23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 29 EKİM 1981 USTAFA Kemal, 29 Ekim 1923'te Büyük Miüet Meclısinin Cumhuriyet'i oluşturan Anayasa değişiklığini kabul etmesi ve Mustafa Kemal'i ilk Cumhurbaşkanı olarak seçmesinden sonra, «Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzafîer olacaktır», diye noktaladığı konuşmasının ilk bölümünde şunları söyiüyordu: «Yeni Türkiye Devletinin zaten ve clhanca malum oian, malum olması lazım geıen mahiyeti, beynelmilel maruf ünvanıyla yad edildi. Bunun icabı tabiiyesi (doğal sonucu) olmak üzere bugüna kadar doğrudan doğruya Meclisinizin riyasetinde bulundurduğunuz arkadaşınıza ifa ettirdiğiniz vazifeyi Reisicumhur ünvanıyla yine aynı arkadaşınıza, bu aciz arkadaşınıza tevcih buyurdunuz...» Bu tarihsel konuşrnada ilk göze çarpon husus, Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisı ve O'nun üyelerine karşı duyduğu içten saygı oluyor. Zaten aynı konuda 4 Ekim 1922' de gene Büyük Millet Meclisinde yaptığı konuşma, bir başka ilginç örnek: M Cumhuriyetin Anlamı «TÜRKİYE CUMHURİYETİ», BÜYÜK ÖNDER ATATÜRK'ÜN DE BELİRTTİĞİ GİBİ, «BU AZİZ VATANIN HER KÖŞESİNİ SULAYAN KANLARIN BEDELİDÎR.» açıklanmasına ve gercekleşmesine daha birbuçuk aydan fazla süre vardı. Bu arada, ismet Paşa'nın 10 Ekim 1923 tarihli bir önergesinin 13 Ekim 1923'te kabulü ile Ankara, Türk Devletinin başkenti oiuyordu. Tekin Alp'in 1936'da yczmış olduğu gibi; «Yeni Türk ruhu, ancak eskj Bizans paytahtının kokuşmuş çevresinden, ucu şu, ya da bu biçimde doğrudan doğruya, ya da dolaylı olarak Sultan ve Halifs saraylarına, yıkılan İmparatorluğun eski deviet büyüklerinin konaklarına ulaşan çeşit, çeşit dallar, öudaklarla dolu çevreden uzak oiarak gei:şebiürdi.» (3) Türk Devletinin baskentinin İstanbul'dan Ankara'ya alınması İngıltere, Fransa ve ltalyanın tepkisiyle karşılandı. Bu durumda büyükelçilerini geri çekerek orta elçi göndereceklerini acıkladılar. Genç Türkiye, bu durumda aynı tutumu takınacağını acıkladı. Bu devletler İstanbul'un bir liman kentj olmasından ötürü, donanmalarıyla daha kolay baskı yapacaklarını ummalarının yanısıra, İstanbul'un «Kozmopolit» havasını kendi cıkarlarına aana uygun buluyorlardı. 27 Ekim 1923'de Fethi Bey Kcbinesi istifa etti. 1921 Anayasasında denge unsuru olabilecek bir «deviet başkanhğı» kurumu düzenlenmemiş olduğu icin, yeni kabine bir türlü oluşturulamıyordu. Tüm bu gelişmeleri yakından Izleyen Mustafa Kemal, b u işin sırasının geldiğini anlayaraK, gerekli Anayasa değişiklik önergesinı sundu. Ve daha birkaç gün öncesine dek çoğunluğu «cumhuriyet» sözcüğünden çekinen Büyük Millet Mechsi, oybirliği ile Cumhuriyeti kurdu. İşte Gazi Mustafa Kemal Atutürk'ün büyüklüğü burada vatmaktadır. Cumhuriyetin kurulmasından altı ay kadar önce; «Benim şahsen kuvvet ve kudretim, halkın bana gösterdiği emniyet ve itimattan fbarettir» diyen Mustafa Kemal, bu gücü yerinde ve zamanında kullanmasım bildiği icin ve bu gücün asıl sahibine olan büyük saygısmdan ötü rü başanlıdır, büyüktür v e kalıcıdır. Türkiye Cumhuriyeti şu, ya da bu kişinin, ya da klşilerin eserj değil, bu konuda en hak sahibi ve yetkili kişinin, Mustafa Kemal'in belirtmiş olduğu gibi; «BU AZİZ VATANIN HER KÖŞESİNİ SULAYAN KANLARIN BEDELİDİR». Bunu hic unutmamak gerekir. (1) Bernard Levvis: «Türkiye Cumhurlyetl'nin Kuruluşunu Hazırlayan Düşünce Akımları» Özetleyerek ceviren Berin U. Yurdadoğ Atatürk Konferansları VI (19731974); TTK Yay., Ankara 1977, s. 1522. (2) Gotthard Jaeschke; «Türk Kurtuluş Savaşı Kronolo|isl» II TTK Yay. Ankara, 1975, s.41 (3) Tekin Alp; «Kemalizm» istanbul 1936 s. 95. *•• Cumhuriyet Sahibi: Cumhunyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına NADtR NADt Genel Yayın Müdüru HASAN CEMAL Müessese Müdürü EMtNE UŞAKLIGtL Yazı tşleri Müdürü OKAY GÖNENSİN Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazeteciük T.A.Ş. Cağaloğlu Türkocağı Cad. 3941 Posta Kutusu : 246 tSTANBUL Tel: 20 97 03 BÜROLAR: • ANKARA : Konur Sokak 24/4 YENİŞEHÎR Tel : 17 58 25 17 58 66 îdare : 18 33 35 • tZMÎR: Halit Ziya Bulvan No: 65. K a t : 3. Tel: 25 47 09 13 12 30 • AUANA: Atatürk Caddesi Türk Hava Kurumu Iş Hanı, K a t : 2, N o : 13 Tel: 14 550 19 731 TAKVİM 29 EKtM 1981 öğle tkindi 12.58 15.49 Doç. Dr. Toktamış ATEŞ l.Ü. İktisat Fakültesl Siyaset llmi Kürsüsü yanın takdirlerine hak kazanmış olan ordumuzun kahramanliğı...» Cumhurıyetimizi ve bunu hazırlayan devrimci ruhu anlayabilmek için Mustafa Kemal'in ulus kararı ve ulus iradesinin sonucu olan Büyük Millet Meclisine olan saygısını iyi anlamak ve değerlendirmek gerekir. Ulusal Kurtuluş Savaşı kazanıimış, saltanat kaldırılmış, tarihimizdekl onurlu yerl hic bir şeyle karşılaştırılamayarak olan Birinci Büyük Millet Meclisi dağılma ve yeniden seçime gitme kararı almış ve seçimlerden sonra 13 Ağustos 1923'te 2. dönem BMM topiantıları başlnmıştı. Mustafa Kemal, Meclisin 2 dönem topiantıları başlarken yaptığı konuşmada şöyle diyordu: «Efendiler, bugün tam anlamıyla öğünebilecegimiz tüm başarıların sırrı yeni Türkiye Devletinin yapısındadır... ...Bunu bir kelime lle belirtmek gerekirse diyebilirfz ki; Yeni Türkiye Devleti bir halk devletidir, halkın devletidir. Geçmişteki kurum ise bir klşl devleti idi, klşilerln devleti Idl... ... Efendiler, dünyanın belll başlı uluslarını esaretten kurtaran, egemenliklerlne kavuşturan büyük düşünce akımları, köhne kurumlara umut bağlayanlarm, çürümüş yönetlm blçimlerlnde kurtuluş arayanların amansız düşmanıdır.» Saltanat kaldırılmış olduğuna göre ve yönetim, 1921 Anayasasının birinci maddesindeki «egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur» anlayışına uygun olarak ulusun temsilcisi Büyük Millet Meclisinde olduğuna göre bu rejim, adı konsa da, konmasa da cumhuriyet idi. Oysa, Mecliste, hem de en «devrimci» görünen temsilciler arasında bile «Cumhuriyet» sözcuğünden korkuimakta idi. örneğin 1923 eylülünde Neue Freie Presse muhabırine bir demeç veren Mustafa Kemal, «Yeni Türkiye Anayasasının M maddelerine göre, egemenlik kayıtsız k şartsız ulusun olduğuna göre ve yürütme güçleri Meclis tekelinde toplandığına göre bu iki madde bir sözcükle özetlenebilir: Cumhuriyet» dediği zaman, Mecliste kıyamet kopmuş ve yanlış anlaşılma olduğu belirtilerek, bir düzeltme yaptırılmıştı. işte Mustafa Kemal'in büyüklüğü buradadır ki; aynı Meclis bir ay kadar sonro, oybirliği ile Cumhuriyeti ilan edecekti. •** Cumhuriyet sözcüğü Arapca bir sözcüktür ve «cumhur» kökünden türeti'miştir. Cumhur sözcüğü ise Arapçada başta «kum yığını» olmak üzere cok çeşıtli anlamlara gelebiliyordu N (1). Osmanlıcada cumhuriyet sözcüğü tek başına kullanılmaz, kimı metinlerde başka devletlerin yönetimlerine ilişkı n olarak kullanılırdı. Örneğin tVenedik Cumhuriyeti» gibi. Cumhuriyet sözcüğü, Imparatorluk içindeki bir nedenden ötürü ilk kez 1848'de Mustafa Reşit Paşa'yla ilgili olarak padişaha yapılan bir uyarıda kullanılmıştır: «Bu adam ilanı cumhuriyet edecek: saltanat eiden gidiyor». Ancak hic kuşku yok ki; o günlerde söz'ü edile n cumhuriyet kavramıyla, bugünkü anlamıyla cumhuriyetin pek fazla benzerlıği yoktur. O günlerde olsa, olsa padişahın yetkilerinin biraz daha kısıtlanması söz konusu alobilirdi. Zaten gerek 1. Meşrutıyet ve gerekse 2. Meşrutiyet öncesinde padişahın karşıtları, padişahlığı ortadan kaldırmak değil, padişahın iktidarına «ortak olmak» amacındaydılar. Yani amaçları «meşrutiyet»ti. padişahın olmadığı v e egemenliğin halkta olduğu bir «cumhuriyet» değil. Ancak 1923 sonlarında, Saltanat kaldırılmışken v e Büyük Millet Meclisi Hükümetl «fiilen ve tam anlamıvla» bir cumhuriyet olarak işlerken bile Meclis üyelerinin bu sözcüğü kullanmaktan kaçınmaları ve kullanılmasmdan korkmaları çok ilginctir. Ancak Mustafa Kemal her şeye karşın artık «rejimin adını koymaya» karar vermişti. 10 Eylül 1923'te Anayasanın birinci maddesini, değiştirmek istediği biçimiyle arkadaşlarına okudu: (2). «Türkiye, Cumhuriyet usulü ile Idare olunur bir halk devletidir». Fakat bunun tmsak 5.43 Güneş 7.25 Akşam 18.09 Yatsı 19.41 «Milletin mukadderatını doğrudan doğruya deruhte ederek, yeis yerine ürnit, perişanlık yerine intizam, tereddüd yerine azim koyan ve yokluktan koskoca bir variık çıkaran Mecllsimizin civanmert ve kahraman orduiarının başında bir asker sadakat ve itaatıyla emirlerinizi yerine getlrmiş olduğumdan dolayı, bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim...» Tarih 4 ekim 1922. Mustafa Kemal, başının üzerinde büyük utkunun parıltılı tacıyla ilk kez Büyük Millet Meclisine geliyor ve bu büyük utkuyu «emlrlerinlzl yerine getirdim» diyerek Büyük Millet Meclisine armağan ediyor. Hem de, neredeyse yoktan var ettiği orduyu, «Meclisimizin civanmert ve kahraman orduları» diye adlandırarak. Bu tutum ve davranış, Mustafa Kemal'in alçakgönüllülüğünü değil. Büyük Millet Meclisine ve O'nun ardında bu mecllsi oluşturan ulusal Iradeye, yani kısaca ulusa duyduğu saygıyı gösteriyor. Bu örnekler Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisi ve O'nu oluşturan iradeye duyduğu saygıyı gösteren ender örnekler değil, Mustafa Kemal'in bu konudaki sayısız konuşmaları arasından konumuz gereği seçtiğimiz birkuc tanesidir. Örneğin Cumhuriyetin ilanından hemen birkaç ay sonra izmir'de Ord u Heri gelenleriyle yaptığı bir konuşmada da şöyle diyordu: «Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti yalnız IV1 şeye güvenlr. Blrl millet kararı, diğerl e n üzüntü vericl (elim) ve en zor koşullar (şerait) ioinde dün 1 Cümhurıyet 29 EKİM 1931 Bugün Cumhuriyeti kurduğumuz günün sekizinci yıldönümüdür Hür ve müstakil Türkiye bugün Cumhuriyet idaresinin sekizinoi yıldönümünü kutluyor. Uzun ve ezici harplerden bilhassa istiklale kavuşmak emelile yapılan milli mücadelelerden sonra, kurulan Cumhuriyet Türkiye'si, tarihin şimdiye kadar bu milletin tarihinde hic bir zaman kaydetmediği bir atiye mazhar olmuştur. Bu büyük bayramı kutBiz Cumhuriyet denilince kısaca şunları hatırlıvacağız: Her ikisi hayatımıza kastettikleri için Avrupa ve Saray ile savaşa tutuştuk. Avrupa'yı mağlup ettik ve Sarayı yıktık. Saltanatın yıkılmasından sonra hilafet de milll hudutlardan dışarı çıkarıldı. Din ile dünya işlerl ayırt edildi. Kanunlar tamamen asrımıza uygun hale getirildi. Fes gibi alelacaip bir serpuş üzerinde ısrar larken okuyucularımızı tebrik eder ve bugünleri milletimize gösteren büyük Gazi Hazretlerinl hürmet ve saygıyla selamlarız. Gazetemiz milll bayram şerefine yarın yayınlanmıyacaktır. Cumhuriyet şenlikleri bugün memleketin her yerinde muazzam bir coşkunluk içinde kutlanacaktır. eden çok köhne fiklr darbelendi. Kadınlığın hukuku ortaya çıkarılarak yük seltildi ve yeni alfabe kabul edilerek modern milletin diğer bütün gerekleri yerine getirildi. Asırların tarihine ancak sığacak olan bu İşler daha dün yapıldı, ve bir kac gün içinde, Onu yapanların ekserisl hayattadır. Ve Başyapıcı olan Gazi başımızdadır; Bittabi Cumhurun Reisi olarakl 1931 Cumhuriyet Bayramı CVfT OKTAY AKBAL HflVR Ne yazmalı? Bir Ekim Sabahı... Masmavi bir gökyüzu uzanıyor tepede. Bir tek bulut yok. Bir ucak indi inecek. İki tren karşılıklı gecıp gitti. Balkonun demirine iki güvercin oîurmuş. Öyle dalıp gitmışler. Bir gözleriyle sağı. bir gözleriyle solu izlıyorlar. Derken biri yaklaştı öbü^üne. Gagasiyla boynunu öptü, sonra İki gaga birleşti. Upuzun bir öpüşme.. Kumrular gibi sevişmek diye bir deyim vardır, onu anımsadım. Güvercinler de kumrulann akrabasıdır. Dudok dudağa öpüşmenin güzelliği bu Kuşiarda var. İc ice girmiş ik| gaga... Sonra blrl eğiliverdi, bekledi. Meğer dişi güvercinmiş aşk saldınsına geçen!. Erkek yavaş yavaş yaklaştı. Bir an. Bir sallanma, bir silkelenme, tamam. Sonra ayrı ayrı köşelere gidip durdular tek başlarına... Sabah. Gazeteler daha gelmedi. Bir kahve pişirip içmeli. Ağzımız alışmış da kahve diyoruz. çay nemize yetmez! Bir fincan cay, hem de şekersiz, yanında iki parça bisküvi. Havalar acayip, bir bakıyorsun sıcak mı sıcak, bir bakıyorsun yağmur boşanıyor. Hava raporlarında görüyoruz, gündüzlerj yirmi altı derece, akşamları yedi sekiz. Bu denli fark var geceyle gündüz arasında... Ne giymeli? Kazak mı? Yağmurluk mu almali yanımıza? Derken terliyorsunuz, sonra bir ateş bir ateş.. Geçenlerde tam on gün yatakta kaldım. Ateş otuz dokuz. Baş ağrısı, dünyadan sizi bezdiren sıkıntı. Ne kitcplar dostluk ediyor, ne TV filmleri, ne de plaklar... Yürüyüşe cıkmalı. En boş sokaklardan kaldı ise geçerek, bir kıyı boyunca bu ekim güneşj altında geze geze giderek... Amaçsız bir yürüvüş! Niye olmasın? Herşeyin bir amacı mı var diyorsunuz? Yaratılışm mantığı, ha! Ama öyle şeyler de var ki mantık ararnak, gereksiz. İnsanoğlunun yüzlerce yıldır özgürlüğe, güvenli bir yaşama, barışa kavuşamaması neden? Herkes bunu ister, ama olamaz bir türlü. Aç gündelık gazetelen, bak kin, ihtiras, öc alma, birikmiş öfke, düşmanlık, ne ararsanız var, hem ülkede, hem dünyada... Böyie gelmiş. böyle gider deyip geçmek en iyisi mi? Belki. Alain'in 'Edebiyat Üzerine Söyleşiler'i geldi Yazko'dan. İkinci basım. Asım Bezirci'nin çevirisi... Nurullah Ataç'm Alain için yazdıklarmı da kitaba eklemiş. Şöyle dıyor: «Alain okurunu etkiiese bile küçültmeden, kişiliğin] yitirtmeden etkiliyor. Bunu en büyük yazarlar başarabilir.» Etkilemek, ille de kafasına vurur gibj 'bu böyledir, şu şöyledir, öğren işte' demek değildir. Büyük yazarların etkileri belli belirsizdir. Alain'in tüm yazılarında bu özelliğini görür, duyarsıni2... Daldım Alain'i okumaya... Bugünlerde Henrl Mondor'un Alain üstüne yazdığı kitabı da okuvorum. Alain'le Valery'nin karşılaşmaları, konuşmaları... Kendimi sokakta buldum birden. Otobüsler, minlbüsler geçiyor, binmiyorum. Biri de durdu beni yalnız sanarak. Oysa yalnız değilim, Alain vor yanımda. Son okuduğum cümleler aklımda duruyor capcanlı. Descartes'den bir söz almış: «Dünyada en kötü şey kararsızlıktır». En kötü şey, ama en sık karşılaşılan bir durum. Niye kararsızızdır? En iyi olanı seçmek icin. Bir söz vardır, en iyi, iyinin düşmanıdır. Karar verdim bu sabah, yürumeye. Alain. Hugo'nun şiirinden söz ederken diyor ki «Hlç bir şey katmaz bize, yalnızca sarsar... Içinde «Gideceğim, gideceğim, gideceğim yıne» sözlerinden başka bir şey bulunmayan bir şiiri vardır. Gerçi nereye gideceğini bilmeyiz. Gene do severek okuruz onu. Bir olayın ardına takılmışız gibi peşisıra yürür gideriz.» Ne korkunç bir kalabalık. Sankı bütün sinemalar boşalmış, cadaeler adam almıyor. Bir koşuşma, bir teI6ş, bir kaçış, bir kovalayış. Günün her saatinde tıklım tıklım olan sokakları var 1981 İstunbui'unun... Bütün Anadolu yıllardır akıyor bu kente. Binbir görünüşte milyonlarca insan. Bir ekmek, bir jş diye koşuşup geliyorlar. Minibüsler, otobüsler, vapurlar, doiu dolu onlarla.. Ne ml yazmalı? Derken bir de baktım bile.. yazı bitmiş lkemizde kadın korkuyla doğar, korkuyla yoğrulur ve korkuyla yaşar gider.. Korku sanki onun ikiz kardeşi ayrılmaz bir parçasıdır.. Daha dünyaya gelişinde, kız olmanın ana babasında yarattığı ic burukluğunu, şirinliği sevimliliği, tatlı diliyle gidermeye çalışsa da, dörtbeş yaşları dolaylarında, clnselliğinin o doğasal eksikliğini farkedin ce, yaşamının en büyük psiko lojik şoklarından birinl gecirir. Bundan böyle unutamayacağı komplekslerini, korkularını bilinç altına gömer.. Freud' un kastrasyon kompleksi dediği, ona acı veren bu tablo, yaşıtı erkek çocuklardaki o fazlalığı, yani cinsel organı gördüğünde başlar. Kendinde neden böyle bir şeyin olmadı ğına üzülür, bir eksiklik duygusuna kapılır, Neden dolavı cezalandırıldığını kavrayamaz. Bunun İcin annesinl suc lar, ona bu ekslkilği verecek kişlye, babasına yönelir. Kadmda eksiklik duygusu diye tanımlanan, bir yığın davranış ların kaynağı olan bu duygu, salt korku olmasa da, daha sonra sayacağımız korkulara psikolojik yataklık eden, eksiklik ve aşağılık duygusunun önemli nedenlerinden biri olur. U Kadm ve Korku KORKU, SANKİ KADININ İKİZ KAR DEŞİDİR. BÜNDAN KURTULMANIN YOLU BAĞNAZLIKLARI YIKARAK ÇAĞDAŞLAŞMADIR. Dr. Haydar DÜMEN nedenle hem ister, hem aşık olmaktan korkar, Dostça da olsa, gönül eğlendirmek için de oisa, bir er kek arkadaşı ile birlikte olmaktan, görünmekten korkar. Erkek arkadaşı ise aynı olayı, gururla anlatır birilerine. Özellikle kırsal kesimde baskın olan ataerkil düzenin gereği, daha az hoşgörülen, daha az bağışlanan ve daha çok horlanan kız çocuğu, bir yandan katı törelerin yüklediğl görevleri yerine getirememenin kar şılığı cezalandırılması, öteyan dan kendine göre daha güçlü ve arkalanmış erkek cocukları nın saldırganlığı ile, bir korku dünyası içindedir.. Yaşıt ları erkeklere tanınan haklar ona tanınmamaktadır. Onun da duyguları düşünceleri, ülkülerl, düşleri vardır Ancak bu duygu ve ülkülerinde, daha sı düşlerinde de yeterince öz gür değildir. Toplumsal şart bir duvar çıkıverir hemen kar şısına.. İlk öpüşmekten korkar. O, iki kişinin birbirlerini olgılamalarını sağlayan, en büyük yakın etkileşim, dudaklarının arasında patlamaya hazır bir dinamite dönüşür. Bilmediği bu heyeoandan, acemisi oldu ğu bir eylemdeki başarısızlığın dan korkar. Evlenmekten korkar, evde kalmaktan korkar. Evliliği ister kuşkusuz, korkar da. Fakat ülkemlzde bu işler, geniş bir kesimde gönül isteğiyle olmaz, bir gün gelir ler, onu bir eşya gibi isterler. Onayına başvurulmadan pa zarlıklar yapılır kapalı kapılann ardında. Sevmediği, nefret edeceği birine verirler diye korkar. Bir de sevdiğj varsa, bu kez başka korkular bürür içini. Dilediği biri de olsa eşl, ev lilik konusunda eğitilmemiş beyni, onu gene rahat bırakmaz. Yıllardır sakladığı, koruduğu şeyi yitirecektir. Bir şey, biryerlerine saplanıp, etinden bazı yerleri yırtacaktır. Korkar. Bir yabancının karşısında soyunup dökünmekten, bel ki beğenilmemekten, cinselllğinden korkar. Olduğu gibi davransa, kendi soğukluğundan, ateşli davransa, erdemsiz diyo damgalanacağından ve bu konulardaki yetersizliğinden korkar. TÜRKİYE CUMHURÎYET MERKEZ BANKASI İDARE MERKEZİNDEN Bankamız 1211 Sayılı Kanunun verdiğl yetklye dayanaraK 2 kasım 1Ş81 tarihinden Itibaren, tedavüle peyderpey ve yeterll mlktarda 5000 liralık banknot çıkarmavı kararlaştırmış bulunmaktadır.. Tedavüle cıkarılacak olan 5000 liralık banknotların başlıca özelllklerl kısaca şöyledir: Eo'adı 72x140 mm. Rengi Hakim renk ön yüzde kohverengl, oran| ve mavi, arka yüzde •kahverengl, oran| ve yeşll olup dlğer renk karışımları da mevcuttur.. ön yüzü: Banknotun filigranı harlc tamamını kaplayan glyoş bir zemln üzerinde sağ tarafta Atatörk'ün yan cepheden büyük bir portresl, solunda glyoş bir motlf .çinde Atatürk filigranı, bunun) üzerinde serl ve sıra numarası, üstte ortada Iki satır halinde cTÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI» Ibaresl ortada glyoş bir lâlo motifi üzerinde iki satır halinde «BEŞ BİN TÜRK LİRASI» yazısı lle altında gene iki satır halinde küçük punto.ar'a «14 OCAK 1970 TARİH VE 1211 SAYILI KANUNA GÖRE CIKARILMIŞTIR» Ibaresl, daha altta BAŞKAN «Osman Şıklar» ve BAŞKAN YARDIMCISI «Yavur Canev'»nin imzaları en altta giyoş bir kenar suyu, sağ öst, snğ alt ve sol alt köşelerde değişik gtyoş motifler üzerinde «5000» rakamı bulunmaktadır.. A/nca sağ ortada banknötu boyuna kateden özel bir emniyet çlzgisl vardır.. Arkası: Banknotun sol üst kenarından başlayıp ortaya doaru uzanan tek satır halinde «TÜRKİYE CUMHURIYFT MERKEZ BANKASI» Ibaresl, ortada Mevlâna Müzesinln bir resml ile sağ üstünde küçük bir Mevfâna figürü müzenin solunda büyök glyoş bir rozet lcinde «5000^ rakamı. sağda fillgran boşluğunun üstönd© bir rozet ıc'rde «5000» rakamı, altta «TÜRK 5000 LİRASI* yazısı banknotun alt kenarında ise giyoş bir kenar suyu buîunmaktadır.; Anılan banknoMarm örneklerl Bankamız ve dlğer Banka'arın gişe'erinde görülebilir. (Basın: 13420) 8667 *•* Burava kadar her şey yolunda gits f l de, korkular gene bitme^.. Korkulacak kayınpeder. kayınvalide, görümce, ka yınbiraderler vardır. Alışmadığı bir evin, bir ortamın yaban cısı, «el kızı» olmanın, dışlanmanın, korkusu İçinde yaşar. Ayrıca bu korkunun lcinde ekonomik bağımlıhğınin yarattı•ğı tedirginlık yatar. Hangi nedenle olursa olsun, eşini yitirdiğlnds, kafsılasacağı güclüklerden korkar. Kocasını cocuklarını yitirr mekten ko kar. Kendisinden daha alımlı, daha gözalıcı, di ri, cilveii kadınlardan, birkaç çocuk da c'oğurmuşsa, kocası tarafından beğenilmiyeceğinden korkar Ekonomik yönden şimdi evlendikleri günlere göre daha iyidirler. Kocasının çevresinde dolasan kimi hayranları olduğundan, kocasının bir bnşkasına aşık olacağından korkar. Cocuklarını yitirmekten kor kar. Cünkü yüzyıllardır anneleri, büyükanneleri, doğurdukları cocukların yarısını, yarısından tozlasını yitirmışlerdir. Hlç bir toplumun anası, böylesine dayanılmaz yüklü acıları yaşamamıştır Bu scsyal soyaçekim faktörlerinl içe ren korku, kuşaklardan kuşak lara, analardan analara taşın mıştır. Menapozdan korkar. Artık cocuk yapma yeteneğl elinden alınmıştır. Bir yığm sıkın tılarla dolu yıMara girecektir. Doğa ona yaşlandığını acımasız bir dille anımsatmış gibidir. Şu fıkralara, karikatürlere koiu olan, yaşlanmaktan korkar. Bunu balli etmemek için her yola başvurur, bu yol dan ikinci bir korku, kendinden J<orkmayı yaratır. ^Surer gider kadının korkularî. Kimi bihnçli, kimi bilinc dışı. Akdmıza gelmeyen, gellp de saymadığımız ortak korkular dışında, bireyse! korkuları da bu tabloya eklersek, kadınlarımıza yarattığımız dünyanın, nasıl bir korkular dünyası oldugu ortadadır. Yüzyıllardır toplum olarak yarattığımır bu dünya ile, hem kadının, hem erkeqin mutsuzluğuna yolacmışızdır. Cözge. sözde kolay, eylemde 7or olandır. Cözqe. tüm boğnazlıkları yı kıp, yeniden cağcıl bir dünya kumnaktır. Bu da, kültür. eğitim, bilgl, akıl ve yürek ister. Ve de yıllar, yüzyıllar ister. ilk regje kanını görunce kor kar, Eğer bu konuda uyarılıp aydınlatılmamışsa, içinde ya şam tehllkesinin yattığını san dığı bir korkuya kapılır, gizli gizli odalarda, tuvaletlerde ağ lar. Genellikle de kimseye bir şey danışamaz, derdinf acamaz.. Bir şeyl vardır bozulmasın Istenir hep O erdeminin en güçlü kanıtı sayılan şey uzerl ne, öylesine sacma sapan bll gilerle doldurulmuştur kl beynl, atiamaktan, zıplamaktan. bisiklete blnmekten, yeterince temlzlik yapmaktan, llmon vb, yemekten korkar. Sankl üzerinde, her an kırılması sözkonusu Ince bir kristal taşıyor gl bidir.. Dişi olması, bunun gereği cinselllğl, ona yaşam boyu korkular getirir. Herkesin ağ zındaki en kötü sövgü, kendi cinslnin fizyolojik bir Işlevinin aşağılanmasıdır. Gücün hep erkeklerln elinde olduğunu vur gulayan öyküler, masallar ve de olaylar, onu bir gücsüzluğe programlar, bir erkeğe sığınmasının gereğine koşullandırır. Aslında doğası da bunu istemektedir. Fakat nasıl?... Daha küçük yaşında keskin bir clzgi, aşılması guç bir ucurum oluşturmuştur bütünleşeceği sığınacağı kişi lle., Okul sıralarındaki masum duygu ve yakınlaşmalarının bile sakıncalı göruldöğu ortamın havası, farkında olmadan onu, bu toplumun bireyl olarak yoğurur. Aldatılmak korkusu, önce onurunu ezen, aklından cıkaramadığı bir karabasana dönüşür. Ne de oİ9a «el oğlu» dur karşısındaki. şu «sevip de kacıveren» el oğlu. Okuduâu kitaplar denetlenlr gizllden gizliye, «kabak çlceği gibi açılmasm» diye Aşk, vasam Itilimlerinde büyük bir güc, oysa ailesinin öğretmen lerinin. büyüklerinin aözünde ise tehlikell bir ilişkidir. Bu SEKA Izmit Müessesesi Müdürlüğünden İZMİT 1 1981 ve 1982 yılı içinde 10.000 ton pirlt deniz yolu ile ETİBANK'ın KÜRE Pirit İşletmesi İNEBOLU deposundan Müessesemize (İZMİT'e) nak'ettTileçşktir. 2 lhal e 10 KASIM 1981 SALI günü saat 14.00'de Müessesemız merkezinde kapalı zarf usulü ile yapılacaktır. 3 Bu işe ait şartname; a) SEKA Genel Müdürlüğü İkmâl Dairesl Başkanlığından, b) İSTANBUL / ŞİŞHANE Refik Saydam Cod. Haliç Apt. No: 13 Kat. 1 Daire 3'deki AlımSatım Müdürlüğü Alım Şefliğinden. c) İZMİT'te Muessesemiz Nakliyat Kısım Amirliğinden bedelsiz olarak alınabilir. 4 Muessesemiz artırma ve eksıltme kanununa bağlı olmayıp ihaleyi yapıp yapmamakta tamamen serbesttir., , {Basın: 22711) 8714 İLAN Yenimahalle 1. As. Hıskuk Hakimlîğinden < 1981/344 Es. Sayılı Dosyası Karayolları Genel Müdürlüğü vekili Av. Bülent Ödul tarafından Necati Aydın. Mehmet Aydın ve İzzettin Tekiner aleyhine açılan 7.8.1981 tarihinde Ankaraİstanbul Karayolunun 30. Km.sinde davalılara ait 34 YL 744 plâka sayıiı araçla meydana gelen trafik kazası sonucu bu aractan dökülen mazotun karayoluna verilen 8804 lira zararın tazminine ilişkin açıian davada davalıların Yeşilpınar Sok. No: 37/123 Kuruçeşme istanbul adıesinde oldukları bildirilmiş, çıkarılan tebligat ve yaptırıian zabıta araştırılması sonucu adreslerinin meçhul olduğu anlaşılmakla, haklarındaki dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştlr.. Bu davalıların 2.11.1981 günü saat 10.40 dakl duruşmaya gelmeieri, veya vekil göndermeleri, aksi takdirde gıyap kararı çıkarılmasına karar verıleceği dava dilekçesi ve duruşma günü yerine ilanen tebliğ olunur. (Basın: 22789) 8706 Makina ve Kimya Endüştrisi Kurumu Genel Müdürlüğünden Kurumumuz Kırıkkal e Hastanesine Kadın Doğum, Çocuk Hastalıkldrı, Göz Hastalıkları, Bevliye, Cilt Hastalıkları, Firik Tedavl ve Röntgen Mütehassısı ile Ankara ve Elmadağ işyerlerimizde çalıştnılmak üzere 3 (üç) adet Sağlık Memuru almacaktır. ARANILAN NİTELİKLER: 1 Cocuk Hastalıkları, Göz Hastclıkları, Cilt Hastalıklan, Fizik Tedav; Mütehassısları ıçın kamu kuruluşlarında 10 yıllık, Kadın Doğum, Bevliye, Röntgen Mütehassısları icin kamu kuruluşlarında 7 yıl hizmeti (erkeklerde askerlik dahil) bulunmak. 2 Sağlık Memurları için, Sağlık Kolle|l mezunu olmak, askerlik görevini yapmtş bulunmck, mecburi hizmete yükümlü bulunmamak. İsteklilerin 15 Kasım 1981 tarihine kcdar M.K.E. Kurumu Genel Müdürlük Personel Şubesi Müdürlüğü Tan . aoğan / ANKARA adresine bizzat müracaatlan rica olunur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear