23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 8 21 TEMMUZ 1982 2ON 20 yıl içinde îstanbul Belediye Baş kanlığı yapanlann değişik göruşler ve hızmet anlayışında olmaları na karşıhk birleştıkleri ortak konu, tstanbul metrosunun temelını atmak şeklinde karşımıza çıkıyor. 1950'den sonra kendini gösteren çarpık kentleşmenin sonunda. sorunları her geçen gün daha da büyuyen îstanbul'da ulaşım konusu giderek çıkmaza gıriyordu Metro yapımı ıçın ılk ciddi adımı 1963 . 1968 done mınin Belediye Başkanı Haşim İşcan'ın (1901 1968) at tığını görüyoruz önemli kavşaklara yaptırdığı yeraltı geçitleri ile trafiği bıraz olsun rahatlatmaya çalışan Işcan, 1965'deki Sovyetler Birliği gezısinden «Istanbul' un metro biletini kcstim. Ge S METRO MASALI risi hükümetin evet demesi ne kaldı.» diyerek dönuyordu.. Haşim Işcan'm Sovyetlerle prensipte anlaştıgı metro, Yenikapı . Mecidiyeköy arasında olacak ve fiOO mılyon liraya çıkacaktı. Fakat hukumetın «evet» yanıtı gelmedi ve tşcan'ın da ömru yetmedı .. tşcan'dan sonra konuyu Fahri Atabey ele aldı... Met ro uğruna, Avrupa'nın metrolu tüm kentlerini dolaştı. 197O'de Sovyet, 1972'de Fran sız firmalanna etüdler, ön projeler yaptınldı. Belediye Meclısı'nin metro yapımı için aldığı «temenni karar lan hükumete iletildi.. Guzergah kentin gelişmesine paralel olarak Mecıdıyekoy' den Levend'e uzatıldı.. Fahri Atabey. duzenlediği bir basın toplantısı ile hergun 400 500 bın kışının ortalama 2 saatten gunde 1 mılyon saatıni yollarda yıtır diğını bunun da 10 lıralık saat değen ile gunlük 10 milyon, yıllık 3 milyar 650 milyon lirahk iş değeri yitımine neden olduğunu söyledı. Bugun ise günde 2 milyon insan. 4 saatten ve saati 100 liradan hergün 800 mılyon. vılda 292 milyar lira ıs değeri yıtıriyor.. Metro konusu belediyeyi asıp hükümetin sorunu oldu! Haşim Işçan: İstanbul'un metro biletini kestim. (1965) Fahri Atabey: Cumhuriyet Bayrami'nda temel attlacak. (1*573) Aytekin Koîil: Metronun temeli 1 1,5 yıl içinde atılacak.(1978) Türkive rapında hi7met verecpkti tlk aşpmada yaban cı fpknoloji VP u?mar>lardan yararianılacak. bplli bir süre sonra tümüvle k**Tidi olanakları ile çalışıp dışa bağımlı olmavacaktı... Bu ?örüş. 197B yılı sonlarınrla İmar VP İskan Bakanh*ı'na snnuldu Bplediyp'nin istpdi^i ile Bakanlıklararası tımr Koordinasynn Kııru lu ön projemİ7i eöriismpk ü Mustafa EKMEKÇİ ® Atabey sonuçtan çok emin aözüküyordu «T LK aşamada 60 mılH yon dolar dış kredi J | ve 10 mılyon dolarlık da rav bulan Fahri Atabey, artık sonuçtan o denlı emındi ki 9 mayıs 1973 gunu bir basın toplanhsı duzenleyerek metro maketinın onunde tstanbul metrosunun temelının Cumhuriyet'in 50'ncı yılında 29 ek;m 1973'd© atılacağmı açıkladı Gaziosmanpaşa . Beyazıt, Topkapı . Beyazıt ve Beyazıt Levend guzergahlarındaki toplam 24 kilometrelık metro, 3 milyar 750 milyon liraya çıkacaktı tstanbul Beledıyesı'nın eskı Başkanı Fahri Atabey'i. sıcak bir hazıran gununde Bostancı'dakı Doktorlar Kulubü'nde dinlenirken bulduk.. 10 yıl genye dönup «metrolu günler»i anımsadi: '' «Metro için epeyce uğraşmıştık fakat olmadı.. tç ve dış finansman konusu Belediye'yi aşmış hükümet konusu olmuştu.. Finansman hergeçen gün daha da ağırlaşmakta.. Bir başka sorun da inşaat süresince trafigin aksamasıydı.. Bizim projemize göre metro tümüyle yeraltında olacaktı.. Taksim Mecidiyeköy arası 4,5 yılda tamamlanıyordu ve bu zaman içinde trafigin yoğun olduğu bu tek yol altüst ola caktı.. Bu da çok büyük bir sıkıntı demekti.. Metro konusu bugün hükümet düzeyinde bir konu olmuştur... Hükümetin konuya sahip çıkması, hem iç hem de dış finansman sorununu çözümlemesi gerekir. İç finans man için çeşitli alternatifler düşünülmüştü... Elektrik pa rasına yüzde 35 metro payı koymak gibi... Fakat iç finansman çözümlense bile dış kaynaklar çok Önemlidir... Metro her Belediye Baş kam'nin rüyasıdır... Ama güç bir problem.. Kotil dönemlnae metro Konusu yem bir boyut kazandı temelini atamadığı metroyu konuştuk«İstanbııl, raylı taşımacılıkta önce kentlerden biridir Günün koşullaruıa göre yerleşim bölgelerinde tramvay sebekeleri kurıılmus ve istenilen hizmet görülmüştür. Fakat bir talihsizlik. tramvaylar sökülüp atılmıştır.. Atılmasaydı. daha geliştirilprek metroya dönüştürü lebilirdi... ve «hafil metro» gündeme geldi. Akdeniz Gemisinde... Ankara'dan ayrılacağımız sırada gelmışti Ludmilla Behramoğlu'nun ikinci mektubu. şoyle diyordu: «Sevgili Ekmekçi Ağabey, Size yazmış olduğum mektubu siitununuzda vaymladığınız 28 haziraıı pazartesi giinii öğıeden sonra, Kartal tkinci Zırhlı Tugaya gelen telefon emrivle çocuklarımızın, bundan bbyle babalarıyia göriismelerine izin verildiği bildirilmiştir. SUtununuzdaki diırüst ve insancıl tavrın bu sonuçtaki katkısına teşekkfir eder. böyle bir anla ytşm yaygınlaşnıasını dileriz. Saygıyla selanj cderim..» Boyle mektuplar aldığım oldu. Onların getır diği erlncl. mutluluğu anlatamam. Basında çıkanlara. yetkililerln ılgl göstermesl de güzel bir sey... Hatay yöresinden ayrılıyoruz artık. Bundan sonra. Mersin'den vapurla, Ege'ye geçeceğiz Çocuklara «Akdeniz» vapuruyla gezeceğlmizi soyledim. Ballandıra ballandıra anlattım. özlem: Aşk gemisl gibi mi?..» dlye sordu... Heyecandan oluyorlar, ilk kez gemiye binecek ler.. «HatayTur» otobüsünden ayırtmıştık yeri. Doğru. IskenderunMersin. Yahya Kanbolat'la eşi Saadet Kanbolat, garaja dek gelip ugurladılar. Burada çok ağırlandık.. Iskenderun'dan çıkıyoruz. DemlrÇellk fabrikasının önünden geçlyoruz. Kocaman bir alanda. Iskenderun DemırÇelik'in genişletilmesı içm yıllar önce getirilmiş fabrika parçaları. yağjrnırda ıslanmaya, paslanmaya bırakılmış.. öylece duruyor. DemirÇellk'in ayrı Dlr lskelesl var. Denizden tasuTialdrd^ bu vvrriım'M o."\oı mu'j. Yıııe de yeterli degilmiş. Boşalacak gemiler, uzun kuyruklar oluşturuyorlardı. Büyük bir taşunacı şirketin uzmanı: Bu, taşımacılıkta son kırıntılar. diyordu ta şımacjlarm bütün ağır «treyler»leri, arabaları boş yatıyordu. Bir kaç ay önce, Iskenderun gemtden geçilmiyormuş. Şimdi azalmış. Avrupa'da: Türkiye'de taşımacılık yok. diyorlarmış. lki yıl Önce bir ton şeker. 129 dolara taşınırken, bugün aynı şeker 59 dolara taşmıyormuş. Mazot flyatlarının artışı, doların yükselmesl bu sonucu doğurmuş. Giderek taşımacılık ölüyormuş. Taşımacı konuşuyordu: Irak, Habur'dan soluk alır. Habur'a soluk aldıran da îskenderun'dur. Bizim taşımacılık şir keti. Turgut özal'm gezileriyle elde ettlğl dolarlardan çoğunu Türkiye'ye kazandırdı» Taşımacı dertllydi: Devlete önerdik: îskenderunSUopl karayolunu bte yapalım dedik, bir olumlu yanıt alama dık, dedi. Taşımacılar arasındaki yanş, bir de hüküme ttn küçük taşıyıcıları dışlayan, ezen son kararı, giderek tekelleşmeye götürmüş işi. Kastelll olayı da etkilemiş taşıyıcıları. Bankalar, borç vermeyl kesince bir süre, küçükler borçlarmı ödeyemez olmuşlar. Güç durumlarda kalmışlar... Cumhuriyet'in Antakya muhabirl Sabahattin Ezer'i göremedigim eibi. Ofinpv tlleri temsilcisi Mehmet Mercan'ı da göremedim. Telefonla arayabildim. Adana'da kalmayacaktık. dog ruca Mersin'e geçecektik. Adana Bürosu'ndaki arkadaşlarımız, Mersin muhabirl All Adalıoğlu'na haber salmışlar: Ekmekçi geliyor Mersin'e, onu garajda karşıla. diy&. Sağolsun. Ali Adahoglu, Mersin garajında buldu bizi. Vapur saatine dek, arabasıyla Mersin' de dolaştırdı. Agırladı. Birlikte Güneş'ten Fikret Ünver'e gittik. Fikret Ünver'le «Yeni Ortam» da birlikte çalışmıştık. Orada tspanya maçlannın yarısını ızleyip, Ali Adahoğlu'nun evlne ugradık oradan da gemiye.. Denizyollan bir süredir, Iskenderun Llmanı' na uğramayı kaldırmış. Yolcu vapurunun son durağı îskenderun değil Mersin. Bunu soruşturdum: Efendim, «rantabl» değil. dediler. Geml zaten zararına işliyor. Bir de îskenderun'a glder se, zarar büyür. > îskenderun'a geminin kendim için gitmesinl tsteyemem elbet. Ama, îskenderun'a uğramaya lar. Denizcilik tşletmeciliğl açısından da 1lerleme değil. gerileme sayılır. Bilmem denizci Ulusu, bu konuda ne düşünür?.. Gece yarısına dogru «Akdeniz» vapuruna bin dik Istanbul'dan gelip dönen yolcular. merdiveni bir rahat çıkıyorlar. Biz ürke ürke çıkıyoruz. Kamarayı gösterdi görevli. Yerimiz «turist» yerı. Gemide havuz varmış. Bu, lyi.. Sonradan ögrendim. aynı gemiyle, Attlla Karaosmanoğlu gelmlş. Mersin'de lnmlş. Akdeniz yöresinde bir süre dinlenip Amerika'ya dönecek miş.. Yanında eşl Şükriye Hanım da varmış. öagür'ü getirmemişler. Göremedlğtme üzüldüm.. Kastelll olayı. bazı yolcuları etkilemiş: Biletlerl önceden almasaydık, çıkmazdık gemiyle geziye.. diyenler var. Gemide «Lüks». «hususi», «hirinci» yerler var. Bizimki «Turlst/a», «turlst»ln «b»si, «c»si de var. «C» de yemek alma /orunlu değil. Yabancı çok. Amerlkalı. înglliz, Pransız, tsviçrelı, Alman çiftler. Rum. Ermenl vatandaşiar. Köylü ııh bir yalmzlık duydum lçimde. Gecenln bir yarısı tist güvertede, uzanıp Mtap okuyanlar vardı. Polis romanlan çoklukta ki taplardan. Kızlar. sereserpe U7anmışlardı.. n ' r r D m ' " ' *"• '^ ° • " ' ' oW""'nifi<3 > olur o r a tstanbul Belediyesi, yıllarca metro konusunda yüzeyspl çalışmalar yapmıştır.. Bi zim diişündüğümüz hafif metro sistemiydi,. 73 kilometrelik şebekenin 9 kilometresi yeraltında olacaktı. Metro şebeltesi Gaziosmanpaşa ve Bakırköy'den Beyazıt'a buradan Karaköy yolu HP Taksinı'den Ievend'e. Yenikapı'dan da Aksaray ve Bpyazıt'a bağlanacak ayrıca Kadıkfty , Bostancı hattı olacaktı... Motropolitan Uent büyödükçe metro şpbpke«iinin de büyümesi gerpktiği için hir kamu şirketinin kıırulmasını düşündük. tl?ili Bakanlık ve kuruluşların ortaklıpı ile Mptro Yapım Projplpndir mp Sirketi kurulatak prnie iırftprpk vp ııvsîulamayı vapabilecek nUolikteki bu ştrkpt sariprp îstanbul'da de^cil. zere toplandı. Kurul. blr Teknik Komisyonun kurulmasına ve konuyu incelemesine karar verdl.. Müsteşar ve Genel Müdürler düzeyin dPki komisyon 8 ay süre ile çalışarak önerdiâimiz metro şirketini kahul etti ve kararını B."kanlıklararası İmar Koordinasyon Kurulu'na sundu. Fpkat, dönemin İmar ve İskan Bakanı bu aşamada karara karşı çıktı ve çalışmalar kesildi.. Daha sonra İstanbul Belediyesi olarak Sovyetler Birligi İle teknik düzeyde görüşmeler yap tık. prpnsintp anlastık fakat h'indan da bir sonuç alama dıl< 1979 vılı rakamlarına göre, ypraltından 1 kilometrelık yolun maliyeti 1,5 milyar liravdı.. Yerüstünde ise 1 kilometre 60 milyon liraya maloluyordu... Yeraltından yılda ancak 2 kilometre yol yapılabiliyordu.. Finansman için bir met ro fonu ktırulması. tstanbul'daki serbpst mpslek sahinlprinin gelir verpisinden bir metro payı alınması, plpktrik parasından metro fonuna para kpsiltnpsi gibi altprnatifler düşünülmüştü. VVRTN: BUGÜNKÜ DURUM... Benim de İNEGÜZELDİR serüvenlerim vardı artık 10ÖYDEKÎ günlerimiz blr şölen gibi başladı. Amcamın evine yer leştikten sonra köylüler bizi görmeye, «hoş geldin» demeye geldi. Gelir ken küçük küçük armağanlar getirlyordu hepsl. Bir tas süt. btr çömlek yoğurt, bir sepet yemiş ya da vemiş kurusu.. Bız de yanımızdaki armağan lardan veriyorduk gelen lere. Sakız, kına, sabun, şeker ya da kumaş.. Babamın çocukluk arkadaşları yemeğe de kah yordu bizimle. özellikle akşam yemekleri kalaba lık oluyordu. Koyuldukça koyulan söyleşi saatlerce sürüyor, eskl günler uzun uzun anıldıktan sonra savaşların ya da söylencelerln anlatılmasına sıra gellyordu. K # «Hafif metro» gündeme geliyor AHRÎ Atabey'in ardmdan Aytekin Kotil de metro konusunu sürdürdü. îstanbul Belediyesi bünyesinde kurulan Başkanlık Toplutaşım Danışmanlığı yogun çalışmalar yaptı.. Danışman Atila Alpöge, oluşturduğu projelerle lstanbul'un ulaşım sorununa yeni bir çözüm getirdi ve tercihli otobüs yollanm önerdi.. Bu arada metro konusu da yeni bir boyut kazandı ve «hafif metro» gündeme geldl. Buna göre, zaman zaman yeraltına inecek olan metro ge nellikle yerüstünden gidecekti... Böylece hem yapım süresi kısalacak hem de da ha ucuza mal olacaktı.. Aytekin Kotil de bir basın toplantısı düzenledi.. 22 ocak 1978'de, Istanbul metrosunun temelinin 1 1.5 yıl için de atılacağmı açıkladı.. ğin her yerde hayvanlar la karşılaşmaktan.. Tavuklarla horozlar odalara kadar sokuluyordu. Keçilerle sıpalar kapı ön lerinden ayrılmıyordu. Sokaklacdan geçen man dalar lri ve ıslak gözlerini belerterek yüzümüze bakıyordu N hoşu, insanlarla davarların buluşma saatiydi. Törene gider gibi bir akın başlıyordu her akşam köyün dışına doğru. Ellerine bak raçlarını alanlar blrbirine katıla katıla çoğalıyor, hep birlikte yürüyor du köprünün öte yakasına. Bütün gün otlatılan sürüleri çobanlar oraya getiriyordu çünkü. Elim de bir bakraçla ben de katılıyordum gidenlere. Hep birlikte aynı yöne yürümek öyle heyecan vericiydl kl.. Köprü başı tam bir E F tstanbul'un eski Belediye Başkanı Aytekin Kotil'le de SAYIN SANATÇILAR BütUn çabalanmıza karfin yurt içi ve yurt dıjındaki tüm PLASTİK SANATLARLA ilgili «anatçılanmızın ve yazarlanmızın adretletini tam ve doğru olarak tesbit edemedik Duyurulanmız, yazi'malanmız ve bazı tervüleri verebilmek için bugüne kadar uiajamadığımız SANATÇI ve YAZARLARIN adreılerini tesbit etmek LÜTFEN BtZE ADRESİNİZf BİLDİRİR MİSİNİZ ? Saygüanmızla istiyonız. URART SAIHAT GALERİSt ABDİİPEKCI CADDESI 21 NİSANTASI ISTWBUL TELEFON 480326 TELEKS 26482URATTR Bu arada beni şaşırtan, aynı zamanda sevln diren bir şey olmuş, bu söyleşilerden birine köyün ozanı da sazıyla katılmıştı. Söyledlği türküler arasında blr tane var dı ki bizim İçin yakümış tı. köye gelişlmlzden söz ediliyordu. Ozam dinler ken, gaz lâmbasının du vara yansıttığı iri gölgesini ürpererek seyretmiş, lçimde o zamana kadar tanımadığım bir heyecanın kabardığını duymuştum. Gelenlerin arkası kesildikten sonra çagnlar başladı. Klml evlne çağırıyordu, klmi bağına. Uzakça oturanlar öküz a rabalanm gönderiyordu yorulmayalım dlye. Tekerleri gıcırdayan, lkl yana sallanarak ağır ağır ilerleyert' arabalara binmek hoşuma gldiyordu Zamanla başka şeylerden de hoşlandım. örne şenllK yerlydi. Irmağın 5 te yakasına yayılmış ak lı karalı davarlar bağrışarak bekllyordu köylüle ri. Herkes kendi davarını arıyordu sonra ve çö melip sağıyordu. Bakraç lar doldurulup da döner ken ikinci blr senllk pat Yavaş yavaş heyecalak veriyordu aynı yernım geçti. Ne var ki isde. Bütün gün ayrı tutu tekli görünmüyordu nay lan yavrular salınıyordu y»£ îkide bir başım esurülerin içlne. Analarla yavrular birblrinl a n ' ğip ot koparmayı yeğllyordu yürümek yerine. A yordu bu kez. Kuyrukyaklanmı, babamın dedi ları dlmdlk havada, koği gibi, karnına dokunşuşarak. durmak zorunda kalıyor Bütün bunlar blrer se dum sık sık. Nedense pek rüvendl kuşkusuz. Döntt bir yararı olmuyordu. şümde arkadaşlarıma an latacaktım. Ama doğruSıra ucu çivlli değnedan doğruya başımdan ğe geldi. Blr de onu degeçmellydl kl tadı olsun. neyeyim dedlm. Omuz Ne yapmalıydım? Kentbaşına değdlrdim dedikte elime geçmeyecek bir leri gibi. Sen mlsin değfırsatı değerlendlrmell, diren! Bir koşu tutturörneğin bir ata binmeliy madı mı! Yanımsıra yttdim. rüyenler bir anda gerilerde kaldı. Sesleri duAnnem hiç hoşlanmayulmazlaştı. Ne yapamıştı bu düşüncemden. cağımı şaşırdım. P n Babamın da aklı pek yat madı. Gozlerinde bir güvensizlik okunuyordu. «Ya diişersen?» dedl. öy le bir sesle soyledi ki bu nu, düşüp de. yâralanmamdan çok. herkesl kendime güldürmemden çekindiği belliydi. Köye geleli beri benden söz açılması hoşuma gidiyordu. Hele boyumun ya şıtlarıma göre uzun olması, görenlerin bunu ilk ağızda belirtmeleri açıkça neşelendiriyordu onu. Şimdl ata biner de beceremezsem bütün neşesi kaçacaktı. Öte yandan. başarılı olursam göğsünün daha çok kabarması da olasıy dı. O yüzden geri çevirmemişti isteğimi. Sonunda bir anlaşmaya vardık babamla. ö n ce eşeğe binmeyi deneyecektim. Başarılı olursam ata binmeme de izin verecekti. MCAMIN eşeklerlnden en ufak tefek, en uysal olam seçildi. Sıkı sıkı eyerlendi. Başma yular geçirildi. Üsttine oturtuldum. Bir elime yu lann ucu. bir elime çivîli bir degnek verildl. Yola koyulmadan önce babam, «Dikkatli ol» dedi. «Nereye yönelmek is tersen yuları oraya çek. Ayaklannı karnına degdirince yürttr, yulan kasınca durur. Koşturmak isteyince ellndeki de&neği omuz başma değdir. Sakm korkma. Koşmaya başladıgında dlzlerinle sımsıkı sanl. Durduramazsan knlaklanna yapış. Hadi göreyim senl!» Başlangıçta her şey yo lunda gitti. Tıkır tıkır yürüdü eşek. Amcamm oğullan da yanımsıra ytl rüyorlardı. Blr yandan da benl uyarıyorlardı: «Yuları bol tut. Sıkma kendini serbest bırak. Gözttntt yoldan ayırma!» korktuKça o daha da hız landı. Ter bastı her vanımı. Sonunda bir tek çare kaldığını anladım: Ken» dimi aşagı atmak. Ayalc larımı iki yana açaralr' yere degdirmeyi denedim. Parmak uçlarımın üstünde dıkildim. eşek altımdan eeçıp gitti. Oh kultulmuştum! IRISA kalkmış eşekten parmak uçlarıma basarak boyle inmem tüm köye yayıldı. Düşmemeyl başarmam baba mın neşesinl daha da art tırdı. Nereye glderse beni de vanına almaya baş ladı. Annemln düşüncesi gerçekleşmemlşti. Köyde ki yaşam koşulları baba ma zor gelmemişti. Tam tersine, bezginliği üstün den atmış, eskisinden da ha canlı olmuştu. Dof up büyüdüğü topraklara dön mekten mutluydu. Elll yıl öncesini yeniden yaşıyordu. Belleğinde kalan anılar canlansın dlye o köşe senin bu köşe benim dolaşmak istiyordu durmadan. Bana da gösteriyordu yaşadığı yerleri: Şurda, köprünün kemerl altında kaç kez uzun sopalar la vura vura baük avlamıştı. Şu söğütlerin dlblnde soyunmuş, arkadaşlarıyla suya girmişti yazları. Çu tarlalarda çift sürmüştü. Şu evln bulun duğu yerdeki okula gitmktt T Blr KPTsmde volumıı? kövün gömütlügüne düş tıl öl°n arkadaşlarının gomütleri basında tek tfk durdıı babam O?erİprini bflrümılş otları vol du Dualar okudıı Gözleri yaşararak nndı nnlaria ilgili anılarını Bir keresinde de ktiçük blr olay geldi başımıza. Dükkânlann önünden ge çıyorduk. Demlrcl dükkânından seslendiler ba bama. Ponra da deri ön lüklü bir adam çıktı kapıya. Nedense babam karmava başladı. Adam da kovaladı. Hevecanla ve korkuyla ızliyordum Ronra adam ba bamı vaksladı Oüreşir pibi sanldılar birbirlerine. ÖÖvüşüyorlar sandım. Babamın kulagı kan lcinde kaldı, ısırmış tı adam. Gözyaşlarımı tutamadım, ama anladım kt dövüşmüyorlardı. Demirci de çocukluk arkadaşlarındandı babamın ve kulak ısırmak aralannda eskl bir şakay dı ] A ÖYDEN ayrılışı' mız, gellşimizden daha görkemll oldu. Duraktan köve blr tek arabayla gelmiştik. Ayrılırken sayamadım kaç ara ba olduğunu. Amcamın komşularıyla babamın yakmları ve arkadaşlan bizi uğurlamaya çıktılar köprü başma kadar. Kimisi ordan öteye, durağa da bizimle geldiler. Küçük bir kervan olugmuştu arkamızda. Trene blnerken herke sin gözü yaşlıydı. Anneme sevinç vermişti dönüşümüz. Babamsa, yıllardır taşıdığı bir ytik omuzundan inmlş gibi, ha fiflemişti. Göğsümü kabarta kabarta anlatabilirdim: Benim de serüvenlerlm vardı artık. K YARIN: SONUNDA ANNEMÎN DEDİĞİ ÇIKTI...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear