26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
:UMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER varken niye kalkınamıyoruz diye yakınamayız. İNŞAAT KESİMİ Ülkemizde genelde toplam yatırımlann"7o 40'ını inşaat sektörü oluşturmaktadır. tnşaat sektörü içinde konut yapımı ise %50'ye ulaşmaktadır. Böylece toplam yatırımların V 20'sini o konut yapımı meydana getirmektedir. İnşaat sektöründe kamu kesiminin payı % 60, özel kesimin payı ise % 40 dolaylanndadır. Bu paylaşma üretilen mal ve hizmetlerde de aynen görülmektedir. Tüm özendirmelere karşın, üretilen mal ve hizmetlerde özel kesimin payı artınlamamıştır. Ulusal gelirin % 7'si bugüne değin inşaat sektörünce karşılanmasına karşın, son yıllarda bu oran % 5.2 dolaylanna inmiştir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi inşaat sektörünün yarısını oluşturan konut yapımı, uygulanan ekonomik model nedeniyle çok aşağılara çekildiğinden, ulusal gelire katkısı °to 3.5'den • 2.5'e inmiş bulun% maktadır. Konut yapımınm °?o 20'si kamu kesimi tarafından < % 80'i ise özel kesim tarafından yapılmaktadır. Normal koşullar altında, konut yapımınm % 40'ını emek gücü oluşturmaktadır. Emek gücünün % 2'sini mtihendislik hizmetleri, % 20'sini nitelikli işçi hizmetleri, °fo 78'ni de niteliksiz düz işçi hizmetleri oluşturmaktadır. Bu bakımdan konut yapımı yoğun emeğe dayah bir inşaat koludur. Işsizliğin enaza indirilmesinde inşaat sektörü, özellikle konüt yapımı, her zaman ön sırayı bu nedenle almaktadır. KONUT YAPIMI Sosyal bir eylem olması gereken konut yapımı, ülkemizde aşırı kâr aracı olarak kullanılmaktadır. Yeni yeni gelişmeye ve kavranmaya başlayan kooperatifleşme ve toplu konut edinme anlayışı ülkemizde beklenilen boyuta ulaşamamıştır. Ülkemizde bugüne değin kooperatifleşme yoluyla 200 bin konut edinilebilmiştir. Toplu konut yapımı ise 1978 yılında devletin korumacılığı ile önem kazanmaya başlamıştır. Toplu Konut Yasası bu yönde atılmış en önemli adımdır. Ancak son zamanlarda konut yapımında tekelleşme eğiliminde olan bazı çevrelerin baskısıyla konut yasası yozlaştırılmak istenmektedir. Yetkililerin tüm güçleri ile bu yozlaştırma girişimlerine karşı koymaları kaçınılmazdır. Kooperatifleşme ve toplu konut yoluyla, konut edinme maliyeti yanyarıya düşmektedir. Benzer özellikleri taşıyan 80 metrekarelik bir daire, normal piyasa koşullannda 4 milyon TL.'ya edmUebilirken, toplu konut yapımı ile aynı konut 2 milyon TL.'sına edinilebilmektedir. Aradaki fark küçümsenemez. Bu nedenle konut yapımmda kooperatifleşme ve toplu konut yapımı, olanca hıza kavuşturulacak şekilde desteklenmelidir. Kentlerde oturan nüfusun % 45'i kiracıdır. Aylık kira ödemesi dar gelirli aile bütçesini altüst etmektedir. Gelişmiş ülkelerde aylık aile gelirinin °Ia 20'si kira ödemesini karşılarken, ülkemizde aile ayhk gelirinin yansı ile kîrayı ancak karşılayabilmektedir. Bu boyutta kira ödenmesi, kişi başına düşen ulusal gelirle çelişr lekte olup, sosyal yapıyı sarsmaya başlamıştır. Kira ve konut yapımı ile ilgili her türlü ikircikli davranış, sorunu katlayarak karşımıza getirebilir. Bu bakımdan yetkililerin soruna duyarlı olmaları kaçınılmazdır. BİLİNÇLİ VE PLANLI KALKINMA Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen yatınm miktan yılda 1000 doları aşarken, ülkemizde bu miktar 100 doların altında bulunmaktadır. Yatırımlar içinde konut yatırımına ayrılan pay ise komik denecek kadar azdır. örneğin kamu kesimi 1981 yılında konut yapımına 13 milyar TL. 1982 yıhnda ise 18 milyar TL ayırmasına karşın, harcama uygulamada daha düşük oranda gerçekleşebilmiştir. Birikmişlerle birlikte kamu kesimi 1983 yılında konut yapımına 35 milyar TL. harcamayı öngörmektedir. özel kesim verileri doğru ise, 1982 yılında konut yapımı için 184 milyar TL. harcanmış olup, 1983 yıhnda 202 milyar TL. harcama yapılması planlanmaktadır. Tüm bu ayrılan ödenekler harcansa bile yılda en çok 50 bin birim konut yapılabilecektir. Bu miktar birim konut yapımı ise, gerçek konut gereksinmesinin ancak < 14'ünü karşılayabil% mektedir. Zaman zaman bir kaç milyar TL.'nın konut yapımı için kooperatiflere aktarıldığı duyurulmakla elbette konut sorunu çözüme kavuşturulamaz. Gerçekte çağdaş, toplumsal gelişmeye ulaşmak, ekonomik ve. sosyal gereksinmeleri yeterli boyutta ve dengeli karşılamak, sağhklı kaynaklara dayah yatırım politikasıyla olasıdır. Böyle bir yatırım politikası ise, bilinçli bir planlama ile geçerlilik kazanabilir. 9 TEMMUZ1983 tşsizlik, Yatırımlar Konut Sorunu Bugün ttlkemizde işsizlerin sayısı resmi verilere göre 3.5 milyon, resmi olmayan bilgilere göre 5 milyon dolayındadır. tşsiztiği en aza indiren inşaat kesimi ise şimdilerde gerilemiş durumdadır. tnşaatın önemli bölümü konut gereksinimine aynlır. Demek ki konut yapımı da gerilemiş durumdadır. Bilinçli bir planlama gereklidir. PENCERE Acı Sayılar... IMF'nin dayatmasıyla 1 temmuz 1980'de ülkemizde faizler serbest bırakıldı. Ticaret Odalan'nda büyük sevinç vardı. İşadamı şöyle konuşuyordu: " Eskiden bankalar halkı sömürüyordu. Düşük faizle para toplamak halkı sömürmek demektir. Yıllar yılı bu millet, elinde avucunda ne varsa ucuz faizle sermaye kesimine akıttı. Özel sermaye bundan yararlanarak gelişti, fabrikalarını kurdu. Şimdi yüksek faiz oranlarıyla küçük birikimci korunmaktadır. Halk artık sömürülmüyor; parasının karşılığını alıyor." • Yüksek faiz furyası başlayınca "köşebaşı bankerieri" oluştu; bunlar küçük birikimcinin 170180 milyar lirasını topladıktan sonra battılar. "Köşebaşı bankerleri"n\n topladığı paralar bankaların kasalarına aktı; ardından 200 milyar lirayı aşkın para toplayan Kastelli'yi batırdılar; bu paralar da bankalara aktı. Daha sonra "Meban"a sıra geldi; kimi küçük bankaların da sırada olduğu söyleniyordu. Devlet işe el koydu. Bankalarda toplanan birikim 2 trilyona tırmanıyordu; ama bu para yatınma dönüşemiyordu; yüzde 100'e ulaşan kredi faiziyle kim yatırım yapacaktı? Sonuçta yine devlet, bankacılığı düzenlemek ve faizleri düşürmek için devreye girdi. • Bugünkü durum nedir? 7 temmuz 1983 günlü Cumhuriyet'te Sayın Mehmet Ali Tunaboylu "Tasarruf Mevduatının Dağılımı"n\ inceliyor. Bankalar Birliği'mn yayınlarına göre 1983 yılına girerken bankalardaki toplam tasarruf mevduatı (buna halkın yatırdığı paralar, ya da birikimcinin hesapları deniyor) 1 trilyon 508 milyar liradır. Bankalarda 29 milyon hesap açılmış. 50 milyonluk bir ülkede önemli bir oran sayılabilir. Ancak çoğu yurttaşın birkaç bankada hesabı bulunduğunu düşünürsek ilk yaklaşım etkisini yitirebilir. 29 milyon hesabın 14 milyonu aşkın bölümü 1000 liraya kadar tırmanıyor. Yuvarlak sayıyla 29 milyon hesabın yansı 1000 liradan aşağıdadır; toplam mevduatın binde 3.5'unu oluşturmaktadır. Bunu yok saymak gerekir, bugün 1000 lirayta iyicene bir öğle yemeği yemek bile zordur. Bankalarda açılan mevduat hesaplarının 27 milyona yaklaşık bölümü (26 milyon 914 bin hesap) 100 bin liraya kadardır. 1980'ler Türkiye'sinde (Tunaboylu'nun deyişiyle) 100 bin ile ancak bir buzdolabı ya da çamaşır makinesi alınabilir. Peki, sonra? Vadeli vadesiz tasarruf mevduatının 100 bin liradan yukarı bölümü 1 trilyon 224 milyar liradır. Ve hesap adedi 2 milyon 62 bindir. Türkiye'de toplam tasarruf mevduatının yüzde 81'i bu^ grupta; bir kişide iki hesap defteri cüzdanı olması normal ki bul edilirse 1 milyon kişidedir. (...) bankalanmızın ödedikleri 450 milyar liralık yıllık faizi 1 milyon kişiye iki milyon hesap sahibineverdikleri kabul edilebilir." Bu yaklaşım içinde "Ekonomiden Mesaj" dergisinin 2' nci sayısında verilen "7982 Bankalar Sektörü Raporu"ndan aldığımız şu sayısal bilgi daha bir anlam kazanıyor: Tasarruf mevduatı sıra/amasına göre ilk on sırayı alan bankalann toplam tasarruf mevduatı tutarı 1 trilyon 295 lirayı aşmaktadır. ilk 10 bankanın toplam banka sektörü içindeki mevduatı tutma oranı yüzde 89'dur. Geri kalan 35 bankanınki yüzde 11 düzeyinde kalmıştır" Bu sayılar bankacılıktaki "tekelci" niteliği vurgulamaktadır. İlk sıralarda yer alan 5 büyük bankanın toplam mevduat içindeki payı ise yüzde 82'dir. • Öyle görünüyor ki halkçı bir yaklaşımla ele alındığı zaman ekonomik eleştiri bugün konuşulanlardan çok değişik bir niteliğe kavuşacak. 9 nisan 1982 günlü Cumhuriyet'te Yalçın Doğan'ın yazısında şu gerçek vurgulanıyordu:' "•' " Devlet Planlama Teşkilat) gelir dağılımı araştırmasına göre kâr + faiz + rant (sanayici tüccar grubu) geliri sahipleri 1968 yılında ulusal gelirden yüzde 37.6 alırken 1979'da bu pay yüzde 52.5'e yükselmiştir. Buna karşılık ücretliler, 1968 yılında ulusal gelirden yüzde 19.7 oramnda pay alıriarken 1979'da bu pay yüzde 16.8'e düşmüştür:' 1980 yazında başlayan "Temmuz Bankacılığı"n\n gelir dengelerini büsbütün altüst ettiği sayısal gerçeklerde belirginleşiyor. Halkçı devrimci dünya görüşünü bir yana bırakalım; kapitalist devlet mantığıyla düşünelim: Kimi ellerde biriken büyük paralar nereye gidiyor? Olağanüstü gelir dengesizliği yaratan ekonomik başkalaşım içindetoplanantrilyonlar niçin "ulusal kalkınma" yolunda yatınma dönüşemiyor ya da dönüştürülmüyor? Bu sorunun yanıtını veremeyen; Türkiye'nin kalkınmasın gerçekleştiremeyecektir. Yük. Müh. ŞERAFET TtN UZUNER, Karayolları eski G. Müdürü İlkeleri Büyük önder Atatürk tarafından kuramlaştınlan Cumhuriyetin kesintisiz, sonsuza değin sürmesinin önkoşullarmdan birisi de kuşkusuz ulusça kalkınmamızdır. Atatürk ilkeleri doğrultusunda ve evrensel boyutlarda çağdaşlaşma; dışa bağımlılığı enaz'dan ekonomik faaliyetlere işlerlik ve etkenlik kazandırmakla olasıdır. Bu bakımdan Türk ulusunun ekonomik anlayışını pekiştirmek için, özgürlüğün ulusça özümlenmesi esirgenmemelidir. Türk toplumunun hem mutluluk ye hem de gönenç yönünden içerik kazanabilmesi için, kalkmma, sağhklı kaynaklara dayandınlarak koşulsuz ve engelsiz sürdürülmelidir. Aksi halde 12 Eylül'le yeniden kazanılan toplumun bölünmezliği ve bütünlüğünün, her türlü yozlaşma girişimlerine karşı korunmaşı zorlaşır. Kalkınma için, hem nitelik ve hem de nicelik bakımından teknolojik bilgi ve beceri birikimi bulunmaktadır. Yeter ki varolan bu bilgi ve beceri birikiminden ayrım gözetilmeden sonuna değin, kalkınma amacıyla yaralanılabilsin. Kalkmmamn yatırımla özdeş olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle Türk toplumu son yıllarda yatınma susamış olup, daha gönençli yaşama hakkı yadsınamaz. IŞStZLtK SORUNU Içinde bulunduğumuz süreçte işsizlik, her türlü yan düşüncelerden arındırılarak, denebilir ki, başedilmez boyutlar edinme eğilimindedir. Resmi verilere göre her yıl 400 bin genç insammız çalışma çağına gelmektedir. Buna karşın son yıllarda yapılan yanrımlarla ortalama 150 bin işgücü yaratılabilmektedir. Bir başka anlatımla her yıl 250 bin genç insammız iş edinememektedir. Hazırlanmakta olan önümüzdeki beşinci beş yıllık plan döneminde de yeterli işgücü yaratılamayacağı yetkililerce saklanmamaktadıT. Bugün ülkemizdeki işsizlerin sayısfresmi verilere göre 3.5 milyon, gayri resmi verilere göre 5 milyon dolaylanndadır. Faal nüfusun beşte biri olan 5 milyon çalışabilir insammız, bir iş edinebilmek için başvur^ madık yer ve çare bırakmamacasına kapı kapı dolaşmaktadır. yon işsizin çalışması halinde ulusal gelire yıllık katkısı 3 trilyon TL. olacağı kolaylıkla hesaplanabilir. Bu boyuttaki katma değer, 1982 yılı ulusal gelir artışının % 30'una eşittir. A Paj" 1 ö n c e Cumhurıyet gaze^% $****? ^ ı m ! z ^ a ^ degındıgım gıbı, dlkemızçte 10 b ™ *>taytannda yüklemcı (muteahhıt) etkınlığın. sürdürmektedır ıo bin yüklenicinin yıllık iş bitirme kapasitesinin, basit bir hçsaplamayla enaz.2 trüyon TL. o l d u t u saptanabıhr Buna bir ^ ° \ d e & e n n d e ^f\ g"™ e man 8 EVET/HAY1R OKTAY AKBAL Ş™??' ^ P . , J TL \ l k yaptmm gücünün çıktı» kolayca kanıtlanmış olur. Aym . y™?"**** belırtığımız gıbl > 1 9 8 1 ^ a ™ olan bu yaptırım gücünden < 26 oramnda % yararlanılmış olup, 1982 ve 983 yıHannda bır degışmenın olduŞ u sanılmamaktadır. Esasen ıçınde bulunduğumuz yıl, yükleDPT hesaplamalanna göre nicilerin taıumladığı gibi inşaat çalışan bir işçinin ulusal gelire sektöründe yaprak kımıldamakatma değeri, 1968 yılı sabit fi maktadır. Bir yandan iş bekleyatlarıyla aylık 22 bin TL.dır. yen 5 milyon çalışabilir vnsanıBugün bu değerin en az 50 bin mız öte yandan aylak bir dunımTL. olacağı kabul edilirse, 5 mil da bırakılan binlerce yüklenici BILJMTEKNIK YÖNETEN REŞtT CANBEYLİ "Bursa'da ToulouseLautred' adlı öykümde şöyle yazmıştım: "Yoktu Bursa'da bir ToulouseLautrec. Olsa, avunurduk ölmeyeceğiz diye. Büsbütün yok olmayacağız diye. Vbfrtu... Kar vardı, oysa. Sokakta insanlar vardı. Yabancı rüzgârlar vardı. Herşey vardı Bursa'da. Ama bir ToulouseLautrec yoktu. Bir avuntuydubunlar. Bir esindi benim içimden geçen. ToutouseLaufreC'/i bir Bursa düşüydü içki kadehlerinde duyduğum, yaşattığım. Dost meyhanecinin ölümü ile o düş de yıkıldı gitti. Bir daha dirilmemek, yasatılmamak, hatırlanmamak üzere..." Oysa hatırlamamak elde mi? O yana doğru yürüdüm... Yirmi yıl geride kalan bir anıyı yaşamak için. Uzaktan da olsa o sokağı, o meyhanenin yerıni alan kafeteryayı görmek için. 01madı, yapamadım. Anılar, anı olarak kalmalı, gerçek sayılmamalı deyip geçtim... Bursa'da Akademi Kitabevi'ndeydim. Çevremde genç insanlar... Sevenler, dosttar, okurlar... Hele Adem Gerçek... Ne kadar kitabım varsa, ilk baskısından sonuncusuna dek, tümü, onda var. Nasıl yapmış, nasıl başarmış! Müjdat Gezen' in bir kardeşi sanki, o kadar olur benzerlik! Bir yana koyduk içi kitap dolu naylon torbayı. Yavaş yavaş imzaladım hepsini. O, bir yandan işini yapıyordu; Milli Piyango gezici satıcısıydı, yaşamını bu yoldan kazanıyordu. Akşamlan da bir orkestrada çalıyordu. Ne çalıyordu, onu unutmuşuml Ama merak etmiş, öğrenmiş çalgısını. Yaşam bu, bir iş yetmiyor geçinmeye... Yazılarımı da kesmiş, fotoroman olarak bir gazetede çıkan romanımi da... Sonra o karıkoca okurlar, o gençler, o genç kızlar, o delikanlılar... Recep Bilginer'i, Bekir Yıldız'ı sevgiyle izleyen, imzalarını almak için bekleşen aydın insanlar... Hiç beklemezdim bunu! Nedense, Bursa'da yazına, sanata bu denli ilgili bir kalabalık umulmuyordu. Ben, iki y\l Bursa'da yaşadım. Oğretmen olarak... Yirmi yıl önceydi. Bir iki kitabevi vardı. Sanat dergilerinin satışı düşüktü, kitap alanların sayısı azdı. Ama şimdi Bursa değişmiş, gelişmiş, kalabalıklaşmış, ayrıca da aydın bir gençlik yetişmiş. lyiyi kötüyü, güzeli çirkini bilen. Doğruyu yanlışı ayıran... Bursa Akademi Kitabevi'nin sahibi emekli Yarbay Ergin Altay. Rusçadan pek çok çevirisi yayınlanan Altay, kitabeyini bir sanat odağı, Bursalı sanatseverlerin uğrak yeri yapmak istiyor. Tanınmış yazarları, şairleri Bursa'ya çağırmak, onlan Bursa sanatseverleriyle karşılaştırmak... İlk biz gittik geçen cumartesi günü, Yıldız, Bilginer ve ben... İçimde bir kuşku vandı, kaç kişi gelir kitap alır, boşuna mı bu yorgunluk diye... Ankara'da, İzmir'de, istanbul'daki Kitap Fuarları büyük bir ilgi görmüştü. Ama Bursa'da ilk kez bir imza günü yapılıyordu. Daha sonra yapılacaklara başlangıç olarak... Şu imza günleri son bir iki yılda niye bu denli yaygınlaştı? Bunu aydın halkımızdaki demokrasi sevgisinin bir benrtisi sayıyorum. Okur, yazarını tanımak istiyor. Ona soracağı sorular var. Öğrenmek istedikleri, danışacakları... Kimi, şiir, öykü yazmak ister. Kimi, bir sıkıntıstnı anlatır. Kimi, yazılarını sevdiği bir kişiye yakın olmak. Onu uzaktan seyretmek, sesini duymak; imzalı kitabım saklamak ister. Aziz Nesin, Uğur Mumcu gibi geniş okur yığınlarının izlediği, şevdiği yazarların imza günleri bu yüzden çok kalabalık olur. Ünlü şairlerin, yazarların okurları da onlan yakından tanırnak, görmek özlemindedir. Kendi gençliğimi düşündüm. Nerde! Gideceğiz de Yakup Kadri, Yahya Kemal, Faruk Nafiz, Halide Edip, Falih Rıfkı ile yakından görüşmek, konuşmak, bir imzalarını almak olanağını bulacağız! Bizden önceki kuşakların bütün ünlüleri 'dokunulmaz' yaratıklar gibiydi. Milletyekilleri idiler, Büyükelçi idiler, Bakandılar... Karşılarına kimseyi almazlardı. Bir dorukta parıldayıp dururlardı. Bizlerse, halkımızla içiçeyiz, okurlanmızla başbaşayız. Türkiye'de sanatçının halkla kaynaşmasının, belirli bir azınlığın tekelinden çıkıp çoğunluğun malı olmasının güzel gerçeğidir bu... Nadir Nadi'ler, Velidedeoğlu'lar, İlhan Selçuk'lar, Melih Cevdet'ler, Çetin Altan'lar, Mumcu'lar, Nesin'lerin halkla yakın ilişkisi, yakın dostluğu nerde; Falih Rıtkı'lann, Yalçın'ların, Yahya Kemal'lerin, Yakup Kadri'lerin okurlarına olan yıldızlar kadar uzaklığı nerde! Bu gerçek bile Türkiye'de bir çok şeyin değiştiğini göstermeye yeter. İSTANBUL 7. ASLİYE HUKUK HAKtMLİĞtNDEN 983/223 Davalr. Ataattin 1 aşBayındırlık Sk. No. 33 Yenişehir, ANKARA Davacı Tülin özkan (Taş) vekili Av. Nizamettin Anman tarafından davalı Aleattin Taş aleyhine ikame olunan boşanma davasının yapılan duruşması sırasında, verilen ara kararı gereğince; Davalıya, dava dilekçesi örneği ile duruşma gününü bildirir davetiyenin bila tebliğ iade edildiği ve de zabıtaca da yapılan tahkikatta adresinin meçhul bulunduğu anlaşıldığından, adı geçen davalı Aleattin Taş'ın duruşma günü olan 5.10.1983 günü saat 9.40'da mahkememizde bizzat hazır bulunması veya kendisini yetkili bir vekille temsil ettirınesi, aksi taktirde gıyap kararının da gazete ile ilanen tebliğ hususuna gidileceği, dava dilekçesi ile duruşma gününün tebliğ makamına kaim olmak Uzere ilan olunur. B 7750 "Bursa'da İmza Günü..." Ueçtığımız salı gunu deprem Biga merkez olmak üzere Marmara ve Ege bölgelerini sarstı. Henüz zarar saptama çalışmaları bitirilmemiş olan deprem, Istanbul dahil birçok yerleşim merkezinde yaşamı etkiledi. Orta şiddetteki bu deprem Türkiye'nin önemli bir bölümünün aktif deprem kuşağında bulunduğunu bir kez daha vurguladı. Bu gerçek göz önünde bulundurulduğunda, Kızılay'ın bir doğal afet anında daha iyi donatımla hazırlıklı bulunmasını ve inşaatların statik hesaplarının daha iyi denetlenmesini istemekten başka yapılacak bir şey var mıdır? Bu soruya şu anda kesin bir yanıt verilmese de ileride belki de yakın bir gelecekte depremleri önceden haber verme konusunda bazı şeylerin yapılabileceği uzak bir olasıhk değil. Bilimteknik köşesinde bu konuya "Doğal Afetleri Önceden Belirleme Çalışmaları" başlıkh bir yazıyla değınilmişti. (20 kasım 1982). Bu yazıda depremleri daha önceden belirleyecek önemli bir ipucunun bulunduğunu ve ileri sürülen bir kurama göre, depremden önce kaydedilebilen radyo sinyallerinin tehlikenin habercisi olarak kullanılabileceği belirtiliyordu. Nitekim Yunanıstan'da bir araştırma ekibi bazı durumlarda depremleri önceden saptayabildiklerini açıkladılar. Potansiyel olarak çok önemli bu bulgunun gelişimini ve kuramsal yaklaşımı 20 kasım tarihli yazıda şöyle açıklıyorduk: ŞİLt'DEKİ DEPREM: HABERCİ RADYO SİNYALLERİ "Yakın zamanlarda ileri sürülen bir kurama göre, yerkabuğunda depreme yol açan çatlama ve hareketlerle ilişkili bir radyo sinyalinin varlığı söz konusu. Kuramın dayandığı en önemli bulgu 1960 yıhnda kaydedilen ilginç radyo sinyalleri. O yılın 16 mayısında birçok dinleme istasyonu kökeni bilinmeyen radyo sinyalleri kaydetmişlerdi. O za Yunanistan'da uzmanlar, yeni yöntemle 400 ver sarsıntısım 7 île 11 saat önce bîldirdi man bu sinyallerin büyük bir olasılıkla uzaydan veya gözlem istasyonlarının üstünde bir bulut gibi dolaşan bir kaynaktan geldiği sariılmıştı. Son yıllarda eldeki verilerin gözden geçirilmesi ile ilerisi için çok ilginç ve yararlı bir ipucu sağlanmış olabüir, Bazı radyoastronomiuzmanları, 1960'daki radyo sinyallerinin aslında kuvartzlı kayalann stres altında kalmasından kaynaklandığını ve Şili'de bu sinyallerin ahnmasından altı gün sonra vuku bulan ve önemli hasara yol açan depremle ilgili olduğunu ileri sürüyorlar. Şıli'deki deprem bölgesinin kuvartzlı kayalardan oluştuğu ve laboratuvarlarda yapılan deneylerde de kuvartzlı kayalann stress altında radyo sinyalleri verdiği düşünülürse kuramın önemi ortaya çıkar. Kuramın bundan sonraki göziçin yukarıda belirtildiği şekilde radyo sinyallerinden değil, benzer gerekçelerle yerkabuğunun elektriksel niteliklerindeki değişikliklerden yararlanıyor. Yunanistan'daki ekibin şu anda ilgiyle izlenen çahşmalarımn öyküsü kısaca şöyle. Atina Üniversitesi'nden Prof. Alexopulos'un yönettiği araştırma ekibi 1981 yılında Yunanistan'ın önemli bir kısmını sarsan depremden sonra katıların belirli durumlarda elektrik üretmesi olgusundan yararlanarak depremden önce yerkabuğunun hareketlerini kaydetme yöntemi üzçrinde çalışmaya başladılar. Yukarıda da belirtildiği gibi kristaller bir stres altında elektrik akımı (sinyali) üretebilirler. Aynı şekilde kristaller üzerlerindeki basıncın azalmasıyla da elektrik sinyali üretebilir. "Piezoelektrik etki" diye tanımlanan bu olgunun 1981 depreminden sonra yapılan kayıüarda, sonraki hafif sarsıntılardan önce normal kayıtların ötesinde bir dizi elektrik sinyallerine rastlandı. Bu sinyaller sonraki sarsıntıları birkaç saat önceden haber verebiliyordu. Ekip daha sonra kayıt araçlarını 100'er kilometrekarelik aralıklarla yerleştirerek, değişik yerlerden elde edilen kayıtları karşılaştırma olanağını buldu. Yeni yöntem yerkabuğunun elektriksel niteliklerinde meydana gelen değişmelerin izlenmesine dayanıyor. Yöntemin uygukmabilmesi için ülkenin çeşitli yerlerine çok sayıda kayıt istasyonları yerleştirilmesi gerekiyor. lemlerle doğrulanması durumunda, kuvartzlı kayalann olduğu deprem hatlarına yerleştirilecek alıcılarla kaydedilen radyo sinyallerinin gelecekteki depremlerle ilgili değerli bilgiler vermesi beklenebilir." ÜEPREMLERİ ÖNCEDEN HABER VEREBİLtYORLAR Şili depremi ve radyo sinyalleri arasında olası ilişki Yunanistan'daki bir araştırma ekibinin elde ettiği sonuçlarla da dcsteklenmiş bulunuyor. Ekipteki uzmanlar, Yunanistan'ı 1981 şubatında sarsan ve 7 Richter Olçeği'ndeki depremden sonra geliştirdikleri bir yöntemle o zamandan beri kaydedilen yaklaşık 400 yer sarsıntısım önceden başarıyla haber verebildiler. Ekip yer sarsıntılarını önceden haber vermek günlük yaşamımızdaki en yakın örneklerinden biri pikap iğnesinin plaktaki oluklann mekanik etkilerini elektrik sinyaline dönüştürmesidir. Bir benzer olgu da elektrik yüklü katkı maddeleri içeren ve kristal yapıda bir katının sürekli basınç altında tutulması durumunda gözlenir. Yukarıda konu edilen kuvartzlı kayalarda olduğu gibi, basınç altındaki katı, çatlamadan önce kısa süreli bir elektrik akımı (sinyali) üretir. Yunanistan'daki deprem uzmanları bir depremden önce yerkabuğundaki hareketlerin üretebileceği bu tür elektrik sinyallerini kaydetmek için değişik bölgelere özel kayıt araçları yerleştirerek işe başlamışlardı. Bu durumda değişik kayıtlardaki sinyallerin yeğinliklerini değerlendirerek gelecek depremin merkezini ve gücünü de kestirmek olası görünüyor. Bunu gerçekleştirebilraek için olası bir deprem merkezinin çevresinde en az üç kayıt aracının yerleştirilmesi gerekli. (Dolayısıyla, örneğin Türkiye gibi geniş bir potansiyel deprem bölgesi için çok sayıda kayıt istasyonu gerekli olabilir). Şu anda Yunanistan'da bulunan 21 istasyon ülkenin önemli bir bölümünün denetlenmesini sağlıyor. Bu istasyonlarla sarsıntmın merkezi 5080 km hata ile önceden saptanabiliyor. YF.Nt TEKNİĞİN GELECEG1 Geliştirilen yeni teknığin depremleri önceden belirleme çabalarını hızlandıracağı kuşkusuz. Şu ana kadar kaydedilen sinyallerin yüzlerce yer sarsıntısım başarıyla ve hem de 7 ile 11 saat önceden haber vermiş olması araştırmacılara umut veriyor. Şu ana dek bilinmeyen önemli bir konu, yöntemin 1981'de Yunanistan'ı sarsan şiddetli depreme benzer bir depremi de aynı şekilde önceden haber verip veremeyeceği. Bir başka sorun da bekİenen sinyalleri aldıktan sonra olası depremin etkisi altında kalması beklenen yerleşim merkezlerinde ne gibi önlemlerin alınabileceği. Bu gibi sorunlar henüz yanıt beklerken dünyanın çeşitli ülkelerinden uzmanlar Yunanistan'da geliştirilen yönteme yakın bir ilgi gösteriyor. Türk basınının seçkin imzaları IUı>iiiııı GAZETESİ'nde Bayramda istanbul BAYRAM Gazetesi'ni almayı unutmayınız. İSTANBUL 7 Mayıs 1983 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu'nun geçici 1. maddesi gereğince, Sendikamız KOOPİŞ TURKİYE K00PERAT1F VE BÜRO İŞÇİLERİ SENDİKASI Tüzüğünün Adı geçen yasaya intibak ettirilmesi için 2930 Temmuz 1983 günü saat 10.00'da Bayındır Sokak No: 10 Yenişehir/ANKARA adresinde bulunan Türklş toplantı salonunda aşağıdaki gundemle olağanüstü toplanacaktır. Belirtilen gün ve saatte nisap temin edilemediği takdırde ikinci toplantı 10 Ağustos Çarşamba günü Ihlamur Sokak Baro Han toplantı salonunda yapılacaktır, ilan olunur. KOOPİŞ SENDİKASI GUNDEM: KAYYIMHEYETİ 1Yoklama 2Saygı duruşu 3Genel Kurul açış konuşması 4Genel Kurul Başkanlık Divanı seçimi 5Tuzuğün 2821 sayılı yasaya intibak ettirilmesi 6Genel Kurul ve delege yönetmeliğinin görüşülüp karara bağlanması GtNtl KURUL İLANl CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ DEKANLIĞINDAN Fakültemiz Göz Hastahkları Anabilim Dalı ile Plâstik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalında l'er adet Burslu Uzmanlık öğrenciliği kadrosu münhaldir. lsteklilerin yabancı dil imtiham 26 Temmuz 1983 Salı günü saat 10.00'da, bilim dalı imtihanları 28 Temmuz 1983 Perşembe günü aynı saatte Fakültemiz Eski Fakühe Kurulu Salonunda yapılacaktır. Adayların 22 Temmuz 1983 Cuma günü saat 17.00'ye kadar bir dilekçe 4 fotoğraf ve mezun oldukları Fakülteden alacaklan 4 adet ders notlannı belirtir mezuniyet belgeleri ile Dekanhğa müracaatları. B21117 T EK TÜRKtYE ELEKTRİK KURUMU SINIRLI SORUMLU BOĞAZİÇİ ELEKTRİK DAĞITIM MÜESSESE MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN BİLDİRİLMİŞTİR TÜRKİYE GAZETECtLER SENDİKASI OLAĞANÜSTÜ GENEL KURULU İLÂNI Sendikamızın 2821 sayılı kanuna göre Tüzük değişikliği ile ilgili Olağanüstü Genel Kurulu aşağıdaki gündemi görüşmek üzere 4 ve 5 Ağustos 1983 tarihlerinde 10.3018.00 saatleri arasında Türkocağı Caddesi No: 1 Cağaloğlu adresindeki Burhan Felek Konferans salonunda toplanacaktır. Delegelere duyurulur. TÜRKİYE GAZETECtLER SENDİKASI Merkez Yönetim Kurulu 30.000 METRE YERALTI KABLOSl SATIN ALINACAKTIR 1 Müessese Müdürlüğümüzün ihtiyacı, 10 kw. 3x70 mmî'li YVSHŞÇV rümuzlu 30.000 metre yeraltı kablosu iç piyasadan ka palı zarf usulü teklif almak suretiyle ve şartnamesi gereğinc satınalınacaktır. 2 Bu ihalenin geçici teminat miktarı; 4.500.000.TL.'dir. 3 Bu işle ilgili şartnameler, Millet Cad. No: 86 Fındıkzade İ! TANBUL adresinde yerleşik Müessese Müdürlüğümüzün 3. kat 3; No'lu odada bulunan Satınalma ve Ihale Servisinden 5.000.Tl bedel karşılığında temin edilebilir. 4 Teklifler en geç 20.7.1983 günü saat 14.00'e kadar Müesse Müdürlüğümüzün 2. kat 205 No'lu odada bulunan Muhaberat S« visine verilmiş olacaktır. Geciken teklifler dikkate alınmaz. 5 Teklifler aynı gün saat 14.30'da Müessese Müdürlüğümüzı 3. kat 321 No'lu odada alenen açılacaktır. 6 Müessese Müdürlüğümüz 2490 sayılı kanuna tabi olmayıp \\ leyi yapıp yapmamakta, ihalenin tamamını ve uygun gördüğü k mını dilediğine vermekte serbesttir Basın: 2 ı 147 7Kapanış J Sakatlar kendilerine güç verenlere ıcşekkur cclcr, Mübarek Ramazan Bayramı dolayısı ile her tilrlü yardımlarını b«kler, saygılar sunanz. ı Urk Ticaret Bankası Çapa Şubesi : 9743 Ziraat Bankası Şehremini Şııbesi: 4228 Garanti Bankası Aksaray Şubesi: 1604721 TEL: 5 21 88 82 ADRES: Vakıf Guraba Cad. 31/33 AKSARAYİSTANBUL SAKATLAR DERNEĞt İSTANBUL ŞUBESİ GdNDEM: 1 Açılış, 2 Başkanlık divanı seçimi, % Savşı dııruşn 4 2821 sayılı kanuna göre Tüzuk değişikliği, 5 Kapanış.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear