22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GORUŞLER düzeyinde konvektif hareketlerle inversion alanı içinde taşınabilirler. Inversionun yeryuzunden yüksekliği ne kadar az ise, kirletici yoğunluğu da o oranda fazladır. Meteorolojik olaylardan yağmur, dolu, kar, sağanak gibi yağış, hava kirliliğini temizleyen unsurlardır. Yağmur damlaları, 15 dakikalık bir yağış esnasında 10 mikrona kadar biiyüklükteki kirleticilerin % 28'ini temizler; ancak 2 mikrondan küçük kirleticiler için, temizlenme söz konusu değildir. Yağış, gaz türündeki kirleticiler için, toprak açısından önem kazanır; yağmur suyunda eriyen gazlar, türlerine göre asit ve alkalik yağmurlan oluşturur ve toprağın kimyasal yapısının değişmesine, böylece, cansız ortam kadar canlı ortamın da olumsuz yönde etkilenmesine neden olurlar. tstanbul, coğrafik konumu, topoğrafik yapısı ile, kirleticilerin yayılma ve dağılma oranını azaltacak özellikte iklimsel faktörlere sahiptir: Yıhn ortalama rüzgâr şiddeti 35 m/san.dir. Yıl boyunca hâkim olan kuzeydoğulu ve güneybatılı rüzgârlar, Boğaz doğrultusunda eserler. Denizle çevrili olan şehir, kara ve denizin farklı ısmması nedeniyle, lokal hava ventilasyonunun oluştuğu bir merkez durumundadır; bu nedenle, havayı kirletici unsurlar kolayca dağılmaktadır. Yedi tepenin üzerinde kurulu şehirde, yükseklikle orantılı olarak nemin azalması, deniz ve hava arasındaki sıcaklık farkından doğan meltemlerin, yükseklikle şiddetini arttırması, rüzgânn vadi doğrultusunda kanalize olup, sürekli, şiddetli yağışları getirmesi, atmosfer kirliliğini azaltan en önemli faktörlerdir. Buna rağmen, yüksek basınç ve kararlı atmosfer koşullarında, İstanbul'da gözlediğimiz inversion denilen havanın çökmesi olayının, kirliliği arttırıcı bir olgu olarak önemle takibi gerekmektedir; yüksek basınç ve rüzgârsız inversion olaylarında küçük endüstri yöresi olan Haliç çevresinin, su ve hava kirliliği yönünden lokal bir çökelme bölgesi halinde, doymuş bir hal aldığı, tüm tstanbulluların hergün yaşadığı bir gerçektir. İstanbul'daki inversion olayının, yıl içindeki sıklığı, ortalama 100150 gündür; gün içinde inversionun süresi ise, ancak saat ] 1.00'e kadardır. Buna göre, iklim özelliğine bağlı olarak, sisli gunlerde bile kirleticilerin etki süreleri kısalmaktadır. Ne var ki, doğal olanaklarla, rüzgârlar ve hava hareketleri ile, kirlenmenin telafisinin, yaşam ortamında kirleticilerin belirli bir düzeye ulaşması halinde, mümkün olamayacağı da aşikardır. Nitekim, konutlann düzensizliği, altyapının yokluğu ve yetersizliği, kentleşmenin plansız, programsız, kontrolsüz gelişmesi, toprak ve deniz kirliliğini de aşın boyutlara ulaştırmakta, yeşil alan ve ağaçlandırma sisteminin noksanlığı, şehrin doğal yapısının sağladığı havalanma olanağını giderek kısıtlamaktadır. Buna karşın, en basit önlem olarak, inversion olayı sürecinde kirletici kaynaklarının aktivasyonunun durdurulması dahi düşünülmemektedir. Oysa ki lstanbul'un geleceği için gerekli kesin önlemlerin alınması zamanı gelmiştir; önümüzdeki aylarda "Çevre O ü n ü " münasebetiyle yine çeşitli kuruluşlarca yapılacak seminerler, toplantılarda önlemler tartışılacaktır. Bunlarla, acaba İstanbul'da olumlu mikroklimatik özellik taşımayan yörelerde, "kirlilik"in hastalık yaratıcı boyutlara yaklaşmasına engel olunabilecek midir? İSTANBUL'UN DOĞAL HAKKI Uygar kişinin hakkı olan sağlıklı yaşam Istanbullunun da en doğal hakkıdır; bu hakkın kaybı kadar, fatihlerin fetih rüyalarını, şairlerin, bestekârlann, şiir ve bestelerinin ilham kaynağı olan, doğal yapısı ve külturündeki guzellikten, lehçesinden, giyimine, tavrına kadar, zarafeti, asaleti ile onda yaşayana, damgasını vuran İstanbul'un, karanlıklar içine gömülmesi, Istanbullular kadar, tüm bu şehri sevenleri de üzüyor! Gelen baharla birlikte yine ümitlenerek, şehrimizi saran bu kâbustan, bu sisten kurtulması için gönül birliği, işbirliği içinde caba sarfedilebilir diyoruz ve diliyoruz; bugün trafik gürultüsunün boğduğu denizin dalgalarımn hışırtılarını, taş yapılann örttüğü bahçe ve koruların kuş seslerini yeniden duyalım, kokuşan çöplerle, artıklarla dolu kıyıların kaybolan yakomozlannı seyredelim, yosun kokulu serin havasını soluyalım, duman içinde çanak misali görülen güneşi, geçmiş zamanlardaki gibi, şafakta başka, gurupta başka güzellikteki renkler içinde seyredelim; hiç olmazsa, doğanın, lstanbullulara bahşettiği nimetlerden yeniden yararlanalım. Bu deyişle, Yahya Kemal'le birlikte, puslu Istanbul'a, gön lümüzce şöyle sesleniyoruz: "Hayır, bu hal uzun sürmez, Sen yakındasın; Hâlâ dağılmaz sisin arkasındasın; Sıyrıl, beyaz karanhk içinden, panl parıl, Berraklığtndan bilme nedir, hafta, ay ve yıl, Hüznün, ferahhğın bizim olsun kışın yazut, Hiçbir zaman kader bizi Sen'den ayırmasın!" Baharaı Düşündürdükleri Prof. Dr. NURTEN ÖZER Ist. Tıp Fak. Tıbbi Ekoloji Dalı Başkanı Nedim'in, "Bu şehri Sıtanbul ki bîmisl ü bahâdır/Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır", diye seslendiği, lstanbul'un oldukça ılıman geçen bir kış mevsimini, sisli, kirli. dumanlı kış günlerini, bir kez daha geride bırakarak, özlenen bahanna eriştik diyebiliriz. Her ne kadar mayısa uzanan soğuklar devam ediyorsa da, yakıt dumanlannın kesilmesiyle rahat soluk alacağımız, sabahlan, ancak bahara özgü sisli göynümüzün de ısınacağ] bahar günlerine kavuşmak üzereyiz. Yakılmadan veya kirletilmeden kalan ağaçlar, daracık da olsa çimen ve papatyalarla süslü alanlar, yaşama sevinci veren o geçmiş baharları anımsatacak, yine lstanbullulara! Bereket saydıkları nisan yağmuruyla saçım ıslatan Istanbul'un eski sakinleri, günümüzde bu yağışlann neden olduğunu, can alan trafik kazalanıu televizyonda izlerken, anılarını düşünmeseler bile, fizyolojik yaşam gereği, geleceğe umutla bakma gücünü, doğal olarak yeniden kazanacaklardır. Uygarbk tarihi, insarun yaşam boyunca daha iyiye, daha doğruya, daha güzele kavuşma çabası verdiğini kanıtlar; yaşamın amacı, soyut ve somut olarak, güzeli, iyiyi, doğnıyu bulmak ve ona erişmektir. Oysa kentsel yaşamın gereği olan, uygar biçimde yapısal gelişme ve güzelleştirmenin, sağbklı koşullarla bütünleştirilemediği tstanbul'da, doğal çevrenin, fiziksel, kimyasal ve biyolojik yaşam koşullan giderek kısıtlanmaktadır. Yirminci yüzyılın gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi, tstanbul'un doğal güzelliği gibi, kükürel zenginliği de, uygarhk çarkının dişlilerine kaptınldığından, dört mevsiminde dillere destan olan havası, denizi, tepelerini tehdit eden "çevre kirliliği", devletin, çeşitli kuruluşların çözüm aradıklan bir büyük sorun kaynağı olmuştur. Böyle bir süreçte, coğrafık konumu, topoğrafîk özelliği ile iklim koşullan, lstanbul'un hava kirliliğini "doğal önleyici" bir unsur olarak önem kazanmakta, dünyanın incisi bu şehir, kendi sorunlanm, yine kendi ikliminin özelliği ile çözmek ve sakinlerine eski lstanbul'un özlenen baharlannın anılannı yaşatmak çabasındadır! PENCERE IZ ıvı/\ ı Anabilim Kirletici kaynaktan yayılma, kirletici kaynağın şiddetine, yani birim zamanda çıkardığı fiziksel ve kimyasal kirletici unsurların miktanna bağhdır. Kaynağın yapısal özelliği, şiddetin derecesini etkiler, örneğin bir fabrika bacasının effektif yüksekliği ile kirletici miktan ve şiddeti arasında bağıntı önemlidir. Zorlamaya Gerek Yok... 10 Mayıs 1984 günlü Cumhunyet'te, "ÖzaJ enflasyona yenik" başlığı altında dört saptama yer alıyordu: 1) Faıze zam yapılmıştı. 2) Toptan eşya fiyatlan 49 ayın rekorunu kırmıştı. 3) Bütçe açığı trilyona tırmanıyordu. 4) Altın dolarla yarışta 31 bin liraya çıkmıştı. Faize zam yapılıyordu; çünkü enflasyon oranı yüzde 4O'ı aşmıştı, faiz oranları geri kalıyordu; zaten zor durumda bulunan bankalardan tasarruf mevduatı çekildi mi, Piza kulesı gibi eğri duranlardan başlayarak yıkıntı büyürdü. Nisan ayındaki enflasyon yüzde 8.3'tü. ki kapıtalist sistemde sanayıleşmış ülkelerin yıllık enflasyon oranı sayılırdı Bütçe açığı trilyona gidiyordu; çünkü fiyatların patlaması bütçe açığını pompalıyordu. Altın 31 bin liraya çıkmıştı; Amerikan doları Malıye Bakanı'nın deyişiyle 1985 yılında 800 liraya ulaşacaktı; altın neden yükselmesindi? Yüzde 30'a tırmanan bir açıkla karşı karşıya kalan Bütçe Kanunu yok demektir. Bu, devletin hiçbir hesabının ve kıtabının yapılamayacağını gösterir. Hükümet ek ödenek olarak yuvarlak sayıyla 800 milyar lira istemişti. Nereden sağlayacaktı 790 milyar lirayı? Gazete haberlerıne bakarsanız açığın bir bölümünü kapatmak için tahvil çıkaracak; iç borçlanmaya gıdecekti. Şimdi küçük bir soru: Bir yandan bankalardaki tasarruf mevduatının faizini yaklaştk yüzde 4Tye yükseltiyorsun. Niçin?.. Birikimci parasını çekmesin diye. Öte yandan tahvil çıkarıyor; hem de sıkı para politikası güdüyorsun. Piyasa havuzundaki para belli olduğuna göre devlet tahviline kim talip olacak? Eğer tahvillerin faiz oranı yüzde 4Tden düşük olursa kimse almaz; yüksek olur da herkes parasını bankadan çekip devlet tahviline yatınrsa, bu kez bankalar güç duruma düşmez mi? Neresinden bakarsan bak, trilyona tırmanan bütçe açığı sağlıklı yollardan kapatılamaz; ekonomi politikasının iflasını vurgular. Yüzde 40 enflasyonla, yüzde 30 bütçe açığıyla sürüklenen yönetimde Özal hükümetinın Maliye Bakanı, "Bu gidışle Amerikan doları 800 lira da olur, bin lira da olur" diyor; bankalar yüzde 50 ile toplayıp yüzde 100'le verdiklen paraların nârına yanıyorlar. Serbest piyasa ekonomısi yaftası altında yaratılan kargaşada 50 milyonluk Türkiye'nin çıkarları 15 holdingin çıkarlarıyla bir tutuluyor. "Hükümete yakın" oldukları apaçık vurgulanan bu ho)dinglerin çıkarları devletin çıkarlarıyla eşanlamlı ve eşdeğerli sayılıyor. Çağdışı devlet anlayışında çarpıcı bir sapma, 1984 Türkiyesi'nde göz göre göre yaşanıyor. Eğer "hükümete yakın holdingler"\n öncülüğünde ekonomi düzelme işaretleri verseydi ve göstergeler olumlu gidişi vurgulasaydı, Özal'ın bir süre için şansı oluşabilirdi. Şimdi bu da yok. • Peki, ne olacak? Ankara'dan yansıyan bir dizi söylenti, fısıltı gazetesinin konularını oluşturuyor. Zamanından önce çöküntü görüntüleri sergileyen altı aylık Özal hükümetinin seçenekleri şimdiden tartışılıyor, konuşuluyor. Ama vakit erkendir. Bugün için yapılacak en sağlıklı iş, Özal'ı dört yıl içinde iki kez, "Ekonominin Tek Adamı" yapan olağanüstü siyasal koşullan ortadan kaldırmak; muhalefetin orgütlenmesıni, işlemesıni, güçlenmesıni demokratik gelışimıne bırakmaktır. Özal yönetimınin gücü, içten ve dıştan Özal'ı destekleyip yolunu açan. ama altematıfinin oluşmasına yolları kapayan koşullardan doğmaktadır. Bu koşullar demokratik bir açılışla eritildiğinde, Özal da doğal olarak eriyecektir. Bunun dışında her zorlamanın Özal'a yarayacağını bilmek gerekir Bölgenin atmosferik basıncı ve çevre sıcaklığı, kirleticilerin yayılmasında; toprağa yakın duzeydeki atmosferik hareketler, rüzgârlar ise, kirleticilerin savrulup dağılmasında önemli birer etkendir; nizgârın hızı, havanın kirletici taneciklerini, is ve dumanı taşıma gücünü arttıran unsurdur. Atmosferin sıcaklık farkından doğan bu hareketi de, tSTANBUL'DA HAVA kirleticilerin düşey yönde kolayKİRLİLİĞt Bugünkü tstanbul'u tehdit ca dağılmasını sağlar. Sıcaklık farklan atmosferin çeşitli düzeyeden hava kirliliğini oluşturan öğeler şöyle özetlenebilir: 1) ls lerinde gecegündüz ve mevsimtanbul'un 5 milyonu aşan nüfu lere göre değişiklik gösterir; norsunu banndıran konutların ba malde her 100 metrede hava sıcalanndan yayılan, kükürtlü, caklığı 1°C düşer; sıcaklık düşühidrokarbonlu bileşikler, is ve şü l°C'den fazla ise atmosfer duman, 2) Şehir içinde ve civa kararsızdır, denilir; üstteki sonndaki üç çimento fabrikası üe ğuk hava ile alttaki sıcak hava birlikte, büyüklü, küçüklü fab yer değiştirerek atmosferinkarika ve işyerlerinin saldığı mine rışmasına sebep olur. Düşüş l°C'den az ise, atmosfer kararral toz, kükürtlü ve azotlu inorganik kirleticiler, 3) Giderek ar lıdır, karışma olmaz ve kirleticitan, yaklaşık günde 400.000 ta leri taşıyan hava yükselmeyip çöşıtın çıktığı trafiğin yarattığı kü ker. kürtlü, karbonlu gaz artıklan, 4) Yüksek basınç alanında, atKent içindeki kara yolları şanti mosfer kararlıdır ve bulutsuz geyeleri, bakımsız yol ve benzeri çen gece sürecinde yeryüzü dealanların yaydıklan katı parti vamlı ısı kaybettiğinden yere yaküller, 5) Kentin aityapı noksan kın havanın, üsttekinden daha lığına bağlı kirli akıntılarla deni soğuk olması ile, karada, halkın ze kanşan, toprağı kirleten orga "sis" dediği "inversion" olayı meydana gelir. Bu durumda kirnik artıklar ve bunlann taşıdığı letici kaynağın artıkları, toprak mikroorganizmalar. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Maraş'ta fırfırlı etek, Burdur'da dizboyu etek, Bingöl'de basma etek, Ankara'da bermuda, Afyon'da uzun şort, Adana'da plili kloş etek, Bitlis'te mavi golf pantolon, İstanbul'da bermuda mont, Kayseri'de pantolon etek, Adıyaman'da kırmızt golf pantolon!.. Bunlar, 19 Mayıs gençlik gösterilerinde kızlarımızın giymek zorunda oldukları giysiler... Her ilde başka türlü! Gençliği bölmek buna demezler mi? Kimi öyle kimi böyle, kimi uzun kimi kısa, kimi yarı açık, kimi yarı kapalı, kimi tam kapalı!.. Bu işler, Sayın Milli Eğitim Bakanı Dinçerler'in aldığı karara göre saptanmış. Yok, kendisi saptamamış, başkalarına saptatmış! Her ilde bir 'giyim komisyonu' kurmuşlar, o komisyona seçilen kişiler de kendi beğenilerıne göre, kendi kafalarına göre, genç kızlara 19 Mayıs tören gıysısıni böylece saptamış. . Yıl 1984... Atatürk 19 Mayıs 1919da Samsun'a ayak basmıştı. Daha sonra da bu tarihsel gün Gençlik Bayramı olarak benimsenmişti. 19 Mayıs günleri, bizim ögrencilik dönemimizde gerçek bir bayram olarak kutlanırdı. Curnhuriyet'in koruyuculuğunu Atatürk'ten alarak üstlenmiştik. İyice inanmıştık bu ülkenin yarınlarının bizim olduğuna, bizim elimizde oluşturulacağına... Bizler, Atatürk döneminde öğrenim görmüş çocuklar. gençler... Daha sonra Atatürk Cumhuriyetinin yönetimine 'karşıdevrimci'liğe yakın görüşteki insanlar egemen oldular. Uzun süre ulusumuzun ileri gidişini durdurdular, ama büsbütün de önleyemediler. Halkın tuttuğu, tutmadığı devrimci eylemleri, bırbırinden ayırmak isteyenler bile çıktı, ama devrime bağlı gençlik, aydın, bilinçlı halk yığını vardı; bu yüzden 'karşıdevrim' bir türlü tam söz sahibi olamadı. Ama zamanla, yavaş yavaş, sinsi sinsi, gizli yollardan etkileri arttı, arttı; geçmişe özlem duygulan, Osmanlı dönemini yüceltme, Abdülhamit, Vahdettin gibi kişileri 'büyük bir vatan dostu' gibi övmeye kalkışma, Atatürk'ün ilerici devrimlerinden vazgeçme girişimlerine hız verme akımı bugünlere kadar bizi getirdi. Uzun yıllar, 19 Mayıs gençlik törenlerinde ne giyilecek, eteğin boyu ne kadar olacak, şort mu golf pantolon mu yoksa bermuda mı, fırfırlı etek mi? diye bir tartışma söz konusu olmadı. Aşırı tutucu partilerin yönetime katıldıkları yıllarda bu tür sözler edildi, ama kamuoyu baskısı daha üstün çıktı. 19 Mayıs'ların kutlanmaması bile istendi, ama olmadı, olamadı. Şimdi bir parti var işbaşında, sağcı bir partidir bu her ne kadar kendisine 'sağcı' demek istemiyorsa da, ANAP her haItyle 'sagda'. hem de epey sağda yer almaktadır Başbakan eski bir MSP'lidir, yönetim yerinde, Meclis'te görev alan ANAP'lıların büyük bölümü şimdi kapatılmış tutucu partilerin yandaşları, sempatizanlarıdır. Yürüttüklerî politikadan da açıkca bellidir bu. 'Miiliyetçi ve muhafazakâr' olduğunu söylemek bile yetmez mi gerçek niteliğini göstermeye? 'Milliyetçiyiz' demenin bir anlamı var mı? Herkes 'milliyetçı'dir, miiliyetçi olmak yurttaşlığın baş koşuludur Ulusunu sevmek, ona yararlı olmak, ulusunun üstün bir yerde bulunmasını özlemek, buna çalışmak hepimizin borcudur. 'Muhafazakâr'lıktan amaç, geçmişin değerlerine bağlılıktır. Geçmişin 'iyi', 'yararlı' değerleri varsa, bunlann korunmasını herkes ister. Ama Atatürk devriminin ortadan kaldırdığı çürümüş, bozulmuş, yozlaşmış çağdışı alışkanlıklar, tutumlar, görenek ve gelenekleri ayakta tutmaya çalışmak boş bir çabadır. Olsa olsa ulusun cağına uymasını, çağına yakışmasını önler, ulusumuzu öteki ulusların gerisine iter, uygariıktan uzaklaştırır. Gelelim 19 Mayıs'ta kızlarımızın giyecekleri giysiler konusuna... Her ilde, her kentte, her kasabada yapılır bu gösteriler. Gençliğimizi çarşa'a, şalvara, başörtüsüne, giderek peçeye sokmak çabaları, Atatürk devriminin ilkeleriyle çelişmiyor mu? Caddelerde başları örtülü, sırtlarında uzun manto, onon beşyaşlarındaki kızları görmek acı veriyor bizlere... Küçük yaştan dünyalarını karartmak, insanlarımızı geriliklere, ilkelliklere sürüklemek isteyenler Atatürk'e ve devrimine tam bir curetle meydan okuyorlar. Sayın Dinçerler'in dinsel inancı ne denli köklüdür, bilemeyiz, kimsenin özel yaşamına, tutumuna kanşılmaz. Ama Atatürk Cumhuriyeti'nin Milli Eğitim Bakanı olarak üstlendiği göreve kişisel tutumunu, alışkanlıklannı karıştırmaması baş koşul, baş görevdir. 19 Mayıs 1984 gençlik gösterileri, Türkiye'nin dört bir yanında, en büyük kentten en küçük kasabaya kadar, Atatürkçü anlayışla, yani tüm gençlerimizin bir örnek giysi, beden eğitimi yapılırken dünya gençlerinin giydiği giysi ile yapılmalıdır. Vakit geçirilmeden bu yanlış yoldan dönülmelidir... Yanlış Yoldan Dönülmeli... SEVD SÖZLERİ TOPLL ŞİİRLER Daha öncc yayımlanmi'j vc iııkenmiş olan Cenıal Siireva SungurYayınları sunar Suzanne Brögger/Armağan tlkin BtZİ AŞKTAN KORU 450 TL Ama yine de dıyorum ki. kadın ya da erkek olun, bir an için unutun cinsiyetinizi ve ınsan olarak, 'Bizi Aşktan Koru' adlı kitabı okuyun " Zeynep OralMilliyet Hermann Kesten/Dilek Z. Akçin GERNİKALI ÇOCUKLAR ÜYERCİNKA GÖÇEBE BENİ ÖP SONRA DOĞUR BENİ 400TL "Hermann Kesten, yapıtlannda şitfdete ve korleşmeye karşı özgurlük. adalet ve hoşgöruyü getirmekte. Kesten'ın yapıtlannda değışık bir bakış, usta bir mizah anlayışı seziliyor." Yanh Dr. Lester L. Coleman, Dr. Alpaslan Berktay . DOKTORUNUZ 650 TL "Dr Lester L. Coleman'ın tüm sağlık sorunlanmıan yanıflannı açıklayan. her insanı ya da her aileyı ilgilendırecek nitelikte sağlık kılauu zu " Dünya Catherine Hermary Vieille Hüseyin Boysan GECELERİN VEZtRİ 400TL UÇURUMDA AÇAN adı altında topladığı son şiirleri bir arada. 450 lira. adlı kitaplanyla hirlikle "Büyük doğu kUİtUriinıin o muhteşem 'Binbır Gece Masallan' geleneğinde. eşsız bir duyarlık ve coşkuyla ışleyerek Harunür Reşid ile gözdesi Cafer eiBermekrnın akılalmaz seruvenlenni anlatmış .." Engin Noi/anBmvo P. Tompkins/C.Bird/Sulhi Dölek BİTKİLERtN GİZLİ YAŞAMI 900TL ILHAN SELÇUK Diişünüyorum Öy!e>se Vurun Atatürkçülüğün Alfabesi Ağlamak ve Giilmek Yüzbaşı Selahattin'in Romanı Sovyetler, tran, Amerika İzlenimleri kitaplarını YAYIM.AR1 Ankara C'ad. 4<). Kal 2. Cnealaehı, İManbııl "llginç ve bir o kadar da şaşırtıcı sonuçlamalarla dolu Kitabın bir başka ılgınç yanı, çevıncısının hıkâyecı romancı Suihi Dölek oluşu. Tank Dursun K. Brigitte Schuıaiger Cemal Ener Bugün 14.0018.00 arası DE YAYINEVt TÜM YAYINLARIYLA SAMSUN KİTAP FIARI^DA • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • GÖKYOKUŞ / şiir / can yücel / 300 TL SAF ŞİİR YOKTUR / deneme / seçmeler / 200 TL ESTETİK / bilgi / avner ziss / 450 TL GERÇEKÇİ DUŞÜNCENİN KAYNAKLARI / bilgi / afşar tlmuçin / 650 TL YAZARIN SORUMLULUĞU / deneme / mihail şolohov / 275 TL GERÇEKÇİLİĞİN EVRENSEL MİRASI / deneme / anna sehghers / 275 TL EDEBİYAT ANILARI / anı / hasan izzettin dinamo / 225 TL DENİZE GİDEN ATLILAR / CARRAR ANA'NIN TÜFEKLERİ / tiyatro / syngebrecht / 250 TL RED TÜRKÜLERİ / şiir / fransız direniş şairlerinden seçmeler / 250 TL UMARSIZ PENELOPE / şiir / yannis rrtsos / 200 TL KURŞUN ASKER / şiir / lubomir levçev / 180 TL BU ŞALI / öykü / woKgang borchert / 250 TL RAHİBE / roman / denls diderot / 300 TL FİLOZOFÇA DÜŞÜNCELER / YASAYI ÇİĞNEMENİN TEHLİKELERİ ÜSTÜNE / felsefe / denis diderot / 150 TL DİDEROT / bilgi / andre cresson / 150 TL BRİÇ / bilgi / charles goren / 250 TL ÖĞRETMEN DUYŞEN / roman / cengiz aytmatov / 100 TL VİETNAM'A SEVGİLER / roman / edrta monis / 150 TL HİROŞİMA / roman / john hersey / 150 TL PEDRO PARAMO / roman / juan rulfo / 175 TL SEÇMELER / şiir / blaise cendrars / 250 TL TÜRK EDEBİYATI / antoloji / memet fuat / 3750 TL VARENKA OLESOVA / DÜŞKÜNLER / roman / maksim gorki / 250 TL AYI / roman / vvilliam faulkner / 200 TL ATEŞ YAKMAK / öykü / jack london / 100 TL BÜYÜYEN TAŞ / roman / albert camus / 150 TL DOSTOYEVSKI / bilgi / andre gide / 300 TL DENİZİN TUZU NEREDEN GELİYOR 3S0 TL Ilhanilhan Kitabevi'nde imzalayacak. İlhanilhan Kilabevi Bayındır Sokak 27/A YenişehirAokara 33 14 22 Sayg.değer insan biricik sevgiii eşim ve babamız "Özellikle burjuva evlilikler üzerine yaalmış en ıddıasu ama aynı oranda en etkileyıci kitaplardan biri " Nokta Abbas SayaiMiı uzun süredir aranan üç romanı YILKI ATI, 250 lira AHMET CAN (63) 2 mayıs 1984 gunü İstanbul'da yasamım yıtirdi Cenazesi 4 mayıs 1984 cuma gunu ÜrduFatsa Uıca'sı Kayaköy'unde toprağa verıldi. Aziz hatırası daima surecektir. Büyuk. acımızı bu inancımıza gomerken, sağlığı için yakından ilgilenen Istanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Koray DİNÇOL ve tum personeli ile cenaze torenine katılan acımızı paylaşan tum dostlara teşekkür ederız. £şi: Emine Can Evladan: Nazmi>e Nazım Nijazi MustaTa KemaJD. Mehmet İlyas Can DİK BA\TR 600 lira 350 lira UKTI CAN ŞENLİÜİ; Ç E I J O ve YORGAMMI SIKI SAR yakında çıkıyor ^AYINLARI Anlcara Cad. K). Kaı :. Cacaloeln. isı.ı İMGE İMGE VESÎKALJK FOTOĞRAFLAR ISTHviE ADRESİ: İMGE GRAFIK SANATIAR Klod Farer Cod. 38/1 OvanyofuİST. ADNAN GÜNDÜZ, Şile YeniköyİST. ÖYKÛİİR ÇIKTI • • • • ve AYDAN AYA mayıs '84 seçmeleri 250 TL DEĞERLİ StNErtA KİTAPLARI DAVAR Artık Sincmaseveıler izkyecekler ve okuyacakJar çünkü; TANER AY llollyvvood'un önemli 15 simasının kışılık <,özumlemclcrı dc^ışık bir anlatımla ve bol foloi^rafla sunuluyor. 300 TI.. YİTİRDİK BÜYÜK KÜLTÜR ANSİKLÖPEDlSl "beklenen buyük ansiklopedı" İHSAN TAŞDELEN 19091984 OĞULLARI BOLU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear