Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyot 2 lr toplumun en büyük guven ğı. başhca dayanağı gençliğidir. Her ülke için geçerli olan bu gerçek, Türkiye'mizde ayn bir anlam taşır. Çünkü bizde. tüm atılımlan gençlik başlatmış. yur dun ölüm kalım boğuşmalannda en ön saf ta gençlar dövüşmüştür. Atatürk de büyük savaşımına (mücadelesine) Jön Türk hareketine katılmakla başlamamış mıdır? O henüz teftmenken içinde a'.evlenen özgürlük ateşini, İmparatorluk kanntılannm uç anakaraya (kıtaya) yavılı cephelerinde. kendi gibi vatan âşıkı gençlerle omuz omuza dövüşerek pekleştirmiştir. Tüysüz delilcanlılanmmn vurt için neler yapabi]pcekİ8rini yakından görerck. Türk gençliğinin defteri konusunda daha ılk günden kesin inanca varan Mustafa Kemal. yeni Türkive'nin varatımı cabasına da. yine bu bilînçli. fedakâr. ilerici guro güvenerek. gerekli anlavış ve yardımı ondan sağlayarak erirismişti. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER n« yazık ki uygar dünya ülkelerl İçinde son sıralarda yer almaktadır. Son yıllann anarşi ve terör olaylan bu gecikmenin ne kötü sonuçlar verebileceğini de çok acı biçimde göstermiştir. Bu nedenle, en büyük bir hızla harekete geçmek, açığı bir an önce kapatmak çok yerinde olacaktır. Öngörülmesi zorunlu bir başka güven sağlama tedbiri de, gençlerimize Atatürk sevgi ve inancmı en gerçek anlamı ile aşılanmasma gitmektir. Bu. sadece bir iki saatlık devrim tarihi öğretimi, beylik sloganlar, anma törenleri ve benzeri gosterilerle sağlanamaz. Çocuklanmıza, Atatürk'e olan sevgi ve saygı yanında, O'nun gerçek eserini Delletmek de gerekir. Aslında bir doktrin ,bir ideoloji olmayan bu e9eri, «Türk ulusunun doğal sınırlan içinde özgurce ve uygarca yaşamasını amaçlamak, insanseverliği ve dünya banşını öngörmek» diye özetlemek mümkündür. Gençlerimi7e Atatürkçülügü bu gerçekçi niteligi içinde öğretmek, onlara bu ülkünün ödün vermez ilericiliğini kesinlikle kabul ettirmek gerekir. Yoksa geriye dönüşlerden, tökezlemelerden hiç bir zaman kurtulama/yız. ••• Gençliğe güvenln yeniden kazandınlması konusunda başvurulacak son ve en önemli çö?ge (çare) lse, kanımca. bu güvenin aslında ve her şeye karşın süntıekte bulunduğunu çocuklanmıza anlatmak olmalıdır. Durum zaten gerçekten de böyledir. Yüz, bin, on bin... Belki de daha çok Türk genci, bir takım politik ve ideolojik manevralara â!et edildi diye tüm gençliğimizi damgalayacak, cezaya çarptıracak değiliz ya. Ancak. bu gerçek duygu ve inan cı çocuklanmıza kesin ve açık biçimde duyurmak gerekir. Bu da. aşın yasal kısıtlamalann kaldınlması ve en guçlü cezadan dahi daha etkili olan bagışlama ve geçmişi unutma tutumlanna. imkan daîresinde yer verilmesı ile gerçekleşebilir. Saym Cum hurbaşkanımn son günlerde yaptığı konuşmaları, bu hayırlı yolun açılışına bir işaret saymak yerinde olur. Günün çok kritik olan lç ve dış koşullan karşısında, birlik ve beraberliğe daha da büyük ihtiyaç duyulan Türkiye'mizde bu amaca ulaşmanm başta gelen çaresi, söz konusu güven faktdrünün sağlanması da toplanmaktadır. Bu satırlar da esasen bu kaygı içinde kaleme almmıştır. 15 ARALIK 1982 B Gençliğe Güven TÜRK GENÇLİĞİNİN UĞRADIGI SARSINTILARDAN KURTARILARAK ESKİ GÜVEN VE GÜCE KAVUŞTURULMASI, ÖNDE GELEN YAŞAMSAL BİR GÖREVDİR. Baskalasma?.. 1945, Türkiye'nln çok partili rejime geçlş. rarmı verdiği yıldır. Stalin'in baskılanyla Batı'nın ağırlığı arasmda kalan Ankara, dış etkileri değerlendirerek çok partili rejime geçme zorunluğunu duymuştur. O yıla değin tek parti yönetimi geçerliydl ve bu rejime karşı açıktan slyasal ya da toplumsal bir dlreniş oluşmamıştı. Türkiye, Birleşmiş Milletler örgütü'ne girebilmek için 23 Şubat 1945'te Almanya ve Japonya'ya savaş açtı. Böylece savaş sonu yalnızlığma karşı önlem alınıyordu. 1945 mayısmda San Franslsco toplantısına giden Türk temsilcisl, aldığı emir üzerine Reuter Ajansına ülkemizin çok partili rejime geçeceğini duyurdu. înönü'nün bu karan kimilerinl yüreklendirmiş ve 15 Ağustoa 1945'te Adnan Menderes Meclis kürsüsünde şunlan söyleyebilmiştir: « Birİeşmİş Milletler temel yasasımn kabultt İle Türk hükümetinin girdiği taahhütleri yerine getirebilmesl içln hürriyetleri kısıtlayan tedbirlerin ortadan kaldınlması gerekir.» Çok partili rejimin yabancı ideolojilerden kaynaklandığı, günümüzde pek geçerli modaya uyularak rahatça söylenebilir. • Ne var ki çok partili rejime geçişle birlikte devletle eşanlamh (ya da özdeş) görülen tek partiye karşı ağır bir muhalefet hemen yaygınlasmıştır. Bu gelişmede şaşılası bir yan yoktur. «Jandarma dayağı ile tahsildar zulmii» edebiyatı 1940' larda muhalefetin fltilini ateşlemek için yeterli sayılmış; uzun yıllann birikimi siyasal tepki patlayıgma dönüşmüştür. Tek partiyle devleti özleştiren mantık, siyasal bilimcilerin değerlendirmelerinde de büyük yer tutmuş; politika yapmak isteyenlere şu öğüt verilmiştir: « Eğer iktidara geçmek istiyorsan, sandıktan çıkmasını bileceksln. Sandıktan çıkmak için devlete karşı olacak, haikm yanında yer alacaksın.» Bu görüş yıllarca prlm toplamıştır. Jandarmadan ve tahsildardan yukanya doğru tırmanan muhalefet edebiyatı çeşitli kuramlar türetmiştir. Degişik renklerde «kerim devlet» teorileri ya da, Osmanlı toplumunun tepeden inmeci göreneklerine dayanan varsayımlar. aydmlarımızı etkilemiştir. TUrkiye'deki çok partili rejimin; tarihten gelerek Cumhuriyet döneminde de süren siyasal göreneğe başkaldırma olduğuna çoğu kışi içtenlikle inanmıştır. * öyle sanıyorum ki şimdi yeniden düşünme döneminin başlangıcındayız. Olaylar hem hızlı bir değişimin göstergelerinl zorluyorlar; hem Türkiye'nin yeni koşullarında geçmiş yıllara oranla başkalaşmanm işaretleri vurgulanıyor. Yeni Anayasayla birlikte gazetelerde yazılıp çizilenlere bakılırsa, 1990'a uzanan blr süreç İçinde devlet partisi sayılabilecck bir eksen çevresinde dönecek çok partili reiim ve bürokrasinln agırlığını taşıyacak blr yönetim sözkonusudur. Bu siyasal oluşumun sandıktan çıkacağı da umulmaktadır. Daha açıkçası, bundan böyle çok partill rejimin başarı sloganı «devlete karşı olmak» değil, «devletten yana olmak» biçiminde saptanacaktır. Bilmem ki eski kuramlara bel bağlamış siyasal blümcilerimiz bu yeni durumu nasıl yorumlayacaklar? Denebillr ki: ': •""',.'"! v "" V T J ' ; Yıllar süren terör sürecî, ttlkeyl kan çanagına çevirdi. Yaşam güvenliğl yok oldu; devlet gUvencesl büsbütiln ortadan kalktı. Bu büyük sarsıntının toplumda yarattığı yeni bir bilinç sözkonusudur. Devlet otoritesine yeniden «Szlem ve devlete sığınına güdüsü kitlelcrde artık agır basıyor. Dünkü kuramları yıkan ve siyasal tabloyu değtştiren ağır olaylar yaşandı. • Bu sorunları ve tartışmaları açıklığa kavuşturacak olan bilim adamlarımızdır: ama. bilim adam larımız da gerçekleri saptaymcaya kadar toplum yeni blr aşamaya geçiveriyor. Prof. Dr. Resat D. TESAL larma. bu satırlann yazan, önce onlardan biri olarak, sonradan da mesleği icabı çok yakından tanık olmuştur. Amma ne yazık ki bu kutsal ülkü. birlik ve beraberiiği sürdürülememiş. çeşitli olumsuz etmenlerden (faktorler) ve affedilemeyecek tedbirsizlikler gençlerimizin düşman kamplara itilerok kardeş kavgasına süruklenmelerine neden olmuştur Ülkü, birlik ve beraberliğlnin bozulma sı, İkinci Dünya Savaşı'nın yarattığı sosyo • ekonomik bunalımın ülkemize yansımasi ile başlamış. dengesiz kentleşmeden kaynaklanan eğitim ve yaşam eşitsizliği, issizlik ve sefalet sorunları durumu ağırlaştırmıştır. Ancak, Türk gençlerlnin ayn kp.mplarda kardeş kavgasına itilmelerinin en etkin nedeni, çok partili slyasal yaşarnm ülkemiide kısa sürede dejenere olarak kan lı bıçaklı bir boguşma haüni alması oimuş tur Poiitika tutkusu, parti yöneticilerini. Türk gençliğini temiz ülkü birliğinden ayırarak zıt görüşlü kamplarda toplanmaya itelemiştir. ••• Olaylann nasıl geliştiğini, nerelere var dığını hepimiz biliyoruz. Sevinerek belirtelim ki şimdi artık korkulu rüya geride kalmış, anarşi ve terör gertiş ölçüde önlenmiştir. Ancak iş bununla bitmiyor. Rejimi eskisinden daha güçlü olarak kurabilmek için vapacak pek çok iş vardır. Türk geng liğinin uğradığı sarsıntılardan kurtanlarak eski güven ve güce kavuşturulması lsa. bu tşlerin başında gelen yas.amsal sorundur. Bu. önemli olduğu kadar. güçlük gösteren ve büyük ustalık gerektiren işlera nasi! bas.arılabilir? Kanımca gençliğin tüm sorunlannm ayni zamanda ele almması ve çözüme sistemli, koordine bir çalısma içinde gîdilmesi. başannın en etkin faktoru olabilir. Bu ilkedeıı hareketle, bir yandan aile düzeni, gunun sosyo • ekonomik isterlerine (icaplanna) göre ayarlanarak otorite ve karşılıklı sevgi ye anlayış ortamı yeniden yaratılmahdır. Öte yandan da öğretim sistemini, yüz binlerce gencimizi gerçekleşmesi güç bir yüksek öğrenim umudu içinde yıllarca aylak bırakan, süründüren ve dolayısı ile her türlü kötülük eğilimine olanak sağlayan bugunkü engelli yanş durumundan kurtarmaya yönelinmeliaır. Deneyim göstermiştir ki, bu eleman ve materyel kıtlığı içinde. yıllık üç. dört yüz bin yüksek öğrenim isteğini karşılamaya bugün için olanak yoktur. Aynca, memlekette bu derece kalabalık yüksek öğreti.n mezununa iş sağlanamayacağı da, yine tüm iddialara karşın. praük örneklerle meydana çıkınış bulunmaktadır. Bu güçlükler karşısında tutulacak en saghklı yol. yüksek öğretim potansiyelini gerçek olanak sınırlanna indirmek, gençlerimlzi daha çok kısa sürell teknik ve pratik hazırhklara yöneltmektir. Üzerinde önemle durulması gereken bir husus da, kimsesiz kalmış, sefalete, dilenciliğe, çeşitli kötülüklere ve hele suça yöneltilmiş çocuklann bakım, islâh ve ter biyesi sorunudur. Bu ugurda, benim de bü yük katkıda bulunduğum pek çok emek harcanmış ve nihayet bir de özel yargılama yasası çıkanlmıştır. Ancak, yasa çıkarmakla iş bitmez. Öngörülen tedbirleri en kısa zamanda ve en etkin biçimde uygulamak gerekir. Gençlerin büyüklerden ayn bir takip ve yargılamaya bağlanarak ceza yerine isl&h ve terbiye yoluyla topluma kazandınlmalan konusunda memleketimîz En küçük çocuktan en ergin gence kadar tüm vurt evlâtlan Ata'nın daima bas tacı olmuştur. Uzak görüşlü büyük insan. onları hiç bir zaman yalntz bırakmamış, eğitimlerine. sağlık durumlarma daima en büyük ilgiyi göstermistir. Toplumsal açıdan gençliğe en yararlı yasal dürenin kurulmasına Ala'nın yönetiminde başlanmıştır. Kfty okuilanndan öniversitey» defeln tüm ösjretîm kuruluşlarmın en verimli duruma kavuçturulmasına. yine O'nun döneminde büyük özenle calışılmiştır Bize desrerü bir yüksek ftğretim sisternl getiren bilim kunıiuşlinmıza dünva çapında ün yapmış bilim adamlan kazandıran reform. O'nun direktifiyle perçeklestirilmiştir. Yüksek öğretimin bu sayede ulaştığı üstünlüğe bir daha kavuşamadığımtzı itiraf etmek gsrekir Atatürk gençlikle öylesine kaynaşmıştı ki. öğretim seferberliçine bir köv hocası gibi katılmaktan geri kahnamış bir yandan da ögrencilerle ayni sıralarda oturup dars îzleınek suretiyle onlann okuma sevlfine katkıda bulunmustu. Ve nihayet Atatürk. sanki kendisinden sonra başgösterecek idaresizlik ve tehiikeleri sezmiş gibi, atesji bir söylev. bir tür vasiyet iie Cumhuriyeti. Vatanı Türk gençliğine emanet etmiştir. Gençlerimizin bu kutsal emanet! uzun yıllar nasıl yerinde bir duyarlıkla koruduk ÖKW" AKBAL HAVIR Y o l u n d a yöneten: ReşitCANBEYLl apay kalp ile gündeme gelen tıbbi ve biyolojik konularuı en önemlilerinden biri de yapay malzeme ve biyomekanik yöntemlerle insanın sağlığına ve gücüne kavuşturolması ve insan vaşamınm vakın zaman lara dek düşünülemeyecek yöntemlerle uzatıbnasıdır. Bu bağlamda doğal olarak akla gelen bir soru da insan yaşammm tıbbi ön lemlor ve tedavilerle ne denli uzatılabilecegidir. Bu rada lkt konuyu birbirinden ayırmak gerekll. Yaşamı uzatmak bir anfâmda tıbbm bütün olanaklannı kullana rak, yaygın koruyucu önlemlerle (sıtma ve veremla savaşta oldugu gibi) ileri tedavi yöntemlerini birleş tirip toplumda ortalama ya şam süresini artırmak demektir. Bir başka anlamda ise insan ya^amınm yaklaşık 100 yıl olan limitinin (tavanmın) daha da uzatı labilmesidir. Kuşkusuz bu iki degişik anlamda yaşamı uzatma çabalannın ortak yanlan var. Yine de çok genel bir şekilde insan larda ve hayvanlarda yaşam limitini uzatma çabalannın bu konuya özgü yöntemle ri ve yaklaşımlarından söz edilebilir. Klinik yaklaşımdan çok temel araştırma yöntemleri Ue yaşlanma sü redne yönelik bu calısma lar şimdiden ilginç ve ileri si için umut veren bulgulara yol açmıs bulunuyor. Y Yaslanmanm biyolojisi Yaşlanma süreci ile ilgili önemli kuramlardan birine göre beynin belirli bölgeleri ile bazı hormonlar organizmanın yaşammda fizyolojik işlevleri düzenleyen bir çeşit biyolojik saat görevini ya* par. Hipotalamus ve hipofiz be zinin katkılanyla üretkenliğin zaman içinde nasıl sı nırlandığı bu konuda veri lebilecek ilginç örneklerden biri. Kadınlarda ve dişi memeli hayvanlarda yumurta üretme (ovülasyon/yumurt lama) sürecinde hipotalamusun ve hipofiz bezinin hormonlar vasıtasıyla önemli bir katkılan vardır. Dişi farelerde yapılan deneylerden, yumurtlama sü recinin zaman içinde kısıt landığı konusunda, genelde yaşlanma sürecine de ışık tutan bulgular elde edilmiş durumda. Bir dişi farede yumurtlama vaklaşık 12 fiv lıkken durur. Bu yumurta lığın yaçlanması ve işlevini yitlrmesi diye yorumlanabllirse de deneyler gerçeğin böyle olmadığmı gösteriyor. Yaşh ve yumurtlamayan bir farenin yumurtaliğı genç bir fareye nakledildiğînde yumurtlama yeniden başlar. Buna karşılık genç bir farenin üretken yu murtalığı yaşh fareye nakledildiğinde, yumurtalık iş levini vitirir ve «yaslı» bir yumurtalık gibi davranır. Kritik bir deneyde, genç bir farenin yumurtalığı alınıp, hiç yumurtlamasma izin verilmeden vaşlanması beklenmiş. Bu fareye yaşlandıktan sonra genç bir fare den nakledilen vumurtalık normal ovülasyon periyodla rına başîamış.. Bütün bu sonuçlar hipotalamus ve hi pofiz bezînin ovülasyonla il gili hormon salgılamalann dan etkilendiklerini ve hay van belirli bir süre ve sayıda yumurtlama devresi geçirdikten sonra beyindeki üretim programının kendiliğinden sona erdiği şeklinde yorumlanıyor. Yumurtlamanın süresel/ sayısal bir sınırının varlı ğı ve belirli beyin odaklannın bu sınırlandırmada et kıli oluşu, bir çok araştırmacıyı özellikle hipotalamusta ve hipofiz bezinin biyolojik saati (veya sa atleri) düzenleyen mekaniz malan aynntılanyla incelemeğe yöneltmiş durumda. Yapılan çahşmalar hipofiz bezi tarafından salgı lanan ve dokularda oksiien tüketimini belki de tüket me yeteneğini azaltan bir hormonun var olabileceğini gösteriyor. Yaşlanmayla ok siien tüketiminde bir azal ma arasında da bir ilişki olduğundan böyle bir hormon biyolojik saat açısmdan önemli olabilir. Henüz antılmamış bir hipofiz ekst raktmın (hipofiz özü) genç farelerde erken yaşlanma belirtilerine yol açması bu alanda ileride önemli geliş melerin olabileceğini gösteriyor «Büyük devletler bîr yere girtnek Istedller ml hep uygarlık getirmek için gittiklerini söylüyorlardı; ne var ki Bertrand Russel'in dediği gibi bep gittikieri yerler kömürü ve madeni bol yerlerdl. Onun için başka yerlere medeniyet götürmek lstemenıelerine şaşmamak lâzım.» Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya'nra «Trablusgarp ve Balkan Savaşlanndan Blrinci Dünya Savaşına Kadar litihat ve Terakki Fırkası» konusundaki konferansmın basılmış metnini okuyorum. Tam gününe denk düştü. Bugünlerde bir kez daha Libya'da olacağım, siz bu satırları okuduğunuz sıralarda Trablus'da «Tarihte Türk Arap tliskilert» sempozyumunu îzleyeceğlm. Bildiğintz gibi geçen yıl da Trablus'ta, Atatürk Seminerine katılmıştım. Llbya ve bu toplantı konusundaki izlenimlerimi yazmıştırn. Şimdi yeniden bu dost ulkeye gitmek olanağı doğdu. Dönüşte size bu gezlnin ve toplantının ayrıntılı izlenimlerinl sunacağım. Tunaya'nın ayn basım olarak yayınlanan konferansını okuyorum, demiştim. Tunaya çöyle diyor: «Büyük Atatürfe'ün dedigi gibi tarifa yazmak tarib yapmaktan daha zordtır». Tunaya, 1911 yıhnda ve Trablus savaşmda görünen asıl ilginç durumu, iki milllyetçilik akımınm karşılasnıasında görüyor. Yenl dogan bir emperyalizm ile artık aşınmış eski bir etnperyalizmln karşilaşması... Dön ile yarmın çaUşması... Tunaya. herkesin bümediği bir tarih gerçeğlni su satırlarla anlatıyor: «Bu sava.sU nzellikle tttihat ve Terakki'nin "Teşkilâtı Mahsusasrnm bir eseri olarak birçok genç subay Trablus'a gidiyor. Aralarında Enver, Mustafa Kemal var. Daha ba^ka subaylar var. Fakat Osmanlı hOkiimeti Trablus'la hiçbir resml ve askeri irtibat kuramıyor. () zaman oradakl bu genç gerillacılar bir tslâm devleti knrmayı planliyorlar. Rral olarak yahut devlet başkani olarak Şeyb Ahmet El SıınuiJ'yî getirmek istiyorlar, fakat bu da veterli olmuyor. Şeyh Ahmet El Sunusl'nin manpvl destefti il*> hir vakUlerin tdeal lıiikümdarı savılan V. Murad'ın torunn Osman Fuat efendlyl cetirmenin daha dogru oidugru kamsmdadırlar. tstanhul bnnu kabul etmease kendileri bu devlete iltihak ederek tstanbul'dan da kopacaklar». Bunlar Reçmisln havada kalmıç dUşlerldlr. Derken. Balkan Savaşı patlar. Osmanlı Devleti nerdeyse tstanbul'u bile elden çıkaracak duruma dflşer. Tunava'nın ösierinde durdııgu blr sorun da şu: Acaba ttalya. Mbva'ya çıkarma yaparken bu topraklarda petrol bulundufunu bilivor muydu? Osmanlı haritalarında Llbya'dan söz edllirken "maden kaynaklan meçMıldür* denilirmlş. Tunaya. Llbya savasınm varattıftı blr sonucun da Sosyaltst 2. Enternasyonaiin Avrupa'da kendlni BÖSterpbilme ve hlrİPsmR oinnnkian varatti6ını vazmaktadır: «5 hasım 1911'de Parls'te Salnt Paul l^fpvrtanında kararmıs bnhıtlar altmda. hatta hüvilk hîr vB.»mnra ntfimm ınY bWv»»k Mr kttle o xamanın büviik RORVHIM mm!pp«n«rt«nl«»in»sttr.Bnnların basında Fmti VanrtortoM. Marrel Sambat. De Pres«pnre var. Son olar»k da .Toan 1%\ rfs. Osmanlı avdmlan taraftnrtan ppk «evllpn hlr Insandır. WdflSfj zaman Osmanlı mebnsanmda celse tatil edilmlştfr. Bötdn bunl?r tarib sflvfalannda frSmOlün gitm!«... TraMıiRCfirn 191Vden lî)4R'e kadar ttalya Krallı»!nın sfimflrppsi olarab kaldi. Mussoilni'nin planı guvrttr 'RPS mtivon ttslvan'i T^bya topraklanna verlp<stirmp^ A»n3 biltön bn çabaiar Llbya haikinm baf*ıms!7 vasoTna. kendl olanaklarma, »oneinltkTprlnı» «f>bin r^mo n^ieminl nlt edempdi. Bugün Libya'da bir'halk 1 devleti var. kendine f?6Ye "sosvall«t" vöntPTnlerl ııveulavan blr y5netlm var. Kaddafi «Zafer her zaman ve ya$amın yasası olarak da her yerde devrlmrlleHn. vatanianm kurtarmak Istpvenlprtndfr. flunun dtsinda Wr yol ^ecpnler. kpnd"pr»ne baska Wr mpvki arayanlar sonncta he7lmete uSravacafeiardır. Tîlnslannın bnska. bfr bavrî»k «»»cpnlpr er «re dfvor. "Rıı s8?ipr. fo^umeu Mr K8rO«!İe i T oTnmiu anlamda birlestirme ve «yfrn& 'ama dnsüncesini vansitır. T,1bya'mn son on yıllık savpeımi da hn nniamı t.asir. VUT rsl arpdsn «onra Llbva'da olacaRnn. Bu nüfusu az. ama Afrika kıtasında etkisi büyük ülkeyi yakmdan tanımak gerek... cam kaplarda «yaşatılan» hücrelerin bile belirli bir programa göre üreyip «ölmeleri» ile ilgili bulgulardan kaynaklanıyor. Cam kepta özel bir şekilde besle nen bir hücre kültüründe hücreler yaklaşık elll kez bölünür ve bu noktadan son ra çoğaünalan durur. Bu hucrelerde bölünmeyi belirli bir noktadan sonra durduran bir program, bir biyolojik saat vardır. Sözgelimi 10 kez bölünmüş bir hücre kültürü dondurulup daha sonra (aradan on yıl geçmiş olsa bileJ normal ısı da işlevine geri dönmesine izin veriidiğinde 40 kez bö lünür ve o noktadan sonra bölünme durur. Yirmi kez bölünmeden sonra dondu rulmuş bir hücre kültürü ise ısıtıldığında yeniden 30 kez bölünür. Hücre bölünmesinin programınm hücrenin ortasında genetik (kalıtımla ilgili) bil gileri içeren DNA'nın da bulunduğu çekirdeğinde (nukleusunda) olduğu anlagılıyor. On kez bölünmüş A hücresinin çekirdeği 30 kez bölünmüş B hücresinin çekirdeği ile değiştirildiğinde A hücresi yeniden 20 kez bölünürken (toplam 30 bölünme) B hücresi 40 kez daha bölünmeyi surdü rür. Hücrelerin bir kapta (in vitro) bölünmeleri ile organizma içindeki davranışlan arasında farklar var. Bu bakımdan yaşlanms, süreciyle hücre çoğalması ve bu çoğalmayı düzenleyen mekanizmalar arasında basit bir ilişkinin olması söz konusu değil. Yine de hücre düzeyinde bile etkili bir biyolojik saatin var lığı bu alandaki araştırmalann yönünü ve niteliğinî saptayacak. Kanser hücre lerinin bölünme limtinden etkilenmemeleri. bir çok araştırmacıyı yaşlanma sü reci ile kanserin nitelikleri arasmdaki ilişkileri yakından lncelemeye yöneltmiş bulunuyor. Beyinde odaklanmış bir biyolojik saatle tüm hücre lerde etkili olabilen başka bir saatin varlığı çelişkili görtinse bile bu iki görüşü uzlaştırmak olanaklı.. Herşeyden önce bir biyolojik sa at mekanizmasınm degişik düzeylerde kendini gösteren, sayısız fizyolojik işlevleri düzenleyen ve denetleyen çok karmaşık bir mekanizma olması doğal sa 'yılabilîr. Aynca beyindeki odaklarla tüm hucrelerde gözlenen programlama yeteneklerinin ortak bir veya birkaç etkenden kaynaklanması bile söz konusu olabilir. Nitekim bu alanda bîr çok uzman biyolojik saat ve yaşlanma sured konulannda genetik malza nıenin rolünü vurgularken, diğerleri vücuttakî bağışık lık (immün) sistemin önem li olduğunu ileri sürüyorlar. Ortaya çıkan tablo kar maşık olsa bile yaşamı uzat ma çabalannm olumlu gelişmelere yol açacak bilgi düzeyine yaklaştığı söylene bilir. Cumhyriyet Sahibi: Cumhuriyet MatbaacılıkveGazetecillk T.A.Ş. adına NADİR NADİ Cenel Yayın Müdiirü Müessese Müdürü Yazı Işleri Müdürü Yazı Işleri Müdür Yardımcısı HaberMerkezi Müdürü Mizanpaj Yönetmeni TEMSİUCfcjER • ANKARA : • İZMİR : • ADANA. : SERVİS ŞEFLERİ ^ Programlanmış vaşlanma kavramı HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGONENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER ALİ ACAR YALÇIN DOĞAN HİKMET ÇETİNKAYA MEHMET MERCAN • aşlanma süred ko nusunda yapılan araştırmaların en önemli bulgularmdan biri de programlanmış yaşlanma kavramj. Çok sa yıda deneyden de anlaşıldığı gibi. organ ve hücre düzeyinde fizyolojik Işlevle ri düzenleven, bunlara mik tar veya süre açısmdan bir limit kovan etkenlerden söz edilebilir. Bir başka deyiş le hücrelerin bölünüp ço galmasmdan dişilerin üret ken dönemlerfne değin ceşitll fizyoloiik işlevde. kişiler ve törler arasmdaki farklar ve degişkenlikler bir yana bırakıhrsa bir sınırla manm olduğu söylenebilir. Bu araştırma ve somjclann ı?ığı altmda yaşlanma süre cl açısmdan bu etkenlerin önemli rol oynayabileceği görüşu agırlık kazanıyor. Y • A Yaşlanma ve hücre biyolojisi azı bilim adamlan yaşlanma sürecini yaygın etkisi olan bir hormonal sistem den çok hücre düzeyinde etkili olan bir mekanizmay la ilgili görüyorlar. Bu ko nudaki en güçlü kanıt. do kudan tümüyle aynştınlmış. B Istanbul Haberlerî :Se!ahaHin GÜLERD15 Hnberfer : Ergun BALCI F.konomı: Osman ULAGAY Yurt Haberleri • Barbaros GENÇAK Kiiltur: Aydın EMEÇ . Magazin ; Yalçın PEKŞEN Düzeltmo : Konur tRTOP Araştırma: Şahin ALPAY BÜROLAR * KonurSokak No. 24/4Yenişehir ANKARA Tel:17 58 2517 58 66ldaro:18 33 35 DUYURU SABAHATTİN ALİ ÖYKÜ ÖDÜLÜ • Sabahattln Ali'nin anısım yaşatmak ve Türk öykücülüğune katkıda bulunmak amacıyla ailesi ve eserlerinin yayıncısı Cem Yaymevi'nce konulan ödül 1982'de verilmemiştlr. • Bu nedenle 1983 ödülü tutan. gecen yılm ödül tutannm da eklenmesiyla 50.000 TL'sıdır. • Ö^"ıle bir kitap oluçturabilecek, yayımlanmamı? en az üç öyküyle katılmabillr. öykülerin bir der gide yayımlanmış olması katılmasma engel deftildlr. • ÖykOler daktiloyla îkî arahklt yazılraıg ve 8 (altıV kopya olarak en geç 31 Aralık 1082 tarihlne kadar «Cem Yayınevi. Ankara Caddesi. Cağaloğlu tstanbul» adresine gönderilebilir. • Ödül sonucu 2 Nisan 1883'te acıklanacaktır. • 'îeçicl Kurul su adlardan oluşmaktadın Füsun Akatlı. Onat Kutlar. Fîliz All Laslo. Berna Moran, Atilla Özkınmlı. Cemal Süreya. (Cumhurlyet: 8575T Tel: 2547 09131230 Hallt Zlya Bulvarı No: 65/3 İZMİR Atalürtc Caddesi, T.H.K Işhanı Kal2/13 ADANA Tel:1455Q19731 Basan veYayan: CUMHURİYET Matbaacılık ve GazelecilikT.A.Ş. TOrkocağı Cad. 39/41, CağaloğluISTANBUL P.K.: 246 Istanbul, Tel: 20 97 03 (5hat) A Beyin. hormonlar ve yaşlanma aşlanma 6üreci ile Ügili önemli kuram lardan birine göre beynln belirü bölpeleri ile bazı hormonlar or ganizmanm vaşamında fizyolojik işlevlerl dözenleyen bir çeşit biyoloilk saat gö revlnl vapar. Bu konuda en fazla üzerinde durulan be yin bölgesl olan hipotalamusla. hlpotalamustan Kelen klmyasal ve sinirsel ein yaller» göre çeşitli hormon salgılayan hipofiz he7İnln biyoioiik ritmlprlp vnVın ilişkiieri olduğu bir Y TAKVtM . . 15ARAUK1982 IMSAK GÜNEŞ ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI 6.32 8.16 13.09 15.29 17.41 19.20 Bu yıl üniversi temiz bünyesinde öğretime devam edecek olan «Atatürk Üniversitesi Erzurum Meslek Yüksek Okulu'nun» 27,12.1982 pazartesi günü öğretime açılacağı duyurulur. (Basm: 26478V ATATÜRK ÜNİVERSİTESl REKTÖRLÜĞÜNDEN