Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜ3LER göre: Demokrasi kurumlaşması da, böylece doğan ve örgütlenebilen bu «Demokratik Kurumlar»ı. İktidarıMuhalefeti ile seçimden çıkan güçler ikilemini «iktidar muhalefetserbest kurumlar»dan oluşan bir üçleme dönüştürerek. bu kez bu üçlemin içindeki demokratik kurumlar yolu ile. «karar»ı, «tercih»i etkilemesinin, bir sürekli süreç oluşturucu duruma gelmesidir. Bu, aynı zamanda, yurttaşı, siyasal partiler karşısmda. soyut ve tek başına bırakmamadır. Bugiin. siyasal akımlar karşısmda, tek başına, yeterli bir düşünsel bilinçlrnmeye varmak zordur: Düşünün ve bilinçlenmenin demokrasileşebilmesi için. demokratik kurumlaşımın katkısına gereksinim vardır. Bu katkı ile bilgilenen bilinçlenen insan, lıem parti içinde. hem partiler dışında, siyasal işlevini daha iyi knvrar. Bu kurumlar, yurttaşı. özgürlüğe uyarlayan fadapte eden) yerlerdir. Onlarsız demokrasi zordur. Ve 1933, sopyopolitik alanda, yukarıda da belirttifiim gibi bu tür bir kurumlaşm^nın da yılı olmak durumundadır. Türkiye, bugün. sosyalpolitikekonomikkültnrel gelişme düzeyine: sosyal dinamiklere dayanan partilerle beraber, bu tür kurumlaşmalara da dayanarak varn.bilir. Artık. ancak kitlesel güçlerle, uynnmış k'.'.muoyları ile «demokrasi yapılabilir.» Bu da. hem partileri. hem de onlar dışmdaki sosyal özlemlerhareketler mprkezlerini. bir demokratik kurumlaştır maya eriştirmekle olanak içine girer. Artık, teröre olanak vermeyen bir dlsiplin, ama, demokrasinin disiplini... Demokrasinin djsiplinini işletebilmek için de; hem sosyal dinamiklere dayalı geniş bir «partisel örgütlenme olanağmın ve serbestliğin» hem de, öteki demokratik kurumların partiler dışında bir örgütlenme olanağı içinde «İktidar»ı onun Tercih'lerini onun Karar'larmı onun Muhalefet ile diyalogunu, demokratik yollarla etkileme serbestliği... 1983 bunlan verecek bir kurumlaşma yılı olmalıdır: Kurumlaşmanın eksik olduğu bir ortamda demokrasinin somutlaşması da eksik olur. kanısmdayım. 14 OCAK 1983 J | lr yeni Anayasa yapıldı. Şimdi o, arkasmdaki % 91,37'lik bir destek ile, o.'nylaım ve tarihin önündedir. Olay lar, onun eylemsel (fiili) gücünün ölçücüsü olacaktır. Tarih de, değerlendiricisi... Anayasatian sonraki «Demokratik Kurum ]aş.ma> siirecini iyi rasyonalize edebilirsek; cdemokratik sivil toplum siyasası» dönemine «eşyanm doğası»na göre, akıllıca p,eg.ebilirsek; «bürokratik oligarşi ege ruenlikleri3>ne kurban gitmeden, «ulusal egenıenlik» poütikaları üretebilirsek: adı geçen bu ölçme ve değerlendirme, olumlu olur. Evet, şimdi. yeni bir deneme evreslııo giriyoruz. Bu, demokrasi ülkücülerine öemokrasiyi. yeniden kurma işletme dönemini açış olacaktır. Hattâ, yeniden, bir demokrasi üretilecektir, adeta... Madem kl, yeni dersler, öğrenciler, yeni algılar ve de yeni koşullar içinde bir deney geliştiriyoruz; ve madem ki bu, demokrasi deneyimimizin yeni bir evresidir; onu inşada, Anayasa tek başına kalamaz. Onun yanına, köklü demokratik kurumlar da koyup, oniarı, bir gerçek demokrasi aigısı ve anlayışı içinde işletmeliyiz. Bir başka deyimle; demokrasinin, zaten, kimi klasik kurumlan vardır: Anayasa oniarı yazsa da, yazmasa da: eksik, ya da dar düzenlese de, düzenlemese de; onlar Anayasanın 2, 5. 6, 7, 8. 9 ve 68. maddelerinin içeriğinde anlarmnda kapsamında zaten vardırlar. İşte şimdi, bunlan, demokratik özüne göre kurumlaçtırıp Anayasanın yanına koymalıdır. Sonra, buniara, siyasayı etküemek üzere ortaya çıkan yeni demokratik kurumlaşmaları da ekleyip, hepsini birden. 1983' te işlevlenme yoluna koymak gerekir. Şimdi usumuza şu soru gelir: 1983 kurumlaşma yıiında. kurumlaştıniıp işletilecek ve siyasa alanına konacak olan bu kurumlar nelerdir? Ve nasıl bir silreç ortaya çıkacaktır?.. Anlatacağız... Pakat hemen şunu belirtelim: Nükleer fizik alanında olduğu gibi. yepyeni bir kuram ve yepyeni elektronik aygıtlar S Kurumlaşma Yılı «TÜRKİYE BUGÜN SOSYAL. POLİTİK, EKONOMİK. KÜLTÜREL GELİŞME DÜZEYİNE: SOSYAL DİNAMİKLERE DAYANAN PARTİLERLE BERASER, DEMOKRATİK KURUMLAŞMALARA DA DAYANARAK VARABİLİR.» Ekonomide Elestîri ve Yaratıcıhk... Geçenlerde Hürriyet gazetesinde şu haber ymlandı: «Amerika'nın iinlü bilimsel kunıluşlarından Columbia Üniversitesi'nce yayınlanan «The Columbia Journal of World Busine.ss» isimli derginin son sayısında yer alan bir nıakalede "Türkiye'nin 12 Eylül öncesi geçirdiğı siyasi \e toplumsal bunahma IMF'nin neden oîduğu ve sonuçta Türk ordusunıın iükeyi kurtarmak için müdahale etrnek zorunda kaldığı" ilori süriüdü. New York'taki St. John's Üniversitesi öftretim iiyolerinden Prof. Dr. Chris Caevouis i.simli bilim adamı "Az Gelişmiş Ülkelerin Borç Sorunları; ÜSkelerin Risk Analizlerl ve Borç Yenileme Deneyleri" isirali rnakalesinde IMF'nin bazı ülkelere karşı uysuladı^ı zorlayıcı tedbirlerin sonuçta bu ülkeîer için sonu felâkete varan olaylar yarattığnıı iddia etti.» • Gazetenin aktardıgma göre Prof. Caevouis şunları söylemiş: « 1970'Ierin orta!ar;nda Tiirkiye ödeyemeyece^i bir borç yükünün altında kalmıştı. Kredi kuruîuşlan soruna kısa dönenıli çözüm yolları önerdiler. Bu yollar dencnip soruna çare bulunamayınca IIVIF yardıma çağrıldı. IMF yeniden para verrae ve borçları yeniden diizenîemeyi uyulması zorunlu hazı tedbirler alma şartına bağladı. Türk Hükiimeti istemiyerek bu şartları kabııl etti ve uyguladı. Bu dışardan enipoze ediîen ekonomik tedbirler işsizliei artırdı. toplumsal hiznıetleri kısıtladı, (...). Kısıtlı kaynak ve fırsatîardan yararlanabilmek için ülkede bir çeşit nıücadelc ba<şladı. (...) Sonucta sivil hiikfimet r:örevdcn uzaklaştırıldı. Kısa dönenıli tedbirler Tüv'niye okonomisini ve loplumunu tarnamen talırip etti; fakat Türkiye'nin artan dış borçları aynen kaldı.» • Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in 11 ocak 1983 günlü gazetelerde şu konuşması yayınlandı: « 12 Eylül harekâtını hiçbir zaman arzu etmezdik: millet de etmezdi: ama, başka yol kalmamıştı.» A Prof. Bahri SAVCI örnegi yeni kurumlar ileri Kiirmeyeceğiz Kimi bilinenleri yineleyecegiz: onlardan yeni gelişimler üretmeğe uğraşacağız. Şöyle ki: Evet, 1983'te Türkiye'nin sorunu; 1982 Anayasasından sonra, bu kez, demokrasiyi anlamlaştıracak köklü demokratik kurumlan düzenleyip işleterek, bu gerçek demokrasiye ulaşnıaktır. Ancak o zamandır ki. % 91.37, geri kalan o çok küçük % 8.63'ü de içine alan bir «demokrasi konsensüsü» (birleşik rızası, birleşik oydaşması), bir «demokrasi paktlaşması» meydana gelir. Halkımızm değerlendirmesiyle ulaşılan % 91.37; 1983'te varılacak kurumla.şmalarla oluşacak olan: «nihai» demokrasi kurumiaşması düşününde sajt bir tümlüfte varmahdır. İşte şimdi. bu olgunun ışıgı altında. demokrasiyi işleten, demokrasinin o temel ve yeni kurumlaşmalarına bakabiliriz. Demokrasinin temel kurumlan ve kurumlaşmalan, ulusal egemenlik alanındadır. Buniara, ulusal egemenlik kurumlan diyebiüriz. Bu kurumlar şunlardan oluşur: Seç.im (yaygm yelpazeli bir seçim.) Seçimden •;temsilei bir gerçek» iktidar ç.ıkarmak (Gene aynı r.eçimden. bir «muhalefet» çıkarmalO böylece bir «iktidar muhalefet ikilisi» oluşturmak. Bu ikilemden de. bir «diyalog» oluşturmak. «Karar»: Temelde îktidarın «tercihi» olmakla beraber, demokrasinin ana konularmda. bu kararı, iktidar muhalefet diyaloğunun doğuracağı bir «konsensiis» durumuna getirmek. ve bntün bıınların temeli olmak üzere de, «Siyasal Parti» olgusuna ve onu işletme sürecine varmak; ve buna varabilmek için de, tek sloganlı merkezciliği aşarak, çoğulcu demokrasideki bir senfoni uyumu içindeki çok sesiiliğe göre bir Siyasal Örgütlenmeye varmak... Ulusal Egemenliğin çafcdaş özeti budur; böyle bir siyasal kurum laşmadır. Ve, gelişmelere bakarak deriz ki, 1983. siyasal alanda, böyle bir kurumlaşma yılı olmak dunımundadır. Demokrasinin daha yeni kurumlanna ve kurumlaşmasına gclince; bunlar da çağdaş özgttrltiktür: özgürlüğün de, sosyal olarak örgütlenme alanına yansıması kurumlandır. Özgürlük artık, yalnızca «yapmas ya da «yapmamakaçınma» (imüna etmei» serbestliği değildir. Siyasal amaç sahibi ve siyasal iktidarı elde etme yolunda 1şlev sahibi olan partilerin dışmdakl gruplar içinde, grupsa! olarak, «karar»ı etkileme sürecidir: böylece, «tercih»i, daha üstün ve daha değerli bir «konsensü?»e ulaştırma olanağıdır. Çağdaş özgürlük bu dıır: Grupların (ve dolayısı ile grup içindeki insanın) siyasayı. banş yolları ile Ptkilemo serbestüği... Bu gruplar da belli dir: Tüm demokratik kuruluşlar... İşte özgürlük, bu demokratik kurum ların doğmasıdır: onların sosyal olarak örgütlenebilmesidir. Anayasa'dakl siyasal organları etkileme işlevini yerine getirebilme olanaklarınm işletilmesidir. Buna YÖNETEN Dr.ErdalATABEK Calısmayı Isteklendirme M. Necati ÜLGEN Sayıştay Denetçisi li bir işe varmaz adamın. Oturduğu yerden kalksm istemez. Ne verileni beğenir, ne geleceğine güvenir. Yan gelip yatmaktır tek işlevt. İşler yürümez bu yüzden. Bir kişinin kotaracağı göreve üçler. beşler yetmez; on olur, on beş olur sayısı. Usanık bakışlar, çalışmaya çatık duran kaşlardır görülenler. Nereden gelinmiştir bu çatık kaşlara, hangi sosyal bulgular yaratmıştır bu durumu? Eksiğimiz nerde kalmıştır. dağ kuşunu bağda aramak kimden esindir usumuza? Ne yapmalı öyleyse; Elimiz işe nasıl varmalı, oturduğumuz yerden nasıl kalkmalıyız, verileni beğenmek, geleceğe güvenmek nasıl olmalıdır. Bugünlerde üzerînde yeni çalışmalar yapılan personel politikası ile ilgili düzenlemelerde de aynı yollar izlenir, birkaç ödemenin adı değiştirilip miktarı artırılarak yazçizciliğe (bürokrasiye) çö7,ürn aranırsa, yapılanlarm geldislnin, yapılmışlardan hiç bir farkı olmayacaktır. Birliğin, dirliğin geri kalmışlığın, Uerl gitmişliğin, dargelirliliğin, zenginliğin temel taşıdır insan emeği. Onu bilimsel verilerin yol göstericiliğinde kullamp kullanmamaktır, geçmişin kötü deneyimlerinden yararlanarak doğruyu bulmaktır önemlisi. Üretilen hizmetin. yapılan lşin noktasıtıın, virgülünün bile iyi bilinmesi üretilen hizmetin, yapılan işin en verimli olanma gelinmesidir... Bunu başaran toplumlardır ulusal değerlerde en saygın olanlar, bunu başaran toplumlardır bireyi en mutlu olan insanlar... Bu gerçek tanmmadan, açı değişikliği bu görüntüyü almadan doğrunun resmini çekemeyiz, yanlışı kesinkes erteleyemeyiz. Bir olayda yön ararken; doğal yönelişleri, insanlardaki içgüdüleri, belli yerlerde duran çıkar arayışları yok sayılamaz. Yaratınada yeti; bir amacı belirlemek, bu amacı yakalamayı düşündürebilmektir. Onun için de birine «ücretin budur» deyip ondan iş beklemek değil; işini gösterip, ücret vermek ilke olacaktır. Bunu yaşama sokmak için ise belli bir düzeyin üstünde gerçekleştirllen her nitelikli işi ödüllendirmek, onu para olarak değerlendirmek konusu vardır. Bunu daha anlaşılır, daha yaygın adıyla söylersek, üstün çalışmalara prim dağıtmak biçiminde de tanımlayabiliriz. Bu seçenekte her iş birimi bir ödeme puanı alacak, bu planlar; işin zorluğuna, çalışanın koşullarına, işgücüne duyulan gereksinime, işgörenin eğitim durumuna göre ayrı ayrı saptanacaktır. Bu saptaınalar işteki sayısal değerleri arttıracağı gibi, işin niteüğini iyileştirmede bir özenmeyi getireceginden her dönemde daha olumiu önerıneler çıkacaktır önümüze. Belirli ölçüm üstündeki iş çıkarmalar, görev yapmalar artan katsayılarla çarpılarak, iş akışı en kolay yollardan sağlanırken, buna engel olan tıkanmalar da kestirme çözümlerle önlenecek, yanşan değerler dinamiğinin gündemine gelinecektir. Araya; duygusal ayırımlar, yöntemi yozlaştırıcı baskılar, usandırıcı eleştiriler de girecektir. îlk aşamada belirli olan en aşağı iş evresini korumak her işi kendi özelinde değere vurmanın yanlışı, yanılması da olacaktır muhakkak. Bunlar, yansız çalışan kurullarca irdelenecek, uygulamalar özlü denetimlerle beslenecek, her adımın eğrisi budanıp, düz basanı da bulunacaktır sonunda. Yanlışlar, yanılmalar daha az yapılan yanılgılarla gerileyecek; sapmasız, saplantısız, saat duyarlığına konum olan sağlıklı bir işleyişe gelinecektir. Yeter ki yapılanlarm doğruluğuna inanılsın, yeter ki caydırıcıhklara karşı direnme gücü olsun. Bu dizgenin; posta dağıtıcısı, evrak kayıt memurundan tutun üniversite öğretim üyelerine dek her yapıdaki görevliye uygulanırlığı olacaktır. Bu dizge tutulup yaygmlaştığında da, yapamamanın önü kapanacak, işten kaçmanın değil işi aramanın canına can katmanları oluşacaktır. Yasa yapıcılar. yürütücüler, yargıcılar, elektrikli hesap makinaları, otomatik dügmeler, biigisayarlar tümüyle hizmet üretmedeki artışa koyacaklardır arayışlarını. Bu arayışlar ise ülkemizin gelişmesine doğan en iyi huylu çocuğu olacaktır. Verem savasında kosulların erem Savaşı haftasında yız. Halkın «Ince hastalığı», tıbbın «Tüberküloz»u insanlığın adım aclım kazandığı öneınli bir savaşın hedefi. «Verem Savaşı», insanlığın ve toplumla önemi... lemler biraz zayıflayınca başkaidıran türdendir. Ondokuzuncu Yüzj'il, «Tühprküloz»un tanmmasının yüz yüıdır. Jean Antoıne Villemin, Paris'le, sağlam bir hayvana, hastalığı bulaştırmayı başardı. Yıl lStii'ür. Böylece hastalığı bir mikrobun yaptığı ortaya çık tı. Tüberküloz mikrobımu bulına onuru ise Almauya'da Robert Koch'un oldu. Yıl 1882. Robert Koch, sonraları, tüberkülozla lgili çalışmaları nedeniyle 1905 yılında nobel ödülünü alır. Yırmınci yüzyıl, «Verem savaşmın» kitlelere yönelik çalışmalarının yapıldığı v& dünya ölcsğinde başarüı adımlarm atılcüğı yüzyıldır. Albert Calmette ve Camülex Guerin, tüberkülozun aşısını bulurlar, yıl 1921. S. A. Waksman ise 19431944 yıllarınâa Streptomisin'ıa tedavi alanına girmesiyle sonuçlanan buluşunu yapacak ve bu yeni ilaç tüberküloz vasili üzerindeki özel etkisiyle önem li yerini alacaktır. Yirminci Yüzyıl, tedavi alanındaki büyük adımlarmı ataıak tüberküloz hastalığmda cla başanlarm elde edildıgi yüzyıldır. Çeşitli ilaçların birlikte kullanılmalan, değiştirilerek kullanılmaları, tedavide yeni ufuklar açar. Bugün tüberkülozlu sayısı da tüberkülozdan ölenlerin sayısı da azalmıştır. Aradaki sıçramalar, öniemlerin azaltümama sı için dikkat çekmelidir. Ama, tüberkülozdan korknıamiz için neden yoktur. Yeter ki, başarılı verem savaşını gevşemeden sürdürelim. Başarüı bir verem savaşının koşulları ise açıktır: 1) Yapılan kitle taramalarına yardımcı olmak. Verem savaşının özverili hekim ve personeline yardımcı olmaıruz gerektiğini hiç unutmamak. 2) Çocuklarımızın kontrol ve aşılanmasım hiç bir nedenle ihmal etmemek. 3) Taramalarda ortaya çıkan hastalann sürekli kontrolünü yaptırmasım sağlamak. Verem savaş merkezlerinin kontrol ettiği hastalann gerekli aralarla kontrole gitmeleri gerekir. Eunu ihmal etmek hastalığı uzattığı gibi, yapılan tedavinin değerini de ortadan kaldırır. 4) Tüberküloz hastalığı, tedavi edici ilaçların sürekli alın masını gerektirir. Bu ilaçların verilen zaman ve miktarda alın ması, tedavinin etkinliği ve sürekiiliği için son derece önemlidir. 5) Tüberküloz, bir mikrop hastalığıdır. Ancak, kişilerin mikroplara karşı direnci yaşam koşullanyla yakından ilgilidir. L'ygun ve yeterli beslenme, sağlıklı konııt koşulları, nemsiz, güneş giren yerlerde oturma, soguktan korunmuş evler ve uygun giyecekler, insamn mikroplu hastalıklara karşı dlrencini artırıcı niteliklerdir. Kuşkusuz bu niteliklerin dışında yaşamak da mikroplu hastalıklara karşı direnci azaltır. Çevre ile ilgili koşullarm uygunluğu bir toplumsal sorun olarak ele ahnmalı ve çözüm yolları toplum ölçeğinde aranmalıdır. Tüberkülozun özellikle yeni ilaçlarının bütçeleri zorlayacak oıanda yüksek fiyatları da, top Iumun kişilere yardım etmesi gereken bir diğer alandır. «Verem savaşı»nın başarıiı dünunü sürdürmek zorundayız. Bumın için de, elimizdeki her olanağı kullanmak, yeni olanaklar yaratarak ülkemizi bu âfetten bütünüyle kurtar E V rın büyük bir sosyal tıp hedefi tü ve çaresizliic önerrüi ölçüde olurken, gerek nedenleri, ge gerilerde kalmıştır. Ülkemizin rekse sorunun çözümleri de ay övilnülecek iki sosyal sağlık dınlandı. Kuşkusuz, sorıın bü başarısından birisi sıtma, diğc tünüyle çöziimlenmiş değildir. ri is3 versm. Savajjin bitmed:Ama, bir insana «Verem» 1a ftini ise hiç vmutmamak gers»nısı koymanın yarattığı üzün kiyor. Her iki hastalık da, (in Aspirin ve sahtesi... O rtaya çıkanlan «sahte aspirin ve panalgine» olayı, toplumda yankılanmalar yaptı. Ülkemizde •ağrı kesici» ilaçların çok kullanıldığı bir gerçek. Özellikle eski bir ilaç olan «aspirin», ortaya çıkan yeni yararlarıyla geniş kullanım alanında toplumun ilgisini çekmekte. İlaçların sahtesinin yapılması, bu nedenlerle toplumun dikkatini çekti. Ashnda olay da ilginç. Topluma «sahte Haç fabrikatörü» diye tanıtılan kişi, anlaşılan bu işin yabancısı değil. Bu işi yaklaşık 16 yıldır yaptığmı açikladığı habeıierde yer ahyor. Benzer işlerden 20 kez tutuklanınış. Fikirtepe'de üç katlı bir binayı fabrika haline getirmiş. Saatte 36 bin tablct basıyormuş. Aspirin'in sahtesinde nişasta. limontozu kullanıyormuş. Yaptığı sahte ilaçları da Anadolu piyasasına sürüyormuş. Bu işi yapan kişi «yaptığını ilaçlann sağlığa zaran yok» İDile demiş. Doğrusu bu da iyi. Neredeyse «yaptığım aspirin daha iyi» diyebilecekmiş. Salıteciliğin her türü kötü. Ama. bence, ilaç sahtcciligi kötünün de kötüsü. «İlaç alıyorum» sanan kişinin zarars:z da olsa başka şeyleri bilmeden alması, ilaç etkisinden u?,ak kalması, akıl almaz bir sorumsuzluk örneğidır. Toplumumuzdaki «şsytan üçgenlcri»ıIin en kötülerinden birisıdir. ® Çok yönlü ilâç: Aspirin Eski bir ilaç olan aspirin, son yıllarda ortaya çıkan çeşitli yararlanyla giderok önem kazandı. Ağrı kesici, romatizmaya karşı tedr»vi edici ilaç olarak kullanılan aspirin'in «kanı sulandırdığı» bu nedenle de infarktüste iyi olduğu söylendi. Diğer yandan. aspirin'in mide kanaması yaptığı, tehlikeli oklugu belirtildi. Böylece. iyi ve kötü yanlanyla üzerinde konuşulan ASPİRİN. hem sevüen, hem korkuJan ilaç oldu. Bu konudakı doğrular nedir? Oniarı görelım. Aspirin; kimyasal olarak asetil salisilik asit»tır. Tıbbi tedavi alanına 1893 yılında Herman Dreser tarafından sokulmuştur. îşte. bu 90 yaşındaki ilaç önceleri sadece •ağrı kesici, ateş düşürücü» olarak kullanılmıştır. Sonra. «aspirin.in iltihap giderici etkısı anlaşılmıştır. Mikroplara bağlı olmayan iltihabı giderici etkısi olan «antiflostik» özelliği anlaşıldığı zaman, romatizmal hastalıklarda kullanılmaya başlanmıştır. Aspirin, bundan sonra, romatizmanm, çeşitli organ ağrılarınm, soğuk algınhklarının seçkin ilaçîarı arasında yer almıştır. Ama. özellikleri bunlaıia kalmamıştır. Aspirin'in trombosit dediğimiz knn hücrelerinin kümclenmesini engelleyen, damarlarin büzülmesini önleyen etkisi (tıp dilinde antiagregan etkisi) kanın pıhtılaşma=ını azaltarak çeşitli damar hastalıklarında kullanılmasmda yarar sağlamıştır. •Kanı sulandırıcı etki, «infarktüslerde iyi gel^n etki» diye bilinen özelliği budur. Gerek koroner arter hastahklannda. gerekse beyin damarlan hastalıklarında tfelç yapan damar bozuklukları) yararlı etkisi buna bağlıdır. Bu etki için günde bir, iki 0,3 gramlık tablet alınması yeterlidir. Bu etki. aspirin'in küçük dozlarda alınmasıyla elde edilir. Bu etki için aspirin'in sürekli almması gerekir. Aspirin birçok ilacın kanda serbest duruma geçmesini sağlar. Bu ilaçlann etkisini tiroit hormonu, kumarin grubu ve daha çeşitli ilaçların etkisini artırır. Her gün yeni işlevleri ortaya çıkan ASPİRİN, gerçekten de değerini artıran eski bir ilaç olmuştur. Ancak, çok kullanımıyla birlikte sakıncaları da ortaya çıkmıştır. Bunlann başmda mide üzerindeki iltihap ve ülser yapıcı, kanama yapıcı etkisi gelir. Yüksek dozlarda (günde 4 gram ve yukansı) verilen «aspirin», rnidenin koruyucusu olan musin'in yapılmasını engeller. bu yolla küçük yüzey yaraları oluşur, bu yaralardan kanamalar olur. Midede iltihap (gastrit), ya da yara (ülser) varsa. aspirin kullanılmamalıdır. Aspirin'in mide kanamasma yol açıcı etkisi de dikkatli olunmasını gerektirir. Aspirin tok karnma almmalıdır. Günde 5 gramdan fazla alınması durumunda (günde on tane 0,5 gramlık tablet demektir). «salisilizm» denen zehirlenme görülür. Kulak çınlaması, işitmenin azalması. baş dcnmesi, görme bozuklukları, terleme, bulantı, kusma, biiinç kanşıklığı olur. Bazı «aşırı duyaıiı» (hipersensibl) kişilerde de, az dozlarda bile deri döküntüleri ve bazı tepkiler olabilir. Her çey gibi, ASPİRÎN de. yerinde, zamanmda kullanıldığı zaman yararlı, bilinmeden, dikkat edilmeden kulianıldığı zaman zararlıdır. Yararlıyı zararlıdan ayırabilmek ise, insan aklının görevidir. Sayın Evren'in «başka yol kalmanııutı» diye iistüne bastığı gerçek. «alternatif (soçenç'k) yoktu» diye vurgulanabilir. 12 Eyiül'ün «zorunlu niteliği» böylece ortaya çıkıyor. IMF'nin Türkiye'ye (Amerikalı Prcfçsörün deyimiyle) «dışardan eırmore rtt?*"» kosulîar 1980'in başlangıcır.da <;24 Ocak Kararlp.n» adı altında ödünsüz yürürlüğe girmiş: IMF'nin isteklerini bir önlemler paketine dönüştürenler de şu sözleri çok yinelemişlerdir: « 24 Ocak Kararîarı alternatifsjzdîr.» Demek ki IMF'den yansıyan aîternatifsiz kararlar Türkiye'yi zorunlu olarak 12 Eylül'e getirmiş oluyor; Amerikalı Profesör Dr. Caevouis bu görüşü savunuyor. Ancak benim bu yazımda sormak istediğim şudur: 1983 yılına girdik; pkononiik zorluklar süriiyor. AlternatifsizMk de sürüyor mu? • Türk aydmları ekonomide aîternatifsiz politlkaları somut biçimde düşünmek zorundadırlar. IMF ekonomisinin seçeneklerini üretemiyen bir ülke durumuna düşemeyiz. Bu konuda (ekonoıniyle ilgilenen aydınlarm okumasmda sayısız yararlar bulunan) bir kitap çıktı. Doç. Dr. Cevdet Erdost'un yayına hazırladığı kitap. Savaş Yayın!arı"nın Riincel sorunlar dizisinde yer ahyor. (Savaş Yayınevi Zafer Çarşısı 14 Yenişehir Ankara) «ÎHTF Tstikrar Politîkaları ve Tiirkiye» adım taşıyan yapıtta altı bilim adamının incelemeleri bir bütünlük sağlıyor. Korkut Boratav. Ergun Tiirlrcan. Oktar Türel. Bilsay Kuruç, Cevdet Erdost. Taner Berksoy: IMF olşcusu karşîsmda Türkiye'nin ekonomik konumunu irdeliyorlar. Sonuç? 24 Ocak ekononıi polilikasünın seçenpği vardır; ve bu sorun yalnız Türkiye'ye özşii değildir. • IMF'nin az gelişmiş ülkeler için hazırladığı şablonları savunarak ekonomist olunaınaz. Ulusal endüstriyi kurma yolunda gelismekte olan ülke aydmlarmın hem eieştirici hem yaratıcı karakterlerinin ağır basması gerekiyor. Kısır döngümüzü başka biçimde kıramayız. Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılıkve Gazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADİ Cenel Yayın Miidiirü Müeşsese Müdürii Yazı İşleri Müdürii Yazı [şleriMüdürYardımcısı Haber Merkezi Miidürü Mizanpaj Yönetmeni TEMSİLCİLER • ANKARA : • İZMİR : • ADANA : SERVİS ŞEFLJERİ KISA KBSA ^ Bilim adamları laboratuvar ortamında canlı hücre yapmayı başarmışlardır. Ayrıca, bu hücreierde gelişmeyi hızlandırmayı ya da yavaşlatmayı da başarmışlardır. Böylece hücre gelişmesi de kontrol edilebilmektedir. Laboratuvar deneylerinde kansere yol açan öğeler kullanılarak hücrelerin normal dışı büyümeleri de deneysel olarak sağlannııştır. Bu deneylerin büyük yararlan vardır. Hücrelerin geîişme kontrolu insanda yapılabildi.çi zaman, varalarm kapanması hızlandınlabilecek, organ nakillerindeki red olayı önlenebilecek, daha da önemlisi kanser tedavisinde uygulanacaktır. Hücre gelişmesinin kontrpluyla kanser hücrelerinin çoğalması önlenebilecek, bu yolla kanser tedavi edilecektir. Hücre gelişmesi kontrol edilebiliyor HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER ALİ ACAR YALÇIN DOĞAN HİKMFT ÇFTİNKAYA MEHMETMERCAN • • Ntanbul Haborleri :Selah.ıltin GÜLERDış ll.ıbpıler : Ergur» BALCI fîkrmomı: Osman ULAGAY Yıırt Haberleri • Barbaros GENÇAK Kiiltiir: Avriın EMEÇ . Magazin : Y.ılçın PEK5EN Dü/e!tmi' : Konıır ER7OP Araştırma: Şahin ALPAY BUROLAR © KonurSokak No. 24/4 Yeniçehir ^ ANKARA Tel: 17 58 2517 58 66 idare: 18 33 35 $ J3ECERİ el sanatları 5 Kl 294533 "Özelvegüzei; hediye İQU1 M îngiltere'de birçok hastanede, alkoliklerle olan görüşmelerde biigisayarlar kullanılmaktadır. Bu sistemle yalnız başına kalan hasla, televizyon ekranı gibi bir ekranda beliren sorulara «evet ya da «hayır» düğmelerine basarak yanıt vermektedir. Kişinin bu yanıtları bilgisayarda değerlendirilmekte ve çok daha doğru bilgiler elde edilmektedir. Hastalann hekimlerle görüşmelerinde çoğu kere doğru yanıt vermedikleri, içki içtiklerinî sakladıklan, ya da içtikleri miktan az söyledikleri anlaşılmıştır. Bilgisayarla görüşmede ise, verdikleri yanıtların daha doğru olduğu araştırmadan anlaşıl Alkolizm bilgisayarla daha kolay teşhis ediliyor Tel: 2 5 4 7 0 9 1 3 1 2 3 0 Alatürk H a l i t Z i y a Bulvarı N o : 6 5 / 3 İZMİR Caddesi, T . H . K Işhanı Kat 2 / 1 3 A D A N A Tel: 14 55019 731 Basan ye Yayan: CUMHURİYET Matfaaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Türkocağı Cad. 39/41, CağaloğluİSTANBUL P.K.: 246 Istanbul. Tel: 20 97 03 (5hat) 14 OCAK l'JSS IMSAK 6.40 GÜNEŞ 8.23 ÖĞLE 13.22 İKİNDİ 15.48 AKŞAM 18.02 YATSf 19.39