Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
21 TEMMUZ 1985 • * BRUKSEL'den (Baştarafi 1. Sayfada) muzun dolu kalabalığı. Koca çarkın önunde çığırtkan tekerleme yapıyor "Baylar / bayanlar / efendOer / hanımlar / matmazeller / mösyöler / söylemesi bizden / dinlemesi sizden / buyunın deneyin / sevmezseniz binmeyin / binerseniz inmeyin." Gel de binme. Yüz papeli tokaüyan sepetin koltuğuna kuruluyor. Çark dönüyor. Şehir aşağıx. Panayır aşağıda. Çok aşağı4, Korkuyu unutmanın yolu "Uçüncü Adam" filminin müziğini hatırlamak ve Orson Welles'ı yeniden sorgulamak. Uçan iskemlede dönen kızlann etegi havalanıyor. Aldırdıklan yok. Şuh kahkabalar atıyorlar. Fasb oğlanlar da kızlan gözlerine kestirmişler. Kızlara hem ketenhelva almaya, hem de onlarla hortlaklar tuneline girmeye paralan çıkışacak mı diye, bozukluklarını sayıyorlar. Kızları mıncıklamanın yolu hortlaklar tünelinden geçiyor, tavlamanın yolu ise ketenhelva ısmarlamaktan. Habire Brüksel lehçesiyle küfreden adamın biri, habire nişan talimi yapıyor. Sözüm ona, hedefi vurup otomatik fotoğraf çektirecek. Sevgilisi de adama sanlnuş durmadan sırıtıyor. Suratım güzel çıksın diye. Oysa flaşın patladığı falan yok. Kız sıntıyor, adam küfrediyor, tezgahçı memnun, ellerini oğuşturuyor. Tahta perdede, bir dudağı yerde, bir dudağı gökte bir dev anasının resmi asılı. Kadındaki sakallar da değme papaza taş çıkartacak cinsinden. Resmi yanında da kocaman harflerle "yedi düvelin en önlıi hilkat garibeleri. Müessesemiz kalbi olanlann Içeri girmemesini tavsiye eder" yazılı. Anlaşılan, kalbi olmayanlaruı sayısı fazla. Gişenin önü tıklım tıkhm. Falcı barakası asrileşmiş. Ne Çingene tasviri, ne de kristal küre. Parayı bayüan geçmişini, geleceğini bilgisayardan şıppadak NSreniveriyor. Mübarek makinen geçmişine, gelecegine okuyanlar ise, belki biraz ilerde bir Çingene tasviri buhırum umuduyla kahvelerin lokantalann oraya doğnı seğirtiyorlar. Kahveler de masaları kaldırıma atmış. Gelsin biralar, gelsin şaraplar. Içkiler buralı. Yiyecek kokuları ise, hem oralı, hem buralı. Patates kızartması kokusu, kereviz suyunda pişmiş midye kokusu, kremalı gofret kokusu. çikolatalı muz kokusu buralı. Izgara kokuları buralı değil. Döner, çinekop, karides, domuz iliği kokuları burah degil. Ama, hem oralı, hem buralı kokular istediğinizden çok. Üstelik, ışık da, kalabahk da, laternamn sesi de, kızlara bakması da... Panayırda züğürtlerin işi iş. Atlıkannca dönüyor. Hükümet düşmüş. Düşer. Belçika'da hükümet akhna estikçe düşer. Panayır gibi, her yılın temmuzunu bekleyip düzenli arahklarla düşmez. Yaz demez, kış demez, tatil demez, athkannca demez, ikide bir düşer. Atlıkannca dönüyor ve laterna çalıyor ve sevdalılar öpüşüyor. Atlıkannca, çok eski olmayan eski çocukluklardaki kadar güzel. Laterna panayınn en dost sesi. Athkanncada öpüşen sevdalılar en sevdaü sevdahlar. Hükümet düşer, yenisi kurulur. Temmuzda önemli olan athkanncanın dönmesi ve laternamn çalması ve sevdalılann öpüşmesidir. HABERLERÎN DEVAM1 LONDRA'dan (Baştarafi 1. Sayfada) sahibi Maxwell oldukça ilginç bir işveren. Yoksul bir Çekoslovak ailesinin oğlu olarak Ingiltere'ye göçeden Maxwell, şişman, guleryüzlu, 65 yaşlannda, karizmatik bir şahsiyet. Kollektif yönetime karşı olması, çok çalışması ve kendi reklamına düşkünluğu nedeniyle bir çok insan basın imparatorunu Başbakan Thatcher'e benzetiyor. Ama Maxwell, İsçi Partisinin önde gelen üyelerinden biri. Ne var ki, siyaset ile ticareti birbirinden çok iyi ayırdıgı için olsa gerek, Mirror grubundaki işçiier patronlannı pek sevmiyorlar. "Benim işyerimde grev mrev olmaz" diyen Maxwell, sendikayı uyarmayı da unutmuyor: "En küçük endüstriyel eylemde gazeteyi kapatınm." Maxwell'in gazetecUik anlayışı da değişik. Olaylan haber olarak aktarmaktansa, olaylann kahramanı olup, gidisatını değiştırmeyi tercih ediyor. Örneğin, bütün gazeteler Sinclair bilgisayar fırmasının iflasına ilişkın haberler verirken, Mirror "Maxwell, Sinclair'i kurtanyor" diye manşet attı. Maxwell, bir ay kadar önce, Varşova'da Polonya Başbakanı General Jaruzelski ile göruştükten sonra da "Bundan böyle sayfalannuzda yasadı^ı Dayanışma Sendikası'na daha az yer verece|iz" dedi. Ingiltere'deki popüler basın, esas ağırlığı mağazine verse de, okuyucu çekebilmek için özel habere de yeteri kadar önem veriyor. Bu alanda Mirror, yakın basın tarihine geçecek çapta bazı baş?nlar elde etti. Malvinas (Falkland) savaşı sırasında batınlan "BeJgn»Do"nun perdearkasını ve Prenses Michael'in babasının Nazi geçmişini Ingiliz kamuoyuna ilk Mirror duyurdu. Populer basının ikinci önemli silahı da lotarya. Maxwell, aynca Etiyopya'daki açlar ile Bradford ve Brüksel futbolzedeleri için de yardım kampanyası açarak milyonlarca sterlin topladı. Ama en büyük rakibi Avustralyalı (şimdilerde ABD'de televizyon istasyonu almak için Amerikan yurttaşhğına geçmeye çalışan) basın imparatoru Ruppert Murdocn'ın "The Snn" gazetesi, MaxweU'in yardım kampanyalannda topladığı paraların faizinden günde yedi bin sterün kâr ettiğini yazdı. "Uk Press Gazetle" ve "MedJa" dergilerinin son sayısında yayınlanan istatistiklere göre, Mirror grubu gazeteleri Maxwell işbasına geldigınden bu yana yaklaşık yuzde 10 oranında tıraj kaybetti. Mirror'ın altbaşbğı "lngiltere ile Ueri!" Maxwell'in şımdiki sorunu, cüzdan ile vicdamn nereye kadar atbaşı ileri gidebileceği... CUMHURİYET/U PARIS'ten (Baştarafi 1. Sayfada) İşte bu yüzden yaz aylannda Paris'ten aynlmak içimden gelmiyor. Ama görev görevdir. Monte Carlo kumarhanelerinin tuvaletlerinde uzun zamandır yapmak isteyip vakit bulamadığım röportajı gerçekleştirmek üzere biraz sonra Orly Havaalanı'ndan Nis'e uçacağım. Kırkbeş dakikayı aşan sıkıcı hava yolculuğunda zamanımı boşa geçirmek istemedim. İçimden klasikleri yeniden okumak geliyor. "tnsan ilkokul sıralannda okudugu kitaplan, yetişkin bir kişi r.larak bir daha okumair diye düşünüp Dostoyevski'nin Knmarbaz'ma takıldım. Kitabuı tozlu savfalannı kanştırdım. İlkokul dörtteydim. O zaman beni çok etkilemiş olacak ki, daha dün okumuş gibi anımsıyorum. Bu yaz sıcağında yük olmasın diye yanıma almaktan vazgeçtim. Uçağın kalkmasına daha vakit var. Taksi tutmaktansa, belediye otobüsüyle havaalanına gitmek daha ilginç olabilir. Son yazdığım kitabın el yazılannı, kitabı yanm bıraktığım halde, gene övünmek gibi olmasın, iki Fransız yayınevi aralannda paylaşamadı. Şu ukala Fransızlara telif hakkı satmak istemiyorum, ama oldu bir kere... Ama bu gidişimde daha serbest hareket etmek, içimden geleni yapmak arzusundayım. Belki iki röportaj arası ufak, ufak rulete takıhnm, nihayet uçağı satın almasam da olur. Mal, mülkün bu dünyada ne değeri var ki? Yaşayamadıktan sonra... Hepsi boş... Şimdi siz belki de beni kıskanacaksımz. Ama sizleri üzmemek için gerçekleri yazmamazlık edecek degilim ya. Beşparmak Dağları'ndan... (Baftarafı 1. Sayfada) vuz çıkarma plajını ve Banş Harekâtı'nın anısına dikilmiş anıtı görürsünüz. Türk askeri işte buradan bir temmuz gününün ilk ışıklanyla adaya ayak basmıştır... Aradan on bir yıl geçti. Bugün 20 temmuz KKTC'de "Barış ve özgürlük Bayramı" olarak kırtlanıyor Anayasa referandumu, genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle yeni bir devietin adım adım doğuşuna tanık olunmaktadır Kuzey Kıbrıs'ta. Ustelik, Türkiye'den bakınca doğrusu bazı açılardan imrenilecek bir demokratik ortam da kimi zaman dikkati çekmektedir... Peki, Güney'le Kuzey arasında nihaibirçözum ne zaman ve nasıl olabılirdi? Ya da olabilir miydi?.. Geçenlerde bu soruyu KKTC Cumhurbaskanı Rauf Denktaş'a yöneltince, "Eğer isterseniz hemen" karşılığını verdi ve ekledi: "Rumlarla siyasal eşitlikten, Turkiy&nin etkili ve fiili garantisinden vazgeçer, Rum tarafına da serbest dolaşım, serbest yerleşim ve serbesf mülk edınme haklannı tanıyarak iki kesimliliği bir rafa kaldınrsak, nihai çözüm neden olmasın..." "Mümkün mu?" deyince de Sayın Denktaş, "Hiç öyle şey olur mu?" gibisinde sadece şoyle bir bakmakla yetindi. Haklıydı. Türk tarafının bütün bunlardan vazgeçmesi olanaksızdır. Çünkü vazgeçmek bir bakıma Barış Harekâtı öncesine dönmekle eşanlamlıdır. Oysa Rum ve Yunan tarafının gönlünde yatan budur. Kipriyanu'nun 10 temmuzda Papandreu ile görüştükten sonra Atina'dan ayrılmadan önce yaptığı açıklamada şu öğeler yer alıyordu: Son Türk askeri Kıbrıs'tan çekilmeden ve üç temel özgürlük, yani serbest dolaşım, yerleşim ve mülk edinme haklan tanınmadan Kıbns'ta çözüm olamaz. (Frankfurter Allgemeine Zeitung, 11 Temmuz 1985, sayfa 2). Kıbrıs'ta, bu güzel adada kalıcı ve adil bir nihai çozüme herhalde daha çook var. CENEVRE'den (Baştarafi 1, Sayfada) nayüeşmemn sonucu olan stress. Ve genellikle stress ile beraber dolaşan uykusuzluk ve yorgunluk. tleri yaşlarda ise enfarktusün gelmesine neden arteroschlerose, başka bir deyimle yıllarla birlikte yaşanan damarlann kireçlenmesi ve tıkanması. Her iki durumun da (stress veyahut arteroschlerose) ulaştığı sonuç aynı: "hypertension." "Hypertension" da biünildiği gibi enfarktüsün, yani kalp adalesinin ölümünün önemli bir nedeni. Dr. Martinez'in titizlikle vurgulamak istediği husus, enfarktüsün her zaman habercilerinin olduğu. özellikle fiziki gayret sarfederken hissedilen ağnların koroner yetersizliğin belirtisi olabileceği ve bunu hisseden kişinin derhal biı kardioloğa gözükmesi gereklidir. Rahatsızlığı tesbit edilen kişiye "coronographie" diye adlandınlan ve damarlara verilen bir sıvı ile damarların tıkanıklık durumunu belirleyen bir metod uygulanıyor. Alınan netice müdahale gerektiriyorsa bunun iki yolu olabilir. Birincısi "angioplastie": Tıkalı damar bir "balon" ile genişletiliyor. Ikincisi ise bypass ameliyatı. Bu Arajantinli kalp cerrahının hastalan arasında bir çok Türk var. lmkanlan olmasma rağmen ABD'yi uzak bulanlar lsviçre hastanelerinde bypass olmayı tercih edebüiyorlar. Martinez bir kaç kez Türkiye'ye gelmiş. Memleketimizdeki imkanlara ve imkansızlıklara tanık olabilmiş. Türkiye ile kurulabilecek bir işbirliğüıe ınandığını söylüyor. Ameüyet ekiplerinin ve ameh'yat sonrası bakım ekiplerinin yetiştirilmesi, eksik vegerekli makina ve araç gereçlerin temini gibi. Turkiye'deki kalp hastalanmn Avrupa ve Amerika'daki bazı kalp cerrahlan için iyi bir pazar teşkü ettiği muhakkak. Ama madalyonun çift yüzü olduğuna göre, gelişlen ile işbirüğini genişletebileceklerse ve Türkiye'ye yararlı katkılarda bulunabileceklerce, neden olmasın? Evren: Kıbrıs Türk halkınııı güvenliği (Baştarafi 1. Sayfada) lurgud dün Barış Harekâtı yıldönümü nedeniyle Anıtkabir'e çelenk koyup saygj duruşunda bulundu. Türkiye'den kaçarak tngütere've sığman bir grup Ermeni ve bir grup da Kıbnslı Rum'un Londradaki Türkiye Büyükelçiliği önunde düzenlediği protesto gösterisi olaysız geçti. Sabaha karşı OlOffye kadar süren gösteriye sadece 80 kadar Rumun katıldığı belirtiliyor. Gösteriye katılan Ermenilerin ellerındeki pankartlarda da, "Türkiye'nin 70 >ıl önce Ermenilere yaptığı soykınm 1974'te de Rumlara karşı yapıldı" sloganının yazılı olduğu dikkat çekti. Bu arada, Cumhurbaşkanı Evren, Denktaş'a gönderdiği mesaj da şöyle dedi: "Türk milleti Kıbnslı soydaşlanna karşı olan Urihi ve ahdi vecibelerinin bilinci içindedir. Bu bilinçle Türkiye Cumhuriyeti Kıbns Türk halkının güvenliği, huzur ve refahı ile saadeti için kendine düşen gorevleri sarsılmaz bir kararlılıkla yerine getirmeye devam edeeektir." TBMM Başkanı Karaduman'ın mesajı şöyle: "Uzun yülar yaptığı mücadele sonunda banş ve özgüriiiğe kavuşan Kıbns Türk halkının surdurmekte olduğu adil ve kalıcı bir çözüm bulma çabalannı ve kalkınma hamlelerini takdirle karşılıyornm." Özal da mesajında şu ifadeyi kullandı: "Demokratik sureç içinde kendi kendini idare eden Kıbns Türk halkının milli beraberlik ve birlik ruhu içinde sosyal ve ekonomik alanda güçlenme çabalarını daha da yogunlaştıracağma ve refahın yüksek seviyeterine ulaşacagına inancım tamdır. Türk milleti her zaman olduğu gibi bundan sonra da KKTC'nin kalkınma çabalarını kararlılıkla desteklemeye devam edecektir." SIEMENS NEW YORKtan (Baştarafi 1. Sayfada) rici adunlar atmak kolay degil.. Manhattan'ın ortasında restoranlann dışmda mezeci, hamburgerri, pizzacı dükkânlannın, sosis ve şiş kebap satan seyyar satıcüann kaynaştığı Yedinci Cadde*de rejim yaprnaya kalkan bir New Yorklunun başına gelenler bunun en güzel örneği.. Böyle bir ortamda caddenin en fıyakalı mezecisinde günlerce yalnızca bir yeşil salata yaprağı ve maden sodası içerek öğlenleri karnını doyuran New Yorklu, çevresi tarafından hayranlıkla karsılanmış.. Ama bu hayranlık fazla uzun sünnemiş.. Çünkü bir aya kalmadan bir de bakmıslar, gıda ^onusunda iradesine hayran olıklan kişi yeşil salata ve maden sodasıru bırakmış.. Eritme peynirli soğan çorbalannı, çavdar ekmeğinden bol sos takviyeli salamlı sandviçleri iştahla götürüyor.. "Ne oldo sana boyle?" diye soranlara New Yorklunun yanıtı soyle: "Salata yapragı ve maden sodası ile ögle yemefini götiirebilmek için neler çektiğimi Mr bcn bilirim.. Manhattan'ın yiyecek konusunda insanı kışkırtan en kötii blokunda gıinüm geçiyor.. Yedinci Cadde'deki 33 ve 34. sokaklann arasındaki blok önttaden geçerken insanın ağzını boş rutabilmesi olanaksız.. Bu yttzden her gün işimden salata yemege ve maden sodası içmeye gidip gelirken bu Allahın belası blok önünden koşarak geçmek zorunda kalıyordum.. Bu yaştan sonra her gün koşuculuga kalkmak, doğrusu bir süre sonra bana agır geldi.. Koşarak kalbimi yoracağıma, ne yapalım yiyerek bozayım dedim ve eski günlere döndüm..." New Yorklular katı rejim yerine kilo ve yağ yapmayan gıdaya miktar olarak ağırhk verme yöntemini de kullanıyorlar.. Bu yüzden salata barlan popüler hale geldi, gittikçe de yaygınlaşıyor.. Salata ban denilen şey, dükkânlann ortasına konmuş geniş bir tezgâhın üzerinde çok sayıda hazır salata türünün bir arada yer alması.. Müşteriler ellerindeki plastik kutulara çeşit çeşit salatalardan kokteyl yaparcasına parça parça doldunıyorlar.. Fiyatlar değişmez turulmuş.. Hangi salatalan alırsanız alın, kutu başına aynı parayı ödüyorsunuz.. Ne var ki sağlıkh gıda alma çaannm yarattığı sinir gerginlifcuü salata barlan da geçirmiyor.. Arada bir uğradığım bir dostun mezeci dükkânı da modaya uyarak ortasına kocaman bir salata ban koymuş.. Salata barını uzaktan izliyorum.. Ellerinde plastik kutular tezgâhın çevresinde dolanarak salata seçen bir çift arasında birden kavga patlak veriyor.. Kadın "Acaba mantar salatasında zeytinyağı var mıdır?" diye sorunca kavga başhyor.. Adam ilgısızlik kokan bir sertlikle "Boş ver zeytinyagına.. Başka yag da olsa sana zarar vermez" biçiminde yanıt veriyor.. Kadın paruyor "Ne demek zeytinya|ına boş ver.. Eger zeytinyağı konusunu dert edinmek istiyorsam ederim" Adam da hırçınlaşıyor, "Sesini biraz alçalt" diye kadını uyanyor.. Ama yüksek sesle salatalannı kutulanna doldurana kadar tezgâhın çevresinde atışmayı sürdürüyorlar.. "Saglık gırtlaktan geçer" kuralının kanserle ilişkisi şu anda Reagan'ın ameliyatı dolayısıyla en çok tartışılan konu.. Gıda rejimlerinin kanserle Uişkisi araştınhyor.. Yağlı yemeklerin kansere yol açtığı, sebzenin kanseri önlediği öne sürülüyor.. Buna karşıhk rejim yapmanın da kansere yakalanma tehlikesini arttırdığı, rejim sırasında alınan birtakım hapların, özellikle vitaminlerin kanser yaptığı iddia ediliyor.. Gıda rejimi ile kanserin Uişkisi açısından kuşkusuz şu anda dikkatleri en çok çeken kişi Başkan Reagan.. 74 yaşında ağır bir ameliyat geçiren Reagan'ın durumu son derece iyimser bir soğukkanlüıkla izleniyor.. Avrupalılann Reagan kanser olmuş telaşı şaşkınlıkla karşılanıyor, "Başkan kanser olsa bile yüzde 50 yaşama şansı var.. Bu yaşama9 ve görevini sürdurebilmesi için biiytik bir oran" deniyor. Bu arada, asıl üzerinde durulması gereken nokta, Reagan'ın kanser ameliyatı, gıda rejimi ilişkisinden çok kanser ameliyatı ile sinema arasındaki ilişki olmalı.. Çünkü ameliyat öncesi ve sonrası Reagan'ın sinema zevki 180 derece degişiyor.. Son günlerin moda filmi, Sylvester Stallone'un tek başma Uzak Asyalılara ölüm kustuğu, şoven bir kahraman tipini canlandırdığı "Rambo"yu Reagan ameliyat öncesi siyasal mesaj verircesine seyrettiğini soylüyordu.. Oysa şimdi ameliyat sonrası Reagan'ın videodan bol bol Humphrey Bogart filmleri seyrettiği bildiriliyor.. Reagan iyileşiyor... Elektronjkte ve Enerjide Siemens Siemens iki kıtayı birleştirdi. Yurdumuzun iki kıtadaki yüksek gerilim şebekeleri 400 kV'lık bir enerji nakil hattı ile birbirine bağlanmış bulunmaktadır. İstanbul Boğazının 70 m. üzerinden geçen ve 1800 m. uzunluğundaki hat, aynı zamanda Avrupa'da ilk defa kullanılan 60 mm. kalınlığındaki enerji nakil hatlarından oluşmaktadır. Mitaş firması ile birlikte büyük başan ve olağanüstü çaba sonucu inşa edilen bu müstesna hat, Siemens AG'nin çeşitli taaliyet sahalarından ancak bir tanesidir. 123 ülkede 330.000 personeli ile dünyanın önder Elektroteknik kuruluşlanndan biri olan Siemens AG 1984 yılında yalnız araştırma ve geliştirme için gunde 3 milyar TL'sı harcama yapmıştır. Ülkemizde yıllardır Elektrotekniğin birçok alanlannda imalat, proje, montaj ve bakım faaliyetlerinde bulunan Siemens AG, Kartal ve Mudanya Fabrikaları ile İstanbul merkez olmak üzere Ankara, İzmir, Adana, Bursa ve Samsun'da geniş teşkilat ve bayilik şebekesine sahiptir. Siemens AG, günümüzde haberleşme, elektronik komponent ve data transmisyonundan dev enerji tesislerine kadar faaliyet gösteren dünyanın en büyük Elektroteknik firmalarından biridir. İ Pazaroyun Çözümleri Gazetegazeteci 1. GAZETELERİ GA2ETECİLER YAZAR, ANCAK OKUYUCULAR YA2DIRIR. 2. YlRMtNCt YÜZYILIN EN ÖNEMLİ KURULUŞU GAZETEDİR. 3. GAZETELER, DÜNYANIN AYNALARIDIR. 4. GAZETECİ KASAPLARA BENZER, GECE ÖLDÜRDÜĞÜNÜ GÜNDÜZ YER. 5. BlRKAÇ İYİ GAZETENİN OKUYUCUSU BİR YILDA, ÇOK BlLGİNLERlN KİTAPLARİNDAN ÖGRENDIKLERİNDEN DAHA ÇOK ŞEY ÖĞRENEBÎLİR. 6. BU DEVİRDE DÜŞÜNCELER İÇİN ÇARPIŞ1YORUZ VE GAZETELER KALELERİMÎZDİR. 7. GAZETELERE KARŞI KİŞİDE BİR TİKSİNTİ UYANDI MI GÜZEL SEVGİSİ BAŞLAMIŞ DEMEKTİR. Daha fazla bilgi için bir Siemens AG kuruluşu olan Etmaş'a danışın. Meclisi Mebusan Cad. 35 Fındıklı P.K. 1001 Karaköyİstanbul Tel: 145 20 90 Tlx: 24233 Fax: 145 20 90