26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER te budur. Kol lşçisl düşün lşçlsl ayrımı ortaya çıktığından beri bu dayanak sarsılmış ve sanatçılar, kendilerini tanrısal esinin buyruğunda görmekle, güç anlaşılır bir ayrıcalığa yönelmişlerdir. Tanıdığım sanatçılanmız içinde, kendini işçi görmemn mutluluğuna ermiş az bulunur biri de ressam Ferruh Başağa'dır. Yıllardır tanırım onu. nasıl çalıştığını, kendi yapıtlarına da. öteki sanatçılarımızın yapıtlarına da nasıl baktığını bilirim. Övünmez, över; kıskanmaz, çalışmasına bakar; kızmaz da, kızdırmaz da. Sundan ki. esinden çok ellerini arar. Hani «Âlet yapar el övünür» diye bir atasözü, ya da bir özdeyiş vardır ya, bunu Ferruh Başağa için «Ell yapar. kendi övünmez» diye değiştlrebiliriz. Onun Tiglat galerisinde açtığı serglye son günü yetişebildim. Sergilenen bütün resimleri «soyut» denen türdendi. Uzun uzun, severek, düşünerek baktım o reslmlere. Kendisinden o gün öğrendiğimize göre. pek satılmamış bu reslmler. demek ilgl görmemig. Üzerinde durulacak bir olay bence. Ne dersinlz. soyut resim artık gözden düştügü için mi? Yoksa kolay ve anlamsız sayıldığı İçin mi? Bana kalırsa, beğenilerlmizi modalar sürüklüyor, kendimlz bulmak İçin çaba harcama zahmetine katlanmıyoruz. Soyut resmîn, nonflgüratif resmln uydurmaca bir iş olmadığmı bunca yıldır anlamamız gerekirdi. Severiz. sevmeylz o başka, ama modalardan bize ne! Üstelik Ferruh Başaga, blzde soyut resmin blr lkl öncüsünden biridir. Ne çabuk unuttuk bunu? Soyut resmin moda oldugu zamanki hayran çevre ile, şimdlki ilgisiz çevreyl oluşturan kişiler aynı değil mi? Resim sanatmm evreleri. uygarlığın tarihi demektir: onun halkalan lse modalara göre degerlendirllemez. ciddi olmayı gerektirir. Hep felsefesizlikten oluyor bunlar. Bu yüzden de gelgeç hevesll kişiler durumuna düşüyoruz. Bir sergi ilgl görür. ya da görmez, o başka iş: ama bir düşünce dlzgesl, hele sanat çevresinde, nasıl unutulabilir kısa süre içinde? Yeniden açıp okuyahm sanat tarihlerini; nesneye, doğaya bakışın tarih içinde nasıl, niçin degiştiğl konusu üzerinde yeniden duralım. Aklın, bilimin evrimidir bu ve sanat sadece begenl ölçütlerlne göre değerlendirildl mi, diyalektik gelişimi anlamamız olanaksızlaşır. Ferruh Başağa'nın resimlerinde ben, Eee'dekl güneşl ve denlzi gördüm. Ne saklıyayım. 17 ARALK 1982 arlhsel (özellikle Osmanlı tarihi lle ilgili) konulann kimi oyun yazarla, rımızla önemsenmeslni anlamıyor değilim; roman gibi, tiyatro da, bizim uluslaşmamıza yardımcı olacaktır. Ama bırakalım yarar kaygusunu, tarihsel blr konu gerçeklere dayalı oldugu tçin rahat bir yoruın olanağı saftlayacaktır yazara. Burada tek sakınca olayın agır basmasıdır. Bütün uluslarıu tarihfrıde oldugu gibi. bi.. zirıı tarihimizde de yüreğe dokunucu bir yiAm olay vardır. halk bu olayları öğrenmek ister. örneğin. Shakespeare. tngiliz tarihinden bol bol yararlanmıştır. Derler kl. onun seyircisi (çoftunlukla çıraklar), kralların yaşammı, eski savaşları. soyluJar arasında geçen olaylan salinedp görmege çok düşkürımüşler Batıda şimdi ovle oyunlar yasılmıvor elbet: ama blz Batınırı yüzyillar boyu birbirl ardına stirdürdüğü çesitli sanat akıtnlarını hızla yagamak durumundayız. Yalnız tiyatroda deeil, bütfin sanatlarımızda bunun zorununu duyuyoruz. Modern anlayışların zaman zaroan yadırganması sanırım bu yüzdendtr: «Durun bakalım» diyorlar, «biz daha çağımızın sanat anlayişlanna gelemeyiz ki!> Bence sırasmı bırakahm da, Isteyen tstedi£i gibl vazsin. yapsın. F OyunYaşam Melih Cevdet ANDAY lar üzerinde başka fırsatlarda da durabtliriü. Benı o gün en çok şaşırtan, oyun blttlğlnde, seylrcinln en çok Şehzade Mustafa'yı alkışlaması oldu. Çünkü Mustafa haksız yere öldürülmüştü babası Kanuni Sultan Süleyman'm buyruğu ile. En az alkışı lse. Hürrem Sultan aldı, çünkü bütün kötülüğü yapan oydu. Demek seyirclmiz oyuna değil, haklıya haksıza bakıyordu. hem de bir tiyatroda olduğunu bile bile tllusion tiyatrosunu. ha)kı aldatma sayanların kulakları çıniasın1 Oyuncu arkadaşlardan duyduğuma göre, başka gösterimlerde Kürrem Sultan'ı yuhalayanlar da olmuş. Oyunla yaşamm böylesine karıştırılması, ne dersenlz deyin. benim çok hoşuma gittl. Ancak şunu da söyleyeyim. dram elverişlidir böyle bir karıştırmaya. tragedya degil. Hiç bîr zaman. hiç klmse kızmamıştır Kral Oidipus'a. annesi ile bilmeden evlendlğl için. Tragpdya kahramanı hen saygmdir. Tragedya ağlatmaz. Ona «ağlatı» demek büytik bir yanlıştır. Biz tragedyayı yaşamadan drama atladık. BÎR KONSEB İstanbul Devlet Senfonl Orkestrası fiesitalleri dizisinde geçen hafta ünlü kemancımız Saim Akçıl'm keman resitali vardı. Gittim, coşku lle dinledim, mutluluk duydum. Saim Akçıl'm bu konserde de başarılı olacagmı billyordum, çünkü onu eskiden tanırım. çok dinlemlşlmdlr, fakat başarısının böylesi bir düzeye çıkması gene de şaşırttı beni. sankl ilk kez dinliyordum onu. İyi sanatçılar böyledlr. onlarla hep ilk kez karşılaşırız. Doğrusu, lzlence (program) de çok çekid ldl. Prokofief'ten, Grleg'den. Beethoven'den blrer sonat. Bana sorarsamz. Saim Akçıl, İlk iki sonatın özellikle Allegro'larmdaki enerjik rahatlığı lle tamtlıyordu deneylminin sağlamlığını. Grieg'de de, Prokofiefde de candan alkışladık onu. Ama bunlar, sıranın bir an önce Kreutzer Sonat'a gelmesi yönündeki sabırsızlığımı dindiremiyordu benim. Nitekim Beethoven başladıftında ruhum sanki kanatlanıverdl. Bunun bir Beethoven düşkünlüğünden kaynaklandığınm dü$ünülmeslne razı değilim. Tanıdık ezgilerin verdiğl sıcaklık da değildi bunun nedenl. Sankl izlence, bizl hayranlıktan coşkuya fırlatmak için düzenlenmişti. Orada Saim Akçıl'm yayı artık bir dinginlik içinde yüzüyor gibiydi. Ne şaşırtıcı bir bileşkeydi bu! Öyledlr, Beethoven'ln sabırsızlığıdır. tutkulu sesldir icracıya bu usal dtnginliğt zorlayan ve dinleyicide o göksel erincl uyandıran. Andante ve çeşltlemeler 1se, işte bundan ötürü tamamlayıcı bir etki uyandırır gerektiği anda ve Finale'ye gelindiğinde. sürüp gidecek olan imgelemin tüm doğası yerli yerine oturmuştur artık. Pilozof Hegel, Wiemar'a. Goethe'yl gönnege gittlğinde, orada karşılaştıgı Beethoven'e, «Müztğiniz blraz gürültülü» demlş. Doğrusunu isterseniz, Goethe de pek sevmlyordu Beethoven'in müziglnl. Hegel'in ne demek Istediğinl anlar gibl oluyorum ama Goethe'nin tutumuna blr kulp takamıyorum. Hegel. sanırım. barok müziği yeğlerdl. Bugün btzim. Beethoven müziğl İçin onun gibi düsünmemlz çok yerslz olur, çünkü Beethoven'ln önayaK oldugu müzigi de tanıdık biz. Bize dinginllk verlyor o. Ustalar arasmda yerlnl alırken Saim Akçıl'ı yeniden alkışhyor ve plyanlst Seher Tanrıyar'ı dlnleme tallhine erdiglm için kendimt mutlu sayıyorum. Bitişin alkışlan sürerken, blri bana seslendi Dönüp baktım, Vedat Nedim Tör... Şöyle diyordu: «Kuzum söyle. Atatürk olmasaydı bu konser verilebilir miydl?» Heyecandan. sevlnçten sankl titrlyordu. Haklıydı Tör.. BlR SERGt Çağımızın en büyük slnema oyuncularından George Scott, General Patton rolü için kendislne Üscar verildiğlnde, «Ödülü ne yapayım» demiş. «Oyunculuk benim lşim.> Bu sözü unutmayışımm nedeni, üzerinde çok durmuş olmamdır. ö dülü küçümseyen bir sanatçı düşünün! Ne demektir bu? Yanıtını o veriyor. «Benim işim bu» diyor, işçi sayıyor kendinl. Sanatçı olmanın en saglam dayanağı iş Sis Perdesi? Ün var şöhret var. Nobel Edebiyat Ödülünü alan Gabrlel Oarcia Marquez ünlüdür. Abdi İpekçi'nin katili diye tutuklandıktan sonra mahpushaneden kaçan ve Papa İkinci Jean Paul'e suikast girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca şöhretlidlr. Son günlerde Ağca'nm şöhretl göğün yedlnci katını da deldi: çünkü Papa'ya suikast olayı Doğu Batı ilişkilerini ilgilendiren bir noktaya doğru tırmanmaya başladı. Çeşitli kaynaklardan türetilen haberlere göre Agca'nm Papa îklncl Jean Paul'ü öldürme girişimi şu varsayıma bağlanıyor: Tolonya'da etkin siyasal yaşamı ve nğrajlanyla tanmmış blr kardinalin Vatikan'da papalık sandalyesine oturtulması boşuna değildi. Polonyah İkinci Jean Paul, Dayanışma Sendikası eylemlerlni yönlendiren adaradır. Bu ülkedekl karçasanm altında Vatikan'm parmağı vardır. Bunun için Bulgar gizli servisi KGB'nin emrîyle Papa'yı ortadan kaldırmak istedi. Bulgarlar Tttrk mafyasını bu iş için kullandılar. «Şöhretll Babaiardan Bekir Çelenk» A&ca'ya 3 milyon mark vererek, suikastm pazarlamasını yaptı. • Acaba böyle bir iş olası mı? Niçin olmasm? İlk bakışta insan düşüneblllr: Eğer Papa îkincl Jean Paul, Polonya'daki kargagayı perde ardmdan yönetiyorsa, Bulgar gizli servisl de Vatlkan için bir iyilik düşünmüş olabllir. Varsayımm yalnız bir yanını benimseyip ötekl yanını yadsımak olmaz. Papa'yı ortadan kaldırmak için bir neden olmalı. Varsayımlar bahçesinin güllerini sevenler. dikenlerine de katlanmalıdırlar. İş bu düzeye tırmandı mı, DoğuBatı ilişkilerini de gerginleştîrecektir. * Ben burnunu politikaya sokan kilise örgütlerinden hoşlanmam. Sözgelişl Fener Patrikhanesl, Ortodoks dünyasını yönlendiren siyasal parti gibidir. Ulusal Bağımsızlık Savaşımızda bunun acısını tattık. Gazl Mustafa Kemal Atatürk'ün «Söylev»ini açm; ikinci sayfasmda şunları okursıınuz: « Daha sonra elde edilen güvenilir bügiler ve belgelerle doğrulandı ki İstanbul Rum Patrlkhanesinde oluşan Mavri Mira Kurulu, illerde çeteler kurmak ve yönetmek. mitingler ve propagandalar yapmakla u&raşıyor.» Rum Patrikhanesinin son tirünü de şöhretll Makarlos'tu; bu papazm Kıbrıs'ta neler yaptı gını biliyoruz. Dinin politikaya alet edilmesî Atatürkçülükte yoktur. Hilafeti kaldırmış Gazi Mustafa Kemal; ve çağdışı kurumların dünyaya iyilik getirmeyeceğini vurgulamış. + Papa İkinci Jean Paul elinde istavrozla Polonya'da yeraltı siyasetine katılmışsa İyi etmemiştir; ama bu durumda cinayet hiçbir şeyl çözümlemez; tersine oluşumlar yaratır. Papa îkinci Jean Paul öldürülseydi martirleşir, Polonya'daki çatışmaları büsbütün alevlendirirdl. Bunun için ileri sürülen varsayımlara kuşkuyla bakıyorum: Papa'nm biri gider. biri gelir: dünyada papa olmak için sıra bekleyen kardinal ml yok? Sürüsüne bereketı.. • Pekl, bu lşln aslı astan nedir? Kaçakçılık ve Mftîya konularmda büyük çabalar gösteren ve uzmanlaşan arkadaşım Uğur Mumcu ile birkaç gün önce konuşuyorduk. Karar verdik kl bu alanda somut kanıtları ortaya çıkarmak gereklidir; önyargısız bir dedektif mantığıyla olaylara yaklaşılmalıdır. Eğer bu yöntem bir yana bırakılırsa sis perdesi koyulaşacaktır. Ancak konumuzu tiyatro sınırı îçinde tutup şunu da söyleyivereyim ki. tarihsel konulu oyunlann yazarlarca önemsenmesl. bu tür oyunlara se"iıeimizin de bilvük llgl göstermesinden « 'vnakianmaktadır. Bunun en çarpıcı örn«k!erinden btrl. Sehir Tiyatrosunda yent gördtt&üm Hürrem Suitan adlı oyun. Blr tiyatro eleştirisi yazmak de&il amacun: salonun aşağı yukan yansmı Ilkokui öSrencilerinln doldurduğu Fatlh Tiyatrosunda gördüm Hflrrem Sultan'ı. seyirdnin çoğu da sanırım o çevredendl. coşku ile. merakla, yaman blr saygı Îçinde seyredlldi oyun. Madem eieştiri yazmadıgımı belirttim, öyleyse nedir benl bu oyundan sözetmeğe iten? Yanhş anlaşılmasın. gösteriml ben beğenmedim de seyirci sevdi demek istemlyorum. Çok beğendim Orhan Asena'nm oyununu. tarlrtsei blr olaydan bir Insan sorunu çıkarmayı başarmış Üstelik bu gösterimde Erol Keskin fKanuni Sultan Süleyroan) gibl, Nüvit özdogru (Rüstpm Paşa) gibi gerçek ustalann btiyük başarılanna tanık olmak benl çok kıvandırdı. Anl îpekkaya'nın (Hfirrem Sultan) kusursuz oyununu. yönetmen Engin Uludag'm titlz Isini dp unııtmavaeaSım Bun OKTAY AKBAL Anılar Oyun Oynar../ Zaman geçiyor... îlkgençlik yıllarında zamanın yürüyüşü daha ağır ağır olur. Ya da kişıye öyle gelir. Ah bir yirmisine, otuzuna gelsem; ah şu okullar bitse, ah sevgilime kavuşsam; ah su kitaplarımın yayınlandığını görsem, ah şu, ah bu!.. Derken, derken, bir de bâkarsınız sonuca varmışsınız bile! Son, ne zamandır, orasını klmse bilmez, ama yaşlılık gelir çöker kapının önüne. O zaman anıların çağı başlar. Anı denen 'şey' gariptir. Elle tutulmaz, gözle görülmez, arada bir gelir gider; düşlere benzer. Yaşantılardır çoğu kez. ama o yaşantılar zaman içinde biçim, renk, anlam değiştirir. Hoşunuza gltmeyen olayları anımsamaz olursunuz; silinir giderler bellekten... Sevdiğiniz olayları lse durmadan yinelediğiniz İçin hep canlı kalırlar, hattâ zamanla daha da güzelleşirler. Yaşlı kişilerle konuşurken bunu görürüm hep. Bir yolunu bulup sözü kendine getirmek, yaşadığı dönemin 'kendi çevresinde" döndüğünü belli etmek, buna en başta kendlsini Inandırmak... Yaşlıların kaçmamadığı bir durum bu. 'Cumhuriyefte Mehmet Kemal'in eskl gtinleri anlatan yazıları çıkar arada... Son günlerde bu tür yazılar daha da çoğaldı. Ne yapsın, ne yapaüm, ne desek, ne yazsak 'suç' kapsamma girdi girecek; en iyisl geçmlşten söz açmak: geçmiş klmseye zarar vermez diyerek anıları tazelemek... Ne var kl böyle anımsamalarda yanılgılara düşmemek de olanaksız. 1940 yıllannda hepimlz gençtik, çocukluk yıllarından yenl çıkmıştık. Şimdi o yıllarda yaşanan bir olayı, bir konuşmayı ben başka türlü o başka türlü anımsar. Başkaları da daha başka türlü animsayacaklardır eibet. Mehmet Kemal'in 'Birinci Kilometre' adlı kitabı üzerine 'Servetitünun'da bir yazı yazdığımı kendisine söyledlğimde bunu anımsayamamıştı. Belki de başka bir arkadaş *o yazıyı ben yazmıştım' demişti de ondan mı? Zamanm oyunu budur: Anılann birbirine kanştınlması... Samim Kocagöz, Şükran Kurdakul'a eski günlerl, kendi yapıtlarını anlatmış: 'Yazko' dergisinde okudum. KocagöJ?, en saydıgım öykücülerimlzdendir. 'Servetifünun'dakl Tasfiye Eylemini anlatmış «Benim nerdeyse Fafciilteyi hitirme sıralarımdı. Edebiyatımızı ögrenmistfm. Hattâ arkadaşlara deditn ki edeblyatıtnız henüz yüz yıllıfc ceçmisl lle o kadar fakir ki... Şiirdeki zenginligimize karşın roman ve öykiide bir tasfiyeye kalkarsak adam kalmaz, bence her satır yazmış adamın defeeri vardır. Bu tasfiye işini yiirtiten; Gavsl'ydl Wzim. Ozansoy, Halit Fahri'nln ofelu... Oydu, kıyanıeti koparan. Ben bu knnuda ne yazdım ne katıldım. Sonra Ahmet thsan bey bizl çagırdı. Cavit Tamaç. Oktay Akbal. sonra Salâh'ı ben götürdUm. 1 'Size dergiyi teslim edecegim, kim ilgilenir? dedi. Cavit o zaman bir gazetede çalışıyordu. Onun olana*ı vardı. biz faktiltedeydik. Yönetmen Cavit olsun dedik.» O 1939 yılmda ben lisenin tlk sımfında bir edeblyat heveslisiydim. 'Servetifunun'a ancak blr yıl sonra katıldım. 1943'te de Cavit Yamaç'ın Adana' ya gitmesl üstüne derginin yonetmenliğini Ustlendlm. Kocagöz'fin anlattıSı olayla ne yazık ki llglm yok. blr bellek yanılgısı... Mehmed Kemal geçen gönkfl yazısında bu oiayı anlatmış ve şöyle yazmış «Ne olnp bHtiyse dergi Oktav'da kalıyor 8anınm bu sıradadır kl 'Bunlar solcu' diyerek Rıza Çavdarlı ortaya cıkıvor. nprfriyi bir süre yürütityor, ama bu kez vazar çizer bnlamıyor.» Mehmed Kemal hurada da yanılmış. Rıza Çavdarlı 'Rervetifönun' derglsini 1938'den önr.p kısa bir sürp vönptmlsHr Rnnra Halit Fahri yazıIşleri vfinptmpni otmıiş. rîprgive sekreter olarak 'Son Pnsta'da çalışan neiu Gavsl'vi getirmistir Gavsl dp dPnrinin savfalnnnt kendi kiısaftinın va7arlarına açmıs. Cavit Vamaç'ı varriımeı olarak seçmfcîHr Tasfiyp Hnrpkptt adi vpriipn olav 1340' da geçer Ben o günlerde 17 yasinda bu rlavm ancak İ7leyiclsl 1d1m Dptiigim gibi 'Rprvetifilnıın'a ertesl yıl çeviriler yollayarak kat'idım. ö^kfllerim (Arkası 11. Sayfada) Bütünleşmış (entegre olmuş) bir dünya ekonomısinde ülkelerin iktisadı polıtıka seçenekterinin çok dar smırlan olduğunu iki yakın örnek ortaya koymakta. Buıüardan birmcısi Fransa'da sosyaıist Mitterrand hukümetinin geçtığimiz yaz ik tısat politikasmı tamatnen değıştirmek zorunda kalışı. tkincisi ise İsveç Sosyal Demokratlarının seçirru kazanınca uy gulamaya koydukları lktisat programı. Gerek Mitterrand gerekse Palme hUkümetı global olarak iktisadl durgualuğun htiküm sürdügü bir dönemde iç istemi (talebi) arttırıcı önlcmlerö dayalı bir politikanın çözüm olmadığını ve ülkelerinin uluslararası piyasalardakl rekabet giicUnü azalta cak öıüem ve reformlara daha az yer olduğunu kabul etnuş durumda. Palme bükümetinin, Mitterrand hukümetinin tersıne seçımı kazarur kazanmaz sı kı bir lktisat rejimi uygulamaya gırişmesi tsveç Sosyal Demokratlarının ıktidar tecrübesi, daha az vaatlerle seçimlere girmeierl ve Isveç'te seçımlerin üç yılda bir oluşu ile açıklanabilir. SEÇtM ÖNCESİ 19ö0'larda iktısadi gidişi öbür Batı ülkelennö oranla en başarılı olan uike Isveç iken 1970'lerde durum tersıne dö> nuştü. Ucretlerdekı büyuk artışiar, sosyal reformlarm malı yukü, gıttıkçe büyüyen devlet sektöru, uurokrası ve artan vergı yüisü sonucunda Isveç endustrısı uluslararası rekabet gucuuu yıtırdı. VergUerı, burokrasıyı ve genel olarak devlet sektorünun rolünü azalt mak vaatlen lle ışbaşına gelen merkez ve tutucu (muhalazakar) partıler bu sözlerinı tutamadüar. Bunaüm içinde bulunan gemi yapımı, demir çelıkve obur endustrılere yaptıkıarı malı yardımlar dolayısı ile dev let harcamaları pek buyük art:ş gösterdı. Ancak son zamanlarda bu endustrilerın iyıce küçüimesı sonucu ve sosyal harcamaların kısılması ile dev let bütçesi biraz denge yoluna sokuldu. Son yıllarda İsveç ış çi sendıkalannın ılımlı davramşları endüstrınin ışçilik zna l'vetı açısından rekabet gücünü kısmen oluşturarak 1970'lerin başı düzeyıne getırdi. Bu arada özellikle düşUk ücretlılenn ve çocuklu aılelerın hayat standardında düşmeler oldu. Dünya ekonomisindeki dur gunluğa koşut olarak îsveç'te de işsızlik rekor düzeye galdı. Isveç'te Sosyal D emokratlarm Ekonomik Programı Ülkelerin iktisadi politika seçeneklerînin çok dar sımrlan olduğunu iki ya* kın örnek ortaya koymakta. Bunlardan birincisi Fransa'da Sosyaüst Mitterrand hukümetinin geçen yaz iktisat politikasmı bütünüyle değiştirmek zorunda kahşı. İkincisi ise İsveç Sosyal Demokratlannın seçimi kazanınca uygulamaya koyduklan iktisat programı. Stockholm Üniversitesi TTluslararası Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü Fakat Sosyal Demokratların Is veç'te kurumlaştırmış oldugu devlet geçici istihdam ve eğitim programlan sayesinde açık issizUk nispaten düşük tutuldu. SEÇİM KAMFANYASI Sosyal Demokratlar seçune işsızlik sorununu ön plana alan bir kampanya ile gırdiler. Ücretlileri sermaye piyasasına ortak etmeyi öngören «ücretlıler fonuu reform tasansını gelan sert tepkiler dolayısı ile gen plana attüar. Iktidar partılerinı yuksek ışsizliğe razı ol dukları, işsizlik korkusu ile sendikaları dizglnledikleri ve düşük gelirlüeri magdur bıraktıkları için suçladılar. Isveç'in içinde bulundugu iktisa di bunalımdan çıkması için £e dakarhklann yapüabilecefinı, ancak bunlann Uretira ve istihdamı arttıncı nitelikte olması gerektiğini ve bu fedakarlıkların yukünün adil bir şckilde her sosyal kitle taraiından paylaşılmasının şart ol duğunu vurguladılar. Somut olarak iktıdar partilerinin bazı sosyal haklar üzerine getirdikleri kısıtlamaları kaldırmayı ve emeklilerin bayat standardını garanti edeceklerinl vaat ettiler. Tutucu partinin desteği lle ayakta duran ve orta partıterden olusan iktidar son aylara kadar iımidını dünya ekonomısinde meydana gelebilecek bir canlanmaya bağladı. Eu gerçekleştıği takdırde rekabet gücü nispeten yerine gelmış olan İsveç endüstnsinde üretim ve istihdam artacaktı. Bu olmayıp işsızlik gittikçe yükselince iktidar partileri yeniden seçim şanslarının lyıce azaldığını görmelerine karşın ekonomiyi ileride bir maliyet buh ranına sokacak kısa vadeli bir seçim programı uygulamadılar. Bu davranışları geç kalmış olmalan, bir sonrakl seçime yatınnı veya dürüstlük olarak yorumlanabılir İktıdar partileri Sosyal Demokratların başa gelmeleri hahnd3 dev let harcamaları ve transferlerı ile iç istemi arttıncı bir program uygulayacaklan inancı Ue kendi uygulamış olduklan ekonomi politikasmın doğruluğunu savunarak seçime gırdiler. Kampanyalarmın esas ağır lığını isa «ücretliler fonu» tasarısmın Doğu Avrupa modeli Refik ERZAN Sosyalizme geçiş oldugunun savunulması ve kınaranası teş kil etti. SEÇİM SONRASI Sosyal Demokratlar yüzde on altı oramnda büyük bir devalüasyon ile işe başlayarak «kraldan çok kralcı» diye nıtelendırılebıleoek bir iktisat programını ortaya koydular. Sosyal Demokratlan muhalefete düşen partıler seçmeni aldatmakla, bazı uluslararası ku ruluşlar ve komşu Iskandınav ülkeleri «rekabetçı dovalüasyon» yapmakla suçladılar. Yüz da sekiz olan enllasyonu önümüzdekı yıl yüzde on dört civarına çıkartacak olan devalüasyonun yanı sıra Sosyal Demokratlar dolaylı vergilerde de yüzde lkilik bir artış öngö rUyoriar. Bu (ıyat artışlarının bir kezlik olduğunu vurgulayan Sosyal Demokratlar top lu sözleşmelerde bunun ücret isteklerine yansıtümamasını ve emekli aylıklarının da aynı mıktarda artmamasının gerektiğini dile getiriyorlar. Bunlara karşılık çocuklu aü«lere ve öğrencılere yapılan yardım artırüıyor, sosyal haklara getirilen kısıtlamaları kaldırıyorlar ve açık işsizliği azaltıcı geçici istihdam ve eğitim programlarına aynlan bütçe ylıkseltilıyor. Ayrıca ihracat sektöründe ki şirketlerin ortaya çıkacak yüksek kârlarının bir yatırım fonunda toplanması planlanıyor. Bu ton bır ihtimalle «ücretliler fonunun» nüvesini teşkıl edecek. GöruldUğü kadarı ile işçi sendikaları ücret taleplerınde ılımlı davranmak için yükse'k kârlann temettü olarak ödenmesinin önlenmesini şart koşuyorlar. Sonuçta Sosyal Demokratların başarı şansı işçi ve ışveren sendikalaıını bu konuda bağdaştırabılmelerıne bağlı. Anormal derecede yuksek olan ve çalışma şevkini kıran marjınal vergileri indırmeyı amaçlayan ve orta partilerin de desteğınl almış olan Sosyal Demokratlarm vergi reform tasansı ise nerdeyse iki katına çıkması beklenen enflasyon dolayısı Ue tek rar formüle edilip destek arama sürecinde. Devalüasyona ve oranının bu derece yüksek olmasına gerek var mıydı? Son zamanlarda Isveç'ten dışarıya sermaye akımına işaret eden Sosyal De mokratlar «evet» diyorlar. Buna seçenek, faız hadlerıni önemll ölçüde arttırmaktı ki bu da yatırımları olumsua yön de etkUerdi. Yüzde beş lla sekız arası bir devalüasyon için bu tez belki geçerli, amma herkesi şaşırtan, bu oramn iki katı bir devalüasyon İçin değil! Bunun iki izahı var. Birincisi dışalımm azaltılıp, rakip ve komşu ülkelerin pahasına ihracatın arttınlması. Ne var ki özellikle nispeten homo jen temel mallar üreten ihracatçı şirketlerin öyatlannı devalüasyon oranında tndirdikleri talç^hde ortaya çıkacak «öyat^ sâvaşından» herkesin aararh çıkacağmı bildikleri için bu yola başvurmayacaklan sanılıyor. Yani bu izah ancak kısmen geçerli. Yüksek orandaki bir devalüasyonun ikinci ve herhalde daha önemli izahı lse bunun Sosyal Demokratların gerçek Ucreüeri düşürebilmelerinin tek yolu oldugu. tsveç Sosyal Demokratlan seçmeni aldattılar veya aiuatmadüar, bu blr yorum sorunu. Ekonomi politikası açıstndan baktığımızda, iktisadi me kanizmaların, daha doğrusu ik tisadi mekanlzmatann algılanmasının dünyanın bu köşesinde blr dereeeye kadar siyasi partiler üstü bir nitelik taşı Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADİ Genel Yayın Müdürü Müessese Müdürü Yazı Işleri Müdürü HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER ALİ ACAR YALÇIN DOĞAN HİKMET ÇETİNKAYA MEHMET MERCAN • • Yazı Işleri Müdiir Yarchmeısı HaberMerkezi Müdürü Mizanpaj Yönetmeni TEMSİLCİLER • • ANKARA • • İZMİR : • ADANA : SEftVİS ŞEFLERİ Istanbul HaberIeri:SeIaha((in GÜLERDış Haberler : Ergun BALCI Ekononıı: Osman ULAGAY>ıırt Haberleri Barbaros GENÇAK Kultür: Aydın EMEÇ . Magazin : Yalçın PEKŞEN Dü/eltmt;: Konur ERTOP Araştırma: Şahin ALPAY BUROLAR * KonurSokak No. 24/4Yenişehir ANKARA Tel:1758 2517 5866ldare:18 33 35 Halit Ziya Bulvan No: 65/3 İZMİR Tel:25 47 09U12 30 Atatürk Caddesl, T.H.K Işhanı Kat2/13 ADANA Tel:145501973l Basan ve Yayan: CUMHURİYET Matbaacıdkve Gazetecillk T.A.Ş. Türkocağı Cad. 39/41, CağaloğluİSTANBUL P.K.: 246 Istanbul, Tel: 20 97 03 (5hat) TAICVtM IMSAK 6.33 GÜNEŞ 8.18 ÖĞLE 13.10 İKlNDl 15.29 17ARALIK1982 AKŞAM YATSI 17.42 19.20 MERPRÖ erirn gözen prodüksıyon, gi film ve diğer canlandırma türleri^içın yarahcı ve yapımcı firma tel, 55 27 04 DfŞ TABİBİ Levent, Güvercin Durağı, Gazeteciler Yapı Kooperatifi C/3 Blok, D. 7 Saat: 913 Tel: 64 57 25 Randevu alınması rica olunur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear