26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÖŞLER 26 MART 1983 argıtay tiyesl değerli hukukçu Saym Celâl Erdoğan'm geçenlerde bu sütunlarda yayınlanan yazısındakl görüşlere, serzenişlere, yakmmalara katıldığımı belirterek yazıma başlamak istedlm. Y Bir Uğurlayiş, Bir Karşılayış Olumlu ve olumsuz yönleri ve uygulamalanyla sayın Menteş artık anılarımıza yansımışür. Şimdi yeni Adalet Bakanını çok önemli ve duyarlı görevler beklemektedir. Tarihimizin ilericilik gericllik kavgaları ile dolu olduğunu, bu kavgaların heraen hemen hepsinde gericiliğin başarıya ulaştığım ve îlerici her girişimin ardından ülkenin yine bağnazlığa gömüldüğünü biliyoruz. Yüce Atatürk bu tarihsel gerçeği çok iyi değerlendirmiş, bağnazlığa ödün vermeyen, olanak tanımayan bir yöntemi benimsemiş ve berıimsetrneye çalışmıştır. Bu yöntemin temel ögelerinden biri de, aydıri bir kuşak yetiştirmektlr. Aydm hukukçu, aydın yargıç gereksinimi, bu Atatürkçü ve ilerici atılımla karşılanmak istenmiştir. Bu isteğin, bu gereksinimin yanısıra «yargınm bağımsızhğı» olgusuna da işlerlik kazandırılraaya çalışılmış, 3040 yıl süren bir geçiş döneminden sonra Anayasa Mahkemesl, Yüksek Hakimler Kurulu oluşturma aşamasma geîinebilmiştir. Türk yargıcmm, Türk savcısmm bu aşamalar süreci içinde toplumun yabancısı olduğu yepyeni bir hukuk sisterninl ve özellikle Türk Yurttaşlık Yasası'nı Türk Ceza Yasası'nı uygulama görevini üstlenmesi, yargı tarihinin en önemli olaylarından biri olmuştur. Yine bu 3040 yıl içinde toplumun sosyoekonomik ve sosyokültürel yapısındaki değişiklik, ideolojik akımlann etkin ve yoğun hale gelmesi, her iktîdann kendl görüş koşutunda (paralelinde) bir yargı görme eğilimi gibi gerçekler de gözönünde tutulursa, yargınm üstlendiği görevin ne denli önemli ve ağır olduğu kolayca anlaşıhr. Türk yargıcınm ve Türk savcısmın bu büyük ve ağır görev aîtında ezilmediğini, dimdik kalabildiğini, yazgısına terkedilmişliğine ve sayısız sorunlarına karşm yargıyı. Eroî ÂRIGA İstanbui Yargıcı her kurumda açıkça görüleıı yozlaşma eği lîminden uzak tutmayı başarabildiğini vurgulamak gerekir. 12 Eylül 1880 öncesinln kanlı, silahlı, anarşili, çirkin dönemini silahlı kuvvetlerin zorunlu girişimi sonucu tarilıe gömdük. Böylece başlayan «demokrasiye geçiş» döneminde yargı da gerekli ve zorunlu yerini elbet de alacaktı. Bu gereğin ilk belirtisi, Yargıtay Başkanlığı'na kadar yücelmiş ünlü bir hukukçunun Ada let Bakanhğı görevine atanmasıdır. Saym Menteş'in, emekli olup yılların yorgunluğunu gidermek için çeküdiği evinden Bakanlık binasma doğru gidişini büyük bir gururla ve umutla izledik. îkf.idan elinde bulunduranlar, bu atama ile yargıya ne denîl önem verdiklerlni vurgulamışlardı. Ancak Sayın Menteş'in, bu olumlu vurgulayışı yeterince değerlendirebildiğini, yargıya umutlar getirdiğini, yeni ufuklar açtığım söylemek koiay olmuyor. Saym Menteş 12 Eylül 1980 öncesinin suçîarından, teröründen, anarşisînden en azından ihmalleri ile sorumlu olan ya da tam terslne bir takım sorumsuz kişilerin kendilerini aklayabîlme uğruna yargıyı kurban olarak sunmalanm ve böylece 12 Eylül 1980 öncesinîn tü. münden sorumlu bir yargı mizanseni yaratmalarmı önîeyememiş, kahredici bir suskunluğu berıimsemekle yetinmiştir. Hattâ ve hattâ televizyona yansıtılan bir görüşme sırasmda, birkaç yargıç ve savcı için ne tür disiplin cezası uyguladığmı söyleyebilmiş, bunca sorunlar dururken Saym Devlet Başkanından otomobil isteyebilmiştir. Olumlu ve olumsuz yönleri ve uygulamaları ile Saym Menteş, artık anılanmıza yansımıştır. Kendilerine bundan sonraki yaşamlarında mutluluk ve esenlik dileyeüm. Sayın Menteş'in istiîası ve yerine yine ünlü bir hukukçunun atanması, yargıç ve savcılar için bir moral ve urnut aşısı olmuştur. Sayın Adalet Bakanı'nın bir moralsisler ordusunun başma geçtiği, bu orduyu eski moraîi ve kişiiiği i!e cepheye sürmesinin çok güç olduğu, kendilerini çok önemli ve duyarlı (hassas) görevlerin beklediği gerçeğini benimsemesl, sorunları gerçekçi bir değerlendirmeyle saptaması ve çözümleme girişimlerine başlaması zorucludur. Soruniann en önemlilerinden birkar çını belirtmekte j arar görüyorura: 1) Hukuk fakültelerinin ülkemizde hukuk aiimi değil hukuk uygulayıcısı yetiştirdikleri gerçeğini benimsemelerl ve eğitim yöntemîerini buna göre düzenlemcleri gerekir. 2) Yargıçlık, savcılık ve avukathk yapmak isteyenlerin öncelikle psikolojik deneylerden geçirilmeleri ve psikoîojik çarpıklıkları olanlann bu tür görevlere başlatılmamalan sağlanmalıdır. 3) Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na işlerlik kazandırılmahdır. Kurul üyelerinin aslî görevlerl, işlerliği önemli öîçüde aksatmaktadır. 4) Yargıçlık ve avukathk stajyerliği dlsipîine edilmell, bütçe ve kadro olarıakları zorlanarak staj akademileri oluşturulmalıdır. 5) Yargıçlann yükselmelerinde, Yargıtay'dan geeen karaıiarınm onanma oran îarım esas alan puan sisteminin etkinliği azaltılmalı. fazla iş çıkaran yargıç ve savciya % 5 veya % 10 gibi bir puan önceliği tanmmalıdır. d) Atamalar objektif ve belirgin kurallara bağlanmalıdır. Bir yargıç, bir savcı bir bölgede belirli bir süre çalışmca ve başarılı oiunca daha iyi bir bölgeye atanacapma inanmah ve güvenmelidir, 7) Yargıçlık ve savcılık özendirici hale gelirilmeli, lojman sorunu çöztimlenmeli, aylıklar görevin niteîi&i ile bağdaşabiiir da>,eye ç.ıkarılmahdır. Uzraanlaşmış, beyin olma çizgisine erişmiş birçok değerli yargıç ve savcmm görevden aynlmalarına yoîaçan sebepîerin giderilmesine çalışılmalıdır. 8) Yargıç ve savcıların denetiml eğitici ve yüceitici şekilde yapılmaîı, küstürücü. bezdirici ve küçük düşürücü yöntemîer benimsenmemelidir. 9) Yargıtay'a, kuruluş amacma uypun şekilde işlerlik kazandırılmalı. kalitelî ve yetenekli yargıçlann Yargıtay üye liğine sef'.ilmeleri ?ağlanmah, üye ve dairc sayısı artınlmah, her dairenin içtihatJan ayn ayrı kitaplarda toplanarak yargıçlarf». iletilmeîidir. 10) Yargıç ve savcılar sağlık güvencesine. özel hastanelere kavuşturulmahdır. Değinemediğim ve yukanda kısaca de&înebildiğim konuların her biri. bu sütunlara sığamayacak kadar önemli ve kapsamlıdır. Onurlu. umutlu bir beklei7 yiş iç'ndpyiz ve gii eniyoruz. Kelek!.. Kelek neye denir? Kiml yerde ham kavuna keîek derler;' ama, keleğin eskiden nehiıierde kullamlaıı bir ttir taşıt olduğunu çoğu kişi bilmez. 20'ncl yüzyılın i!k çeyreğinde Dicle üzerindö Anadolu'dan Bağdat'a kelekleıie gidilirdl. Şişirilmiş koyun poatlannı yanyana bağlıyarak büyük bir sal yapan kelekçiler, gezinin sonunda keleğl dağıtniar, hayvan deriierini Irak'ta satarak yayan geriye dönerlerdi. Enver Paşa'nın amcası ve Birinci Dünya Savaşı'nda Irak'taki 6'ncı Ordu Komııtanı Halil Paşa 1915'de Musul'dan Baedat'a karargâhıyla bir. îikte keleklerin üstünde gitmişti. ükyazın İlk OKTAY AKBAL triımıydu Bir buğday tarlasında hektar başma 5 ton biyokütîe bulunduğu saptandı. Bu miktar mikro organizmanm ağırîığı yakîaşık 150 koyiın kadar. Artan dünya nüfusunu doyurma çabaları ve cevre kirliliğinin etkilerini asaltmaya yönellk araştırmalar, bilim adamlarmı toprağın içindeki yaşamı daha yakmdan incelemeye itmiştir. Biyokütle diye adlandınlabilecek ve mikroorganizmalardan oluşan toprak içindeki yaşamm, tarım ürünlerinin ve bitkilerin yetişmesinde önemli blr etken olduğu kesîn. Yakm zaman lara değin kesin olmayan, bu blyokütlenln topraktaki yoğunluğu, yaşam tarzı, me tabolik mekanizmaları konulanndaki bilgilerdi. îngiltere'de geliştirilen yeni bir yöntem ile, bu aîanda daha sağhklı sonuçlar alınırken, ortaya çıkan tablo toprak içindeki yaşamm şim diye dek sanılandan daha zenşin ve randmîanlı olduğunu gösteriyor. Biyokütlenin yoğunluğu genellikle mikroorganizmalann înikroskopla sayımı veya laboratuvarda ktiltür içinde yetlştirilmeleri gibi oldukça zor, zaman alan ve belirii teknik dezavantajları oîan yöntemlerle Ölçülüyor. Yeni geliştirilen bir yöntemle, topraktan alınan bir örnek ilk önce kloroform ile dezenfekte edilerek mikroorganizmaların ölmesi sağlanıyor. Daha sonra kloroformdan antılan toprak taze bir toprak örneği ile karıştınlıyor. Taze topraktaki canlı organizmalarm beslenmek îçin ölü organizmaları yerken tirettiklerl fazla karbondioksit miktarından, kloroformlanmış topraktaki canhlarm miktarını beîirlemek olanaklı. Yeni yöntemle elde edilen sonuçlar topraktaki biyokütlenin şimdiye değin sanıiandan daha yoğun olduğunu gösteriyor. Örneğin bir buğday tarlasında. buğdayın yetişmesini sağlayacak derinlikteki blr toprak tabakasında hektar başma yakîaşık beş ton biyokütle düşüyor. Bir başka deyişle bu düzeyde mikroorganizma ağırlık olarak yakîaşık 120150 koyuna eşit. Biyokütle ile îlgili yeni veriler, bu, alanda tanm teknolojisl açısından da önemîi yeni değerlendirmelere yol açabilecek nitelikte. llginç bir bulgu bu denli yoğun bir biyokütlenin, toprak tistündeki canîılarla karşılaştırılamayacak yöneten Resit CANBEYLİ Neden Bağdat'a gidiyordu Ealil Paşa? îngilialerle savaşmak için. Basra Körfei'nden yukarı dogru tırmanan İngiliz birliklerîyle Osmanlı ordusu kapışmıştı. Ne işimiz vardı oraîarda? Anadolu'dan uzak çöllerde nice Mehmetçiğin kutsal kanı kumları suladıktan sonra bu sorunun yanıtını acı^ia alşılıyabildik. 1915'den. lS17'ye değin düşmanla k.ihramanca çar pışan ve başanlnr kaznnan ö'ncı Ordu sonunda yenilgiye uğradı. Ne var ki çekilmek kolay doğildi. Çünkü Dicle'nin suları Anadolu'ya değil, Bnsra'ya akıyordu. Keleklerin üstünde l;endisini akıntıya bırakarak Bağdat'a dek inen Haiii Paşa, akmtmın tersîne kelekleri yüzdürempzdi. 6'ıncı Ordu Korautanı. emrindeki 18'inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa'ya «ceki?» cmrini blr türlü verenıiyordu. En sonunda 1917 yıîmm mart aymda komutan çekilme karanıu î\laf..ildi. Karabekir, bu kararı şöyie karşılamıştı: « Tiirk'ün yiizyıüarca kanmı ve emeljinl emen bu toprakiardan Uîirtuîînak Türk'ün mutIuluğuna hizmet cder. Gönüi buraianiM bu biçimde bıra'tmaya ra/ı rieğildi. Madenîki o'tdu. artık biz Türk eme&ınî Türk topiMklarına vorcliııı, Arabistan'ı Araplara bıraküîım.» Birinci Dünya Savaşî'nda în^î'i;:lerin «3B» diye anılan siyaspl strateji.si «BaşrdatBatmnBa< ku» idl. Aîmanlann «3B»:;i ise «!if«, îra.1HağdatBaku» diye saptanıyoröu. Bağdat'a ecernon oimak Basra Körfezini oîe «crirmek, pctro! alaniannı dsnetime almak demckU Enver Paşa, Osmanlı dcvletini bu i'zi slrateji arasındaki hesaplaşmaya kurban etmiştir. • * Tek bulut yok. Ytirttyorum. Sevgililer hemen de gellvermlşler. Birinin kolu öbürünün omuzunda. Ötekinin de bele sarılmış. Dalıp gltmişler. Denize mi bakıyorlar, yoksa bir güzel geleceğe mi? Sevdalılık böyledir. Sevda, aşk, sevi, sevgi... Ama 'sevda' başka, bambaşka çağrışımlar yapan bir sözcük. Söyler söylemez nice anılara götürür. O yerinde yeller esen, estikçe tozdan başka bir şey kaldırmayan anılar... llkyaz geldi ml? Hava güneşli, yine de soğuk. İlkyaz başlangıcıdır bu günler. Cemreler düştü. Toprağa, havaya düştü. Nedir cemre diye sorsanız kimse bilmez. Ama bekleriz *bir düşse şu cemre'. Bir daha kar yağmaz mı, rüzgârlar eskisi gibi soğuk esmez ml? Doğa çıldırtır klşiyl. İlkyazlarda doğa da çıldınr, lnsanoğlu da... En delice işler İlk yazlarda olmaz mı? Atılımlar, eylemler, devrimler. Mayıslar, hazlranlar, temmuzlar. Ağustostan sonra uyuşur beyinler, uyuşur gövdeler. Ama mart, derken nisan göründü mü kapıda, însanoğlu kapıp koyuverir kendinl coşkulu duyarlıklara... Bir türkü vardı 1935'lerde, «Nisan, mayıs ayları Gevşer gönül yayları Çayır çiınen bekliyor Bayanları Bayları.» Hem yürüyor, hem de gidiyorum geçmişe... Her yürüyüş bizi bir yerlere sürükler. Ama bu mavilik, bu sıcakhk benl alıp çocukluk, ilk gençlik günlerime götürüyor. însanoğlu garip bir yaratıktır. En umutsuz anda, en üzüntülü günde bile düşüncelerin duygulanmaların lçine kapanarak kendini kurtarır. Bir süre daha ayakta kalmak, direnmek gücünü bulur demek istiyorum. Yoksa, gerçeklerden koparak düşlerle avunmak bir kurtuluş yolu değlldir. Düşler, hayaller gerçeklere dayanmak, gerçekleri aşmak için bir ön aşamadır, bir 'ara* durumdur. Baktım. bu mavl gökyüzü, bu mavi Marmara karşısında, kanapelerde ilkyaz başlangıcının tadtnı çıkarmaya çalışan genç çiftler önünde garip düşüncelere dalıp gideceğim. însan yürürken iıiç düşünmemeli... Oysa her adımda yeni yeni düşünceler doğar içimizde. Ne demişti Yaşal Kemal? Romanlarını, öykülerini neredeyse yürürken yazdığını... Öyledir, benim de başmıa geldi, yürüyüş sırasmda nice öykülere başladım, bitirdim. Bir yazması kaldı, çoğu kez o aşamaya ulaşamadim. Düşler gibidir yürüyüştekl düşünceler... Doğarlar, büyürler, sonra da söner giderler. Hemen bir kahvede, bir kanapede mola verlp j^azmak gerek yitirip gitmemeleri için... Beş kadındılar... Beş ana. Çay içtik konuştuk. Daha çok, dinledim oııları. On binlerce dertli yurttaştan bir kaçı. Oğullar, kızlar, tutukluluklar, duruşmalar, ziyaretler, gidip gelmeler. Korkuyla beklenen sonuçlar. Yirmi yaş dolaylarında çocuklarımız. Adalet önünde hesap sorulanlar, hesap verenler. Geçen aylar, yıllar, havaya uçan değerli zaman, kutsal yaşam parçaları... Avımtu bulmak, aramak, sunmak da olanaksız. Ne demeli? Toplumlann karmaşalı dönemlerinde böyle acılar çoğalır. Sonra o toplumlar bir düzenlenme, bir durulma, bir anlaşma. bir hoşgörme dönemine girer. Girmelidir. Sürgit yaşatılamaz Rerginlikler. Bir çözüme, bir mutlu sona varmak kaçınılmazdır. Bunları düşündüm. Yine de boş sözler, ezbere sözler söylemekten kendimi alamadım... Deniz kıyısmda bir an durdum. însanları sevmek, herşeyden önce onları anlamak, anlamaya çalışmaktır. Yazarlar, ozanlar bu 'anlama' da öncülük yapmalıdırlar. Ama her eline kalem alan, her daktilo makinesinin tuşlarma basan kişi 'yazar' mıdır? tçinde 'sevgi' yoksa, hiçbir zaman yer almamışsa ... Geçen gün bir yazı okudum. Adam bana takılmış, bir ödül almışım, onu da çok görmüş. Sözde, eğleniyor, bilmiyor kendisinin daha çok küçüldtiğünü... Kin, nefret. acımasızlık, düşmanlık tohumları seıpmekle, bu yoldan özel çıkar sağlamakla geçinenlere; hele bunlar kendilerini bir de 'yazar' sayıyorlarsa, daha çok acımalı, hasta ruhlarına sağlık bulmalarını dilemeli... 'Leautaud tle Konuşmalar'dan bir söz anımsadım. Leautaud «Hiç bir kadına seni seviyorum» dememiş! «Sevmek, başka bir varlığı kendinizd.n üstün saymaktır» diyor. öyle midir?. Her sevgi, her aşk birbirine benzemez. Her insan nasıl benzemiyorsa... îlkyaz maviliği neler anımsatmıyor ki? Nice dizeler, şarkı parçacıkiarı, düşünce kırıntıları. anıcıklar gellp geçiyor. Yürümeîi, şu ilkyazı beîdeyerek, şimdilik o kadarla yetinerek... 150 koyun Biyokütleyi ölçmek Ekonomik yasam derecede ekonomik bir yaşam sürdürdükleri. Biyokütlenin yaşamını sürdürmek için kullanabileceği be sin kaynakları oldukça kısıtl!. Daha çok ölü bitkiierden oluşan bu besin kay nagı, biyokütlenin önemli bir kısmmı oluşturan mikroorganizmalann laboratuvarda yetiştirilmesi sırasmda tükettikleri enerjinin ancak ufak bir kısmmı karşıîayabilecek nicelikte. ö r neğin, laboratuvarda aktit büyüme sırasmda saatte bir göze bölünmesi olurken, topraktaki besin kıtlığmdan dolayı bölünme hızmın ikl yılda bire düşmesl gerekiyor. Bilim adamlarmın yeni verilerin ışığında üzerinde durdukları konular,, biyokütlenin kısıtlı enerjiye karşm yaşamını sürdürmek için kullandığı yöntemlere ilişkin. Bu araştırmaların sonucunda tarım açısından da yararlı bulgulann elde edilmesi bekleniyor. Kelek, yalnı?, ham kavuna ve eskiden nehirlerde kullanılan taşıta verilen ad değildir. Anadolu'nun bazı yörelerinde ham adn.mlara kelek denir. Son dönemîerde Amerika'da da kelekler ortaya çıkmıştn, bunıar hiç. sakınnıadan, çekinmeden, utanmadan Türkiye'ye yönelik yorumlar yapıyorlar. Diyorlar ki: Amerika'nm Basra Körfezi'ne yönelik çıkarları ve stratejisi için Türkıye bize gereklidir; en kullanışlı üikcdir. Bu durumda Türklye'ys önem vermek vt silahlandırmak zorundayız. özetle; Elektroîiik aygıtlarda yenilik: însan sesi însanlann bilgisayarlarla ctIdleşimleri, sonunda sesle atıJaşnoa düzeyine varacak. Bu alanda yoğım araştırmalar yapı]jrken, çoğu elektronik araçlarda kııllanana sesle bilgi vermo veya uyarıda buiunına gibi kolaylıklar pratik uygıılama aşamasına gelmiş bulıınuyor. Körler için konuşan daktilo, kalp hastaları için acil dururnlarda neler yapılması gerektiğini anlatan aygıt ve benzeri buluşlar şimdiden pazariannıış durumda. Bu aygıtlarda seslendirmeyi, puîdan küçük, «hece üreten» diye adlandınlan bin entegre devre sağlıyor. Bu devrenin özeliiği, üretmesi istenilen sesi belleğindeki insan sesini temsil eden, daha doğnısu insan sesinin kritik özelliklerini özetleyen kayitların ışığmda değerlendirip konuşnıa sesini andıran bir sinyal üretmesi. Devrenin ürettiği elektrik sinyalini güçlendirip bir ho parlörü çahştırması sağlanarak çok değişik amaçlar için kıülanılabilecek aygıtlar yapmak olanaklı. Bunlar arasında konuşan termometro veya ikl eyrı cllli konuşan iki klşi arasında «elektronik» çevirmen gibi yenilikler de var. Oysa bizim Basra. Körfczi deneyimimiz 1917 yılının mart aymda noktalanmıştı. Ve yıl 1933, aylardan mart. Nasıl oîur da Enver Paşaîarı, Nurettin Paşaları. Halil Paşaîarı, Karabekir Paşaîarı yetiştirdikten sonra Mustafa Kemal Paşa ile tüm dış serü venlere nokta koyarak emperyalist çelişkilerin tuzağına ve büyük devletlerin çatışmasma girmekten sakınmayı ulusal devlet politikası yapmış Türkiye'ye açıkça böyle bir rol yakıştınlıyor? Keleklik değil mi bu? Basra Körfezi nere? Türklye nere1? Tarihsiz bir ulus olsak, belki böyle tuzaklara yeniden girsbiliriz: ama büyük tarihimizi büyük acılarla yaşamış bir ulus olarak keleklere kelekliklerîni bildirmek görevimiz değil midir? Denizciîik Bankası T,A.O.'dan Dosya No: 1982/120 1982/108 Bankamız. r Şehir Hatlan îşİGtmesi'ne ait 73 RUMEIİ KAVAĞI GEMİSİ, r îzmir İşletmesins ait 303 No'hı SU LAYTERÎ, * İstanbui Liman Işletmesine ait 4 No'lu PİRİZMAN vo 12 No'lu VATAN ROMORKÖRÜ. kapatılmış zarfla teklif alma yolu ile satışa çıkanlmıştır. Tekiifler en geç 6.4.1983 günü mesai saati sonuna kadar Karaköy/İST. Yeni Yoîcu Salonu Kat l'deki SATINALMA KURULU BAŞKANLIĞI'na verilmjş olacaktır. Şartnameleri Sirketi/İST. 27 Mayıs Han Kat 3'deki İKMAL MERKEZf MÜDÜRLÜĞÜ SATIŞ SERVÎSİ'nden temin edilebüir. (Basm: 15328) 1514 Sempansclerle iletişim kurulmaya calışılıyor ABD'den Avustralya'ya Şempanzelerin akıllı ve insan davranışlannı taklit etn.ekte becerikli oldukları bilinir. Bu nitelikîerinden yararJanarak ^empanzelere insuniarla iletişimlerini sağlayacak bir dilin öğretilmesi için son ITJ20 yıldır değişik yöntemler denenmiş bulıınuyor. ilk çalişmalar şempanzelerin ınsanınkine benzer sesler çıkarmasını gerektiriyordu. Şempaa7eJerin ses üretmo mekanizmalarınm insan sesini taklit etmeye olanak tanımadığı anlaşıiınca başka yöntemler denendi Orneğin. özel bir daktilo veya ışıklı panoları kullanaraJc simgese! iletişim kuruldu. Şempanzelere, :şıkh pancJardaki değişik anlamlara geien düğmelere basarak başka bir odadaki bir psikoîog ile basit düzeyde iletişim kurmaları öğretüebiliyor. Büiün bu çabalarm sonunda şempanzelere insanlarınkine benzeı bir dil öğretilebileceği koııusu taîiışmaya açık olsa bile. teknik olanaklardan da yaıarJanarak bu hayvanlarla daha, ileri bir düzeyde iletişim kurulabileceği görüşü giderek ağır basıyor. karadaıı göçün sırn... Antarktika'da bulunan 4015 milyon yıl öncesine ait raemeli hayvan fosilleri güney yanm kürsdeki anakaraların bir zamanlar birbirlerine bağlı oldukları görüşüne destek sağlıyor. Bulunan çene kemiklerirün incelennıesinden Antarktîka'da memeli hayvanlann varhğı ilk kez saptamrken, kemiklerin keseli hayvanlara ait oluşundan anakaraîar arasındaki göçler konusunda da değerli bilgiler elde edilmiş bulunuyor. Kangurunun ataları sayılabilecek türden keseli hay van fosillerine daha önce Avus traîya ve Güney ve Kuzey Amerika anakaralarında rastlanmış oJmasîna karşın, bu hayvanlann bir anakaradan ok yanus ötesindeki diğer anakaraya nasıl geçtikleri bilinmiyordu. Bulunan fosiller bu hay vanlann eskiden anakaraîar arasında köprü oluşturan ve Antarktika'yı da kapsayan kara parçaları sayesinde keseli hayvanlann Güney Amerika'dan Avustralya'ya geçtikleri görüşünü doğruluyor. Sümerbank Yarımca Seramlk Sanavîî Müessesesi 2.500.000 ADET POZİIfF ÇIKARTM SATİN AÜNACAKT1R 1 İhtiyacımız konusu 2.500.000 adet pozitif çıkartma 5.4.1983 tarih ve saat 15.00'de kapaiı zarf usulü teklif alımnak üzere ihale edilecektir. 2 Bu işe ait muvakkat teminat 300.000. TL. olup ihale saatinden önce Müessesemiz veznesine nakden veya banka teminat mektubu olarak yar tınlması şarttır. 3 Bu konuya ait açıkîayıcı bîlgi Müessesemiz Ticaoret Müdürlüğü'nden temin ediîebilir. 4 Müessesemiz 2490 sayılı kanuna tabi değildir. t(Basm: 14760)] 1512 KAPAÜ TEKLİF ALSNMAK SURETİYLE 30.000 ÇİFT SÜMER SFOBT SAYA DİKTİRİLECEKTİR 1 Bu işe ait şartname Müessesemizden temin edilecektir. 2 Tekiifler 5.4.1983 günu saat 17.00'ye kadar Müessesemizin Beykoz'daki Muhaberat Şefliği'ne kapah zarfla verilecektir. 3 Müsssesemiz dilediği miktarda ve ürmayla bağlantı yapıp, yapmamakta serbesttir. SÜMERBANK DERİ VE KUNDURA SANAYİt MÜESSESESt (Basm: 15274) 1515 ÎLÂN BOĞAZLIYAN 1. ASLİYE HUKUK HAKİMLtÖtNDEN 1982/440 Davacı Ovakent kasabasmdan Biîal Lekesias tarafından davalı aynı köyden Celal Lekesiz aleyhine mahkememizde açmış olduğu kayıt iptall davasmm yapılan açık yargılaması sırasmda: Davalmın adresi tesbit edilemediğinden tebügat yapılamamış olup iîanen davetiye tebliğine karar veriidiğinden davalı Celal Lekesiz'in mahkememizin 1982/440 esas sayılı 11.4.1983 gününde muallak duruşmasmda hazır bulunması veya bir vekil tayin etmesi, aksi takdirde duruşmay? gelmediğinde ilanen gıyap kararı çıkartılacağı hususu davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. (Basm: 15338)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear