Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet 2 10. Uluslararası tstanbrl Festtvall'nln gösterlmlerint, tümüyle değtîse de, izlemek olanağını bulabildlğim lçin kendimi mutlu sayıyorum. Butıun başlıca nedenleri, dünyaca tanınmış sanatçılan, sanat topluluklannı tanımak, bizim sanat düzeyimizln övünülecek ntteljğine bu kez yabancı topluluklarla karşılaştırmalar yapmak yolu lle yeniden tanik olmak ve halkımızın lmrenllecek sanat sevgisinl, tfgisini gözlemek fırsatım baımuş olmam dır. Ayrıca bizim böyle bir uluslararası sanat festivalini örgütlemekteki üstün ba şarımızm da kutlanmağa değer olduğunu belirtmeliyim. înanıyorum ki, tstanbul Festivaline katılmak, artiü bütün dünya sanatçılan ve sanat toplulukları için bir övünç konusu olacaktır. Bunun ülkemiz için ne büyük bir kazanç olduğunu söylemeğe gerek yok. Açılma töreni baslı tiaşına bir sanat şöleni ldl. Atatürk Kültür Merkezi'nin büyük salonu, gidebildiğim ötekl gösterimlerdeki gibi, tümden doiu idi îstanbul Devlet Senfonl Orkestrasmdan, büyük sanatçımız Adnan Saygun'un keman kon çertosu ile 4. senfonisinl dlnleyecektik. Bu açılış konseri için bu yıl yptmiş beş ya smı dolduran Saygun'un &cçJ1mesi, gecenln anlamını zenginleştlren bir olaydı. Büyük kemancımız Suna Kan'm solist olarak, kuşku götürmez dögerinin herkes ce blllndiği Gürer Aykal'ın şef olarak katıldıklarını da buna eklersek. yukarda kullandığım csanat şöleni» sözünün yerindeliği daha iyi anlaşılır sanırım. tstan bul Devlet Senfoni Orkestras>ı'nın beni hayran bırakan başarısını söylemeden na sıl geçebllirim! Bu orkestra ile övünebiUriz. Adnan Saygun'un en azından müzikseverlerce billndiğini sandığım yaşam öykü sUnün aynntılanna glrmeden, sadece şu bilgileri ansıtmakla yetineceğim: Izmir* de doğan sanatçımız daha kücük yaşların da müzik dersleri alarak ve oaha çok ken dl kendine çahşarak bu alanda llerlemiş, müzik öğretmenliği yapmı* 1928 yılında açılan bir sınavı kazanaraK devlet hesa bma Paris'e gönderilmiştir. îstanbul Kültür ve Sanat Vakft Genel Müdürü, eski opera sanatçımız Aydın Gün şöyle diyor: «llzun yıllar Paris'te okumuş, batı kfllttt rttnü bütün boyutları ile çözümlemlş, da OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 30 TEMMUZ 1982 Dopdolu Bir Sanat Ayı Melih Cevdet ANDAY ha önemlisl Avrupa'da öğrendlklerl onun kendini ve halkını daha derînden duyup anlamasma neden olmuştu.» Gerçekten, Saygun, müzik eğitimini ta mamlayıp yurda döndükten sonra, Türklye'nin yerel müziğiyle llgilenmiş, bu ko nuda temelli incelemelere giıişmiştir. Bu dönem, bütün Türk sanatcıiannın «kendimizi» tanıma çabası Içinde bulundukları dönemdir. Burhan Toprak'm bütün yazın tarihimizde önemsenmemis olan Yunus Emre'yi yepyenl bir anlayışla ele alması da bunun ilginç örueklerinden bi ridir. Bu ortak tutkunun müziğimizdeki ilk başanlı atıümı «Yunus Emre Oratoryosuudur. Oratoryo 1 Nisan 1947'de Parls'in Pleyel salonunda çaünması lle Say gun dünya çapmdaki ününe eriştl îlk kez dinlediğim fceman konçertoau 1967 yılında bestelenmiş, 1969 yılında da, Prof. Lessing yönetimlnde, Ankara Cumhurbaşkanlığı Orkestrasınca seslendlrilmiştir. Solist yine Suna Kan'dı. Bu konçerto. Prag'da, F. Almanya'da, Romanya'da, Kahire'de 4e çalınmıştır. 4. Senfonl ise. 1974 yılında bestelenmiş, İlk kez 1976 yılında, Gürer Aykal yö netimlnde, Ankara Cumhurbaşkanlığı Os kestrası eşliğinde sesIendlDlmiştir. Bu konçertonun Viyana'da O.RF Orkestrasın ca çalınmasından sonra konzertmeister'in ve genel yönetmenin şöyle dedlklerini, ge ne Aydın Gün'ün yazısından öğrendim: «Bizim, bugün yaşayan hestecilerimiz ara sında, Saygun ayarında blr bçstecimiz yoktur, gururlanabilirsiniz sanatçınızla.» O gece, bu iki güzel yap'ttan hanglsinl daha çok sevdiğiml söyleyemeyeceğün. Böyle bir seçme yapamadım. Aya îrini Kiliseslnln konserler lçin kullanılması, yanılmıyorsam, tstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nca perçekleştirilmişti. Bu kilise (Hagia Eire.ıe) M.S. IV. yüzyılm başlarında yapılraışür. Îstanbul* un TUrklerce alınmasından sonra camiye çevrilmemiş, sllâh müzesl olarak kullanıl mıştır. 1869*da Müzei Hünıayun, 1908'den sonra Askerî Müze adını almıçtır. 15 met re çapındakl kubbesi lle «knbbell bazilika» yapı biçimlni taşır. Buraaa konserler başlamadan önce Aya İrinl'nin akustik bakımdan incelendlğinl ve bu lşe elverlçll bulunduğunu ansıyorum. Ben son festivalde oraya ancak Bartok Dörtlüsünü dln lemek için gittim. Konserin başlama saatl 18.30 idl. Fa kat, sanıyorum, dlnleyicilerin zamanında yetişememeleri yüzünden başiama saatin de gecikme oldu. Benlm yerım balkonda idi, salonu kuşbakışı «orüyordum. Tenhalık yüzünden Bartok Dörtlüsü'nön ilgl bulmadığını düşünecek oldum nerdeyse, ama az sonra her yer doldu Konser Mozart ile başladı; anladığım kadarı ile çalınış kusursuzdu, eşi az bulunur blr Dörtlü'yü dinlemekte olduğumu anladım. öyle kl, kilise içinde yuva yapmış olan kuşlar da az sonra müziğe katıl makta gecikmediler. Biimem yanılıyor muyum, bu katılış Mozart' ı uygunsuz düş medl diyeceğim. Büyük »lesteci bunu gör seydl, belki kuş sesleriyle yeniden yazmağa kalkardı yapıtını. Ama bfltün çalgıcıların dışardan katılma seslerden çokça yadırgama duyduklarım bildlğim için kor ku duydum. Bereket blr oıay çıkmadı. An cak Bartok başladığında kumruların par tisyonundan rahatsız olmadığımı söyleyemeyeceğim. Bereket gene bir olay çıkmadı. Bartok Dörtlüsü'nün bu parçadaki başarısı kısaca «büyüleyicı» idi. Bartok'u severim, büyük bir besteci, blr düşünür. bir araştıncı olduğunu bllirün, ama ona bunca hayran kalacağımı kestiremezdim. Bartok Dörtlüsünü dinlemek mutluluktur. Paco Pena'nın gitar konseri için yer ayırtmayı nasıl olup da atiadığımı bileml yorum, Flamenco müzlğln) d'nlemek isterdim. Sonradan çok da ftvgtisünü duydum. özellikle gençler doldurmuşlar bü yük salonu. Gençlerlmlz arasında gltar sevglsinln yaygın olduğunu duyuyorum. Ben Alexandre Lagoya'nın gitarmı dinle dlm. Programdan anladıfiıma göre, Lago ya,. Paco Pena'ya göre daha ağırlıkh bir müziği yeğlemlşti. Handel iie başlaması da bunu gösterir. Ama saînnu dolduran dinleyicilerin çoğunluğu gene gençlerdi. Onlan en çok coşturan eîbette Albeniz oldu. Lagoya, aynca blzle^de de dinleyici sinl tanımış olduğunu gösterdi. Sanatçı, sanırım. tstanbul'dan sevlnçJe ayrılmıştır. Çünkü dinleyici onun oefterini anladı ğını gereğince belirtti. Rumellhisan'ndakl oyumardan ancak lkisinl, Kent Oyuncuıar.mn «Babalar ve Ognllam ile Devlet Tlyatrosunun oy nadığı «Kral Learei görebildım. «Kral Le amın Rumelihisan tiyatrosuna «Babalar ve Ogullarodan daha uygun düştüğü lzle nlmini aldım. Bundan dogal blr şey de olamazdı: çünkü Turgenyv'ln kurduğu olay örgüsünün daha çok kapali yerlerde geçmeslne karşın Shakespeare'ln konusu yoğunlukla açık havaya ybnellr. Hatta «Kral Lear» de hareket, diyaioğu bastınr gibidlr: öyle kl, daha başlangıçta, Cordelia'nın belki de biraz abartılmıs dürüst lüğü, baba Lear'i çığınndan çıkannca, ka derin acımasızlığı birbiri arfeasına sökün eder. Shakespeare'ln özelhkterinden blrl dir bu, küçük bir neden yeter ona ve seyirci dramm gelişimlni Izierken o nedenl unutuverir bile. Htsarra arka plânda görünmesi bu etkin olaym ürpertictliğinl destekler gibiydi. Çok lyl bir Lear olan Cüneyt Gökçer başta. bütün Devlet Tiyatrosu oyunculannı kutianm Halk, oyuna kendlsinl öyle kaptırmıştı kl. vakit gece yansını bulduğu için biraz erken çıkmağa kalkışanları bagırarak paylayanlar oldu. «Babalar ve Oğullam bllemez değlllm, bu konuda biraz emeğim geçmlştir: ama gösterlmi izlerken onu ilk gflrüyormuşum duygusuna kapıldım; sahnede öylesine yaman bir gerçeklik büyüsü yaratıldı kl. kiml yerlerde sarsıldığımı söylemeden ge çemeyeceğim. Bu oyunun Kcnt Oyunculan tarihinde, bir çok bakımdan unutul maz bir yerl olacağını sanıyorum «Baba lar ve Oğullamn bütün oyunculanm kutlarıra, Ikinci 1838'i Yasamaktan Kurtulmalıyız... Arkadaşımız Kenan Mortan'ın 28 temmuz 1982 günlü Cumhuriyet'te yayınlanan hahevl inceleme değerindeydl. Adana'da, Kayseri'de, Tarsus'ta (çoğu tekstil fabrikası olan) işyerlerımn bırblri ardına kapanması, ya da kepenklerini ;ekmeye nazırlanması ne demek? Mortan, kapanan fabrikalann 26'ya, işsizliğe sürüklenen işçi sayısının 25 bine tırmandığını haber veriyordu. Uzaktan «iavulun sesl hoş gelir: ama batan gemilerîn S.OS.'lerl ve sirenleri yaşamm acılarmı bilenlerin vürebierinl burkar Koskoca tekstil fabrikaları oirb'.ri ardından kapılarına kilit vurmak zorunda kalırlarüen, Adana Sanayi Odası Başkanı (BOSSAnm patronu) Hacı Sabancı demiş ki: « Ehh şimdilik btz açığız, ama nc zamana kadar? Orasını Allah bilir.» • Hani Türkiye tekstil endüstrisi Avrupa'yı zorluyordu? Hanl Türk ürünleri kapışılıyordu? Hani tekstil alanı (kapitalist dünya işbölünıUnde) gelişmekte olan ülkelere bırakılıyordu' Bunca döviz harcayarak Batı'dan aldığımız tekstil fabrlkalan artık küflenmeye mi bırakıiacak? tşçiler sokaklarda mı yatacak? Kim elini uzatacak bu Insanlara? Bankerzedeler, Kastellizedeler arasında yüksek düzeyde kimi kişiler bulunduğundan «ses,ll azınhk» "'uşturdular, soluklarını duyurdular. Ya işsiz işçiler? Onlar ne yapacak? Fabrikaların zıncirleme kapanışları ve bankerlerin birbiri ardına çoküşleriyle milyonlarca yurttaşm elleri böğürlerinde kaldı. Ama Cevher özden îsviçre'de.. Turgut Özal Antalya'da.. Gel keyfim gel.. * Ne diyorlardı dış cevreler: Yaşa Turs;ut!.. Sürekli zam vap: süreklî devalüasyon yap; dogru yoldasm; daha sıkı para politikası gerekli; ekonomik yapı yeniIcjıj'Or: hasta iyileşiyor; dünyada yılın ekonomi bakanı sensir... ' Sayın Özal da diyordu ki: Türk mucizesi gerçekleşlyor. Evet. mucize gerçekleştl: 1 Amerikan doları 170 liraya tırmandı, fabrikalar kapanıyor. bankalar eğik düzeyde kayıyor; işyerleri üepenkıerıni çekiyorlar. Devletîn parasını «1 dolar = *5 Hrasdan ahp iki yılda «1 dolar = 170 Hra»ya düştirmek vv bu sürüklenişi dışa açılma politikasıau başarısı dıye sunmak tüm ekonomi tarihinde az görülür marifettir. • Peki, biz ne diyelim? Devletçiliği kötüleyenler simdi batan fabrikalarmı kurtarsmlar bakalım mı diyelim?.. Hayır. , Böyle konuşmayacağız. ülusal ıçıdan baktığımızda büyük bir trajedi yaşanıyor, sosya) açıdan yaklaştığımızda yüreğimiz burkuluvor. Böyle biı ortamda elbirliğiyle çıkış yolu aramak geffcir 1838 de Batılı kapitalistlerin mavallanna uyup sözde seTbest piyasada Osmanlı devletinln ncsl vat. nesi yoksa silip süpürenlenn torunları bugili) Türkiye'yi ikinci kez tuzağa düşürmek istiyorlsr. Türkiye ikinci 1838'i yaşamaktan Kartulmalıdır: tıu kurtuluşttn teK yolu halka abnüıi devletçilikten geçer. flıcıdo Bir Anayasa ve Belediyeler., Rakım ZİYAOĞLU lr SOTB önce Galatasaray Iisesi Konferans Salonu'ndakl toplantıda Anayasa Komisyonu Baskanı Sayın Prof. Aldıkaçtı. Anayasa'nm temel 11keleri üz«rinde açıklamalannı bitirdikten sonra sıra sorularla aydinlanmaya gelince sormuştum: Rahmetli Prof. Turhan Güneş bir demednde Anayasa uygulaına yönünden Medenl Kanuna benzer. Medeni Kanunda alle reisi kocadır. Ama koca kıhbık ise bu madde işlemez. Belki bu biraz da espridir, ama yina bir noktada çok şey, maddelerin korunması ve kullanılması bicimine bağlı kalmıyor mu? Sayın Aldıkaçtı esM ve hazırlanmakta olan Anayasalar arasmda kısa bir kıyaslama yaptıktan sonra çok kez anayasalann içinden sorunlara lyl niyetle ve uyanıklıkla hareket edildlği zaman çareler bulunabileceğini. bunun için de Meclislerin kendisine. devlet başkanlanna. hükümetlere, parti liderlerine, parti gruplanna görevler düştügünü örnekleriyle belirttL Anlaşıhyordu ki, özellikle zor dönemlerde, bunalımlı gunlerde bu yüce kuruluşlara anayasa mad delerl kadar hatta daha ötesinde erdemlik, özveri ve yansız yorumlar düşüyordu. Yıllardır bu özlemle yaşadık... 1961 Anayasası'ndaki belediyelerle ilgill 55, özel likle 112, 116 sayüı 3 madde yıllar boyunca gereği gibi uygulanamamış veya bu maddelerin içerlgine, ruhuna aykırı düzenlemeler çıkanlmıgtır. Türkiye her yönü ile yeniden düzenlenirken ve ortamda hoşgörü varken üzülerek gördük kl belki biz rastlamadık ne yetkililerden, ne uzmanlardan ne de özellikle büyük denilen belediyelerhnizden açık. içtenlikli bir görüş ortaya getlrilememiştir. Oysa bu ters uygulamada büyük oranda seçim bölgesi olan belediyeler büyük zarara ugramış özellikle tstanbul Belediyesi idari, mali koyu bir vesayet altmda tutulmuştur. Anayasanm belirttiğim maddelerinde olanaklar yeterli ölçüde bulunurken, metinler demokrasiye elverişliyken îstanbul Belediyesi ve benzerlerinin özerklik diyebilecegimiz alanlardaki hareketleri kuru laftan ibaret kalmıştır. Örneğin yıllarca hükümet. belediye ve fizel sektör alanlannda yaşlanmış bir îstanbul Belediye Başkam nice olay ve deneylerin a<ıık alnından başka derisini buruşturduğu elinin titrek şehadet parmağını başparmağıyle birleştirerek önemli bir girişim için bütçede bir liralık fasıl açılmasını bir üstün yetkiliden rica etmiştir. Eğer buna rica denilirse! Ya idari vesayet (tutelle administerative). Bunun da hüzünlü hatta çirkin örnekleri vardır. 529 yıllık tstanbul Belediye tarihinde... Zamanm ünlü bîr Başbakanı, soylu, çahşkan tstanbul'a çok yararh olmuş bir Belediye Başkanına, Ankara'daki makam odasında Hep sen çıkarsm karşıma.. Senden başka imara demir istiyecek yok mu? Harp oluyor. gönnüyor musun? Haydl, dön İstanbul'a.. Eleştirisini yapmıştm Bereket versin çok tecrübeli ve çok ileri görüşlü ve çok hesaph bir Cumhurbaskanı araya girmiş de İstanbul ileride çok kötü bir duruma düşmekten kurtulmuştur. Devletîn birliğini ve kamu hizmetlerlnin bir düzen içinde yürümesini sağlamak açısmdan merkezin yerinden yönetlm kuruluşlan ve belediyeler üzerlnde ki denetimini kullanmasına halkm kendisini ilgilendi ren işlerin yapıimasına geniş ölçüde katılmasma, imkân verdiği, şehir lhtiyaçlanmn daha yakmdan ve daha hızlı gerçekleştirilmesini engellemediği takdirde denetime elbet denilecek bir şey yoktur. Ama belediyeler üzerindeki mali ve idari denetim yetkisl gerçek ve tam bir vesayet şeklini almamahdır. Ve bunun yeni Anayasada güvencesi bulunmalıdır. Yeni tasan tahmin ettiğimiz gibi konu ve dileklerimiz bakımından yazık ki esaslı bir degişlklik Içer memektedir. 61 Anayasası'ndaki Belediyelerle ilgili meddeler yer değiştirmiş, taslakta 155. maddede top lanmıştır. Büyük Belediyelerln ayrunı yapılarak kendilerine özgü özerkliklerl korunmadıkça eski yasada oldugu gibi yeni tasanda da ileride çıkanlacak özel kanunlanna ragmen «idari ve mali zaaf» yine sürüp gidecektir, kanısmdayız. Oysa belediyeler demokrasinin tabamdırlar. Uygar ve ortak yaşamm sağlandığı en önemli kuruluşlardır. Belediye hizmetleri günlük yaşamın ilk gereği ve koşuludur çünkü. B ağnaz çevreıerln kitaba düşman tutumları yıllar îçinde yetiştire yetiştire kitap sevgisinden yoksun renksi7 insanlar, ya da kitaba düşmanlığı sü ren, büyüyen kişller yetiştirdi. Bunlar ülke yönetiminde söz sahibl olacak orunlara geUnce parti alt basamaklarının da kışkırtmasıyla 1971 yılında kitap çılara İlk büyük baskıyı uy guladılar. Baskı bir yıl boyunca sürdü Kltapçılann işyerlerl, evlerl sık sık basıldı, arandı. Radyo, televizyon ve bir kısım basin' yoluyla da geniş blr kampanya açıldı. Kitap veba gl bi gösterildi. Kitap bulundurmak, kitap sahibi olmafe suç İdi. Değerlendirmeyl genelllkle lşten hiç an lamayanlar yaptıgından neyle Karşılaşacağınız belll değildi. Kitap alıcısından kltapçıya uzanan blr baskı şeridi kitap satışlannı uzun süre baltalayacaktı, böyle de oldu. Kitaba karşı düşmanca tutum bilinen şey, bunu kl tap satışlanna tek engel olarak görecek olursak yapılacak şey yok demektlr, kitapsever olarak elimizl ko lumuzu bağlayıp oturacağız. Kuşkusuz bu, satışı kös tekleyen hüyttk etkendir ama gene de yapüabilecek şey az değil. B Kitap Pazarmı Genisletmek ÜLKEJVÖZDE KİTAP PAZARI KÖTÜMSER OLACAK KADAR KIS1R DEĞİL. ONU BU DURUMA GETİREN YAYINCININ, DAĞITICININ, KİTAPÇININ BİLGİSİZLİĞİ VE TEMBELIİĞİDİR. Behiç DUYGULU okuyacak, okumaya zaman ayıracak ortamın kaybolma sıdır. Meyhaneye birkaç bin lira verileblldiği, yaz tatiline şu Kadar, giyime bu ka dar, gazlnoya şu kadar pa ra aynlabildiği bir ülkede kitaba birkaç yüz llra veril mesl niye ağır olsun. Beyaz peynirln etiketlnl dörtyüz elllbeşyüz lira gördüğümüzde susuyorüz da kitabı böyle gördüğüınüzde niye bağınyoruz? Kitap ödünç de okunabillr ama peynire para saymak zorundayız. Kitap flyatlarından yakınma kitap bir lirayken, beş lirayken, on lirayken de vardı. Kitap fiyatlan hep yüksek ml olmuştur? Buna karşın, «bizde kitap Avrupadaklnden ucuz> demek de soruna çözüm getlrmez. Orada yaşam koşullannm kişilerl ou kadar zorlamaması bir yana, blr de kitaba genel bütçede para ayır ma alışkanlığı yıllar önceden yerleşmiş durumda. Kişiler sitaba, fiyatı yüksek olduğu için değil de, ö bür giderıerinden göz açamadığı lçin para ayıramıyor. Bunun yanında ayırabilecek olanlann da böyle bir alışkanlığı yok. Onlar Sultan Deli İbrahim örneği balıklara tnci saçar da gene kitaba para vermez. görüşümüzü doğrulamak 1çin bazı kitaplara çok düşük fiyatlar koyalım, görecekslniz satış fazla artmaya cak. Hatta büyük bir kesim o kitaplara kuşkuyla bakacak, «Niye ucuz? Düşük dtt zeyde bir kitap mı, Işin 1çlnde propaganda, reklam parmagı mı var?» diyecek. Demek kitap satmak lçin çok yüksek flyat ne ölçüde yanlışsa, çok düşük fiyat da o ölçüde yanlış. Flyat koymanın hesabı yayın piyasasmda iyi bilinir. Türkiye'de kltapçılarla 1yi bir diyalog kurmak şu a çıdan gerekli: özel sestör belll zamanlarda bayılerinl toplar. On lara seminerler düzenler, Yakındıkları şeyler, aksaklıklar varsa bunlan saptar ve glderir. buna karşılık bayilerde gördüğü aksamaları belirler. Bunun ötesinde gerek bu toplantılarda, gerek gdnderdlği özel olarak bastmlmış dergilerde onlan sürekli yetiştirir, yüreklendirlr. Bizim yayın pl yasası, dağıtım piyasası kitapçılar üzerinde nasıl blr gayret gösterlyor? Onlara sağladığı fayda, öğrettiğl şey ne? Hiç. Dağıtımcılar konusunda yakmmalarında yayımcılar nerede haklı, nerede haksız? Dağıtıcılar uzak köşelere uzansalar sorun çözülür mü? Cözülmez. Uzak yer lere ulaşmak onlarm tutum ları içinde soruna çözüm getlrmez. Dağıtıcılar çoğalı yor ve dar bir pazarda blr birlerlnden müşteri kapma ya çalışıyorlar. Aralannda su yüzüne çıkarmamaya ça lıştıklan bir yarış, çekişme var. Ama özveriyi kendi ke selerlnden değil yaymıcının cebinden yapıyorlar. Yayımcı bundan yakınmakta hakh. Çünkü biı kitap çıkarmak sçln döktüğü parayı onlardan loparlayamıyor. Cuma günıeri para ala bilmek lçin ontara gide ge le posta oluyor. Dağıtıcınm biraz güçlendiyse fazla kitap satmak, fazla ödeme yapmak ve yayımcıyı mem nun etmek gibı bir endişesi yok. Fazla kitap satıp, fazla para topiamayı daha güçlenmeic için yapıyor. Ya yımcı onun bu tavn karşısında beceriksl/ kalıyorsa, önlem alamıyor, çıkarlannı kollayamıyorsa onu hak lı bulamıyız. Yayımcı yaka sını niye kaptırıyor? Alıcıya güleryüz, üretenl horlama Tahtakale toptancıları arasında yaygıııdır. Bunu hangisi ^anğisınden öğrendl? Cağaloğlu Tahtakale'den mi, Tahtakale Cağaloğ lu'ndan mı, yoksa ikisi de ayrı ayn yerlerden mi? tyi öğrenmişler. Yakınmakla blr yere vanlmaz. Burada kurt kanu nu her yerdekınden <laha geçerlidir. Biz yayımcımn ticari atraksiyonlarda alttan güresmeslnJ yanlış buluyoruz. Oaha fazla geclkmeden cyunun kurallan saptanmalıdır. Üstüste kitap yayımlamak, bunun ayııntıh sorun larında oradan oraya koşa rak kendini kaybetmek, ya da, «kitabı piyasaya sürdüm benım işlm bitti» diye düşünmes akıliıca yol değil. Yayımcının, kitap yayımlamaya ayıracak vakit yanında pazar için neler ya pabileceğinı düşünmesl Ve çıkış yolunu bulması gerekir. Yayma yüy milyon da yatırsanız geçerll yayun ya nında pazan ıyl lzlemlyor, neler yapablleceğinlzl araştırmıyorsamz dağ glbl yıgılan pakeîlere mahzun mah zun bakip, depoları büyütmekten başka bir sonuçla karşılaşmazsınız O zaman, «ne yapayım mlllet okumuyor!» demek en kolay söz olur. Elbet yayımladığınız kitap sayısı da ya düşer. ya büsbütün kesıllr. Kitabı yaynnlayıp dağıtıcılara ^enuek de bir iştir ya, asıl başan parasını top lamakta. Bunu yapamadık ça yeni kitaplar lçin lşin dışmdan Içeriyn sürekli pa ra aktarmanız gerekir. Bunun da sonu gelmez. Yayın dünyaamda son ikl halka kltapçı ve okurdur. tkisini «onradan bir bütün olacak biçimde ayn ayn ele almak gerekiı. Kitabı okura duyurduk ve ilgisinl çektik, kitapçıyla llgilenme dik, okur kltab) nasıl edinecek. Herkes üşenmeylp yayımcıdan isteyemez ya! Pazarlamacı (1) kltapcıyı kitabına Inandırdı ve iyi sa tış yaptı, okurun kitaptan haberi oimaz da kitabınız rafta beklerse kltapçının gelecekte yayıiıiarınıza kar şı takmacağı en iyi tavır ne olacak! Yayımcının da, dağıtımeının d& kitapçıyı, aldığı kitaplar satmadıkça onu başsa olanaklardan kar şılayacak kişi clarak görme si acı btr aldanıs olur. Türkiye kitap pazarı kö tümser olacak ölçüde kısır değil. Onu bu hale getlren yaymcımn, dağıtıcınm, ki tapçmm oazar konusunda sırayla bllgisiziiği, tembelli ği. tşin gizl nerede? Yayımcı, lağıtıcıyla, kitapçıy la ve okurla nasıl bir diyalog kuraolHr? Çözüm nedir? Bütan bunlann anahtan tek tek elımizde değil. Elimizde^. Mr deste anahtar var, birkaç yerinden kilitli kapıyı açacak anahtarlar bu destenin tçtnde, sabırla onlan arayıp bulmak gerekiyor. 5?undan 'kuşkumuz olmasm, bllinçil ellerde ka pı kesinlikle açılacak. (1) Dagıtımcı ve kltapçı dışında pazarlamacı kanalıyla blr O.e ofeura doğrudan ulaşma olgusu var Taksitli satışlara glrmek satışı arttırmada ayn bir etken olabilir. Ancak burada kltapçının dışında ayn bir pazar yaratmak ve kitapçıyı baltalamamak geıeklr. Bunu önlemek oidukcs zor. Fakat bunun dzeflnde aynca düşünmek ve lşin kurallannı koymak olanaksız değil. Cumhuriyet 30 TEMMUZ 1932 IRAK MESELESİ Cenevre 29 (a.a.) Milletler Cemiyeti Irak hükümeMnin Milletler Cemlyetlne kabulü hak kında vup^ğı müracaa ta verdtğl cevapta Milletler Csmlyetine kabul hususunan manda 1da reslnin ülbayet bulması lçin en esaslı ve eızem şartlardan biri olduğunu batırlatmıştır. Tngiltere Irak'ın Mil letler Cemivetme kabu lü meseiesinin gelecek toplantı gündemlne kaydedllmesini lstemiştir. Yıllar önceslne dayanan eskimiş blr görüş var. tşin şu yönden ya da bu yönden İçinde bulunan bazı kl şller hâlâ buna tutunuyor. Görüş şu: tyl blr dağıtım örgütü yok Kitap Türkiye' nin her kösesine gitmiyor. Dağıtıcılar zahmete girmiyor, ayaklarına gelen müşteriyle yetiniyor. Yeni pazarlar aramak şöyle dursun olan pazarı da araştırıp ortaya çıkatmıyor, ona ulaşmıyor. Eğer bu pazar yakalansa, kitap her yere ulaştırılsa durum değişir. Herkesin en yakın kaynaklardan kolayca edindiği bu gcrüş doğru gibi gö rünüyor, doğru yanları da var. ama temelde yanlış. Bazı klşiler de dlyorlar kl. bu masrafı özei kuruluşlar kaldıramaz, devlet benimBemeli. Böyle blr dağıtıma ancak onun gücü yeter. Oysa devlet, kitaba sevecen de yaklaşsa dağıtım ko nusunda, hangi yönetim Iş başına gelirse gelsin (devletin kltabı temel alan btr polltikası olmadıkça) başanlı olamaz M.E.B. Yayınev lerl ortadadır. Oralarda aradığınız kitabı okul kitabı dışında memura zor çıkarttınrsmız. Kalmamışsa depodan zor getirtebilirsiniz. Zaten memurun başını kaşıyacak hall yoktur ki si zinle jğraşsın Çıkartma işlnden de o sorumlu değil dir. Hamalların işidlr bu. Bu dururada devletîn kitaba karşı tutumu düşmanca olmasm veter. Şimdi onu bı rakıp özel sektörün neler yapabileseğine gelelim: Kitap »atışlaıını etklleyen şey, bir parça fiyatlarının yülısek oluşuysa daha çok klsilerin geçim koşullarının ağııhğıdır. Bunun getirdiğl sorumluluk duygusunun ağırlaşmasıyla c ]Günün Hanı[ Bunca senelerden beri muhterem müş terilerimizden gördüğümüz tağbete dayanarak aşağıda yazılı soğuü yemekıerin lokantamızda her daim hazır bulundurulacağı arz ve ilan olunur. Semiz tavuk bütün 100 kuruş Semiz piliç bütün 50 » Zeytinyağlı patlıcan d'Mması 20 kuruş Tereyağlı nefis börekler 15 kuruş ABDTJLLAH EFENDİ LOKANTASI Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına ., NADİR NADİ, Cenel Yayın Müdürü: HASAN CEMAL Müessese Müdürü: EMİME UŞAKLIGİL Y«zı l}l«i Müdürü: OKAYGÖNENSİH Ba«an v« Yayan Cumhurlyet Matbaacılık v* Gazstecilik T.A.Ş. Po»la Kulusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 HH\ . BODRUM T.M.T OTEL (hwu ""' 19J00JL. MARMARIS Suftanj tanSaraij Motel 19.900TL FETHİYE SEKETUR OTEL p«»»«m 18.900TL OTIl 13.900TL. MARKAMİ^ BtTlOLAR• ANKARA:KonurSokakno 24 4 Y.nlçehir Tel: 17 582517 58 66 Idare 183335 • İZMİR: • ADANA: . Hallt Ziya Bulvarı No: 65/3 Tel: 25 47 0913 12 30 MAKEIOTEL 30000TL 21.900.TL Ö<M Otobö»» Ikramlar + S«rvi« BARBAUOS BULVARI35/3 B S İ I irtlbat Abantur 37WO7 Atatürk Caddesl, Türk Hava Kurumu Işhanı Kat 2/S Tel:1455019731 TAKVTM İMSAK 3.4ü aüNEŞ 6.52 ÖĞLE 13.2ü İKİNDİ 17.16 3ü Temmuz 1983 AKÇAM 20.28 YATSI 22.18 w611074 618226 H.26105