Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
^UMHURİYET/10 HABERLERİN DEVAMI 29 KASIM 1985 nnın saptanmasının Ve hukuksal geçerliliği olan kanıtlara bağlanmasının kolay bir iş olmadığı sa'vunularak, "Bizim olaya yaklaşunımız geçmise yönelik iddialan yetersizce ıneelemektense, gele. cekte olabilecek ferdi olaylann önlenmesini saglamaya çalışmak ve bu konuda bir sistem önermektir" denildi. Komisyon Başkanı Akarcalı .tarafmdan bugün kamuoyuna açıklanması beklenen raporda cezaevi yönetmeliğinde değişik•lik yapılarak mahkum ve tutukJulann Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, Bakanlar ve Cumhuriyet Başsavcısı'na yazacaklan mektuplann kontrol edilmemesinin sağlanması da önerildi. Bu mektupları açmaya çalışan cezaevi yöneticilerine yaptırım uygulanması da istenilen raporda bu yöndeki uygulamanın, konu üzerindeki siyasi spekülasyonu ortadan kaldırabileceği ve yakınmaların üzerine etkin bir biçimde gidilmesini kolaylaşüracağı savunuldu. Işkence yapana ağır ceza re öncelik ve ayncalık tanınma(Baştarafı 1. Sayfada) Cezaevi disiplinine uyan iyi halli mahkumlara aileleriyle açık görüşme imkânı sürekli olarak yaratılmalı. Dini bayram günlerindeki açık görüşme daha işler hale getirilmeli. Sivil ya da askeri cezaevlerindeki disiplin cezalarından olan görüşmeden yasaklama. uzun sürede zarar vermektedir. Görüşme yasağı Damokles'in kılıcı gibi kuUaıulmamalı, istismar edilmemelidir. Mahküma tanınan görüşme, insani bir hak olup lütuf degildir. Mahkumiann aile ve avukatlanyla telefon görüşmesi yapmalan sağlanmalıdır. Mahkumiann belirli bir sure sonunda ailelelerinin bulunduğu bölgedeki cezaevlerine gönderilmeleri sağlanmalı, cezasının üçte birini çekmiş bir mahkümun otomatik olarak bu şekilde gönderilmesi ilkesi getirilmelidir. Mahkumiann yasal hak ve imkânlannı ögrenebilmeleri için hak ve yükümlulüklerini kapsayan bir kitap hazırlayıp bu, her mahkum ve tutukluya verilmelidir. Mahkumiann verdigi dilekçelerin izlenmesi mutlaka denetlenmelidir. Mahkum ve tutuklulara verilen tek tip elbise, mevsime göre kışlık kalın, yazlık ince olarak yaptınlmalı. Kalabalık ve teblikeli suçlulann olduğu cezaevlerinde kapalı devre televizyon sistemiyle etkili bir kontrol saglanabilir. Cezaevlerindeki maddi ve manevi koşullann sürekli bilinmesi için mahkum ve tutuklular arasında anket yapılmalı. Cezaevlerinin dış korunması da jandarmadan alınıp sivilleştirilmeli. L ygulamada sivil, amir cezaevi mudüru. kapıda jandarma tarafından üstü aranır duruma düşmüştür. Kadın mahkumiann sonınlanna ayrı bir ilgi ile eğilinmeli. Cezaevi personelinin durumu iyilestirilmeli." lı. « ANAP'tan Ermenüere karşıgirişim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ermeni lobisi ve uzantılannın 24 Nisan tarihinin "Ermeni soykırımı" gunü olarak arulmasmı öngören karar tasansı, ABD Temsilciler Meclisi'nde 3 arahkta görüşülecek. ANAP Başkanlık Divanı, karar tasarısının reddedilmesi için geniş bir kampanya başlatılmasını kararlaştırdı. Temsilciler Meclisi, Californiya üyesi Tony Coelho tarafından 1983 yılında hazırlanan karar tasansı, 24 Nisan 1915'te öldürüldüğü öne sürülen 1.5 milyon Ermeninin anısına, 24 Nisan tarihinin "insanın insana zulmü günü" olarak anılmasını öngörüyor. Tasarıda, ayrıca ABD dış politikasının "soykınm gerçeğine" göre yönlendirilmesi isteniyor. Karar tasansı, haziran ayında Temsilciler Meclisinde yapılan oylamada salt çoğunluğu sağlamış, ancak gerekli olan üçte iki oy toplanamadığı için geri çevrilmişti. Ermeni lobisi, tasanrun 3 aralıkta Temsilciler Meclisinde yeniden gündeme almmasını sağlamayı başardı. ANAP Başkanlık Divanı, dün öğleden sonra Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler başkanlığında yapılan toplantısında karar tasarısının reddini sağlamak için büyük bir kampanya başlatibnasını kararlaştırdı. Başkanlık Divanı, tasarı konusunda bir açıklama yapılmasına, ANAP'ın bütün il başkanlan ile belediye başkanlannın ve ANAP Başkanlık Divanırun ABD kongre üyelerine tasanyı kmayan telgraflar göndermesine karar verdi. Parlamentolar arası ABDTürkiye dostluk grubu da bugün bir toplantı yaparak konuyu görüşecek ve grubun başkanhğını vürüten ANAP Genel Sekreteri Mustafa Taşar, bir basın toplantısı düzenleyecek, gnıp adına da kongre üyelerine uyan tclgrafları çekilecek. AVRUPA PARLAMENTOSUNDA OLUMSUZ GELİŞME Ayrıca Avrupa Parlamentosu'nda aralık ayının ilk haftasında görüşülmesi beklenen siyasi komite raportörü Vandemeulbroucke'un hazırladığı ve "soykınm" iddialannın kabul edilmesini öngören "Ernıeni Sorununa Politik Bir Çözüm" başlıkh karar tasarısının önlenmesi için parlamento üyelerine telgraflar gönderilecek. Bu telgraflarda da, "Tasanyı şiddetle protesto ediyonız. Tasan, Türk kamuoyunca, terorizmi açıkça odullendirme olarak kabul edilmektedir. Türkiye'nin buna karşı gerekli onlemleri alacağını duyurmak isteriz" deniliyor. GOZLEM UGUR MUMCUT (Baştarafı 1. Sayfada) kapıya doğru yürümeye başladılar Genç adam, İsviçre asıllı eşine "Dilson Otel'de bekle ve babama da haber ver" diyebi'ldi. Biraz sonra, havaalanının kapısında bekleyen mavi renkli Renault Station marka bir arabaya bindirildi Yanındaki sivil giymış kişiler hiç konuşmuyorlardı. Genç adam düşündü: Babam nasıl olsa duyar... Götürüldüğü yer Harbiye binasıydı. Ancak ortada hiçbir asker kişi görmemişti. Bir odaya götürüldü, odanın kapısı kapandı. Herhalde bir doktor odasıydı burası. Yatak yerine hasta muayene yatağı vardı. Oda garaj tarafındaydı. Odanın tavana yakın penceresi sıva harçları ile örtülüydü. Dışarısı pek görülemiyordu. Genç adam altı gün bu odada kaldı. Adının Süleyman Mertsoy olduğunu söyleyen bir sivil görevli yemek getiriyordu. Kendisine bir battaniye verilmişti. Akşam saat dokuzda da görevli gelıp ışığı söndürüyordu. Okumak için gazete ve kitap istedi: Vermediler. 1 Ekim 1972 günü gözaltına ahnmıştı. Ancak kimse kendisine tek bir soru bile sormuyordu. 7 ekim günü bir sivil cipe bindirilerek, Sultanahmet Meydanı'na götürüldü ve orada kendisine ve babasına sövülerek serbest bırakıldı. Genç adam, hemen kendisini otelde beklemekte olan eşini buldu. Biriikte Ankara'ya gittiler. Eşi ile biriikte İsviçre'de yaşayan genç adam durumu babasına anlattı. Babası durumu araştıracağını söyledi. Emirler verildi; ancak bir sonuç alınamadt. Daha sonra babası "Bu konu üzerinde fazla durmamasını" öğütledi. Olay böylece kapandı. Bu genç adamın adı Metin Gürler'di. Babası. o günlerde Genelkurmay Başkanlığı'na atanan Orgeneral Faruk Gürler'di. Orgeneral Gürler'in bir Çetin, bir Metin adında iki oğlu bir de kızı bulunmaktaydı. Büyük oglu Çetin, o tarihlerde, Gülhane Tıp Akademisi'nde doktor olarak görev yapmaktaydı. Gürler'in küçük oğlu Metin de uzun yıllardır İsviçre'de yaşamaktaydı. Gürler'in kızı da genç bir subay ile evliydı. Metin Gürler 1 Ekim 1972 günü niçin gözaltına alındığını o gün bugün anlamış degildir. O günlerde ünlü Ziverbey Köşkü'nde "Madanoğlu Davası" ile ilgili işkenceli sorgular yapılmakta ve sorgulardan geçirilen asker ve sivil kişilerin agızlarından "Faruk Gürler" adı alınmaktaydı. "Bomba Davası" sanıklarmdan da zorla Gürler adı alınmaya çalışılmaktaydı. Genelkurmay Başkanı Gürler'in oğlu ışte tam bu günlerde gözaltına alınıyor ve kendisine ve babasına sövülerek, serbest bırakılıyordu!. Aynı günlerde Ziverbey Köşkü'ndeki bu sorguları izleyen Orgeneral Turgut Sunalp. birkaç ay sonra Gürler'den makamını boşaltıp. cumhurbaşkanı olması için girişimlerde bulunacak ve Gürler'in cumhurbaşkanlığı kulislerini yönetecekti. Sanıklardan "Gürler" adının alındığı işkenceli sorguları izleyen Sunalp. birkaç ay sonra aynı Gürİer'in cumhurbaşkanı olması için çalışmaktaydı. Acaba, Ziverbey Köşkü'ndeki sorgular ile cumhurbaşkanlığı kulisleri başlıbaşına soru işaretlerı değil miydi? İşkenceli sorgularda sanıklardan zorla Gürler adını alanların aynı Gürler için cumhurbaşkanlığı kulislerine girmeleri neyle açıklanıyordu? Neydi bu olaylann üzerindeki giz perdesi? Bu olaylar o gün bugün açıklanmış degildir. Gürler'in küçük oğlunun o günlerde niçin gözaltına alındığı da bugüne dek açıklığa kavuşmadı. Olayı bilenler de sustular. bilmesi gerekenler de Metin Gürter'den susmasını istedıler. Uzun bir süredir nedenini araştırmaya çalıştığımız bu olayı bugün kamuoyunun bilgisine sunuyor ve o günlerin Sıkıyönetim Komutanı Emekli Orgeneral Faik Türün'den, Gürler'in küçük oğlu Metin Gürler'in "niçin gözaltına alındığını" açıklamasını istiyoruz. Bu küçük öykü üzerinde duyarlı devlet görevlerinde bulunanların uzun uzun düşünmeleri gerekir. Yarın ya da öbür gün yine bir olağanüstü dönemde de bir başka devlet görevlisinin oğlu ya da damadı için benzer işlemler yapılabilir. Eğer hukuk devletinin gerektirdiği açıklık bu olaya aydınlık getirmezse yanıtlann hangi sürprizlerie dolu olduğunu kim bılebilir? Evet kim? Sovyet basınında Ermeni iddialan (Baştarafı 1. Sayfada) rulannı yanıtlarken, Sovyetler Birliği'nin kişisel ya da devlet terörü olarak her türlü terörün karşısında olduğunu söylemiş ve Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti yetkililerinin de aynı tutum içinde bulunduğunu bildirmişti. Oysa, Sovyetler BirliğTnde TV programlan, basında çıkan yorumlar, yayımlanan kitaplar ile Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti yöneticilerinin açıklamalarında son zamanlarda Ermeni iddialan doğTultusunda önemli ölçüde bir artışın ortaya çıktığı gözleniyor. OLAY 1: Bunun son örneğini, "Izvestia" gazetesinde bundan on gün kadar önce "Sovyetler Birliği'nin Ermeni soykınmını tanıdığını" açıklayan bir makalenin yayımlanması oluşturuyor. "tzvestia"daki makalede geçen ağustos ayında Cenevre'de toplanan Birleşmiş Milletler Soykınm Alt Komitesi'nde görüşülen îngiliz raponör Whitdker'in hazırladığı ve Türkiye'nin girişimleri üzerine işleme konmayan soykınm raporu üzerindeki resmi Sovyet görüşü anlatılıyor. "tzvestia"ya göre, komitede Sovyetler Birliği'ni temsil eden delege Sofinski'nin yer yer rapora karşı bir tavır takınması, raporun içinde yer alan "Ermeni soykınmı" ile ilgili bölümlerden kaynaklanmıyor. Özelükle bu noktaya açıklık getirmek üzere kaleme alındığı anlaşılan yazıda Sofinski'nin Alt Komite'de "Ermenilere yapılan soykırımı" kınadığı, ancak bu kınamasının kamuoyuna yeterince yansımadığı anlatılıyor. "İzvestia" daha sonra Sovyet delegesi Sofinski'nin Alt Komite'deki konuşmasında "191516'daki Ermeni soykınmı gerçeği inkâr edilemez. Hiçbir şey Türkiye'yi o tarihlerde yönetenlerin Ermenüere karşı gerçekleşlirdikleri şeytani soykınm eylemini meşru gösteremez" dediğini aktarıyor. PREZtDYUM ÜYESİ: "VATANA DÖNME ARZLSU tÇİNDEYİZ" OLAY 2: "İzvestia"da çıkan bu yorumdan iki hafta kadar önce de Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti yöneticilerinin konuya bakışlanm gösteTen ilginç bir olay, Kıbrıs Rum kesiminde yaşandı. Ermenistan Sovyet Yüksek Prezidyumu üyesi karlen Dalakyan Ekim Devrimi'nin yıldönümü dolayısıyla KıbrısSSCB Dostluk Derneği tarafından düzenlenen törenlere katılmak üzere Lefkoşe'nin Rum kesimine gitti. Dalakyan, Dostluk Cemiyetrnde 6 kasım tarihinde bir basın toplantısı düzenleyerek "soykınm" iddiasını ortaya attı ve Türkiye'yi ağır bir dille suçladı. Dalakyan. basın toplantısında aynen şunları söyledi: "Erraeni halkının yarısı Turkler tarafından katledijdi ya da vatanlannı terke zorlandı. Türkler tarafından soykırıma tabi tutulmalan ve vatanlannı terketmelerinden bu yana 70 yıl geçmiş bulunuyor. Ama vatanına dönme arzusu Ermeni halkının içinde alev alev yanıyor. Halkımız bunu unutmadı ve unutamaz da. Halkımız hâlâ vatanını terketmenin acısını hissetmekte ve ona dönme arzusu içinde bulunmaktadır." OLAY 3: Geçen haziran ayında Moskova televizyonunun ikinci kanalı "Dzori Miro" adlı 45'er dakikalık iki ayn bölümden oluşan ve 19001920 yılları arasjnda Doğu Anadolu'da yaşamış bir Ermeni ailesinin yaşamını anlatan bir film yayımladı.Televizyonda iki akşam üstüste haber programından hemen sonra yayına sokulan bu filmde Bitlis, Van ve Erzurum "Ermenistan" olarak gösterildi. Filmde "Ermenistan"da asırlarca sakin bir hayat yaşayan Ermenilerin 1900 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nun saldırılarına hedef olduğu öne sürüldü ve Sovyet Ermenistanı'nda çekilmiş, Osmanlı askerlerince Ermeni ailelerine yapıldığı ileri sürülen saldırı, tecavüz ve yağma olaylarını canlandıran görüntülere yer verildi. Filmde, Batı Avrupa ülkelerinin "Osmanlı mezalimi" karşısında sessiz kalmalan üzerine "Ermeni direnişi"nin ortaya çıktığı savı da ileri sürüldü. Film, "Sovyet Ermenistam"nın kurulmasıyla Ermenilerin huzura kavuştuğu belirtildiği bir fınal bölümüyle sona erdi. Türkiye'nin doğu illerini "Ermenistan ülkesi" olarak gösteren bir haritanın da yayınlandığı filmin son sahnesinde eli ile toprağı kucaklayan yaşlı bir Ermeni görüntüsü ile "vatana hasret" teması işlendi. PRAVDA'DAKt YAZI: "BtR MİLYON İNSAN KATLEDtLDt" OLAY 4: Dünyanın çeşitli yerlerindeki Ermeni topluluJclarının soykınm günü olarak andıkları ve Türkiye'ye karşı protesto gösterileri düzenledikleri 24 Nisan 1985 tarihinde Sovyetler Birliği Işkence iddialarının önüne geçmek için bu tür iddiaların en kısa sürede yargıya iletilmesinin ve konuyla ilgili bilgilerin cezaevi yönetimleri tarafından engellenmeden yargıya aktarılmasının . sağlanması gerektiği de belirtilen t raporda şu öneriler getirildi: •. "tşkence yaptığı ya da bu konuda emir verdiği belirlenenler için cezalar arthrıİmalı ve bir daha devlet kuruluşjannda görev almalan onlenmeli. Tutuklu ya da mahkumlann avukatlanyla gönişmeleri rahat ve sakin bir ortamda, yeterli zaman içinde yaptınlmalıdır. Kireç badanalı taş zemin üzerinde eski bir masa ve iki sandalyeden oluşan bir mekânda sanıkavukat görüşmesi son derece ilkeldir. * Tutuklu ve mahkumiann ziyaretçileriyle görüşme ve kov nuşma olanaklan zaman olarak ^ «rtünlmaJı. Mekân ve sistem olarak iyileştirilmeli. Uzaktan gelen ziyaretçile Dolmabahçe Sarayı'nda (Baştarafı 1. Sayfada) duman, "Dolmabahçe Sarayı'nda halka kapalı bölüm kalmadıfcını" söyledi. TBMM Başkanı Necmettin Karaduman Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlediği basın toplantısında Cumhuriyet tarihinde ilk kez halka açılan "Değerli Eşyalar Salonu"nda sulıanlann ve yakın çe\'relerinin günlük yaşamlarında ve törenlerde kullandıkları 3 bin değerli eşyadan ancak 106 kadarının sergilendiğini belirtti. Karaduman, "Bu sergiyle biriikte, Dolmabahçe Sarayı dunyadaki benzerlerine uygun olarak degişik boyutlu bir bölüme kavuşmakta ve ayrıca müzesaray olarak çok farkh zenginliklere ulaşmaktadır" dedi. Sergilenen malzemeler arasında bulunan sultan tuğraları ve kullanılan değerli taşların Osmanlı saray yaşamının bir uzantısı olarak yeni değerlendirmeleri beklediğini de kaydeden Karaduman, sergilenen değerli eşyaların zaman zaman değiştirilerek yabancı ziyaretçiler ve araştırmacılann istifadesine sunulacağını bildirdi. Sultan Abdülmecit tarafından 1856 yılında yaptınlan ve 15 bin metre karelik bir alanı kaplayan Dolmabahçe Sarayı'nın üçte ikilik bir bölümünü oluşturan Harem Dairesi'nin de açüışını yapan Karaduman ve beraberindeki konuklar daha sonra, demir ve ah şap kapılarla kesilrrüş koridorlan ile padişah eşlerinin, Harem'de çeşitli görevleri bulunan kadınların, şehzade ve sultanların yatak odalarının bulunduğu bölümleri gezdiler. Daha sonra Harem Dairesi'nin en gösterişsiz iki odası olan Atatürk'ün çalışma ve yatak odasını gezen Karaduman ve beraberindeki konuklara bilgi veren Milli Saraylar Daire Başkan Yardımcısı Ayhan Aras, Atatürk'ün tstanbul'a geldiği zaman kullandığı bu iki odanın hiçbir eşyasının değiştirilmeden korunduğunu söyledi. Daha sonra Cariye Dairelen, Harem Hamarru harem kadınlarının saray dışına çıkarken kullandıklan Binek Salonu'nu, şehzade odalarını ve ne tür işlerde kullanıldığı bilinmeyen ve Saray'ın ilginç bir bölümünü oluşturan Sedefli Oda'yı gezen konuklara, Dolmabahçe Sarayı Harem Dairesi'nin geleneksel Osmanh sarayı hareminden çok değişik bir yapıya ulaşmış olduğu belirtildi. Açılışlarda Istanbul Valisi Nevzat Ayaz. Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Dalan ve îstanbul'da bulunan konsoloslukların temsilcileri de hazır bulundular. Dolmabahçe Sarayı Harem Dairesi de dahil olmak üzere sarayın tümü pazartesi ve perşembe günleri dışında 1500 liralık ücretle gezilebilecek. Komünist Partisi'nin resmi yayın organı "Pravda" gazetesinde "Ermeni soykırımı"nın yapıldığını savunan "İnsanlık Kınıyor" başlıkh bir makale yayımlandı. însanlığa karşı işlenen "kanlı cinayetlerin" başında "soykınnT'ın geldiği belirtilen Pravdadaki makalede bu girişten sonra "Emperyal'znıin en büyük soykınm hareketinin bundan 70 yıl önce Osmanlı Türkiyesi'nin liderleri tarafından Ermeni niifusu üzerinde gerçekleştirildiği" öne sürüldü ve "bunun sonucu bir milyondan fazla insan yok edildi" denildi. Yazıda, sözde "Enneni soylanmı" gerçeğini inkâr etmeye çalışan "BatTdaki bazı çevreler" de bu tutumlanndan dolayı sert bir dille eleştirildi. Bu yazıyla Komünist Partisi'nin yayın organı ilk kez "Ermeni soykırıım"nın yapıldığını kabul eden bir çıkış yapmış oldu. OLAY 5: Sağladığımız bilgilere göre, yine bu yıl yaşanan bir başka olay da, Moskova'da görevli bir grup yabancı diplomat için Sovyetler Birliği'ni tanıtmak amacıyla düzenlenen bir gezinin Ermenistan Cumhuriyeti'ndeki bölümünde yaşandı. Diplomatlar Ermenistan Cumhuriyeti'nin başkenti Erivan'daki "Soykınm" anıtına da götürüldüler. Buradaki resmi bir görevli yabancı diplomatlara yaptığı açıklamalar sırasında anıtın yalmzca "soykı rım"ı değil, aynı zamanda "Ermenistan'ın bölünmüşlügünü" de simgelediğini söyledi. DİĞER OLAYLAR Sözünü ettiğimiz olaylann tümu de içinde bulunduğumuz yıl gerçekleşti. Bundan önceki yıllarda özellikle Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti'nde yayımlanan kitaplarda, gazetelerde cıkan yazılarla. radyo yayınlarında "soykınm" teması sürekli bir şekilde işlenmekteydi. Bu yayınların yanı sıra Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti'ndeki müzelerde asılı haritalarda TürkSovyet smınnın gösterilmemesi de dikkat çeken bir başka husus. Yine bu Cumhuriyette orta öğrenimde okutulan ders kitaplarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun önemli bir bölümü "tarihi Ermenistan" sınırları içinde gösteriliyor. Ayrıca yine Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti'nde bulunan Eçmiyazin Katolikosu Vasken1'in çıktığı yurt dışı gezilerde yaptığı konuşmalarda "soykınm" temasını işlediği, ayrıca "Soykınmın dünyaya tanıtılmasının Ermenilerin en önemli görevi olduğunu" söylediği de biliniyor. Katolikos, ayrıca Batı Avrupa'daki ziyaretlerinde Ermeni terörünü destekleyen çevrelerle de görüşmelerde bulundu. Vasken1'in görüştüğü kişiler arasında Ara Toranvan'm da bulunduğu derlediğimiz bilgiler arasında. (Baştarafı l. Sayfada) dı. Toplantıya katılan bir kaynak, "nelerin ele alındığı" biçimindeki bir soruya, " H e r şey" yanıtını verdi. İkinci turu dıin toplanan "zirve'"de öncelikli olarak bütçe açığı üzerinde duruldu. Maliye temsilcileri, KDV ve diğer vergi hedeflerine ilişkin bilgi verdiler. TBMM'de görüşülen "vergi paketi" ilegetirilen değişiklikler anlauldı. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşan Ekrem Pakdemirli, 1986 yılında uygulanacak ithalat ve ihracat rejimi hazırlıkları sırasında göz önünde tutulan ilkeleri saydı. Hazine ve Merkez Bankası temsilcileri, enflasyonu kamçıladığı bilinen emisyon artışına çare aranması gerektiği görüşünü paylaştılar. Bu bağlamda, 1986 yılında uygulanacak para politikaları da gözden geçirildi. SOML'T KARAR YOK Toplantı, herhangi bir somut politika değişikliği kararı ile sonuçlanmadı, ama ekonomik birimler arasındaki farklı görüşler, "faiz politikası" tartışmalarında ortaya çıktı. Merkez Bankası'nca aylık olarak gözden geçirilen faiz oranlarının da ele alındığı toplantıda, Maliye, Hazine ve Merkez Bankası, 3 farkh öneride bulundular. Toplantı öncesinde, Merkez Bankası'nda ağır basan görüş, "bükümetin eylül ve ekim aylarında yükselen enflasyon karşısında yeni bir 'şok tedavisi'ne başvunnası gerektiği" yolundaydı. Temmuz ayında indirilen faiz oranlarının, bankalara mevduat akışını yavaşlatmasından endişe Faiz oranı sorun oldu duyan Merkez Bankası yetkilileri, "faizlerin çok kısa vadeli de olsa 2 ila 5 puan arasında yüksellilmesi " beklentisine girdiler. Söz konusu yetkililer, enflasyon hızında yavaşlama sağlandığı zaman, faizleri aşağı çekmekten yana görüş bildirdiler. Ancak zirve ıoplant\sında "sürpriz" olarak nitelenebilecek bir öneri, hükümet kanadından geldi. DPT'nin uzun süreden bu yana savunduğu görüş doğrultusunda faizlerde indirim yapılması önerisi ortaya atıldı. Faiz tartışmasını daha da kızıştıran diğer bir unsur, Maliye'nin hazırladığı bir taslak oldu. Maliye, halen yüzde 10 olarak uygulanan mevduat faizleri stopajının yüzde 15'e, yüzde 3'lük banka ve sigorta muameleleri vergisi oranının da yüzde 5'e yükseltilmesi önerisiyle ortaya çıktı. Maliye'nin bütçe açığının kapatılması yolunda zorunlu gördüğü bu vergi zammı, Merkez Bankası temsilcilerinde tepki yarattı. Merkez Bankası'nın görüşü, "net faiz gelirinde indirim yaratacak bu tür uygulama karşısında kendisinin de oranlan yükseltmek zorunda kalacağı" >olunda oldu. Merkez Bankası yetkilileri, Banka Sigorta Muameleleri Vergisi'nin yükseltilmesinin zaten iş dünyasının temel yakınma konusu olan kredi maliyetlerine bindireceği yüke işaret etti. "Ekonomi zirvesi"nde tartışma konularından birini de ithalat rejimi yarattı. Bu konuda toplantıda temsil edilmeyen DPT'nin, "daha konımacı" bir tutum izlemek istediği biliniyor. Hazine ise. daha liberal anlayış içinde, izne tabi mallar listesini olabildiğince az bir rakama indirme görüşünü taşıyor. Ekonomi zirvesinde ele alınan ve çözüme bağlanamayan konularda son kararı, Başbakan Turgut Özal'ın vermesi bekleniyor. ANKARA'dan YALÇIN DOĞAN (Baştarafı 1. Sayfada) Tufan geliyor, katma değerden başlayarak halen Meclis'te görüşülen vergilere dek ayrıntılı bilgi veriyor. Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürü Biltekin Özdemir geliyor, bütçe hakkmda bilgi veriyor. Merkez Bankası Başkanı Yavuz Canevi geliyor, parasal göstergeler hakkmda açıklamada bulunuyor. Hazine Müsteşarı Ekrem Pakdemirli geliyor, ithalat ve ihracat rejitnine ilişkin hazırlıkları özeıliyor. Kısaca, ekonomideki bir yıllık tüm gelişmeler "önümüzdeki yüa hazırlık olmak üzere" inceden inceye gözden geçiriliyor. Samrıt ardından da belli kararlara gidilecektir. Toplantılarda dikkat çeken nokta, ekonominin yönetiminde söz sahibi bihmlerin ve kuruluşların birbirlerinden farklı öneriler getirmeleh. Bakın nasıl: • Faiz oranlarv Faizler 1986 yılında ne olmalu... DPT "Faiıler düssün" diyor. Maliye Bakanlığı "Biz faizler üzerinden vergi alalım, böylece bütçe açıklanm kapatahm" diyor. Merkez Bankası, DPT'nin önerisine karşı çıkarken, Maliye Bakanlığı'na donüyor ve "siz faizler den daha fazla vergi almayı düşünürseniz, o zaman biz de faiz oranlarını yükseltmek zorunda kalırız" divor. • KlT'ler: DPT "Satalun bu KlT'lerin hepsini, çünkü Dünya Bankası'na söz verdik" diyor. Hazine "Yok kardeşim neden satalım, biz KİT'ler üzerinden dış kredi sağlıyoruz" diyor. Maliye ve Başbakanlık karşılıklı çatışmayı sevredivor. • İthalat rejimi: DPT "Bu kadar liberalizm yeter, artık bazı alanlarda korumacüığa gitmemiz gerekir" düşüncesini savunuyor. Buna Hazine Müsteşarlığı karşı çıkarak "Dıs ticaret rejiminde artık şu korumacılıktan vazgeçmeli ve tam liberal politikalar uygulanmalıdır" diye yerinden fırlıyor. Bu tartışmalar sürerken ve ekonomiden sorumlu birimler hemen her konuda farklı görüş ortaya atarken, bu bihmlerin tümü tek bir nokıada birieşiyor Bütçe açıklan ve bunun yaratacağı, yaratmakta olduğu tehlikeler. 1985 yılı bütçesi sanırız cumhuriyet larihinin en büyük açığını vermek üzere: 5.5 trilyonluk bütçe ulusiararası ölçülere göre (1MF ölçüleh buniarj lam bir trilyon lira açık veriyor. Yani, bütçe yüzde yirmi oramnda açık veriyor. Ekonomiden sorumlu uzmanlar ve yöneticiler "fiyat artışlarının gerçek kaynağının bütçe açığı olduğunu" savunarak, "önce bu açığa bir çözüm" arıyorlar. îşadamlanna söz vermesine rağmen, Başbakan Özal'ın yine de neden "peşin vergide" ısrar etıiği böylece daha iyi anlaşılıyor. 1985 'in "ekonomik hastalıklarını"bilen uzmanlar, bunlar için farklı çözümler öneriyorlar. Fark bir yana, taban labana ters öneriler getiriyorlar. Ve bu öneriler öylesine ciddi çelişkiler içeriyor ki, izienecek poliükalar bir uçtan diğer uca uzanıyor. Örneğin, dış ticaret rejimi tariışıhrken, "Tam liberalizme açılalım"savının hemen yanı sıra "Hayır korumacılığa ağırlık tanıyalım a tık " diyenler de bulunuyor. Böylesine birbiriyle çelişen önerilerden ne gibi kararlar çıkacağı herhalde birkaç gün içinde açıklık kazanır. EVET/HAYIK~ (Baştarafı 2. Sayfada) bir iki bin satışlı, bir çıkan bir kapanan, derken yeni bir adla çıkan dergiler... Şimdilerde büyük yayın kuruluşları da dergiler yayımlıyorlar, gösterişli. renk renk, dağıtım olanaklarını elindetutanlanndergileri... Ama benöteden beri üçbeşyazar, şair arkadaşın ceplerinden ödedikleri parayla çıkartiıkları kötü baskılı dergilerden yana olmuşumdur. Hep oralardan çıkmıştır ülkenin ustaları, ölümsüz adları. Bu tür dergileri enginlere açılmaya kalkışan küçük yelkenlilere benzetirim. Bata çıka giderler uzaklara... O yelkenliler batsa da yenilerini yaratırlar, yine giderler yollarına... OKT4Y AKBAL Her şey büyük ve (Baştarafı 1. Sayfada) ri'.. Duvarın biçimini almış, kıvrık, kıvrak, çekici... Ne kadar , çok severmişler oturmayı, rahat öğleden sonralannda 'şöyle bir' uzenmayı... Dolmabahçe Sarayı 'nın harem dairesinde her şey büyük, her şey zengin, her şey görkemli... 200 metre kareye yakın Hereke halüarımn, 4 buçuk tonluk Venedik kristali avizelerin süslediği sarayda, küçük gözüken tek şey, A tatürk 'ün ça'. lışma odasmdakimasası... Oda \ eşyaları arasında yalmzca meşin • kaplı, çevreye hiç uymayan bir • koltukla, stil, küçük, zarifbu ça', lışma masası Ankara'dan gelI miş, Aia'nın kendi eşyası.. Ya; mmdakilerden biri "Hitler'in • masası 8 metre kareymis'' diyor. ; Oysa Ata'nın İstanbul günlerin1 de kullandığı masa öylesine sa• de, küçük, mütevazı ki.. İnsanın '. büyiiklüğünün kullandığı eşya, yattığı yatak, oturduğu koltuk, yükseldiği makamla dolaysız Mşkili olmadığını gösteren ne güzel bir ö'rnek... Harem dairesinin Atatürk'ün '. kullandığı 2 odayı, çalışma ve ; yatak odalarını kapsayan bölümünü zaten biliyorduk. 10 yıl • öncesine dek açıktı bu bölümler, '. özel izinle de gezilebiliyordu. [ Ama ordan sonraki bölümler, • gerçekten de ilk kez kamuoyuna '. açılıyor. Mavi Oda, PembeOda, ; Japon Odası, Sedefli Oda.. Her biri öbüründen zengin, öbürün. den görkemli. Değerli eşyanın '. haddi hesabı yok. Ben en çok ; Hint işi, 'pelesenk' ağacından ; yapılma tek parça bir büfeye • hayran oluyorum. Osmanlı ' fmparatorluğu'nun lam çökme; sine denk gelen son 70 yılma sa• raylık etmiş olan bina, bu çuküş'. ten hiç habersizcesme donanmıs, \ döşenmiş. Abdülmecit 'in yatak ' odası, sonra Abdulariz'ınki.. 'Pehlivan padişah 'ın yaıağt inanılmaz büyüklükte... Her bir odanın, her bir salonun bir işlevı varmış. Örneğin 'Mavi Oda', padişahın bayram güniehnde harem kadınları ile biriikte kutlama yaptığı yer.. Tüm Uzakdoğu eşyasıyla donanmıs Japon Odası ise kadınlann 'çay salonu'. Yalmzca sedefli odanın ne işe yaradığı bilinmiyor. Ama bu odadaki hepsi tipik Türk işi sedefli eşyanın güzelliğine de doyum clmuyor. Dolmabahçe Sarayı Harem Dairesi'nin ziyarete açdması önemli bir olay. Yabanalann yanı sıra, bizım de, ne savaşlar, ne bozgunlar, birer birer elden giden ne kıtalar, ülkeler, topraklar, ne kıyımlar, gözyaşları, eziyetler pahasma da olsa bir çatı altında toplanmış bunca güzelliği izleme fırsatını kaçırmamamız gerekir... îthal otoya fren (Baştarafı 1. Sayfada) cak ithalat rejiminde, "daha da serbesti" aetirileceği beklentileri, iş dünyasında tedirain bir bekleyişe yol açtı. Hazine onayı ile gerçekleştirilen ve "izne tabi ithalal" listesinde yer alan 600 malın sayısında büyük indirime gidilerek, bu maliarın serbest ithalat yolunu açan, fonlu listeye aktanlması çalışmalan sürüyor. Konuyla ilgili bir kaynak, "çalışmalann henüz sonuçlandırılmadığım" kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "İzne tabi mal sayısında indirime gidileceği doğru, ama bu listede kalacak maliarın sayısı 200 de olur. 500 de. Henüz biçimlenen bir rejim söz konusu degildir." Aynı kaynak, yeni rejimin iş dünyasının içini rahatlatacak nitelikteki iki ilkesini de şöyle sıraladı: 1. Hammaddeara mal ve mamul kademeleri: Yeni rejimde koruma hammaddeden başlayarak, mamul maddede en yüksek orana ulaşacak. Ancak bu ülkede. teknik olarak "ara mal" olarak tanımlanacak bir uretimi olan, fakat bu ürünü nihai mamul olarak pazarlayan tesislerin durumlan da göz ardı edilmeyecek, ürünleri korunacak. Bu durumdaki tesislere örnek olarak Petkim gösterildi. 2. Koruma sürecek: İzne tabi listeden, fonlu listeye aktarılan maliarın gümrük vergileri ve fonları yeniden ayarlanarak. tamamen korumasız bir. lO.aıayacak. Yem ^jimdekı koruma şem Barış (Baştarafı 1. Sayfada) iresi'nce eksik soruşturma gerekçesiyle bozulan dava hakkmda, Daireler Kurulu'nda da aynı yönde karar çıkarsa, davaya İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Askeri Mahkemesi'nce yeniden bakılacak. Br.nşDerneği sanıklan yaklaşık üç yıldır cezaevinde bulunuyor. NÂFO, Atina'nın önerisini reddetti (Baştarafı 1. Sayfada) her tatbikatma yeniden katılacağını" belirtmişti. Drossogiannis aynı mektubunda, 12 kasımda yapılan Savunma Planlama Komitesi (DPC) toplantısında Yunanistan ülke bölümü (Country' Chapter) görüşülürken, iki önerinin bulunduğunu Lord Carrington'a anımsattı. İlk önerinin Yunanistan'ın da göz yumması üzerine Türkiye'ye kolaylık olsun diye "Limni" sözü yerine "hukuken ihtilaflı bölge" sözünün kullanılmasını öngördüğüne, ancak bunun Türkiye tarafından veto edildiğine dikkati çekti. İkinci önerinin ise, yapılan Savunma Planlama raporunda Limni Adası'nın bunun dışında bırakılmasını öngördüğü için Yunanistan tarafından veto edildiğini bildirmişti. na^uğı uzere geçen aralık ayında yapılan NATO savunma bakanlan toplannsmda, Yunanistan, Limni Adası'ndaki kuvvetlerini NATO gucüne tahsis etmek istemişti. Savunma Bakanı Andreas Papandreu bu önerisinde ısrar edince, Türkiye ile Yunanistan'ın birbirlerinin ülke bölümlerine karşılıklı veto kullanmasına yol açmış ve her iki ülke NATO kmvet tahsisleri raporları dışında bırakılmıştı. Bu sorun, geçen yıldan bu yana askıda bırakıldığı için de, Yunanistan NATO'nun hiçbir tatbikatma katılmıyor. Üstelik, önerisi kabul edilmediği için, NATO tatbikatlarının Ege Bölgesi'nde yapılmaması için yeni bir öneride bulundu. Ancak NATO Genel Sekreteri Lord Carrington'un Yunanistan'ın bu yeni önerisini de kabul etmediği haber alındı. Bu gelişmelerden sonra, 2 arahkta yapılacak NATO Savunma Planlama Komitesi toplantısında Yunan hükümetini temsiîen kimsenin katılmayacağı öğrenildi. Savunma Bakanlan toplantısına Andreas Papandreu'nun Savunma Bakanı sıfatıyla katılmayacağı, bunun yerine Yunanistan'ın NATO'daki daimi temsilcisi Dimitris V'asilikos ile Yunan Genelkurmay Başkanı Nikolaos Kuris'in katılacaeı bildirildi. İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesı'nin 18/11'1985 larih, Esas 985 430 karar 985/508 sayıh ilamı ile Sabir olan adım Sabriye olarak düzeltilmi^lir. SABİR DOĞAN MGK (Baştarafı 1. Sayfada) da, Başbakan, Genelkurraay Başkanı, kurul üyesi bakanlar, kuvvet komutanlan, Jandarma Genel Komutanı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri'nin iştirakleri ile bupün (dün) Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde aylık mutat toplantısını yapmıstır. Bu loplantıva. Devlet Bakanı Mesut Yılmaz da katılmıştır. Milli Güvenlik Kurulu. bu toplantısında, son bir aylık dönemde iç ve dış olaylarda meydana gelen gelişmeleri değerlendirmiş ve gündeminde bulunan diğer konular hakkındaki görüşünü hükümete bildirmeye karar vermiştir." siyesine ilk talip, otomotiv sektörü olarak belirlendi. Otomotiv Yan Sanayicileri Derneği, serbest ithalat ile ana ve yan sanayinin içine düştüğü darboğazı gerekçe göstererek, bu sektörün ithalat kalemlerinin, fonlu listeden, izne tabi listeye aktarılmasını istedi. Benimsenmesi halinde, otomobil, kamyon, otobüs ve benzeri araçlar ile bunların parçalannın ithalini Hazine'nin iznine bağlayacak bu öneri, DPT, Hazine, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı temsilcilerinden oluşan komisyonda olumlu yankı buldu. Bir yetkili, bu konudaki görüşünü şöyle ifade etti: "Otomotiv Yan Sanayicileri Derneği bize, ana sektörün serbest ithalat nedeniyle kendilerinden alım yapamamasından yakındı. "Otobüslerde kullanılan hidrolik direksiyonlann yerlisinin fiyatı 400 bin, ithal malı 800 bin lira. Yoğun yabancı. rekabet altında çalışan ana sanayi, ara daki fiyat farkını göze alarak yabancı malı seçiyor. Zaten bir toplantıda bize otomobil ithalatı serbest olduğu sürece bizim yerli yan sanayi ürünü kullanmamızı beklemememiz gerektiğine işaret ettiler' dediler. 140 alt sektörü olan otomotiv yan sanayiini de düşunmek zorundayu." Ürünleri yabancı rekabete açılan Petkim de, yeni ithalat rejimi ile "imtiyaılı" bir konuma getiriliyor. Petkim uretimi için kullanılan hammadde ithalatındaki gümrükler. sadece bu kuruluş için geçerli olarak düşürülüyor.