Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet 2 URTULUŞ Savaşıntn önderl, yenl devletin kurucusu, yaman bjr Başöğretmendlr: Halkına, «mazlum milletlere» esaret, zlllet zincirlerinl kırma, tam bağımsız yaşama yollorını açmaya çalışan bir Başöğretmen. Köylüsü kentiisl. ağası ırgadıyla, Kurtuiuş Savası başarılmıştır ama, siyasal yengi, ekonomik yengiyle pekiştirilemedikce durum değişmlyecektlr. Ülkeyi yarı sömürge durumuna düşüren, Içlmlzdekl uzantılarıyla yerüstü yeraltı zenginliklerlmize el koyan emperyalizmdir düşman. Ekonomisi çökmüş bir ülkeyi, emperyalizmin pençesinden kurtarmanın bir örneği de yoktur. Daha yıllar önce, yenl devletin bir «halk devleti» olduğunu şöyle açıklamıştır: cToplumbllim bakımından blzlm hükümetlmlzl deyimlemek gerekirse chalk hükümeti» deriz. Toplumsal öğreti bakımından düşundüğümüz zaman biz. hayatını, bağımsızlığını kurtarmak için çalışan emek erleriyiz; zavallı bir halkız. öyleyso her birimizin hakkı vardır, yetkisl vardır. Ama çalışmayla kazanırız bu hakkı. Yoksa arkaüstü yatmak ve hayatını çalışmaktan, calışmadan uzak geçirmek Isteyen ineanların blzim toplumumuz Içinde yerl yoktur. O halde söyleyiniz efendiler halkçılık, toplumeal düzenini emeğe, haklarına dayandırmak teteyen bir toplumcu yoldur.» Başöğrotmenin amacı, toplumsol duzenlHl emeğlne, haklarına dayandıran bir yol izleyerek, iki dünya adına yüzyıllardır sömürülen bir halkı, uyandırıp bilinçlendlrerek, kendl yaşama düzenini gerçekleştiren bir halk durumuna getlrmektir. Saltanatı yıkmak. Halifeliği kaldırmak, çağdaş bir devlet olmaya yönelmek, eadece işin başlangıcıydı. cEğltimdir kl dlyordu, bir ulusu ya özgür, bağımsız, ünlü ve yüce bir toplum hallnde yaşatır, ya da tutsaklığa ve yoksulluğa sürükler» Sonra Cumhuriyet eğitiminin nlteliklerinl düşünüyordu. Eğitim. elbet bir yaşamo blçlminin türeviydi; o yaşama biçimini gercekleştirmenin de, onun eğitim düzenini yaratmanın do yolgöstericisl, tbilim» olaoaktı. Lalk devlet, işlerinde kendine bilimden başka bir cmürşit» tanıyamazdı. cilim ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir. cehalettir, dalalettlr...» Bir halk devleti, bilimin ışığmda eğltlm politikasını saptarken, elbet halkının uretlm 20 EKİM 1981 K Cumhuriyet Eğitimi Deyince... BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK'ÜN ÇİZDÎĞÎ ULUSAL EĞİTİM, YOLU, YOZLAŞTIRILIP TERKEDİLMESEYDİ, ÇAĞDAŞLAŞMAYI ÇOKTAN BAŞARMIŞ OLACAKTIK. CUMHURİYET EĞİTİMİNE DÖNÜŞTEN BAŞKA ÇIKAR YOL OLMADIĞI AÇIK SEÇİK ORTADA Mehmet BAŞARAN yoşamını yenl aşamalara ulgştırmayı. teknolojisinı yenilemeyi, kendi emeğiyle kalkınma8inı başaran bir halk yaratmayı düşünecektir: cBu memleketln asıl sahibl ve toplumumuzun esas unsuru köyliJdür. İşte bu köylüdür ki bugüne kaaar eğitimden mahrum bırakılmıştır. Taklp edeceğimiz eğitim politikası, köylünün cehaletten kurtarılması olacaktır. Bir taraftan cehaletin giderilmesiyle uğraşırken, bir toraftan da çocuklarımızı toplumsal ve ekonomik hayatlarında verlmll, bqşarılı kılabilmek Icln gerekli olan bilgi ve maharetlerl iş Içinde ve İş vasıtasıyla vermek eğitim metodumuzun temelinl teşkil etmelidlr.» 08manlı kültür değer düzenini değiştlrmek... Çağdışı değerler dizgesin*» bağlı kafaları çağdaşlaştırmak, cümmet» dönemlnden culus» dönemlne geçmek... Çok boyutlu bir sorundu bu. Bir dizi değişikliği. «devrimi» gerektlriyordu. Ama önoelikle eğitim, tmillet olma» sorunuydu. Cumhurlyetin yenl kuşaklara vereceği eğitim, culusal eğitim» olacaktı... tYeryuzunde üç yüz milyondan cok Islâm vardır, Bunlar ana baba, öğretmen eğltlmlyle yetişmekte. ahlâklı olmanın yollarını öğrenmektedirler. Ama acınacak gerçek şudur kl, bütün bu milyonlarca insan yığınları şunun ya da bunun tutsaklık zlnolrleri altındadır. Aldıkları eğitim, edlnmekte oldukları ahlâk, onlara bu tutsaklık zlncirlerini kırabilecek Insanlık meziyetinl verememiştlr, veremlyor. Cünkü bu yığınlar, ayrıça bir ulusal eğitimden geçmemiştir.» Ulusal eğitimin dilı, elbet «yabancı dılier boyunduruğundan kurtarılmış», devletin dıll olmuş halk dili, yani an duru Türkçe olacaktır. Ulusallık llkesinl de; lalklik, çağdaşiık ilkeleri Izleyecektir. cUlusal eğitlmlb geliştlrilen, olgunlaştırılan kafaları bir yandan da pos landırıcı, uyuşturucu, gereksiz, saçma sapan inonışlar ve düşüncelerle doidurmaktan sakınmak gereklr» * Ulusal, laik, cafldas nitellkll, halkın dillyleverilecek eğitim Arap aba'siyle olamaz. «Bizim zengin ve ahenkll dllimiz, artık Türk harf leriyle kendinl gösterebilecektlr. Beyinlerimizi yüzyıllardır demir bir mengene ıclne sıkıştıran bu anlaşılmaz Işaretlerden kurtulmglıyız» Ve abc değiştirildl. Eğitim değişmeyi hızlandırıcı, yasama sa vaşında toplumu güçlendiriaidir, ama tüm ulus bireylerinln aynı görüşle, aynı eğitim kurumlarından eğitilmelerl, eğitimde fırsat ve olanak eşltllğl sağlanması koşuluyla., Dinsel im parator|uğun eğitim kurumları ortadan kaldırı lacak. medreseler, tekkeler, zaviyeler kapatı laoak. halk devletlnln, Cumhurlyetin eğitim kurumları yaratılaoaktır. fMilletimizln. memle ketlmizin irfan yuvaları bir olmalıdır. Bütün memleket evladı, kadın ve erkek aynı surette oradan çıkmalıdır..» Evet, eğitim birllğl yasası ve llkesl, Cum hurlyet eğitfminin temell ve yönıendlrlcisl olu yordu.. Başöğretmene göre, eğitimde böylece akılcı bir yol tutulacak, tüm toplum yeni bir dünya görüşüyle yoğuruiarak, yazgısmı değiştlreçek güce kavuşturulacaktı. Bunda, ke sinlikle başarıya ulaşmak zorundaydık.. Ger çek kurtuiuş. ancak bu doğrultudaydı.. İzlen ce de, buna göre duzenlenmeliydi: «Bençe bu ızlencenın esaslı noktası ikidir: 1 Toplumsal yaşayışımızın gereksinim lerine uygun düşmesı, 2 Çağın gereklerine, gerçeklerine uygun düşmesi..» Medrese kafasıyia klışeler aklarmacılığı bir yana itilecek, bilgi bir süs, bir buyurma araoı olmaktan çıkanlacak, ınsanı ve çevreyi değiştirmeğe yarıyncaktı. Cumhuriyet: yaşataçak geliştirecek, çağdaşlGşrnayı gerçekleştireoek kuşaklar, belli çevrelerın anlayışına göre koşullandırılmayaçak «Fikri hür, viç danı hür, irfanı hür» kuşaklar olacaktı.. ' Mustafa Neçatiler, Saffet Arıkanlar halk devietinin eğitim düzenini kurmağa, Başöğretmenin ilkelerini uygiıiamağa çalıştılar. 1936'lar dan sonra aydınlık, bıze göre, hele 'Hasan Ali döneminde, \kültü^ kirizması denebilecek boyutlara ulaşan ışler başarıldı. Türkıye'nin geroeklerine. olanaklarına, kısa sürede kendi özkaynaklanna duyanarak çağdaşlaşma özlemine uygun kurumlar yaratıldı. ilköğretimin, hem de sekiz yıllık, üretim yaşamını canlandı rıcı İlköğretimin gerçekleştirılmesi on yıllık plana bağlandı. Plan coşkuyla uygulanmağa oaşlandı.. Ne var kl, çok partili yönetime geçerken iktldar olan güçler, önoe eğitim birliği yasası nı ciğnedi, sonra yaratılan kurümtarı yozlaştırmağa yöneldi. Mustafa Necatilerin, Arıkanla rın, Yücellerin yolu bırakıldı. «Tahribat» öyle büyük oldu ki, 1960 sonrası da, 1980 sonrası da eğitim cıkmazlarıyla karşılaştılar. Toplumsal yaşayışımızın gereksinimlerıne, çağın gerçeklerine» aykırı tutumlarla kargaşaya itilmiş, geleceğimızın güvencesi gençlik, üniver site kapılarına yığılmış yüzbinler ve akıl almaz bir insan erozyonu.. Oysa, Başöğretmenin o büyük önder Ataturk'ün çizdiği yol ne kadar açık aydınlık: Ulusal, laik, çağdaş, eğitim birliğinden sapma yan bir anlayışla, tüm ülke insanına fırsat ve ojanak eşitliği sağlayan çalışmalarla, «fikri, vicdanı, İrfanı hür» kuşaklar yetiştlrmek... Başka çıkar yol var mı?... Siyaset Mantığı B esctpKi/mcı H Burhan I ARPAD "Zenciler...,, İŞÜ camlslnl sağda bırakıp Hürriyet Ablde»! yolunda az llerleyince solda yeni bir apartmanın önü her sabah kalabalıktır. Kuyruğa girmiş yüzlerce, hatta blnlerce İnsan bekleşir durur. Gençier, yaşlılar, işçiler, iş adamları, hastalar, ve sağlıklılardan oluşan kuyruk klml günler bir kllometreyi bulur. Yağmur, soğuk ya da boğuou sıcaklarda. Edebiyatçıların tUmud kapısı» diyeblleceğl •ıcnsıkı kapalı bir kapının ardında Federal Almanya Cumhuriyetl istanbul Başkonsolosluğunun vize bürasu çalışmaktadır. Ayazpaşa'da imparatorluk yapısı görkemll başkonsoiosluk önünde blnlerce klşinln bekletilmesl olayının hoş görünmeyeceğini düşünmüş olmalılar ki, vize bürosunu şenrln dışına doğru mezarlıkiar karşısında bir apartmana taşımışlardır. Bir yıl önoe tek yanlı yürürluğe gl'rmiş olan «Turk yurttaşma glriş vizesl» zorunluluğuna hükömetlerarası bir cözüm bulunmadığı İçin blnlerce ve blnlerce Türk yurttaşı onur kırıcı durumlara itilmektedir. Bir Türk yurttaşmın Federal Almanya sınırlarını aşabllmesl için zorunlu Işlemler. formüllerde yazılı onbeş maddeyi cevaplamakla başlar. Vize isteyenin durumuna göre, yanl çağrılı, turist, İş adamı, öğrenci, gazeteci, bllim adamı olmasına göre, çeşitli belgelerin formüllere eklenip vize bürosuna verilmesiyle surer. Bu Delgeler arasında, vize isteyenin kendl ülkesinde sahip olduğu konutun tapu senedinin eklenmesl gibl okıldışı belge istemleriyle lyice yokuşa sürüiür. Bundan sonrası sabırla beklemektlr. Haftalar ve aylar geçeblllr. Bütün bu belgeleri inceleyen Alman görevlinin lyi günune gelmişse pasaportunuza giriş damgası vurulabllir. 800 llra bir para ödemek koşuluylo. Az gelişmiş ülkelere ekonoml yardımı insancıl sloganını sırası gelince kullanmayı unutmayan Federal Almanya yetkilileri, az gelişmiş ül« kelerin bir lokma ekmek İçin koşuşan yoksul klşllerlnden paro almayı hiç yadırgamazlar. Ne var kl, bütün bunlardan sonra, sınır görevlisi sizden kuşkulanmışsa, gerı çevirebilir. Hiç bir gerekçe göstermeden. Buna yetkilidjr. Hitler faşlzmlnden kaçarak dünyanın dört bucağına sığınmış on binlerce Alman, geçiçi de olsa oturma belgesi elde edebilmek İçin yabancı temsllolllklerln Kapısı onünde haftalarca beklediklerini unutmuş olmalıl Fakat yıgın unutkan olsa da, Alman Sasyaiist Partisi genel başkam ve insancıl görünüşlü VVilly Brandt savaş yıllarını İsveç'te mültecl olarak geçirdiğini unutmamahydı. Federal Almanya yetkilileri Türk yurttaşlarına glrlş vizesi Işiemini son aylarda öylesine zora çekmeye başladılar kı, çoğu iş adamları İsviçre'ye uçup oradan telefonla görüşmeyi, ya da iş ortağıyla Alman sınırı yakınında bir İsviçre toprağında buluşmayt daha kolay görüyor. Federal Almanya istanbul Başkonsolosluğu yetkilileri vize zorunluğundan bu yana bir yılda kaç Türk yurttaşmın giriş vizesl alabildiğini açıklamaktan kaçınıyor ve bunun bir devlet sırrı olduğunu büyük bir ciddllikle söylüyorlar. Nedeni belll değil. Amma bütün aksaklık, ya da tek yanlı üstünlük davranışları sadece vize olayında mı? Hitler faşizminin «Üstün millet» slogamnı kafalarından atamamış çoğu Federal Alman insanı, endüstrllerinl ayakta tutan yabancı milletler uyruğu emekçllerl iklncl sınıf insan sayıyorlar. Hatta çoouk yuvalannda bile bacak kadarları iteliyorlar, itiyorlar, tedirgin ediyorlar. Çağdaş Avusturya edebıyatının çok ilginç kişilerinden olar, Von Horrvath'ın Hitler gençlerlnl konu edlnen «Allahsız Gençlik» romanını, öğretmenin Coğrafya ödevlerini gözden geçirmesiyle başlar. ödevln konusu cAImanya»ya sömürge neden gereklidir? öğretmen ödevleri titizlikle gözden geçirip kimi satırların altını çlzer, kımisine yan not düşer. Fakat birden şöyle bir cümleyie karşılaşınca duraklar. «Bütün zencıler hileci, korkak ve tembeldir.» Buna çok öfkelenen öğretmen: «Saçmal» diye söylenir «Bu satırları çizmeliyim. Fakat hayır, ben bu sözleri geçenlerae radyodan da duymuştum. Lokantanın radyo hoparlöründen... Radyoda söylenen bir şeyl öğretmen çizemez...» Büyük romancı Erich Marla Remarque de şöyle dlyor: «Günümüz Almanyasında ekonoml, polltlka ve hukuk alanında önemli yerlerde eski Nazilerin bulunmasını aklım almıyor. Bu gibilerin bulunması beni tedlrginleştiriyor.» Horvath ve Remarque şimdi yaşamıyor. Yaşayan Alman yazarları etliye sütlüye karışmadan «gerçek üstü» alanlardc dolaşıyor. Alman kültür enstitülerl de harıl harıl çalışıyor. «Zenciler» kimin umurundal S u BÜtunlarda dün çıkan yazımda nükleer enerjinin sosyoekonomisi UstUnde durmuştum. Bugün de «Ntikleer enerji'nin metaekononük sakıncaları» üzerinde duracağun: 1 Uranyum yenilenemeyen bir kaynaktır. Dünya, uranyumun «breeder» veya füzyon» tipi reaktörlere gegişte yardımcı olması dışmda sürekll olarak DU yakıta güvenenıez. («Breeder» ve «Füzyon») teknolojilerinin ayrmtılı olarak sakıncaları başka yerlerde belirtilmiştir. ( * ) 2 Nükleer reaktörler kullanamadıkları büyük miktarlardaki «artık» ısıyı çevreye verirler. Bu yoğun ısının biota1ya zararları vardır. 3 Uranyum madenlerini işleyen işçiler için tıbbi sakıncalar vardır. 4 Nükleer reaktörler ve uranyum yakıt türetme/zenginleştirme fabrikaları çevredeki insan ve diğer canlılara zarar verecek az fakat sürekli radyoaktivite verirler. B Nükleer Enerji ve Sakıncaları İSVEÇ, ÎNGİLTERE, FRANSA, B. ALMANYA, ABD VE JAPONYA GİBİ DÜNYANIN SANAYİLEŞMİŞ ÜLKELERİNDE NÜKLEER ENERJIYEZAMANI GEÇMİŞ DİYEBAKILMAKTA, REAKTÖR YAPIMI DURDURULMAKTADIR. Ergun AR 10.000 insan ölmüştür ve tüm yöre haritadan silinmiştir (doğal olarak, Hükümet açısından böyle bir «olay yoktur; olmamıştır.»). (b) Plutonyum • 239 insan tarihinde büyük miktarlarda kullanüan en toksit materiyaldir. Nekadar toksik? Yarım kilo plutonyum (bir mikron çapuıda zerrecikler halinde çevreye dağıtüdığında) 9 milyar ciğer kanserine neden olur (Dünya nüfusunun iki katmdan fazla insan!) (••). (c) Plutonyum'un yarıhayatı 24.000 yıldır. Dolayısiyle, yukardaki tür bir kazayı sürekli kalıcı ve «düzeltilemez» olarak anlamamız gerekir. (ç) ABD Enerji Bakanlığı'eski «US Atomic Energy Commission» raporuna göre, tüm bir plutonyum efconomisinde yılda 90.600 kg. plutonyum bir çok yöre ve kuruluşlar arasında taşınması gerekmektedir. Dolayısiyle, % 99,939 gibi bir güvenlik faktörünü varsaysak bile 1 kg. kadar uranyum kaybolacaktır. Bir başka deyişle: °/« 100 verimli bir güvenlik ortamı kaçmılmaz olarak gerekmektedir. Burada sorulaCAGOAi wmcn.m Çözümleri Olmayan Sorunlar cak dogal soru: Bırakın binlerce yılı, insanlar tarihlerinde hangl bir şeyl % 100 verimlilik ve etklnlikle bir yıl bile yönetebilmiş, egemenllkle yürü tebilmiştir? Nükleer güc uretiminin dünyadaki toplumsal gereksinimlerle öBdeşleştirilme direnimi bilimselliğln dışınd» ideolojik bir tartışma olarak ele alınmalıdır. Kanımca nükleer yolun gelişme ekonomisi açısından doğrulugunu kanıtlayan ve bilimsellik saygısı duyulacak bir yayuıa rastlanamaz. 1950'lerde Eisenhower yönetiminde başlatılan «barış için atom» sloganının her geçen gün ülkeler lçi ve arası uygulamalarda «barış»ın tersine bir sonuç verdiği görülmektedir. Isveç, Ingiltere, François Mitterand'ın gelişiyle Fransa, Batı Almanya, ABD (bu konuda giderek büyüyen bir halk kitlesi, Reagan yönetimi değil), Japonya gibi dünyanın endüstriyel ülkelerl, nükleer enerji uretiminin zamanı gecmiş ileri bir teknoloji nit«liğini her geçen gün biras daha anlamakta ve reaktör yapımlan hızla düş YukardAki dört sakınca tartışılabilir, çünkü muhtemelen bu sorunlara «teknik» çözümler bulunabilir. Fakat aşagıdaki değineceğim sorunlaı', her biri kendi açısından ele aluısa büe, kanımca çözümleri olmayan sorunlardır. 1 Büyük miktarlardaki nükleer reaktörlerden sürekli olarak çıkan artıkların çevreyi zehirlemesi. Bu artıkların binlerce yü güvenli olarak herhangi bir yerde saklanması için bir teknoloji geliştirilememiçtir. Bazı kimseîer ve gruplar öneriler de bulunmaktadır: Artıkların seçilmiş yörelerde yer altında bulunan büyük tuz birikimleri içine konulması; kutuplardaki buz dağlarının içine konulması; roket'lerle Güneş'e yollanması... gibi. Kanımca bu tip önerilerin gereken uzun vadeli güvenlik cerçevesinde uygulanması olanak dışıdır. Bu tür teknikler geliştirilmekte diretilirse, gereken zaman süresi içinde tüm bir dünya moratoryum'u mantıklı olur. 2 Psikopatların veya teröristlerin reaktörlerde sabotaj yapmaları veya plutonyum çalmaları olasılığı. (a) Plutonyum, atom bombası yapılmasında temel elemandır. 9 kg. kadar plutonyum ufak bir atom bombasının yapılmasına yeter. Bugün, Dünya'nın hemen her yerinde bir çok kimse bombanın nasü yapuacagını çok iyi bümektedirler eğer ellerinde plutonyum olsa. Değişik hükümetlerin verüerine göre bugün DUnya'da 9 kg.'dan çok daha fazla plutonyum laboratuvar ve bomba fabrikaları bilançolarında kayıp olarak gösterilmektedir. (b) Plutonyum'un pazar de» ğeri (özellikle karaborsa da) gittikçe artacak, örneğin elmas veya eroinden çok daha fazla olacaktır. Dünya tarihinde değeri çok yükselnüş, insanlar tarafından çalınması önlenebilmiş bir nesne var mıdor? 3 Nükleer reaktörün içindeki yoğun ve büyük nıiktarda ki radyoaktif materyalin kaza sonucu çevreye yayılması olasılıgı. (a) Her ne kadar «Three Mile Island» olayı dramatik ise de, modern nükleer tarihinde buna benzer saklanan ve ya saklanümağa çaluşlan bir çok olaylar vardır. Doğal olarak Amerika'da (tekkenin kurucusu ve «önderi») bu savlar daha da yoğundur, ve son on yıl içinde çıkan bir yasadan sonra bu olaylar artık gizli tutulamadığmdan ilgili belgaler tüm dünya halkına açıktır. Sovyetler Birliği'nden kaçan nükleer fizikçilerin bildirdiğine göre Orta Asya'da yer alan bir nükleer kaza sonucu en az Özet ve Sonuç mekte veya tüm durdurulmaktadır. Öte yandan, kimi reaktör yapıcı ve satıcı şirketler (ve hükümetler) durgunlaşan piyasalannı, modern Truva Atları olarak niteleyeceğimiz bir türda gelişmekte olan ülkelere sat maya calışarak hızlandıraıa çabasındadırlar. Nükleer teknolojinin ekonomik ve teknik yönünün dışında bir de toplumsal ve törel (ahlaki) yönünün de bulundu^ğunu belirtmek gerekir. Enerji ve nükleer politika sorunlarınm en önemli, ancak en gözden kaçan bu yanının incelenmesi yalnızca teknik uzmanlarm ya da teknokratlann sorumluluğu değil, her vatandaşın her dünya vatandaşuıın hakkı ve görevidir. Sorun, büyük bir çoğunlukla teknoloji dışı bir sorundur. Enerji sektörünün en pahalı, en karmaşık, yaralanması en kolay, riski en çok ve hesaplanamayacak nitelikte olan, bağışlamasız, yoğun bürokratlaştırılmak ve merkezleştirilmek zorunluluğunda olan bu çökertici ağırlık taşıyan teknolojiyi, özellikle bir ekonomik geliştirme (büyüme daha doğru bir sözctik bunrada) aracı olarak varsaymayı ve bu yolda direnmeyi sürdürmeyi dünya düzeyinde bir masokizm olarak nitelendirmek kanımca pek abartma olmaz. Uygun ve dengeli tartışmalar yapılmaksızuı verilen kararlar hepimiz için sakıncalı sonuçlar getirebilir. Amacımız daha iyinîn bulunması, seçilmesi için bir tartışma ortamınm yaratılmasıdır. Erırun Ar. «Encrgy/Jobs/ Economy Myths and MİRConceptions,» Invlted Address, R.I.T. Institute Forum: Science, Technology and Values, October 18. 1979, Rochester, N.Y. ÜSA E. J. Mishan, «Evaluatlon of Life and Umb: A theoretîcal Approach, «Journal of Political Economy, July /Augııst 1971. atı siyasal sözlüğünde kimi zaman bir deyim türetilir. Bilimsel bir kavramı vurgulamax bu deyim; ilk bakışta saçma gibi görünebilir; ama yürürlükteki bir politikanın özetlenmesinde çok işe yarar. Sözgelimi eski NATO Başkumandanı yeni ABD Dışişieri Bakanı Haig'in üzerinde çok durdugu «otoriter totaliter» ayrımı var. Taze Amerikan dünya görüşünü açıklamak için yararlı bir anahtardır bu aynm. Söylendiğine göre Batıh demokrasilerın dışmda yeryüzündeki siyasal reiimler ikiye ayrılmalîtadır: Otoriter ve totaliter... ABD, totaliter rejimlerin karşısmdadır; ama otoriter rejimlerin yanındadır. Gerçekte bu ayrımın anlamı nedir? Amerika, totaliter dediği sosyalist reümlere karşıdır; otoriter admı verdiği faşist rejimlerin destekçisidir; günümüzde tüm dünyaya böyle bir mantıkla yaklaşmaktadır. • Bir de *marjinal ülkeler* deyimi var. Marjinal, Latince kökenli bir sözcüktür. Sınıra yakın, kenarda, kıyıda, merkeze uzak anlamına gelir. Burada marjinalin yeni siyasal anlamı vurgnlanıyor. Yeryüzünde geçerli iki sistemin sınırlarına yakın ülkelere •marjinal» deniyor. Batıh kapitalist kendisini dünyanın odak noktası bildiğinden sistemin kıyısında saydığı ülkelere bir başka gözle bakmaktadır. Hani eski Osmanh düzeninde *ser\ıaU kar ramına yakın bir anlayıştan söz açabiliriz. Marjinal ülkeler (yine Batı'nın gözüyle) tehlikell noktada bulunmaktadırlar. Bir bakıma Türkiye, 'Batı'nın sınırı» sayılmaktadır. 1950'lerde bizım. toplumda Amerikancıhk öylesine doğal sayıhyordu ki 'Amerika'nın sınırları Türkiye'nin doğusundan geçer» sözü tepki uyandırmıyordu. Yıllar geçtikte bu tür zevzekliklerden uzaklaştık; ama ülkemizin Batı'nın 'ileri harakolu» ya da »güvenilir bekçisi» olduğunu dostlanmız yinelemektedirler. Öyleyse kendi kendimize sormak ve yanıtını bulmak zonındayız. Türkiye'nin gerçek durumu nedir? Daha dogrusu neyin «mar/»ında bulundu|rumuzu aydınlık biçimde yanıtlamahyız. *Batı» sözcügu Amerika ile Avrupa'yı da kavramaktadır; ama Avrupanın bu kapsamda daha değişik bir anlamı var. Avrupa •demohrasi, insan hahları. fikir özgürlüğü» ile birlikte düşünülüyor ve bu kavramlardan soyutlanamıyor. Türkiye, Avrupa'ya göre de •marflnal üifee»dir. Çünkü Avrupa Konseyi'nin serhatıyız. • Avrupa Konseyi'nin marjinal ülkesi, acaba salt Amerika'ya yakmlaşarak Ortadoğu'da yaşayabüir mi? Bu soru Türkiye'de gittikçe önemi yoğunlaşaa bir ildnci soruyu da gündeme taşıyor: Türkiye'de Atlantik politikası mı ağır basacak, Avrupa politikası mı? Tanzimat'tan bu yana tarihçemizi incelersek, iç kuvvet dengelerimize bakarsak, Ortadoğu ve îslam dünyasmdan yansıyan ekonomik ve ideolojik etkileri hesaba katarsaJt Avrupa'dan kopmuş bir Türkiye'nin yalnız Amerika'ya dayanarak konumunu korumasının çok guç olduğunu söyliyebiliriz. Yaşadığımız toplumdaki demokratik birikimlerin agırhgı, Türkiye'nin «General Haig'in anladığı otoriter duzen» içinde yaşamasına engel olacaktır. Bu çeşit oto ritarizm, halkçıhğa karşı oldugu gibi milliyetçi içerikten yoksun kaJacak, Amerikancıhğı öngördügünden Ortadoğu Îslam dünyasmda boşluğa kayacaktır. Çağımızda •demohratih, özgürlühçü, halkçı» olmayan bir rejimin dirlik ve düzenlik değil,.bunalım ve şiddet yarattığı kanıtlanmıştır. Türkiye bu gerçeği yeniden anlamaJc için zaman yitirmiyecek kadar olgunlaşmıştır. Bunun içindir ki ileriye doğru ba~ karken iyimser olabiliyoruz ı • 1931 Cumhuriyet Dün İatanbul çok heye canlı bir gün yaşadı.. Atina ve Peşte seyahatlerinden dönen Başvekilimiz İsmet Paşa Hazretle ri başta Türk gencliği Da rülfünun talebeleri olmak üzere kadın, erkek, cocuk on binlerce istan bul'lu tarafından denizde, sahillerde rıhtımda dakikalarca alkışlanarak karşılandı. İsmet Paşa muhabirlmize demiştir ki: tÇok güzel ve çok samimi bir surette karşılandık.. A 20 EKİM 1931 İsmet Paşa geldi YAYINIAR BULMACA BILMECE OVUN • 5te baştan sona âre bulmacalar SİNEMA TÜRKİYECOĞRAFYASI • DÜNYA COĞRARASI •TÜRK EDEBİYAT1 •OÜNYA EDEBİYAT1 •SPOR • DİN, MİTOLOJİ VE INANCLAR •TÜRK MUZİÛ! • BAT1MÜZİÛI •MİLLİ MUCADELE VE CUMHURİYET • RESİM, HEYKEL, MIMARİ • HAYVANLARALEMİ tina'da bize yapılan hüsnü kabul tasavvurun fevkinde idi. Polis cemberine rağmen halkın yap tığı tezahürat samimiyetin tam blr ifadesi idi.. Bu karşılama Peşte'de de böyle oldu. Bu kor deş millet bizi çok candan alkışladı..» İsmet Paşa Hazretlerlnln bu akşam Ankara'ya hareket etmelerl muhtemeldir. Ankara'da kendilerini karşılamak üzere büyük bir merasim prog ramı hazırlanmaktadır.. met namına Vall Muavl ni Fazlı Bey bulunmuşlardır. İstanbul Matbuat Ce miyeti Bulgar ve Yunan meslektaşları şerefine dün akşam saat 20 de Parkotel'de bir ziyafet vermiştir.. Bu ziyafette şehrimize gelen Bulgar ve Yunan gazetecllerle gazete başyazarlorı ve müdürleri, İstanbul Matbuat Ceml yeti mensuplanyla hükü Dün geceki ziyafet Ziyafet cok samiml geç miş ve TürkBulgarYunan gazetecileri arasında mesleki hasbıhaller ol muştur, Ziyafetin sonuna doğru Matbuat Cemiyetl Reisi Hakkı Tarık Bey bir nutuk vermişlerdir.. Cumhuriyel Sahlbi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş adma NADÎR NADt Genel Yaym MUdürü HASAN CfcMAL Müessese Müdürü EMİNE L^AKLK.İL Yazı İşlerı Müdürü UKAY GÖNENStN Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Cagaloğlu Türkocağı Cad. 3941 Posta Kurusu: 246 tSTANBUI Te!: 20 97 08 • • • BÜROLAK: ANKARA: Konur Sokak 24/4 YENÎIŞEHÎB Tel: 1758 25 17 58 86 î d a r e : 18 33 35 İZMİR : Halit Ziya Bulvarı No: 65. ECat: 3. 13 12 3ü na^ırlayan ŞiarYalçın resımleyen Haslet Soyöz ADANA: Atatürk Caddesi Türk Hava Kurumu Hanı, Kat: 2. No : 13 Tel: 14 550 19 731 TAKVIM Tei: 25 47 09 îş ALDINIZ MI H. lmaak 5.33 Gfine» 7.15 20 EKİM 1981 Öğle fkindi 12.59 15.59 Akçam 18.22 T*t« 19.54