24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 •Artık yüzyıllardan beri gelenehsel elarak kullanılagelmehte olan bugünkü aabanlarla bu ülkenin zenginlik kaynakları gelişemet. O halde hemen yapılması geretten şey, bütün çiftçilerimizin makine »ahibi olması, makine kuUanmasını bilmesi ve makine yapan kuruluşlara eahip oltnah'tır. ukarıki satırlan, saym An Inan'm 1982'de Türk Tarih Kurumu'nca bastırılan «Gazi Mustafa Kemal /.tatüric' iin 1923 Eskişehir İzmit Konuşmaları» adlı kitabından aldım tsy. 1li) (*ı Atatürk bu sözleri 18 Ocak 1923 günt'ı (yani îzmir'in Yunanlılardan kurtarılış tarihi olan 0 Eylül I922'den dört ay dokuz gün sonra) Izmit'te halkla yaptığı tarihsel görüşmesinde söylemiştir. Eğer yanıımıyorn m , Türkiye'de «makine yapan makine ya* pımı» ilkesinden ve böylece gerçek anlamında sanayileş.me gerekliliğinden ı'k kez söz eden kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür, hem de ard arda gelen vo tam on bir yıl suren 1911 Trablus, 1912/1913 Balkan, 19141918 Birincj Dünya ve 1919 1922 Kurtuluş Savaşlanndan yorgun, bıtkin ve yoksul olarak çıkmış Türk halkı karşısmda söylenmiştir bu sözler. Olanak bulsam, o büyük insanm sayın Prof. Bekir Sıtkı Baykal'm bilimsel ve Ö . \ ön21> sözü ile değerlendirilen yukarıkt kitaptan Eskişehir ve özellikle Izmit konuşmalarrnı bütünüyle aktarırdım buvaya: o denli ilginç. o denli tarihsel ve önemli konuşmadır bunlar. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER varsıllıfeton oranmda, tsitçe paylaştınV mahdır. MADDE 14 Bütün yurttaşlar genel vergilendirmenin gerehüliğini doğrudan doğruya veya temsilcüert aracvlıâıyla araj tırmah ve bunu serbestçe onaylamah; hul lanüışını, herkese düşen payı, vergi tabanını, toplamş yöntemini ve süresini belırlemeh hahkına sahiptir. MADDE 15 Toplum, bütün feamu görevlilerinden, yönetiminin hesabını sorabilir. MADDE ıe Hakların güvenceye bağlanmamış ve erkler ayrüığının habul edilmemiş olduğu bütün toplumlarda anaya$a yohtur. MADDE 17 îyelih (mülkiyet), dofeunulmaz ve kutsal bir hah olduğundan, ya saca saptanmıj kamusal bir zorunluh açıfe ça gerehli kılmadıkça ve adaletli ve peşin bir ödence (tazminat) verilmedikçe, himse bu haktan yoksun bırakılarnaz. 10 NtSAN 1983 Atatürk ve Ekonomîk Kalkımna Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU şılamak olanaksızdır. Büyük sanayi kuruluşlanna, fabrikalara gereksinmenı.z vardır. t...) Yollarımızı, demiryollanmızı, limanlanmızı yapabilmek, gemi yHpımını gerçekleştirmek için ne kadar pa<&, ne derece uzmanlık gereklidir? Bir an düşünüp bunların bizde olmadığını aklımıza getirirsek ne kadar üzüntü duyanz değil mi? Gerçekten üzülünecek, acmılacaK toir durumdur bu, aacak hiç bir zaman umutsuzluğa düşmemelidlr. Ulus, bu ölçüde geniş, değerlı, sayısız ve çeçitll servet gömüleri (hazineleri) bulunan bu ülkenin sahibı oldukça, ulusal egemenliğl kıekançlıkla elinde bulundurdukça, kendi yazgısını kendısi yönlendirmeyi sürdürdükçe. sermayoyi de, kuruluşlan da, uzmanlıgı da bulur. Herşeyi bulur. (...) Çalışacagız ve az zamanda biz de durumumuzu en ileri duruma dönüştüreceğiz. Ekonomîk gerekBinmemiz VQ bunu karşılayacak önlemler, benim burada ikı dakikada söylediiderim kadar değildır. Daha çoktur. Bunu nnlayabilmek için yalnız çok kitap okumak yetmez. Bütün emekçi ve sanayicilerlö doğrudan doğruya görüşmek yerlnde olacaktır» (An İnan, aynı kitap. sh. 112/113) Izmir Iktisat Kongresi bu görüş ve anlayışla kısa bir süre sonra toplandı <") ••• Atatürk'ün halkla doğrudan dcfcraya görüşmek için 1923 yıh başrada yaptığı uzun süreli yurt gezlsinln bir amaa da, yeni Türkiye'nin siyasal kurulus.unun, kısacası. Cumhuriyet'in temellerinı eiraaktı. O'nun bu konuda esinlendiğl tarihsel belgelerden biri de 1789 Fransız Devrimi'nin «İnsan ve Yurttaş Haklan Bildirisl» ve bunun içindeki ilkeler idl. Bu nsdenle; BAŞLANGIÇ bölümünü geçen haftaki yazıya aktardığım bu bildirinin geri kalanını da bugünkü yazıya alıyorum: MADDE ı însanlar özgür ve hakça eşit doğar ve yaşarlar, toplumsal aynmlar ancah kamu yaranna dayandırüabilir. MADDE 2 Her siyasal kuruluşun amacı, insanm doğal ve zaman aşımı ile düşmeyen hahlarmın korunmasıdır; bu hakiar, özgürlük, iyelik (mülhiyet). güvenlik ve basfeıya fearjı direnmedlr. MADDE 3 Her türlü egemenllğin temel baynağı ulustadır; hiçbir kurum, hlçbir himsb açıkça ondan gelmeyen egemenliğl hullanamaz MADDE 4 özgürlüh, bafkan için dokuncalı olmayan herşeyi yapabilmektir; böy leee, herkesin doğal haklarım kullanabilmesinin sının, toplumun öteki uyelerinin aynı hablardan yararlanmasmı sağlayan nnırlardır; bu tınırlar ancah yata ile belirlenebilir. MADDE 5 Yasa ancafe toplum için dokuncalı olan eylemleri yasaklayabiltr. Ya saca yasaklanmamif olan şeyler onlenemez ve kimse yasanm buyurmadığını yapmağa zorlanamaz. MADDE 6 Yasa, genel ittencin (iradenin) ürünüdür. Bunun oluşumuna bütün yurttajlar doğrudan doğruya veyo temsil. cileriyle hatüma hakhına sahlptir: yasa, ister korusun, ister cezalandırsm, herfees için bir olmahdır. Bütün yurttaşlar yasa karşısmda eşit olduğundan, her türlu rütbs, orun (maham) ve hamu oör^vlsrine, erdem ve becerilerinden başka bir ayrım gözetümehsizin, yeteneklerine göre, eşit olarah atanırlar. MADDE 7 Hiç himse, yasanm lediği durumlar olmahsızm ve Itoyduğu yöntemlere uyulmaksızm suçlanamaz, tutuhlanamaz ve gözaltına ahnamaz. Keyfi buyruh isteyen, veren, böyle buyrukları ye rine getiren veya getirtenler cezalandırılır. lar; ancafe yasa gereğince çağnlan veya yakalanan her yurttaş, buna hemen uymafe zorundadır; fearsı koyarsa hendini suçlu duruma düsürür. MADDE 8 Yasa ancah kesinlikle ve açıkça gerehli olan cezaları hoyabilir ve bir himse ancafe suçun işlenmesinden önce çıkarıhp ilân edllmlf ve yöntemıne göre uygülanmış bir yasaya göre cezalandırılabillr. MADDE 9 Herkes, suçluluğu saptamncaya değin masum sayüır; eğer onun tutuklanması zorunlu görülürse, alıkonulması için gerekli olan önlemler dışında her türlü sertlih, yasaca ağır btçimde cezalandırümahdır. MADDE 10 Açıklanmaları, yasa ile olusan Hamu düzeninl bozmadıkça, hiç Himse, dinsel bile olsa, düsüncelerinden doîayı hovuşturulamaz. MADDE 11 Düjünce v« görüşlerin özgürce iletisimi klainin en önemli hahlanndan biridir; $u halde her yurttaş flzgürce konuşabilir, yazabilir ve baBim (yayın) yapabilir, ancah yasa ile belirlenmiş durumlarda, bu özgurlüğün hötüye hullanıU maamdan sorumludur. MADDE 12 tnsan ve yurttaş haklannın güvenee altında olması içtn kamuıal bir güce gerekslnim vardvr; on«afe bu oüç, kendilerlne emanet edilenlerin özel çikarlan için değil, herkesin yararı için huruU muftur. MADDE 13 Kamusal gücü sürdürmeh ve yöneüm giderlerini karşılamak için ortah bir vergilendirme zorunludur: vergi yükümü bütün yurttaşlar araamda. Y Türkiye Ekonomisîne Yaklaşımm Mantığı 1982 yılında ulusal gelirin yüzde 4,3 arttığı ileri sürülmektedir. Ekonomîk büyümede 24 Uyell OEOD'nln binde 2 geriletne; 10 üyell AHT'nin ise binde 8 ilerleme sağladığı kötü bir dönemde Türkiye'nin yüzde 4,3 oranmda ulusal gelirinl artırması büyük bir başan değil midir? Kimine göre böyleuir; aına, çağının billnclnl taşıyan her Türk'ün olaya daha gerçekçl açıdan bakması gerekir. Çünkü OECD ve ABT içinde Türkiye'nin sorunu degişiktir. Sanayileşmiş ülkelerdeki ekonomik dalgalanmalar ya aa gelgit'ler bir başka anlam taşır. Tanzimat kafasından sıyrılarak olaya baktığımız zaman bizim ekonomik sorunumuran Fransa, Belçika, Ingiltere. Almanya, Hollanda, Japonya gibı ülkelerden ayn olduğunu görmeliyiz Bizim sorunumuz sanayi devrimini gerçekleştirmek ve çağdaşlaşmaktır. Batılı sanayi toplumlarının böyle bir sorunu yoktur. + 1982'den 1983 yılına geçerken sağlıklı ekonomik yaklaşımımız ne olmalı? 1982 yılında ABD ve İsviçre yüzde 1,5. Kanada yüzde 5 oranında gerilemlş olsatar da üstün sanayi yapısma sahlp ve nüfus artışları durağan toplumlar olduklan için konuya nelirli bir süreç içindeki dalgalanma olayı diye bakabilirler. Bizim mantığımızda şu soru işlenmeli: Sanayileşme yolunda ne yaptık? Yanıt: Hiçbir şey... Çünkti sanayi kesiminde büyüme hızı 1973te yüzde 13,3 ve 1974'te 9.9 olan ülkemiz 1982'de 1981'in de gerisinde kalmış: ancak yüzde 3.2 oranmda büyüme hızı sağlamıştır. Endüstri keslmlndeki gerileme demirçelik, gübre, tekstil, makina, madenl eşya gibl önemli alanlardaki üretim düşüşlerinden kayrıaklanmaktadır. • Türkiye'de kişl başma gelir 1981'de 1.290 dolar iken, 1982'de 1.148 dolar olmuştur. Geçen gün arkadaşım Yaiçm Doğan'm ya» zısında belirttiği gibi Devlet Planlama Teşkilatı bu hesabı yaparken 1981 yılı için Amerikan dolarmı 112 lira, 1982 yılı icin 164 lira olarak hesaplamıştır. Buçünlerde dolar (resnU kurda) 200 lirayı aşıp 210 Hraya dogru tırmandığma göre ülkemizde kişi başına ulusal gelir 1.000 dolarm altına kaymMjtır. Neyi vurgular bu düşüş? Sanayileşme yolunda duraganlaşan Türkiye'nin dışa dönük yüzünde alınterinl yabancıya daha ucuza satmasınt vurgular. 1983'te kalkmmak için dışandan fabrika ve makina satm alırken ödeyeceğimiz dövize daha çok Türk llrası sayacağız; dış sömürü döngüsü daha da daralacak. Diyelim kl: Halkımızm ahnterin! dışanya flaha ncnza satalım; halkunız daha çok özveride bulunsun; ama daha çok db'viz sağlayıp daha çok endüstri yatırım yapalım. tllr bskışta «mflliyetçl*.,g6fQnen btı yaklaşımın da 1982'de gerçekleşemedîğini üretlmde vt yatırımdaki düşüşler saptamaktadır. Türkiye eko nomisinde 1982 sabit sermaye yatmmlarmm yüade 56,7'sinl devlet. yüzde 43,3'ünü özel sektör yapmıstır. Bu oranlarm, ancak toplam yatırım içinde bir anlaım vardır. Toplam yatınmlar ls« ulusal gelire oranla 1981'de yüzde 24 iken, 1982'd« yüzde 21,6'ya düşmüşttir. Yatınmlarm azalması lşslzliğln çoğalmasmdan bagka neyi oluşturur? • 24 Ocak ekonomisinin (ya da IMF şablonla» nnın) bizl getirdiği yer 1982'de açıkça ortaya çikmıştır; ama, ekonomiye yaklaşım çeşitli olabileceğlnden holding profesörü diyor ki: « Enflasyon oranım aşağıya çektik; plyasada bol mal var; dış satımı artınlık; bankalarda mevduat yiikseldi.» Sıradan işadammm mantığını yansıtan bu yaklaşım, Türkiye'mizin gerçek ekonomik durumuyla ilgisi olmayan ucuz piyasa edebiyatıdır. •k ••• Fransa'nm 1791 Anayasası'nın ve daha sonrakı tarihlerde Avrupa'da çıkaruan özgurlükçu anayasalann başında yer alan bu bildirinin ekonomik bakımdan en önemli maddesi. «mülkiyet hakkı»nı kut^al ve dokunulmaz olarak niteleyip ilan eden sonuncu maddesıdır. Çünkü bu maddo Fransız Devrimi'nin burjuva nlteliğini timgeler. Nitekim o devrimde sosyalist gftrüslü bir Babeuf (17601797) yaşatılmami'înr, 19'uncu yüzyü boyunca, ister devletçi nitelik taşıyan eski merkantilist enonomi sıstemi savunucularının izleyicileri olsun, ister geçen haftaki yazıda kendılerinden 5uZ ettıgim liberal ekonomi yanlılan clsun, bütün ekonomistler, Bildiri'nin on yedinci maddesindeki «kutsal ve dokunulmaz mülkiyet» ilkesine sıkı sıkıya sanlm'iiiardır. Işte burjuva devrımi ile proleter devrim arasmdaki karçıtlığm ve günümüzda bütün dünyayı ateşe verme tehiikesj yaratan büyüklü küçüklü çatışmalarm özünde, Bildiri'nin bu onyedlnci maddesindekı kutsallığı» benimseyen toplumlarla onu yıkmak tsteyen toplumların ideolojilen yatıyor. Eğer bu çatışmalar, eylemll elarak, büyük devletlere de bulaşırsa, insanlık tarihinde uygarlık çağı kapanıp, yeni bir ılkellik ve barbarhk çağı açüacagını söylemek bir «La Palice gerçeğini yinelemek olsa da. bunu sık sık belirtmekte yaıar olduğuna inanıyorum. (*» An İnan'm yine Türk Tarih Kurumu'nca 1883'de yayımlanan «Dftçünceleriyle Atatürk» başlıkh değerlı kitabmm 88, 123. 135'lncl sayfalarınaa da Atatürk'ün ekonomik düsüncelerı yansitıbnı«tır. ("•) Blrkaç yıllık deneylm sonunda Atatürk'ün, devletin güdümünde Uarma ekonomi slstemlni benimseyip «devletçillk» ilkeslni anayasaya Koydurdugunu geçen haftaki yazıda belirtmiştim. Gerçi Atatürk'ün bu görüşmelarl yaptığı tarihte Izmir düşmandan kurtırılmış. saltanat kaldırılmış, ulusal egemenllk pekişmiş bulunuyordu; ama daha banş imzalanmamıştu kimi zaman kopma noktasma yaklaşan çok çetin tartışmalar sürüyordu Lozan'da. «Kopmak», yeni bir savaş demekti. îstanbul'da hilâfet poitunda oturan ve ülkemizdeki butün g'jrici ve saltanatçı takımınin gizli umutlarmı simgeleyen bir Halife vardı. Henüz cumhuriyet ilân edilmemiş olduğundan, devlet •Türkiye Cumhuriyeti» değil, «Türkiye Büyük Millet Meclisi HükümetU adını taşıyo«îu ve o meclisi oluşturan milletvekillerinden sayısı hlç de az olmayan bir bölüğü. türlü nedenlerle, Atatürk'e karşıydı. Ülkenin Çok büyük bölünıâ de vıkıntı ve yangın yeri durumundaydı. Işte böylesino yoksul ve perişan bir ortamda, Gazi Mustafa Kemal, halkm karşısmda «makine yapacak makineleri yapmak» tan söz ediyordu. Düş mü görüyordu, yoksa halkı mı aldatıyordu? Hayır, hiç biri değil. Türk milletıne olan sonsuz güveni O'nu böyle konuşturuyordu; uzak göruşlülüğüîiün kısır kalalarca düşlem olarak niteianen şu gerçeklerini halka yansıtıyordu: «Sanayiimizin yeniden canlandmlma" sı gereklidir, ama küçük tezgâhlarımızm urünleriyle ulusun gereksinmelertni kar (Iç basın OKTAY AKBAL Insan Nedir? MÎLUYET demokrMuüo »on» erlfine tanık ol HÜBRtYET TÜRK İŞ'İÎT Ağca Olayı... M«hmet B&rlas, Ağca Olayı"na dsginerek Uğur Mumcu'nun «Ağca Do»ya«» adlı kitabından da sözediyor ve «Uğur Momcu bu alandaki çalifmalsrı üe kanunızca sadece gaxetedUk defeU, seçkln bir vatandaşlık görerl de y»Pmaktadrr.» diyor. Ağca Dosyası'm dlkkatle okuduktan sonra, çeşitli noktalardakl soru işaratlerinin yine askıda kaldığı gerçeği İle karşı karşıya olduklarını belirten Barlas daha sonra şöyle diyor: «Mumcu, Abdl Ipekçi'den Papa'ya azanan çlzgl üzerindeki verllert, «abır ve tltizUk gerektiren bir çausma wnunda bir araya getirmiş... îoğun bir olgular ve Isimler rehberi ÇIKDU? ortaya... Fakat bunlann, başyazannuı ve genel yayın müdürümüa rahmeili Abdl tpekçi'nin ölümüne gerekçe olabilecek doğrudan bağlantası, ne yaak ki kuBu bağlantının kurulabllmesl için doğan bir tıtsatın Mehmet Şener'in Isviçre Federal Mahkenıesi'nce serbesV bırakılmasıyla değctlendirllemedığüü» de belirten Barlas daha sonra şöyle diyor: «Konuyu bir tutku ile sonuna kadar izlemeye çaüşan arkadaşumz Mumcu, çeşitli ihtimaUert sıralarKen, spekülatiî sayüabilecek göriemıerlc de karşı karşıya kalmıştır,.. Ama bu da doğaldır... Neticede Mumcu bit yargıç ya da bir emniyet görevUsî değil, bir gazetecidir... tçine CIA'mn, KGB'nio, uluslararası kacakçüığm, 12 Eylül öncesi terörist grupların karıştığı bit dos yanın ele alınması sırasmda bir gaıeteci, stnırlı imkanları ile başka ne j * pabUird\. Bütün bu olguların arasında, hcpimiz bir kez daha, Türkiye'nin yaşadığı kargaşali yılların dehşetini hazırüyoruı. Milliyet olarak biz, Abdl Ipekçi' nîn öldÜTÜlmeslnl yaşadık... Ulus olarak kana boğulan yılların erteslnde, T ve gcnel yayın müda rümüz Abdl tpekçt dnayetlntn ürerlndekl esrar perdetfıdn kalkman, gelecekte avnı olaıal trajedinln yajanm»da Mğl»yacaktır...ı TEBCÜMAN İnsan nedir? 'Bir düşüncedlr' diyor Bllginer... «Eğer insan bir düşünce olmasaydı. soyu birbirine ehlenip sonsuza defe uzanıp gider miydi? İnsanı doğaya bağlayan, yaşama bağlayan, hatta soyunu sürdürme amacına yönelten, 'Düsünce' oîusundadır. Kafamızm içinde ya da nerhangi bir orgammızın itişinde. harekete geçen şey biz ona düşünce diyoruz kendimiziz. Ne demis Yunus Emre 'Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil*. Bir bakıma şöyle düşünmek de olasıdiR tnsan ne değildir ki! Doğa içinde herşeye benzetilebilecek yanlan vardır insanın... Nâzım, bir şürinde insan'ı koyuna, akrebe vb. daha nelere benzetir, Ben de bir kitabıma insanuı bir 'orma/t' olduğunu yazmamış mıydım? Karmakarışıklık, o kolay çözümlenememe, o sığlık, o derinlik, o çelişkiler; hepsi vardır insanvn içindeki ormanda... Ama yine de 'düçünce'ye dayanır tümü... Bilginer'in 'İnsan Bir Düşüncedir" demesini, doğru gormek yanlış olmaz. Önce bir 'gazetecidir" Bilginer. Deneylmli bir gazete muhabiri, yöneticisi, yazarı... Sonra da bir oyun yazan kişiligiyle belirdiğini görüyoruz. Oyunlannm baş teması yaşamdan alınmış canlı kesitlerdir. Bunda da çekirdekten yetişme gazeteciliğinin izleri. etkileri ağır basar. Yeni çıkan 'tnsan Bir Düşüncedir' kitabı bir bakıma belgesel sayılacak bir yapıt. *Şimdi Ne Yapıyorlar?» bölumünde Anday'dan B. Yıldız'a kadar 15 yazarımızla yapılmış konuşmalar yer almış. Bu konuşmalar daha önce bir gündelik gazetede 1976 yıhnda çıknuştı, Bu on beş yazar üzerine incelemeler, çahşmalar yapan klşiler için yararh bir başvurma kitabı. Bilginer, yazar arkadaşlarına neyi, nasıl soracağını biliyor. Bu yüzden yazarlar ve şairlerle yaptığı konuşmalar ilgi çekici... Kitapta ayrıca iki ressam, Arad ve Elif Naci ve Muhsin Ertuğrul üzerine yazılar, bir de Romanya gezisi izlenimleri yer almış. Bilginler'in edebiyatçılara sorduğu sorulardan biri, belkı en ilginç olanı 'hlıkleşmeler» konusunda ne düşündükleridir. Ben, şöyle yanıt vermişim bu soruya.«Afeım/ara, gruplasmalara hiç bir zaman inanmam. Sanat çalışması bir yaratmadır. Tek başına yapıkm bir iş Bir sanat ve edebiyat akımında peh çok ad yer alır, içterinden bir iki tanesi kalır. Cerçeh özgünlüğü, değeri, yaratıcuığı olan insanlardır bunlar. Khklesmeler belli bir süre ofeuyucuyu yanıltabilir, ama sonuç vermez, Klikleşmeler edebiyata hava yaratır, okurda merak uyandırır. o da dediğim gibi bir 8üre için.» Oguz Atay da bu konuda şöyle demişt »Yazar kendi sanatma güvenemediğı ölçüde bu çetenin içinde guvenlik arar. Sanatçının vazgeçılmez bir tutkusu saydığım özgürlüğü böyle küçük çeteler içinde yitirmeyi hiç anlamıyorum.» Fakir Baykurt, *Bugün eleştirmenler tek seçici ya da tek değerlendirici olmafetan. çikmıştır. Halkm bafcışı, beğenisi harekete geçmiştir. Eleştirmenlerin bıraktığı boşluğu halk doldurmuştur.* diyor. Agop Arad'ı, Babıâli'nin bu cana yakın sanatçısmı tanımayan yoktur. Bilginer, onun en eskl arkadaşlanndan biri... Onu şöyle tanıtmış: "İnsandır, resimlerinde ön plana aldığı. insanm durumu, çaresizliği, yaşamayı sevişi vardır. Bütün bunların üstünde insan olmanın zevfeine vanrlar Agop'un resimlerinde insanlar. Yaşarlar, yaşadıklannı hissettirirler. Çünkü Arad bu insanların hepsiyle tamştır, dnsttur. Çu yoîun ortasında durmuş sümüğü alıa aha simit yiyen küçükle Arad feaç kez 'Ne haber arkadaşım' diye konuşmuştur.» «Insan Bir Düşüncedir' 6anatla, yazınla ilgilenenler için yararh bir yapıt. Zalim Yarış... Naalı Hıcak 6 nlsan günia y»nnnda Anadolu Liseleri sınavlanna değiniyor ve «bu yarıs, her yü on blıuerce Ukoknl talebesini maddeten ve manen etkUemektedir,» diyor ve ekliyor: «Her sene blraz daha gücleşen bu yanşm te melinde, a « talep dengeslzUği bulunuyor.» Yatoancı okullar konusunda tarihsel gelişmeyi de veren lücas, bu konudaki çelişkiye de değiniyor: «Burada önemli bir çelişkiden sötetmek istem. Hem çocuklanmııa yabancı dil öğretmek Isttyonus, bu yflxden onlan zalim bir yarışın içine sokuyoruz, hem de çe?itn dilde eğiam yapan ecnebl okulların yeni suuf açmalaruıı, hatta bir çivi çakm.laTinı da hl yasakltyoruz. Tersligi gSrüp snal edenler şöyle bir cevapla karşuaçıyor: «Lozan anlaçması bu yasagı Koymu«tur...» Harpten gıkmış ve kapitUlasyuniardan kurtulmuş genç bir devletin, yabancı okullara şüpheyle bakmasuu anlayabilecegini de belirten Ilıcak, ekliyor. «Ama, aradan yular geçtikten sonra, Türkiye gerek Ortak Pazar, gerekse Avrupa Konseyi içinde Batı'nm bir parçası oVma gayretlerlnl sürdürürken, bir yandan da yabancı sermayeyi davet ederken, çağdışı bir rihniyetle ecnebi okullara cephe alınmasıru naklı bir gerekçeye dayandıramayte. Vabancı okullar, Türk kanunlarına ve Türk eğitlm sistemlne saygüı olmak şartıyla şube açabilnıeH, genlşleyebilmeli. ye nileri kurulabilmeli. Aksi takdirde sıkjntıyı gene bizlm çocuklarımız, Türk çocuklan çekmeğe devam edecek, onlan maddeten ve ma nen yıkan zalim yarış sürüp jidecek..» Oktay Eksl, 6 nlsan günlfl yanamda işçi • memur ayrııruna degınlyor. Türk • ts yöneticileritün meger, Kamu loMünlnde calışan 900 bine yakın i»çlden 500 bininin memur yapılmak istenmesinin nedenlerinl pek anlayamamış olduklannı da beltrten Ekai «1»H Wz, sıüadıgnnm ve düşündügumüıtt sSyleyelim de tnümkün oldufcunca kmtklda bnlunalun.» diyor. Memur sayısını 500 bin daha arttır manm aslmda devletin yeni blrtatam yükümlülükler altma girmesüıa neden olacagmı da belirten Ekşi şöyle diyor: «Ama bizim devlet yönetimine ötrdenberi hakim olan «lhnlyet, *Şu S00 bin kişiye yardım edelim de biraz yüzleri gülsün' denUmesinl beklemeye müsait değildir. O yüzden şüphesiz ki Türlt • tş'ln 'anlayamadığı neflen' başks yerda aranmalıdır. Sanmz M bu "baska neden'lcrin h»«inrta. 'işçi »ayısıtu azaUmak' ve bu Ikide bir toplu sözleşme" ve 'grev gibi, yöneticilerin hiç de sevmedigi iaflan eden insanlan böyle konuşamaz bale getirmek amacı vardır.» Meselenin göze çarpan başka taraf lan olduğunu da belirten Ekşi yaaısının sonunda şöyle diyor: «örneğin bu yeni düzenieme Üe lş çillkten memurluğa gcçirilen nir klmse nin bugünkü ücretinl aynen almasına imkan verllecek an» kendlsiyle aynı eğitim v e kıdem düzeyindekı memurla rın maaşlan aynı düzeye gelinceye kadar »yUgı yerinde sayacaktır. Kendi mantığı içinde tutarh Rörünen bu çozüm, aslında kendi lradesi dışı nedenletle statüsü değiştirUen insana karşı bir haksızlık değil mldir? Çünkü eskt statüsünde onun ayhk gelirinln yükseleceginl inkar etmeK imkansızdn. Sonra Mşçi'nln kıdem tazminatı ile •memurun Ikranüyesi' de hayll farklıdır. «Müktesrp haklara saygıh» devlet acaba o tarkı da verecek midlr?» Anlayamadığı... biimedc BİLGİSAYAR ö^retiyor... HafU soniarlTürkçe olarak veriİen ve 16 • 35 yaş araşı^ ^hcrVM'yeuhs!:düzeyinde>'ki<filereJ.görC'hazır'lannı4^fa:n BlLGİSAVARSEMİNERtERİMİ^EkdUİın, , > BlUGlSAYAR ÇAĞJNOA BİLGİSAVARÖĞRENEREK, gelir ve yaşam düzeyinizi yükscltin. : .; çevrenizdeSAYGİNLIKkMânm'.;'.' RPGIIPROGRAMLAMA SEMİNERt Bilgtsayar (Computer) dalında Türkiye'de en ysyfın. ve geçerli RPG II PROGLAMLAMA Dilinin Cğretileceği bu seminer, Bilgi işlem Sistemleri Tanıtımi ve Bilgisayar'a Girij iFe takviye edilmiştir. (d.ş basın LA REPUBBLİCA THE TIMES Cüney Doğu Asya ülkeleri VietnarrCı buna inandırmahdır. Gromiko ve «Ara Çözüm» îtalyan «La Repubbııca» gazetesi, Sovyet Dışişleri Bakanı Andrei Gromiko'nun Avrupa'daki orta men zilli nükleer füzelere ilişkin önerisi ni reddetmesine değmiyor. Gromiko'nun ABD Başkam Reagan'ın Avrupa için önerdiği ara çözümü reddetmesinin nükleer pazarlıkta sadece bir taktik olabileceğıni savunan yazı şöyle devam ediyor: *Cenevre'deki görüşmelerin can Iandırılması amacmı tasıyan ara çözümü Sovyetler Birliği'nin reddedeceği önceden belliydi. Şimdt sorun değişti. Sovyetler'in red cevabının niliai bir red mi olduğu, yofesa (ne kadar ağır ve riskîi olursa olsun) yarm geri alınabileceh bir pazarlıfe manevrası mı olduğu öğrenümelidir. Kremlin'in Avrupa' daki füzeler feonusundafei tavrını 1979 yılmdan bu yana bir kaç defa değişürmif olduğu hatiTlanmalu Kamboçya'da Durum Ingiltere'nin «The Times* gazetesi, r hafta başında Tayland Kambov: a sınırında meydana gelen çatışmalarla ilgiü olarak yayınladığı yazada, «Vietnam'tn Kamboçya'yı istilası, modern tarihin en acımasız rejimlerinden biri olan Kızıl Kmerler tarafından ülkenin mutsuz halkı için bir kurtuluş olarah değerlendirilebilir» diyerek, konuyla ilgili şu görüslere yer verdi: •Eğer ASEAN (Güneydoğu Asya Ulheleri Birliği) üyesi ülheler ve müttefikleri, Kamboçya'da görüşmeler yoluyla bir çözüm bulmak istiyorlarsa, sözkonusu gerçeği gözönünde bulundurmah ve Ûa noi hükümeti ile bu konuda dtya log kurmahdırlar. Vietnam, Çin'in Kamboçya'da uzun vadeli çıkarımn iktidara tekrar Kızıl Kmerlerin gelmesinde olmadığını ve Pekin'in Pnom Pen'de geniş tabanlı bir hükümet kurulmasım kabül edeceğine Inanırsa görüşmelere yarnşır. THE DAİLY TELEGRAPH IBM 3742 DİSKET OPERATÖR EĞÎTİMt Asgari orta ofcul mezunu adayların kabul edileoegt bu sernlncr, tamamen makinebaşı eğitimi olarak Verîlecektir. Ingiltere'nin muhafazakâr The Daily Telegraph» gazetesi, Fransız hükümetinin 47 Sovyet görevlisini sımrdışı etme kararmın Cumhurbaşkanı Mitterrand'ın sertlik politikasıyla uyuştuğunu belirtiyor. Ya zı şöyle devam ediyor. «Franst» hükümetinin karan Mitterrand'ın Sovyetlefe karşı izlediği sert çizgi ile tamamen uyum içinde. Görunüşe bafeılacafe olursa Fransızlar Sovyetler'in kendilerine iyi gözle bafemadığmı Sovvetler'in önlem alınmadığı takdirde aşın harehetlere cğilim pösteren tehlikeli insanlar olduklannı düşünüyorlar. Oysa Batıda btrçofe insan Sovyetler Birliği'nin gerçekten düş man olduğuna inanmıyor, her seyin harşüıhlı görüşme yoluyla çösümlenebileceğini sanıyor.». Mitterrand'ın Sertlik Politîkası liilgi Ha^ırtühıii Merkczi İnöriii Ga^'SnkaçaÇalas AJJL 77/9 A,ya/paşa ~"Tstaı>bul:'c* .. Teli 43 5776 43^ 51 77 SAYIN DOKTORLAR ULTRASOUHDumuz HİZMETİNİZDEDİR. ŞİŞLÎ RÖNTGKN TEŞHÎS MERKEZÎ HALASKÂBGAZİ CAD. NO: 339/3 ŞÎŞLİ. TEL.: 4100 87.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear