26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE ÜÖRÜSLER rında yine rastlantısal. ama yoz bir değişikliğe (mutasyona) nederı olabileceği kabul edilis'or. Aynca günümüzde evrimci görüş, insanın evrimini. biri «yr.şamsril (biyolojik) evrim» öteki «ekinsel fküitürel) evrim» diy(:bileceğimiz iki aşamada ele almaktadır. Ekinsel yvrim aşaması. insanın etnegiy1» yr.rattıeı ve sorumlusıı olduğu bir sürpçtir. Yalnızca insana özgü olan bu evriının başlangıcı, müyonlarca yıl geridedir. Bilim&el olarak saptandıgına göre ilk if>Manıınsı (hominoid) varlıklann yaşamsal evrim sürecinde ortaya çıkışı 25 milyon vıl örıcedir. Bunlardan ilk âlet yapan insanın geliçmesi için yine müyonlarca yıun vj'çmosî gerekmiştir. Çakıl taşını yontarak ilk aleti yapan insanın da pünümüzden ancak iki veya üc milyon yîl önce yaşadığı ^ptanıyor. Ateşin bulunuc dene'om altma alınması ve en önemlisı. in.sanın konusmaga btişlamaiı için yü/. binlercf yıl daha perekınıştır. Bugünkü insanın aiası olduğu varsayılan «Homo sapiens (bilcn insan)m günümüzden ancak olü bin vıl önce yaş;idığı dikkate alınırsa, ne .ızur. süreierden geçileıek ve nice cmek tükotiiflek ekinsel aşarnunm oluştuğu anla^ılif. (4) Ute gerrk va^amîal evrircın gorekse ckiniel evi'imin, ytjryüzündcn venüenmemek üzeni bir anr'a sılinivermesino karşı, insanın elincloki tek ;üç «barış>t:r: banşı konjnıak ve evrenseücsünnektir. Arıstophfînos'ten beri bu istek yolunda yapılnn savas'.m. yüzyılımızın son çeyreğindo hic bir çağda. v'o devirde olnıadıjrı kertede güçlü vs yaygın bir biçimde sürmektedir. Cstelik yukorıda belirttiğimiz bilimsel perçeklerin ötesinde uygar insanın başka nedcnleri de var barışı savunmak için: Sevpi ve dostluk! (12) Mohlan B. floagland. Hayatın Kökleri. (Yazko Bilim 1982). (3) Bu konuda doyurucu bilgi okıcı bir dılle çevirisi yamlnnş olan «Darn'in Gerç<!ği~ adlı kitapta bulunmahiadır fÇağdaş Yaymlan, Istanbul 1982). (1) M. llin ve E. Segal'in *lnsan Nasıl İnsan Oldu» adlı yapıtında honu geniş olarak anlatılmıştır. (Yeni Dünya Yayınları, Istanbul 1979). (3) 22 OCAK 1983 urttaşlannı barışa yöneltmek için Aristophanes kadaı uğraşan didinen bir ozan daha var rmdır, bilmem» rliyor rahmetli Azra Erhat Arist.ophanes'in «Lysistrata» adlı yapiUnm çevirisinde, Gerçektün de 2500 yıl önce ardarda yazdığı birinin adı «Banş» olan üç yapıtında da banşı savunmuş Atinah ozan Aristophanes. Ama no yazık ki. bu yoğun çalışması ist.ediği sonucu elde tlmrsine yetmemiî: Atinalılar Ispartalılar ve ötelri komşu kentlfr, savaşı banşa yeğ tutmuşlar. durmndan usanmadan tükenmccye değin savaşmışlar... Arifttophanes'ten sonıa yüzyıllar boyunca banşı savunmak, yaşatmak yaygınlaştırmak için pek çok uğraş verildiği bilınmektedir Eu uğraş sürecinde doğa] olarak barıs kavramının kaüsamı da aşama aşama gelişti; özellikle yüzyılımızm ikinci yansmda başka. bir niteîifc Icazandı ve başka boyutlara ulnştı. Çünkü bu yıllarda biJim, türlü buluşlarla bir vönden maddenin gizemlerini (sırlarınıi bir bir açığa çıkanrken, öteki yönden de organizmanın cn küçük birimi görenin (hücıenin) içindo at koşturmağa başladı. Bilimin insan yaşamına çeşitli anlamlar getiren her iki vönc'ek": buluşlannın başlangıcı çok gerilerdo değüdir. Maddenin etı küçük birirninin atomlar olduğu geçerı yüzvılda deneyael olarak saptandıkttın sonra, bir aci;m daha atıldi; eTıerji ilo maddenin *yrı ayrı şeyler oirrmdiRi ve maddenin bir âiıerii birikimi (deposu) oldugu kanıtlandı. Bu a?amar!an sonraki gelişme insanlar için, daha doğrusu, veryüzündekî bütün canhlar için. korkunç sonuçlara ulaşti: Atom çekirdeği parçılandı Japonya'nın Nagazaki ve Hiroşima kentleri ve halkları bilimin bu buluşunun acımasız uygulama alanlan oldu... Yaşambiiim (biyoloji) alanında da ilk kurgusal ve deneyse) çalu'malar, buluçlar tıpkı maddeninki gibi geçt,n yüzyılda başladı. îlkin. kutsa] kitaplardaki fTevrat. Incil, Kuranl, insanlarm ve öteki tüm canlıların bırbirinden bağımsız ayrı ayn olarak ve Tanrı'nın «ol!» buyruğu ilo oluştuğunu bildiren yargı, 19. yüzyılda «evrim» kavramıyIa tepotaklak edildi. Kuramı ortaya koyan Y İnsanın Evrimi ve Barıs EVRİMİ YOK EDEN KORKUN Ç BİR GÜÇ: NÖTRON BOMBA Sî! EVRÎMİN YERYÜZÜNDEN BİR ANDA SİLİNİVERMESİNE KAÎİŞI, İNSANIN ELİNDEKİ T^K GÜÇ: BARIŞTIR. Meric KARACAOVALI Darwin şöyle diyordu. însanlar ve ötcld tüm canlılar aynı bir gözcden (hücredcn) evrimle oluşmuşlardır. Bu ilk adımm ardmdan yaşamm anabtnrları olan «gen»lorin buhmması gecikmedi. 1960'lara gelindiğinde gözenin en küçük birimi, ama, yaşamın özü diyebileceğimiz gerslerin nelerden okiîtuğu nasıl çaJışf.ıkları. kahtımı kuşaktan kuşnğa nasıl gecirdiklcri ve evrimi nasıl oluştiîrduklan konulanndaki bilgiler avucumuzun içindeydı artık. Yeryüzünde üç mılyar yıl önce oluştu£u saptanan ilk gözeden tüm canh türlerin ve en sonunda jnsamn oluşumunun nası! gerçekleştiğini bilim adamlan usumuzu allak bullak edercesine şöyle yanıtlıyorlfir: Bu gerçekleşme veryüzündeki ilk gözpnin genlerindo oluşan rastiantısal bir değişimin sonııcudıır. Bu son derece çarpıcı ve yalın gcrçeğj bir kev. de bilgin Malılcn B. Hoagland'dan nktaraJım: • tnsanlar dahi! bütün canlı yaratıklar, son dereco rastlantısal olayların ürünüdür. Denebilir ki, insanlar olarak bugün kendimizi tanıdıgımız biçimimiz, son derece ender bir rastlantıdır! Başka bir deyişle, evrim aynı koşullarda aynı yeryüzünde yeniden başlaısaydı, insanın yeniden olıışma şansı sonsuz küçük (yok gibi) olacaktı.» ve aynı bilim adamı junu da ekliyor. «Yaşam bir kez ortaya çıktı». d) Bu bilimsel deyişlerden anlaşıldığına göre, gezegenimiz üzenndtki tüm canhlar, sözgelimi bir doğa olayı ilt birdcn yok olsalar ve sonra bu yıkımın eikisi bitip, yeryüzünde bir canlı gö^jnin 'hücrenin) oluşması için gereken kocjuliar yeniden doğsu, bizleri oluşturan evrirnin. tıpkısı tıpkısına gerçekleşme olanağı voktuı. denebilir. Bu gerçek karşısmda insanın içini büyü'c bir korku. öfke ve başkaîdırma dııygusu doldurmuyor mu? İnsan bütün içtcnligiyle buna «Hayır!» dıyo bagırmak istiyor Oysa, bir varsayım olarak ileri sardüğü müz tüm canbları yok t'decek doga olayı nı, günümüzdfi insanlar cs>nla başla ya ratîna ugtaşı içine girdileı Bu soylıı (!) uğra.ş ve didinmeleri sonu;ıda «nötrorı bombası»na eriştiler. Bilindıği jîlbi bu çekirdeU sel (nötron) patlama. daga tc.sa vapılara dckunca (zarar) vcrmiyor buna karşm özıinde tüm canlıları. dolayısıyla dfl PV rim»i yok etme gücünü taşıyor. Böylesine korkunç bir gücütı kuüanı! nıası durumunda sonucıın ne olacagmı yine bilim apaçık belirliyor ve: «Evrim h\ç bir zaman yinelenemeveceğı için yok olursa bir daha yerine konulamaz. Üç milyaı yılhlt evrimin eserine zarar vermek canavarca bir kötülük olur« diyor. (2) ls.te bu korkunç sücün önündo ve bilimin içimizi ürperten jyaniari karsjipında insanoğlunun suskun ve dingm kalması olası mıdır? Gün geçtiliçe yer;: bir asamaya ulaşan bu çekirdeksel (nükleer) güce «Hayır!» demek artık insanın doğal bir hakkı olrnuyor mu? Bütün uygar Batı ülkelerinde türlü adlar taşıyan barış deraekleri işte bu amaçla kuruluyor. Dahası, kinıiterinin üyeleri büyük bir özveri ve yüreldilikle bu amacın savnşımını veriyor. Doganın en görkemli ulgusu olan «evnm»in tek düsnıanı valııi/ta nötron bombası degil. Tüm çekirdekst»; çalışmalnrın. uygulamalann sonucunda ortaya çıkan artıkların. dahası, sanavileşmeden doğan ki ITİ kimyasal nıadde ve artıkların yarattıgı çevre kirliliğinin çoğalmasj da evrimi tehdit ediyor. Bu türden kimi kimyasal maddolerin. genieri oluşt'iran prot.eirı halkala Biigisayarlı, Enformatikli Bakkal Hesabı... •o imi insanın aklı dünyayı kapsayan çapraşık SS :.orıınlara ermez. Bu bir kusur değildir. Mus»»luk tamircisinin ya da mahalle bekçlsinin görevini iyi yapması yeterlidir. Uzak okyanuslarda yaşayan balık türlerintn çetelesini çıkarmak 11Rili uzmanların işidir. Uluslararası kredi sisteminin sorunlarmı dcı biz nereden bilelim? Dünyanın karmaşık kredi trafiginin tablolan hepimlze Çince gibi gelir. Bizim aklımız olsa olsa mahalle bakkalının veresiye defterini kapsayacak çaptadır. Öyieyse, mahalle bakkaimın veresiye politlKasından konuşalım. Mahalle bakkalı kinıine peşin, kimine veresiye mal satar. Çogunlukla aylıklı takımının yaşadığı semtlerde dükkân açan bakkal, veresiye defterlmn şişmesine karşı dikkatli olmalıdır. Çünkü müşteriye açılan krediyle satılan malın bedeli, belirll bir süre sonra ödenmeUdir. Diyelim 40 müşterısine veresiye detteri açan bakkalın ay sonunda en aşagı 3ü müşterisi hesabını kapamalıdır.. kl, dükkânın çarkı dönebilsin. Çünkü 30 müşteri borcunu ödemedi mi, bakkalın kepenkleri indirmesi tehllkesi başgösterir. Bunun için bakkal esnek bir kredi politikası uygular. Sözgelişi emeklı memur Hüsamettin Bsym ay sonunda 7850 lira borcu mu oluşrnuş? Bakkal pazarlığa girişir: Hüsamettin Bey darda kaldıgını biliyorum, borcun 5000 lirasını ödersen, 2850 lirasnıı öniimüzdeki ayın veresiye hesabına yazarım, alışverişl sürdürürüz. Hüsamettin Bey razı olur. Yaz bakkal 2850'yı yeni hesaba... Üstüne de 2 kilo pirinç, 3 kilo soğan, yanm kilo zeytin. yarım kilo peynir, bir paket makarnayı kat bakaiım... Veresiyenirı kısır döngüsünde bakkal ile müşteri yeni bir anlaşmaya imza atmışlardır. Bu anlaşma iMF'nin StandBy mektubu gibidir. Uluslararası kredi piyasası dediğimiz teîecilik ağı, dünyanın zenginieriyle yoksulları arasınoaki veresıy. defieridlr. EndüstriK ış u'neler sanayı • leşmemiş mazlumlara sürekli kredi nçaıiar, daha cioğru deyişle yoksulları borçlandırırlar. Bu işlem çof;u kez gazete manşetlerinde «yardnn» adını taşır ki, propaganda etkinliü.1 çarpıcı olsun... Mazlum ülkeler zengin devletlerin koşullanna baglanarak sanayi ürünierlnl satın alırlar. Ay sonunda degüse de yıl sonunda borçlarını ödeyeceKlerdir. Ne var ki ödeyemezler... Çünkü yeryüzü alımsatımmda sanayi ürünlerinin fiyatları sürekli yükseldigi ve tarım ürünlerinin fiyatları sürekli düştüğü için mazlamlann dış ödeme dengelerini düzeltip borçlarını süresinde ödemelerl olanaksızdır. Pekl, ne olacaktır? Uluslararası kredi piyasası denen tefeciük ağm da şimdi gündeme bu soru glrmiştir. Mazlunılar zenginlere borçlarını ödeyemiyorlar. Zenginler de veresiye defterlerini açmış kötü kötü düşünüyorlar. Ne düşünüyorlarî Veresiye defterini kapatsalar mallarım kime satacaklar? Kapatmasaîar alacaklannı toplayamayan bakkal gibi zor duruma düşecekler. Dünya tefecilik piyasası tmnaltmın batağında çırpmıyor. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık... Biigisayarlı, enformatikli, stbernetlkll süperendüstrilerin, bir yandan km kırk yaran hesaplarla. u?ak yıldızların yörüngelerine uzay araçlarmı oturturlarken, öte yandan ycryüzünün alacakborç hesaplarmda şişmeleri neyi gösteriyor? Yanıt: Yeryüzünde sömürü düzeninin zorlandığını gösteriyor. Eğer olayın bir başka anlamını bilen varsa. ortaya çıksın. Uluslararası kredi piyasasının dev bankaları süper uzman kadrolanyla çalışırlarken böylesine bir batağa nasıl saplanırlar? Bu yüksek zekalıiarm mahalle bakkalı kadar akıllan yok muydu? İMİT «AKDTYK, HOTİR Üstüne. Ba.juatan, MilH Egitim Bakanı. Kflltflr ve Turizm Bakanı, Gençllk Bakanı, Genelkurmay Temsilcisi. Başbakanlık Tanıtma.Müsteşan, YÖK Başkanı. TRT Genel Müdürü, Diyanet İşlerl Başkanı, Gffnel Müdür ve Cumhurbaşkanınca atanacak üç kişi... Şu günlerde Danışma Meclisi'nde görüşülmekte olan «Atatürk Kültür, Dil, Tarih Yüksek Kurumu'nu yönetecek Yüksek Kurul böyle oluşturulacak. Bir Genel Müdür ve bu Genel Müdüre bağlı 9 Uyeiik bir Yönetim Kurulu da var. Genel Müdür yardımcıları, genel sekreterlik, denetleme ve Danışma Kurullan... Bürolar, masalar, koltuklar, odalar, ayhklar. ödenekler!.. Sonra bu Yüksek Kurula ve Genel Müdürlüğe bağlanan dört Kurum! Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu. Türk Tarih Kurumu... Her kurum 40 ile 100 üyeden oluşturulacak, bu üyelerln yüzde 75'ini YÖK öğretim üyeleri arasından seçecek, yüzde 25'ini ise Yüksek Kuvul atayacak... Bu kurumlarm birer de Yürütnıe Kurulu var, 7 üyeli, içlerinden birî Başkan... Bir de Sekreterlik örgütü... «AKDYTK...» Görüldüğü gibi özerk bir kuruluş değildir, bir Devlet Dairesidir. Bu Yüksek Kurumda ve ona bağlı kurumlarda çalışacak kişiler de Devlet Memuru olacaklardır... önce, Atatürk Araştırma Kurumu ile Atatürk Kültür Kurumu' nun varlığından kirnsenin haberi yok. Herhalde bunlar oradan buradan toplanacak bir takım kurullar ve kişilerle yen.'den örgütlenecek. Ne yapacaklar? Hangi amaç ve ilkeler doğrultusunda çahşacaklar? Dil ve Kültürle ilgili (Ana İlkeier'den bazı cümleler sunayım: «Türk dilinin özgüzeüiginin ıneydana çıkarUması ve sadeleştiriimesinde kuşaklar arasında anlayışta ve söyleyişte birleştirici yönde hareket etnıek. Milli bütünlük gereklerini, milli ahîâk değerlerini ve milli gelenekleri koruyuca ve gözetici doğrultuda hareket etraek. Toplumda yaratılan bütün nıaddi ve nıanevi kültür değerlerinin sürekli, duzenii ve kapsamü olarak birikimiııi ve bu birikimîn geîecek kuşaklara aktanbnasıııı esas aimak... 'Kuşaklar arası anlayış ve söyleyişte birleştirici' olmanın yolunun ne olduğunu, yasa tasarısını okurken görebiiiyoruz: Arapça, Türkçe, Pransızca, dillerinden sözcüklerle oiuşan bir karmayı bir çorbayı korumak, sürdürmek, benimsetmek... Tam, 'Yaşayan Türkçe'cilerin yani 'Tercüman'da toplaşıp bir iki yıldır 'Akademi, Akademi' diye tutturan kişi ve çevrelerin özledikleri yolda, yöntemde yüriimek... İşte yasa tasarısında geçen 'yabancı' ve bugün Türkçemizde karşılığı bulunan sözcüklerden örnekler: 'Milli, kültür, etnik, faaliyet, esas, mac'di, manevi. ahlâk. mücadele, inkılâp, ilelebet, himaye, tahsil. tecrübe, usul, kültürel. müşterek, teklif. direktif, personel, teşkil, diğer, tenısil, daha nico Osmanlıca, Frenkçe sözcük... Bunların yanı sıra Türkçe sözcükler: Nitelik, görev, tüzük, yönetmellk, Bilim Kurulu. oluşmak, üye. görev, kişilik, aday. amaç, yetki. sorumluluk vb vb... Daha yasa taslağmın yazılışından ortaya çıkan gerçek, Türk dilinin bir 'çorba' durumuna getirileceğidir. AKDYTK, Kültür, dil tarih işlerini çözümlemek, yüceltmek. daha ileri bir düzeye çıkartmak yerine, bugüne kadar başanlmış, kazanılmış işlerl de büsbütün karıştıracak, taslaktakl dil karmasası. daha dogrusu dil çorbasını daha da yaygınlaştıracak, Atatürk konusunda, Tarih konusunda da hem de Deviet eliyle alacağı kararlar, yayınlayacağı bildirgeler, yapıtlarla Atatürk yolunda yanm yüzyıldır ürün veren Tarih ve Di! Kurum'larınm yararlı çalışmalannı da engellemiş olacaktır. Şimdi akla şu soru geliyor: Mustafa Kemal Atatürk, Dil ve Tarih konularında nlye bağımsız ve özerk 'Dernek'ler kurdu da bu işleri, çahşmalan Milli Eğitim Bakanlığına. Başbakanlığa bağlı btr Devlet Dairesl olarak yürütmekten kaçındı? Bunu niye düşünmüyorlar bilmem! Atatürk, Üniversite içinde bir Dil Tarih ve Coğrafya Fakültes! kurdurdu. burada Tarih ve Dil alanında bilimsel çalışmnlnr yapılacaktı: Tarih ve Diî Kurumları ise daha çok ilerici, atılımcı. araştırıcı, kısacası 'devrimci' bir kişiükle 'öncü'lük görevinl yerine getire(Arkası 11. Sayfada) yöneten: ReşitCANBEYLI OKTAY AKBAL •>.•»• Yeni bir elyaf: Çelik gibi sağlam ve hafif ir kaç yıl İçinde plastik endtistrisinin yeni bir ürünü taşıtların gövdesini süsleyebilir. Yeni geliştirilen bir grafit (karbon) elyaf ıplastik karışmu elyaf, paslanmaz, ısıya dayamklı ve ufak çarpışmalarda deforme olmayan gövdelerin yapılabilmesini sağlayacak. Yeni elyaf çelik gibi sağlamlığına karşm hafif o!uşuyla yakıttan önemli ölçüde tasarrufa olanak tanıyacak. Yeni elyaf, grafit elyafının plastik ile bileşiminden oluşuyor. Bileşimin özellikleri olan düşük özgül ağırlık ve yüksek gerilime diren ci karbonun elyaf içindeki özel konumundan kaynaklanıyor. Karbonlu rr.olekü'.lerin en güçlü kimyasal bağlarınm aynı eksen doftrultusunda düzenlenmesi, bu yeni elyafm ağırlığmdan heklenmeyecek bir güç kazanmasını sağlıyor. Yeni bir yöntemle plastikle bireştirilen grafit elyafının kendiPl yeni bir mal zeme değil. Bu çeşit elyaf uçak parçalanndan spor malzemesine (kayak. tenis raketi, vb.) kadar bir çok alanda kullanılıyor. Grafit elyaf ıplastik karışımı bireşimler ise otomotiv endüstrisinin yakıt tasarrufu için başlattıgı araştırrnalardan dogmuş. Son bir kaç yılda üretilen bazı arabalar da grafitplastik elyafından gövdede yararlanılmış. Deney sonuçları bu elyafm yaygın olarak kullanılmasını düşündürecek kadar başanlı. Tek sorun elyafm ıııa liyetinin yüksek oluşu. Plastik endüstrisinin petrole ba ğımlıhğı ve yüksek petrol fiyatlarından dolayı, elyafm standart yöntemlerle üretlmi eşdeşer çeliğe oranla dört kez daha pahalı. Plastik endüstrisl petrol hunalımına karşın gelişiyor lastik endüstrisl 1960'lardan beri bü yük bir gelişme gös teriyor. Ğenelde petrol ürünlerine bağımlılığından dolayı petrol bunahmlarmdan olumsuz etkilenen bu endüstri herşeye karşın gelişimini ve yeni ürünler sunmayı sürdürüyor. Plastik endüstrisinin başlangıcı doğal maddelerin reçine olarak kullanıldığı za manlara kadar gider. Örneğin kauçuğun kükürtlenme si ile 1840'larda plastik mad delerin üretimi ve kullanımı konusunda önemli bir adım atılmış oldu. Ancak gerçek anlamda plastik endüstrisinin başlangıcı yapay reçinelerin geliştirilmesiyle başlar. Bu alandaki en önemli adımların biri 1909'da Baekeland'ın Bakalit diye adlandırılan ilk organik plastiği bul P masıydı. Daha sonra deftişik niteliiıler taşıyan yapay plastik reçineler bu!uııurken plastik malzemeyi işleme yönetmleri de geliş © Artan üretim Bugün plastik ürünler günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası oîmuştur. Bu olgu plastik madde üretimindeki yıllık artışlardan da görülebillr. 19C0 yıhnda dünyadaki plastik madde ve yan ürünleri üretimi 10 milyon ton iken. 1980 yılında 80 milyon ton düzeyine varılraıştır. Plastik endüstrisl nin petrol krizine karşın sü rekli bir gelişme gösterebilmesinln önemli nedenlerinden biri de alışılagelmiş plastik ürünlerin yanısıra yepyeni ürünlerin ve kııllanım alanlarının yaratılabilmis olmasıdır. Örnet>in yeni ürünlerle otomotiv ve elektrik endüstrllerinln 'leride plastik endüstrisinden daha yoğun bir biçimde etkilenip yararlanabiieceği an laşılmaktadır. B 0& Plastik endüstrisinin başlangıcı doğal maddelerin reçine olarak kullanıldığı zamanlara kadar gider. Gerçek anîamda plastik endüstrisinin başlangıcı yapay reçinelerin gelişti rilmesi ile başlar. tirildi. Bugün dökme, kaîıplama enjeksiyon ve ekstrüzyon yöntemleriyle değişik plastik malzeme'.er den agır ve dayanıkh kaplardan ince şeffaf tabakalara kadar çeşitli plastik ürünler elde ediliyor. Metal iletkenlere ve kafololara rakip doğdu: Plastik iletkeııler lastik endüstrisinin gelecekte yaygın olarak kullanılması beklenen yeni bir ürünü var: Plastik iletkenler. Plastiğin genelde iyi bir yalıtkan olduğunu bilenler için «plastik iletken» çelişkili bir terim gibi gclebilir. Gerçekten de plastiğin yapısından dolayı elektrik iletkenliğini sağlayan serbest elektronların bulunmayışı plastiğin elektrik iletmeyen, bir başka deyişle yalıtkan olarak kullanıınını birlikte getirmiştir. Yeni geliştirilen bir yöntem le. plastiğe serbest elektron sağlayan katkı maddeleri île plastikten yapılmış iletkenler gerçekleştirilmiş bulunuyor. Bu iletkenlerin ileride metal iletkenler ve kablolar ile rekabet edebilecegi sanılıyor. Plastik İletkenler araştırmacıların sentetik metal üretme çabalarmdan dogmuş bulunuyor. Sentetik me tuller plastik malzemenin kullanış'.ılığun metallerin özelüklerl ile birleştirebilen ürünler. Pahalı metallere P olan gerekstnmeyl azaltacak, metallerin paslanma, yüksek özgül ağırlık ve kısıtlı esnekllk gibi dezavantajlarını da ortadan kaldıracak sentetik metaller üzerinde yoğun araştırmalar yapılmakta. fe Plastiğin katkılanması Elektrik akımı iletebilen 4^ Plastiğin iyi bir yalıtkan olduğunu bilenler için «plastik iletken» çelişkili bir terim gibi gelebilir. Ancak plastik, serbest elektron sağlayan katkı maddeleri ile iletken duruma getirildi plastiğin üretimi bir bakıma ipe boncuk dizmeğe ben ziyor. Burada boncuk olarak plastik malzeme de&işik pollmerler kullanılıyor. Örneğin şu anda kullanıian polimer ftalosiyaninden ya A Yeni bir üretim yöırtemi Yeni elyafm şu andakl yüksek maliyetine karşın pariak bir geleceği olduftu söylenebilir. Bunun nedenl de bu türlü elyafların üretiminde değişik ve potanstyel o!arak daha ucuz bir yöntemin geliştirilmiş olması. Yeni yöntemde elyafm belkemiğini oluşturan karbon moleküllerini kömürden elde etmek olanak lı. Bu moleküllerin kaynağı kömürün sıvı yakıta dönüştürülmesi sırasında elde edi len katı siyah bir ürün. Asfaltin adlı bu üründen karbon moleküllerini elde etmek için gerekli grafitin ya nı sıra elyafta kullanılan plaatik malzemeyi de üretmek olanaklı. pılıyor. Ftalosiyaninln yeğlenme nedenleri ucuzluğu, ısıya dayanıklığı, kolayca bozulmayışı ve tokslk olmayışı. Bu polimer boncukları oksljen ve silikondan oluşan bir kimyasal zincire takılıyor. Böylece istenildiği kadar uzun bir İletken zlnclr elde etmek olanaklı. Plastiğe iletkenliğini saglayan işlem ise polimerin daha boncuk halindeyken silikonoksijen zincirine takılmadan halojenlerle katkılanması. Şu anda halo jen olarak kullanılan iodin polimere elektrik lletkanliği sağlayacak serbest elektron lar kazandırıyor. îodinln polimere katkılanma miktarını azaltıp çogaltarak iletkenlik oramnı değiştirmek olası. Plastik iletkenlerin büyük çapta üretilmelerl şu anda yüksek olan maliyetin düşmesln! sağlayacak. Bu iletkenlerin safrladığı esneklik, hafiflik, paslanmama glbl önemli nitelikler iieride metal ile iletkenlere bir çok alanda rekabet etme şanslarını artirıyor. Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADİ Genel Vrtyın Müdürü Müeisese Müdürü VcVı işlerı Müdürü • Yn/ı ijleri Müdür Ynrdımrısı H.ıborMerkfzı Müdürü Mı/anpa] Yönetmoni • .ANKARA • İ/MİR • ADANA : : : • YALÇIN DOĞAN HİKMET ÇtTİNKAYA MEHMET MERCAN HASAN CtMAL EMİNE UŞAKIIGİL OKAYGÖNEN3İN AHMET KORUISAN YALÇIN BAYER ALİ ACAR SERVİS ŞEFtJEaİ Kt.iMbul H.ıberleri :Se!a!ıattin GÜLER Dış H.ibrrlrr: Ergun BALCI (koııonıı Osman ULAGAY Yurt Habcrlen : Barbaros GENÇAK Kiil'üı Avriın EMEÇ M.i'M/ııı: Y.ılçın PfKŞEN HuzcltnH : Koniir ERTOP AM<.tırrn;ı : Sahin AIPAY BÜRCH.AR • KonurSokak No. 24/4 Yenişehir ANKAO' Tel 17 58 2517 58 56 idare: 18 33 35 Halit Ziya Bulvan No: 65/3 İZMİR Te!: 25 47 09 13 12 30 Atalürk Caddesi. T H. K işhanı Kat 2/13 AOANA Tel: 1455019731 Basan ve Yayan: CUMHURİYET Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. TürkocağıCad. 39/41, CağaloğluISTANBUL PK • 2 4 6 I s t a n b u l , T e l : 20 97 03 (5hat) Pe't; clrjcıii eşinı, annemiz, anneanııemiz, fedakâr, oeiakâr ve t'azıletli ZERRÜŞ'ümüzü ELEMAN ARANIYOR öğrelmenler, memurlar, Işçiler... Boş zamanlaruıızı bütçenize katkıda bulunarak değeriendiriyoruz, selin sörüselim. f 11 ve ilçelere temsücilüder verilecektir.) Doğan Egitim Hiitmetleri Meşrutiypt Hatay So!;ak 8/11 Kızılay ANKARA Hatice Zerrin ÖZGÖÇMEN'İ 21 Ocak 1983 cuma gün yitlrdik. Cenazesi bugün (22 Ocak 1983 Curnartesi) Ernirgân camiinden oğle namazıncian sonra Ernirgân Mezarlîğında topra£a verilecektir. Çiçek sör.dsriimemesi istirham olunur. Emekll Orgeneraı Hüseyln Doğan OZGÖÇMEN HEMOROÎDİNİZE Şifalı otlarla doğal kesin ç5züm. F.K.: 523 Ulus ANKARA TAKVİM İMSAK ÜÜNEŞ ÖĞLE ÎKİNDİ AKŞAM ZZ OCAK 1983 YATSI • Şebekemi, Pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. Caner DÖŞKAYA 6.37 8.18 13.25 15.58 18.13 19.43
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear