14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 8 3 TEMMUZ 1982 Türkiye'de gelir dağılımı adil değil (Tuncer fiulutay bu çahşmasını 15 mayıstan önce hazırlamışUr.) u yazıda devletin iktisat yaşamındaki tşlevlerini açıklayıp tartışmaya, Türk ekonornisinın 1974'den beri yaşadığı bunalımı .ocak 1980 kararlarını. bunların uygulama sonuçlarını çözumieyip değerlendirmeye, bazı kaygı ve düşüncelerimizi ileri surmeye çalışacağız. Kaba eğıiimleri ele alan özet biçimdeki açıklamalarınuzda aynntılı incclemelere girişraeyeceğiz Deyletitı rtlü n iktisadi Bunaiım mm m TuncerBULUTAY'ın mm$& ıncelemesı Güvence, memurun şahsına bir ayrıcalık ve dokunulmazlık sağlamak için değil, yapmakta olduğu kamu hizmet ve görevlerinin toplum yararına, gereği gibi yerine getirilmesini gerçekleştirmek amacıyla, mesleğe tamnmıştır. LütfüDURAN Devletin esitsizlikleri giderid, az gelirlilerin durumunu düzeltici önlem alması kaçınılmaz bir görevdir 1durumunun) uygar toplumlar için istenilemez olduğu açıktır. Dışsal ekonomiler kişi ve firmaların kendi çabalan sonucu olmayan kazanç ya da zararlarıdır. Geleneksel ders kitaplarında dışsal ekonomiler için an kovanı ve elma bahçesi, ırmağın üstündeki çelik fabrikasuıın artıkları ile akarsuyu kirletmesi ve böylece ırmağın altındakı balıkçılar için zarar, masraf yaratması nıteliğinde örnekler verilir. Bu örnekler konunun pek onemli olmadığı izlenimini yaratacak özellik taşırlar. Oysa biz dışsal ekonomilerin çok önemli olduğu kanısındayız. Çünkü insanlar toplum ıçınde yaşamakta. uretmekte ve tüketmektedir. Bu ortamda insanın üretiyor göründüğü ya da tükettiği mal ve hizmetin ne kadarının kendi bireysel katkısı sonucunda elde edildiğini belirlemek son derece zordur. örneğin bir kişinin sahip olduğu, eskiden fazla bir değeri olmayan arsa ya da toprağin kentleşme ya da turizm sonucunda veya altında petrol bulunması aedeniyle büyük değer kazanmasında o kişinin bireysel katkısının önemli oldugunu söylemek çok güçtür Aynı şekilde, örneğin ABD'de ya da Türkiye'de otomobil fabrikalannın eskiden çok kâr sağlarken son yıllarda zarar ettikleri bilinmektedir. Bu değişikliğin söz konusu firmaların içsel özelliklerindeki bir değişmeden ileri geldiği söylenemez. Diğer bir deyişle, sözkonusu firmaların önceki kârlannda da sonrakı zararlarında da dışsal ekonomilerin önemli katkısı vardır. Bu nitelikteki dışsal ekonomilerin bütün ülkelerde. özellikle de 1950 sonrası Türk ekonomisinde çok önemli oldukları kanısındayız. Devlet memurluğu güvenceli bir mes 3 11AAemurluk guvencesi ilkesi 1) KAVRAM, KÖKEN VE AMAÇ emurluk guvencesi de, yerinden yönetim gibi, toplumların demokratikleşme süıecinde büyük etkisi olan çağdaş bir ka/ianımdır. Ger 'çekten. yüzyıllar boyunca kamu görevlileri ıktidar sahiplerinin emrinde ve iceyfinde blrer hizmetkâr kabul edillrken. sonuna yaklaştjğımız bu yüzyılın başmdan beri, hemen tüm demokrasilerde, yöneticilerin değil. devletin ve halkın hizmetinde, objektif ve genel statüler uyarınca güvence içinde çalışan meslek adamları sayılmaktadır. Başka bir deyişle, bugün memurluk. kamu hizmet ve faaliyetlerinin gerektirdigl vasıf ve şartlan haiz olan vatandaşların, eşitlik ilkesine göre girebileceği, ödev ve yükümlülüklerini yerine getirdiği sürece, ötnür boyu ya da belli bir yaşa kadar hizmet verebileceği güvenceli bir jneslektir. Kamu görevlisi, ancak yasalarda öngörüien sebeplerden ötürü ve hallerde, yetkili nıakam ve mercilerce, önceden belirli şekil ve usuller izlenerek memurluktan çıkarılabillr. Işte hakimlik teminatına benzeyen bu durum. memurluk güvencesini oluşturur Beltrtmek gerekir ki. bu güvence. memurun şahsma bir ayrıcalık ve dokunulmazlık sağlamak için değil. yapmakta olduğukamu hizmet ve görevlerinin top lum yararına. gereği gibi yerine getirilmesini gerçekleştirmek amacıyla, mesleğe tanınmıştır. Böylece kamu görevlileri yetki ve sorumluluklarını, üstlerinin keyfî ve indi emirlerine göre değil. mevzuatla saptan mış esas ve usuller gereğince objektif olaraK. sadece kamu yaran yönünde kullanılar ve kuüannıalıdırlar. Ancak bu yöntemle «hukuk devleti» ve özellikle «yasal idare» ilkelerinin uygulamaya geçirilebileceğl düşünülmekte ve kabul edilmektedir. B • evletin iktisat yaşamındaki ağırlığının özellikle yirminci yüzyıhn ikinci yarısında arttığı bilinmektedir Birçok yazıda açıklandığı gibi, devletin^ iktisat yaşamına müdahale gereğinin üç temel da*yanağı vardır Bunlar, i) Kaynak ayırımı (tahsisi), ii) Gelir ve servetin bölüşümü, iii) Kalkmma. büyüme ve istikrardır. Bu müdahale gereği neoklasik diyebilecefimiz iktisat kurarnının gerçek yaşamda soyut ve ideal biçimiyle uygulanabilmesine olanak bulunamamasından ileri gelmektedir. Kuramm değişim ve üretimin etkin, bir anlamda en iyi olması için zorunlu saydığı varsayımların gerçek yaşamda gerçekleşmesi olanaksız değilse, herhalde çok güçtür. Kuramin etkinlik sağlayıcı biçimde işleyebilmesi için üreticilerin birbirlerine yakm güçte olmalan, iktisat birimleri olarak kişilerin. firmaların arasmda önemli farklılıklann bulunmaması, birimlerin fiyatları veri alması gerekir. Gerçek yaşamda böyle bir duruma rastlamanin olanaksızhğı açıklıkla ortadadır. Büyük firma ve holdinglerin, büyük topraklara sahip kişı ya da kuruluşlann ekonomi ve toplumlarda eşitlikten çok uzak güçte bulunduklan. çokça zaman fiyatları belirledikleri bilinmektedir. DEVLETİN İKTİSAT YAŞAMINDAKİ GÖREVLERİ D meslek saymalîla (m. 117) yetüımemiş, «memur te'jninatı» kenar başlıklı ayrıntılı bir madde (118) ile, memurların disiplin yolu ile cezalandırılmasım, savunma hakkmı tanıyan sıkı şekil ve usül kurallarına ve yargı denetimi güvencesine bağlamıştır. Bundan başka, bir çalışanlar grubu olan kamu görevlilerinin de. mesleki çıkarlarını korumak ve geliştirmek amacıyla özel bir statüye göre sendikalaşabileceklerj kabul edilmigtir (m. 46). Ancak memurlar ile KtT yönetict ve deneticileri. yetkilerinin kullanılmasında gö rev ve ödevlefinin yerine getirilmesinde objektifligi ve eşitligi sağlamaları ve sürdürmelerl için, siyasal partt lere girmekten ve siyasi etkinliklere katılmaktan, kamu hizmettnden temelli çıkarılmak tehdidi ile. yasaklanmışlardır. Bu yeni Anayasal ilke ve kurallar, 1965 yılında yürürlüğe giren ve ancak 1970'den itibaren uygulamaya konulan «Devlet Memurlan Kanunu» ile somutlaştırılıp yaşama geçirilmeye başlamıştır. Şu kadar ki, 1970'den sonra, bir yandan adı geeen kanunda, öte yandan Anayasa'da yapılan değişiklikler soucu,«memurluk guvencesi» oldukça zayıtlatılmış ve özellikle tatbikatta etkisiz hale getirilmistir. Bununla beraber, memurların temelli hizmetten çıkarılması, kanunda öngörüien belirli ve sayılı nedenlere dayandırılmış. «işten el çektirme» ve «bakanlık emrine alma» yerine konulan «gorevden uzaklaştırma» işlemi daha sınırlı hallere ve sıkı koşullara bağlanmıştır. Ama, atama. görev yerinin değiştirilmesı, ilerleme ve yükselme konularında üstlere tanınan takdir yetkilerı nin farkhlık ve haksızlık yaratacak biçimde uullanılması suretiyle, kamu göfevlileri üzerinde baskı ve keyfilik sürdürülebilmiştir. Anayasa'da 1971 yılında yapılan değişiklikler arasmda (M. 46, 119), kamu personelinin sendika kurma hakkı kaldırılmış olduğundan; memurlar, siyasl iktidarın söz konusu usulaüz ve kötü uygulamalanna karşı kendilerini savunrna ve koruma imkânından da yoksun kalmışlardır. özellikle «cephe» hukümetlert dönemlerinde, kamu görevlileri içinde yapılan kıyım ve sürgünler doruk noktasına çıkmış ve toplumun tümtinde olduğu gibi. memurlar topluluğunda da, sozcüğün genel anlamıyla. anarşi egemen olmuştur.' Bu hal, yalnız uygulamalarda' ve olguda değil, kamu personelinin statülerini düzenliyen mevzuatta kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, BakarHar Kurulu Kararnameleri, Yönetmelikler •ve daha .baska'lşlemlaıîe gelişigüzel ve bölük pörçük # GELİR VE SERVET BÖLÜŞÜMÜ erçek yaşamında piyasa mekanızmasının ışledığı ekonomilerde gelir ve servet bölüşümünün eşitlikten uzak bir durum gösterdiğı bilinmektedir. Geçmişte yapılmış araştırmalar gelir dağılımııun Türkiye'de adil nitelik taşımadığını göstermıştir. Demokratik, uygar bir toplumda devletin bu esitsizlikleri giderici, az gelirlilerin durumunu düzeltici yönde önlem alması kaçınılmaz bir görevdir. Aynı şekilde. işsız kalana ışsızlik ödemesınde bulunulması, enaz tasgari) ücretle her çalışana onurlu bir yaşam sağlanması küçük üreticilerin büyük iktisadi dalgalanma ve bunalımlardan korunmaları çağdaş bir devletin vazgeçemeyeceği temel görevler arasındadır. Toplumca yarat'.ldığı bilinen üretimden toplumun tüm bireylerinin yararlanması doğaldır. Bunlar gibi çalışamaz hale düşüldüğünde, hastalanıldığı, yaşlanıldığında belirli bir güvenceye sahip olunması da yine çağdaş bir devletin yurttaşlara sağlamak la yükümlü bulunduğu temel görevler arasındadır. öyle olunca, neoklasik iktisat kuramırun özünü oluşturan fiyat mekanizmasının gerçek iktisat yaşamındaki kaynak dagıtımında daima etkinllği sağlaması beklenemez. Dolayısıyle kaynak dagıtımında etkinlığin sağlanabilmesi için devletin müdahalesine gerek vardır. Bu müdahale örneğin, tekellerin, kamusal mallann. dışsal ekonomilenn varlığında zorunlu olur. Tekeller herhangi bir alanda üretim ya da değışım (alış ya da satış) olanaklarınm tek elde toplanması durumunda ortaya çıkar. Böyle bir durumda fiyat mekanizmasının istenilen özellikler taşıması. etkinligi sağlayabilmesı çok güçleşir. Genellikle gereğindea az üretim. yapıhr.kapasite kullanımı etkinligîn gerekfcirdiğinin' altında kahr. Kabaca ifade etmekte sakınca yoksa. kamusal mallar toplumun birlikte kullandığı mallardır tç ve dış güvenlik, yollar, parklar bu nitelikteki mallann en belirgin örnekleridir. Bu mallann bireyler için kişisel duzeydeki yarannı belirleyebilmek zordur. Ayrıca bunların kişilerin bireysel çabalan ile sağlanması güçtur. Kişisel güvenlıkte oldugu gîbi, bazan kişiler kendi güvenliklerini kendileri sağlayabilseler bile. bu durumun (kişilerce güvenliğin sağlanması • KAYNAK AYIRIMI G B 2) KANUNU ESASİ smanlı devleti, meşrutî rejinıe geçeruen. mutlakiyet döneminin aksine gelenek ve uyguiamalarına son vermek için, 187b Kanunu Esasi'siyle (m. 3941), memurluk te'mlnatmı sağlamak üzere, bazı açık hükümler koymuştur. Buna göre. «memurlar kanunen mucibi : zil hareketi tahakkuk etmedikçe... azil ve tebdil olıınamaz...» \se de; suttatun hükümranlık hakkını saklı tutgıak. için, «Dev O • KALKINMA, BÜYÜME VE İSTİKRAR skıden beri devletlerin gumrukler koyarak yurtiçi uretimi koruma yoluna gıttiklerı bilirımektedir. Oluşmakta olan genç sanayı'nın gelışmesı, rekabet edebilir duruma gelebilmesi için korunması gerektiği de iktisat yazmında çok eskilerden beri iJerj sürulmuştür. Tüm ülkelerde geçmişte de bugün de koruma yoluna sıkca başvurulduğu bilinen bir gerçektir. Mustafa EKMEKÇİ 12 Eyliil 1980den bu yana «Devlet Memıulan Kanunu», «T.C. Emekli Sandığı Kanunu» ve öteki sürekli kanunlarda yapılan değişikliklet, özellikle kamu görevlilerinin disiplin vc emekliliği konusunda «Memurluk güvencesi»ni gözetmeyen yeni hükümler getirmiştir.» letçe bir sebebi zarurî görülme»si halinae de azil ve tebdil yetkısi kabul edilmektedir. Ancak, DU «görtilen lüzuıu üzerine» azledilenlere ve «hüsnii hareket ve istikamet» sahibi olan ötekılere, yasada düzenlenen ma zuliyet ve tekaut maaşları verilmesi ve hattâ yükselme (rütbe v.b.) yolunun olan husus; Kanunu Esası'nin, «memurun âmirine biirmet ve riayeti lâzımeden ise de, itaati kanunun tâyin ettiği daireye mahsustur. Hilâfı kanun olan umurda âmire itaat mesuliyetten kurtulmaya medar olamaz.» hükmü ile, kamu görevlisini kanunun emrine ve halkın hizmetine bağlama. sıdır. Ne var ki, Sultan Abdülhamit kışa bir şüre sonra, Kanuni Esasi'yi askıya aldığından: «memurluk gü vencesi» mevzuatla düzenlenip ofgulara geçirilmemîs ve istibdat yönetimi boyunca geleneksel keyfi azil usulü sürüp gitmiştir. H'inci Meşrutıyet donemi.. 1908 de «hürriyetin. ilânı» ve Kanuni Esasi'nin yeniden uygulanmaya konması ile başlamış ise de; ÇOK geçmeden parti diktasma dönüşen rejim, memurluk statüsünü düzeltmek ve iyileştirmek gereğini duymamıştır. Önemli bir değişiklik de «Yüksek Öğretim Kanuna» ve bunun «... Bazt maddelerinin değiştirilmesine dair kanun» ile, üniversite öğretim üyelerî ve yardımcılannm anayasal akademik güvencelerinin tamamen kaldırılması ve hatta genel «memurluk güvencesi»nden de yoksun bırakılmasıdır. yapılan değişiklikler. eklemeler ve çıkartmalar sonucu, bu kesimde çalışanların hukuki durumlarında da kendini bütün yalınhğı ve' ağırlığı ile göstermiştir. Bu yüzden, Türkiye'de memurluk müessesesinde gerekli reformun yapılmaaı bir kat daha güçleşmiş ve işlerliği ve etkillliği hemen görülebilecek bir statünün ortaya konması olanaksızlaşmıştır, denllebilir. Ne ülur? Hacettepe Üniversitesinın Beslenme Bölumünü bitiren uzmanlara diplomaları verilirken, okulun Müdüru Ayşe Baysal, yaptıgı konuşmada. yurdumuzda 05 yaş grubu çocuklarla, kadınlann yarıya yakınının kansız oldugunu boyledı. Yapılan aras,tırmalara göre; nufusun yuzde 20'sı yeterlı enerjiyi alamazken, bir o kadarı aşın besletuyordu. Yetersiz ve dengesız beslenme sorunlan ozelltk? le geleceğimizin guvencesi olan çocuklann saglığmı bozmaktaydı. Canlı dogan bin çocuğun 218 kadarı beş yaşına varmadan ölmekte, yaşayanlann beşte biri de büyüme ve gelişme gerihği göstermekteydi. Yetişkin kadın nüfusunun yüzde 26'sı, erkek nüfusun yüzde 8'i sağhksız ölçüde şişmandı. Şişmanlık da kalp damar hastahklanna kişiyi hazırlıyordu Diploma venlen beslenme. uzmanlarının yetıijtiklerı okul 1962 yılında kuruldu. Şimdıye dek 382 öğrerıci bu okuldan diploma aldı. Bu yıl 36 kışi, bu yüksek okulu bitirdi. Türkiye'de Bakanlık ölçülerine göre, beslenmeci açığı oldukça yuksek. Çocuk Saglıgı Merkezleri'nin çoğunda beslenme uzmanı (Dıyet uzmanı) yok. Son Lki yıldan beri de, Başbakanlıgın genelgesi gereği atamalar yapılamıyor. Bu, açığı daha da arttırda. Diyet uzmanları, atamalar yapılamayınca, başka ışlere akmaya başladılar. Kımhe de gerçekte, Ankara dışına gitmek istemiyor. Bu da bir borurı. Çocukların rulısai saglık durumlarına gelınce; Anadolu Lıselenne gıriş sınavları çocuk sağlığı koaüsunu cıddıye alıp almadıgunı/ı gosterdı. Bu ayrıcalıkh okullara «Tay yarışı»na girer gibı sokuldu çocuklâr. Ozel dershanelerde ozel kurslar görmüş olanlan, biraz da şanslan varsa, ilk sıralarda girme olanagı buldular Anadolu Liselerıne. Hangi okula gireceklerine ilişkın seçmeleri de, çocuklar değil. ana babalar vaptılar. Ondan sonra dövünmeler başladı... An! Keşke şurayı işaretleseyaim. çocuğum oraya girebilirdi! Itiy yarı^lurına katılanlar. dıyelim iyı bir derece alamadılar da «normaU ortaokullara, lıselere girme durumunda kaJdılar. Çocuklar, bu durumda bir aşağılık duygusuna kapılmayacaklar. mı? O okulîann yöneticileri, öğretmenleri, kendilerini ikinci smıf yönetici ya da öğretmen saymayacaklar mı? AyrıcaJıklar, «özeMikler, ekonomik ayncalıkları artınp gidecek. «Normal» okullarda da ayncahklâr olacak. «Iftihar listesi»ne geçme çabalan başiavacak. Bilimsel verilerle saptanmış bir gerçek, böyle ayrıcalıklar. Dengesiz» yapıyor çocuklan. Eşsiz. dostsuz. toplumdan kopuk, soyut kişiler durumuna ^etiriyor. Eh! Bunlar da ayncalıklı okullarda yeHştirildiklerl için, gelecekte yurt yönetimine gelebilecekler kolaylıkla. Alacaklan kararlarla ülke in••anlannın yazgılannı çizecekler... Issiz kalana işsizlik ödemesinde bulunulması, en az (asgari) ücretle her çalışana onurlu bir yaşam sağlanması, küçük üreticilerin büyük iktisadi dalgalanma ve bunalımlardan korunmaları çağdaş bir devletin vazgeçemeyeceği temel görevler arasındadır. Altyapı yatırımlan yoluyla kalkınraa. büyüme için uygun bir ortam yaratmak da. son yıilarda daha belirgin biçimde clmak üzere, ötedenberi devletin temel görevleri arasmda sayılmıştır. Bu yatırımlar olmayan güçlü bir sanayileşmenin, kalkmma ve büyümenin gerçekleşmesi olanaksızdır. Devlet işsizliği, enflasyonu önleme konusunda son yüzyılda daha etkin görevler yüklenmiştir. Bugün bu konularda temel sorumluluğun devlete ait olduğu kabul edilmektedir. Klasik bütçe yerine telafi edici bütçe anlayışı ile bu yönde önemli aşamalar kaydedildiği bilinmektedir. Aynı şekilde dış ticaret dengesinin sağlanması da devletin önemli görevleri arasına ginniştir. Bütün bu gelişmeler sonucunda devlet gelişmış ve gelişmemiş tüm ülkelerin iktisat yaşamında çok önemli bir rol ve etkinlik kazanmıştır. Yukardanberi anlatılan çabalarında devletin doğrudan girişimci niteliğiyle iktisat yaşamında işlev üstlenmesi belirtilmemektedir. Oysa bilindiği gibi devletin bu yönde de çabalan olmuş. ülkemizde KtT diye anılan devlet girişimciliği ortaya çıkmış ve ekonomi içinde özel bir ağırlık ve katkıya ulaşmıştır. 5) «GEÇİŞ» REJİMİ w ş t e bu ortam ve koşullar içinde gerçekleştirl1 len 12 Eylül 1980 askeri harekâtını yöneten B MGK'nın çıkardığı İlk kanun (No: 2301 19 Eylül 1980. R. G. 21 Eylül 1980 17112). «Sıkıyönetim Kanunu»na eklediği bir hüküınle. Sıkıyonetim komutanlarına. herhangi bir kamu görevlisinin işinden çıkarılmasmı veya uzaklaştınlmasını ilgili makamdan istemek yetkisini tanımış ve daha sonraki bir kanun (No: 3342 14 kasım 1980, R. G. 15 kasım 1980 17161) buna ilişkin idarl işlemler hakkında Iptal davası açılamıyacağını kabul etmiştir. (Uygulamadan bir örnek: Danıştay 2'nci Mürettep Daire, 26 şubat 1981, Pınar, E. 1981/858 K. 1981/ 676, Amme îdaresi Dergisi, Cilt 14. haziran 1981, sayı 2, s. 8586). Harekâttan bir buçuk ay sonra yürUrlüğe konulan «Anayasa Düzeni Hakkında Kanun» (No. 232427 ekim 1980 R. G. 28 ekim 1980r17145), Bakanlar Kurulu ile bakanhklann üçlü kararnamelerinin iptali ve yürütülmesinin durdurulması îstemlerini genel olarak yasakladığı gibi; özellikle, bakanlar Ue onların yetkili kıldığı görevlilerce kamu personell hakkında yapılan işlemlere ve alman kararlara karşı dava açılamıyacağını belirtmiştir. Ayrıca, «T. C. Emekli Sandığı Kanunu»nda yapılan değişiklikler arasmda getirilen geçici hükümlerle (No. 2559 13 kasım 1981. R. G. 14 kasım 1981 17514). kamu göreviilerinin ?amlı ikramiye ile gönüllü veya zorunlu erken emekliye aynlmaları veya çıkanlmalan için öngörüien birer aylık sürelerde yapılan başvurular üzerine veya doğrudan doğruya gerçekleçtirilen işlemler. «memurluk güvencesi»ni bir ara askıya almış, t'akat ne ilgililer, ne de yürütme ve idare bu ayrık yoldan umduklarını elde edebilmişlerdir. Bu hükümlerin «memurluk güvencesbmi, temelli değil, sadece bir süre için kaldudığı, daha doğrusu askıya aldığı kabul edilmek ve böyle bir önlem, «geçiş dönenıi» ortam ve koşullarında do&al ve olaT ean karşılanmak gerekir. Buna karşılık. 12 Eylül 1980den bu yanâ «Devlet Menıurları Kanunu», «Eınniyet Teş,kilatı Kanunu», «T. C. Emekli Sandığı Kanunu» ve öteki sürekli kanunlarda yapılan değişiklikler, geçici nitelikte olmayıp, özellikle kamu görevlilerinin disiplin ve emeklillği konusunda «Memurluk Güvencesi»ni gözetmiyen yeni hükümler getirmiştir. Ayrıca, kamu personelinin atanmaları. nakil ve görev yerlerinin degiştirilmesl İle ilgili olarak, «Bakanhklar ve bağlı kuruluşlarda atama usuliine ilişkin kanun» (No. 2451 23 nisan 1931. R. G. 25 nisan 1981 17321) ve bu «... kanun kapsamı dışında kalan kamu kurum ve kuruluşlannda atama usuliine ilişkin kanun» (No. 247723 haziran 1981, R.G. 25 haziran 1981 (Arkosı 9. Savfada) 3) TEŞKİLATI ESASİYE KANUNU ırincı Cumhuriyet Anayasası, 1924 Teşkilâtı Esasiye Kanunu (m. 9294). Kanunu Esasrnın memurlara ilişkin hükümlerinin özünü almakla beraber; devletçe görüleıı lüzum üzerine azil müessesesıne yer veraıemiş; 1926'da çıkarılan «Memurin Kanunu» da, bir maddesini (.59) oluşturan «Idareten azil mülgadır»» özdeyimiyle, sebepsiz ve keyfi gorevden uzaklaştırma ve çıkarma yolunu acıkça ve kesinlikle kajjatnnstır. Ancak «Memurin Kanuau», üıger bir maüdesinde (60), sadece yabancı ülkelerde goıevli me ıııurlar. ile idare ve zabıta amirlennin, kesın gerekljiık halınde, «vekâlet emrine aünnıa»sım ongonrıekte ıken. 1936'da çıkarılan degışiklık kanunu ile. bu takUıri gorevden uzaklaştırma usulu, tum memurlan kap ayacak şekilde genişletılmış ve I'inci Cumnuriyetin ^on yıllarında bu konuda ılgılılerın üava açmaları da vasaklannııştır. Bu arada, 1950 de "ururluge giren «T.C. Emekli Sandıgı Kanunu» ile İdareye tanınan memurlan «re'sen emekliye sevk» yetkisi, giderek tak dırîleştırılmış ve sonunda, bakanlık emrine alma ışlemleri gibi. yargı denetimi dışına çıkarılmıştır. İşte çok partili demokrasi döneminde, kanıu gölevlilen uzennde böylesine genış takdin yetKilere saaıp ve yargısal denetiraderi' bagışık oUn sıyası ıktiüar, tamamen kendi yörüngesınde ve emrinde bir «partizan idare» kuımayı ve yurütnıeyı başarabılmiştir. Bu gıdişın, 27 Mayıs 1960 askerî harekatının oluşmasında ve yapılmasında büyük etkisi ve katkısı buiundugunu söylemeye bile gerek yoktur. Oysa, 1950'lerin ilk yıllannda başlatılan kamu personeli rerortnu hazırlıkları sürdürülüp, kısa sürede gerçekVeştirilmiş olsaydı; Türkiye'de özgürlükçü Batı demokrasisinin topluma benimsetilmesi ve tdareye yerleştirilmeM çok daha kolt ylaşırdı. B • TÜRKİYE'DE CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLETÇİLİK VE DEVLET MÜDAHALELERİ ürkiye'de Cumhuriyet döneminde devletçilik yoluna Büyük Dünya Bunalımından sonra, 1930'ların ortalarında gidilmiştir. Bu denemede doğrudan devlet girişimciliği yoluyla kalkmmanın gerçekleştirilmesı amaçlanmıştır. KÎT'lerin oluşturulması bu dönemde başlatılmıştır. Demokratik yaşama geçişle koşut biçimde gelişen 1950 sonrası deviet müdahaleciliğinin kanımızca şu temel özeiliklen onemlidir: KÎT'ler daha ziyade ara malı üretir hale gelmiştir. Böylece 1950 sonrasmın temel iktisat politikasmı oluşturan özel girişimle kalkmma anlayışmda KlT'lerin özel kesimi destekleme aracı olarak kullanılmalan yoluna ağırlık tanmmıştır. özel girişimle kalkmma politikasının doğal sonucu olarak devlet müdahalesi, KlT'lerin katkılarının ötesinde. özel girişimci sanayi'yi oluşturmak ya da desteklemek aracı olarak kullanılmıştır. 1980e kadar dışalımm yerine geçme (ithal ikamesi) niteliğindeki. montaicı özellik taşıyan sanayi çeşitli biçimlerde ve geniş ölçüde korunmuştur. T 4) T.C. ANAYASASI 1» YARIN: ÖZEL GİRİŞİMİ DE 3TEKLEYEN DEVLETÇİLİK SÜRÜYOR... ktnci Cumhuriyet'in 1961 Anayasası, Demokrat Parti iktidannın «partizan idare» yaratma, sürdürme çaba ve etkinliklerine tepki olarak, memurluğu kanunî statüye bağlı bir
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear