23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 Nedense «dolmuş»a benzetmişlmdir hep Banker Kastelli'yi. Işe yarar, kıvrak, hızlı bir araçtır dolmuş. Işlnlze ya da evlnlze gitmek için otobüs kuyruğunda bekleyeceğlnize, beş kişlyi bulur bulmaz kalkan bir dolmuşa kapağı attınız mı, sıkıntınız sona erdi demektir. OtobüsUn duraklarda harcadığı vakitten kazandığınız gibi, trafik tıkanıklıklarım da doltnuşla daha kolay aşabilirsinlz. Çünkü dolmuşun manevra yeteneği otobüsünkünden çok büyüktür, bir sollar, bir sağlar, feraha çıkarıverir sizi. Dolmuşun bir gerekseme karşılığı olarak doğduğu söylenir, doğrudur; varılacak yere, beklemeden, çarçabuk erişmek. Ama bence dolmuş, daha çok, halkımızın bir ruhsal özelliğine karşılık düştüğü için tutulmuş, sevilmiş, aranmıştır: kurnazlık özelliğimizdir o bizim, en belirli olarak da yollarda, kuyruklarda, araçlarda gösterir kendinl. önümüzdekini aşmak, sağa sola hafif dirsekler vurup araca atlamak, atladıktan sonra da kapıyı hızla çekmek. Ondan sonrası şoföre dalkavukluk yapmakla geçer artık. Halkm ne eşekliği kalır, ne ayılığı. Sinemadan bileti, îırmdan ekmeği, başkalarımn bir anhk dalgınlığmdan yararlanıp, yan yan uzanarak aldmız mı, kahvede toplumun düzensizliğinden sözedebilirsiniz artık. «Dolmuş yurt ekonomisine zararlıdır» diyebilirsiniz, «Bir otobüs diyelim 100 kiçl olsa demek bu 100 kişi için yirml dolmuş gerekir. Yirmi dolmuşun yolda kapladığı yer ise on otobüs uzunluğuna yakmdır. Sonra yirmi dolmuş için yirmi şoför çalışacaktır, hizmetin Israfı degil midlr bu? YJrmi dolmuşun eskittiği lastik, aşağı yukarı on otobüs Iâstiği eder ki, gerçekte bununla 1000 kişiuin taşmması gerekirdi. Benzin sarfiyatı için de durum buna benzer, çünkü bit otobtisün yaktığı benzin...» Bu mantık, bu hesap doğrudur, ama sizin ertesi sabah durakta dolmuş gözle OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 9 TEMMÜZ 1982 "Kastelli'yi Sevmistim,, Meli Cevdet ANDAY menize hiç de engel olmaz. Eloglu otobtis bekleyedursun, ben dolmuşa atlamış, hatta bir iki kişiyi de dirsekleyerek atlamış, evimin yolunu tutmuşumdur. Artık ülkenin düzenini konuşmak üzere komşumu bekleyebilirim evimde. On yıl kadar oluyor. tanınmış bir holding, satışa hisse senedi çıkardığmı duyurmuştu da, hukukçu olan bir arkadaşım bana bu işin halkı kazıklamaktan başka bir şey olmadığını bütün ayrmtıları ile anlatmıştı. Hatta ben iyi anlamamıştım da, bir daba anlattırmıştım. Ertesi gün ne duyayım, bizim arkadaş o holdingten milyonlarca liralık hisse senedi almamış mı! Bunu sordum kendisine .önce biraz şaşırdı, sonra «Ben o kazık lâfını halkı düşttnerek kullanmıştım.» dedi. «Halk için kazık olan, senln için neden kazık olmasın?» dlye sormadım artık. Anlamıştım onun tutumunu; bir işi bilmek başka, o işten yararlanmak başka idi onun için. Ben ekonomik bir kararın yurt için zararlı olduğunu anlar, bunu açıklarım; ama bu zararlı ekonomik karardan yararlanarak kesemi doldurmama engel olmaz bu. Isvlçre'de bir gazetecimize şöyle demiş Kastelli: «Bankerliğin yanlış ve zararlı olduğunu bilimsel açıdan ileri süren iktisatçılanmız; paralarım bana yatırddar.» Ben Banker Kastelli'nin iflas edeceğini biliyordum. «Neden söylemedln?» demeyin bana, siz de biliyordunuz. Dolmuş nasıl bir gereksemeye karşılık doğdu ise, Kastelli de bizim kurnazlığımızı doyurmak için gerekll idl. Anlayamayacak ne var bunda! Yüzde altmış, altmış beş faiz vererek stzin paranızı alan Kastelli, bu parayı yüzde kaç faizle satmalıydı ki kâr edebllsin? Bitmedi, ondan yüzde seksen faizle para alan tüccar ya da sanayici malma, ürününe ne bindirmeliydl ki işini yürutebüsin? Herkes batacaktı, blllniyordu bu, ama batış dönemi gelinceye dek bir kurnazlık edemez miydik? Kastelli'de paralan kalanlarm yüzlerine bakm, tümünde bir gülümseme göreceksinlz, ortaklaşa oynanan oyunun bilincini yansıtan bir gülumsemedir bu. «Demek beleş bn kadar sürdü» anlamma. Eskl sünnet dügünlerinde para serpilirken yerlere atılan çocuklara özgü bir sevinçle koşuyorduk KaştelU'ye. Para dağıtıyordu adam, nerden bulursa bulsun. Emekll aylığımızın kat kat üsttinde bir gelire kavuşuyorduk onun sayesinde. hlç çalışmadan. Ama bu değert yaratan hangi emektir, düşünmüyorduk. Kiml sömürdüğümüz sorusu, aklımızm ucundan bile geçmiyordu. Sürdüğü kadar sürer yazgıcılığı içlnde rahattık. Bu yüzdendir iste oytın bitince gülümsememiz. Bu doyumluk (ganimet) tukendi. biz yenisine bakalım anlayışı lçinde her zaman bir iyimserlik vardır. Kurnazlığın cezasım çekmeğe sıra geldiğinde, işte bu iyimserlik ayakta tutar kişiyi: Elbet bir çaresini bulan olur! Kurnazca yaşamak alışkanhğmnz yarattı Kastelli'yi, kendi dehası degil. Ortam hazır olunca, deha'ya hiç gerek yoktur, blr zavallı blle sürükler götürür ardmdan insanı, özellikle o götürür. Gogol'ün ünlü Müfettis adh komedyasında, bir zlbldiyl müfettis sanıp aldanan kaymakam, gerçek ortaya çıktığında, «Ufak tefek bir adanıdı, nasıl oldu da kandım» diye şaşar. Şaşacak ne var bunda, sen kurnaz olduğun için aldandın, iri kıyım b)r müfettişe hiç gerek yoktu. Kastelli*ye aldanmamızda da, onun dehâsı değil ama görünüşü, özyaşam öyküsü büyük rol oynamıştır: Ufak tefek, kaytan bıyıkh, güler yüzlü, cahil bir adam... Buna aldanmayıp da. iri kıyım Turgut ö zal'a mı aldanacaktık! Aralarında çok büyük ayrım var. Ali Ulvi, o olağanüstü güzellikteki karikatüründe Turgut ö zal'ı, ekonoml kitabınm içlne yerleştirdlği Red Kitt'i okurken göstermlştl; oysa Kastelli böyle gösterişlere kalkmaz, ekonomi kitabma el sürmeden açıkça Red Kitt okurdu. îşte bu içtenliği ile sevdirdi bize kendini. Halâ sevlliyor. Onu seviyoruz, çünkti o bizim en özlü* yanımızın, kurnazhğımızm dışavurumudur. Kastelli'nin sevgilisiymiş. bir derginin kapağmda fotoğrafım gördüm. «Kastelli'yi sevmistim» diyordu kız. O sözü toplumun ağzından çıkmış sayabiliriz. Yazık kl, onu halka tanıtan, halkı ona înandıran radyoda. televizyonda admı duyamayacağız artık! K5tü kişl oldugu için değil, reklâma gereksemesl kalmadığı için. Yoksa reklâm saatinin tanrısı İle Kastelli'nin tanrısı blrdir: Para. Ve bu tanrı. kullannı korumasmı bilir; reklâm saati nasıl kendini Kastelli'den soyutluyorsa, Kastelli de mevduat sertiflkalarmdan, tahvillerden soyutlanacaktır zamanla: ortada onun adı ile anılan bir olay kalacaktır elbet ama tüm bir ekonomi çarkınm işleyişinden kaynaklandıgı için gitglde karmaşıklaşacak bu olaydan öttirü .gtin gelecek. radyo ve televizyon gibi Kastelli de suçlanamayacaktır. Radyo ve televizyon Kastelli'nin reklâmını yaptı. Kastelli de paranm. «Biriktirmeyi ögrettim halkıma» dlyor. Bunun nesi suç? Cumhurtyet 9tf\h\: Cumhuıiyei Matb»cıltkveGazetacillkT.A.Ş. „: NADİR NADl C*o»l Y«ym Mudür ü: MASANCEMAL EMtNE UŞAKLIGİL . OKAY GÖNENSİM Y**ı MüdürO: v« Y»y«fl Cumhurtifel Matbaacılık v» Q«»«« c '» l t T.A.$. •o»t» KHtınu: 246 IStanbul T . k 20 87 0J ( i Hit) lOBUüUt. • ANKARArKonurSokâkno. î4/4Y«n!şıhlı > T«l: 17 X. 24 17 58 86 ld»r«: 18 38 35 • tZMİR: H»m Zlya Bulvsn Ho: 661? ' T»I:25 47O91İİ23O • ADANA: Alttöı* Caddaıl, TOrk M«*i K«oım« Ithtnı Ka! İl% 519 73' TAKVtM O9LE İKINOT 9 Temmuz 1982 AKŞAM YATSt. 3.16 5.35 13.19 17.19 20.43 22.43 (Cumhuriyet laaa'iaBa) 9 TEMMUZ 1932 GAZİ HAZRETLERİ MUALLİMLER ARASINDA Ankora S t Telefonla) Türk Tarlhı Tetkik Cemlyeti, tarıh kongresine iştırak eden müderrisler ve muallimler şerefıne bugün saat 4 de Marmara köşkünde blr cay ziyafetl verdi. Maar'lf Veklll Esat, Parti Umumi katlbt Recep Beyler ve bazı mebuslar da dovetliler arosmda bulunuyorlardı. Saat altıda Reislcumhur Hazretlerl de teşrlf buyur dular. Gazi Hazretleri müderrls ve muallimleri muhabbetle selamtadıiar ve lltlfatlarda bulundular. Muallimler Büyük Reisın etrafında derhal samiml halka teşkil ettiler. Bu samlmiyet ve hayranlık halesi her türlü tasvirin fevklnde blr manzara arzedlyordu. Gazl Hazretleri muallimlerle bir arada grup halinde resimlerlnin alıamasına müsaade ettik ten sonra llim ve irfan or f5OVLOnCE) dumuzun müessillerl İle merasım ve resmıyetten uzak olarak uzun hasbıhaller yaptılar. Tarıhın nasıl anlaşılması hususundaki fıkırlerını, tarıh kongresine ait düşün celerini söyledıler. Ve mıllı mucadelenm. büyük zaferın ceşitlı anlarını hıkâye buyurdular. Aynı zamanda mualllmlerin bilhassa tarihi konularda sordukları suallere cevap verdiler. Bu samimi hasbıhaller aralıksız saat ona kadar devam ettı. Muallimler Gazl Hazretlerı ile temaslarından cok büyük feyızler aldılar. Ve milletin Büyük Reisının, buyük muallım ve rehbennın kendiierine karşı gös terdiği yüksek alakadan P©x; ziyade mütehassıs oldular. Gazi Hazretlerl köşkten ayrılırken hararetli alkışlarla uğurladılar. £V£T OKTAY AKBAL HÜVİR "On Para Etmemek... I 'On Para Etmemek' başhkh yazım gentş ilgi uyandırdı. Bu arada değerli yazar Aziz Nesin'den de uzun bir mektup aldım, Edebiyat dünyamız ve öduller honusunda ilginç görüşler taşıyan bu yazıyı oburlanma sunmakta yarar görüyorum. Hem, kendisi de yaymlanmasını istiyor. 'On para Edip Etmemeh' adh bu belgesel yozıyı iki gün süreyle bu sütunda okuyacahsınız. Yazar dostumun ileri sürdüğü savlar, görüşlerle ilgili duşüncelerimi daha sonra beürtmek üzere... «Sevgili Oktay Akbal, Kimi yapıtlanm için övücü yazılar yazmıştm. Sağol! Kimi yazılarımı da haksttca yeren .yazılar yazdın. Yerdiğin için değil, yazımm amacını anlayamamaktan doğan haksızhğın karşısında, istemeyerek ve gerçekten üzülerek bu yazılanna yanıt vermek zorunda bıraktın beni. Bir yanda unutulup kalmasm. haksız da olsa eleştiri ve yergilerin ziyan olmasın diye onlan ve verdiğim yanıtları kitaplarıma aldım. 16 haziran tarihli Cumhuriyet'te çıkan «On Para Etmemek» başhkh yazmda «Ortaklaşa» dergisinde yayınlanan bir konuşmamı ele alıp eleştirerek beni yeriyorsun. Hemen söyliyeyim ki, haklısm... Çok şükür, yaptığım yanlışlardan dolayı özür dilemesini bilen iz'ana sahibim. Yaymlanan o konuşmamda yaptığım yanlış nedir? Bir söyleşinin rahat ve doğal akışı içinde disiplinsizce, sözlerimi sımrlamadan ve çerçevelemeden, bütün yazın yanşmalarındaki seçici, yargıcı ve elestirmenleri «on para etmez» diye genelleyerek nitelemem yanlıştı. Özellikle bu nitelememi de sankl Sait Faik öykü yanşmasımn yargıcıları için söylemiş gibi olmam haksızlıktı. Ayrıca kendime yakıştıramadığım bir sorumsuzluktur. Bu nedenle özür düiyorum. Benimle bu konuşmayı yapan çok yetenekli ve son kerte de iyiniyetli genç gazeteci arkadaş da, ko nuşmamın metnini, yayınlamadan once bana gönderip denetletmediği için çok üzuldüğünü Tjildirmiştir. Ancak o konuşmamdaki yanlışım, genelleme yap mış olmamdır, yoksa yargım yanhş değildir, yani ben bütün yazm yarışmalarının yargıcıları ve seçicilerinin «on para etmez» olduklarında değil, ama bunlardan kimilerinin ve epiycesinin «on para etmez» olduklarında direniyorum. O konuşmamda bunu söylemek istemiş.tim, ama rahat bir söyleşinin doğal düzencesizliği içinde toptancı bir yargıda bu lunmuşum. Yargımın yanlışlığı ya da haksızlığı için değil, genelleme yaptığım için özür diliyorum. Once şu «on para etmez» değerlendirmesinin ölçütü üzerinde biraz duralım. Örnegin ben, futbol pazannda, müzik dünyasında, ya da arkeoloji konusunda ve daha pekçok alanda on para etmem. Her insanm çok değerli olduğu ve on para etmediği yan ları vardır. Kimi seçici ve yargıcılann on para etmediğini söylerken, insan olarak on para etmediklerini söylemek istemiyorum, elbet onlann da çok değerli olduklan alanlar vardır, ama eleştirmen, seçici ve yargıcı olarak bana göre^ on para etmediklerini anlatmak istiyorum. Bu yargımın bir dedikodu ve söylenti olarak havada kalmaması için on para etmez yargıcı ve seçicilerden örnekler de göstereceğim. Ama daha önce yazında «mişll geçmiş» le «miş... miş» diye benden alaylı ve küçümseyici biçimde şöyle sözetmene değinmek istiyorum: «... Uzun zaman Turkiye'de ödül alamamış; kitaplannı göndermiş, ama ödül vermezlermiş. (...) Aziz Nesin'in şimdi de gözü Sait Faih Armağanı'nda... Bir de bunu hazansa, yine bazı açıklama'arda bulunacakmış.» Açıklamalanmı yapmak için neden ille de ödül almayı beklediğimi, niçin daha önce bu açıklamalan yapmadığımı soruyorsun. Sevgili Akbal. iyisin hoşsun da, kolay anlaşılabtlecek konulan anlamamakta son kertede dirençlisin. Oysa açık değil mi bu? Kazanamamış, yenilmiş, yenildiği için de hmç duyduğu sanılan bir insan olarak değil, kazanmış ve ancak o zaman eleştirmek hakkıru elde etmiş bir ya zar olarak konuşmak istiyorum. Ama bu davranışlarımla hiç kazanamazmışım; o da önemli değil. Senin anlayamadığın bu işte. Bu yanşmayı kazanmam, görüşlerimi açıklamamm bir fırsatı olacak. Nitekim yıllarca bekledikten sonra TDK ödülünü kazanmam da, bu ödülü kazananlara kürsüden para verilmeslnin bir yazar ve o parayı veren için onur kıncı olduğunu, böyle bir ödül verme olayının Türkiye'den başka hiçbir yerde görülmediğini (elbet uygar ülkelerde), Kurumun kurucusu Atatürk'ün katjartması bulunan bir plaketle bir diploma verilmesinin gerektiğini ve bunlan sait o tarihten sonra ödül kazananlara vermekle yetinmeyip daha önceleri bu ödülü kazanmış olanlara da verilmesi gerektiğini söyledim. Konuşmam sait bu değildi. Yazdığın gibi, kürsüden yapılan ödül konuşmalan, sait salondaki (Arkası 9. Sayfada) | l k buyrugu «oku...» He • başlayan Kur'an, «seviniz...» de demiş, insana ilişkin yön vermelerini iyilik, kurtuluş, banş (salah, felah. sulh) üzerine kurmuş tur. Bilmek, sevmek, İnsanı hayvandan ayıran iki önem U özellik, iki aranır eylem ve işlemdir. Çünkü biliyor ve seviyorsak var sayılırız. Var isek hem bilmek, hem de sevmek zorundayız, Bu, körükörüne birşeylere uymak değil, insanın kendisinde, kuşku yok, banşı araması demektir. Şöyle diyelim: Bireye, topluma özgü düşünceler ile uy gulamalar sıralaması bilmes le başlamıştır. özel, genel, yönetsel, yönetimsel gehşme ve başanlar da istemekle, sevmek ile... Bilmek, istemek, sevmek, özde ve öncelikle banştır. İnsanı süreçlere. bencilliklere yediren olguları olsun, umutsuzlukları olsun, kapı dı şarı etmenin yolu böyle bir davranıştan, o anlamdaki davranışlardan geçer Bir bi linçtir, sürekli yaşama, yaşatma olayıdır bu... * Bilerek sevmek, severek is temek!. Sonra bu sözcükler den türetitaıiş anlamlarl Bir benimseme, bir gereksinme« dir insana, tüm bu yaratıcı, varedici yaklaşımlar. Ki, çelişkisi en aza indirilmiş. çoğahmlann. buralardan çıkmış mutluluklann kaynağı. taşıyıcısı olurlar. Sevmek ve banş içinde bulunmak, insanın özü, toplumun tinsel gücüdür. Çekirdektir bu istemler, eylemler. Onlann olmadığı yerlerde değerliye. güzele ilişkin istekler dısa değil, içe dönüktür. Böylesine bir başlangıç yoksa, bilelim, bir arada yaşama sanatının kapısmı da başka anahtarlar açmaz. • Ölümler de mi ne, sanırım bümekle, benimsemekle, sevgiyi, banşı egemen kılmakla değerlendirilir, anlam kazanır. Öte yandan, ölümleri içlne alan bireysel, toplumsal yaşamaklar, umutlar, mutlar, insan denen, düşünmesi, istemesi. sevmesiyle varlığını kanıtlamış canlınm bu na benzer özellikleriyle oluşup gelişmiştir. Güzele. değerliye ulaştıran, sürekli olarak yenileyen, yücelten bir insancalıktır düşünmek, iste mek. bilmek ve de sevmek... Kavgalara, savaşlara, kargaşalara karşın, tarih boyunca bu böyle algılanmış, olagelmiştir. • İnsana uygunluğun yine insan'la başladığmı biliyoruz da, insanı tam tanımakta, ona gerekent vermekte geç kahyoruz, Ben'leri yenen ^eriye iten sevgi, banş istekleri ile gelişimleri eksiktir. Ve çünkü, durumlann getirdiği eytişimsel, doğal ka çınılmazhklan ya görmemiş, yada görmezlikten gelmişizdir. Böyle olunca da kuşkusuz, çağ ışıklannın dışma, toplumsal, tuzel, özgürlükçü yaşamalann t a a kıyılanna, aşağılarma dek düşmüşüzdür. Sonra mı?. Sonra küçük büyük, bireysel toplumsal patlamalann önleyicileri değil, üstelik bileyleyicüeri çoğalmış, ortahkta rol oynamıştır. Barış değil, savaş yeğ lenmiştir sanki oralarda.. • Ölü yahut yitirilmiş degilsek, katı, bungun, yılgm olmamalıyız. Oralarda yorgun, ıpıslak kalmamalı, olay lara çaresizlik açısından bak Ulusal ve Evrensel Acıdan • Sevgi ile Barıs # SEVGtTLE, BABIŞLA, DOSTLUK VE ANLAŞMAYLA DOLUP DOLUP BOŞALAN İNSANLAR, BÜTÜNLEŞMENÎN, GELİŞMENİN BAŞARILI UYGULAYICISIDIR. Av. Ismet KARADAYI nn, kopuşlann çoğunun, bu tür egilimlerden kaynaklandığını gördüğüm, bildigim içiâ'yine yineliyorum bunlan. Duraksamasız, ekonomik, kültürel oluşmalann etkisini de yokumsamıyorum. Ekonomik olsun, kültürel olsun. insanı en katı diişuncelerin ortasında bıle etkıleyebilecek, tutup sarsacak, ahp götürecek, birliktelige ve tumlüğe ulaştıracak sevgiler, banşlar vardır. ve de olmalıdır. Bu, bani öyle güç bir eylem, güç bir işlem değildir. Yeter ki bilerek istenilsin, ne istenildiği bilınsin. Çünkü, düşünsel, inançsal ortaklıklıklar. kuruluşlar, sevginin ve barışm çoğalımlarındaki yorumlarla genişle tilmig bu konudaki doğuşlan, elele veriş nedenlerini varsülaştırmıştır. Ulusal ya da devletlerara sı hukukta haklı savunmalar (meşru müdafaalar) olmasın diyemeyiz. Ama insanlar. onlar. herkes. önce sevgi ile, banş ile uyanmah, sonrakı işlerine de*. sorunlarına da hep bu duygu ve dileklerle başlamalıdırlar. • Sevgiyle, dostlukla, anlaşmayla. banşla dolup dolup boşalan insanlar, bütünleşme, gelişme başarılarının hem toparlayıcısı, hem de sü rekli uygulayıcısı olmuşlardır. însana özgü hakedilmiş yaşamalar ve yaşatmalar mutluluğunu onikiden vurma becerisini gösterir onlar. îyi sonuçların büyük bölümü, onlann bilgileriyle, bilinçleriyle, bilimsel sağduyus ları ve ussal, evrensel dirençleriyle elde edihniştirj Sonuç'lann kapsammda, dü şunsel, yaşamsal geçerliliklerin pencerelen oluşmvıştur hep... • Bizler düş yorgunu, dost şaşkını olmadıgımız sürece sevgiyi. banşı iyicene içimiz de belirleriz. Bu sevgi, bu banş, bizi uyumlu ve güçlü devinişlere götürür. Kalabalıklara. toplumlara koşanz. Oralarda başka insanlar var dır. Başka üzüntüler, kıvanç lar... Bireyden topluma, top lumdan bireye giderek onlan paylaşınz. Bir yerden bir yere varoluş aktarımıdır bu. O yerler insanla doludur. Ol kelerin, dünyanın her bir kö şe mucağmda güneşler doğmuş. çiçekler açmıştır artık. öyleyse savaşlar, öldürmekler niçin?... • însan, öldürdükçe öldürür. Ve sevgisi yoksa insar nın. o öldürür. Çünkü sevgi, savaşıh banşa dönüşümüdür, kurumuşluktan. kanşık lıktan kurtulmus olmaktır. însanm doğa ile baş edişi, onu yenışi sevmekle başlamıştır. Sevginin. barışm yaşatılıp çoğaltıhnadıgı yerlerde duygular, düşünceler kabuk bağlar Yürüme, yayılm a alanlannı kabuklar doldurur. Gerçekçi, çağdaş anlamda eşıtlik, özgürlük, incancılhk oluşmaz, varsa tukenir oralarda... Sevmeye, banşa ilişkin çok şeyler söylenmiştir. «Yurtta banş, dünyada banş» dıyen Atatürk'ün bu öz sözunü, şu günler ya da ya rınlar için yok sayabilır miyiz?. CHlGünün ilanlarıdZr TATİL DERSLERİ Şişli'de Osmanbey tramvay durağında Yenl Tiirkiye mektebmde Türkçe ve Fransızca dersıerden mekteplerinde ikmale kalrnış talebelerle tatlll boş geçirmek istemeyen oocukları hazırlamak için her hafta pazartesı, carşamba ve cumartesı gunleri tatil kurslcrı açılmıştır. Aylık ücret 5 lircdır. Her gün müracaat edilebillr. Tel. Beyoğlu 3480. Ankara Gazi Terbiye Enstitüsü binasında yalnız yotılı ve tam teşkllattı bir lise açılacaktır. Pansiyon ücreti seneda 300 liradır. Lisan muallimleri ecnebi olacaktır. Cocuklarım kaydettirmek isteyenlerln ağustos başına kadar isimlerini namzet defterine yazdırv malan ilan olunur. GAZİ TERBÎYE ENSTİTÜSÜNDEN QA»DA$ YAYINLARI ILAN TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN 3 adet Bedford marka 9 tonluk MSLR tip 3 dingüli kamyonlar üzerine karasör yaptırılacaktır. Şartnameleri Ankara'da Mal?eme Satmalma ve îkmal Müdürlügü, îstanbul'da Malzeme Şube Mudurlüğü, Bursa'da Aians Müdürlügü, İzmir ve Afyon Bölge Müdürlüklerinden bedel karşılığında temin edilebilir. Kapalı zarfla teklif alma yoluyla yapılacak lbalede geçici teminat ile birlikte verilecek diğer vesaik ve şartlar şartnamesinde belirtilmiştir. Teklif mektupları 20 temmuz 1982 günü saat 14.00'e kadar Müessesemiz Haberleşme Müdürlüğüne verilecek ve aynı gün saat 14.30'da komısyon huzurunda açılacaktır. Postada vaki gecikmelerle telgraf ve Telex ile gönderilecek teklifler kabul edilmeyecektir. Müessesemiz 2490 sayıh kanuna tabi değildir. (Basın: 1831B) 4954 İLHAN SELÇÜK Atatürkçülüğün Alfabesi BASISI CIKTI Ederi: 180 lira ISTEME ADRESİ; CAGALOGLU TÜRKOCAGI CAD.NO: 3941İSTANBUL 2. DUYURU İSTANBUL BELEDİYESİ ELEKTRİK TRAMVAY VE TÜNEL İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN 2680 ADET MUHTELİF TİP RÖLE SATINALINACAKTIR 1 Yiikarıda adı geçen röleler yurt dışındaki firmalardan mektupla fiyat ve teklif alma usulüyle satın ahnacaktır. 2 Teklif vermek isteyenler şartnamelerini Metrohan 4'üncü Kat Levazım Müdürlügü Dış Satmalma Şefliğt'nden bedelsiz olarak alabilirler. 3 Bu işe ait teklifler en geç 25 ağustos 1982 Çarşamba günü saat: 15.00'e kadar Metrohan Evrak ve Arşiv Müdürlüğü'nde bulundurulacaktu. (Basın: 18319), 4953
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear