26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
r CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ları anlayamamışsa, bugünün genci o dönemde yazılanlan nasıl anlayacak? "O dili öğreterek" diye direnirsek, aracın amaç olmasından başka bir sonuca varamayız. Biz 2924 doğumluîar, ortaokul ikinci ve üçttncü sınıflarda "Medeni Bilgiler" adlı kitaplan okurken, dil bakımından ne büyük güçlüklere uğramıştık. (Hele halkımız hiç mi hiç anlamıyordu). Bize o dili dökme suyla değirmen döndürürcesine öğretiyorlardı ama, kitaplarda anlatılanlar asıl öğrenmemiz gerekenler bir yanda kalıyordu. Konuya nereden baksak, söz konusu örüleri, yeni kuşaklara dil bakımından uzmanlarınca yapılan aktarmalarla vermekten başka umarımız (caremiz) yoktur, sanınm. TDK'nin yayınları arasında Söylev'in çok satılmasının nedeni üzerinde biraz düşünsek iyi olur. Sayın Prof. Dr. Mehmet Kaplan'ın bundan kırk iki yıl önce yazdığı yazıdan aldığımız bölümcede vurgulanan ikinci görüş, şu tümceyle özetleniyor: "İdeale dogru gidişe gelince, biz şimdiki dilimizi henüz istedigimiz kemale ermiş bulmuyonız."doğrudur. DOCRUDUR Bu yazıda geçen, "Tebcil, hâdise, cet. intikal, izah, cemiyet, tecriibe, netice, itham, icap, vuko, ideal, his, suret, sekil, ifade..." gibi sözcükler, kullanımdayken Türkçenin olgunluğa erdiği söylenemezdi. Sanınm, Sayın Profesör, bu sozcüklerin, bugün, Türkçelerini yeğlemektedir. Çünkü dilimiz, 1941'den 1983'e doğru gitgide olgunlaşmıştır. Bunda, Sayın Profesörün, her ne de deıjli karşısındaysa da kendiliğinden aynmına varmaksızın uyduğu özleştirrne akımının payı çok büyüktür. Nitekim sayın Profesör andığımız son yazısında, Arapçalan, Farscaları yerine özlestirme akımımn getirdiği şu Türkçe sözcükleri, büyük bir doğalhkla kullanmaktadır: Yayınlamak, başkanlık, kurul, yön, baskı (= tabı), kesin, geliştirmek, uygulamak, incelemek, yorumlamak, arastınna, flke, (cümle), yapı (sı), davranış, çelişki, dunım, belirtme, degerlendirme, yazar, konu, öze(, dergi, önemli, genel, emek, akım, kaynak, gelenek, birikim, süreklilik... Ne var ki Prof. Dr. Mehmet Kaplan'ın 1941'de Türkçenin istenilen olgunluğa varamadığını söylemesi bugün için de geçerlidir, özellikle Batı kökenli sozcüklerin salgını karşısında... Bu salgına da, ancak ve ancak TDK'nin hazırladığı terim sözlüklerinin ve Batı kaynakb sözcüklere karşılık buima denemelerinin sürdürülmesiyle önlenebilir. Bu yaayı izleyen yazılanmızda Kurum'un öbür çauşmalarının önemini de belirtmeye, yeni yasa karşısında kimlerin neler beklediğini anlatmaya çalışacağız. 9 EKÎM 1983 nız ders kitaplannda eski örülerle (metinlerle) ilgili kimi açıklamalannızda nice yanlışlara düşmüştünüz. (Ismail Ulçugür: "Nereden Nereye!" Cumhuriyet, 2 Ağustos 1980) Osmanlıca'yı, okumuş babalann, yaşlılann dışında, o dönemlerin gençleri Burada yeri gelmisken, şunlan de bilmiyordu... Biz 1924 doğumluîar ortaokul iki ve üçüncii sıoıfta okunan da sorayım: Fakültelerdeki Os"Medeni Bilgiler" adlı kitapları okurken, dil bakımından ne büyiik güçlük manlıca öğretiminde ne denli basan sağlanmaktadır? Ayrıca Oslere uğramıştık. Hele halkımız hiç anlamıyordu. manlıca öğretiminde Arapça, zünü ettiği ulusai birliğimizin Farsca desteğini boşlayabilir mi"... Dil bayramı bir kurtulu ğı bir dil, bugiin gördüfümoz 1983'lerde bozulmasını mı isti yiz ki onaöğretimde böyle bir şun, bir ideale dogru gidişİD ifa biriiği asla yaratamazdı." Halyor? Doğalhkla, böyle bir şey uygulamaya gidilebilsin? desidir; çönkii, yeni dil; yeni fi kın anlamadığı bu dil, hangi dilGerçi, yukanda andığımız son düşünemeyiz. Düşünemeyiz, dükir ve yeni ruhun vasıtası olmuş dir? Kuşkusuz Osmanlıca... şünemeyiz de niçin, sayın Profe yazısında Sayın Prof. Dr. Mehtnr. Bugiin bizi, aynı diişünce ve NEREDEN NEREYE! sor son yıllarda, Osmanhcanın met Kaplan, almtıladığunız tümhisle kaynaşbran odur. Halkın Gel gör ki o günlerde bilimsel anJamadjgı bir dil, bugün gördü yarduncı, şimdilerde kürsö proortaöğretim izlencelerine alın ceye şunlan ekliyor: "Atatürk ğümüz biriiği asla yaratamazdı. masını ister durur: "Okullan devrinin dili daha önceki devirfesörü olan Dr. Mehmet Kaplan, ideale doğru gidişe gelince, biz bugün şöyle demekte: mızda eski eserlerimizin dili öğ lere nazaran sadedir. Bu nesil şimdiki dilimizi henüz istediğiretilmeye başlayınca milli kültiir 1900den sonra başlayan Milli miz kemale ermiş bulmuyoruz. kaynakJan yeniden güriil giirül Edebiyat akımı icinde yetişmiş"Milli Egitim Bakanlıgı, yetiOnu, fikir ve hislerimizi daha ay şen nesiller tarafmdan Atalürk'akinays başlayacaktır. Ben bun tir. Onlann dili, kiiltür dilimizin dın, daha güzel gösterir bir haîe iin eserlerinin. inkılaplannın ve dan asla şiiphe etmiyonım." kaynagı olarak kabul edilmeli ve getirmek arzusundayız. Bu su devrinin anlaşılmasını istiyor(Mehmet Kaplan: "lşaretieri De yetisen nesfllere öğretUmeiidir." retle milletimizin ruhuna en sağ sa, onlara bu eserlerin dilini ögğiştirmek" Tercüman, 9 Mart O DÖNEMİN GENCİ BİLE lam bir şeki) vereceğiz. DU bay retmek zonındadır." (Prof. E>r. ANLAMIYORSA... 1980) ramı bunlann ifadesidir." Prof. Dr. Mehmet Kaplan OSMANLICAY1 Mehmet Kaplan: "Atatürk, KülHocamızdan şunu öğrenmek isBu parça, 26 Eylül 1941'de, tür, Dil ve Tarih Yüksek KuruBİLtYORUM terim: Büyük Nutuk'taki dil Vatan gazetesinde "Dil Bayra lu'nun tlk Toplantısına Dogru." DtYENLERİ GÖRELİM! mının Mânası" başlığıyla yayım Tercüman, 12 Eylül 1983). YaBu konuyla ilgıli olarak şun Milli Edebiyat akımı içinde delanan bir yazının son bölümce ni, Atatürk'ün Dü Devrimi'nden ğerlendirilebilir mi? Sayın Cumları yazmıştım: sidir. Yazan, Mehmet Kaplan... önceki dilin, Osmanhcanın, orhurbaskanımızın, geçenlerde bir TDK da bu yaayı beğenmiş ola taöğretim izlencelerine alınması"Okullanmızda eski yapıtla konuşmasında anlattıklan, Atacak ki yazı, Türk Dili Türkçe nı istiyor. Ama, yukanda alın nmmn dilinin öğretileceğini söy türk'le ilgili bir öykücük bu baFransızca Belleten'de yayımlan tıiadığımız "Hallun anlamadığı kımdan çok ilginçtir. Atatürk'lüyorsunuz. Baki'nin: mış. (Bk. Sayı: 1112, llkkânun bir dil, bugün gördiiğümüz birün bulunduğu bir toplulukta bir Ey paybendi damgehi kaydı 1941, s. 7677.) Bu bölümcede ligi asla yaratamazdı." tümcesi nam ii neng, genç, konuşmalara katılmıyorvurgulanan başkca iki görüş, bu ne göre, ortaöğretim izlencelerimuş. Atatürk, bunun nedenini Takey bevayi mesgalei dehri gün de değerini ve doğruluğunu sorar. Genç, konuşulanlardan ne almması istenen bu dil, Os bidireng? yitirmemiştir. hiçbir şey anlamadığını söyler. O maniıca, ulusai biriiği bozar ni beytindeki dil mi öğretilecek? Bu Birinci görüş, şu tümceyle teliktedir. Yoksa, Prof. Dr. bir uzmanlık konusu değil mi? dönemde yasayan bir genç, o ayözetlenmiş: "Halkın anlamadı Mehmet Kaplan, 1941'lerde sö Siz bile, liseler için hazırladığı dınlar topluluğunda konuşulan İSMAİL ULÇUGÜR Yazın Öğretmeni Dil'de Gerileyenler PENCERE Latin Amerika Latin Amerika deyince aklınıza neler gelir? Yoksul köylüler, terli işçiler, esmer kızlar, purolu kompradorlar, operet generalleri, sıcak siestalar, azılı Yanki'ler, inatçı gerillalar, muz kahve kakao kumpanyalan, çılgın fiestalar, kanlı karnavallar, mazlum halklar, dokunaklı ezgiler, bitip tükenmek bilmeyen hükümet darfoeleri... Askeri rejimlerin görenekleriyle operel generallerinin apoletleri arasına salıncak kurmuş siyasal rejimlerin anayurdu sayılır Latin Amerika. * ABD'nin Güney ve Orta Amerika'ya dönük politikasının karikatürünü çizmek kolay. Amerikan öğretim kurumlarında yetiştirilmiş subaylardan oluşan Ordu, Latin Amerika ülkelerinde silahlı siyasal parti niteliğıne dönüştürülmüştür. Generallerle kompradorlar arasındaki sıkı fıkı ilişkiler piramidintepesindeki ortaklığı vurgular; yılgın halk kitleleri, kurtancı "Başkan Baba" aramak eğiliminin yazgısal boyunduruğuna vurulmuştur Varolup da olamıyan parlamentoların kulislerinde bir görünüp bir kaybolan polttikacılar, çıkmaz sokaklarda yol arayıp bulamıyan şaşkınlardır. Kimi zaman parlamentoyu açıp kapamak, kimi zaman hükümet darbesi yapmak, kimi zaman rejime başkaldıran gerıllaları kovalamak, kimi zaman halk uyanışını demir ökçeyle ezmek görevlerini yürüten asker, içe dönük dikta düzenini sürdüremezse saltanatını yitirecektir. \ Bu siyasal düzenin ipleri vaşington'un elindedir. • Bir ara Latin Amerika ülkelerinde parlamentoculukla halk uyanışı arasında gerçek bağlar kurulur gibi olmuştu. Çok partili demokratik rejimin sola açık siyasal gelişmeye doğru dönüştüğü kimi ülkelerde iziendi. Bu 'tehlike"nin kokusunu alan CIA; kaba, ama başanlı bir senaryoyu sahneye koydu. Terör çeteleri, ülkede anarşi rüzgârları estirmeye başladılar. Sağ örgütler komünistlere karşı, sol örgütler de kompradorlara karşı savaşımı halkın başında boza pişirerek yürüfmeye koyuldular. Oyunun ikinci perdesinde kuşkusuz ordu ülkede düzeni korumak görevini üstlenecekti. Mademki çok partili rejımde terör bile önlenemiyordu ve parlamentoculuk bıkkınlık verecek siyasal kavgalara ve yüzeysel çatışmalara dönüşmüştü; halk ne yapsındı? * ABD, Latin Amerika ülkesinde dış ekonomik ilişkilerin musluklannı açıp kapar; CIA, yoksul ülkede her türlü şiddet eylemini tezgahlıyacak anahtarlarla gizli örgütlerin kilitlerini kurcalar; ordu ülkenin tüm iletişım ve ulaşım sistemlerini denetimi altında tutar. Latin Amerika ülkelerinin siyasal dramı da uzadıkça uzar. Nereye kadar? Orta Amerika ülkelerinde kimi yönetimlerde kullanılan terör yöntemleri 1980'lerde ters teperek boyutlarını değiştirdi; gerilla savaşlarına dönüştü. vaşington'un tam denetimi altındaki diktaların kırk yıllık görenekleri çözülüyor muydu 9 Nikaragua'da olanbitenler içaçtcı değildi. Güney Amerika halklan, yıvışık birer bulamaç niteliğine dönüştürülmüşlerdi; yerlerinden kıpırdayacak gücü ve örgütlenip ayağa kalkacak kuvveti yitirmişlerdi; ama, ne oluyordu? Hayır; esen rüzgârlarda birşeyler vardı değişen... Gönderlerinde yazgılarına boyun eğmiş görünen özgürlük bayrakları yoksa dalgalanmaya mı başlayacaklardı? •k ARADA BİR HUSNU. A. GOKSEL İLAN BAKIRKÖY 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESt HAKİMLİĞİNDEN Dosya No 1983/173 Davacı Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü vekili tarafmdan davalı Aygflner Aygün ve arkadaslan aleyhine açılan tesçil davasının yapılmakta olan duruşması sırasında: Davacı vekili dava dilekçesinde, davalıların 3110/4400 hissesine maük oldukları, Bakırköy. İki Tellı köyU, 142 parselinde kayıtlı 4400 ! m 'lik taşınmazın müvekkili kurum tarafmdan istimlak edildiğini, bedeline mukabil 777.500 lira takdir edildiğini, bedelin Emlak Kredi Bankası Barbaros şubesine bloke edildiğini, davalıların bugüne kadar ferağ vermediklerini bu itibarla gayn menkulun üzerinde mevcut ipoteklerin kamulaşiırma bedeline kaydınlması suretiyle taşınmazın 6830 sayılı kanunun 17. maddesi geregince davalılar adına olan kaydın silinerek müvekkili kurum adına tesçiline karar verilmesini istemiş, aşağıda isim ve adresleri yazılı davalılara çıkarılan davetiyder bila teblig iade olunmuş, yaptınlan zabıta lahkıkatı ile de davalıların adresleri bulunamamış olduğundan, dava arzuhali özeti ile duruşma gününiln davalılara tebliğine ve durujmamn 3.11.1983 günü saat 9.30'a bırakılmasına karar verilmişnr. Karar gereüi, asagıda isim ve adresleri yazılı davaJılann yukanda yazılı duruşma gününde duruşmaya gelmez ve kendilerini kanuni bir vekille temsil ettirmezlerse davanın mahiyeti itibariyle H. U.M.K. 'nun 500 ve müteakip maddeleri geregince davaya, davalıların gıyaplarında devara olunup Itarar verilecegi dava arzuhali özetimn duruşma günü ile birlikte asağıda isim ve adresi yazılı davalılara teblig makamına kaim olmak üzere ilan olunur. DAVALILAR: 1AYGÜNER AYGÜNYenibosna, Fevzi Çakmak Cad. Çakmak Sok. No: 14 B.Köy 2HAKK1 KARDAŞBakırköy, Kocasinan, Cumhuriyet Mah. Dumtu Sok. No:17 3SELVARE BİLGİNSütlüce, Sütlüce Mah. Karaagaç Cad. No: 5 lstanbul 4MEVLÜT ÖZTÜRKGültepe Ikizler Sok. No: 11 Şisli 5RjZA AYYILDIZMahmutbey Köy Yolu No: 6 MahmutbeyBakırköy 6BAHÇELİ ŞARK EMLAK GÜLBEY ÖCALAN VE ORTAKLARllstanbul/Akaray Ordu Cad. Ceylan So. No: 8/3 Basın: 25558 ÖĞRETMENLERE MATEMATİKFİZİK KİMYA Branşiannda a: rı 5 yıl deneyimli, başânlı Itse öğrctmenlerı, SOYS kurslannda görevlendınlmck üzere tatminkâr maaşla alınacaktır. Müracaatlarm ^azar harıç her gıi aun Manifaturacıiar Çarşısı 5. Blok No: 5662 Unkapanı Aile doktorunuz CanEkmekÖzgürlük İnsan öleceğini bılen tek yaratıktır. İnsan dışındaki yaratıklar ancak ölümle burun buruna gelince onun varlığını anlar. Başka bir deyimle ölüm karşısında, insanın bilinci. öbür yaratıklarınsa içgüdüsü vardır. İnsan bilinçle, öbür yaratıklar içgüdü ile yaşama bağlanır, ölmemeye calışır. Bu bilinçle, yaşamak insan için bir hak, hem de haklann en önde geleni olmuştur. Yaşarrı hakkının sınırlan içine yalnız ölüm kalım değil, yaralanma, sakatlanma, dövülme, işkence konuları da girer. Uygar toplumlarda kişinin yaşam hakkı devletin güvencesi altındadır. Başka bir deyimle kişinin tüm boyutlan ile yaşam hakkını korumak devletin baştaçjelen görevidir. Devlet bu görevini yerine getirirken kişinin "Ozlük Hakları"ndan öbür "İnsan Haklan"ndan ödün isteyemez. Çünkü bu görev devlet olmanın doğasıdır. Devlet varsa kişinin can güvenliği de var demektir Kişinin can güvenliği sağlanmıyorsa devletin varlığı tartışma konusu olur. İnsanı hayvandan ayıran niteliklerden biri bilinçle bağlı olduğu yaşamını, haklann en önünde gelen yaşam hakkını, yine bılinçii olarak ikinci plana atabilmesidir. Kimi koşullarda yaşam, "feda" edilır. Bilim, toplum, askerlik tarihlerinde bunun sayısu örnekleri vardır. Bunun anlamı dünyada yaşamaktan daha değerii şeyler de bulunduğudur. ölume seve seve başka türlü nasıl gidilebilîr? Can güvenliği sağlanan kişi, ya da toplum. ekmeğini düşünür. "Ekmek" ekonomik sağlantının imgesidir. "Ekmek Parası" insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi sağlamak için kazanılır. Yaşam hakkı güvence altına alınınca, kişi insan onuruna yaraşır bir ekonomik düzeyde olup olmadığının tartışmasına girer. Emeğin karşılığı bir düzeyi tuöuramıyorsa mutsuz, huzursuz olur. Bu huzuru sağlamak da yine devletin görevidir, ve devlet, can güvenliğini sağladığı için insan onuruna yaraşır bir ekonomik düzeyde olmaması gereğine kişiyi inandıramaz. Can güvenliği sağlanan ve insan onuruna yaraşır "ekmek parası" kazanan kişinin. ya da toplumun, gündeminde özgürlök vardır. İnsanı insan yapan niteliklerden biri de özgürlük bilincidir. İnsan dışındaki yaratıklarda özgürlük bilinci yoktur. Hayvanlar evcil ya da yabanıl olur, ama özgür olamaz. Orman yasalarında özgürlükten söz edilemez. Kişinin özgürlüğü yasalarla sınırtanır. Bu yasalar toplumdan topluma değişir. Ama insan bu sınırların neden böyle değişik olduğunu da düşünür, konuşur. yazar. Eğer yazamazsa konuşmakla yetinir, konuşması da engellenirse düşünür ve düşünmesi hiç bir zaman sınırlanamaz. Belli bir ekin düzeyine erişen kişi ve toplumda özgürlük "ekmek parası"nın da, "yaşam hakkı"nın da önünde gelir. Öyle ki özgürlük uğrunda aç kalınır, özgürlük uğrunda ölünür. Bu değerlendirme düzeyine erişen kişi hiç bir şeyle avutulamaz artık. Bunları niçin yazıyorum? Türkıye bir ara rejimden özgürlükçü, parlamenter rejime geçmek üzeredir. Seçim öncesinde yurdun her köşesinde propaganda konuşmaları yapılacak, seçim sonrasında seçılenler yeni görevlerine başlayacaklar. Cumhuriyet döneminin türlü seçimlerini, öncesi ve sonrası ile görmüş bir kişi olarak adayların eski konuşmalarını ve seçildikten sonraki tutumlarını anımsıyorum. Demokrasiye aşık Türk Ulusu her seçimden önce sevinçle, umutla meydanları doldurur, çosar, alkışlar, coşturur. Demokrasimiz bu meydanlarda "Biz" ve "Onlar" ayrımı yapılmasından çok şeyler yitirdi. Yeni bir döneme girerken artık birbirlmizı kötüleyerek değil, birbirimizi severek, bizirn gibi düşünmeyenleri "Onlar" damgası ile dışlayarak değil, "Onlarla" elbirliği yaparak hizmet yolu aramalıyız. Demokrasi düşündüğümüzün, inandığımızın tam tersini düşünenlerin, tam tersine inananların da en azından bizim kadar yurtsever olduğunu içimize sindirebilmek rejimidir. Bizim düşündüğümüzün tam tersi olan düşüncelerde "art düşünce" değil, yurtseverlik arayabilmeliyiz. Demokrasiye aşık Türk Ulusu demokratik rejime bir kez daha adım atmanın sevinci ile elbet ki yine meydanları dolduracak, elbet ki yine alkışlayacak. coşacak, coşturacak. Adaylar bu alkışlara hiç aldanmasınlar. Unutmasınlar ki bu meydanlar İnönü'yü bile öğüttü. Hem de sırtında meydan savaşlannm, barış konferanslarının, cumhuriyet ve demokrasiye geçişin utkusunu (zaferlerini) taşıdığı halde! Seçim sonrasında Meclis'e girecek olanlar da parlamenter rejimin hangi kademesinde görev alırlarsa alsınlar unutmamalıdırlar ki insanı insan, onurlu insan yapan "CanEkmekÖzgürlük" üçgenidir. BlYOLOJİ TÜRKÇE LÂTİF AKÇA Hizmetinizdedir. Telefon: 149 35 09 KARTAL 2. ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN tLAN 981/586 Havva Bas tarafmdan Maslim Kılıç aleyhine açılan tazminat davasının duruşmasında: Davalı Müslim Kılıç eski Londra Asfaltı Kule Durağı Zümrüt Sitesi A. Blok No: 27'deki adresine dava dilekçesi ve gıyap kararı adresi meçhul olup, 15.4.1983 tarihli celsede 300.000 TL. satıs parasından 100.000 liranın odenip ödenmedigine dair davaa tarafmdan yemin teklif edHmiş olup, 1. yemin davetiyesi teblig edilmiş olup dunısma günü olan 11.10.1983 günü saat 11.45'te mahkememizde hazır bu lunmadığımz takdirde hakkınızda açılan iş bu davayı kabul etmiş sayılacağı hususu 2. Yemin davetiyesi yerine kaim olmak üzere ilanen teblig olunur. 20.7.1983. Türkiye'den çok uzaklardaki Yeni Dünya'da sonuçlan şimdiden saptanamayacak kımıltılar başlamıştır. Yeni Dünya öyle bir anakaradır ki 'Amerika Amerikalılarırv dır" diyen "Monroe Kuramı"yla Vaşington'un "güvenlik alant" sayılmıştır. Avrupa'nın demokratik soluğu Atlantik okyanusunun ortasına bile yetişemez. Latin Amerika da birşeyler olacaksa, ancak halkların bilek gücüne ve aydınların yetkin tutumlarına dayanarak gerçekleşebılır. Levenı, Güvercin Durafı, Gazeteciler Yap» Koopcraıifı C/3 Blok. D. 7 Saat: 913 Tel:l64 57 25 Randevu alınması rica olunur. ORHAN TÜZÜN DİŞ TABİBİ • 1975 yıhnda aldığım TRC015746 sayılı ticari pasaportumu kaybettim. Hükümsüzdür. KASIM ÖZTÜRK • 1969 yılmda aldığım cvlcnme cııxdaııımı ve 1975 yılmda aldığım pasaportumu yiıirdim. Gecersizdir. ACELE SATILIK VİLLA Söke, Didim'de denize 200 metre uzaklıkta, 340 metrekarelik bahçe içerisinde, 90 metrekarelik, şömineli viüa möblesiyle birlikte satılıktır. Fiyatı 6 milyon TL. Müracaaı için: 355 43 65 V. HÜSMÜ ATAYMAN. noKta Siyasetten sinemayarbilimden spora, ekonomiden sağlığafyaşadığımız günleri tüm boyutlarıyla anlamak için... Haftalık HaberDergisi ' 'Her pazartesiye bir Nokta koyun," Kuş« kapak, ofset baskı 68 sayfa, 150 Ura TÜRKİYE'NİN EN ÖNEMLİ HAFTALIK DERGİSİj Büyük yazı kadrosu. Büyük bir ansiklopedi. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, toplumumuz üzerine inceleme ve araştınralarıyla^.tanınan 100'ü aşkan bilim adamı, sanatçı ve yazarımızca *^~ gerçekleştirilmiş ortak bir çalışmanın ürünü. ve büyük bir ansiklopedi. Türkiye'yi öğrenmek için vazgeçilmez bir kaynak : Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi. önce, Türkiye'yi ögrenin! hhsikül Pazartesiçıhyor. NOKTA Geüşim Yayınlan "Güvenüir yaymcılık" % ÜSKÜDAR l.İCRA MEMURLUĞU'NDAN Dosya No: 1983/798 Bir borçtan dolayı hacizli olup, paraya çevrilmesine karar verilen 225.000.00 lira muharamen kıymetin, bir üçlü bir ikili bir tekli ahşap kadife kaplı kahverengi desenli koltuk takımı, üç bölmeli ceviz kaplama pdlyester yemek odası takımı 6 sandalyesi ile, Singer marka buzdölabı, Telefunken marka 61 ekran televizyon ve tahminen 4 m' ebadında kırmızı desenli Jspana halı. Eşya 20.10.1983 günü saat 12 12.15'e kadar Üsküdar Şair Nesimi Sokak Divan Apt. 11/11 'de açık arttırma suretiyle satılacaktır. Birinci arttırmada verilen bedel, kıymetin yüzde 75'ini bulmadığı takdirde, ikinci arttırması, 21.10.1983 günü, aynı yer ve saatte yapılacakur. 150 kuruşluk posta pulu gönderildiği takdirde, isteyene sartname sureti gönderilecektir. Alıcıların. mahallinde bulunacak memura muracaatlan ilan ohınur. 4.18.1983 Basın: 10684 SATIŞ İLANI L TÜRKİYE / l l l l l l l ClNMHURiYn/lll #1111111 AMSaOOPEMSİ ii YENİ B/R Güzel olan yaşamaksa, Ustelik huzurluysa, Bir de aradığınız hersey varsa, Hele YAKACIK'taysa, Gelin siz varını BEKLEYİN...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear