25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 8 24 ARALIK 1982 İkl kronu bulup uzatıyorum. Eldivenini çıkarıp alıyor Finli. Sonra boynuma sarıhyor sıkıca. «Biz yaban cılar birbirimizin halinden anlarız,» diyor. Sonra bir daha sarıhyor: «Gelecek se fere Finlandiya'da görüşürüz.» «Tabii,» diyorum. «tn şallah.» birtophim: İSVEC Yazars O m e r (V1ADRA Desen Piyale M A D R A "Bütün paramızı ickiye yatırdık, metroya binecek para kalmadı,. «Saman Meydam» (Hötorget) Stockholm'ün ortasmda büyük bir meydan. Şimdi, meyve ve çiçek pazarı... Yürüdükçe kulağımıza aşina sesler geliyor. Türkçe'ye Çok benzeyen bir İsveççeyle yapılan satışlar. Sonra Türkçe konuşmalar. Özene bezene düzenlenmiş meyva sergilerinden birine yöneliyoruz. Tıpkı İsveçliler gibi anoraklı ve blucinli, ama onlardan daha ufak tefek ve daha esmer delikanhların yanına gidiyoruz. Merhabalaşıyoruz. alışveriş merkezine ulaşıyoruz. Yerin altından ısıtıldığı için yağmurdakarda her zaman kuru olan ze minde yürüyoruz. Hepsi tor nadan çıkmış gibi sarışın, bebek mavisi gözlü ve korkunç uzun boylu insanların arasında dolaşıyoruz. O yaş lı kadın, alanm ortasmda, her zamanki yerinde eldivenli elleriyle org calıp Hıristlyan şarkılarmı söylüyor biraz bet sesiyle. Rejiml protesto eden pankartları ve para kutularıyla ora da ortada duran İranlı birkaç öğrencinin yanından geçip, büyük mağazalardan birine giriyoruz. Tezgâhtar kız hemen ilgileniyor. Dört gün önce oradan aldığım kazağı geri veriyorum, ve parasını geri lstlyorum. O kazağm yerine mutlaka baş ka birşey almak zorunda değilim. Hangi malı almış olursam olayım, bir hafta içinde onu geri verme hakkım olduğunu biliyorum. Bilinçli bir tüketiciylm ben. Ahşverlşi sürdürüyoruz. Tezgâhtarlar dünyadaki tek müşterileri bizmişiz gibî davranıyorlar bize. Muhtemelen hiç de öyle düşünmüyorldr, ama başka işlerde çalışan herkes gibi işlerini iyi yapmak, ilkesi ile doğup büyümtişler. Karım, bir yerde sepete konmuş gü ?el küpeler görüyor. Müthiş bir fiyat indirimi var bunlarda. îki çift alıp kasaya yürüyor. Uzatıyor küpeleri. Kasadaki kız, «ufak bir uyaru diyor. «Bu küpeierin klipsleri iyi yapılmatnıs. Taktıktan bir süre sonra gevşeyip düşebiliyorlar. «Ha ni, satın almadan bilesiniz.» Küpeleri sepete geri koyuyoruz. ^ Şiddet yokluğu STOCKHOLM'DEN BİR GÜN Şimdiyse, meyva ve çiçek pazarı. Vakit öğleye geliyor. Sabahın acı ayazını biraz kıran donuk bir günes altında canlanan sürekli bir panayır görüntüsü. Yürüdükçe kulağımıza TÜrkiye'den âşina olduğumuz ses ler geliyor. Türkçe'ye çok benzeyen bir îsvn^çe ile yapılan satışlar. Sonra. çeşitIi yönlerden gelen Türkçe konuşmalar. Beyoğlu'nda Ciçek Pasajı'nda dolaşıyormuşuz gibi bir duygu kaplıyor icimizi, her zamanki Kibi. Özene bezene düzcnlenmiş rengarenk meyva fcersilerinden birine yöneHyoruz. Tıpkı tsveçliler gibi anoraklı ve blucinli, ama onlardan daha ufak tefek ve tabii daha esmer delikanlılann yanma gidiyoruz. Merhabalasıyoruz: tnci gibi dişlerini göstererek gülümsüyorlar bize. Ayaküstü bir kahvelerini içip içimizi ısıtır ken, renkli kalabalığı seyre diyoruz. Stockholm'ün göbe ğindekl saman pazarmda yüzümüzü Akdeniz'den esen sıcak bir yel yaliyor. İsveç'in «çok kültürlülüS:ü» amaclayan göçmen politikasının başarı şansını tartıyorum zihnimde. Ve, daha on yıl önce tanı bîr vsefalet» ve «zavallıh1:^ tab losu gösterdiği söylenen Türk topluluğunun bu kısa süre içinde «restaurant» zincirleri kurmaya yönelen. evlerine artık ikinci video aygıtını almaya başlayan «Kirişimci» ve «modern» bir topluluk haline nasıl geldiğinl düşünüyorum. diye «şekersiz şeker» satılıyor, onları alıp yiyorlar. îsveç toplumunu. iriliufak lı çocuklardan oluşan bir kitleye benzetiyoruz. Bir köşeden sosisli sandviç ala rak karnımızı doyuruyoruz. Dondurmalarımızı da ellmize alıp yürümeye devam ediyoruz. Uzun boylu sarışın biri bana doğru gelip birşeyler söylüyor. «Isveççe bilmiyorum» diyorum. «Olsun. ben biraz tngilizce konusunım» diyor adam. Nefesi müthiş içki kokuyor. «Arkadaş. ben Finliyim» diyor. «Bana iki kron cuk verir misin?» «tki kron nııı?» «Evet,» diyor. «sadere ikl kron îsttyornm.» Bir an duraksıyorum. Finli de bunu yanlış yorumlayarak açıklama yapıyor: «Biliyor nıusun, bir arkadaşimia birlikte sabahtan berl içiyoruz. Bütün paramızı içkiye vatırdık. Şimdi metro ya verecek paratnız çıkışmı yor. Oysa Tensta'ya sritmemlz gerek.» Gülümseyerek ceplerimi karıştırıyorum. na caddelerden birine dönüyoruz. Kat şıdan bir göstericiler grubu geliyor, el lerinde pankartlarla. Hemen yanlarında motosiklet leriyle onları izleyen birkaç genç gözümüze çarpıyc,. Bu motosikletliler asü e»Jsteri. cilere karşı gösteri yapıyorlar. Durup onlara bakıyoruz. Göstericilerle onlarm karşıtları ağır. ağır yanımız dan geçiyorlar, sonra köşeyi dönerek kayboluyorlar. Bir süre arkalarından bakıyoruz. İsveç'te kaldığımız bunca süre içinde hiç kavga görmediğimizî düşünüyoruz. «Şiddet yokluğu»nu neredeyse elle tutulur bîçimde hissediyoruz içimizde. A 11ugün Cuma. Yani işgünü. Ama biz çalışmıyoruz. tsveç'l bir günlüğüne «yaganıaya» karar verdik çünkü. Sabah yedide kalkıp, ço cukları okula gönderiyoruz. Eıkıca glyinip sokağa fırlıyoruz sonra. Hava adamakıllı soğuk. Günlerdir yagan kar durmuş, ama güneş ortahklarda yok tabii. Daha sonra şöyle bir yüzürtü gösterecek belki, ama he men gidecek. Yan karanlık ve soğuk sabahm içinde, küçtik ışıklarını yakmış bin lerce Volvo caddeieri doldu ruyor. îsveçliler çok erken saatlerde işlerinin yolunu tutmuş. Bir «prusya disipllni» içinde gün boyu an g't.i çalışacaklar. B Bugün arabayı almıyoroz, çünkü kentin merkezlne, çarşıya ineceğiz ve ora da park etmemiz olanaksız. Trafiği aksatmayacak, kuy tu bir yere bıraksak bile, biz daha oradan uzaklaş ma fırsatmı bulmadan başımıza geleceği biliyoruz. Yaşlıca kadınlardan oluçan <'park denetçileri» ordusunun neferlerinden birl o saat orada bitecek ve 6000 TL.'lık bir ceza kâğıdını ön cama illştirecek. Böyle bir tehlikeyi göze almamak için, otobüs durağma yürüyoruz. Duraktakl tabelada otobüsümüzün 8.52'de geleceği yazılı. Soğukta kıpırdanarak bekliyoruz. Biraz sonra görünüyor otobüs. Durağın oradaki meydan saatine bir göz atıyorum: 8.52. Otomatik kapı açılıyor, aracın ılık havasını bir an lçime çektikten sonra, bilet parasmı sarışm ve çok genç bir kız olan şoföre uzatıyorum. Yolcuların hiçbiri konuşmuyor; sessizlik içinde gazete, kitap okuyorlar, ya da düşünüyorlar. €1 tki kron 0 Çiçek Pasajı gibi T # Bilinçli tüketici entin merkezinde iniyoruz. Bir yürüyen merdlvenle, yer seviyesinin altmdaki K radan 'Samanpazarı'na çıkıyoruz. Stockholm'ün ortasmda büyük meydan bu. Adı «Hötorget». Sa man Meydanı anlamına ge liyor. Eski çağlarda btitün büyük kentlerde olduğu gibi burada da saman pazarı kuruluymuş herhalde. ürk dostlarımızla to kalaşıp ayrılıyoruz oradan. Geniş caddelerde yürüyoruz. Sinemalann önünden geç.iyoruz. Walt Disney filmleri, çocuk filmlerl, çizgi film ler, uzay filmleri... Köşe başlarında küçük kulübelerin önünde küçük kuyruklar. Herkes meyve, dondurma ya da şeker alıyor. Bütün Stockholm ahalisl cocuklar gibi durmadan şe ker yiyor. Dişleri bozmasm Adımlarımızı biraz hızlandırıp büyük «market»ler den birine yöneliyoruz. Biz den önce içerl girmekte olan biri, bizim de geçmemiz için kapıyı tutup bekliyor. Akşam yemeği için hazır ylyecek paketleri dolduruyoruz sepete. Manav bölümünde domateslerin önünde duralıyoruz. îki ceşit domates var. Daha kö tü görüneni ötekinden daha pahalı. Üzerlnde «Svecsk kvalitet» diye bir etikef Yani «tsveç kalitesi». Karıma dönüyorum: «tsvec domatesi, tsveç çileğl, tsveç çeliği, tsveç demokrasisi... Biraz fazla böbürleım;yorlar mı sence?» diye soruyorum. «Ama blrçok konuda haksız sayılmazlar övünmekte» diyor. «Olsun, gene de fazla övüyorlar kendilerini bence» diyorum. Alıçverişi süratle tamamlayıp eve koşuyoruz. Mutfakta ha zır yemeğimizi yiyoruz. Bir gün önce fırmda yaptıftim ekmeğin güzelliğini türa aile bireylerine zorla onaylatıyoram. Küçük ço:rÇu büyü^e «emanet edip» gene sokağa fırlıyoruz. anlcara.. anhara.. ankara.. ankara.. âııha. ' Yeni Sabah'ta çahşanlar She, raton Oteli'nin Merhaba salonun, da buluşup eski günlerini anım* sarken ben çok uzaklarda, Cumhurbaşkanı Evren ile Uzakdoğu ülkelerindeydlm. Nezih Demlrkent'ler, Nezibe Araz'lar, Euvvet Başarır'lar, Orhan Birglt'Ier, Osman Nurl Karaca'lar ve de Safa Kılıçhoğlu neler konuştular bilmlyorum. O gecede bulunsaydım benim de söyliyeceklerim vardı. Çünkü yokuşlu yıllarımda Yeni Sabah'ın önemli bir yeri var. Gazetecillğe Hayat dergisinde başladım. Yıl 1950, Türkiye'de lktidar değlşmlş, çok modern bir matbaada aylık Hayat dergisl haftalığa dönüşme hazırlıklan yapıyor. Bizim yokugta ayn bir okul nlteliğinde olan îstanbul Ekspres' ten Osman Nuri Karaca, A1I Oraloğlu Yeni Sabah'a geçmişler. Osman Nuri Karaca beni çağırdı bir gün. Gazeteye yenl bir hava vermek lstiyoruz. Sen de gel, bir kadın köşesi yapalım fıkra yaz, Yeni Sabah'ta Bugün adh köşede röportaj yap, bir de sosyete sütunu açacağız. Fıkra, röportaj çok çeklci ama sosyete sütunundan korktum biraz. Benim için yeni bir konu. Osman Karaca kolayca yapacağımı söyledl. O yıllarda Türkiye'nin büyük tirajlı ikinci gazetesi Yeni Sabah. O gazeteden bir öneri almak çok çekici, aynı zamanda iticiydi benim için. Mesleğlmi çok seviyor, bir magazin dergislnde çalışmayı doyurucu bulmuyorum. Bir süre önce Milliyet'ten Ali Naci Karacan'dan bir öneri almıştım ama Hayat'taki arkadaşlar gitmemi engellediler. Oysa başta Hikmet Feridun Es, çok kişi benim eninde sonunda gazeteci olacağımı söylüyordu. Oysa gazeteciliğe Yeni Sabah'ta başlamanın sakıncaları da vardı. Önce sahibtnden ötürü. Safa Kılıçhoğlu bizim yokuşta adı çevresinde öyktiler oluşan bir kişi, kolay bir adam değll. Ayrıca Menderes ile büyük dostluğu var, onu destekliyor. Oysa Menderes iktidarı bir yıpranma sürecine girmiş bile. Sonra Yeni Sabah'ın kamuoyunda tutucu bir izleml var. Bense Atatürk devrlmleriyle doğmuş, bttyümüş bir kızım, öyle bir gazeteci olma kararmdayım. Cumhuriyet 24 ARALIK 1932 Müsabaka çok sert ve haddinden fazla heyecanlı ve serl olmuştur. 11' inci dakikada Pera birinci golü yapmış ve altı dakika sonra da ikinci golü atmıştır. Karagümrük, ancak 23'üncü dakikada blr gol atabilmiştir. İlk devre 21 Pera'nın lehine bitmiştir. İkinci devrenin 21'incl dakikasında Karagümrük ikinci golü yapmıştır. 25'inci dakikada da Karagümrük üçüncü golü atmağa muvaffak olmuştur. Bu suretle Karagümrük'ün galibiyeti tahakkuk edince Peralılar daha hızlı oynamağa başlamışlardır. Bu sırada Peralılar beraberlik golünü atmışlardır. Her iki takım da neticeyi kendl lehlerlne halletmek için en son gayretlerini sarfetmişlerse de blr türlü netice değişmemiş ve oyun beraber bitmiştir. 4$ Sinemada inema klübünden 1çeri girerken, sakat bir İsveçli delikanlı koltuk değneği ile bize kapıyı tutuyor. «E, pes artık!» diye geçiriyorum içimden. Bekleme sa lonu ılık ve «bohem» havalı. Gençlerle dolu daha çok. O melodik İsveççeleriyle şarkı söyler gibi konuşuyorlar birbirleriyle. Derken, buluşacağımız îsveçli dos^ tumuz görünüyor uzaktai. Her zamanki gibi tam saatinde. Birlikte sinema salo nuna giriyoruz. Film başlamadan, o sakat gencl getlriyorlar: Bir kas ya da kemik hastalığı yüzünden tüm bedenl eriyip gitmiş, yalnızca bir kafadan ibaret kalmış bu çocuk. Çılgınca si nema meraklısı; buraya her celişimizde görürüJ onu. Özel sedyesini perdenin ypkmına bir yere yerleştiriyorlar. Filmi seyrediyoruz sonra. Ama kendimizi çok iyi hlssetmlyoruz, çünkü en dramatik sahnelerde sağımızdan solumuzdan isterik kahkahalar geliyor. Çıkışta, îsveçli dostumuz, en olmadık yerlerde o tüyler ürpertici kahkahaları atan kızların, filmde «deiiren» baş kadm oyuncunun canlandırdığı tipte kendlle rini bulmaktan korkmuş olabileceklerinl söylüyor. îsveçli arkadaşımı çok sevdiğimi duyumsuyorum. Tam beş ay boyunca her gün ay nı yerde çalıştık, ve yeni dost oluyor benimle. Ama bunun ömür boyu sürecek bir dostluk olduğundan eminim artık. Müserref HEKİMOĞLU yanıtlardı bu soruları. Ara sıra Prof. Nlhat Erim gelirdi Yeni Sabah'a. O görkemli salonda öğle yemeği yerdi Safa Bey'le. Erim, Demokrat Parti iktidarının Kıbrıs danışmanı o zaman. Ankara haberleri verirdl. Ara sıra ben de dinlerdim o konuşmaları. «Dedikodu Tatlı Şeydir» başlıklı yazıların Ankara'da, devlet adamlan, politikacılar arasında da ilgiyle izlendiğini anlardım kimi sözlerden. O zaman basmla ilgili Devlet Bakanı Emin Kalafat, Büyük Klüpte yüz bin liraya banko diyen bir milletvekilinden sözetmiştik bir gün, bir başka gün Sabahat Köning'den ya da Zorlu' nun büyük aşk öyküsünden.. Sonunda yasaklandı o dedikodu yazıları. Ancak yasaklar olaylan değiştirmlyor, fısıltı gazetesi daha çok duyuruyor bu tür olaylan.. Sosyete deyimini de Yeni Sabah'ta öğrendim bir bakıma. Kimlerden oluştuğunu, kimlerle yozlaştığım, çıkar llişkilerini çok yakından görerek faltaşı gibi açıldı gözlerim. Bir gün amlarımı yazarsam bir dönemin ekonomik ve sosyal resmini çizerim sanıyorum. Güzel ve şık kadınlar, işadamları, tanınmış bankaların müdürlerl, kimi politikacılar ve sonra küçük ya da büyük aşk öyküleri, naylon sosyeteler, bilmem nelerle toplumun belli bir kesimini çok yakmdan tanıdım o yazılarla. Yasaklayanlara da hak verdim zaman icinde. Yasaklarla koruyabiliyorlardı iktidarlarım... Ama sonuç? Şimdi çok sıcak duygularla anımsıyorum o günleri. Gazeteclllğin çok onurlu bir meslek olduğunu o günlerde öğrendim. O mesleğin güzel ve güç yanlarmı yaşamayı, çalışmayı, yarışmayı, mesleğimizin onurlu çizgisini karşılıklı bir saygı içinde sürdürebilmeyl. Nezih Demirkent'e ve Nezihe Araz'a teşekkür etmek gerekir. Ara sıra bu tür toplantılar düzenlemek, söyleşiler yapmak çok iyi. Bizim meslekte bir kuşak giderek kayboluyor. Ayrıca hepim'izin ilginç bir yaşam çizglsi var, kimi meslekten çok uzak, kimi tepeden tırnağa gazeteci hâlâ. Kuşağımızın yaşantısı yokusumuzun yeni yolcularına bir şeyler anlatır belki... S Yokusumuzun • Giderek Kaybolan Kuşağı îlk karşılaşmada bu düşüncelerimi içtenlikle söyledim Safa Bey'e. Üst katta görkemli bir çalışma odası vardı. Yanda da beyaz eldlvenll bir görevlinin servis yaptığı bir yemek salonu. Safa Bey dikkatle dinledi beni. Gazetemiz tutucu çevreler dışmda da okunsun lstiyoruz, gellrseniz sevinirim. Ama sizi o polltika doğrultusunda yazmaya zorlayamayız. Ters düşersenlz yazınıa girmez, dedi. Şimdi saygıyla düşllnüyorum Safa Bey'i. Yalnız bizim yokuştakl değişik patron tiplerini tanıdığım için değil. O ilk konuşmamızı sonuna kadar uyguladığı İçin. Bizim yokuştaki ilk tırmanışımdır Yeni Sabah. Değişik yazılar, değişik konularla özümü de yenileyerek gazeteye yeni bir hava vermek İçin vargücümle çalıştım. Kadm Gözüyle, dlye bir fıkra köşesi vardı. Bir süre sonra Safa Bey ve ŞUkrü Baban o köşenin admı değiştirmeml istediler. Gündttz Gözüyle olsun, dediler. Çünkü kadın konulanru aşıyorsun sen. O değişikliğe rahmetli Gtindttz Küıç büyük tepkl gösterdi nedense. Sonra tatlıya bağlandı bu sonın. Gündüz Kılıç Hürrlyet'in bir toplantısında beni sevgiyle kucakladı. o değişikliği çok geçerll bulduğunu söyledi yıllar sonra. Yeni Sabah'ta çok şey öğrendlm. Önce Prof. Şükrü Baban'dan. Göğsünde kırmızı karanfiliyle hâlâ gözümün önünde, konuşurken odaya hafif bir sarmısak kokusu yayıhrdı ama konuşması herşeyi bastırırdı doğrusu. Günün olaylarını değerlendirirdi her gün. îç politikadakl gelişmeler, dünya olayları İçin ilginç yorumlar yapardı. Safa Bey bunlan dikkatle dinler, ara sıra sorular yönetlrdi. Karanfilli profesör yüzünde garlp bir gülüş, gözleri parlayarak # Menemen'de Kubîlay için büyük ihtifal yapıldı IZMtR 23 (Hususi) Menemen' de Kubilay ihtifali, bugün fevkalâde tezahüratla yapılmıştır. Vilayet erkânı ile askeri erkâm ümera, H. Fırkası ve belediye heyetleriyle memleketin her tarafından gelen heyetlerden, cemiyetler mümessillerinden müteşekkil 500 kişllik bir kafile ve ayrıca kalabalık bir halk kütlesi hususi trenlerle Izmir'den Menemen'e gitmişlerdir. Trenden çıkan heyetler Menemenlilerle, civar kasabalardan gelen halk tarafından karşılanmışlardır. Burada biriken heyetlerle halk muazzam ve muntazam bir kafile halinde doğruca, Kubilay' la bekçi Hasan'ın mürteciler tarafından şehit edildiği Belediye meydamna gitmişlerdir. Menemen Belediye Relsi hararetli bir nutukla merasimi açmış, lrtica hadisesl tel'in olunmuş, şehitler hürmetle yadedilmiş ve hatıralarına bir lhtiram eseri olarak bir dakika sükut edilmiştir. Bundan sonra heyetler, Kubilay mektebine gittikleri zaman muallim Kemal Bey tarafından ziyaretçilere heyecanlı bir nutuk söylenmiştir. Müteakiben şehitlerin mezarı ziyaret olunmuştur. Bir zabit beyle, muallim mektebl müdürü Refet Bey mezar başında nutuklar söylemişlerdir. Şehitlerin mezarı, heyetlerln getirdikleri çelenklerle bir çiçek bahçesi haline gelmişti. îhtifal alayına îzmir'den polis ve belediye müfrezeleriyle, kahraman askerlerimlzden blr kıt'a iştirak eylemlşti. thtifalden sonra heyetler, Menemen'den aynlırlarken halk tarafmdan samlmi tezahüratla teşyi edilmîşlerdir. 0 Ankara lig maçları ANKARA 23 (Telefonla) Ankara futbol şampiyonası maçlarma bugün devam edildi. Imalatı Harbiye ve Altmordu takımları karşılaştılar. Oyun Imalatlılann blr hücumu ile başladı ve İlk devre 20 Imalatın lehine neticelendl. İkinci devrede îmalatı Harbiye gol daha atmaya muvaffak oldu. Altmordu blr sayı yaptı ve bu suretle İmalati Harbiye 61 galip geldi. Çgünün ilantarı) 0 Çok mühimdir Blr Millet Uyanıyor fllminde çok Izdiham olduğu İçin her matine sonunda salon boşaltılacaktır. Bu ltibarla matîne vakitlerinde gelenler muntazaman yer bulabileceklerdir. Alemdar Sineması. A Donuk bakışlaı ıkışta dostumuzdan ayrılıyoruz. Caddeler tenhalaşmış. Kar yağıyor yeniden. Met ro istasyonu sarhoş gençlerle dolu. Peronun ötekl yanmda iriyarı blr genç, tren bekliyen blr kızın önüne çeliyor. Diz çöküp, kı zm ellerini kendi elleri arasına alıyor sonra. Hiçbirşey söylemiyor. Donuk bakışlar la bakıyor sadece. Başka bir yanda biri cltar cahyor. Metro'dan çıkıp eve doğ ru yürüyoruz kar altında. Yanımızdan. saçlarını Inanılmaz pembelere eflatunlara boyamış. garlp kılıkh kızlarla oğlanlar geçlyor. Ortalık iyice tenhalaşmıg bu saatte. Caddelerde ise, 1950 modeli devasa Amerlkan arabalarmı süren Amerlkan özentisl serserilerin («raggare») motor homurtulan duyuluyor. Cuma akşamı. Ç 9 Cumhuriyet Turnuvası Gayrimüttefik kulüpler arasında tertip ettiğimiz futbol turnuvasmın fSnal maçı dün büyük blr kalabalık huzurunda Çukurbostan sahasında oynanmıştır. Bu maçta İki taraf da üçer sayı yapmışlar, bu suretle berabree kalmışlardır. Maçı temdit etmek için vakit müsait oUnadıgından bu takımlar gelecek'hafta tekrar karşılaşacaklardır. 9 Satılık arsa No: 25 Büyükdere Tepebaşı Sokakta takriben bçşyüz arşın mlktarm dadır. Peşln para İle 250 llradan açık artırmaya konmuştur. 4 Ocak 1933 çarşamba saat onbeşte îstanbul Vilayetl Defterdarlığı'nda ihale olunacaktır. 24 aralık 1968'de sında yitirdiğimiz, Avrupa'da bir traflk kaza Dr. Cemîl Cemiloğlu'nu ölümünün anıyoruz. 14. yılında gittikçe artan bir özlemle AtLESt ve GÜNYOL'LAE KAD1KÖY 1. İCRA MEMURLUĞUNDAN MENKUL SATIŞ İLANI 1982/9 Sa. Mirasçılan arasında taksimi kabil olmadığından satışına karar verilen 227 200. TL. muhammen değerinde evsafı ve cînsi dosyasında belirlenmiş muhtelif kullanılmış ev eşyası halen bulundukları Kadıköy Erenköy Bilim Sokak No: 4 sayılı apt. altmdaki depoda 28.12.1982 tarihinde saat 12.30 ile 13.00 arası açık artırma suretiyle satılacaktır. Bugün menkullere değerlerinin %75'ni bulan fiyatla talip zuhur etmezse ikinci satışı 29.12 1982 tarihinde ayni yer ve saatte icra edilerek bu kerre en yüksek fiyat verene ihale edilecektir. İhale resmi ve tellaliyenin alıcıya ait olduğutebliâ ve üân olunur. İLAN ZEYTİNBURNTJ t. ASLİYE HUKÜK M4HKEMESİNDEN Dosya No: 1982/395 Mahkemetnizin 1982/39S sayılı dosyasında Davara Makbule Durmuş'un Maktule olen isminin NURCAN olarak tashihine 22.11.19R2 tarihinde kcrar verilmiştir. îian olunur. (B: 13432) t LAN BEYOĞLU 1. SULH HUKUK HAKİMIİĞİNE 982/1288 Amasya, Gümüşhacıköy, Çay Mahallesi, cilt 004. sayfa 61, kütük 62'de nüfusa kayıtlı Artin ve Makrine'den olma 1.5.1960 D.'lu Haçatur Norik'in embesilite derecesinde zekâ geriliği bulunduğu. çalışma ve iş gücünü %60 kaybettiğinden kendisinin, Beyoğlu, Firuzağa Mah. Ateş Sok. Defterdar Yokuşu No 4/2 adresinde ikamet etmekte olan MAKRİNE NORİK'in vesayeti altına konulmasma mahkememizin 19.11.1982 tarih 982/1268 esas, 982/1274 karar sayılı ilamı ile karar verilmiştir , İlanen tebliğ olunur. (Basın: 13430)' Soğuktan hafifçe ürpererek eve giriyoruz. Cocuklar çoktan uyumus. Mutfakta oturup îsveç'ten konu§uyoruz. BİTTİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear