Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ordu, müdahale hazırlığında CUMHURÎYET/10 14 KASIM 1985 G enelkurmay Başkanı Evren'le kuvvet komutanlannın doğuya yaptığı geziler, "var olan tehlikeye karşı ahnacak onlemlerin" saptanması bıçiminde yorumlanıyordu. CÜNEYT ARCAYÜREK 12 EYLÜL'e giden günleri yazdı Ecevit ile Genelkurmay Başkanı Evren'in ilişkileri son derece olumluydu. Sık sık görüşüyorlar, sıkıyönetim kararlarını aralarmda müzakere ediyorlardı. Ecevit bu yüzden açık ve özel konuşmalannda müdahale sorularına hep "ordu üst düzeyinde hiçbir şey olmadığmı" vurgulayarak yanıt verirdi. 1 Oysa ocak ayı ıçinde yapüan, jjr dizi asker sivü kanşımı topLantıda askerler, ordunun giderck gehştiğini saptadıklan olaylar karşısında hem hukümctin, hem de kendi bunyelerinin dunımunu değerlendiriyorlardı. Genelkurmay başkanımn, Ikinci Başkan Haydar Salük'la bütüa komulanlann bulunduğu toplantıya Eyuboğlu, Sükan, tçişleri, Milli Savunma, Maliye ve Adakt Bakanlan da katılmıştı. Sükan, Kürt sözcüğıınün söylenmesinı doğru bulmadığını belirtiyor, "Atatürk'e yardım eden bo kesimlerin tarihsel gerçeklere göre Kürt olmayan oğeler olarak" ele ahnmasındaki yararlan sırahyordu. Açık konuşmalannda yaptığı değerlendirmeleri, Ecevıt yineliyordu. Bir başka eşgüdüm toplamısında Adalet Bakanı "hikim ve savcılann Guneydogu ve Doğuda görev yapamadıgını" söylemişti ki, askerler hemen her söyleşide bu gerçeği vurguluyorlardı. Askerlerin öncelikle çıkmasını istediği yasalar Sükan'a göre eşgüdüm ve Milli Güvenlik Kurulu toplantılannda dile getirilmişti. Kısaca istekler sunlardı: Olağanustü hal yasası, Polisin ve idarenın tarafsıdaştmlması, polisin güçlendırümesi, Devlet güvenlik mahkemelerinin kurulması. Eoevit'in de bu isteklere özellikle, olağanustü hal yasasıyla, polisin tarafsızlaştınlıp güçlendırümesi yasasına karşı cıktığı yoktu. Fakat "parlamenloda bo yasalar uzerinde anlaşma" olmadığını söyluyordu Sükan'a göre Ecevıt'in sıkıntısı daha çok "kendi iç bnnyesindeıı kaynaklanryorda." MUDAHALENIN AYAK SESLERİ (1978 1979) Rölücülüğün, terör ve anarşinin yanı sıra orduda gözetilen bölünmeler büyük kaygı uyandırıyordu. Ordunun bölücülük ya da aşırı sağ sol eğilimlere göre bölünmesi gerçekleşirse Türkiye'nin içinden çıkamayacağı sonuçlara gidebileceği yargısı kesinleşiyordu. Askerlerin öncelikle çıkmasını istediği yasalar sunlardı: Olağanustü Hal Yasası, polisin ve idarenin tarafsızlaştırılması, polisin güçlendirilmesi devlet güvenlik mahkemelerinin kurulması. zaman hiç kimseniiı buna karşı çıkmasına olanak sağlamamak" biçimındeydi. Oysa, 1979'da olaylar bovutlanımş, ölenlerin sayısı katlanmış, terör ve anarşinin durmayacağı kesinleşmiş, ekonomik durumda da duzelmeyi gösterecek hiçbir işaret belirmemişti. Eğer "geçmiş" bir mudahaleye gerek olup olmadığı açısından değerlendirihrse, 1979 başlarında ordu ıçin sağlıklı bir gerekçenin bütün koşullan vardı. Orgeneral Evren, 12 Eylül 1980 gunu ordunun yönetime el koyduğunu TV'den açıklarken şöyle diyecekti: "Son iki yıllık süre içinde terör 5.241 can almış, 14.152 kişinin yaralanmasına veya sakat kalmasına sebep olmuştur..." 1979 yıhnda ölenlerin sayısı 5.241'e varmamıştı, ama bu konuda "sayı" değil, olayın içeriğı önemli değil miydi?.. O zaman nıçin 1980? l f C BULENT V C ECEVİT ANLATIYOR (19781979) Başbakanlık günlerini Eylemciler bazen sol bazen sağ maskeyle karşımıza çıkıyordu 5 Burada bir şey sormak istiyorum. Içişleri Bakanı olduğu sırada trfan Özaydınlı'nın bazı sözlerinden, hukumetin daha çok sağ eylemcilere yöneldiği anlamı çıkanldı. 'Sol eylemciler buyük ölçude tasflye edümistir, ama sağ eylemciler ortada kabnıştır, şimdi onlann üzeriru gidiyoruz' gibi söıler söyiendi. Oysa sizin açık beyanlannız ortada... Şimdi de, şiddet eylemlerinin üstüne yururken sağ sol aynmı gozetmediğinizi soyluyorsunuz. Burada bir çelişki var mı?" BÜLENT ECEVİT Sayın trfan özaydınlı'nın o anlama gelecek herhangı bir sozunu de davranışım da ammsamıyorum. Bu, daha çok, sol eylemctlerle birtikte sağ eylemalenn de ustune yurunmesıni psıkolojık bakımdan guçleştirmek ısteyen bazı çevrelenn o sırada yaratmaya çalıştıklan bir izlenim olsa gerektır. Kaldı kı, terör eylemlerinin derinine inildikçe, perde arkasma geçildıkçe, sağ eylemcilığın nerede bıtıp sol eylemcıliğin nerede başladığını ayırt etmek çok guçleşiyordu. Adeta perde arkasmdaki belırli guçler, kukla oyunundaki gibi, bir elleriyle bir grubu, öbür ellenyte de karşıt grubu ıdare edıp vuruşturuyorlardı. Nitekim 'solcu' terbrist olarak yakalananlar arasmda bırçok kimsemn sağcı kışkırtıcı ajanlar olduğu, mahkemelerde ortaya çıktı. Komunıst Bulgaristan'm da yıllarca sağcı terörıstlere yataklık yaptığı artık dunyaca bıliniyor. Lubnan'la Sunye'dekı kamplarda ıse hem solcu, hem bölücıi, hem sağcı terörıstlenn eğitıldiğı ortaya çıktı. Evren Ecevit ilişkileri Ordunun yönetime el koymasıyla ilgili hazırhklar bir suredir başlamıştı. 1979'un ikinci yansmdan sonra bu hazırhklar tümuyle genişleyecek, mudahaleyi yapan üst düzeyın onayladığı cumleye göre, "bir müdahale icin 'gerekli' olan ortamın tam olgunlaşması beklenecek" ve 12 Eylül gelecektı. Bir müdahale için en azından 1979'da da iki bine vakın ölü vardı, dahası 1977 1978'de de insanlar öluyor, olaylar boyutlanıyordu "gerekli ortamın tam olgunlaşması" beklenildiği sırada, Ecevit'in Genelkurmay Başkanı Evren'le ilişkileri son derece olumluydu. Sık sık gorüşuyorlardı. Hatta sıkıyönetim kararlan Bakanlar Kurulu'na gelmeden önce Ecevit'le Evren bu konuyu aralarında "müzakere ediyoriardı". Nitekim, Ecevit açvk ve özel konuşmalannda müdahale sorularına hep, "Ordu üst düzeyinde hiçbir şey olmadığmı" vurgulayarak yanıt verirdi. Oysa 'ortamın oluşması" aşamasında gerekli planlar yapılıyordu. Bir merakı doyurabilmek için Ecevit'in tşguzar ve Mataraa'yla ilgili savlar karşısında bu iki bakandan neden "kurtulmayı" istemediğini, hukumette birlıkte çalıştığı "yakın arkadaşlanna" sordum. "Ec«vit, bir kimse hakkında one surulen savlann çok iyi sornşturulmadan gerçekmiş gibi kabul edilmesine hiç >^anh olmamıştı. tnsanlar uzerinde o>lesine suçlamalar yapılıyordu ki, hangisi doğru taangisi yanhş. bütün bunlann tumuyle ortava çıkarılmasını isterdi. tnsanlara bakış açısındaki olumlu çizgilerin de bu davranısa etken olduğu sö>lenebilirdi. tşguzar işinin çok ivi soruşturulmasını istiyordu. Mataracı olayının da bir ay sonra yapılacak seçimden sonra ele alınmasından yanaydı." Ne çare kı, sıyasetın çarkları bu tür bakış açılannı ezer geçerdi. DOĞU GEZlLERl Genelkurmay Başkanı Evren ve Kuvvet Komutanları sık sık doğudaki tatbikatlara katıüyorlardı. Daha sonra durum değerlendirmesi yapan komutanlar devlet otoritesinin yokluğundan, eylemlerin giderek boyutlandığından yakımyorlardı. bir dizi asker sivil toplanülan daha yapıldı. Bunlar Başbakanla bakanların ve asker önderlerin katıldığı toplantılardı, ama öte yandan da askerler doğu gezilerinden döndukten sonra, Genelkurmay'da "kendi aralannda" toplanıp gorüşuyorlardı. Bölüculuğun, teror ve anarşinin yanı sıra orduda gözetilen bölunmeler buyük kaygı uyandırıyordu. Ordunun bölüculuk ya da asırı sağ sol eğilimlere gore bolünmesı gerçeklesırse Türkiyenin, ıçınden çıkamayacağı sonuçlara gidebileceği yargısı kesinleşiyordu. Askerler önlem arıyordu, bu onlemlerin çıkması ıçın kendi toplantılarında konuşuyorlardı. mutanıyla konuşurken, bana dedi ki; "ciddi tedbir alın. yoksa demokratik rejimi tehlikeye sokarsınız," diye söze başladı. Ulkenin içinde bulunduğu koşullan sıralarken, arada örnekler de veriyordu: Korhutanın îzmir'de bir tanıdığı vardı. Bir Yugoslav tekmsyeni. Turkiye'vi bırakıp gideceğıni, çünku bölücüluğün, yıkıcı eylemlerin giderek "halka indiğinj" görmuştu. Tıpkı bir zamanlar Yugoslavya'da olduğu gibi. Ulusu, bu eylemlerin halka indiğıni söylüyor "hııkümet ciddi önlemler almalı" diyordu. Sükan "tlk kez komutanıann geziden döndukten sonra 'konıışmaya başladığını' gördüm" diyordu. Hele guneydogu ve doğu Ulerinde 1979'un ilk dört ayında yaptıkları ıncelemelerden sonra Nurettin Ersin, Şahinkaya, Ulusu, Celasun ayrı ayrı soz ahp değerlendinnelerini sıralamışlardı. özetle, "Devlet otoritesinin yokluğundan. burokrasinin cahşmadıgından, eylemlerin giderek boyutlandığından" >akını>orlardı. Askerler '"onlem ahnmasını" vurgularken, Ecevit Sükan'm gözlemi durmadan not alıyor, susuyordu. Bulend Ulusu yazıh bir metni yarım saat okudu. 1112 maddeye sığdırdığı bu konuşma, toplantıda bulunanlann kanısına göre, öteki komutanlann duşuncelerini yansıtıyordu, Ulusu bir "sözcü" gibi konuşuyordu. Ulusu sözlerini bıtirdiği zaman Hikmet Çetin, yanında oturan Necdet Uğur'a, "Tıpkı Muhsin Batur gibi" dedi. Batur da MGK'de 1971 darbesinden önce tıpkı Ulusu gibi konuşmuş, iki de yazıh muhtıra vermişti. miş, daha çok iç siyasal bünyedeki gelişmeleri izlemiş, ordunun "Kapalı toplantdarda ortaya koyduğu tutumunu" görmuş, saptamaya çalışmıştı. Sükan duraklamaksızm, "Agustos 1979'a kadar askerlerin yönetime el koymava niyetleri yoktu. Parlamento ve hukümetin >önetime egemen olmasını arzu ediyorlardı" dedi. Oysa, ordunun temmuz 1979'da yönetime el koymava hazırlandığı, sonradan bu kararını değıştirdıği öne sürülecekti. Tarih de saptanmıçtı: 29 eylül 1979. Bu kararın neden değiştirildiğini kimi çevreler şöyle açıklayacaktı: 14 Ekım 1979'da önemli bir gösterge sayılan ara seçimleri vardı, bu seçımler yapıldıktan sonra, siyasal durumun ne olacağım görmek ıstemişlerdi. Daha gerçekçi olan açıklama, "Olaylann gelişmesiyle bir miıdahale ortamının olgunlaşmasını bekkmek, sonuna dek 'sivil yönetime bir şans daha tanımak, ordu müdahalesi gerçekleştiği Ecevit sıkıyönetim istemiyor Sükan verdiği örnekler arasında Maraş'taki olaylardan sonra Ecevit'in tutumunu anlatıyordu: "Maraş'ta olayların başlamastndan sonra ben, Eyuboğlu ve Mentnet Can hemen sıkıyönetim flan edOmesini istedik" diyordu. Ecevıt'inse Maraş olaylanna o sırada koyduğu "teşhis" olaylann daha çok "sağ ve gerici güçler tarafından" çıkarıldığı biçimindeydi. Sükan, "Ecevit, hemen sıkıyonetim ilan edilmesini istemedi" diyordu, "Başbakan durumun benttz açıklıga kavuşmadığını söyluyordu" diye de ekliyordu. Fakat Maraş'ta olaylar 22 aralıktan başlayarak birden boyutlanmıştı. Sükan'a göre, Ecevit ancak o zaman sıkıyönetim ilanına yanaşrruş girişimde bulunmuştu. Mart nisan aylarında sorunlara, ordu içi sıkınülara değinen Perde arkasmdaki belirli güçler, kukla oyunundaki gibi, bir elleriyle bir grubu öbür elleriyle karşıt grubu idare edip vuruşturuyorlardı. Solcu terörist olarak yakalananlar arasmda birçok kimsenin sağcı kışkırtıcı ajanlar olduğu mahkemelerde ortaya çıktı. Bızim açık hava toplantılanmızı kanştırmak ısteyen eylem gruplannı, genellikle, otobusumuzun uzerinden kolayca fark edebilirdık. Birkaç yere birden uğrayacağımız gezılerde buniardan bazüarı bizi izlerlerdı. Sağcıların guçlu olduğu bir yerdeki toplantımızı sağcı sloganlarla karıştırmaya çalışan bir grup, solculann guçlu olduğu bir komşu merkezdekı toplantımızda, solcu sloganlarla karşımıza çıkardı. Bazen de, tutucu yerlerde halkı bizden kuşkuya duşürecek kadar aşırı devrimci sloganlar atan bir grubu, başka bir yerde, sağcılarla sarmaş dolaş görduk. Bu gerçekler gözler önündeyken, taraflardan hıçbirine diyet borcu ve bağımlılığı olmayan bir partının veya hukumetin, terörist gruplar arasmda sağcı solcu diye aynm gözetmesi akılsızlık olurdu. tkı kesımin de amacı demokrasiyı çökertmek ve CHP'yı zayıflatmaktı. Solcu terörıstlere veya öyle görunenlere karşı, meydanlarda, Meclıs kıirsüsunde ve demeçlerde aldığtm açık ve kesin tavrm örneklerı bir kitap doldurur. Sol eylemciler, kendi egemen oldukları yerlerde, benı konuşturmamak, toplantılanmızı saptırmak veya engellemek için ellennden geleni yaparlardı. Komutanlar artık konuşuyor Milli Güvenlik Kurulu, temrnuz 1979'da toplandığı zaman Napoli'deki NATO karargâhını ziyaretten dönen Deniz Kuvvvetleri Komutanı Bulend Ulusu, "ttalya Deniz Kuvvetleri ko Ortamın olgunlaşması "Ordu, ne zaman yönetime el koymava karar verdi" diye sordum Sükan'a. Sukan'ın bu soruya gerçek, ya da gerçeğe çok yakın bir yanıt vermesi gerekirdi. Çunkü 19 eylulde istifasını verene dek sadece yolsuzluk ola>larını ırdeleme StRECEK SÜRECEK Demirel CHP'yi şöyle tanımlıyordu: Kan, yokluk, kıtlık ve pahalılık işte Günubirlik yasayan, gunubırlik yargılar taşıyan ınsanlanmız, elbette Demirel'in bu sözlerinden etkileniyordu, geçmişı eleştirmeyi düşünmüyorlardı. Bu eleştiri siyasal tartışmalarda yapılıyordu Geçmişe donuk eleştirileri karşüayabilmek ıçin, "1978 başına kadar ülkeyi idare edenler, ne yapmış yapmtş, bulmuş buluşturmuş, ulkeye >okluk göstermemiştir" dıyerek "üzumünü ye, bağını sorma" atasözüne uygun bir mamıktan yola çıkıyor, "Bugun niçin ülke sıkıntı içerisindedir?.. Çünku, ülkenin idaresi 14 aydır CHP'nin elindedir" diyeTek bu yargıyı noktalıyordu. • Manzaravı şöyle çizıyordu: "Ülkede daha neler yoktur? Margarin yoktur, kah\e yoktur, ilaç yoktur, yedek parça yoktur, ampui yoktur, kâğıt yoktur, soda yoktur, deterjan yoktur, fotoğraf malzemesi yoktur, lastik \oktur. Mazot yok, nakliye yok. Ülkenin yollannda gidip gelenlerin gonlu huzunle doluyor. Hareket durmuştur. Sanki ülkenin hayat damarian kurumuştur. Hte CHP!.. CHP A.t* önderi şunları söyluyordu: "1978 başındaki Türkiye'de her şey vardı. 1977 başındaki Türkiye'de de her şey vardı. 1976 yılı başındaki Türkiye'de de her şey vardı. Çünkü o dönemlerde AP iktidardaydı..." Demirel, mart ve nisan aylannda, "L'zun lafın kısası" diyordu. "İJlke bugün bir uçtan bir uca kana boyanmış, yokluk, kıtlık, pahalılık vatandaşı canından bezdirmiştir." Aynca AP önderi, "1978 başındaki Türkiye'de her se> vardı. 1977 başındaki Türkiye'de de her şey vardı. 1976 başındaki Türkiye'de de her şey vardı" diyor, "çünkü o dönemlerde AP iktidardaydı''' gıbı bir cumleyle yargılannı tamamlamıyor, Ecevit'in yakınageldiği "mirastan" hiç söz etmiyordu. Ne yazık ki, ülkenin içinde bulunduğu durum çizdiği manzaraya uygundu. Türkiye'deki ekonomik sıkıntılan 3 ayda düzdtirim diyerek gelenler, bir ayda Türkiye'de "beterin beteri varmış" dedirtmişlerdir. Her geçen gün bir evvelki gunu aratmıştır. Korkaru ki, 1979 yılı bugünku hukumetin eü'nde 19781 aratacaktır. Ucuzluk vaat edenler, ülkede hayatı Vt 50 ile "o 100 arasında pahaldandınnıslardır. 1978 senesi, Türkiye'nin enflasyonda rekor kırdıgı yü olmuştur. Enflasyon hızı r o 70'i bulmuş, koylu. işçi, memur, esnaf buyuk ıstıraplann içine suruklenmiştir. 1978 başında hayati ihtiyaç maddelerinin fiyatlan ile, 14 ay sonraki fiyatlan karşılaşürdığımız zaman, her şeyin 2 misli, 3 misli, 4 misli pahalılandığmı görürüz. Bunun karşılığında; koylunun, memurun, işçinin, esnafın gelirinde ne artış olmuştur? Fiyatlar vatandaşın gelirlerinin birkaç misli üstünde seyretmiştir. Devletin urettiği her şey zam görmüştur, onu devleün üretmedigi seyler takip etmiştir. 14 ayın zam listesini buraya sığdırmak mumkün değil. ama son 2 aya bakalım..." Yoklar döneminde vatandaşlar tupgaz kuyruğunda bekleşiyorlar. Siz kalbinizi, kalbiniz sizi korusun! Elgin'in AIDS olduğunu açıklayan Prof. Sipahioğlu: Sanat çevreleri bana şükretsin sinde hastalık muspet çıktı. Almanya'daki rapor ne oldu? Almanya'dan gelecek raporun önemi kalmadı. Aynı testİer burada da yapıldı. Waster Blooks testı muspet çıktı. Fakat yeterli değil. Hasta bu sonuçla taşıyıcı olabilir. Ben, butun ummunolojik testleri yaptırdım. Benim hastam, "AIDS"ın dört safhasından "Fulblown" ile "AIDSRelatedComplex" arasında. Hastanın durumu nasıl? Hastalık suresı ilerh>or. Hastanın ağzında mantar turedı. Zaten hasta bana geldiğinde, 'ağzım yuzum tahta gıbı oldu, kırıkhğım var' diye şikâyette bulunuyordu. Ağız mantanndan şikâyetçi idi. Ben, tedavısı için vlaçlar verdım. Hasta bana geldiğinde, kendisınin AIDS hastası olduğunu büıyordu. İlk defa benden du>madı. Tedavisi için sizden yardun istedi mi? Ben ona Almanya'ya gideceğimi söyledim ve 26 kasımda Prof. Habermehl'in khniğıne gelırse, orada kendisini muayene ettırebileceğımi bildırdim. Param yok dedi. Bir iki kuruşla durumu bıldırelim, yardım isteyeHm dedim. Hastanın ismini gazetelere verdiniz mi? Hayır, ismini vermedim. Sadece Almanya'ya gonderdiğim tahlilden, hastalık teşhısı konduğunu söyledım. Acaba sanat çevresinden olduğunu, 25 yaş buyuk biriyle evli bulunduğunu ve homoseksüel iiişkiler ıçerisinde olduğunu söylemiş olabilir misiniz? Kesinlikle söylemedım. Hastayı burada tanıyanlar var. Bana gazeteciler telefon etti. • 'Bugun geldi ve Istanbul'a döndu' dedim. Belkı burada gafa düştum. Ama Almanya'ya sormuş olabilirler. Hastaya hangi testleri uyguladınız? Ben, hastayı ilgili bakanhğa bildirdim. Bundan sonrası bakanhğm ışı. Yapılan "Eliza" testi, hastanın virus taşıyıası olduğunu gösterır Benim Türkiye'de yatırdığım testler ummunolojik durumunu belirliyor. "AIDS'Mn her türlü teşhisi, Türkiye'de yapılabihr. Ben bunu bakanbğa yaalı olarak bildirdim. Basına açıklamadan bakanlıga duyurmayı duşündunuz mu? " Bakanhk, "AIDS" hastası yok diyordu, bir de o tarihte bu hastağın ihban mecbur değüdi. Hastanın intihar etmesinden korkmadınu mı? Efendim, bunlar intihar edecek insan değiller. Zaten önceden kendileri hasta olduğunu biliyorlardı. Kansına ait raporu kendilerine verdim. Ame Murteza Elgin'e ait rapor, nedenst kayboldu. Bilemiyorum. Dava açacaklannı söylü yorlar. lstedikleri davayı açsınlar Sonuna kadar kendimi savunu rum. Ashnda bununla ilişkid olan sanat çevreleri bana teşek kur etmeliler. Bu hastalık ço tehlikelidir. Ben, bunu duyui dum. Elgin bana geldiğinde AIDS hastası olduğunu biliyordu. İlk defa benden duymadı. Hastanın ismini gazetelere ben vermedim. Sadece hastahk teşhisi konduğunu söyledim. Elgin'in intihar etmesinden korkmadım. Bunlar intihar edecek insan değiller. AfNTALYA, (a.a.) Prof. Dr. Huse>in Sipahioğlu, "AIDS hastalığını açıkladığım için, tstanbul'daki sanat çevreleri bana leşekkur etmcliler" dedi. Prof. Dr. Sipahioğlu, hakkında açılacak her turlu davada kendısını sonuna kadar savunacağını ve korkmadığını belirterek, "Dava açmak kola>.değil" diye konuştu. Sipahioğlu, hastanın kendisine başvurduğunda " A I D S " olduğunu bıldığinı ıddia etti. Sıpahioğlu'na yöneltılen sorular ve alınan cevaplar şoyle: Hasta sizinle nasıl irtibat kuıdu? Murteza Elgin ve eşi, bana htanbul'dan telefonla randevu alarak geldıler. Ellerinde rapor vardı ve raporda "AIDS" teşhısı konmuştu. Ben, Antalya'dakı laboratuvarda kanını ıncelettim. Bu arada Almanya'ya gönderdim. Orada EHza ve \Vaster Blooks testini yaptırdım. Muspet sonuç aldım. Hacettepe Unıversıtesı'nde dığer ummunolojik testlerı de yaptırdım. Bunlann hep TOPKAPI HASTANESI Tel 524 19 194hat