28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ti. Rousseau; özgürlük, eşitlik ve sosyal adaletten söz eder. İlk insan, J.J. Rousseau'ye göre ne Hobbesu'in nitelediği kurt, ne de John Locke'm (16321704) sandığı gibi kuzudur. Ancak insanın o donemde mutlu bir varlık olduğunu kabul eder. Onun demokrasi anlayışında, toplum sözleşmesi sonucu, herkes kendisini ve gücünü salt genel yarar için kamu iradesinin yüce yönetimine bırakmıştır. Toplumsal karardan "ortak b e n " doğar. Toplumsal ortak kararlar aynı zamanda bireyin yasamına ve istemine uygun düşer. Bu tur devlet anlayışı devlet iradesi karşısında onun yonetilen yönünü de içerir. Böylece yonetilen yönetenle özdeşleşmektedir. Rousseau'nun deyişiyle "Yasalara uyan halk, aynı zamanda onun yapıcısı olmalıdır." Görüldüğü gibi J.J. Rousseau için ideal olan asıl demokrasi modeli, tüm kararlan halkın ortaklaşa oluşturduğu doğrudan demokrasi idi. Ancak bunun olanaksızlığının da farkındaydı: "Mutlak anlamda gerçek bir demokrasi olmamıştır ve olmayacaktır. Ancak ilahlardan oluşan bir halk demokrasiyle yönetilebilir. Böyle yetkin bir yonetim insanlara göre değildir" diyen odur. Devletin örgütlenmesi konusunda anılmadan geçilemeyecek adlardan biri de Montesquieu'dür (16891755). Yasaların Ruhu adlı ünlü yapıtında büyük düşünür: " ö z g ü r bir devlette, özgür iradeli herkes kendi kendisine yönetecekse, bütün halkın yasama gucunü kullanması gerekecektir. Ancak bu olgu büyük devletlerde gerçekleşemez. Kuçük devletlerde de bütünlüğü sağlama yönünden birçok güçlüklerle karşılaşıhr. Bu nedenle halk, kendisinin doğrudan yapamadığını kendi temsilcileri aracılığıyla gerçekleştirir" görüşünü sergiler. Montesquieu'ye göre de demokraside halk hem yoneten, hem yonetilendir. Halkın egemenliği seçimlerde oy kullanması, temsilcilerini seçerek isteklerini belirtmesidir. O erdemi demokrasinin simgesi sayar. Eşitsizlik, adaletsizlik ve kayıncılık demokrasinin sonu olur. İNSAN HAKLARI Insan haklarının evrensel niteliği önce 1789 Fransız İnsan ve Y'urttaş Hakları bildirisinde gorülür. Bildiri o tarihte kişinin mutluluğunu, devletin onun özgürlüğüne saygı göstermesinde aramıştır. Önemlisi, tüm insanlığın paylaşacağı ortak bir sözleşmeye gidilmesiydi. Birinci Dünya Savaşı'nın bütün acılanna karşın, savaş sonunda insan hak ve özgürlükleri üzerine ortak bir bildiriye gidilememiştir. İkinci Dünya Savaşı daha acılı olmuş; savaş boyunca da bazı yönetimler insanların hak ve özgürlükleri olduğunu unutmuşlardır. İzleyen yıllarda Japonya, Fransa, İtalya, B. Almanya gibi savaşa girmiş ülkelerde kabul edilen yeni anayasalarda, temel hak ve özgürİüklere açıkça yer verildiği görülür. Daha sevindirici olanı, evrensel nitelikli bildiri ve sözleşmelere de gidilmesidir. İnsanlann hak ve özgürlükleri, yöneticilerin yetki ve sorumluluklan, uluslararası platformlarda yüksek sesle konuşulur, tartışılır hale gelmiştir. Insanhk, kardeslik sorunu ülke sınırlarını aşmış, giderek ulusal hukuk dışında uluslararası hukuk niteliğine bürunmüştür. Gerçi yeni düzenlemelerin belirli bir yaptırımı, sonuç itibariyle bağlayıcılığı yoktur. Ancak ahlaksal ve siyasal etmenlerin (faktörlerin) ağırlığı unutulmamalıdır. 1948 yıhnda Birleşmiş Mılletler Teşkilâtı Genel Kurulu'nca kabul edilen Evrensel İnsan Hakları Bildirisi'nin birinci maddesi, bütun insanların özgür, onur ve haklar bakımından eşit olduklarını vurgular. Yasa önünde herkes eşittir, ayrılık gözetilemez ve yasalardan kişiler eşit yararlanır. Daha dar bir çerçevede insan haklarını koruyan uluslararası nitelikte önemli bir belge 1950 yıhnda kabul olunan, ancak 1953 yılında yürurluğe giren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir. İnsan haklarını güvenceye bağlamak için sozleşmede, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Divanı gibi önemli kurumlara da yer verilmiştir. Bugün demokratik ülkelerde yasal eşitlik, sosyal eşitlik \e siyasal eşitlikten söz edilir. Siyasal eşitlik, genel eşit oy hakkı dışında siyasal güçlerin denetimini içerir. Bireylerin artık 1789 BeyannamesPnde yazılı olanlardan çok farklı hakları vardır. Kamusal yetki tanınan hallerde bu yetki, nesnel nedenlere dayalı olarak ve belirli amaçlarla kullanılabilir. Bu arada kamu güvenliği, kamu yararı ve kamu hizmeti gerekleri herhalde gözetilecektir. Hukuksal düzenlemelerde ve uygulamada devletin sosyoekonomik görevlerinın giderek ağırlık kazandığı açıktır. yonetimlerin takdir yetkisi sınırlıdır. Karar ve işlemleri yargı denetimine tabidir. Bu suretle kişilere guven verilmiş; idareler de keyfilikten korunmuştur. 1961 ve 1982TurkiyeCumhuriyeti anayasalarında yer alan "demokratik, sosyal hukuk devleti" tanımlamasını başka turlü anlama olanağı yoktur. Gelecek iktidarlar bunun bilincinde olacaklardır. Rejimler ve însanlar KÂZIM YENİCE Devlet şekillerini nitelemede ilk akla gelen ad, ünlü tarihçi Herodotos'tur. (M.Ö.484424). Persler tarihinde, yedi Pers büyüğü arasında sürdürdüğü tartışmada, bireyin egeraenliği, azınlığın egemenliği ve tüm halkın egemenliği aynmına yer verir. Rejimleri değerlendinnede bilginlerin, fılozoflann yaşadıklan çağın ve bulunduklan ortamın önemli etkinliği olmuştur. Örneğin Thomas Hobbes (15881679) Tspanya Yenilmez Armadasrnın korkusu ve lngiliz Vatandaşlar Savaşı'mn anarşi ve güvensizliği içinde, ne pahasına olursa olsun, duzenin ve banşın tek elden sağlanmasından yanadır. Devlet kuramını, tüm vatandaşlann güç ve yetkilerini bir ya da birkaç insana devretmesi, topluraun iradesinin bir kişide birleşmesi, devletin böylece oluşması üzerine kurar. Ona göre, bir sözleşme ile devleti halk kurmuştur. Ne var ki, tüm güçler iktidara getirilene aktanlmış bulunmaktadır. Devlette toplumun değil ancak kralın hak ve istekleri söz konusu olur. Toplumun görevi kayıtsız şartsız yönetime uymaktır. YÜZYILLAR ÖNCE BENtMSENMtŞTt Oysa, yurttaşlarm ozgürlükleri ve toplumsal hakları yuzyıllar önce benimsenmişti. Yönetilenler aynı zamanda yönetenler olduğundan yurttaşlann ancak de PENCERE 8 KASIM 1983 Bugün demokratik ülkelerde yasal eşitlikten, sosyal ve siyasal eşitlikten söz ediıir. Siyasal eşitlik, genel eşit oy hakkı dışında siyasal güçlerin denetimini içerir. Bireylerin artık 1789 Beyannamesfnde yazılı olanlardan çok farklı hakları vardır. Hukukçu mokratik rejimlerde özgür oldukları fikri antik dönemin ürünüdür. Eflatun (M.Ö.427347), kafasında yaşattığı bilgenin egemenliği idealinin gerçekleşmemesi halinde, arta kalan devlet biçimlerinde yönetenlerin hiç değilse akla uygun ve kamu yaranna yasalarla işlevlerini yapmalannı ister. Eflatun için tek kişinin yasalara uygun egemenliği, gerçek krallıktır. Eğer keyfılik ve bilgisizlik geçerlik kazanırsa rejimin adı tiranlık olur. Daha çok kimse, yasalara uyan bir yönetim kurmuşsa rejim aristokrasi'dir. Hukuka aldırmayan egemenlik halini Eflatun oligarşi olarak niteler. Halk egemenliğini yasalara ve hukuka uygun olarak sürdürüyorsa adı iyi demokrasi'dir. Devlet biçimi kanunsuzluğa ve başıboşluğa dönüşmüşse ortada sadece ayak takımının egemenligi (Pöbelherrschaft) vardır. Aristoteles'in (M.Ö.384.322) nitelemeleri de ilginçtir. Kısaca değinelim. Ona göre, devlet sadece insanların bir araya gelmelerini amaçlamaz, onlann iyi yaşamalarını da sağlar. Şu var ki, devleti yönetenler güçlerini en iyiye, genel yararlılığa kullanabilecekleri gibi, sadece kendi çıkarlarını da gözetebilirler. Yönetimde tek adam varsa ve egemenliği genel yarara yönelikse bu gerçek krallıktır. Azınlık olan seçkin egemenler, devlet için en iyinin çabasında iseler adı aristokrasi olur. Halk egemenliğinde de ayrım vardır. Yetki, devleti genel nitelikli en iyiye götürmede kullanılıyorsa demokrasiden söz edilebilir. Bu yonetimlerin soysuzlaşmış biçimlerini Aristoteles; tiranlık, oligarşi ve bozulup yozlaşmış (dejenere olmuş) demokrasi olarak sayar. Tiran, keyfilik içinde ve çıkar peşindedir. Oligarşide, ancak egemen olan sınıfın çıkarları gözetilir. Özünü yitirmiş demokrasi ise partizandır; bunlar da belli gruplann yararlarını düşünürler. DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK Demokratik devlette özgürlüğe göturen önemli öge, bu rejimde yönetilenlerin sırası geldiğinde yönetici, yöneticilerin de yönetilenler arasında görülmesidir. Aristoteles, özgür olmayı ve karşıhklı yönetilmeyi içeren, bu suretle insanların kendi istemlerine uygun yaşamalarını sağlayan rejim olarak demokrasiyi niteler. Onun gözünde vatandaş; seçimlere katılan, meclislere aday olabilen ve kamu gücünde payı olandır. Bu yetkileri en çok demokrasi tanır. Jean Jacques Rousseau (17121778) demokrasi öğretisini, yeni gelişmelerin ışığında oluşturmuştur. Mutlak idare saraya görkemlilik, savurganlık, ahlaksızhk ve keyfılik getirmiş Doğan'ı Doğa'ya Verdik... 4 Kasım 1983 Cumartesi. Bostancı iskelesinde bir motor. Motorun içinde bir tabut. Tabutun içinde Doğan Avcıoğlu. Yanında ilhami Soysal. Rıhtımda ben. İşaretle soruyorum: İster misin, geleyim mı? İlhami elıni sallıyor: Sen git! Biz geliyoruz. Vapura biniyorum. Gök kurşuni. Hava esintisiz. Deniz kımıltısız. Görüş uzaklığı görebildiğin kadar. Vapur Büyükada'ya erken vardı. Doğan'ı taşıyan motor on dakika sonra rıhtıma yanaştı. Teknenın başında imam efendi öteki dünyanın kaptanı gibi dikilmiş. Doğan'ın tabutunu aldılar Iskeleden arabalann durduğu meydana kadar omuzlarda taşıdılar. Bir faytonun ön koltuğuna yanlamasına uzattılar. İlhamı'yle Nejat arka koltuğa oturdular. Tabut handiyse kucaklarında Dah dedi arabacı atlara. Ada turuna çıkıyorlar sanırsınız. Peşlerine düştük. Büyükada'nın sokakiarını geçiyoruz. Sonbahar dört bir köşeden ilkbahar gibi fışkırmış. Mezarlığın bulunduğu tepenin yokuşu dik. Faytonların bazıları yolda kaldı. Topluluk soluklana soluklana yokuşu çıkıyor. Tepeye vardık. Bulutlar daha da alçalmış gibi. Birbulut yere yaklaştı. Göğsümüze abanıp, boğazımızı tıkadı. Doğan'ı doğaya verdik. Dönerken gök boşandı. * Doğan Avcıoğlu ile arkadaşlığımız 1950'lerin ortalarında başladı. Yaklaşık otuz yıl sürdu. Belleğimde bir kitap dolusu anı birikiminin ağırlığı var. Doğan, bir köşe yazısına sığacak adam değildir. Otuz yıl süren dostluğumuzun bir ekseni oldu: 1950'lerin Ankara'sında hep Türkiye'yi konuşur; çağdaşlaşma, bağımsızlaşma. uygarlaşma atılımının nasıl gerçekleşeceğını tartışırdık. Ölümünü bilinçle beklerken bu gündem değişmedi. Bir dostum ıçtenlıkle şöyle demişti: Ben Avcıoğlu'nun yazdıklarının yarısı kadar ürün versem mutlu ölürdüm. Ama Doğan'ın gözleri arkada kaldı. Çünkü yaptıklarını ve yazdıklarını yeterli görmüyordu: Çalışmaya doyamayan bir insandı. Türkiye'deki uyanış hızıyla Doğan'ın yüreğinin atışları arasındaki ters orantı. yaşamının temel gerilimini yaratıyordu Bilincinin son ışığı Avcıoğlu'nun beynınde sönünceye kadar bu gerılım sürmüştür. * Doğan, yeryüzündeki çatışmaların omurgasını oluşturan 'daha az sömürü, daha çok özgürlük" kavgasının bir insan ömrüıie sığmayacak süreçlerıni çok iyi bilirdi. Avcıoğlu'nun sabıı sızlığı yalnız yurtseverliğınin itici gücünden doğmuyordu. Tarihımizi neredeyse "özümsemiş" diyebileceğim Doğan, toplumsal potansiyellerımizin ülkeyi çağdaşiık düzeyine ulaştıracak atılımiar için yeterli olduğuna inanıyor, gecikmelerin büyük tehlikelen gündeme getıreceğini hesaplıyordu. "Ekonomik Sevr" deyimi onun son yazılarından birinde ortaya atılmıştır. Ortadoğu haritasını yeniden çizmeye kararlı görülen dış güçlerin ancak "Ekonomik Sevr"le zayıî düşmüş bir Türkiye'ye siyasal Sevr'in sayfalarını yeniden açmak yolunda baskı yapabileceklerini Avcıoğlu çok öncesinden görmüş; her gecikmenin sorunlarımızı çözümsüzlüğe sürükleyeceğini anlamıştır. Doğan 57 yıllık yasamına 10 insanın hayatını sığdırdı; günlerini aylara. aylannı yıllara dönüştürdü; dopdolu bir yürekle gözlerini kapadı. Büyükada'nın doruğunda Doğan'ı uğurladıktan sonra aşağıya doğru yürümeye başladık. Yağmur, toprağtn kokusunu buharlaştırmıştı. Güz yapraklarının rengi içimizdekı hüzünle uyumlu yankılar oluşturuyordu. iskeleye vardığımızda ilk vapurun kalkışına iki buçuk saat olduğunu öğrendik. İçimizden kimileri Doğan'ın rakıyı sevdiğini anımsayarak dediler ki: Doğan'a içelim. Bir boş lokanta bulup girdik, rakılan söyledik, ilk kadehleri kaldırdık. Dedim ki: Devrimciler ölmez; ruhlan birbirine geçer, birbirlerinin gözleriyle bakarlar, birbirlerini sevecenlikle anariar, birbirlerinin yüreklerıyle duyarlar. OKURLARDAN Şimdilerde gidenler ne çocuk bahçelerini, ne spor alanlannı, ne de kırmızı parmakhkların çevrelediği şirin evleri görebiliyorlar. Sokaklar kirli, iskeleler yıkık, otel bakımstz. Bunlara eklenecek önemli şeyler de var. Göl kirli. Kanalizasyonlann akıtüdığı gölün sadece akarsu ağızlannda değil, iskelelerinde de balık göze çarpmıyor. Sodalı duru sular gö'zle görülecek kadar kirli ve mikroplu. Gölün güzel amlannı taşıyan şirin vapurlar da göze çarpmıyor artık. Göldeki turistik nitelikli ada da kirli. Kilise tahribat görmüş. Su, tuvalet, kabin yok. Gölün içi ve kıyüan kadar çevresi de bu "zulüm"den payını almışa benziyor. 2500 metre yüksekükteki Nemrut krater gö'lünü çevreleyen ve dünyada sayüı yerlerde bulunan "bodur Huş ağaçlan" kesilip kesilip götürülmekte. Görülmemiş bir ügisizlik, bir bakımsızlık.. Oysa.. Oysa, bu şirin göl ve çevresinin temizliğine özen gösterilemez mi? Herhalde işe, kanalizasyonlann antma tesislerinden geçirildikten sonra göle akıtümasıyla başlanmahdır. Gölün temizliği birincil sorundur. Van Gölü Işletmesrnin kadrosu, şirin ve canlı kenti spor ve çocuk bahçeleriyle, parklarıyla eski güzelliğine kavuşturabilecek sayıdadır. Otel için de aynı şey söylenebilir. Van Gölü neden önemli ve büyük bir turistik merkez olmasın.. Abdullah TEKtN ANTALYA Van Gölü önemli bir turistik merkez olabilir 1950'ti yıllarda görenler iyi ammsayacaklardır: Van Gölü ve çevresi pınl pınldı. Mavi suların beyaz kopüklu dalgalanndaki soda her şeyi paklar, anndınrdı. Küçük şirin vapurlar dolaşırdı bu sularda, göl çevresinde. Bu vapurlar Denizcilik Bankası Van Gölü tşletmesi'nin bulunduğu Tatvan'daki iskelelerden hareket ederlerdi. Burası canlı, düzenli, bakımlı bir kentti. Kırmızı boyalı tahta parmakhklarla çevrili temiz evler, akasya ağaçlannut çevrelediği küçük sokaklar, çocuk bahçeleri, spor alanlan olan bu kentte bir de tenis kortu vardı. Dahası bu kentin pınl pınl bir oteli vardı. Bir haksızlık olmuyor mu? Emekli Sandtğt Yasası 'nda yapılan değişiklikle erken emekliliğin önlenmesi yanı sıra beraberinde biraz da haksızlık getiriliyor. Şöyle ki; yüksek tahsil yapma olanağı bulamayıp 18 yaşında göreve başlayan ilk, orta ve lise mezunlan yüksek tahsil yapmış olanlardan daha fazla hizmet vermiş olacaklar. JS yaşında göreve başlamış yüksek tahsilsiz bir bayan 45 yaşına kadar 27 yıl görev yapacak, bunun yanı sıra yüksek tahsil yapmış bir bayan 2325 yaşında görev almış olsa 45 yaşına kadar 2022 yıl hizmet yapmif olacak. Bu oran erkeklerde beşer yıl eklenirse, yüksek tahsil yapmamışlar 50 yaşına kadar 32 yıl hizmet görecek, yüksek tahsil yapanlar 50 yaşına kadar 25 yıl hizmet yapmış olacak. Yüksek tahsil yapmamıs olanlar bu durumda cezalandırılmış oluyor. Bu durumun gözden kaçtığını ve düzeltileceğini umut ederiz. SEMA KOCADAĞ Yalova Kahvehaneler veniden düzenlenmeli " Gönül, ne kahve ister, ne kahvehane. Gönül bir dost ister, kahve bahane." demiş bir ozan. Yine başka bir ozan ise: " Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vadır" demiş. Ama maalesef bugün kahvehaneler bu işlevlerini yitirmiş durumdalar. Şöyle ki, eskiden buralan aynı zamanda bir okuma yeriymişler. Bir "Kıraathane" sohbet yeri, buluşup görüşme yeriymişler. Aşıklarm sınav yeriymişler. Şimdilerde ise, salt oyun yeri oldular. Ben oyuna karşı değilim. Fakat her şey belli bir zamanda yapılmah. Dozunu aşmamalı. Yeni parlamentodan benim istediğim, bu yerleri düzenliyecek yasaların çıkanlmasıdır, Bu olayı ciddiye almak zamanı gelmiştir. Toplumun bir ayıbı olmuşlardır. Sabahtan akşama dek vakit öldürülen yerler olmuşlardır. Her mahallede bir kahvehane türemektedir. Büyük Atatürk: " Tek bir şeye ihtiyacımtz vardır: Çahşmak, çalışmak, çalışmak" demiştir. Vakit öldürmek değil. Serol ÖMERLER BUCA / ÎZMİR Dünyada Bilgisayaria Hazırlanan İlk Ansiklopedi Simdi Türkiye'de! GÖRSELBİÜM VETEKNİK ANSİKLOPEDİSİ Görsel Bilim ve Teknik Ansiklopedisi: ABD, Kalifomiya'daki süper bilgisayar "Dialog"un bilim ve teknik alanmda 18 milyon konu içeren dev bilgi bankasında, ünlü bilim adamlannın danışmanlıçnnda en yeni, en kesin bilgüerle hazırlandı. Görsel Bilim ve Teknik Ansiklopedisi: Duyan ve düşünen metallerden yaşlanmanın sırlanna, çiçekten çıkanlan petrolden uzay kentlerine kadar, her biri bağımsız bir yazı olarak okunabilen 3000i aşkın konu, resimlerle sunulmakta. Görsel Bilim ve Teknik Ansiklopedisi: Bir ansiklopedi olarak eksiksiz, sistemli Bir dergi kadar güncel. akıcı ve zengin. Bilim adamından oğrenciye kadar. Düşünen, araştran, okuyan herkes için. SADUNTANJU'nun incelemesi HACtOMER Fakirliğe yenikdüşmeyen adam'ıri: Hacı Ömer Sahancı'nın CArpc\ havat hikavt^si HACIOMER Ikına basks çt>M Bütun kocçtaria / DağAm: Bates İETT GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1 ADET HAVA KOMPRASÖRÜ SATIN ALINACAKTIR 1 Yukarıda yazılı malzeme mektupla fiyat ve teklif isteme usulü ile ihaleye çıkanlmış olup, şartnaınede yazıb kanuni nisbetlere gore hesap edilecek teminatı ihtiva eden teklif mektupları 17 Kasım 1983 Perşembe giınu saat 15.00'e kadar Metrohan 4'ncü katta bulunan Le\azim Müdurluğü. Taşıilar Kısım Şeflığı'ae elden verilecektir. 2 Bu işe ait şartnameler Levazım Mudurlüğu, Taşıtlar Kısım Şefliği'nden bedelsiz olarak alınabilinır. GÖRSEL YHYINLAR "çağdaş bilindn ürünferi" Yaşam Bilimleri / Uzay Bllimleri I Yer Bllimleri Enerji ve Kaynaklar I Maklneler ve Teknoloji I Davranış Bilimleri • Baştan sona resimli. Renkli • özenli, pınl pınl bir baskı. • Açık, temiz bir Türkçe • Her hafta bir fasikül. • Tamamı 135 fasikül, 15 cilt. • Bütünüyle bir bilim kitaplığı. HER PAZARTESİ MUTLAKA ALIN İLÂN SOSYAL SİGORTALAR KURUMU ISTANBUL SATINALMA BÖLGE MÜDÜRLÜCÜNDEN 1 Kurumumuz Sağlık Tesislerinin ıhtiyacı Produit Chimique Eczalar Turk Kodeksı evsafında veya Beynelmilel Farmakopelere uygun olarak teklif alma usulü ile satın alınacaktır. 2 İhaleye iştirak etmek istiyen fırmaların idari şanname esaslan dahilinde hazırlıyacaklan teW\if mettuplannı en geç 29.11.1983 Salı gunu mesai saati sonuna kadar Beyoğlu Kalyoncu Kulluk cad. Malh Han'daki Mudurlüğumüze vermelerı veya avnı gun ve saatte bulundurmak uzere posta ile gondermeten gerekir. 3 Posıada vâki geeikmeler kabul edilmez. 4 Bu işe ait idari Şartname ve ıhtiyaç listesi 1 No.lu Satınalma Komisyonumuzda mesaı saatleri dahilınde görülebılir. 5 Kurumumuz Arıtırma Eksiltme ve İhale Kanununa tabi olmadığından ıhaleyi yapıp yapmamakla veya dilediğıne yapmakta serbestıir. Basın 26491 BÎLÎMVE TEKNİK ANSİKLOPEDİSİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear