25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 ARALIK 1985 CUMHURÎYET/11 Bir yanda fırtına, bir yanda köpekbalıkları. kasım perşembe tskenderun Limanı. Bayram yeri gıbi. Rıhtıma ellerinde 'Tflrk halkından Somali halkına sevgilerie...' yazılı pankartlan taşıyan çocuklar sıralanmış. Belediye bandosu kahramanlık marşlan çalıyor. Rıhtımda Deniz Nakliyat'ın Kayseri gemisi. Vinçler, unlan, pirinçleri, yağlan, ilaçları geminin ambanna indiriyor. lstiklaj Marşı ve Hatay Valisi'nin 'gunıin anhunını' belirten konuşmasından sonra gemı, halatları toplayıp yavaş yavaş nhtımdan uzaklaşıyor. Siren sesleri ve denize atılan çclenkler. Kınlay'ın Afrika'daki 11 tslam ülkesine yapmayı planladığı gıda ve yiyecek yardınunın ılkini Somaİi'ye götıirüyoruz. tlk durak Port Said. Bir buçuk günlük yolculuktan sonra, akşamüstü 20.00 sulannda sancak omuzluktan Port Said'in ışıklan görünüyor. Süvarinin, Dismillah funda sancak' talimatıyla Süveyş Kanalı'na yanm mıl kala demirliyoruz. Geçiş sırası Kızıldemz'den gelen gemilerin. Biz sıramızı bekliyoruz. Biraz sonra içinde birkaç kişinin bulunduğu bir röraorkör yanaşıyor. En öndekı, elindekı hopaılörle "Souvenier, souvenier, bediye, hediye" diye bağınyor. Selcuk Kaptan, bir kutu lokumla bir karton Marlboro fırlatıyor römorköre. Römork uzaklaşırken, görevli hoparlörle sabah 05.00'te geçiş için makinelerin hazır olmasını tembih ediyor. ROşvet olaylarını duyardık, hatta şahit olduğumuz olaylar olmuştur, ama hoparlörle bağıra çağıra ıstenildiğini ilk kez görüyoruz. Ve kara Afrika'nın sakinleriyle ilk karşılaşmamız böyle oluyor. 21 ı Sunuş asker toplandığını MPoğu gördük. Ayda Afrika'nın 2030 dolar boynuzunda yer kazanan insanlann alan Somali'ye nasıl Kıvlay'ın yaşayabildiklerini gönderdiği yardım 1 çözmeye çalıştık. malzemesi ile Telefonla, gittik. Deniz elektrikle henüz yolculuğumuz 8 tanışmamış SomatiKenya gün sürdü. insanlarla Yolculuğumuzun Yazı ve fotoğraflar: karşılaştık. son üç günü, Hint Mehmet Yaşin Parasız kalınca, Okyanusu 'na havaalanında yaklaşırken verdiğimiz yakalandığımız rüşvetin bir fırtına, denize bölümünü geri alıp Kenya'ya uçtuk. alışık olmayan biz basın mensuplarına Nairobi'de, Afrika'nın ortasında, siyah korkulu anlar yaşattı. Ama bu fırtına sayesinde denizciliğin ne zor iş olduğunu renkli insanlann yaşadığı Londra'yla karşılaştık. 12 Aralık 1963 tarihinde anladık. Somali'de aç mültecilerin Ingiltere'den bağımsızlığını alan kamplarında onlarla birlikte yaşadık. Kenya'da, ticaretin Hintlilerin tekelinde Böcek, kertenkele dolu otellerde olduğunu gördük. Fotoğrafını çekmeye uyuduk. Yemekleri, kepçe yerine çalıştığımız Masai yerlisinin elinden zor elle tabaklara doldurduklan kurtulduk. Gece bizi yemeğe götürmek için günlerce aç kaldık. için arkadaşımızın tabanca takmak Daha sonra ekipten ayrılıp Somali'nin zorunda kaldığına tanık olduk. Bu yazı çeşitli kentlerinde Somali halkıyla dizimizde sadece gözlediklerimizi yazmaya konuşup, onları tanımaya çalıştık. çalışacağız. Sokaktan makineli tüfek zoruyla nasıl Afrikahın Boynuzunda Afrika'ya yolculuğumuz hkenderun limamndan basiadı. Smeyş Kanalı, Kızıldeniz. Babul Mendtp Bofazı 'nı geçıp. 4den Korfezi'ndekı Somalı'nin Berbe ra hmanında S gun sonra karaya ayak bastık. Etîyopya smın ile Hını Okyanusu arasında kalan mutleci kamplannda bulunduktan sonra. dunyada bir esı daha olmayan Hotumda yaptFokker ile baskenl Mogadisu'ya ındik. Oradakı çaüsnuüanmızın bıtbnınde \aırobi'ye geçtık. 5065 bin lira. Çoğu evli, çocuk sahibi, kirada oturuyor. Baa mesleklerde olduğu gibi "yıpranma payı" da yok. Bızce, deniz hep sutliman da olsa ınsan günlerce denize baka baka yıpranır. Anlatüan fırtına öykuleri bize cesaret veriyor, ama küçük beynimize laf anlatamıyoruz... Yine midemiz bulanıyor, yine aç kalıyonız. Ikinci gün aldığımız gıda, kızartılmış ekmekle onu yutabilmek için içtiğimız su. Gemicilerin anlattığına göre biz yine de iyiyiz. Bu tür fırtınalarda, alışık olmayanlann kimisi kendini denize atmak istermiş, kimisi de gülme krizlerine tutulurmuş. Bir sonraki gün fırtına yine dinmedi. Sağjık zabitinin verdigi kuçuk haplara artık itiraz etmiyoruz. Sudan'ı ve Etiyopya'yı bitirdik, Yemen'e yaklaşıyomz. Dışarısı durulacak gibi değil. Salonda Yemen televizyonunu izliyoruz. Erkek spikerler kravath, kadınların başı açık. Çocuk programında Arapça "Heidi" var. Sonra reklamlar. Makarnalar ve meyve sulan ağırhkta... Yakmımızdan Basra Körfezi'nden gelen bir Turk tankeri geçiyor. Telsizle selamlaşıyoruz. Hal hatırdan sonra sıra hava durumuna geliyor Babülmendep Boğazı'nı geçince deniz sakinleşıyormuş. Bir haftalık yolculuğun verdiği deneyim ile ehmizde pergel, boJazın uzaklığını ölçuyoruz. Geminin hızına bölüyoruz. Ertesi sabah Hint Okyanusu'na açüacağız. Yine birkaç dilim kuru ekmek ve su, küçük haplar. Baygın uyuyonız. mı ptrvane/ı Somali göründü Sabahın erken saatlerinde Babülmendep Boğazını geçiyoruz. Sağda Cibuti, solda Yemen. Ama bizim birkaç ıssız adadan başka gördüğümüz bir şey yok. Ergin Kaptan'ın hesabına göre, 09.00 dolaylarında Somali'nin Berbera Limanı'nı göreceğiz. Boğazdan sonra denız yine "asfalt" gibi. Uzaktan sahıl görünmeye başladı. Nedense bütün sıkıntüan bir anda unuttuk. Yaklaşıyoruz. Kumluk bir sahil. Çalılarla kaplı bir arazı ve hemen arkasında yüksek dağlar. Ergin Kaptan, Selçuk Kaptan, ellerinde durbun, limanı anyorlar. Kıyıda yaşam belirtisi yok. Haritada yer alan fenerler de görılnmüyor. Telsizci Erol, sinyallerine yanıt alamıyor. Berbera Limanı sanki yok olmuş. Yavaşlayıp kıyıya paralel dönviyoruz. fki bin ton yardım malzemesini boşaltacağımız limanı kaybettik. Kaptan, yeniden haritayı inceliyor. Limanı çevreleyen yuksek dağları buluyor. Kıyıdan kıyıdan gidiyoruz. Yunuslar yanımızda sıçrayıp duruyor. Ve liman göründü. Liman olduğunu dört büyük yakıt tankından anlıyoruz. Yakıt tanklarından başka ne bir bina, ne bir gemi, ne de vınç var. Telsize yanıt geldı. Düzgün bir Ingilizceyle lımana yanm mil kala demirlememiz isteniyor. öğle tatiliymiş, öğleden sonra 16.00'da pilot kaptan gelecekmiş. Saat 11.00'de öğle tatili. Yine, "Bismillah fun Süveyş Kanalı'nda Saat 05.00. Demiri alıp *agır yol', konvoy halinde kanalın girişine doğru ilerliyoruz. Ellerinde beyaz eldivenlerle Mısırlı pilot kaptan, geminin merdıvenlerinı yavaş yavaş tırmanıyor, kaptan köşkunde komutayı ele aldıktan sonra ilk komutunu veriyor: "First my breakfast Ö n « kahvalü." Kahvaltıyı beklerken de yıllardan beri alıştığı talimatlan sırahyor. Gemi kanala doğru ilerlerken, baş tarafa yaklaşan Mısırlı halatçılann motoru vıncm yardımıyla gemıye alınıyor. Süveyş Kanalı'nın genişliği 100 metre kadaı. Tam ortasından gidiyoruz. Arkamızda 5 tane dev tanker daha var. Gemilerin arasından sal bozuntusu kuçuk tekneler, insanları kanalın bir yakasından öteki yakasına taşıyor. Solda Tıh Sahrası.. Göz alabildiğine uzanan çorak topraktar Sağda Mısırlı zengınlenn yazlık villaları. Arada bir de Mısır tsraıl savaşından kalma yıkıntılar. Çölden esen rüzgâr kavurmaya başladı. Dört saatlik bir yolculuktan sonra tekrar kıyıya halatlarla bağlanıyoruz. Geçış sırası yıne Kızıldeniz1 den gelen dev tankerlerin. Yaşlı pilot kaptan, koltuğunun altında armağanlan ile gemiyı terk ediyor Kanalın ikıncı bölumunde başka bir pilot kaptan gelecek Süveyş Kanalı'nda rüşvet hoparlörle isteniyor 4 Gemide pazar yeri Gelen haberlere göre Süveyş Kanalı'nın ortasında, Kızıldeniz'e doğru geçiş içın 5 saat bekleyeceğiz. Şimdi sıra alışverişte. Mısırlı halatçılar, kayıklannın içinden çıkardıkları eşyalarla geminin arka tarafında pazar kuruyorlar. Rakip pazarcı, Mısırlı elektrik teknisyeni de üst sahanhkta tezgâhını açıyor. tane köpekbalığı 10 metre ileride duruyor. Sırt yüzgeçleriyle denizi yara yara gemiyi izliyorlar. Bir tanesi geminin yanına kadar yaklaşıyor. Karaltısı bile ürkütücü. Aşçının denize fırlattığı büyük kemik parçaları bir anda yok oluyor. P ort Said açıklannda demirledik. Biraz sonra gemiye içinde birkaç kişi bulunan bir römorkör yanaşıyor. En öndeki elindekı mikrofonla îngilizce "hediye, hediye" diye bağırıyor. Bunun üzerine Selçuk Kaptan bir karton sigara ile bir kutu lokum fırlatıyor motora. Süveyş Kanalı'nı geçinceye kadar 17 karton sigara 15 kutu lokum dağıtıyoruz... da sancak" ve "geminin demırı" buyük bir gurültüyle baş taraftan denize dalıyor. Durbunle etrafı tarıyoruz. Uzaklarda tek kath bınalar görünüyor. Yakıt depolanrun yakmında yan yana barakalar. Berbera Limanı, Amerikan Çevık Kuvvetleri'nin üssü. Etiyopya ile savaş başlayana kadar Sovyetler Bırliği ile yakm ılişkilerde bulunan Somali, bu savaşta dostlarının karşı cephede yer aldığım görunce ilişkileri kesmiş. Ve 1977 yılında Sovyet ve Kubalı teknısyenler ulkeden uzaklaştırılmış. Bu kez sadık dost ABD olmuş. Bu dostluğun karşıhğı olarak Ulkenin en önemli limanı, Basra Körfezi'ndeki herhangi bir krize anında mudahale edecek olan Çevik Kuvvet'e üs olarak verılmiş. Saat 16.30. Pilot kaptanı getiren motor yaklaşıyor. Hep birlikte el sallıyonız. Motordan karşılık veriyorlar. Gemiciler, geminin karaya bakan tarafına, Kızılay ekibinin getırdığı pankartı asıyorlar: "Türk Halkından Somali halkına..." Pilot kaptan, yerini alıyor. Hediyesini merdivenlerden çıkarken almış, bir karton Marlboro. Türkleri iyi biliriz Pilot kaptan, bir yandan talimatlar veriyor, bir yandan da bizimle sohbet ediyor. "Türkiye'yi biliyor musunuz?" diye soruyoruz. "Hem de çok İyi" diye yanıthyor. Sonra eliyle limanın gırişindeki feneri göstenyor: "Bu feneri sizin atalannız ytıpmış. Hâlâ çalışıyor. Kente suyu da Turkler getirmiş. Yüzyıldan Somun açmak için anahtar takımlan, tornavıdalar, spor ayakkabılan, çaktnaklar, Mısır fesleri, kapı kilitleri, anahtarlıklar... Çeşitli gemilerden topladıklannı burada satıyorlâr. Bizden aldıkları lokum ve sigaraları da diğer gemılerde pazarlayacaklar. Mısırlı halatçı, S dolardan başlattığı pazarhğı, genellikle bir dolarda noktalıyor. Kaça satarsa satsın hep kârh. Güneş batar batmaz hava birden serinliyor. 56 metre ötemizdeki Tih Sahrası'ndan esen rüzgâr bu kez uşutuyor. ÇölU seyrederek uşumek. Garip bir ikilem. Kazakları giyiyoruz. Sabahın erken saatlerinde Süveyş kentini geride bırakıp kanaldan Süveyş Körfezı'ne açıhyoruz. Körfezin iki yakasında, denizin içinden petrol kuyuları yukseliyor. Gökyuzüne doğru uzanan bacaların uçları alev alev. Helikopterler bir platformdan dığenne mekik dokuyor. Sol taraf Sina Çölu, sağ taraf Buyuk Sahra'nın uzantısı. Kıyıda 1967 Mısır tsrail savaşı sırasında isabet alıp yan yanya batmış tankerler. Durmadan gidiyoruz. Gunduz, gece... H AlHttHIIS int Okyanusu'na doğru dalgalar büyüyor. Yedi kuvvetinde fırtına var. Süvari: "Geminin burnu ufku kapatmadıkça korkmayın" diye bizi cesaretlendirmeye çalışıyor. Aşçı ise: "Ben tencereleri devirmeyen fırtınaya, fırtına mı derim" diyerek bizim korkumuza gülüp geçiyor. Köpekbalıkları ve fırtına Artık Kızıldeniz'deyiz. Karalar kayboldu. Arada bir Basra Körfezi'nden petrol taşıyan dev tankerler geçiyor uzaklardan. DalgaJar mı büyudu, yoksa bize mi öyle geliyor... 10 metre ılerıde 4 tane köpekbalığı. Sırt yuzgeçlerıyle denizi yara yara gemiyi izliyorlar. Bir tanesı geminin yanına kadar yaklaştı. Karartısı bıle urkutucu. Aşçının fırlattığı büyuk kemık parçaları bir anda yok oluyor. Köpekbalıklanndan sonra deniz korkusu tyice bastınyor. Biz korktukça dalgalar buyüdu. Gemicıler, "olu deoiz" diyorlar fırtınadan artan bu buyuk dalgalara. Hava pırıl pınl, rüzgâr esmıyor, ama dalga var. Gizli dalgalar. Gemiyi bir kaldırıyor bir indiriyor. Telsizci Erol söylemedi, ama biz öğrendik, ilerisi biraz daha kötuymuş. Dalgalar kırılırken beyaz beyaz köpurüyor. Denızciler "kuzubaşı" diyor bunlaıa. Bize kalırsa "Deve başı, fil bmşı." öğrendiğımize göre fırtına yedı kuvvetinde. Gemınm ucu bir batıyor bir çıkıyor. Kap / GEMtDE PAZAR YLR1: Mmrlıhalatçılar, Süveyş Kanalı'nın ortasında bekleme \erinde çantalarım açıp üst sahanhğı pazar yerine çeviriyorlar. 2KANAL'IS ORTASl: Süveyş Kanalı'nın genişliği 80100 metre. En geniş yerinde Tih çolunun kıyısına bağlanan gemiler, geçiş sırasınm gelmesini bektan köşkunde çivılenmış gıbiyiz. Ergın Kaptan arada bir moral veriyor "Geminin burnu ufkıı kapatmadıkça korkmayın..." Korkmamak ehmizde mı?.. Hele kopekbalıklanyla kaynayan bir denızde. Mıde bulantısı da cabası... O gun yemek de yemedik, su da içmedik. Yatakta beşık gibi sallanıyoruz. Hint Okyanusu'na yaklaştıkça dalgalar buyudukçe buyuyor F\rtırıanın ikincı gunu. G^ıcılerin aldırdığı bıle yok. Aşçının yanına gidiyoruz. Kendisi Bo liyorlar. 3 GEMİDE YAŞAM: Gemiciler sefer boyunca durup dinlenmeden çalışıyorlar, ta ki bir limana demirleyene kadar. 4 KVZİSE: Gemiciler, mutfağa kuıine diyor, yemeklerin yanı sıra, ekmek de burada pişiriliyor. 5 PORT SAİD: Mısırhrail savasının iüerini hâlâ taşıyor. "Sıcak" diyorsunuz, yıne anlatıyorlar. Afrika'nın guneyini, Pakıstan sefenni, temmuz ayında Basra Korfezi'ni.. lçlennden bir tek Tmbzonlu Mustafa, sıcaktan şıkâyetçi Afrika'ya ilk seterı. Daha once kuzey ulkelerıne sefer yapan gemılerde çalışıyormuş. O da Kuzey' Denızı'nde buzları kıra kıra nasıl yol aldıklannı anlatıyor. Soğuğu özlemış. Bııtun bu fırtınaya, soğuğa, sıcağa, ölume katlanmanın bedeli de fazla mesaisi, yan yardımları dahıl lulu, bize yakın sayılır. Gulüp geçiyor: "Ben, tencereleri devirmeyen fırünaya fırtına mı derim!.." Herkesin bir anısı var Gemıcüerle başedılmez. "Fırtına" diyorsunuz, her bıri bir fırtına hikâyesi anlatıyor: Cebelıtank'ta geminin nasıl yan yattığını, Amerika açıklannda nasıl su aldığım, Avustralya yakınlarında kayalara bındırmekten nasıl kurtulduklarını... Bir roman gibi. beri aym kanallan kuUanıyonız. Ne eskidi ne de çöktu. Kentteki uç camiden ikisini Tiırkkr yapmış, sonradan bir tane de biz ekledik." Pilot kaptan, gerçekten Türklen ıyı bılıyor ve sevıyor. Belkı bu sevgisinden kaynaklanan bir yardımseverlikle karaborsa Somali Şilini teklif ediyor: "Banka bir dolara 81 şilin verir, ben 100 şilin veriyorum. Bankalar bugun kapandı. Yann cuma tatili. Cumartesi gıinune kadar para bozduramazsımz." lşlemler tamamlanmadığı için o geceyi de gemide geçireceğiz. Akşam oldu. Herkes oltasmı denize sallandınyor. Denız bereketli. Balıklar sankı daha önce hiç olta görmemışler. Çekinmeden ilk hamlede yemi yutuveriyorlar. Mercanlar, çupralar, karagozler, lagoslar, lurnalar... Çaparıler, izmaritle dolup taşıyor. Kofanadan buyuk 'catal kanat'ları gemiciler, "Eti sert olur" diye denize atıyor. Deniz, balık kaynıyor Her çeşıdinden. Biz bir iki saat içinde 2030 kılo balık çektik. Anlaşılan bura halkının balıkla arası iyi değil. \ aruu Multeci kamplarında açları arıyoruz
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear