23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/8 NUKLEER ENERJI, DUNYA VE TURKIYE ŞAHINALPAY ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt 30 MA YIS 1984 K Reaktörlerin arz ettiği tehükeler Batıyu nazaran ülkemizde daha büyük . lasik teknolojilerin dahi henüz güvenlik içinde kullanılamadığı, sanayide güvenlik için gerekli kurum ve kurallarm geliştirilememiş olduğu ülkemizde nükleer reaktörler, gelişmiş ülkelerde olduğundan daha tehlikeli. Yeryüzü kabuğunun en hareketli olduğu bir bölgede bulunan ülkemizde, radyoaktif artıklar sorununun nasıl çözüleceği bilinmiyor. 1 1 ükleer enerji konusunda ülkemizin önde gelen uzmanlarmdan Prof. Nezihi Özden 'e göre klasik teknolojiler için gerekli denetim kurum ve kurallannı oluşturmadığımız sürece, nükleer teknolojiye geçişte daha büyük bir riskle karşı karşıyayız. lkemizin nukleer reaktörlere sahip olmasını savunanlar temel tezlerini enerji ihtiyacımıza dayandınrken, buna karşı çıkanların temel tezi güvenlik endişeleri. Batı ülkelerinde nükleer enerji programlarına karşı muhalefeti gözden geçirirken, üzerinde durduğumuz £UVdlllfl güvenlik U£ti lllUt UUlUUgUlllU£ sorunlarının tümunün Türkiye için de geçerli olduğu açıktır. Öte yandan, klasik teknolojileri henüz güvenlik içinde kullanamayan ülkemizde güvenlik endişelerinin Batı'ya göre çok daha büyük bir ağırhk taşıdığı kuşkusuzdur. Batı ulkeleri güvenlik sorunlarının tümüyle halledilememiş olması nedeniyle nükleer reaktörleri kurmaktan vazgeçerken, klasik teknolojileri güvenle kullanmak için gerekli teknolojik kültürü, kurum ve kurallan geliştirememiş olan ülkemizin reaktörler kurma yoluna gitmesi pek çok uzmanı endişelendirmektedir. Güvenlik sorunlan konusunda, hararetle reaktörlerin kurulmasından yana olan nükleer enerji uzmanlanmız arasında bile hayli farklı görüşler bulunuyor. Bunların bir kısmına göre, nükleer santrallann güvenlik yönünden eleştirilmesi bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. ö r n e ğin, Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden D o ç . Dr. Osman Kadiroğlu'na göre: "Bir nükleer reaktör belki de insanoglunun >aptığı en güvenilir makinedir... Nükleer santrallann insan ölümlerine neden olacak kaza yapma olasılığı, hemen hemen kafamıza göktaşı düşme olasılığı kadardır... Bugüne dek olan ve belki de olabilecek olan en bü>ük reaktör kazası (Three Mile Island) nükleer reaktörierin ne denli güvenli olduğunu göstermiştir" (10.8.1983 tarihli yazm.) ye'de klasik dediğimiz teknolojilerin tehlikeleri başka ülkelerle karsılaştırdığımızda daha yüksektir. Klasik teknolojilerde güvenlik sorunlannı çözememiş bizim gibi bir ülkede, nükleer teknolojinin daha büyük risklere gebe olraasından endişeliyim. Başka ülkeler, teknolojide genel bir gelişmenin sonucunda nükleer teknolojiye geçtiler. Klasik teknolojide vatandaşlannın mal ve can güvenliği için fevkalade bir disiplin yaratmayı başardılar. Bu disiplini yaratan kurum ve kurallar biraz daha takviye edilmek suretiyle, yepyeni ve daha riskli bir teknolojinin, nükleer teknolojinin de güvenliğini sağlayacak şekilde geliştirildi. Biz ise 1980'lerTürkiyesi'nde klasik teknolojilerde güvenlik sorununu çözebilmiş değiliz. Bir taraftan da apar topar nükleer teknolojiye geçiyoruz. Buradaki riskimiz orneğin Türkiye'deki trafık sorunu ile Batı'daki Irafik sorununun karşılaştınlmasından çıkan riskten daha büyük olabilir. Türkiye henuz klasik teknolojilerde güvenlik için gerekli mevzuatı ve kunımlan geliştirebilmiş değildir. Bu konuda tam bir körebe oyunu içerisindeyiz. Klasik teknolojiler için gerekli denetim kurallan ve kurumlan oluşturamadığımız sürece, nükleer teknolojiye geçişte daha büyük bir riskle karşı karşıyayız." YÖK Dışındaki Üniversiteler... Geçen hafta Ankara nasıl da susuzdu? Kovalarla su taşıyorduk gelen su tankerlerinden. Mustafa İstemi'yle karşılaştım, o eski foto muhabirlerindendi. Kovalarla görunce: Ah, dedi eski günlerim olacaktı ki, bir resmini çekeyim! Gülüştük... Yakup Kepenek telefon etti; o Çankaya'da Mesa Sitesi'nde oturur. Haydi kalk gel, bizde su akıyor. Sıcak su da var. Güzel bir banyo yaparsın, birlikte kahve içeriz... Hemen geliyorum! Gittim. Yakup Kepenek, keyifli: Demokrasiyi işletmek için kirlerden temizlenmek gerekir! diyor. Küveti sıcak suyla doldurdum, uzandım küvete, ooohhh!.. Yıkanıp arındıktan sonra kurulanıp çıktım, sordum: Nasıl biraz ağarmış mıyım? Çoook!.. dedi Yakup. . Çocukluğumda anam, leğeni evin önüne koyar, içine de beni yerleştirir, sıcak suyla bir güzel yıkardı. Gelip geçen kadınlar anama takılırlardı: Anam, bu kömür çuvalı gibi çocuğu ağartmak için yıkıyorsan boşuna uğraşıyorsun. Ağarmaz bu, emeğine yazık... Anam, gönlümü almak için, kadınlara yanıt yetiştirir: Kel avratlar siz de, benim oğlum yıkanınca pamuk gibi olacak! derdi. Vallahi, ben olsam boşuna emek vermem! derdi, biri... Yoluna dogru git! diye yanıtlardı anam... Sonunda, "Bak, pamuk gibi oldun!" derdi; inanırdım bu söze. Yakup Kepenek'e bunlan anlatıyorum, gülüşüyoruz. Sonra, ona "Yapıt" dergisi üzerinde duracağımı söylüyorum. Yapıt'ı Yakup'lar çıkarıyor. Üniversiteden ayrılmış, ya da uzaklaştırılmış bir bölük aydın yazı kurulunda calışıyorlar. Yapıt, bir toplumsal araştırmalar dergisi, iki ayda bir Ankara'da yayımlanıyor. Çıkaranlar şunlar: Türker Alkan, Halil Berktay, Korkut Boratav, Şevket Pamuk, Mete Tunçay, Yakup Kepenek, Çağlar Keyder, Nuri Karacan, Bülent Tanör. Bunlar yazı kurulunu oluşturuyor. Keyder, Pamuk ile Tanör geçici olarak yurt dışında calışıyorlar. Dergiye, oradan yazılar gönderiyorlar. Bilimsel kongreleri, önemli yayınları izliyorlar. "Yapıt'ın temel amacını Yakup Kepenek, şöyle açıklıyor: Eleştiri ve özeleştiri anlayışının gelişmesine yardımcı olmak, toplumsal sorunlann olanaklar ölçüsünde özgürce ve bilimsel düzey katkısıyla tartışılabileceği bir ortam saglamak, "Yapıt"\n temel amacıdır. Birinci sayısının "Sunuş" yazısında belirtilen bu amaca ulaşmak için verilen emek, çıkan sayılannda yer alan yazılarla somutlaşıyor. Ekonomı, tarih, hukuk, siyaset bilimi, iktisat tarihi konulanndaki yazılar büyük ölçüde ülke sorunlanna, bunların ıncelenmesine yönelik. İletişiler, kitap incelemeleri, bilimsel kongre notlarıyla "Yapıt", üniversite dışında bilimsel araştırrna ve yaym yapılabileceginin bir kanıtı. Son üç yıldır, üniversıtelerce yayımlanan bilimsel dergiler ya tümüyle yayından kaldırılmış, ya da araştırma yokluğundan yayımlanamıyor. "Yapıt" bu noktada, önemli ıbir eksiği giderıyor, boşluğu dolduruyor kanısındayız... "Vap/f'ı çıkaranlar, üniversiteden koyulmakla birlikte, üniversitelerin gerçek işlevini yerine getirdiği kanısını taşıyorlar. Yakup Kepenek, "Yaprf"ta yayımlanan yazıların özgün, bilimsel ve çözümleyici olmasına özen gösterildiğini belirtiyor. "Yap/f"ın yayıncılığını, Ankara'da "Dost Kitabevi" sahibi Erdal Akalın özveriyle üstlenmiş. Baskı, dağıtım masraflanna ek olarak, yazı kurulu masraflarını, gelen yazıların ücretlerıni de karşılıyormuş. Derginin niteliğine, dergiye girecek yazılar konusuna ise hiç karışmıyormuş. Böylece yayıncı yönünden tam bir bilimsel özerlik sağlanmış olmaktaymış... "Yaptf'a yöneltilen tek eleştiri içeriğinin, yazıların "ağır" olduğu biçiminde. Yakup Kepenek'e göre, yazıların bilimsellik düzeyi ile, anlaşılır olması arasındaki dengenin sağlanması oldukça güç. Ancak, bunu sağlamaya da çabalıyorlarmış. İki ayda bir yayımlanan bilimsel bir derginin temel işlevinin araştırmaya dayalı duşünce üretmesi zorunlu elbet. "Yapıt", dört bin dolayında satıyormuş. Bu, dört bin öğrencisi olan, YÖK dışında bir üniversite demek... "Yap(f"çılar, yurt dışına konuşmalar yapmaya da gidiyorlar. Korkut Boratav'la Yakup Kepenek şimdi Libya'da bir toplantıdalar... • •* Vasıf Öngören'in ölümünü duyunca içim yandı. Hasan Hüşeyin gibi, onun ölümünü yazmaya da elim varmadı bir türlü. İnanmak istemedim. Vasıf, bende bir sanatçının alçak gönüllü olduğu zaman, daha büyüyeceğinin anısını bırakmış. "Asiye Nasıl Kurtulur?"u izledikten sonra kutladığımda, yüzü nasıl kızarmıştı, bir çocuk gibi. Hollanda'da bir tiyatroda çalışıyormuş. Hollanda hükümetinin de katkısı varmış tiyatroya. Bir sabah, kahvaltı ederken kalpten gitmiş Vasıf. Ağabeysi Veysel'e: Ben erken gideceğim! dermiş. Veysej Öngören'den yedi yaş küçükmüş. Ferit Bey en büyükleri. Üç değerli kardeşten biri gitti, kalanlara başsağlığı diliyorum. Vasıf'ın cenazesi Şişli Camii'nden kaldırılmış, çok kalabalıkmış. Ankara'dan gidenler arasında Varlık Özmenek'le, Mahmut Tali Öngören de varmış. Karacaahmet'te toprağa verilmiş. Mezarı başında Vedat Türkali konusmuş. Vasıf Öngören de, tiyatromuzun YÖK dışındaki üniversitelerindendi... Bir çelişki yok mu? Bir yandan bir an once nükleer reaktörleri kurmamızı, öte yandan buna hazırlıklı olmadığımızı savunmanın bir çelişki olup olmadığını sorduğumuzda, Prof. Özden şoyle diyor: " H a yır bir çelişki yoktur. Bir taraftan kalkınmamız için nükleer teknolojiye acele girmemiz lazım; bir taraftan da güvenlik denetim kural ve kurumlannı bir an once oluşturmamız gerekli. Tekrar tekrar vurgulavacağım şey, bu kurum ve kurallar için nükleer teknolojiye geçişi geciktirmek değil, fakat geçişin temposuna bunlan yetiştirmek." Prof. Özden'e göre, "Reaktörlerin güvenli olarak çalıştınlması için gerekli işlemlerin kesintisiz sürdürüldüğunü evrak üzerinde izleyecek kurumlarımız (Türkiye Nükleer Enerji Komisyonu) vardır. Ama, işleri, örneğin reaktönin yapımı işini >erinde denetleyecek kurumlarımız yoktur. Kalite denetiminin yapımcılar tarafından yapılması yeterli değildir. Gerek yapımcı gerekse yatırımcıdan bağımsız; politik kadrolardan da etkilenmeyecek bir denetim mekanizması geliştirilmelidir. Bu mekanizmanın özel ya da resmi bir kurum ya da bir vakıf şeklinde en kısa zamanda oluşturulması hayati bir önem taşımaktadır." Bilindiği üzere, nükleer enerji programının, reaktörlerin işleyişi sırasında alınması gerekli güvenlik önlemleri kadar onemli bir halkası da, tüketilmiş yakıtların ve diğer radyoaktif artıklann yüzlerce ve binlerce yıl güvenlikle muhafazası sorunu oluşturur. 4 U Önkmlerin sonu yoktur... 'Nükleer reaktörlerin tehlikesi yoktur, örneğin uçak düşme tehlikesi yoktur' denemez." (2.5.1984 tarihli görüşmemizde). Ulkemizin enerji kaynaklan bakımından yoksul olduğu ve eğer kalkınma yolunda sıçrama yapılacaksa nükleer reaktörlerin gecikilmeden kurulmasının ge" u , ya gönderılmelen önerileri henüz birer fantezi aşamasında. " H a f i f " sayılan radyoaktif artıkları Türkiye tıpkı başka ülkelerin yaptığı gibi doğa>a bırakacaktır. Peki orta ve ağır dereceli radyoaktif artıkları ne yapacağız? lsveç gibi bilinen tarihinde hiç bir deprem kaydedilmemiş olan bir ülke, radyoaktif artıklarını güvenlikle gömebileceHafif olarak nitelenen radyo ği, tektonik hareketlerden, yeralaktif artıklar, yani çoğunlukla tı su hareketlerinden vb. etkilenreaktörün işleyişi sırasında olu meyecek bir yer bulamamıştır. şan radyoaktif gazlar ve sıvılar, Yeryüzü kabuğunun en hareketli doğaya bırakılmaktadır. Orta olduğu bir bolgede bulunan üldereceli artıklar (esas olarak, re kemizde, depolama sorununun aktörlerde kullanılan çeşitli araç nasıl çözüleceği bir muammadır. ve gereç) çelik ya da beton va Prof. Özden'e göre, bu iş jeologrillerde korumaya alınır. Alman larımıza düşuyor. rektiğıni savunan Prof. Ozden in güvenlikle ilgili olarak söyledikleri özellikle dikkate değerdir. Prof. Özden'e göre, "Güvenlik sorunu nükleer teknolojinin dikenidir. Arzetligi güvenlik riskleri, elbette ki, klasik enerji leknolojilerinden daha fazladır. Bu bütün dünyada böyledir. Türki ya bu varilleri eski tuz madenlerine yığmaktadır. ABD ve lngil Nükleer cnerjinin tere ise okyanuslardaki çukurla "ekonomisi" ra bırakmıştır. Ne var ki, varilProf. Özden'in ifadesiyle lerin sızıntı yaptığının anlaşılma "Batı toplumunun nükleer enersı üzerine ABD bu uygulamaya jiyi 'dikeni'ni bahane ederek son vermiştir; bir çözüm bulu reddetmiş olduğu" (Nukleer Çanuncaya kadar varilleri beklet ğın l l k 4 0 Y ı l ı , 1983, s. 188) bir mektedir. Normal büyüklükteki ortamda, nükleer yapımcısı dev(örneğin 1000 MNVlik) bir reak Iet ve firmaların Üçuncü Dünya törün orta dereceli radyoaktif Ülkelerine satış yapabilme rekaartığı yılda 200 litrelik 2300 va beti ve uğraşı içinde olmalan ülril olmaktadır. kemizde genellikle olumlu ve lehimize bir durum olarak değerlendiriliyor. Bazı resmi sozcülerimize göre, nükleer reaktör piyasası alıcıların güçlü olduğu bir pazardır. Doç. Kadiroğlu bu anlayışı şoyle ifade ediyor: "Türkiye 20 yıl once yapması gereken bir atılıma, son şansını kullanarak bu yıl içinde tekrar başlama çabası içindedir... Nükleer reaktör yapımcıları ilk defa karşılannda konu ile cidden ilgilenen bir Türkiye bulmaktadıriar. Dünyadaki nükleer reaktör satış durumunda bizim açımızdan çok olumlu, bir kısa dönem vaşamaktayız... Gelişmiş ulkelerin enerji tutumuna gitmeleri ve ekonomik durgunluk nedeni ile onümüzdeki birkaç yılda umulandan daha az enerji istemi ortaya çıkmıştır. Bu nedenle. uranyum. nükleer reaktör fiyatlarında geçici bir düşme olmuştur. Bizim için çok olumlu olan bu olanak ne yazık ki geçicidir ve birkaç yıl sonra gelişmekte olan ülkeler nükleer santral almak isteseler de gelişmiş ulkelerin arasından sıyrılıp böyle bir düşu gerçekleştiremeyeceklerdir." Prof. Özden'in gorüşu de farklı değildir: "Bugün geçici bir süreyle Batı'da reaktör yapımı durduğu için Batılılar bize reaktör yapmayı öneriyorlar; kredi sağlıyorlar. Bu fırsattan yararlanmak gerekir. Bu ileride mümkün olmayabilir." Bu iyimser görüşlere karşılık, Batılı ulkelerin ne sonsuz, ne de ucuz olan, ustelik hiç güvenli olmayan fisyon reaktörlerinden onları bizim gibi Üçuncü Dünya Ülkelerine satarak kurtulmayı tasarladıklarını duşünenler de var. Örneğin, Dr. Ergenekon'a gore: "Batı ulkeleri kendileri için geçerliliği kalma\an reaktör sanayiinde çalışan büyük bir kitle>e ve dev endüstrilere iş olanakları saglamak için geri kalmış ulkeleri ve bu arada Türkiye'yi iyi bir pazar olarak gormekteler... Yaklaşık on yıldan beri kendi ülkelerinde sipariş alamayan bu fîrmalar, Türkiye'den sipariş alabilmek için kıyasıya rekabet etmişlerdir. Örneğin, Alman KVV'U şirketinin işi alması daha şanslı görüldüğü zaman Amerikan GE şirketi KWU reaktörünün emniyet yönünden yetersiz ve denenmemiş olduğunu yaymış; işi alma şansı GE lehine döndüğünde ise bu defa KVVL , GE reaktörünün ABD'de sürekli anza yaptığı haberini çıkarmıştır. Bunun ötesinde, yapımcı firmalann Türkiye'deki temsilcilerinin en düşük oranlarla bile alacaklan milyarlan bulan komisyonlar, işi tam bir mucadeleye dönüştürmüştür." Radyoaktif artıkları ne yapacağız? Tüketilmiş yakıtlardan oluşan ve binlerce yıl saklanması gereken ağır radyoaktif artıkların ise ne yapılacağına henüz bir çözüm bulunamamıştır. Hacim olarak çok daha kuçük yer tutan, fakat çok daha büyük radyoaktivite tehlikesi arzeden bu artıklar şimdilik kısmen havuzlarda, kısmen de çelik tanklarda bekletilmekte. Bunların camlaştınlarak, çelik mahfazalar içinde kaya kitlelerine gömulmeleri ya da uza Atom reaktörü patlar mı? . ayır. Reaktörlerin bir atom bombası gibi patlama olasılığı yoktur. Ancak belirli koşullar altında, bastnçh su ve buhar taşıyan borular patlayabilir. Nükleer reaktörlerin arz etükleri esas tehlike, patlama değil, soğutma sistemlerinin herhangi bir nedenle işlememesi H. halinde, reaktör kalbinın erimesi ve en kötü durumda, yayılan radyoaktivitenin 250 kilometrekarelik bir alanda binlerce kişıyi öldürmesi, binlercesini hasta etmesi, doğal çevreyi çok uzun yıllar kullanılamaz hale getirmesidir. Nükleer reaktörlerin güvenlik risklerinin sıfıra yakın olduğu şeklindeki bu görüş, nukleer fizikçilerimiz arasında dahi pek yaygın değildir. İTÜ Nükleer Enerji Enstitüsu Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Hasbi Yavuz'a göre nükleer reaktörler konusunda "Şuursuz korkunun yersizligi gibi, hiç tehlike arzetmediklerini düşünmek de yanlıştır. KüçUk de olsa, kaza olasılığı vardır. Dünyada üzerinde en çok çalışılan, para harcanan konu, reaktörierde güvenlik konusudur. Kaza olmasa bile, reaktörlerden sızabilecek radyoaktivitenin önernle üzerinde durulması gerekir." Yine Doç. Yavuz'a göre, "Türkiye'nin nükleer reaktörler kurma konusunda geç kalmış oluşu, bir bakıma bir şanstır. Çünkü dünyada reaktörler konusunda pekçok deneyim kazanılmıştır. Şimdi bazı reaktör tiplerinde geKştirme ile beşinci, altıncı modellere ulaşıldı. Bu yeni modellere eskilerine nazaran o kadar çok güvenlik önlemi eklendi ki. Elbette ki, artık eski modelleri kullanmamak; en gelişmiş modelleri kurmak lazımdır... Ancak denebilir ki, ulaşılan altıncı modelin güvenlik önlemleri yeterli mi? Bugün için yeterli. Ama on yıl sonra kazanılan deneyimler ışığında reaktörlerin daha güvenli olması için şu ve şu önlemlerin de eklenmesi gerekir denebilir. RADYOAKTİF ARTIKLAR NE OLACAK? Sükleer reaktörlerin "çöpü*iıim yüzlerce, binlerce yü saklanması gerekiyor. Tüketilmiş yakıtlardan oluşan 'tofzr" artıklardan, bunlan camlastvrarak kayalara gömmek ya da uzaya göndermek suretiyle kurtubna tasanian henüz birer fantezi durumunda. Varillere doldurulan "orta" dereceli arttklann ne yapılacağına da bir çözüm buhınamadı. Resimde, ABD'de Washington eyaletinde açık havada bekleyen variller görülmekte. Radyoaktivite ne kadar zararh? JSlk gibi bazı radyasyon çeşitleri görece zararsızdır. Ancak .şık radyoaktif maddeierin ve röntgen aygıtlarımn ürettiği radyasyon (ışınlar) tehlikelidir. Bu çeşit ışmlar gözle görülmemelerine ve hissedilmemelerine karşın, insan hücrelerinde önemli değişmelere yol açabilirler. Radyoaktif ışınlara maruz kalmanm uzun vadeli sonuçlanndan biri, zarar gören hücrelerin anormal şekilde çoğalması halinde, kansere yakalanmadır. Hücrelerin anormal bileşimler yaparak, kalıtımı belırleyen DNA liflerinin yanlış tertiplenmelerine yol açmalan durumunda ise, gelecek kuşaklarda doğuştan sakatlıklar ve genetik bozukluklar ortaya çıkar. însanlar farkında olmasalar da kozmik yani uzaydan gelen ısınlardan; su toprak ve havadaki doğal maddelerden; röntgen, televizyon ve bazı çeşit kol saatlerinden kaynaklanan radyasyona maruz kalırlar. Bu kaynaklardan alınan radyasyon miktarı kişi başına bir yılda ortalama 200 müireme ulaşır. Normal işleyen bir nükleer reaktör, bu dozda fazla bir artışa yol açmaz. Reaktör çevresinde çalışan ve yaşayanlan ancak yılda birkaç milirem (rem'in binde biri) daha fazla radyasyona maruz bırakır. Ama bu normal çahşan bir reaktör durumunda böyledir. Güvenlik önlemlerinin iyi işlememesi halinde çevreye yayılan radyasyon daha yüksek ölçülere varabilir. Radyasyonun ne kadarı zararlıdır? Radyobiyologlara göre. bir defada 600 remlik bir doz öldurücudür. 100 remlik bir doz radyasyon hastalıklanna; 10 remlik doz lenf bezleri ve dalağın zarar görmesine, kemik iliği ve kan hücrelerinin azalmasına neden olur. Bazı bilim adamlannm belirli bir miktann altındaki radyasyonun zarariı olmadığı görusüne karşılık, birçoğu bugüne kadar elde edilen verilere gore radyasyonun zaranmn hiçbir zaman sıfır olmadığını savunmaktadır. İLAN MİLLÎ PİYANGO İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞUNDEN Millî Piyango Idaresi Genel Mudürlüğünün; Istanbul (Şube için Aksaray Kadıkö> mevkileri ve Bölge Mudurlüğü için Galatasaray mevkiinde), Aydın, Antalya, Bursa, Iskenderun, Gaziantep, Samsun, Trabzon, Kocaeli, Kayserı, Sakarya ve Muğla ülerınde aşağıda belirtilen niteliklerde şube isyen olarak kullanümak üzere gayriraenkul satın alınacaktır. 1 tşyerleri, Il'in merkezine yakın civarda olacaktır. 2 Işyerlerı, zemin katta, ana cadde üzerinde bulunacak ve şube çalışma koşullanna elverişli olması gerekmektedir. 3 îşyerleri, zemin. asma kat, bodrum v.s. müteşekkil toplam alanı 300 metrekareyı geçmiyecektir. 4 îşyerleri, kullanılmaya hazır şekilde olacaktır. 5 Istekhler; konuyla ilgili teklif mektuplarını, yukarıda belirtilen İl'lerdekı Şube Mudurlüklenne ve Genel Mudürlüğümuze (Gazi Mustafa Kemal Bulvan No. 4 KızılayANKARA) en geç 15.6.1984 tarihi mesai saati bitimine kadar vermiş olacaklardır. 6 Işyerlerinin onaylı çaplı fotokopisi, projesi, tapu senedi onaylı fotokopisini teklif mektuplanna ekliyeceklerdir. 7 Idaremiz 2886 sayılı yasaya tabi değildir. Basın: 17477 Nükleer enerji her bakımdan dışa bağımlılık getiriyor Yarın: TOPKAPI HASTANESİ SAĞLIĞINIZIN HİZMETİNDE KALP, CERRAHİ vş DOĞUM MERKEZI Tel: 52419192021 İLAN MİLLÎ PİYANGO İDARESt GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Jdaremizce Merlcez ve Taşra personelinin yetiştirilmelerini sağlamak üzere, Akdeniz veya Ege Bölgelerinde, eğitim ve dinlenme amaçlarıyla kuUatulabilecek tesis aranmaktadır. Aranan özellikler ve muracaat tarihleri aşağıda belirtilmiştir. 1 Akdeniz veya Ege'de denize yakın 5060 odalı, 100150 kişilik toplantıya elverişli salonu bulunması. 2 Tesislerin bulunduğu yerin onaylı çaplı krokisi, üç yönden çekilmiş renkli fotoğrafı, tapu scnedi onaylı fotokopisi ve tesislerin bedeli ile ödeme şartlannı belirten yazıh talepler dikkate alınacaktır. 3 Soc başvuru tarihi 25.6.1984 günu mesai bitimine kadardır. 4 tdaremız 2886 sayüı yasaya tabi değildir. Basın: 17478 ILAN KONYA VALİLİĞİNDEN Aşağıda niteliği, yeri, keşif bedeli, geçici teminat miktarı, karne gnıbu belirtilen inşaat işi 2886 sayılı devlet ihale kanununun 37. maddesi gereğince kapalı zarf usulu ile tl Daimi Encümenince 20.6.1984 tarihinde saat 15.00'de ihale edilecektir. 1 Isteklilerin aşağıda gösterilen belgeleri temin etmeleri ve teklif mektupları ile birlikte zarfa koymalan gereklidir. a) Ticaret ve Sanayi Odası belgesi (1984 yıh tasdikli) b) Konya Özel Idare Müdürlüğunden terain olunacak yeterlik belgesi c) Istekli ortaklık veya şırket olduğu takdirde şirketin imza sirküleri ve birinci ilan tarihinden sonraki hal faaüyet belgesi. 2 Şartname ve ekleri Konya ll Daimi Encümen Başkâtipliğinden görülebilir. 3 İhale için yapılacak başvurular ihale saatinden bir saat öncesinden tamamlanır. Posta ile yapılacak müracaatlarda gecikmeler nazara alınmaz. Keyfiyet ilan olunur. Yelerlik belgesi için son müracaat Tarihi 14.6.1984 GEÇİCt TEMİNAT 3.300.000. TL. İLAN EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞUNDEN 1. İHALE KONUSU 2. İHALE KONUSU İŞİN MİKTARIVE NİTELİĞİ 3. TAHMİNİ BEDEL 4. GEÇİCİ TEMİNATI 5. İHALE TARİHİ 6. İHALEDE UYGULANACAK USUL 7. İHALENİN YAPILACAĞ1 YER AKARYAKIT POMPALAR1 (32) Adet 17.556.000. TL. 526.680. TL. 12/6/1984 gunu saat 15.00'de 2886 Sayılı Kanunun 36. maddesi gereğince Kapalı Teklif Usulü Eksillme yolu ile. KONKORDATO KOMİSERLİĞİNDEN Izmir (2) lcra Tetkik Mercii Hâkimliğinin (984553) Esas, (984/481) karar sayılı ilamı ile komiseri tayin edüdiğim Izmir Fevzi Paşa Bul. 135/3'te YENİ YÜKSEL KONFEKSİYON Koll.Şti. Milli Kütüphane Cad. No: 12/B'de TUĞRA KUMAŞ VE KONFEKSİYON Koll.Şti. ile FETHİ YÜKSEL GÜRBÜZ adlı firmadan alacakh olanlann isbu ilanın neşri tarihinden ıtibaren YİRMİ GÜN İÇİNDE dilekçe ile evraklanmn asıllannı göstermek ve fotokopilerini de eklemek suretiyle tarafıma müracaatla alacakh olduklan miktarı deftere kaydetirmeleri, müddeti içinde alacağını kaydettirmi$ olan alacaklılarla (6 Temmuz 1984 Cuma) günü saat 14.00'de Izmir (2) lcra Tetkik Mercii duruşma salonunda teklif edilecek konkordato projesinin müzakeresi için toplantı yapılacağı, kaydını yaptırmamış olan alacaklılann yasa gereği toplantıya alınmayacakları, isteyen alacaklının toplantı gününden evvelki 10 gün içinde dosyayı tetkik edebileceklen ilan olunur. KAYITLAR: Pazartesi Çarşama gunleri Saat: 13.0016.00 arası Konkordato Komiseri Avukat Erdoğan Keser Konak, Halim Alanyalı tşhanı Kat 2, No: 208, IZMİR Basın: 17502 İŞİN NİTELİGt İŞİN YERİ Özel Idare Dükkân ve Lojman tnşaatı HADİM KARNE GURUBU KEŞİF BEDELİ (B) 110.000.000. TL Basın: 17441 : Emniyet Genel Mudurlüğü Bakanlıklar Konur Sokak No: 42 adresindeki lç Tedarik Şube MiidıirliiSıi 8. tstekliler ihaleye ait şartnameleri 7. maddede yaalı adresıen mesai saatleri içerisınde görebilecekleri gibi istediklerı takdirde bedelsız temın edebıleceklerdir. 9. Isteklılerin ihaleye gırebilmeleri için yukanda belirtilen geçici teminatı, ikametgah belgesi ve yetki belgesi ile Ticaret Odası Sicil ka\dını Satınalma Komisyonuna ibraz edeceklerdir. 10. Istekliler teklif mektuplarını en gec 12/6/1984 gunü saat 14.00'e kadar Satınalma Komısyonu Başkanhğına vermeleri gerekmektedır. 11. Postadakı gecikmeler, telgraf ve telefonla miiracaatlar kabul edilmez. Basın 17360
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear