN Yine aynı maddenin B bendinde "1 Ocak 1980 tarihinde TBMM'de üye bulunan milletvekilleri ile senatörler, anayasanın halkoylaması sonucu kabulü tarihinden başlamak üzere beş yıl süre ile siyasi parti kuramazlar, kurulacak siyasi partilerin rnerkez yönetim kurullarında veya benzeri organlarda görev alamazlar" kaydı yer almıştır. Bunlar, 82 Anayasası'nın geçici hükümleridir. Anayasa 7 Kasım 1982de halkoylamasıyla kabul edildiğine göre aradan üç yıla yaklaşan bir zaman geçmiş bulunuyor. Buna göre, Adalet ve Cumhuriyet Halk Partilerinin genel başkanları ve merkez yöneticilerı daha yedi yıl politika dışı kalacaklardır. Parti yönetiminde görevlı olmayan milletvekilleri ve senatörler de bir kaç ay sonra üç yıllık süreyi aşmış bulunacaklardır. Demek CHP ve AP mtlletvekilleri 1987'nin kasım ayından sonra parti kurabilecekler, parti üyesi olabilecekler, genel başkan ya da yönetim sorumlusu seçilebılecekler. Sayın Demırel, Sayın Ecevit ve sorumlu arkadaşlarının ise yedi yıldan çok sürelerı var politikada sorumluluk almaya... Anayasanın geçici 4. maddesi böyle... Ne var ki toplumsal olaylar önceden hesaplandığı, kâğıda geçirildiği gibi kalmıyor. Partiler mi kapatıldı. yerini başka partiler alıyor, daha doğrusu o eski partilerin adı değişik benzerlerı... Birtakım liderler mi saf dışı bırakılmış, o liderler kendi yerlerine başkalarını getirtiyorlar. Çünkü yığınları ardından sürükleyen 'lider'ler kolay ko<ay yetişmiyor. Istekle, buyrukla ne partiler oluşturulabiliyor, ne (Arkası 13. Sayfada) Bendeniz devlet hizmetinde 25 yıldır çalışan ve birinci dereceye kadar yükselebilmiş bir devlet memuruyum. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanhğı tarafından yayımlanan "Anadolu Liseleri ile Yabancı Okullar Kılavuzunda" gösterilen okul ucretlerine kıyasen ve enflasyon oranı nazara alınarak bu yıl okul taksitlerinin geçen yıla nazaran 200.000. TL. civarında olacağı düşüncesi ile, zaten zorlukla geçinebildiğim maasımdan fedakârlık etmek suretiyle, çocuğuma iyi bir istikbal temin edebilmek gayesiyle ilk sıraya Özel Amerikan Lisesini yazmış ve sınav sonucu çocuğum bu okula girmeyi başarmıştır. Ancak kayıtlarm baslaması ile biz veliler buyük bir şokla karşılaşttk, geçen yıl okuyan talebelerden okul taksidi % 30 zam uygulanmak suretiyle 231.000. TL. altnırken yeni kayıt yaptıracaklardan 440.000.TL. talep edilmektedir. Bu durumda 25 yılını namusuyla çalışarak devlete hizmet eden memurunuz çocuğunu kazandığı bu Düsünebilen kafa ve aydaı belleklerinde canlanan güncel bashca kaygı, özlenen bir dünyada, çağdaşağın erdeminde insanca, mutlu toplumlar olarak varolabttmek için, sanatın asli işlevinin her tür kuşku ve istismardan anndınlmak kosuluyla saptanarak, layık çizgisine oturtulmasıdır. Yazımızın hemen burasında işaret etmek gerekir ki, politikasız sanat olamayacağt gibi; sanatsal özden soyutlanmıs bir politik misyon da ditsünulemez. Fildisi kulesinden inemeyen sanat ve politika anlayışı. saptanan bu gerçeğin en canlı tanı&ıdır. Bir lisemizde "resim öğretmeni" olduğunu söyleyen bir bayanla karşılaşmıştım. Tasarladığt özel bir sergi için yerel gazete bürosunun yardımını istiyordu. Sanat anlayısında toplumsal, sosyal felsefenin ana ilkelerini ifleyip işlemediğini öğrenmek istediğimde gozlerime, biraz da kararsızlığın şaskınlığıyla; (ama ressamlıktaki üstünlüğune inanırcasına bir güvenle) bakışlanm kaydırarak: Sanatçının yeri sanatın işlevi İBRAHİM IŞIKDAĞ Aramızdan 5 yıl önce ayrıldın. Dün eibi, hep birlikteyiz. EŞI ve ÇOCUKLARI Operatör Doktor KAZIM SARI Mua: Mecidiyeköy Büyükdere Cad. No: 57/5 Genel Cerrahi Uzmanı Tel: 166 96 66 166 47 48 YUKSEKTEKNOUOJININ ANATOMİSİ yan iletken ekran damaıiardan herbirinin uzerinde bakır ekran içkıhf yassı çelik telli zrh PVC kılıf bakır iletken (yuvarlak bükümlü sıkıştırılmış) Yenı çağdaş işletme anlayışı, yenı tesisleri ve deneyimli teknik kadrosu ıle Ergür Kablo, enerjı dağıtım teknolopsinin en ileri ürünlerınin yanında danışmanlık hizmetlen de sunmaktadır XLPE kablolar, emaye bobin tell ve PVC kablo üreîimınde önde olan Ergür Kablo teknolojisi, ülke ekonomimizı yılda 6 mllyar kW/saate varan enerjı kaybından kurtarma potansiyeline sahıptir. iletken ekranı (extrude edilmiş) İSTANBUL: T«fc 1555210 (3 Hatı The 24763 Ekstr Adrec Okçumusa Caddesı Tezgul Işhanı 2/1 Karakoy ANKARA: T«t 188035 189013 The 42675 Erertc Adrat: Izmır Caddesı Yaprak Apt 24/5, Kızılay İZMİR: Tet 145718 Tbc 52292 Ernulr AdreK Halıl Zya Bulvarı 1337 Sokak 6 ADANA; Tet 34933 40526. Thc 62139 Yurtr AdreK Atalurk Bulvan Uğurlu Pasajı 108 OENİZLİ: Tet 18909 11995 22384 Thc 59513 Erkatr Adres P K 126. Izmır Denızlı Karayolu uzerı GENEL MÜDÜRLÜK: Tet 1724685 (10 Hat) T l r 24763 Ekstr Adrec Büyükdere Caddesı 87 Polat Işrıanı 56 Mecıdıyekoy Istanbul ERGÜR KABLO XLPE izolasyon. Ergür Kablo'nun Nokia firması tarafından kurulan Denizli tesislerinde üretilmektedir. CDCC ("azot içinde tamamiyle kuru sistem") ile üretilen XLPE ("çapraz bağlı polietilen") izolasyon, kabloların tamamiyle nemden arınmış olmasını sağlar. XLPE enerji kabloları halen tesis edilmiş olan enerji kablolarına oranla % 25 daha fazla enerji taşıma potansiyeline sahiptir ve kısa devre akımlarına karşı iki kat daha dayanıklıdır. GBGODCBOU