02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 8 22 NİSAN 1982 Saşırtmadır şür, ilk vurucu öge odur Haritayı, atlası ters çeviririm ben 1Ece Ayhan Sen eskiden Divan şairiydiu, ırmak gıbi. hani ırmak ırmak olduğunu bilmez ya, ne kadar yıl önce Divan şairiydin, bunu biliyor muydun? Gerçî eskî gunlerde şiirlerde, aptallann görmedikleri ip uçlan vardı, zaman zaman görulüyordu, sen de doğrusu taşlarda sekıyordun , kızgın çinko üzerinde kedilerin sıcramasını düşün , bugunler yaptığının ayırdmda mısm? Sanınm kimi şeyler umurundadır artık, düğüm atıhyor (sence şu duğum, senin dügumler üzenne, ne duşunüyorsun?) Artık hiçbir şey olmaz bızım ihtiyara diyor. (17 Çıglıh çığhğa bizi behler buiduh kuşlan (2) İlhan Berk Tîskiden' sozcugünu nerelere değin uzattığını bilmiyorum. ilk kitabıın îstanbul'u düşunürsek, Divan şiiriyle ben hiçbir ilgî kuramıyorum. Beni etkileyen ilk kaynaklara indiğimdc önümde Ahmet Haşim'i görüyorum bir; daha sonraları Necip Fazıl var. |Sonra Yahya Ketnal. Ama llstanbul kitabrmın bu ozanj larla da Ilgi kurduğunu sanfmıyorum. Ben yorgan gibi şîirler yazarak yazmaya başladıtn. Bu konuda bizde örnek yoktu, benim ilk 1 örneğim (bu yorgan gibi ', yazmak anlammda) Walt Whitman oldu. Buna görsel örnek demeliyim, tıpkı, Nazım'ın daha Rusçayı bilmeden Mayakovski'nin dize yapısını kendisi îçin seçmeBi gibi..: Günaydm Yeryüzü / Türkiye Şarkısı / Köroğlu'da, Divan suyuyla yıkanmış izlemim vermez sanınm. Galile Denizi ise bir âraf şiiri gibi gelir bana, öğleortasmı, öğleyî seçmiştir. Âşıkane için birşey dıyemem, üstümü değiştirip yazılmıştır. Çünku, beyazlar giymişimdir. Bu dedigin eski belki budur senin. BeDügüm'e gelince, düğüınun atıldığına gelince: O da öyle diyeceğim. Altım çizdiğin dizeler şiirin doğal yapısı benim gözümde. ben düğüm görmüyorum. Şiirin buyruğunu kendinin bize bağlı olmadan sürdüğünü sOyledim birçok kez. Yine de öyle düşünüyorum. Bu şu demektin Şiirin hayatı bir ağacın hayatı gibidir: ağaç büyüdüğünü bilmez. büyümuş bulur kendini. Ağaç gibi şiirin de sürecini biliriz, Izleyebiliriz, ama oluşumunun dışmdayızdır derim. Tansıktır şiir, bize şiir dedîrten olay odur. Bunun çö lım biriyimdir, bilirsin. Kuçuk bir gerçeklıgin, kuçuk bir şnrin ardında olmaklan azımsama. Şiir, bir şaşırtma da degildır bence. Sonuçlar buna varabilırler başka. Okur'lar, «aykın bir dalla karşılaşmca, irkmış urkmüş olabihrler.. îşte burada bir «mesel» anlatacağım sana, akerdiyonu açmak için kutusundan çıkarıyorum. Tarihte Yahya Kemal admda arık sıska bir adam varmış, şıır yazarmış. 17 Yılında, îstanbul'da. bir gun bir gazetede Boğazlar uzerme imzasız bir yazı yayınlanır; yazı akılhcadır ve konuyu Uluslararası boyutlanyla da ele ahyormuş Iktidar, senin It hhatçılar tum ayaktadır! Telâşla soruştururlar, bu yazıyı kım yazmıştır? Yahya Kemal'm yazmış olduğu öğrenilince de, Talât Paşa fsıvıl ve gulumseyerek) «ha şu bizim şair Yahya Kemal miymiş» der ve hepsi hürya otururlar koltuklanna.. Sana bu Salavin'm tezgâhtar bakışlan okulunun korkunç luğunu, ilkelliğini ne desem anlatamam. Bızim bu toplum, 82'deyiz, şaıre işte böy le «bakar» bu gidişle «baka caktır» da. Bız bilebm de.. 70 Ağustos'unda Orhan Kemal ölmuştü, Şişli Camiinde cenaze namazı kılmmış, Mecidiyeköy'e vıru yoruz, çelenkler çetenkle!" çelenkler... Zihinlerımde. çe lenklerin yüzlerini tab'itun arkasında yüruyen bızlere doğru çevirdim birdenbire ve çelenklerin çiçeksiz saplarla örulü arka yüzlerini gören kaldınmdakilerin «ne süsüne kaçılmamış bir cenaze töreni... diyebilecekle rı aklıma geldi. Haritaları, atlaslan da ters çeviririm ben, çevinyorum. Gemileri de.. Sanı rım 72 yazıydı, Çengelköy'e (orada da »sarı dovletin (bir) kira evinde oturur> dum). Izzet Yasar gelmişti. İlhan BERK EceAYHAN ECE AYHAN Gunumuz Turk siırının ozgun ustası Ec« Ayhan, 1931'de Dotça'da doğdu. Alatürk Erkek Lısesi'ni, Sıyosal Bılgıler Fakültesı'nı bitlrdı 1959'don bu yana rtıemuriuk, koymcıkamlık yaptı. Yaymevlennde redaktor olarak colıştı. Hastalığı nedenıyle bir sure Isvıcre'de kaldı Şım dı Bodrum'da yaşıyor, şıır uzerme calışıyor 1954 'te Turk Dilı dergısınde ycymlonan • Tc şıırıyV le Ece Ayhan şıırı ve şiir kuramı en çok tartışılan şair oldu Ikinci Yeni akımında bıçımde ve ıçerıkte yaptığı değiştirilmelerte adeta bu okımın kuramcısı sayıldı. Şiire getirdiğ' yeni konular. eskiye gondermelerle kurulan dt»eler onu benzersız kıldı. Mcdern Turk şiırinin en cok sözü edllen kişisı Ece Ayhan şıinmizdeki cağrışım yapısını da yeniledı. Şiir kitapları: Kınar Honımin DenUleri, Bakışsız Bir Kedi Kara, Ortodoksluklar, Devlet ve Tabiat, Vort Sa vul, Zombaklı Padişah, Defterler. İLHAN BERK Şhrleri ve şıır üzranne yazılanyla çağdaş Türk şıirlnin en renkli adiarından îlhan Berk, 1916 yılında Manısa'da doğdu. Ankara Gazi Eğitirn Enstıtusü Pransızca bolürnünü tamamladıktan sonra uzun bir sure Zonguldak, Samsun ve Kurşehir'de Pransızca öğretmenliği yaptı Ankara'da Ziraat Bankası Yayın Bürosu'nda 1956'da çevîrmen olarak göreve başladı, 1969'da emekliye ayrıldı. Şimdi İstanbul'da ve Bodrum'da yaşıyor Kül fcitabıyla 1979 Ttirk Dil Kurumu Şiir Odülü"nü kazandj. İlhan Berk, îlk kitabı Güneşı Yakanların Selamı'ndan bu yana şiirinde değlşmeler gösterdı. özellikle İkinci Yeni akımı içinde şiir kuramına değın bir çok yazı yayımiadı. Batı şiiriyle geleneksel Türk şiirinin birleşiminden OTtaya özgtin bir Türk şıirı çıkacağını savundu. Şiir Mtaplan yayın sırasıyla şöyle: Güneşi Takanla nn Selamı, İstanbul. Günaydm Yeryürii, TÜTkiye ŞarJoM, Köroğlu, Galile Deniz!. ÇM Yazısı. Otağ, Mısırbalyoniğne. Aşıkane. Şenliknatnp. Taşbaskısı, Atlas, Kül, Bir Uzun Adam, Şiirin Gizli Tarihi. zümu doğrusu benim pek akhmm aldığı şey değildir. Benim düğüm dedîğim, tansıktır diyorsan, o başka. Seninleyim o zaman. Senin şiiri kuruşunu düşünelim örneğin, sen şiiri tersinden kuruyorsun (buraya daha sonra geleceğim), bu kolaylıkla izlenebiliyor, gorulüyor, ama bunun nasıl oluştuğu, ya da nasıl birden şiire dönüştüğü, şiir oldugu anlaşılamaz. Şiir olarak bulunur. Şimdi de şiirin bilinen yerine gelmek istiyonım: Şu senin şürinde tersinden yazma işi lık yok! Şu Anadolu Orta Zamanı'nda «tevekküUun gerçeklikte bir tür umarsız bir başkaldırma olduğunu düşün bir. Bu «emlâk laikleri», kendilerinin ve babalarınm boyun eğişleri anlaşılmasm diyedir, tüm tevekkülleri bir hırka anlayışıdır anlamında belletiyorlarsa ben ne edeyim.. Acele etme. 71'de. bir 12 Mart olmuştu hani. (O zamanlar Oskudar'da Sultantepe'de oturuyordum; denize arkadan ve yukardan bakan bir ev, ora ya sen de gelmiştin.) îstanbul limanmda, bir lekesiz, (o zamanlar olur olmaz şeylerden ötürü yuzu kızarırdı, ellerini nereye koyacagım bilemezdi). Iskele alanında bir kahvede dışarda oturuyoruz, şundan bundan konuşuyoruz, ona «bak ben sabahları Çengelköy'den Şe hır Hatlan "gemilerine (sözgelimi Kalender) biniyorum; Emuıönüye vanncaya dek, bir düşüncede, gemi, sigasiga, ters çevrilmiş oluyor ve ben Eminönü'ye öyle çt kıyorum. Bir kente bir şey ler yapacak gireceksîn! Sen hiç olmazsa amuda kalk» de miştim. tstanbul'da tahta tavanında ters işlenmiş bir bilme ce bulunan bir kahve varmış, Osmanh împaratorlugu kapanırken de duruyormuş. Müşterilerin boyunlan ko puyor o nakışa bakmaktan; çozulmek istenir çünku bir bilmece, hele ustası güzel bezemışse .. Kımsenın aklına aynadan okumak gelmemış, gelme?!. YABIN: SARIŞINKARAŞIN ı Berk: a70 ağustosunda Orhan Kemal ölmüştü, Şişli Camiinde cenaze namazı kıhnmış, Mecidiyeköy'e yürüyoruz, çelenkler, çelenkler, çelenkler... Zihnimde çelenklerin yüzlerini tabutun arkasında yüriiyenlere çevirdim. Kaldınmdakilerin «Ne süsüne kaçılmamış bir cenaze töreni» diyebilecekleri aklıma geldi. ne. Sen şiiri tersinden yazıyorsun, sende bir gemideki fareler, gemiyi bırakmaz, ge mi fareyi bırakır; deniz çekilmez, kara bırakır denizi; kuşlan tutmaz çocuklar. kovverirler, ama kendileri gelip ceplerine girerler çocuklann, vb. «müesses nizamı» ters yuz etme vardır sende, bunu hep düşünmüşümdür; neden bu başın ayak, ayağm baş olması? saşırtmadır şiir, ilk vurucu öge odur. Bunun için mi bu şiirî tersinden yazman? Ece Ayhan Evet, «şiirî tersinden yazıyorsun» diyebilirler bana. Terslik mersapak gemilerin fareleri bırak tığını gördüm, gördüm ve gördüm' Terslik bunun neresindedir yahu' (Aksi adam; «hırçm adara» genel geçerlıliğini iliştirmek ısterler bana hep, bunu da biliyorum. Zokayı yutmıyacak sın!) Ben ne diyorum bak; çok buyük bir yanlışlık işleniyor, işlenir özel ve genel alanlarda. iki anlamda, Benden soylemesi. îş bu olguları şiirin kütüğüne tarihine güzel güzel elmas bir çiviyle çakmaktır çakmak! Geçmiş yaşamımda ve şimdi Gümüş lük'de, fırtmalı günler bir yana. ben temelde hahm se (1) KAY1K Deniz karıştı, dedi, saglama almah seni. Deryaya güven olmaz. Sanki. yanıbaşında biriyle dertleşiyormuş gibi honuşuyor hayığıyla. Palamarlarda, ısharmozlari gidip geliyor elleri. Çtpoyo uzanıyor. Uzanır. gibi bir buluta. Neden sonra: 'Şimdi korkma!' diyor, eğilip kayığın kulağına. İtip bulutu, inip kalkan dalgaları. Göğu kuşlan. Boyle karantinaya alıp denizin üstünü sonra bizım yammıza gelip duruyor. Artık hiçbirşey olmaz bizim ihtiyara. diyor. Eline yuzune karışmış akşamı silkiniyor. (Deniz Eshisi.S. tV (2) KUŞLAR Oğte düşmüştü, yaralı bir teuş gıbı ovayo Olu günün esri ipiyle vardığımuda. Bir asker, iki adam, sonra yine iki adam Denizi önlerine çekmı? konıifuyorlardu Tam işte orda birden bizi bırahıverdüer: Bizim Baştan beri konuşmalanmıza katıhp gelen kuşlar. Selamlayıp yerlerimizi daha yeni almıştık ki 'Kuşlan neden bıraktmız?' dedi. uzun bıri. Terimiz vardı.' diye ekledi ocaktaki adam Daha çok deniz kıyılanna çalan sesi. Sonra herkes kendi dünyasma daldı Geçti geçmez dediğimiz zaman. Kusları unuttuh. Akşamla rüzgar çiktu Adamı alır atından Uk biz, sonra denizi önlerine alanlar kalku Atları tam yola çehiyorduk ki baktık Çığük çığbffa bizi bekler bulduk kuşlan. (Deniz E&kisi, S 22) 4Zevnep W devlet hastanes'nde hastabakıcı olarak calışıyor. 13 bın a ra aylıkla evde iki çocu gu ve vaşh anasına bikıyor. Ikincî çocugunu dogurduktan 6 ay sonra eşinî öir trafik kazasında kaybetmış. Kocası «Günü birlik çalışan» işçıymiş.. Dolayısıyla, dul ya da yetim tnaaşı falan yok. Anası çok yaşh ne redeyae cna da bir bak» rı gerek Ama yine de kendısı dışarda çahşır. ken, çocuklarına «gözku lak» oluyor. Zeynep'in de pek «gözü arkada kal mıyor» Ayda i3 bin lira ile bu 4 k'ŞÜik aüe nasıl ya şıyor?. «V»lla abla, yaşamıyo ruz biz. surfmüyoruz. Ol memeye ça'ışıyoruz. Ah met 'lır.rasından söz eöıyort beni bırakıp gitti gideli deliye döndüm sanki. 1 göz odada 2 bin liraya oturuyoruz. Çocaklar Allahtan daha okula fritmiyorlar. Yani yemeden başka masrafları yok. Korpşular ya da ba zı hastalar birşeyler ve rîrse, üstlerine baslan MeralTAMER toplayıp getîrirlm eve. Ama bu kez de hastalann dertleri çocukiarıma geçer mi diye üzülürüm. Ay sonlan çoğunlukla S kuruş kalmaz elimde. Çocuklar ağlar açız diye. O zaman da bakkaldan veresiye un alırun. Musluk su yu ile hamur yapar, çocuklara yediririm. Ağlamalan dursun, mideleri basılsm, gözlerine uyku girsin diye. Gelecek yıl büyük kı« okula başlayacak. önlük isteyecek, kitap isteyecek. Anam desen öldü, ölecek. Neyse ilaç masrafunız vok. Hastaneden idare edi yorum. Anam ölse, çocuklara kim göz kulak olacak?.. Diyorum ya sana. düşünmeye kalksam dell çıkaca^ım. Onun için düşünmeyi bıraktım artık. Kendimi hayatın akışına bırakıyorum. Varımız yo ğumuz bir canımız. O da günün birinde çıkacak na sıl olsa.. Bak, aslan gibi kocam tekerierin altmda cnn verdi. Ne yapalım. biz de açlıktan, bakımsızlıktan Slürsek Slürüz... Zeynep anlatırken bir yandan da gözlerinden yaşlar isoşanıyor. Öyle dertli ki, ona ayda kaç ek mek, ne kadar yemek yediklerini, genellikle evda neler pişirdîklerini, 2 bin lira kira verdikten sonra ellerinde kalan 11 bîn lira yı nasıl harcadıklarmı so ramıyorum. Ama, ısmması v© aydmlatmasıyla bir hesap yapmaya kalksak, 2eynep'lere kuru ekmek yemekten başka bir seçenek kalmaz her halde. diyor Sükriye. «Ona meme veririm. Sütüm boldur benim. Ekmek yerim, süt olur bana...» Bu anlattıklanndan son ra Şüknye ile hesaba oturuyoruz. Kocasımn cep harçhğı günde 50 lira. Bu paranın içinde sigarası. yol parası ve çok canı çe kerse içtiği bir gazoz var mış. Ayda 1500 lira ediyor. Odun, kömür, elektrik, su ve tüpgaza da ay da ortalama 2500 lira koyuyoruz. 20 gün de bir tüpgaz harcıyorlar Şükri POUTİKA \/C Vt Mehmedı KEMAL Zamanı Bilmek iş bittigini kâvrıyabilmektedir.^ Napolyon'un rolü. acaba ne zaman bitmişti? İlk sahneye cıkışında mı, Saint Helene Adasında mı? Bu kararı zamap.mda kendi veremediğine göre, son ka* rar tarihin olmuştur. Şair Alfred De Vigny, son karar hakkındaki yorumu daha iyi yapıyor. şöyle yazıyor: «Bonapart bir insandır. Napolyon bir roldür, Birincinin bir redingotu ve şapkası vardi; ikincinin üniforması ve tacı,..Tarih bir fırsatlar çarşısıdır. Bu çarŞ'da herkes elindeki malı ve yetenegi «Jîçüsünde alış veriş eder. Sonunda bir toplam çizgisi çizilir. kâr ve zarar belli o!ur. SosyaUzmdenu faşizme kadar brmacan Mussolini, yenilgiler ustuste geldiğmde büyük faşist meclisl önünde be&ap vermek zorunda kalır. Epeyce yargılandıktan sonra, büyük faşist meclisl bir ciımle Ue kararmı bildirir: «Arbk çekiliniz!...» Mussolini, beklemedigi bu söz karşısında duralar ve hayatmın en büyük yanılgısını yüklenerek, en görkemli söylevini verin «Bana, çekil, diyorsunuz. Ben ne zaman çekilmeüydim? Şimdi mi, işbaşına geldiğim zaman mı? Iktidara geldigimde alkışlıyordunu7, çekilmedim. Ülkeye yeni topraklar ekledim. Habeşistan'ı aldım. O zaman da çekilmedim. Yeniden birçok topraklar alacagun, bir savaş îçindeyiz artık çekilemem. Sizin çekîl demenîzle de çekilmeyecegim.» Mussolini. ne zaman çekileceğinin hesabıın hiç bir zaman yapamadığı içindir M, bilinen sonuçla can verdi. Bir zamanlar onu alkışlayan eller, ölüsünden bile öcünü aldılar. Ayaklanndan, başaşagı bir agaçta sallandırdılar. Tarih, elbette bir ders kitabı değild'r. Ama okunduğunda ders almasım bilenler için çok ibret vardır. Büyük Iskender. Şair Abdülhak Hamifin dizelerinde Aristo ile alay eder: «Tarihi yapan benim. yazan siz!...» Tarih yaptığını sananiar oldugu gibî, tarih yazdığını sananlar da vardır. Bundan örörü güncel olaylar gibi, tarib de eğlencelidir. ulgar Telgraf Ajansı muhabiri Şişmanof, çok hareketli bir gazeteciydi. Uzun yıllar Ankara'da görev yaptıktan sonra Paris'e atandı. Portekiz'de bir askersel darbe yapıldığında ük uçaga atlayıp Lizbon'a gidiyor. Alanda yetkıliler çevresinı alıyorlar, «Vîze» diye djreniyorlar. «Ne vizesi?» «Içeri gtrmenlz için vize almaıuz gerekiyor.» «Vıze almaya kalkışsam.» diyor. «Şimdi, sıcagı sıcağına burada olamazdım. Hem sız darbe yaparken vize aldmız mı?» Bu yanıt gorevlilerin çok hosuna gidıyor, üstune pek varmıyorlar. Sanıyorx.m ki Portekiz'deki darbeden sonra L.:7bon'a girebilen îlk gazeteci Şişmanof olmuştur. Yunanistanda Albaylar Cuntası'nm ilk haberını bızım Anadolu Aiansı'nm Atına muhabiri Cavit Yamaç'ın verdiği sovlenır. Cavit Yamaç, o gece bir dostuna davetli. Gacenin geç saatlenne kacisr kalıyor. Çıktığmda bir de ne gorsun, kentın dört bir yanı tanklarla çevrıli .. 27 Mayis darbesmden şerbetli olan Cavit Yamaç, durumu hemen kavnyor. Bir koşu evine geliyor. bir iki yere telefon ediyor, bîraz daha bilgl edmiyor. Atina elçıligimizden ilk haben teleksle ulaştıran Cavit Yamaç oluyor. Gazeteciler her zaman değil, bazan şansh olurlar. Dunyanın ilk gazetecileri şairler mivdi, ha, ne dersiniz? Alfred De Vigny' rtm bir yazısında okumuştum. Napolyon, Saınte Helene'in ıssız kucağında yatar' ken genç bir Ingiliz kaptanı gizlico yanına geliyor, diyor ki: Ülkemi, sizin katiliniz olma suçundan kurtarmak Istîyorum. Dîlersenlz y»nn sabah gemim emrinizdedir.» Çok duygulanan Napolyon, başım önune eğiyor, düşünüyor, duygulu bir sesle•Bu dünyada benim rolflm artık tafttl Bundan sonra hiç bir yere gidemem» diyor. Imparatorlar, bir rolü bir fcez oynarlar, birkaç kez değil. Rol bazan biter. B Ayda 810 kilo şeker yenir Şükriye'lerde, çünkü şeker tok tutar. «Ben hastanede karnımı doyuruyorum ama evdekiler hep yarı aç. Bazen hastaların artık yemeklerini toplayıp getiririm eve.* na yapıp giydbiyorum. Yoksa, yok. Yamalı, yır ük geziyorlar ne yapayım?.. Evin eksiklerini, çocukiarıma ve anama karşı yerine getiremedigîm görevleri bir bir döşünmeye kalksam, zaten kafayı üşütürüm. İyisi mi ben de oluruna bırakıyorum. îpinucu kaçmış bir ker«.Ben hastanede karnımı doyuruyorum. Ama evdekiler hep yarı aç. Kannlan doymnyor. Bazen has talarm artık yemeklerini Zeynep Hanım 13 bin lirayla 4 kişi besliyor son derecede sağlıksız bes lendiği ortaya çıkıyor. «Sabah kahvaltılarında şekerli çaya kuru ekmegi banıp yeriz», diyor Şükriye. Arada sırada da beyaz peynir, ya da zeytin alabildıklerini soy lüyor. «öğlenleri bir tencere bulgur pilavı yaparun. Tencerenin başına geçer, kaşıklanz. Doyana kadar yeriz. Kimse aç kalkmaz sofradan. Ama yediğimiz çoğu zaman tek çeşit yemektîr. Bazen bir de çorba yapann).» «Bebek ne yiyor?» diyorum Şükriye'ye. «O süt içer. Caya banılmıs ekmek de yiyor ar tık. Bazen pilav da yer yumuşak olmuşua.» Ya yakmda doğacak be bek?.. «Onun içi kolay». çi. Gültepe'de oturuyorlar. Kocasımn anası da yanlar>nda. Aylık gelirteri 15 bin lira. Nasıl geçtndiklerini soruyorum Şükriye'ye. «Hamur yiyoruz.» diyor .ve ekliyor. «Radyoda dinliyoruz, çocuklara şunu yedirmeli. büyükler günŞükriye henüz 18'inde. de şu kadar meyva, bu ka Beyaz tülbent başörtüsüydar et yemeli diye. Radyo îe saçlannı toplayarak, programlan devlet bazır ensesinde bağlamış. Yalamıyor mu? önce İnsannaklan kıpkırmızı. Yuzün lar kac para ahyor diye aen sağhk fışkınyor sandüşünsünler de, sonra ne ki. Beline bagladıgı lormıyi nasıl viyecegimizi ÖRzı önlük, hamileligint iyi retmeye kalksınlar... Biz den iyîye ortaya çıkarne yerîz bîliyor musun? mış. Eiinde süpürge. kapı Gözleme, bulgur, makarsmm önünü süpürüyor. Ena. etsiz mantı, çorba, ek teğine yapışmış 1 yaslemek...» nnda bir bebek de. duşe Şükriye'nin kıpkırmızı kalka' onu seyrediyor. yanaklan. yüzünden sağŞükriye'nin kocası Le lık fışktrıyor izlenimuıi venfte bir fabrikada tsveriyorsa da. bu ailenin yeler. Yemek pişiyor, aynca bulasık, çamaşır ve yıkanma için gerekli sıcak su da tüpgazla ısıtıhyor. Kocası çalıştığı için ayakkabılan üstü başı «tez eskiyor.» Çocuğun da gıyım masrafı var tabii. Hiç olmazsa ayda 2 bin liralık giyim ve ev tamiratı masrafları var. 500 lira da temizlik malzeme len içm harcansa... 15 bi nın 6500'ü gıtti. Geriye kalan 8500 lira lle de ne venebilir? Şukrıye'lerde günde 5 ekmek yftüir. Ayda 3 bin lira ek mege verihr. Ayda 810 kilo şeker yenır. «çünkü çok çay içilir, hem şeker tok da tutar.» Cay çok içilir, ama fazla çay mas rafı olmasın diye 2 günde bir falan demlenir. Yeni demlenen çaym uzerine devamlı sıcak su ilave edilir ve adeta «bembeyaz su çıkana kadar çay niyetine içilir.» Şeker ve çaya da 1000 lira gider. Etti mi 4 bin... Geriye kalan 4500 b'rayla da her halde ancak pılav makarna yenebilir. YARINs GÖNÜL ÜLKÜ'NÜN EVİNDE NE PÎStYOR?..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear