24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜSLER 6 NÎSAN 1983 9 Mart 1983 günü Belgrad'da Işîenen insanlık dışı cinayet, benl ylrmi yıl önce bu tilkede geçirdiğim bir acı güne götürdü. Kendisini tanımaktan, sınıf arkadaşı olmaktan kıvanç duyduğura Büyükelçi Galip Balkar, Belgrad'da bir hastanede yaşam savaşı verirken gelen sağlık durumuna iliskin haberler ve onu ameliyat eden doktorun sözleri, bana Yugoslavya'nm bir başka hastanesinde bekledigim sağlık haberini anımsattı. ir Anı RADYO, GALİP BALKAR'IN, O EŞSİZ ÎNSAN1N, BÜTÜN ÇA, BALARA KARŞIN KURTARILAMADIGINI SÖYLEDİ. BAKI. YORUM, DK. SEKULOVİÇ DE, BÜTÜN EiÜBİ DE BENİM KADAR ÜZGÜN, ACILI. •** Yıl 1963. Münih'ten Ankara'ya döneecğirh. Yolculugu kayınbiraderîmîn bir arkadaşmm arabasıyla yapacağım. İbrahim 22 23 yaşlannda, Münih'te çalışıyor ve yenı aldığı arabayla ilk defa yurda gelecek. Ailesi Ankara'da, Devlet Mahallesinde oturuyor. İki arkadaşı ve ben yol giderlerine katılacagız. Payımı ödedikten sonra kalanla yolluk alıyor, artan oîduysa onu aa harcıyorunı. Öyle ya evime kadar her türlu gereksinmem karşılanrcış durumda. İbrahim yolu biimiyor. Haritamız da yok. Bımun için yolu bilen bir arkadaşıyla birlikte hareket edecek ve onu izleyeceğiz. Ancak daha Münîh'ten çıkarken arabayı kaybediyoruz ve 2 Ağustos 1963 günü macerah yolcuîufrumu?; başlıyor. Bir kez Avusturya'da, iki kez de Yugoslavya'da şaşınp dağr yollarma düşüyoruz. Ama ne gam! Vaktimiz bol, paramız var ve neşemiz yerinde. Bir defasmda Sava ırmağı kıyısmda vol arar ken bir de bakıyoruz ki bize öncülük ede cek araba bîr ağaç golgesinde durııyor. îçindekilere el sallayıp geçiyoru?;. Belgrad'a doğru yaklaşırken gece bastırıyor. Ne var kl, gündüz ısman asfalt halâ alev alev yanıyor. Gece yarısma doğru Önden gelen bir sarsmtı ile duruyoruz. Sol ön lastik patlamış. Çocuklar, üçü de benden gcnç ateş gibl davramp yedek tekerleğl çıkanyorlar. O anda ben Ise kanşıp arabayı iyice sa~ £a çektirıyorum. Değiştirme isl hemen bitiyor. Ancak, özlem yüklü 15 ç gurbetçi nin bavulian ile dolu bağaj kolayca kapanmıyor. îbrahîm sol, ben sağ taraf tan kapağı yerine oturtmaya çahşırken bîraz geridekl arkadaşlarımızm «bu adam deli mi?» diye bagırdıklarmı duyuyorum. Arkama baktıgımda. bir ışık selinin üs ttimüze geidiğini görüyor; sel geçtiğin de kendimi zifiri karanlıkta yerde ve NecatîARAS Danıştay Üyesi yalnız bu'uyorum. Araba da yok, sahibl de. Kalkıp 40 50 metre iierde ışıklan yanan o cisme koşuyorum. Demek ki bir yerirne birşey olmamış diye düşünüyorum. Bize çarpan aracın şöförünün yakasma yapışip hesap soracağım. Ancak kapı yı açtıeımda karşıma uykudan yeni uyanım1) atletli biri cıkıyor, hiç bir şey söylemiyorum. Arkamdan gelenler arasında İbrahim yok. O zaman durumu kavramaya basnyoruz. Otlarm arasından gelen bir iniltiyle aradi^ımızı buluyoru/. Çok ağır ya ralı oldugu karanlıkta bıle bellı olan tbra him yerde yatıyor. Koşuşmalar artıyor. Bir kamyon gelip bizfe. çarpan kamyonun önünü kesiyor ve birisi ha^a şaşkm bakman şöförü çok sert azarlıyor. Böyle bir durumda, kısa bir sürenin Içine kaç olay, kaç kişi sıgar? İnsarı bun larm hepsini görür. anlar ve yirmi yıl son ra aynen anımsayabilir mi? Bana sorarsanı?, her şey bugün olmuş gibi. Meraklılar, yardıma çalışanlar, akıl verenler... Fransızca bilen, glyimleri kibar ve görgülü ol dukları izlenimini veren bir kaç kişi ara balan ile hastahaneye götürmek istiyor lar. Çevredekiler polis gelmeden bunn yapmamalau için onları uyarıyor. Sırp ça m\. biliyorum. yoksa herkes Türkçe m\ konuşuyor. Her konuşulanı anlıyonl görüyoruz. Yarahyı yerleştirirken iki rahibe, binaya girerken pelerinlerini sovu rarak koşan iki doktor bi/e katılıyor. En sonra uzun boylu topluca koyu gri saçlı. kırmızı yüzlü bir doktor daha geliyor. Hıc bir şe? sormuyorlar. kirmz. neciyiz. hangi ulustanız, paramız var mı1' Tck i)gilendıl<leri, kim olursa olsun, bîr insanm sağlığı. Sedyeyi bir kaüiuan îceri sokuyorlar. ba na da bir oda açıp ouumaraı i^avcc cdı yorlar. ••* Koridordan ayrılamıyorum. Daha iki gün önce tanıdıgım bu çocuğun tüm u muduyum şimdi .Ameliyat odasmdan <abi, abi. beni bırakmn» sesleri geliyor. Arada telâsla girip çıkanlar. Ne kadar bekledım burada? Her halde cok u/un süre. Neden sonra şef oîduğu anlaşılan doktor geliyor ve omuzuma ^üzülme* aer gibi bir kac de fa dokunuyor. Öldü. sanıp bayılacak g\bi oluyorum. Tekrar beni tutuyor oturuyor. Doktorla hiç ortak dılıraiz yok. Okv.l İngıîizcem kurs Fransızcamla ona hiç bir şey anlatamıyor: onun Almancasmı da hiç an lamıyorum. Neyse îngilizceyi Almanca gibi konuşnn genç bir doktor geliyor. güçlükîe anîaşarak sorulanm yanıtlamaya çansıyo rum. Kımi7. kaza nasıl oldu... Deneyım. görmüş doktor bir reçete kağıdı uzatıyor. Yolu. arabamızın yerini, kenardaki tel ör güyü göstererek yıllar sonra mahkemeds tek belpe olacak bir kroki çizlyoruın. Bir tutanakla Trjrahım'în pasaportunu. giyecek ve paralarım teslim alıyorlar. Dokto run verrliği kağıttaki başlıktan nerede ol du£umunı ögrenlyorum: «Bolnica Sremca Mitrovica» O an. cebimde hiç para olmadıâı akiıma gellyor. Kücük bir Yugos lav kasabasmda, üzerimde yaralıyı kucak larken kanlanmış açık renk bir pantolon runv Süre geçtikçe yaralınm durumu ağırlaşıyor ve bir araba bizi alıyor. Sankt arabaya şu anda biniyorum. Vişne rengl bir Fiat. şoförü uzun boylu, koyu kahverengl elbiseli, saoı özenle taranmış, kırk elli yaşlannda bir beyefendl. Hiç ko nuşmadan gîdiyoruz. Yalnız, İbrahim «abi, abi» diye beni arıyor. Blraz sonra gün ağa rırken girdiğimiz büyük bir bahçe kapısı önünde sedyeli adamlarm bizi beklediği Ama durun. birileri beni gösteriyor. Birkaç kişi bana doğru geliyor. Yoldan geçen Türk işçileri bizi bulrnuş. Savcı gelip ifademizi i'lacakmış, bir yere gitmıye eelîmışız. Bun lar ı söyieyip yaralınm duru munu da oğrendikten sonra elime koca bir somunl?. kalın mr dilim peynir tu tuşturup gidiyorlar. Öyle ya sabahın doku zu olmuş, acıkmışımdır. Isırdığım ilk lokma boğazımda kalıyor. Kulağımda hep «abi, abis> sesleri. Ha^tanenin bahçesine çıkıyorum günrşlenen hnstnlnr. 7iyp.retcileri etrafımı sanyor. habirc bir şeyler soruyorlar. Hani gece kpznrtan sonra ben Sırpçayı anlıyordunı? Üzpün, u;ten bir sesie «Kako, Ka ];osiî> diyorl?r. Hiçbir şoy anlamauan öyle bakıyorum. Bır ara pantolonumdakı ka nı yıkıyorum. Leke ç:kmadığı gibi daha da yayılıyor. Dı?an çıkıp birilerîne haliml an latsam.. Ama bu kılıkla üç adıın gitmeden beni herhalde bir karakola filân götürür ler. Yine soıtler geoiyor. Ara sıra iceri %\ rip hastamı soruyorum. Boslarıyla iyi diyorlar. sabret. üerken kadmlı. erkekli bir grup daha gön^rıüyor. Onlar da Türk, onlar da kaza yennden golivorlar. Polis. işlemleri bitîrmiş. arabanın yanında kalan iki v?rkadar,r'nızı Belgrat earma götürecek. Gplenier de benj alıyor. Belgnıt'a 100 kilometreye yaı<ın yolumuz varmıs. Yolda du rup knrpuz alıvcruz. Salıcmm kocaman oa kısıyla kesip yivoruz. Trokı bizlm karpuzlar gibi. Bakivuıi">i k ıvpuzru da bizim yollarv mızdalu koylulerdfn biri sanki. Orada bana kr>"ivı anlıttınvorlar. Önce hanım îar, sonra hepimlz, h'ckırarak ağhyoruz. ••• Sonra ne oldu? Radyo Galip Balkar'm, o essiz insanm, bütün eabalara karşın kur tarılamadığînı söyledî. Bakıyorum. Dr. Sekuloviç de bütün ek'bi de benim kadar üzpün, acıîı. Hem de bizim uzaklard?. elimiz kolumuz ba^lı, hic bir şey yapamadan sey rettiğimiz Galip'imizi. onlar irten gelen. tistün çabalarına karp'n ıjıle^tit'cmcdiklerl için bizden daha p.cılı. bizden daha yanık. İbrahim simdî cok iyi. E^lendi. iki de rocugu vat. Fiat arabayı süren adını bile ögrenemeaHimi/. kurtarıcısmın, Dr. Lazic'in ellermden ftpüyorlar. Acil şifalar diliyo^U',. Albay Brajeviç'e, teknisyen Zorica Hanıma. Nur iclnde yatm Galip, talihslz ögrenci Zeljko. Her iki ulu sun başı sağ la parasız yapayalmz... •*• Tükeücî Ne demek tfıkoticinin kovunması? Otomobilia kaportası aitı ayda cürümiyeeek: buzdolabınıcı moioru üe avda pelfeleşmiyecek; elektrik üfiH;ü par!onmıyr>cak; kurıdura kâğıt gibi yırtılmıjıncak; zeyünvagi katışıksız olacak; mercimek insanm mıdesıni delmıyecek; kırmızı bibere kiremır. tozu katıîmıyacak; kumaş ötesinden, bensinden bolmayacak; pantalonun fermuarı atmayaıdak; televizyonun tüpü beş ayda su koyvermiyecvîk: gaz sobatı sızmtı yapmıyacak: sucuk hasJ.alıklı beygir etinden üretilmiyecek; banyodakf mu^ukla r altı haftada laçkalaşmayacak: tüp.'^a/ üretim bozuklı^u nedeniyle patlamıyacak; aıocpul bir ayd&, loslamıyacak; gömlek ötesındert, oer'1 mclen atmayacak.... Say sayalnldîlğin kadar. Dündcn bugtftıe ysnr.yan ilginç özcieyışler var; bir zamnnlaf söylenırdi: Asılacaksa n înpüiz sicimiyle asıl... Acaba bu söz îngiliz'in tüketiciyi koruma yolunda bzenini mi vursuluyor? Yoksa İkinci Dün ya Savaşı'ndan ciace dünya pazarlanm elinde tutan AnşlosakS'ja kapitalizminin propaganda gücunü mü yıaı.ıtıyor? Çoğu kcivramm ubtüne yalm mantıkla yürüdüs:ümüzdc rahatü;a kullandıgımı? sözlerin ve sloçanlarn\ aUmctm çapanor;lu çıktı"unı görilrüz. İsterseniz gelîn bu yöntcmi «tüketiciyi korurna» akımma d,ı uygulayatım: Tüketiciyi korumak gerekîi midir? Evet Tüketiciyi idme karşı koruyacağız? Evet, kîme karşı koruyacağız? Üreticiye karşı,.. Üretici kim"? Acaba Karader^z kıyı'nnncla fındık Üreten mi? Otomobil fabır!kas>ndaki emekci mi? Ege'de tütün ycti^tiren köylü mü? Bucday tarlasında almteri dö'^en ı?rnçbcr mi? Laboratuvarda araştırma yapan bitîrn adamı mı? • Hayır. Tüketiciyi ürrtlciye karsji koruvarnayız; çtinkü üreten, yarraan. olujturan, alınteri döken halktır. Halkı halt^, karşı korumak anlamsız ol maz mı? OKTAY AKBAL M.Ş.E Yüz Yaşında: ögrencmm Muammer TUNCER soruları soruııları Suc senindir öğretmenim Kadıköy yalcasmdakl bir lisede son sınıf ögrencisı olan N.T.'den kenoj ^ğretmeniyle ilgıli bir mektup al dık. Yararh olacağı kanısıy la mektubun önemli bi r bö lümünü yaymlıyoruz: «Düşünüyorum, çünkü düşünraek zorundayım. Yaşamımı düşüntb'orum. Hemen hemen bütün günümü geçir diğim okulnmu düşünüyorum. însanlar neden elvştiH ye açık değiller? Oysa uygar olmanm gereğl değil mi bu? Uygar insan sevmeyi bîlen, hoşgörülü kişi değil midir? Sevdiklerinin düşünce^ Ierine değer vermez mi? ögrenci de olsam özgürce düşünemez miyim? Bu &orulara kim yanıt vereceK? Ö retmenim mi? Örneğin îiğretmenler Ög«Otursanızâ ulan yerlerirettnenlerin dünyanm en uy nize! Başlarım şimdi! Karıgar insanîarı olmaları gerek lar gibi ayaktasımz hepini? mez mi? Doga] olarak ftgret de!» Bu sözleri söyleyen ögnten öğrenolerini sevmeli, retmen noi bizi özgür yetişti onlan barışçı, mutlu ve öz recek? Altmış kişiiik kızh gür bir yaşama hazırlamalı erkekli bir smıfa oğfetmedır. Bir insana, o bîr öğret n i n böyle haykırması doğmen de olsa haksız o'ıduğu ru mu? Sen, sevgili ösretnu söyleyebilmeliyim. Ben menim, önce kendin biîinçIenmelisin, saplanülardan arınmalısın, uygar olmaJısm. Fğer bunu yapamıyorsan öğ vetmon olamazsm. Öğretmen olmaya zorunluy^an do ğiştir düşüncelerini. Eğer ben mutlu bir ögrencî değilsem suç senindir. Eğeı bu okula çaresizlik içinde geliyor, sonra bomboş eve dönü yorsam suç senin, benim degil. Yüzün hiç gülmüyorsa, ftomurtmakla saygınlık kazanacağını sanıyorsan yanılı yorsun.» Sanct yolunda acelesi, ün kazanmak için telâşı olmamıştır, Sanatçı kişüiği hiç göze çarpmadan, kendisi de bunu isteyip aramadan, 1946 yılına kadar bir yeraltı suyu gibi aktı geldi.» Memduh Şevket Esendal için Tahir Alangu böyle yazmıştı. «Cumhuriyet'ten Sonra Hikâye ve Roman» adlı yapıtmda bu büyük öykü yazanmızı bütün özellikleriyle anlatmıştır: 'Onun hikâyelerinin bir başka özelliği de olayı bitmiş olarak arkadan degil, olurken vermesidir. Bundan dolayıdır ki hikâyeleri geçmiş devirdeki olaylan varsa bile şimdı oluyormuş gihi anlatılmıştır... Bitişi de başlayaşma benzer, hayatta her zaman olduğu gibidir... Onun hikâyelerinde dikkati çeken bir başka yön, konularırtdaki bcsit guzelliğin yanında kişilerinin de çok canlı ve gerçekten ahnmış olmalandır. Hiç bir vazanmız M.Ş.E. kadar milletimizin köylüsünü, kendisini, çeşitli bolgelerde, çeşitli zamanlarda ta* nunalz fırsatlannı bulamamıştır» M.Ş.E.? Uzun zaman «kimliğî» anlaşılamadı bu üç harfinL Kimdi. neydi, neciydî? Sonradan öğrendik Milletvekiliymiş. eski bir Elçiymiş, önde gelen bir, îttihatcıymış... 1942'de CHP Genel Sekreten olmuştu. Hikâyeci yanı ortaya çıkmıştı. «Ulus» gazetesinde her pazar bir öyküsü yaymlanıyordu. Hepsî birbirinden ilginç. birbirinden güzel parçalar... Derlerdi ki. Cumhurbaşkanı İnönü. M.Ş.E.'nin öykülerini çok sevdiğinden özellikle istemiş bunu. Başka adlarla da yazardı. Mustafa Yahnkat. M. Ogulcuk vb. Önceleri önlü bir politika adarm olan bir kişinin 'öykü yazmak* gibi bir işi küçümsedigini, kendine yakıştıramad:ğmı, gerçck imzasını bu yüzden atmadıgım sandık. Biraz kızdık. üzülduk genç yazarlar olarak.. Sonra g^rçek anlaşıldı. 1953'te 'Varlık'ta çıkan bir konuşmasmda şöyle diyordu: «Edebiyatı bilmediğimden, marifetsizliğimden, sade yazmısımdır. Bilsem öyle düpedüz yazar mıvım hiç? Köylü bir şeyi söylerken dikine, olduğu gibi söyler. Neden? Süslemesini bilmcz, benzetmesini bilmez, anlatmasmı bilmpz de ondan. Mari~ fetli insanlar öyle yapmazlar. Sözlerine, yazılarına marifetlerini sokariar, hünerlerini gösterirler. Aslını sorarsanız marifet hayatın içinde, hayata uy mayo.n bir şeydir.» Esendal'm 'edebiyattan uzak' bir kisi olduğuna inanmak zordur. Rus öykücülerini, Fransız ustalannı, yazınımızm önde gelen yazarlannı iyi bildiği kanısmdavım ben. O 'marifet' şöstermek istemiyordu. iyi yapıyordu; yalmîık, acıkhk, kısalık gerçek yazm adamlarmm ulaşmak istedıkleri bir düzeydir. Ama herkes bunu yapamaz. az sö?le, az tanımlamayla, az 'edebiyat'la. daha doğnasu 'edebiyat yapmamak'la bsşarılı olunacağım bilemez, düşunemez. Esendal'm öykülerinin başansı. kaîıcı yanı ölümsüz güzelligi. O'nun da Çehov gibi *Derıizin rengi mavidir» diyebilecek kadar süslerden uzak bir diîle yazrnasıydı. Bugün bile bu öyküleri. içinde yaşarmışcasına okuyor, o olaylann içindo imişiz gibi okuyorsak, yazann gerçek 'edebiyat'm temel nitelikîerini bilmesinden. başanyla kullanmasmdandır. M.Ş.E. 1883'de Çorlu'da doğmuştu.. Yaşasa yuz yaşında olacaktı. Ama arasanız da öykü kitaplannı kolayca bulamazsınız. Böyleyiz biz. Yazınımızm en büyük yazarlarınm kitaplannı bile piyasada bulundurmayı düşünemeyiz. Neyse ki Bilgi Yaym'an M.Ş.E.'nin tüm yapıtlanm basmaya başladı. ilk olarak 'Ayaşlı ve Kiracılar' romam çıktı Onu öykü kitapları izleyecek. Esendal'm yüz kadar öyküsü vardır. Her biri koskoca romanîarm anlatamadığı kadar yogun ve anlamlı yaşam olaylanm, insan hallerini verir bize... Bu öyküler MŞ.E'nin yazm dünyamızm en büyük yazarlanndan biri olduğunu kanıtlamaktadır. Esendal m şu sözleri öykülerinin tanımlaması sayılabilir: 'Ben insanlara yaşamak için ümit. kuvvet ve neşe veren yazılardan hoşlanırım. İnsanları yoğunmuş mutfak paçavrasına çeviren ve yeise duşüren yazılardan hoşlanmam. Zaten tam bir refah içinde yaşamıyoruz. Bir de karanhk kötü şevlerdcn bahsederlerse bize, onları okursak! Bu, insanları bir havana koyup ezmeye benzer. Halbuki insanların içinde umut olmalı. Yaşama umudu, neşe ver~ meli insana okuduklan...» Gercpkle üretîritüketici sö/cüklerl Batı'daki 1lerl sanavi ülkelcrinden aktavmadır ve yapay kavramlardır. Büytik tekelierin. holdinplerin, kartellerin, kumpaaıyrlarm pivisayı avucuna aldığı ülkclerde halk j'if.in!arın;ı «tüketirî» denmesi bir aldatmaca,yı vurs;ular: ama, belli bir süreç içindeki (gerçeği degil) dogruyu da belirler. Çtinkü yaptığı işe yabancılaşmış kuşiierin toplumunda çoğu üret'tei, ürGttigi rnaîm ancak bir parçasım bilir, taiyr; ve kendisini «tiiketici» sanır. Bu konuda glSzel bir öykücük de var: Otomobil fabrikasmdü çalı^an bir îşçi bütün parcaları tek tek ve .gizlice fabrikadan kaçmp evine getlrmiş, bah^nsinde montn.ii gerçeklcştlrmeye çabalıyormu:S ama bir türlü amacma ula§3mıyormuş. Sormuşlar: Neden olırntıyor? îşçî kafasını k^şımış: Yahu, demiş, sanırım parçalan yanlış ta« kıyorum; çünkii hwer seferinde ortaya bir tank çıkıyor. • Bizîmki gibi (ct5idü?tri devrimini başaramamış) toplurnlarda tüketiciyi koruraa» nasıl olabilir? Sağlık BakanJbğı'nm ilaç piyasasındaki çaresizliğini gördükçe kaygılanıyorum. Hastayı ilaç piyasasmda koruyaınıyoruz; az gelişmişlik içinde «tüketim toplunıu ıjnodeli»ni benimsemig ülkemizde tüketiciyi kfcrumayı nasıl başaracağız? Şimdillk kendimizi ciyalıyoruz; iyi niyetle demeçJer verip yazılar ya.^ıyoruz. Korkarım ki bu dalga da geçecek... «Tüketici» admıiaki yurttaş gerçek Üretici olduğunu anladığı g(un belki bu sorunu çözümleyebiliriz. I L AN DEVLET ORMAN İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜNDENİNEGÖL înegöl Orman işletmesi Müdürlüğü emrinde çalıştmlmak üzere aşağıda belirtilen şartlara haiz Katma Bütçe GÎH sınıfı 15 derece kadrodan 1 adet eski hükümlü şolör alınacaktıî 1 Türk vatandaşı olmak, 2 Askerlîğini yapmış olmak, 35 yaşından büyük olmamak, 3 Kamu haklarmdan mahrum bulunmamak, 4 Taksirli suçlar hariç, ağır hapis veya 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile devietin şahsıyetins karçı iş'enen suçlarla. zimmet, ihtılas, ırtikaî, rüşvet, hırsızhk, dolandıncîhk, sahtecilik, inancı körüye kallanma, dolaylı iflas gibi yüz kızartıcı bir suçtan dolayı hapis cezasmdan hükümlü bulmımamak. 5 En az ortaokul mezunu olmaic, talip olmadığı taktirde ilkokul mezunu olmak, 6 Sağlık raporu (İnegöl Hülîiimet Tabb.) ÖZEL Mi\DDE : 1 Bu imtihana edebllmek için eski hükümlü profesyonel veya a<J:r vasıta ehliyet sahibi olması şarttır. 2 Imtihan 20.4.1983 çarşamba günü saat 14.00'te Orman îşletrne Müdürlüğü lokalinde yapıiacaktır. 3 İsteklilerm en geç 13.4.1983 pazartesi gurt5 nıesal saatı bitiminc kadar tou diîekçe ile iTiüi'acaatıan gereknıektedir. 4 Dilekçe ekine nüfus cüzclan ö'meği, tahsil belgesî eklenecektir. 5 Cumhuriyet Savcılıgı'ndan suç durumunu belgeliyen bir belge ve eski hükiimlüler kanunundan faydaiamp faydülanamıyacaklarını belirtir yazının elclenrnesi, 6 Sınavlar yazılı ve uygulamalı olarak yapılacaktır. Değerlendirme iki sınav netıcesl vüz puan üzerinden ve en az 60 puan aian degertendırmeye şirecekür. İLAN OLUNUR 28.3.198,», INEGOL ORMAN İPLETİMESt 3TÜDÜRI/ÜĞÜ (Basın: 15873) MEBAN fİNANSMANAS SOOOOOvOOOTL MERKEZ: îstiklâl Cad. Odakule İş Merkezı No: 286/A Tel.: 45 12 50 (10 Hatt. TeİRx: 24124 MEBAN TB Tahvıl, hisse senetleri alırız ve satarız. Bu konulara ilışkin tum ışlemlerinizde MEBAN uzman kadrosu hizmetinizdedır. SVTILIK HtSSE SENETLERt • BAĞFAŞ • ÇELİK HALAT • KORUMA TARIM • NASAŞ 9 OTOSAN • RABAK • SUNTA • LASSA MEB\V Y\YîNLART Para Dergisi... Türkiye'nin önde gelen füıans dergisi. Sermaye ve para piyasalan bankacılık ve bankerlik sektörlen ve Türk ekonomisinin gituşatı hakkında etraflı ve aydmlatıcı bilgiler verir. Memleketimizin başlıca yöneticilerinin görüş ve önerileri ni her sayısmda sizlere sunar. Ayda bir kez yayınlanır. Fiyatı: 200 TL. Para abonelerine aynca MEBAN Sermaye Piyasası Bülteni ücTetsiz gönderilmektedir. HtSSE SENEDÎ NEDtR? Fiyatı: 25 TL. TAHVtL NEDÎR? DUYURU istanbul Su ve Kanaîizasyon Idaresî Genel Müdürîüğünden ga, Aksaray, Kocamus^atapaşa ve Yedikule yörelerine şebeke ve isale toruları doşeme ile ilgili kazı ve kaplama işlerl ş.ıvtnamesi çerçevesinde kapalı zarfla teklif alma suretiyle eksiitmeye çıkanlmıştır. 2 îşin gecici güvencesi 085.000, TL.'dir. 3 îsteklilerın bu kez de sozleşme konusu 15.000.000, TL. mertebesinde, su, gaz, FrT, ÎETT ve kanalizasyon i^lerme iiişkin kazı ve kaplama işi yaptığım tevsik etması gerekmektedir. 4 Eksiitmeye katıtebilmek için istekliler en geç 14 nisan 1983 peışembe günü çalışma saati sonuna kadar îdarc'den Yet<erlik Belgesi almak üzere başvurmak zorundadır. Ancak îdd>'e yeteıiik belgesini verip verrnemekte serbesttir. 5 Yeteıiik Buigctnin İS Nisan 1983 pazartesi günü çahşnıa saatı bonuna kadar alnıması gerekmektedir. 6 Geçici tenıinat nakit, tahvil ve benzerl ise 18 Nisan 1983 pazartası günü saat 16.30'a kadar idare veznesine yatınlarak makbuz almması gerekmektedir. 7 Diğer koşullar 1000.TL. karşılığmda idaremiz veznesinden aitmabilecek ihale dosyasmdan öğrenilebiîinir, 8 Yeterlik Belges'ı alrnış olan lsteklilerin en geç 19 Nisan 1983 salı günü saat 11.00'e kadar Beyoğlu İstikiâl Caîldcsı'ode bulunan îdare Merkezi'ndeki Zabıllar ve Kara'rlar Müdürlüğü'ne tekliflerini kanniı 7ö.ri!a verrne'eri gereklr. 9 ~ tdare eksiltmeyi yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta surbesttir. (Basın: 15721) . 1822 1 Cankurtaran, Sultanahmet, Küçüklan TEŞEKKÜR 1 Nisan 1983 günü ararrnzdan aynlan esım sevgiliii izamettin Keyacıkın vefatı nedeniyle ceııazesine katılan, çelenk gönderen, telefonla, telgrafla veya bizzat acımıza ortak olan tum dostlarımıza teşekküru bir borç bilirim. EŞİ NEVİN KAYACIK CUMHURİYET MATBAACIUK VE GAZETEC5ÜK T,A.S. YÖNETİM KURULUNDAN Afyon Alkoloıd Fahrikası İşletme Müdürlüğündo mevcut takribı 19 000 adst plastik soda torbası satılacaktır. Şartnameleri Ankarada Genel Müdürlük Malzeme Satmalma ve İkmal. İstanbul, İzmir ve Afyonda Boîge Müdürlüklerimizden bedel mukabilinde temin edilebilir. Kapah zarfla teklıf almmak yoluyla yapılacak ihalede geçiri temınat ile diğcr şartlar şartnamesınde bshrtilmiştir. Tekl.f mektuplan 18/4/1983 pazartesi günü saat 14.30'a kadar îvlüessesemiz Habcrl^şme Müdürlüğüne verileuek ve aynı gün saat 15.00'de Komisyon huzıırunda ac.lacaktır Postada vaki gecikmelerle telgraf ve telex ile gonderilecek teklifler kabul edilmeyecektir. Müessesemiz 2490 sayüı kanuna tabi değildir. (Basın: 15760) Sidl NO: 34599/3430 T.T.K. 377. maddesi uyannca ertolenen olağan genel kurul toplantısı 3 Mayıs 1983 Salı günü saat 3 0.30'da Şirket Merkezi olan Cağaloğlu Türkocağı Cad. 39/41 numaralı yerde yapılacaktır. Saym ortakların teşnfleri rica olunur. YONETİM KURULU G Ü N D E M: 1 1982 yılı muamelat ve hesaplarına ait Yönetim Kurulu ve derıetçi raporlarmın okunup mu/akere edilerok tasvibi. 2 Yeni esaslara görc düzenlcnen 1982 yılı bilânço ve kârzarar hesanlannm tetkik ve tastikiyle Yönetim Kurulu Üyeierinin ve denetçinin ibraı. 3 1982 yılı kârzarar hesabı ncticeleri hakkında karar ittihazı. İMZA G0N0 Bugün 1. Kitap Fuarı'ncisı satışta bulunan bütün yapıtlanm imzalayacak. Yer: 1. Kitap Fuaıı Odalar Biıiiği Salonları ANKARA. Saat: 15.00 19.00
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear