23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 1961 ve ono nasıl gelindiğini anımsamak ta yorar vardır.. Ben 1961'i tutarım. Mutfağında pişerken yarım tutam tuzumuz olduğu için değıl, iyl bir siyasal kurumlaşma icerdiği için.. Siyasal olarak da «yenileşmeclliğin» «Batılılaşmacılığın» başladığından beri aranan ve Atatürk Ile, gerçekten cağdaş Batı demokrasisi çizglsl üstüne konan «siyasal ılkeler»ı, «siyasal kurumlam icerdiği, özümsediğl İçin tutarım.. Bir yerlerde çakılıp kalmadığı, kaimayacağı için tutarım.. Batılı özdeki ilkelere ve kurum lara, çağların gerektireceği yeni gelışme ye teneklerl icerdiği İçin tutarım. Bireyi, aileyi, sosyal katmanları, kısacası ulusu, düşünü iie, yaşam biçimi ile özgürleştirdiği İçin tutarım. Bu özgürlük ile oniarı siyasaliaştırdığı Için tutarım.. Ve demokrasiyi, birey, aile, sosyal katman üçlüsünün sıyasallaşması gıbi bir sağlam temele oturtarak, demokrasiyi, geleceklere doğru uzandırdığı için tutarım.. Egemenliği. kişisel istençlerin «Hakimiyeti şahsiye»si olmaktan çıkaran Atatürkçü siyasal felsefe eksenino oturduğu için tutarım.. 1924.ün «yumuşak parlamenter demokrasiyi geliştirerek, egemenliği, «tekelleşmek»ten çıkardığı için tutarım.. Ve böyleçe, siyasal ikti darı ve güoü, hiçbir siyasal örgenin monolitik istencine ve dileğine bağlamadan bir yan dan «MeclisHükümet» Işblrliğine, öte yandan «İktidardan Muhalefet» diyaloğuna, beri yan dan da «demokratik katkı kurumları»nın da bu «işbirliğı» ile «diyalog»a katkı getirmelerine dayattığı İçin tutarım.. oOLAYLAR ve GÛROŞLER© 22 EKİM 1981 Danısma Meclisi Göreve Baslarken 1961, ÇOK PARTİLİ BİR DEMOKRASİYİ, PARTİ EGENMENLİĞÎ DÜZENİ OLMAKTAN ÇIKARMA SAVAŞINDAN GELMİSTİR. YOKSA TÜMÜYLE 1924'E BİR TEPKİ DEĞİLDİR. Prof. Bahri SAVCI tiren bir anayasa operasyonuna gitmede çok kuşkulu, ikircikli olmalıyız. Peki, 1961'ın geldiği, vardığı, yoneldiği yerler nelerdir?... Öğretisi. ekseni .şeması ne lerdir?... Bunları, çok sağlıklı olarak bilmeli dir.. 1961*1 iyi anlamak için önce, onun nere den geldiğini görmek gerekir.. O, bir cavaştan gelmiştir. Dikkat edilsln, bir tepkiden gelmiştir, demiyorum.. Siya sal kurumları, tarihin zorunluluk kuralı ile açıklayaçak isek, 1961'in, bir başka anayasa ya, bir başka siyasal rejime, bir başka düze ne tepkiden geldiğini söyleyemeyiz.. riatta, onun, bir «iktidar» yönetimine ve biçimine tep kiciliğini de söylemeliyiz.. (Bu arada, zamanın çoğunluk sapmalarını unutmamalıyız..) Kendisinden önae 1924 vardır. O buna bir tepkl olmamıştır. Onu geliştiren olmuştur. Tepki olsaydı, 1924 demokrasisinden kl Atatürk'ün ve Devrimin demokrasisidir ayrılmış olurdu. Ayrılmamıştır, elinden geldlğince bütünlenmiştir. 1924, temelde çoğulçu bir top lumun demokrasisini kurar. Fakat bu demok rasi, 1960'larda, partisel tahakküm biçimi ve biçemine dönmüştür. İşte 1961, çok partili bir demokrasiyi partisel bir tahakküm düzenl olmaktan çıkarma savaşından gelmiştir. Yoksa, tümü ile 1924'e tepki söz konusu değildir.. Bir demok ratik donanıma ulaşma amacı söz konusu* dur.. Böyle bir donanım gereksinmesinden yo la çıkan 1961. kurulan bir özgürlük düzenini, «hukuk devleti» kılmaya varmıştır. Yani, özgürlükleri, yasa, hukuk (law) ile çevirmiştir.. Fakat, bu hukuk egemenliğinl de, hemen, bir «kamu düzeni (Ordre)» eksenine oturtmuştur.. Böylece, bir «yasahukuk ve duzen (law pend ordre)» dengesi aramıştır.. 1961'in, yoneldiği yere gelince. Burası de mokrasiyl, hangi biçim içinde olursa olsun, i «Anayasa Mühendisliği'nden söz edilmektedir: Bir anayasayı, geçmişi içinde, geçmişi ile birlikte ele alan, geçmışten ona, ve ondan bugüne nasn gelindiğini araştıran geçmişten ona, ,ondan bugüne, bugünden yarına, nasıl bir gelişim çizgısi bulunduğunu algılayan, böy le bir algının ışığı altında, düğümleri, çıkmazları, teklemeleri tamlayan, artık tamlanmış olan bu durumları, tarihin getirdiği gelişmecilik çizgisinden sapmadan, günün gere ği olarak belirmiş gereksinmeleri de gözardı etmeden uyumlu bir çözümlenmişliğe ulaştı ran bir «takdırcilik» yetisi ve yeteneği halinde bir mühendislik.. Evet, Anayasa bir göksel yapıt değildir.. O, bir yeryüzü ürünüdür. İnsanların ve toplum ların, yeryüzlü bir iktidar serüveni içinde oluş Ve en sonunda, Batı Avrupa'da Dir aya muş bir ürün.. Bu yeryüzünde bir yerden gel ğı Magna Charta'da (1215), öteki ayağı aydın mektedir. Bu yeryüzünde bir yerlere varmıştır. lıklar çağı ile 1789 devriminde olan siyasal gene bu yeryüzünde bir yerlere yönetmektekurumlaşma örneğini. Meşrutiyetlerden alıp getirerek işlemeye açtığt için tutarım, kl, bu dir.. Onun, bir insansal öğretisi vardır. Bu Işleve, çoğunluğun yönetmesi, azınlığın mu öğretinin bir egemen ekseni vardır. Bütün halefet etmesi. kamuoyunun da bütün mer bu etmenlerin getirdiği bir şaması vardır.. Böyloe, 1961. göksel bir yapıt değildir.. ceklerl ve merkezleri ile denetlemesi üçlüsü Onun kutsal bir nitelikten gelen dokunulmaz üzerinde, birleşik rıza uyuşum (konsensüs) Anayasaoılığında orayıp bulma sürecidir.. Ve evet, bu kon lığı yoktur.. Ama, o, Türk öyle bir aşamadır ki, geldiği, vardığı, yöneldi sensüstür kl, türlü hukuksal mekanizmaların ği yerler ele alınmadan. öğretisi gözönünde da üstünde olarak, çoğunluğun yönetimini, tutulmadan bunların biçimsel deyimi olan «zulüm» olmaktan çıkarır, azınlığın muhalefe tarihsel şeması ve mekanizması elden getinl, «azınlık» olmaktan alıkor, kamuoyu deçirilerek ona dokunulacak olursa. onun tanetimini de, eğri olanı, iktidardan uzaklaştırırihsel gerçekliğine ve geçerliliğine sığmayan cı, doğru olanı, iktldara yaklaştırıcı bir babir yanılgıya düşme olasılığı artar.. rış ögesi kılar.. İşte ben, bu nedenlerle 1961'i tutarım.. 1961'in yapısal tümlüğü, bir masa başı üretimi değildir.. O yapı ki, Batı Avrupalı bir Ama, hemen eklemem gerek: O, kutsal bir kitap değildır. O, insançıl bir yapıttır. Doku ömektır, ve dünya demokrasilerlnde en yay sunda düğümlenmeden, yapısmda çiKmazlar gın kullanılan olandır, tarihimiz içinde geçen bir özgürlük sürecinin doğurduğu bir öğretiye Işlemesinde teklemeler olabilir: Bütün Insan dayanır. Üzerinde düzeltmeler ayarlamalar sal yapıtlarda olduğu gibi.. Bunlar, gene bütün insansal yapıtlarda olduğu gibi, bir öl yapılabilir. Fakat, çoğulçu demokrasl öğretl sinden ve onun gereklerinden çekinmiyor isek çüde, hem de büyük bir ölçüde aranıp bulu nabillr ve düzeltilebillr. Onun içindir ki, bir kl, öylesl doğrudur onu temelde değiş herhangl bir «monolitik» istenç etkfsl olmadan. ckatkı demokrasisl» kılacak bir «konsensüs» dünyası'dır.. 1961'in «öğretisi (doktrinl)» de şudur: Da ha 1920 TBMM'nde başlayan bir kişisel mer kezleşmeden (Halifesultanzade iktidar toplama) ve hatta, Meçlisın kendisi gibi, organsal bir merkezleşmeden uzaklaşmak, onların yerine, «yetkililer dengesi» «iktidarlar ortak hğı ve işbirliğisne eğilmek... Öyle ki, 192019211924 lerin «Salahiyeti fevkaladeyi haiz meçlisleri» kendi yürütme yetkilerini, hemen Dir «Kabinehükümet» oluşturarak ona bırakmışlardı. Böyleçe HalifeSultan haklmiyeti şah siyesini kaldırdıkları gibi, «Fevk»lerinde başka bir «makam» tanımadan sahip oldukları «kud reblerden birine «kabinehükumetl tevkll» ederek adı geçen ortaklıkişbirliğidenge sistemini aramışlardır. Neden böyle, kişisel merkezleşmeden uzaklaşıp, çok yönlü organsal işbirliğlne ve dengeoiliğine gidilmiştir?... Bunun da demok rasinin «insan hakları ekseni» üzerinde kurulduğu kuralı ile açıklayabiliriz.. 1920 Meclisinden beri ulus egemenliği vardır. Ulus egemenliğinde ulusun onun katmanlarınmaile nininsanın hakları için oluşu vardır.. Öyle ise, siyasal şema. siyasal mekaniz ma da, kişisel merkezleşme ve eğilimlerinden çok, organsal işbirliğinl ve dengeoiliğini veren bir sistem oluşturmalıdır.. Bu da, daha 1920'lerde başlayan kabinehükümetinden yola çıkarak 1924'ün yumuşak parlemanta rizmine, 1961'in parlemantarizmine getirmlştir Türkiye'yi... Lütfen incelensin.. O, İçinde, herhangl bir müzakereci heyet bulunan bir meollsoilik c'eğikıir.. İçinde, kuvvetli, gerçekten kuvvetll bir yürütme olmakla beraber, yürütmenin her basamağının Mecllsten çıktığı bir sistemdir. Yürütmenin tümüyle Cumhurbaşkanının basamağı dışında mecllse karşı scrumıu olduğu bir sistemdir, böylece oluşan bir kabinenln meclisle bir etkinlik gören kuvvet den gesine vardığı bir sistemdir.. Bütün bunların hep seçimden gelindiği için, isteristemez siyasal parti şeması içinde oluştuğu bir sistemdir, ama siyasal parti kanalı ile. ortaya bir mecliskabine hükümet! tıpkılığı (ayniye ti) doğacağından, bunu da, meclis içinde ve dışında işler bir muhalefet İle dengeleyen sistemdir. bir sözcük ile, merkezleşmelerden ve «tabî oluş»lardan çok, işbirliği denge ciliğine, birbirlerine karşı sorumluluğa daya lı bir sistemdir.. Yarın çalışmaya başlayacak Danışma Meclisi ülkemlze hayırlı olsun, başarılar dilerım.. Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş adına NADtR NADt Genel Yayın Müdürü HASAN CEMAL Müessese Müdürü EMİNE UŞAKLIGİL Yazı tşlerı Müdürü OKAY GÖNENSÎN Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Cağaloğlu Türkocağı Cad. 3941 Posta Kutusu: 246 ÎSTANBUL Tel: 20 97 03 • • • BÜROLAR: ANKARA : Konur Sokak 24/4 YENÎŞEHÎR Tel: 17 58 25 17 58 66 îdare : 18 33 35 tZMÎR : Halit Ziya Bulvarı No: 65. Kat: 3. Tel: 25 47 09 13 12 30 ADANA: Atatürk Caddesi Türk Hava Kurumu îş Hanı. Kat: 2. N o : 13 Tel : 14 550 19 731 Güneş 7.17 T AK VI M 22 EKİM 1981 öğle tkindi Akşam Yatsı 12.58 15.57 18.19 19.50 tmsak 5.35 1931 Cumhurıiret 22 EKİM 1931 îpekçilikte buhran Bursa 20 (Hususi) Şu bir kaç «ün içinds Bursa'daki ipek ve ipekli kumaş fabrikatörleri haklkl ve clddi bir endişe içinde bulunuyorlar. Bir ipekli kumaş fabrikası ka pandı. Bazı fabrikaların müteaddit tezgâhlan faaliyetlerini tatil etmek zo runda kaldılar. tpekli kumaş satışı tamamen denecek kadar durdu. îpekli kumaş fabrikalan ellerindeki mevcut ipeği işleseler de zarar edecekler, işlemeseler de.. Çünkü ipeğin maliyet fiyatı yüksektir, ipeklilerln satış fiyatı ise çok düşük. Bu durum ipek ve ipekliler pıyasasmda tesiri kuv vetli bir buhran husule getirmiştir. Şoförler evli olacaklar! îstanbul Belediyesi otomobU, otobüs kazalarınm önüne geçmek üzere bir kanun tasansı hazırlamayx düşünmektedir. Bu projeye şoförlerin muayytn bir yaştan yukarı olmalan ve evli bulunrnalan kayıtlan konacaktır. OKTAY AKBAb Düşünce Ozgürlüğü ve Anayasa Maliye Bakanlıgi'ndan NAYASA'mızm 20. ve 21. Maddelerini okuyalım: Düşünce Hürrlyetl: «Herkes. düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir, düşünce ve kanaatlarını söz, yazt, resim ile veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklayabilir ve yayabilir. Kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz.» A Bilim ve Sanat Hürriyeti: «Herkes, bilim ve sanatı öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.» Şlmdl de öteki ülkelerin Anayasa'larında düşünco ve sanat özgurlüklerlnln nasıl yer aldığını görelim. Federal Almanya Anayasasının 5. Maddesi: «Herkesin düşüncesinl söz, yazı ve resimle serbestçe acıklayıp yaymak, herkese açık olan kaynaklardan hiç bir engels uğramadan bilgi edinmek hakkı vardır. Basın hürriyeti ve radyo vo film aracılığı İle haber vermek hürrlyetl temlnat altına alınmıştır. Sanat, bilim ve araştırma ve öğretlm serbesttir.». 1947 tarihll İtalyan Anayasa'sının 21. Maddesi: «Düşüncelerini söz yazı ve diğer bütün yayım araçlarıyle serbestçe açıklamak hakkı herkese tanınmıştır.» Cezayir Anayasa'sının 54. Maddesi: «Vatandaşın billmsel, sanatsal veya düşünsel yaratma ozgürlüğü yasa çerçevesinde güvence altındadır.» «Sanat Olayı» derglsinin Ekim sayısında «Yaratma Ozgürlüğü ve Anayasalar» konusuna geniş bir bölüm ayrılmış... Şair Şükran Kurdakul'un sorduğu soruları yanıtlayan bir çok yazar ve düşünürümüz sorunu çeşitli yönlerden ele alıyorlar. Kurdakul şöyle yazmış: «Ülkemizde de 19. Yüzyılın ikinci yarısından başlayarak yaratma özgürlüğünün dokunulmazlığı adına verilen mücadeleler cağdaşlaşma savaşının birer parçası olarak gö rünmektedlr. jnsanların ana haklarına aykırı yasalar araeılığıyle baskı altında tutulmak ist>nen yaratıcı güçler, saltcı İktidarlar döneminde bile temsil ettiklerl işlevln yüklediği sorumluluğu bilmektedirler.» Kurdakul Nadir Nadi'den Faruk Erem'e, Anday'dan Apaydın'a; Tanilli'den Halman'a; Mumcu'dan Barlas'a kadar bir çok aydınımızın bu konudaki görüşlerinl bir araya getirerek ilginç bir araştırma ortaya koymuş... Yaşar Kemal'e göre «Cağdas bir Anayasa yapılacağına göre yaratma özgürlüğünü güvence altına alan maddelere kimsenin dokunmayacağı doğaidır». Yeni yapılacak Anayasadan «yaratma özgürlüğü»nü ve «düşünce özgürlüğünü» güvence altına alan maddelerin çıkartılacağını hiç kimse diışünmüyor. Yaşam, özellıkle toplumların yaşamı, sürekli ileriye gidiştlr, geriye dönük bir ilerleme olamaz. 12 Eylül eyleminin de Türkiye'yi gerilere atacağını düşünmek büyük bir yanılgıya düşmek olur. Bilimin, tekniğin, sanatın, kültürün egemen olduğu bir çağda, bütün bu düzeylere yükselebilmek, ancak sanata, külture, billme genış özgürlükler, yaratıcı, üretici zekalara, kafalara, beyinlere en büyük hakları, olanaklan tanımakla gerçekleşecektir. Bunu biimeyen, anlamayan kalmış mıdır? «Sanat Olayı»nın soruşturmasına verilen yanıtlardan bazı parçalar sunmak, istiyorum size... Nadir Nadi: «Sanatın ozgürlüğü deylminden sınırsız bir özgürlük anlıyorum. İyl sanat eseri vardır, kötü sanat eserl vardır. Bunları değerlendlrecek olan kamuoyunun kendisidir. İlqlsl ya da ilgisizllğldir. Bunları değerlendirecek olan tarihin söz götürmez hakemüğidir» Prof. Faruk Erem: «Anayasa, sanatı hsrşeydsn önce «özgürlük» olarak almıştır. İnsanda artık yeni bir şey yoktur» savı yanlıştır. İnsan ve Insanlık sonsuzdur.» İlhan Berk: «Bir ülkenln sanntç'ları ancak özgürlük içinde çahşabillr, halkını özgürlük içinde yüceitebiiir.»; Cahit Külebi: «Kanuni Sultan Süleyman on altıncı yüzyıl koşulları lçînde bile Taşlıcalı Yahya Bey'in «Şah'u Geda»sını hoşgörü ve sevglyle karşılamıştı. Ayrıca ulus olmanın baş koşullarından biri de kendi çoğına yaraşır bir sanat varlığına sahip olabilmektlr.»; Turhan Selçuk: «Diiegim, Anayasadakl mad.dslerden önce kafaiarımızı değiştirmek ve sanatçı düşmanlığından vazgeçmektir.»: Server Taniili: «Düşünce ozgürlüğü özü baksmından sınırsız bir özgürlüktür. Onu sınıriandırmaya kalktınız mı doğrudan doğruya özaürlü^ün kendtelnl ortadan kaldırmış olursunuz.» Turgut Kozan: «20. ve 21. maddeler anavasamızm demokratik yaoısının temel toşiarı sayıîabslîr. Tarihsel bir süreç o!arnk da »onlumumuz özgürlükcü demokraslden vazgeçemeyeceğl bir aşamaya gelmiştir. Durum bu olunca yeni (Arkası 9. sayfada) Tasarnıflaratıza Devlet garantisî,YaInız TX.HazinesFnin satışa sundugu Devlet Tahvilleri ve Hazine Bondarrada bulunmaktadır. HAZIIME, halkımızm tasarruflarını en verımli ve Devlet garantisi altında degerlendirmelerini sağlamak için bundan bövle: Ia) %30 net faizıı 3 ay vadeli v e b) % 32 net faizli 6 ay vadeli Hazme Bonoları'nı her gün 2% 34 net faizli i yıl vadeli ve faızi üçer aylık kuponlarla ödenen. Devlet Tahvüleri'ni her ay (*) T.C. Merke2 Bankası, T.C. Zıraat Bankası şubelerinde devamlı olarak satısa sunmaktadır. NOT; ' ' Hazme B o n o i a r ı ' n m ve Dpvlet T a h v i l l p r i ' n i n f a i z i yürıirlükteki v e r q i l e r , ödeme s e k l i ve vadpipr dikkate a l ı n d ı ğ ı n d a ; mmmm&m c) %30 net fai2 %447 faızın rcindımanına eşittir Ekim günleri arasında ve bundan sonra her ay belirtilecek günlerde,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear