22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhurıyet 8 14 TEMMUZ X982 Ada'daki su yüzünden birçok ulus birbirine girmiş BASLARKEN Orta Doğu'dan El Salvador'a dek uzanan feuşahta hiç de barıştan yana olmayan ruzgarlann wlığı duyuluyor sıfe sıfe. Ege Denizi'nde 12 mıl gurültulerı, Kıbrıs'ta TürkRum görüşmelerımn sancm sürüyor. Ancak bu gdrünüm, ihi yüzlü dünyamızın salt bir yuzu. Ya diğeri?..' lhinci yüzde ise, barışın, dostluğun, bır arada yaşamanın fılizleri boy atmahta Diğer yüzdeki barış, diğer yüzdeki dostluk, dunyanın öbür yuzündeki karanhğı bıle agartacak guçte. Bu aydmhğm bir kıvılcımı da Türkiye'nin en büyüfe adası olan Gökçeada (Imroz) da çakümakta. Türkler ve Rumlar yıüardır 280 kilometre karelih adaüa, köklü bir dostluğun, sıcak bir barışın en güzel örnehlerini sunmakta koca dünyaya sığmayanlara inat. Gökçeada'daki Türkler ve Rumlar. ulusları. diU leri, dinlerı ayrı da olsa, insanlann yan yana. elele yaşayabüecegıni *gul gıbi' geçinecegım Izanıtlamahta... OOPÇEPHK 1imıtn, çarşıdaki kahvenin iki yanına savru lan kapısından ıçeri gir di. Sağdaki masaya yöneldi. Elındeki şişeyi bir kenara koyarak, Hadi Ahmet» dedi, «Bir plşti çevirelim.» Ahmet şişeyi gosterdi: Sen şimdi süt almaya gidersin, oyun yarım kalır. Gitmem vallah), Gidersın, gidersin Vallahi diyorum, neden jnanmazsın, müslflman değil misin? Ahmet bir an durdu, elınl başına karnına ve iki omuzuna göturerek istavroz çıkartırken, «Tamam be Dimit ri» dedi. «Şimdi inandım, el hamdülillah müslümanız.» Güi gibi geçinerrierin yöresi CelalBASLANGiC Ada'nın rüzgarı ünlüdür uzgarh bır yolculuktan söz efaıiştık. Çun kü adada rüzgar hiç eksık olmaz. Gökçeada'nın bır unlu ruzgarı adanın eski adının şekıllenmesme nedpn olmuş Imroz ya da Imbros Rumcada ruzgar ve ada sözcuklerınm bırieşmesıymiş, Yam adanın Turkce' dekı karşılıgı «Rüzgarhada» anlamına geliyor. Kuzey Ege'nın ortasında rüzgan, yağmuru. bulutu, güneşi böluşen iki ulusun ılişkilerindekı güzel örneklere, salt ınsanın insan olma sından doğan onurlu ilişkılere geçmezden once, adanın tarihsel yapısından, bu gune nasıl geldiğinden, ikı ulusu banndıran bir gorunume nasıı kavuştuğundan sozetmek ıstiyoruz. Ada'nın ilk bıünen sahip leri Etruskler. 1. ö . 480215 yılları arasında ada Venedıklılerin eline geçiyor. Daha sonra ıse adanın kesın hakı mı Yunanlılar oluyor Ta rıhsel sureç ıçrade ada, bır çok çatışmanın, birçok ışga im odağı olmuş, bazılan ıçın se bir kaçıp kurtulma yerıy miş. Herodot Tarihi'nın btr bö lümünde ada şöyle geçen «.... (Otanteş) Byzans'ı ve Khalkedon'u (İstanbul'un Ka dıköy'ü) aldı, Troas'da Antrandros'u aldı. Lampion'u al dı. Lesbos'lulardan sagladıgı gemilerle, o çağda her iki side Pelasg'lann elinde bu D R 1261 1453 yılları arasında Bizans İmparato» lugu'nun eHne jjeven adaya, Utanbul'urı alınmasindan sonra Osnıanh Ihıparatorluğu hakim otur ve adayı vergiy»» baslar. \ncak 1 îfiO'da qda Despot Dimitri'nin eline geçer 1470Me ise adanın hakimi tekrar Osmanlılar olur. 1912 yılında adayı ele geçireıı Yunanlılar, kiraiarlar. Mondros antlaşması ile ada Türkiye Cumhuriyeti' nin sınırlanna katılır. lunan Lemnos ve Imbros IGökçeada) adalarını ald».« (Herodot Tarıhı. Remzı Kitabevı 300 301). Deniz savaşlarmın bır ço ğunda bir sığınma yeri oldu gunu anlatır Herodot. Hatta ada, Atinalı general Metiok hos'u ölümden kurtannış. Kuzey Ege'de bulunan ada'nın bir ozelliği de suvunun bol olması, Yuzolçu mune gore, en geniş su kay nağına sahıp olduğu belır tılen adayı ele' geçırmek için bir çok ulus birbirine gırmış. 1200'lü yülarda Latın imparatorlannın eğemenhgi altına gıren adada. suyunun bol olması nedeniyle. birçok insanı doyuracak kadar meyve ve sebze yetiştirmiş «Bundan 15 20 yıl öncey di.^ diye baslıyor Hasan Us Dört bin kadar Tflrkie, bin kadar Rum'un birllkte yaşadığı Gökçeada'nın insanlan, aynı güneijl, aynı denizi, aynı kıunsalı bölüşür. Yıllardır süren bu blrliktellk sağlam btr birlikteliğe, kalıcı bir dostluğa nla$mış. ta soze Adaya yeni gelmişim. Bir bahçenin önünden geçerken, erikleri görünce a#7im sulandı. Duvardan kafamı uzatıp, baktım, bir Rum kaduıı bahçeyi sulamakta. «Madam» dedim, «Ba na iki kilo erik verir misiniz? Parası neyse öderim. Madam. ağacın aşağı dollarmdan bır torba dolusu erık toplar. Hasan ustaya uzatır. Hasan usta. ehni ce bıne atar, enklerin parasuu verecektır. «tstemez» der Rum kadın. Hasan usta da «helâl» etme sını ister Madamm yanıtı şoyle olur: Helaldir. helaldir... Hem ne malum. bu agacı daha önce bir Türk'ün dikmedigl. Kendi malın gibi yiyesin... 1261 1453 yüları arasın Oa Bizans împaratorluğu'nun eline geçen adaya îstan bul'un alınmasından sonra Osmanlı Imparatorluğu hakım olur ve adayı vergiye bağlar. Ancak 1460'da ada Despot Dımitri'nin eline ge çer. 1470'de ise adanın hakı mî tekrar Osmanlılar olur. 1012 yılında adayı ele geçi ren Yunanlılar. tngılizlefe kiraiarlar. Mondros anlaşması ıle ada Türkiyo Cumhu nyetı'nın smırlaıına katılır Tarihsel sureç içinde 11rüsklerden Venediklere, ora dan Latin împaratorlukları na, Bızanshlara ve Osman lılara geçen ada Yunanlılar dan sonra, Türkiye'nin olurken, bu gelişim, dogal olarak iki ayrı ulusun, Türklerin ve Rumların geniş bir zaman dı Iımı içinde birarada yasama«ıını getirmiş. Bu birlikte lık bu köklu geçmış, ada hal kın;n bavramlarını bile birlikte kuüamaya, gunlenni or tsk yapmaya, çocuklann ar;.ada buldukları bir topun peşinden Türk Rum aynmı yapmadan nefes nefese koşmalarma değin var mış. Haydi Haluk, gelsene, bir saattir beklerız seni. Dur, bekle biraz Vange>. Ne beklim, takımlan kurduk. başlayacak maç. Aristidi'yi çagırayun, şimdi gelirim. Onu Suat çağırmay» gitti, sen gel de maça baş layalım. Antakya'da... İskenderun'da faytonlar tek atlı. Çift ath faytonlar çekilmiş artık piyasadaıı. Yahya Kanbolat: Adam, ikı atı besleyemiyor, onua için faytonlar tek atU oldu dedl. Faytonlar müşteri kapabümek içrn, taksilerden daha ucuza taşıyorlar. Yahya Bey, faytoncuya taksl parası ödedi. Faytoncunun gözü güldü; İskenderun'da Yahya Kanbolat'ların konuğuyuz. tskenderun'u onlarla gezdlk. Gunübırliğine Antakya' ya gıdeceğız. Geceyı Reyhanlı'da geçıreceğız.. Ogle sıcağmda Antakya'ya vardık. Doğruca «Harbiye»ye gıdecegız.. Harbiye'de bır ogle yetnegı yıyıp do nece&z. Harbıye Antakya'nın serınlıgı. Meyve bahçelerı, bir agaç denizi, lokantaları Suriye'h, LUbnan' lx turistlerle dolup taşıyor. Türkçe yazüarın hemen ya runda Arapca yazılar, oğle yemeğıni agaç denizi «Hülya» lokantasında yedik, Lokantayı lşleten bir bayan, Trakyah... Trakya'da yerli yabancı turıstlere pıliç kızarup sa tarken, askerliğini yapan bir Antakya'lı gençie tanışır. Arkadaşlık ederler. Bırlıkte Antakya ya gelırler Gelge lelim, genç evlidir. Antakya'da eşı, çocuklan vardır. Kadın, Trakya'da yaptığı ışı, Antakya'da «Harbiye» de sürdurmek ıster. Küçuk bir ajılıççi dükkâm açarlar. Tutunur, gelişir. Olıır koskojjfeıan bır «Hiilya» lokantası. Kadın, arkadaşım, ark|p»şmm çocuklannı, eşını de içeren bir ortakhk kurar. Herkes çalışır. Ortaklık beş kişiliktir. Yahya Bey'in söyledıglne göre, püicl Antakya'ya bu kadın gefirir, yerleştırır. Antakyahlar o zamana dek kebap yerler de, böyle tavında pışınlmiş pılicı bümezler.. Harbiye'de kısa dolaştık. Ağaç denizi lokantadan sonra, sular ortasmda bır lokantayı görmeye gitttk.. Yol kıyısında bir evin önünde, bir kız tandırda ekmek pişıriyordu. Sarışm gtize: bır kız. Tandırın ıçın de ateş, kömürler kozlendıkten srcra, hamuru' zeytinyagı ıle ıslatarak açık pat dıye tandıra yapışurıyor. Ateş, alevli olduğu için, ilk ekmeğin yüzü hatıf yandı, karardı. Kız, çıkanı bıze sunmak istiyordu. Daha iyı pişmiş bir ekmeği vermek için beklememizi lstedi. Bekleyemedık. Harbıye'den Antakya'ya dolmuşlar, otuz liraya taşryorlar. On kilometre yol. Antakya'da, Cumhuriyet muhabiryfeabahattin Ezer' le görüşmek isterdim.. Olmadı. DdŞpte Iskenderun' dan, gazeteci Suphı tıevent'in evınden aradım teieton la. Antakya'da arayamadığım için ozür duedım. Sabahattm Ezer: ; «lskenderun'da Güzel Günler» başlıklı yazınızı okudum.. Antakya'ya da gelir dıye bekledım. Altan Bey de, îskenderun'a geldı, Antakya'ya gelmedı.. dedı. Antakya'da kalmayıp döndüğümil, bir başka zaman, doğruca geleçeğimi söyledim. Gönlünü almaya çauştım. İskenderun'da gazeteci Ahmet Perker'le Cumhuriyet'ten Cevdet Uygun, tskenderun gazetesi sahibi Suphi Levent'le konuştuk. Suphi Levent, bir süre önce zehirlenme sonucu «kalp krizi» geçirmiş. tskenderun has tanesine kaldırümış. Nöbetçi doktor, iç hastalıkları uz manına telefon etmiş, uzman: Şimdi TV'de Ispanya maçırn »eyredlyorum. gelemem mi ne demiş gelmemiş. Hastaneye dışarıdan özel doktorlar çağınp gazeteci Suphi Levent'e bakürmışlar. Iskenderun Gazetecıler Cemıyeti, bır büdiri yayımlayarak, olayı kınadı. Suphi Levenfc «Öluyorduk yahu» dedt. Suphi Levent, burada TürkHıristiyan Ortodoks Top luluğu Başkanı. Bu eski gazeteci, buradaki Hırlstlyan Topluiuğunun bir sonmunu da anlattı: Yunamstan'ın Batı Trakya'daki Türk azınlığa girıştiği baslsılara karşı, bir gozdağı olmak üzere, Türk hü kumetının de Türkıye'deki Bum azınhğına karşt «mi. siUeme» mteliğinde «Runı mallarırun satışmın durduruJması» karan alması, Hatay'daki Hıristiyan yurttaşlaıı tedugın etmiş. Suphi Levent, Devlet Başkanı Ev ren'e, Başbakan BUlent Ulusu'ya gönderdiğı meKtup ta ozetle ijoyle demış: «Bir süreden beri tapu sicil dafrelerindeki işiemlerimiz durdurulmuştur. Yetkllilere sorduğumoa: Dur ünrma sebebini tam olarak izah etmemekle beraber, bir emre göre hareket edildiği öğrenilmiştir. bu emirde de Rum mallan Ue UgiJi işlemlerln durdurulduğıuiu ifacie ediltiiği yine söylemniştir. Bir vanlışlık ojduğu kanatindeyu.. Hatay'da unbeş bio kaüar Hıristhan Türk vatamlaşı yaşamakladır. Bu sözü edilen Hl rjbt(>an aztnlıgm \unanistan ilp ırk. dil ve kultür ha i;ı olmadığı bır gerçektir. Kesinlikle Yunanca kouuşma yan, \e coğrafî konunıu llibanylp Türkçe ve Arapça konuşan bu topluluk, örf, adet ve kültttr yönünden de Tiirktür.. Dini ayinleri Arapça olan, Hatay'dald Türk Hıris tiyanlarm en büyük talihsizlikleri ortodoks mezheblne bağlı olınalandır. Tebarüz ettirilmelldir ki, Hatay'da ki Türk Ortodoks Hıristiyanlar. Antakya ve Şark Patriğl'ne bağhdırlar. İstiinbul Patrikhanesiyle hiçbir baçı voktur. Dinimizı biz sevraediğinü7e göre. \llahın bfr tecellisi olarak, Hıristiyan unne ve babaların evlatıarı olacak dünyaya gelmiş olraatnız ve bunun aksine Türklii ğümüziı inanç ve arzumuzla seçıtıi^ olmanuz, Hatayın ilhakında auavatanunızı bırakmamış olmanuz sadakat ve sevdlğimizin ifadesidlr. Laik devrlm Atatürk'ün en kutsal emanetidtr ve devTimlerin temeli, ruhn ve özüdür. Laikliğin kabolü Ue din ve mezhep inançlan ne olursa olsun tütn Türk ynrttaşlar Türktür. Laik devrira sayesinde, Türtdye sı nırlan iceıisinde din azuüığı varsa da, vatandas annlı $ı olamaz..» Antakya Patriği Şam'da oturuyor. Antakya'da ıse patrlgın «mutemedi» var. Bura Hırıstîyanları, küisede ıncıll Arapça okuyorlar. Suphi Levent, ılk incilin Süryanıce okundugunu soylüyor. O, Hırıstıyanlığın ilk, An takya'da kurulduğunu söyledi. Antakya, dil, din ayı rrmı gbzetmeden bir arada kardeççe yaşayabümenin örneğlnı de veriyor.. ı Tarihsel süreç içinde Etrüsklerden Venediklilere, oradan Latin tmparatorluklarına, Bizanslılara ve Osmanlılara geçen acla Yunanblardan sonra, Türkiye'nİM olurken, bu gelişim, doğat olarak iki ayn ulusun, Türklerin ve Rumların geniş bir zaman dilimi içinde bir arada yaşamasım getirmiş. ,. 4 bin kadar Türkle, bin kadar Rum'un yıllardır birlikte yaşadıklan Gökçeada' da Dimitri ile Ahmet'i, Yor go ıle Huseyın'ı yan yana, oyun oyuna, soz söze gormek sık sık olası. Çanakkale'den 3 saatlik bir vapur yolculugu ile va rılan bu şirin ilçede, ya Te cim'le, Vural dukkânlannın önünde, yeni çıkan bır ban dı konuşmakta, ya da Hırısto ıle Neıat, beledıyenm karan üzerıne kaç kılo kireç alırlarsa, ikı dükkâm birden beyaza boyatabileceklerini tartışmaktalar. Yaz aylarında hergun ya pılan feribot seferlerinden birine rastlasanız, sallantılı ve ruzgarü bır yolculuktan sonra, adada sizi* yemyeşıl bitki örtüsunun üzerıne ser pıştirilmiş izlenimini veren, karbeyazı noktalar karşılar. Bır kumaşın uzerindeki pu anlar gibi durur, serbest n e rada dolaşan koyun surulen. YARIN: «BIR YASTIKTA İKt ULUS» I^EGÜZELDİR IKemolÖZER 3İDÎŞ dönüş saatleri bellrslzdi babamın, aramızda çok az kalırdı, kal dığı saatlerin çoğunu uykuda gecirirdi ama bütün bir yıl da böyle olurdu diyemem. Işe gitmediği gün ler de vardı. Yıllık izne çıktığı zaınanlar örneğin. Bir de kendislnln ya da lokomotifintn hastalandıgı zamanlar.. îznı yılda iki haitaydı. Belli aylara rastlamazdı. Klmi zaman kışa gelirdi. kimi zaman güze. Yaz ay larına hemen hiç denk düşmezdi. tzin çizelgesini dtizenleyenlerden yakınır dururdu bu yüzden. Hakkını yediklerinden dem vu rurdu. Zaten yakınmak için izne çıkmayı da beklemez. haksızlıklardan sık sık söz açardı. îzln çlzelgesi gibi çalışma çizelgesini düzenleyenler de ona haksızlık ederlerdi. Başkalarım kayınp onu üst Uste ışe koşarlardı. Bır ışyerinde torplllilerin kayırılıp sıradan kisilerin yükü sırtlamasının ne demek olduğunu ben de büyüyüp çalışmaya baş ladıktan sonra daha iyi anladım. O zamanlar, ba bama yıllık izinlerde edilen haksızhk beni daha çok ilgilendirlyordu. Çtin kü kış ortasında izne çıkarsa. blrlikte yapacağımız fazla bir şev kalmazdı. Küçükken, kış koşulları elvermediği için bu böyleydi. Büyükken de vaktimin çogu okulda geç tiği için. Ama yaz öyle mi ya? Hem havalar guzeldir yazın, hem de okullar tatll. İNE de söylemek gerekir ki. lzln sü resince babamla arama girenler, yalnız okul ya da kış koşullan değildl. Annem, üs teslnden gelemedlgi işleri izin günleri için biriktirmış olurdu. tzne çıkar çık maz önce bunlan bulurdu babam karşısında. Çoğu irill ufaklı dnarımlardı bu işlerin. Kvimiz iki katlı, küçük bir evdi. Yanında tek ağaçlı küçük bir bahçesi vardı. Ben dünyaya gelmeden yıllar önce. parası zar zor denk getirilerek almmıştı. Almışındaki zor luklar ne zaman dile getirilecek olsa annemın göz leri yaşarırdı. Çeyizinden, anı değeri yüksek öteberi den pek çok şeyi satmak zorunda kalmıştı o parayı denkleştirmek için. T&eakr Evimiz iki kath kücük bir evdi tunde yüzüyordu. Annem, bir elinde süpürge bir elinde şemslye, ordan oraya koşuşturuyordu. Hem ıslanmamaya çahşıyor, hem de suları merdivenden alt kata doğru süpürüyordu. Bir süre düş gör düğümü sanmıştım. sonra da kendlmi tutamayıp gülmeye başlamıştım. Çün kü annem, arada bir şasınyor, süpürgeyle kendlnJ korumaya, şemsiyeyle dJ suları itmeye çabaüyor> du. tzrün başlamasıyla tnrlikte babam sırasıyla ele alırdı biriken isleri. önce bana girmeyı yasakladıgı merdiven alUndan takım sandıgını «ıkanr. çekiçleriyle kerpeten ve tes terelerinl elden gecirirdi. G örtun turizm Sunar a m M n Karatort ACRUBU 1001 B00RUM T.M.T OTEL 19.900.TL. 19.900.TL ;FETH»YE KETUR OTEL 13J00TL. ^ MARU OIEL 30000TL. 21.900.Tl. r IknmUr * BARBAR06 BULVARI39/9 BEŞİKTA «611074 618226 t t , 26105 İrtlbat Abantur 37WO7 SATILIK 25 KW kademeU 110 X 220 Transformatör Tel.: 63 31 28 SATILIK Teleionlu Daire Tel.: 79 45 15 Y Ne sokağımızda. ne de paslanmış olanlar varsa kehtin o kesiminde bızim onlan iyice temtzlerdı. evden daha yaşlı bir ev Ben bu arada küçük^ getlryoktu. Bütüu evlerın ka götür tşleri tçin hazır bek pısı demirden oldtiğu hal lerdlm. Kesılecek bir tahde bizimkı tahtadan tayı ucundan tutmak ya dı. Fazla yağmur yağdığın da unutulmuş bir çtvi ku da şişer, kolay kolay açıl tusunu altnak üzere.. mazdı. Pencereleri de oy le. Temeli, duvarları, çaüRT yenigl tahta tısı öteki evlerinki kadar larm değlştirllsa^lam değlldi. Kışm içer mesı, pencere per deki sıcağı dışarıya kaçır vazlarımn onarılmamak. dışardakı soguğu rnası uzun surmezdi Üsda ıçeriye sokmamak ıçın telık bunlar yapılırken ba ek onlemler almamız gu na hiç de azımsanmayarekırdı Camlann kıyısı cak gorevler düserdi. Ama na kagıt yapıştırmak, ka çatıdaki cmanm başlapi altlarma bez tıkamak yınca iş degişirdl. Oraya gibi. Hatta oturma odaraı çıkmam sozkonusu olazın kapısına kocaman bir mazdı. Ancak bahçede okilim asardık. Girip çıkar turup damdan bir ipin uken içerisi sogumasın dl cunda sarkıtılacak kovaye . yı beklerdım. tçindeki süp MA başımıza en, ' rüntüyü dokmek, yeni kı bildiğimız duvarlara bençok belâ çıkartarfı remıtleri yüKlemek ben zemiyordu. Kesirai düzenvatıydı Kiremitle nim gorevımdı. Ama yu siz taşlarm biraz da geüşı ıi lyıce eskımıştı, karıda neler olup bittiği güzel üst üste konmasınsık sık kırılıyordu. Ya| ni görmedıgim için saat dan oluşmuştu. özelllkle mur biraz hızlı yağsa o lerce rjekleraekten canım köşelendlği yer sık sık yıluklar tıkanıyor, suların sıkılırdı. Üstelik çatıdaki kılırdı. Buradan içeriye bir bölttmü evtn içine a iş öyle kolay kolay bit bakmaya meraklı birçok kıyordu. Ne kadar tence mez. günlerce sürerdi. Ça kişi gelir geçerdi çünkü. re. tepsl, tabak, kova var tı onarımının bana göre sokağımızdan. Yahnayak, sa akan yerlerin altına en olumlu yanı ise kaçı başı kabak çocuklar, sırtı bunlan dizer, kuru kal rılmış topların bulunması torbalı ya da küfeli adam sınlar dlye eşyalann yerlni ve benim olmasıydı. lar.. durmadan değişt^rirdik. Gök gürülttileriyle uyan îzin uygun aylara rast Çatı ışı bittikten sonra dığım bir geceyarısı göz bahçe duvannm örülme larsa. boıuları elden geçl lerime ınanamamıştım. sine gelirdS sıra. Bahçeyi rlp soba kurmak ya da Yerler bir kanş su için sokaktan ayıran duvar, babçedeki tek ağacı buda deydi. Killmler suyun üs harç ve tuğlayla örülmüş mak da yer alırdı baba K A rom yaparagi tşler arasında. Yaza çtkaıken öorular temizienlp kaldırılmış olurdu çünkü Agacın yemi§ vermesl için de att dallarının kesilip güçlendirilmesi gerekirdi. YARIN: SERÇE AİLESİ, FTNDIK, SIGARA İCEN ÇEKİRGE BALLAN4N KAYISILAR...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear