26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 141. maddenin uygulanacağı" söylenmektedir. (As. Yrg. Drl. Krl. 7/10/982 gün ve 82/170170 s.lı karar.) Ve Askeri Yargıtay'ın bu yöndeki görüşü artık kökleşip yerleşmiştir. Demek ki, bir tarafta silahlananlar için, durumlarına göre, 168, 169 ve 146. maddeler uygulanacaktır. Ama, silahı hiç düşünmeyip yasa dışı görülenler 141. madde kapsamında kalacaktır. Yani, yelpazenin bir yanında cezalandınlmış olanlar, seçimden sonra çıkarılacak bir aftan yararlanamayacaktır. YASAĞI OLMAYANLAR Oysa, Askeri Yargıtay kararları karşısında, yelpazenin öteki yani için af yasağı yoktur. Gerçekten, yine Askeri Yargıtay Daireler Kurulu'nun 11/11/982 gün ve 82/220223 sayılı kararında "... üyesi bir kısım kişiferin... bir dernek şubesini tüm olarak cürüm işlemek için iradelerini birleştirmeleri (teşekkül meydana getirmeleri) ... halinde... TCK'nın 313. maddesine göre cezalandırılacaklarını" belirterek dava dosyasında "cürüm işlemek için teşekkül meydana getirdiklerini gösterir kesin ve somut herhangi bir delil bulunmadığından" Izmir Sıkıyönetim Komutanlığı'nın temyiz itirazını reddetmiştir. Askeri Y'argıtay bir başka kararında da "sanıkların... derneklerde görev almakla birlikte derneklerin tüzüklerindeki amaçları dışına çıkarak illegal surette veorganik bütünlük içinde yasa dışı bazı eylemIeri gerçekleştirmiş olmaları dolayısıyla örgütsel eylemleri müeyyideye bağlayan TCK'nın 313. maddesinde durumlarını değerlendirmek gerekmektedir... Dava konusu sanıkların organik bütünlük içinde karşıt görüşlü kişileri sindirmek, mahallinde kendi görüşlerinin etkinliğini sağlamak, halk arasında korku, kaygı ve panik yaratmak, siyasi ve sosyal görüşten kaynaklanan amaçla ammenin seiameti aleyhine suç işlemek, adam öldürmek, yağma ve yol kesmek için aralarında fîkri ve fiili birleşmeye vardıklarının ortaya koydukları eylemler ve eylemlerin işleniş biçimınden anlaşıldığı gibi, olayların teaddüd etmesinden de birleşmelerinin sürekliliği ortaya çıkmış olduğundan, bu organik bütünlük içindeki örgütsel eylemlerinin TCK'nın 313... ve müteakip maddeleri kapsamına girmesi" gerekeceği belirtilmiştir. (As. Yrg. Drl. K r l . 23/12/982 gün ve 82/241261 s.lı karar.) YAPILMASf GEREKEN Demek ki, bir kısım "cinayet ve soygunlar" "halkı korkutup devleti güçsüz gösterme ve otorite boşluğu yaratarak iktidarı elegeçirme girişimi" sayılıyor ve bunlar için 146. madde uygulanıyor. Ama, yine "halkı korkutup panik yaratıcı" sayılan başka "cinayet ve soygunlar" 313. madde kapsamında görülüyor. Biz, şu anda kararlardaki ilke, ölçü ve değerlerdirme farkını tartışmak istemiyoruz. Amacımız, sadece anayasanın 87. maddesine göre doğabilecek farklılığa işaret etmektir. Bu durumda, yelpazenin bir yanındakiler af şansını koruyacaklar, çıkarıiacak bir af yasasıyla affa uğrayacaklar, ama öteki kanattakiler af dışı kalacaklar. Çünkü, somut silahlı eylemler için eylemine göre uygulanacak maddeler ile örgütsel ilişki için uygulanacak 313. madde af yasağı içine girmeyecektır. Ve sonuçta, bir öldürme eylemi öteki öldürme eyleminden, bir silahlı soygun öteki silahlı soygun eyleminden ayrılacaktır. Biri affedilirken, öteki af dışı kalacaktır. Hatta, bir yandaki silahlı eylem hükümlüsü, örneğin bir siyasal cinayet faili affedilirken, hiç silahı düşünmemiş olanlar, örneğin 141 ve 163. maddeye göre mahkum olanlar yahut bir yazıdan, bir kitaptan suçlanarak 142 ve 163. maddeye göre mahkum olanlar affedilemeyecektir. Öyle ki, seçimden sonra tam bir basın affı bile çıkarılamayacaktır. Özellikle, kesinleşmiş idam hukümleri bakımından, durum çok çarpıcı ve acı olacaktır. Anayasanın 87. maddesi ile Askeri Yargıtay kararları karşısında, doğacak durum budur. Elbet, bu durum istenmeyen bir durumdur. Eylemlerin hukuksal "tavsifinden" kaynaklanmıştır. Belki de, savunmaların ayrı temellere dayanması bunu yaratmıştır. Şimdi Önemli olan, hukuksal farklılığın farkına varmaktır. Saptama doğru ve serinkanlı yapılırsa, çözüm yolu kuşkusuz doğru bulunur. Onun için, hukuksal sorun toplumsal soruna dönüşmeden önce, yani seçimden önce bir af çıkarmak yararlı olur kanısındayız. Çünkü, yalnız seçimden önce yasaksız bir af çıkarılabilir. Aksi halde, seçim tamamlanınca bu yol kapanacaktır. Cumhuriyetin 60. yılını uygun bir afla taçlandırmakta, toplumumuzun daha huzurlu kılınması bakımından, yarar görüyoruz. Sanırız yeşeren umutlan karşılamak ve hayatlan eksiksiz bağışlamak bu huzuru sağlayacaktır. An a yasa, Yargıtay ve Af Hukuksal bir farklıhk, istenmeyen bir durum yaratıyon Bir öldürme eylemi affedilebilir durumdayken, bir başka öldürme eylemi af dışı kalabilecek, hatta silâhlı eylem düşünmeyenier de... Bu hukuksal farklılığın sanırız yetkililer de üstünde duracaktır. PENCERE Tekel, Holding... 26 EKİM 1983 TURGUT KAZAN Hukukçu Parti Genel Başkanlan'nın TRT'dekj açık oturumu, sunucunun AF sorusuyla noktaiandı. Hüsamettin Çelebi oturumu kapatırken, TRT'ye gelen tnektuplardan söz edip özellikle AF konusunda partilerin görüş belirlemelerini istedi. Anlaşılan, önümüzdeki dönemde AF sorunu gündeme girecek. Bu konuya ilişkin düşünceler dile getirilecek. Hemen belirtelim ki, AFinsanların en duyarh umududur. Seçim meydanları böyle bir umudun oyun yeri olmamalıdır. AF toplumsal, hukuksal ve insancıl bir sorundur. Bu sonın hakkında söylenecek her söz, on binlerce insanı bir sevindirir, bir öldürür. Bu öyle bir sevinçtir ki, bildiğimiz sevinçlerin hiç birine benzemez. öyle bir ölümdür ki, tarif edilemez. Cumhuriyetin 60. yılına dönük olarak boy vermiş filizleri görebilmeliyiz. Ve bunlara sağduyulu bir yaklaşım içinde eğilebilmeliyiz. Kaçak yapılar için düşünebildiğimiz AFFI, insanlardan esirgememeliyiz. ANAYASA'DA DURUM Biz, bu yazımızda affın toplum huzuruna ve banşa getireceği katkjlan ele alacak değiliz. Sadece, hukuksal bir soruna, ama sonuçlan bakımmdan önemli olan bir soruna parmak basmak istiyoruz. Bilindiği gibi, anayasanın 87. maddesi TBMM'nin yetkilerini sayarken, genel ya da özel af bakımından bir "sınır" koymuştur. TBMM "anayasanın 14. maddesinde gösterilen fıillerden hükiim giyenlere" af ilan edemeyecektir. Ve TCY'nın 'ikinci kitabınuı' 'birinci babında' yer alan 'Devletin Şahsiyetine Karşı Cürümler' önemli oranda bu yasağın kapsamı içine girecektir. Yani, 141142, 163, 168, 169, 171 ve 146. maddelere göre mahkum olanlar seçimden sonra artık affedilemeyecektir. Işte, bu anayasa hükmünü Askeri Yargıtay'ın yerleşen içtihadlarıyla karşılaştırmak ve doğacak soruna şimdiden çözüm aramak gerekir. 12 EYLÜL'den beri sol ve sağ arasında herhangi bir aynm yapılmayacağı vurgulandı. Ama, Askeri Yargıtay kararları karşısında, çok önemli bir durum ortaya çıkmıştır. Çünkü, Askeri Yargıtay solda silahlanmayı TCY'nın 168 yahut 146. maddeleri çerçcvesinde değerlendiriyor. Ve solda silahsız bir yasa dışı örgüt için 141. madde uygulanıyor. Oysa, sağdaki silahlanma ve yasa dışı örgutlenme TCY'nın 313. maddesi kapsamında görülüyor. YARGITAY KARARLARI Gerçekten, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu (3/12/981 gün ve 81/130136 sayılı kararmda) bazı örgütler için "yurdumuzda bu örgütler tarafından bir çok cinayetler işlenmiş, soygunlar yapılmış, kitleler göçe zorlanmış, deviet güçleriyle çatışmaya gırilmiş olduğu, bundan amaç... devletin güçlü olduğu imajını yıkmak... ve .. meydana gelen otorite boşluğundan yararlanarak eylemini neticelendirip iktidarın ele geçirilmek istendiği... bu haliyle... adlı örgütlerin Türkiye genelinde silahlı çeteler kurduğu ve TC deviet yapısını değiştirmek amacında örgütler olduklan... örgüt mensuplannın eylemlerinin TCK'nın 168, 169. maddeleri içinde kıymetlendirilmesi, ileri eylem safhasmda 146. maddenin.. tezekkürü gerekir." demektedir. Daireler Kurulu'nun 82/6365, 82/142140 ve 82/170170 sayılı kararlannda da aynı görüş benimsenmiştir. örneğin, söziinü ettiğimiz son kararda "yasa dışı bir örgütün amacı anayasal düzeni değiştirmek ise, silahlı eyleme geçenler için TCK'nın 146/1, öbürleri için 168/2 veya 169. maddelerinin uygulanması" gerekeceği "eğer yasa dışı bir örgütün (amacı anayasal düzeni değiştirmek olmakla birlikte) hiç bir silahlı eylemi yoksa.. o zaman "12 Eylül Harekâtı"ndan hemen sonra televizyonda bir basın toplantısı düzenlenmişti. Türkiye'nin olağanüstü günler yaşadığı bir gerilim sürecinde yapılan bu toplantıda yerlı ve yabancı gazeteciler Saym Evren'e istedikleri soruları yönelttiler; yanıtlarını aldılar; süre bitti; dağtldılar. Dünyanın her yerinde basın toplantıları böyle olur ve birbirine benzer; ayrımlar olabilir; ama temel kurallar değişmez. Bizim TV'de siyasal parti başkanlarına ilişkin basın toplantıları bir başka biçimde düzenlenmiş; kimlerın katılacağı önceden saptanmış; özel kurallar konmuş; her gazeteci iki soru soracak; sonra da susup oturacak; siyasal parti başkanı nutuk atacak; gazeteciler de "zoraki dinieyici" rolünü üstlenecekler; böyle bir sahne düzenlemesinde kuşkusuz bir yönetici de olacak; herkes yöneticinin buyruğuna göre kendini ayarlayacak. 12 Eylül'den önce de TV'de bu düzenlemeyle birkaç "sözde basın top/antısı" yapılmıştı; ama kısa sürede olay bütün çekiciliğini yitirdi; kimi gazeteler gazeteciliğe yakışmayan bu toplantılara temsilci göndermekten vazgeçtiler. * İki günden beri adına "basın toplantısı" denen düzenlemeyi televizyondan hep birlikte izliyoruz. Bu yazıyı siz okuduğunuz zaman seçime girmesine ızin çıkan üç siyasal partiden Ana P.nin Genel Başkanı Turgut Özal da ekrana çıkmış olacak; Günaydın gazetesinden Tekin Aral, her parti başkanına yönelteceğını söylediği soruyu sanırım Özal'a da bütün iyi niyetiyle soracak: "Deviet ve özel sektör tekelleri" durmadan fryat yükseltiyoriar. Nedir halkın bu tekellerden çektiği? İktıdara geçerseniz bizi bu tekellerden nasıl kurtaracaksınız? Özal, deviet kuruluşlannın IMF'nin buyruğuyia fiyatlanna zam yapmak zorunda olduklarını açıklayacak mı? Kendisinin kimi Özel tekellerin (ya da holdinglerin) adamı olduğunu itiraf edecek mi? Türkiye'de tekelleşmenin "24 Ocak Kararlan"ndan sonra füze hızıyla geliştiğini, "atak holdingleri" Turgut Özal'ın kalfası olduğu IMF politikasının yarattığını vurgulayacak mı? Anavatan Partısine para desteginı sağlayan odakların tekeller ve holdingler olduğunu içtenlikle dile getirecek mi? • Tekelleşme kapitalist ekonominin hastalığıdır. "Ekonomik iktidarı" vurgular tekelleşme, parasal egemenliğı somut biçimde ortaya koyar. İşadamı Erdoğan Demirörer^ in Ekonomi Servisi Şefimiz Osman Ulagay'a bir konuşmasında söylediği gibi Türkiye ekonomisi bir avuç ailenin elindedir; tekelleşme bundan daha çarpıcı biçimde İanımlanamaz. Türkiye'de tekelleşme (ya da tekelleşmenin bir türü olan holdingleşme) sanayi devrıminden önce gerçekleşmış olduğundan Batı'dakınden ayrı bir nitelik taşır. Bizim özel holdingler çoğunlukla yabancı tekellerin ülke içindeki uzantısıdırlar. ABD'de bile tekelleşme yasalarla yasaklanmışken Türkiye1 de bu konuda önlem alınmamış. holdingleşme süreci pompalanmıştır. Halktan yana bir siyasal parti iktidara geçebilirse bu işin çözümünü bulur. Kimi deviet tekeli (halkın temel gereksinmelerini ya da kamu hizmetlerini karşılıyorsa) fiyatlarını dondurabilir, zararına da çalışabilir; zararın açığı yoksul halktan değil, zengin kesimden alınacak vergilerle dengelenir. Deviet tekeli kâr hırsıyla donanmamıştır; verimli çalışmasına olanak sağlanırsa fiyatlarını yükseltmesi için bir neden yoktur. Özel tekeller ise bir avuç işadamının para hırsıyla donanmışlardır; piyasaya tek başlarına (ya da aralarında anlaşarak) egemen olduklanndan fiyatları istedikleri gibi artırabilirier. Halkın siyasai partisi çıkaracağı yasalarla özel tekellerin "ekonomik iktidannı" ellerinden alabilir; tekelleşmeyı "ekonomik dikta"ya dönüştürmelerini engelier; fiyat denetimini sürdürür, halkın sömürülmesine karşı çıkar. Türkiye'de tekelleşme, ekonomik bunalımın en büyük kaynaklanndan birisini oluşturmaktadır; ABD'de bile tehlike sayılan bu oluşuma seyirci kalınabilir mi? ARADA BİR GUNER SOMTURK Yük. Mimar OGRENCI/OGRETMEN YÖNETEN/MVAMMER TUNCER Barınak mı, Konut mu? Yeryüzünde yaşamış ve yaşayan tüm yaratıklar çağlar boyunca, kendi variıklarını sürdürebilmek ve doğanın sert koşullarına karşı korunabilmek için, bir barınak bulmak ya da yapmak zorunluluğu ile karşı karşıya kalmışlardır. Kendilerini ancak, doğanın olduğu kadar öbür yaratıkların da zararlı etkile: rinden koruyacak nitelikte olan bu barınaklan bulduktan ya da yaptıktan sonradır ki, bu yaratıklar kurdukları yuvalarında gelişip çoğalabilmişler ve türlerinin devamını sağlamak olanağını bulabilmişlerdir. Öbür yaratıklardan farklı olarak, insanın, doğa karşısında, yalnız kendisini korumakla yetinmemiş doğanın kendi gelişmesini sınırlayan koşullarına karşı da savaşarak, olanakları ölçüsünde, çeşitli barınak türlerini deneyip geliştirerek, yaşamını sürdürme ve soyunu çoğaltma başarısını göstermiştir. Bu barınma ve konaklama sorununun çözümü, dün için olduğu kadar bugün için de, insan topluluklarımn ilerteme ve gelişmasindeen büyük etkenlerden biri olduğu gibi, insanlığın ve yapı türlerinin ileriemesi ile de biçim olarak değişmiş ama özde aynı kalmıştır. Bu nedenle, toplumlar gittikçe barınak ya da konut sorununu, kendi doğal, ekonomik olanakları ve sosyal yaşam gereksinmeleri doğrultusunda çözümleyebildikleri oranda, ekonomik, kültürel ve sosyal yönden ilerlemekte başarılı olabilmişlerdir. Bu arada, şunu da belirtmek gerekir ki, yalnız korunma içgüdüsünden kaynaklanan barınma olgusu, her zaman ilkel toplumların sorunu olmuştur Ama bu sorun nitelik kazanıp, konut sorununa dönüştüğü zaman. o toplum gelişme yönüne girmiş sayılabilir. Bu yüzden eski çağlardan beri, toplumlar, öncelikle Tannlara ya da egemen düşünce ve güçlere görkemli konutlar yapmakla yetinmişler, ancak, daha sonraları, geçirilen ekonomik, düşünsel aşamalar nedeniyle, yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve değiştirilmesı ve konut yapımı o toplumun bireyleri için de söz konusu olmuş ve bu yönde yasal ve sosyal değişimleri zorunlu kılmıştir. Ancak eski yaşam koşullannı, türlü nedenlerie değiştiremeyen toplumlar bu oluşumdan uzak kalmışlardır Günümüzde, hâlen, konut sorununu bir barınak nrteliğinden çıkaramayan toplumlar bulunduğu gibi, gelişmiş toplumlarda da herkes için konut sorununun tam çözümlenemediği de bir gerçektir. Bu, o toplumda egemen olan güç ve görüşler nedeniyle olduğu kadar, ekonomik önceliklerin de etkisi dolayısıyladır. Bundan önceki çağlann hiç biri, çağımız kadar insanı konu olarak ele almamıştır. İnsanın daha fazla önemli ve evinin içinde yaşaması, bugün her toplumda sözü edilen başlıca konu olmasına karşın, pek çok topfum hâlâ insanların konut sorununu barınak ofma niteliğinden kurtaramamıştır. Bunun yarattığı ekonomik, sosyal ve kültürel dengesizlik ise ortadadır. Konut sorunu, bir ön ilke olarak ele alınmadıkça, toplumu oluşturan her aile için bir konut ve ailenin her bireyi için ayrı bir yaşama ve uğraşı alanı düşünülmedikçe, o toplumun huzursuzlukları devam edecek, gelişip ileriemesi sınırlı kalacaktır. Ooğaya karşı güçsüz ve savunmasız bir toplum tüm çabasını uğraşına veya üretimine veremez. Bu maddeten olduğu kadar mânen de olanaıcsızdır. Yakacak ödeneği veriliyor mu? Izmir'in Gaziemir semtindeki Cengiz Han llkokulu'nun velisiyim. • Oğlum okulun ikinci sınıfına gidiyor. Birkaç gün önce velileri toplantıya çağırdılar. Toplantıda her veliden 300'er lira para istendi. Neden olarak okulun tebeşir, yakacak v.b. gereksinimleri gösterildi. Milli Eğitım Bakanlığına pek çok kez başvurdukları halde ödenek alamadıklarını söylediler. Söz alan veliler, geçen yıllarda da bu gerekçelerle velilerden defalarca para toplandığını belirterek yakındılar. Şimdi sizden öğrenmek istiyoruz: Deviet ilkokullara yakacak ödeneği veriyor mu, vermiyor mu? Biz her ay maaş ve ücretlerimizin yansına yakınım vergi veriyoruz. Aynca bizden, çocuklarımız ilkokulda okuyor diye, çeşitli gerekçelerle binlerce lira alınması yasal mıdır? Milli Eğitim Bakanlığı'nın özellikle bu konuda alınmış herhangi bir önlemi var mıdır? Cengiz Han llkokulu'nun 500 velisi adına Cem Bahadır * İlkokullann yakacak gereksinimi, ilköğretim mudürlüklerine gönderilen ödenekle toplu olarak karşılanmaktadır. Öncelikle yakacağın alımı ve dagıUmında titiz ve dikkatlı davranılırsa, gönderilen ödenek yeterli olabilir. Ancak yetmese bile sonradan ek ödenek alınması olasıdır. Milli Eğitim Bakanlıgı çeşitli emir ve genelgelerle okullarda para toplamayı yasaklamıstır. Buna karsın bu konu bazı illerde yelerince izlenmemekledir. Özetle • Anamur Lisesi Fransızca * Öğretmeni Yakup Uygunkubaş Körler Okulu'na Görmezler Okulu adının verilmesini dileyerek şunlan yazıyor: "Günlük yaşantıda özellikle kör sözcüğü, kör müsün be adam, kör olasıca, kör şeytan gibi olumsuz durumlarda kullanılagelmektedir. Bu nedenle okulun adından kör sözcüğü atılmah, yerine görmez ya da görmeyen sözcüğü alınmalıdır. Kör sopası yerine, ince bir anlayışla beyaz baston denmesi buna en güzel örnektir. • F. Yaşar'a, Erzurum: Atama ve Yer Değiştirme YönetmeIiğine göre "Ögretmen eslerinin ikisinin de aynı tayin döneminde ilk tayinleri söz konusu olduğunda eşlerden erkek kuraya katılır. esi de o il emrine verilir." İşlemde yanlışlık mı var? * 7 Mart I98I'de İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümünü bitirdim. 1981 kasım ayında Kars 30 Ekim Ortaokulu'na atandım. Göreve başlamak üzere okula gittiğimde görevden alındığımı bildirdiler. Atanmamdan önce hakkımda gereken soruşturma yapılmıştı. lşlediğim en ufak bir suç yok. Daha sonra 20 ay er olarak askerliğimi yaptım. Yurt görevini eğitim çavuşu olarak bitirdim. Şimdi öğretmenlik görevime dönmek istiyorum. Görevden beklenmedik bir biçimde alınmış olmamın nedenini bugün de anlamış değilim. Ortada bir yanlışlık olduğu kanısındayım. Çok sevdiğim mesleğime başlayabilmem için ne yapmam gerekir? Turan KoplayYeşilova Burdur * Size yapılan işlemde bir yanlışlık olduğu doğrultusundaki kanınıza biz de katılıyoruz. Tüm belgelerinizi toparlayıp bir kez daha Milli Eğitim Bakanlığına basvurmanızda yarar var. Gerekirse yetkililerle görıişıne olanağını aramalısımz. Rotasyon uygulamasının durumu * Kars Posof Lisesi'nde 1979 şubat ve kasım aylarında göreve başlayan öğretmenleriz. Atandığımız dönemde, bulundukları görev yerlerinde üç yılı tamamlayan öğretmenlerin yer değiştirme işlemleri yapılıyordu. Yeni getirilen rotasyon sistemine göre, bulunduğu yerde üç tam yılını dolduran öğretmenin başka bir bölgeye ataması yapılacaktı. Milli Eğitim Bakanlığına başvurduk. Atamaların yapılacağını söylediler. Bu umutla bir kısım arkadaşlarımız iki yıldır bekliyorlar. Bu yıl rotasyon atamaları başlayınca, buradan başka bir bölgeye gideceğimizi düşünerek ev eşyalarımızı sattık. Kış koşullarının uzun sürdüğü görev yerimizde soğukların başlamış olmasına karşın yakacak almadık. Bugüne kadar atamalarımız yapılmadı. Iki arkadaşımız görevlerinden çekilmek zorunda kaldılar. Bizim durumumuzdaki çok sayıda öğretmeni ilgilendiren şu konuları öğrenmek istiyoruz: 1 Rotasyon ilkokul öğretmenlerine ve 1978 yılının son üç ayında göreve başlayan ortaöğretim öğretmenlerine uygulandığı halde 1979'da göreve başlayan ortaöğretim öğretmenlerine neden uygulanmadı? 2 Rotasyonun gelecekteki uygulaması ne olacaktır? 3 Önümüzdeki öğretim yılında aynı durumla mı karşılaşacağız? Kars Posof Lisesi'nden Adnan Yangın Erdoğan DemirHalim Hıdıroglu •k Soruların vanıtlannı Milli Eğitim Bakanhğı yetkililerinden bekleyelira. * Modern Fen programı uygulayan liselerde Türk Dili ve Edebiyatı dersi, klasik liselere göre hafıalık ders saati bakımından farklı. Dersimiz, fen bölümlerinde haftada iki saat. Okulumuzda tüm son sınıflann Türk Dili ve Edebiyatı dersini ben okutuyorum. Bir örneğini gönderdiğim "Yıllık P l a n " ı 1979/1980 öğretim yılı başında hazırladım. O zamandan beri bu planı uyguluyoruz. Ancak okul değiştererek gelen öğrencilerin defterlerinden edindiğimiz izlenime, ayrıca onların söylediklerine göre, geldikleri okullarda olağan "edebiyat" dersi kitaptaki parçalarla sınırlı kalınarak işleniyor. Biz ise, ders kitabındaki parçalan düzenli bir biçimde işlemek yerine, konuyla bağıntılı • T. Aydın'a Hatay: Uyar olarak (çoğunlukla kitap dışından) seçtiğimiz parçalan değerma, kınama, aylık kesimi, kısa lendiriyor, "uygulama" adı alve uzun süreli durdurma cezalatında üniversiteye yönelik çalışrında, suçun işlendiğinin öğrenilmalar yapıyoruz. Üniversiteye diği günden başlayarak bir ay içinde disiplin soruşturmasına yönelik çalışmalara yer verilmesi gerektiğini de "zümre öğretmenbaşlanması gerekir. • Manisa'dan H. Muhip'e ve leri toplantısı"nda karara bağlıyoruz. Bu uygulamamız doğru lzmir'den Denizhan Işıkçfya: Hangi faküftenin hangi ko mudur? Ç.T Mersin şullarla öğrenci aldıgı kılavuzlar* " Yıllık ders planınızı" da belirlenmişlir. Yanılgıya diişmüfredat programına uygun bimemek için kılavuzlan dikkalliçimde hazırlamışsınız. Bu plan ce okumanızda yarar var. çerçevesinde, ogrencilerinizi uni• Yeterlik Belgeli bir grup versite sınavlanna hazırlayıcı çaögretmen yıllardır haklanna salışmalar yapmanızda, onlara hip çıkılmadığını belirterek şöyle "edebiyat "beneğinisi aşılamak yazıyorlar: "Eğitim Enstitüsü çıiçin.ki yazın dersinin bir amacı kışlılarla aynı formasyon ve deda budur, ders kitaplan dışından neyime sahip olmamıza, aynı örnekler seçmenizde, bize göre eğitim ve yönetim görevlerini yasal açıdan sakınca yok. Dogalüstlenmemize karsın özgürlük lıkla kitaptaki parçalan da işlehaklarımız aynı değildir. Daha yeceksiniz. Uygulama yöntemiönce de belirttiğimiz gibi, Sayın nizin, gerek "edebiyat" dersini Hasan Saglam'ın sonınumuza kuruluktan kurtarmak gerek veçözüm getireceğini umuyor ve rimliliği arltırmak bakımından bekliyoruz." yararlı olduğu kanısındayız. Edebiyat nasıl okutuhnah? ^ Cağdas Aydınlatmada" m ,ELEGAN'LiV BOLUKORl) MOTEL T am pans'von. 7 50035.000 TL arası değ.şen fıvatıar SONBAHAR I Mahallemizdeki ilkokul kapatıldı * Bizler Şişli ilçesine bağlı Abacı mahallesi sakinleriyiz. Beş yıldan beri eğitim veren ve adını ünlü bir sporcudan alan tek okulumuz, Yaşar Doğu İlkokulu yeni öğretim yılı başında kapatıldı. 400 öğrencili okulumuzun kapatılmasına yetkililer, sağlık koşullarına uygun olmadığı gerekçesini gösterdiler. Bunun üzerine sorunumuza bir çare bulunması için başvurmadığımız yer kalmadı. Ne yazık ki, hiçbir sonuç alamadık. Şimdi çocuklarımız perişan durumda. "Okuma yazma seferberliği"nin sürdüğü bir dönemde okulumuzun kapanması mahallemizi zor durumda bıraktı. Okulumuzun eğitime elverişli sağlık koşullarıyla yeniden açılması olanağı bulunamaz mı? Şişli Abacı Mahallesi sakinleri * Çocukları uzak okullara gitmek zoronda kalan Abacı Maballesi snkinlerinin sorununa yetkililerce çözüm getirilecegini umalım. Tam pansıyon. 1 6 0 0 0 4 2 5O0TL arası değ.şen f.v Yanm pansıyon 1 7 5 0 0 3 0 OOOTL arasc değ.şen f ^ . Avrtca. . ABANTABANT OTELİ KONYAMEVLANA TURLAR! ANADOLU MEDENİYETLERİ SERGİSİ ıCumartesı gunlerı^ Bugün, genellikle, kalkınmakta olan toplumlarda egemen olan, konut sorununu küçümsemek ya da önemsememek düşüncesi o toplumun yaptığı öteki ilerlemeleri de anlamsızlaştırmaktadır. Bir toplum, her şeyden önce, o toplumun bireylerine daha iyi ve güvenli bir yaşam sağlamak, o yaşamı güçleştiren, zorlaştıran koşullardan kurtarmak için çaba göstermek zorundadır. Bunu türlü türlü nedenlerle; öbür ekonomik yatınmların engelleneceği, kaynakların dağılacağı ya da ölü yatırım oiacağı tezleri ile kısıtlamak, ertelemek ya da oluruna bırakmak o toplumun gefişmesini bilinçli ya da bilinçsiz biçimde engellemek demektir. Sonuç olarak, çağımızda gelişmiş toplumlar arasında yerimizi almak çabası verirken, çözümlenmesi gereken öteki sorunların yanında konut ve daha iyi yaşama sorununu da öne almamız gerekir. Zorlaştırma, kısıtlama ve önleme uygulamalarıyla busorunçözümlenmeyeceği gibi çağımızın insan mutluluğu anlayışı ile bu önlemierin hiç bir ilgisi yoktur. Gereksinimlerle, yapılanlann çelişkisinden kurtulmak, daha iferfyi düşünmek ve olumlu olarak, o yönu bütün toplum için istemekle olur. (Pazer gunlen) Kızıltoprak, Macka Bakırkoy rnerkezlerınden ha^eKet mekh (3 OOOTL ) ya da yemeksız |1 9OOTL ) programlar ve VMbaşı progrpmanm'i ıçn broşu*" ı r ve Y.ibaS' reze'vasvorlsrımır basıa >RıZMOvt SEVAHATAJj vaiıkc&çı Caddest Başaraniar Apt No ıi 1 6A N.şarlası Islanbui 148 93 00 147 93 67 ve SARAYLAR SAYIN DOKTOR ve ECZACILAR duodenum ülserleri selim mide ülserlennde A1001 turizrn sunâr 2 7 . 3 0 Ekim LOJMAN SATIN ALINACAKTIR İdaremiz personeline lojman olarak tahsis edılmek üzere, IstanbulKadıköy'de 2 adet, Izmir'de (Merkez ilçede) 2 adet ve Bursa, Mersin, Gaziantcp, Trabzon, Erzurum, Sakarya, Muğla ve Konya'da da l'er adet olmak üzere aşağıda nitelikleri belirtılen daireler satın alınacaklır. 1 Daireler, belediye sınırları içinde bulunacak ve her tiirlü alt yapısı tamamlanmış oiacaktır. 2 En geç 31.12.1983 tarihınde kullanıma hazır, iskân raporu alınmış ve boş olarak ldaremize teslim edilecek vaziyette olacaktır. 3 Kullanım alanı 100 metrekareyi geçmiyecektir. Oostlar Büro Malzemeleri Sanayii ve Ticaret Limited Şirketj • Elektronik ve mekanik yazı hesap makineleri satışı • Elektronik ve mekanik yazı hesap makineleri tamiri • Yazar kasalar satış ve tamiri ADRES: Kemankaş c a d . No: 71 KARAKOY (Denizcilik Bankası Genel Müdürlügü Meydam Citizen majazası) simetin TABLET simetidin 200 mg piyasaya verilmiştir ıliaaat Jtöc SanayüA.$. turban abantoteii 22 500 SAPANÇA VAKIF TURİSTİK OTELİ 13 5 0 0 Göl manzaralı odalar Bvbuoı Bulvın, 35/5 BejlktJj T«: 161 10 74 337 61 07 161 82 26 161 22 81 4 2 veya 3 oda, I salon, mutfak, banyo ve tuvaletten müteşekkil olacaktır. 5 İstanbul ve Izmir'de satın alınacak dairclerin aynı binada olmaları tercih sebebi olacaktır. Konuya ilişkin teklif mektubu formları Ankara'da Genel Müdürluğümuzden, diğer illerde Şube Müdürlükierimizden ternin edilecek ve doldurulduktan sonra en geç 7 kasım 1983 tarihi mesai saati bitimine kadar vermiş olacaklardır. İdaremiz 2490 sayılı yasaya tabi olmayıp, satın alınacak dairelerin sayılarım arttırıp azaltmakıa serbesttir. • 19.2.1981 tarih 1001 no'lu müteahhitlik karnemiz zayi olmuştur. Yenisini alacağımızdan Hükümsüzdür. BOY. T/C. KOLL. STİ. • Şebekemi, İETT kartımı, devam karnemi kaybettim. Geçersizdir. ERKAN KA YA MİLLİ PİYANGO İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜGÜ Basın: 26353
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear