23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 OLAYLAR ve GÛRÜSLER 1 EKİM 1981 on günlerln en cok sözü edilen ve tartışılan konularından biri de. hiç Kuşkusuz yenl YÖK tasarısıdır. Milli Eğitim Bakanlığı elıyle hazırlanan ve bır süre önce de üniversite rektörleriyle kimi akademi başKanlarının katıldığı MGK özel ihtisas komisyonunda tortışılan tasarı, özellikle üniversite çevrelerinde ve basında yoğun, ancak gerçekçi eleştirılere uğramaktadır. Çünkü, son yıllarda kamuoyunda üniversiteler üstüne sürdürülen tartışmaların etkisl altındo tam bır ttepki yasası> niteliğir.de oluşan tasarı, çıkarıldığı günden beri sürekli eleştirilen 1750 sayılı yasayı bıle aratacak düzenlemeleri içermektedır. Böyle bir tasarının ortaya çıkmasında hiç kuşkusuz üniversitelerin de büyük payt olmuştur. Her şeyden önce üniversıtelerdekl yozlaşma gizlenemeyecek boyutlara varmıştır. özellikle 1750 sayılı yasa döneminde öğretim Ve bilimsei etkinliklerin düzeyi hızla düşmüş, kişisei çıkarlar öncelik kazanmıştır. Bilimsel nesnellik, yerini çıkar ılişkılerine bırakmış, okademik yükseltmolerde bile, bu öznel ölçütler kullanılmaya başlanmıştır. Ünlü 40. maddey e göre yapılan paralı ek ders görevlendirmeleri ve döner sermaye uygulamaları bir yandan bilimsel etkinlikleri geri plana iterken. bir yandan da çarpık orta oğretim düzenimizin üniversite kapılarına yığdığı gençlerin sorununa çözüm getirecekmiş gibi, «Bir müdür. bir mühür» örneği bir sürü «Taşra Üniversite8l»nin açılmasına yol açmıştır. Hem de «istihdam sorunu» bile çözümlenmeden. Bu arada, doruk noktasına varan anarşi ve terör ortamının yarattığı dumanlı havada kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen kimi «üniversite içi çevreler» kendıleriyle bu haksız çıkarlara karşı duran dürüst ve demokrat çevreler arasındaki çelişkilerl. ka< muoyuna siyasal ve Ideoloı'ık görüş ayrılıkları biçimde yansıtmayı ve üniversiteleri kendi Içlerinde bölmeyi başarabilmişlerdır. Çıkarlarına engel olmaya kalkan herkesj hiç bir ayırım yapmadan «solcu» ya da «komünist» olarak damgalamaktan ve terör odaklarına «boy hedefi» yapmaktan çekınmemişlerdir. Birçok llericl ve demokrat öğretim üyesi, bu erdem savaşımında hain kurşunlara hedef olmaktan kurtulamamıştır. Hem de valnız doğruları söyleyip savundukları için... Üniversitelerin kamuoyunda böylesine yıpranmasında hiç kuşkusuz, her türlü iyi niyet v^ erdemden yoksun «çirkın politikacı»nın da büyük payı olmuştur. özellikle son yıllarda bir yandan üniversitelerdeki bu yoziaşmaya verdıklerı ödunlerle yardımcı olurken, bir yandan da, üniversiteleri anarşi ve terörün kaynağı olarak gösterebilmlşlerdlr. Kendi hoşgörü ve ilgisizliklerıyle devleştirdikleri ve sonradan başedemedikleri anarşi ve teröre bir «suçlu» aramışlar, sonunda tüm günahı üniversitelerin ve «özerkliksin üstüne yıkmışlardır. Yollar yürümekle aşınmamış, ancak ünl S Ozerklik, Özdenetim Demokratiklesme ÖZERK OLMAYAN BÎR BÎLÎM KURUMUNDA, ÖZGÜR DÜŞÜN CEDEN VE NESNEL BİLİMDEN SÖZ EDILEMEZ. Prof. Dr. Metîn ŞENGONCA Ege Üniversitesl Öğretim Üyesi verslteler kamuoyu gözünde hızla aşındırılmışlardır. Üniversite gençliğinin, toplumun en devingen, en heyecanlı ve en etkin ya? dilimlerinden oluştuğu bir gerçektir. Böyle bir toplum kesitinde çeşitli siyasal v e ideolojik akımların yayılabilmesi de bir bakıma cok doğaldır. Oolayısıyla tertemiz öğrenci istekleriyle başlayan üniversite olaylarının kısa sürede Venk değiştirerek ideololik çatışmalara dönüştüğü de yadsınamaz. Ancak toplumun yapısal ve ekonomik sorunlanndan kaynaklanan anarşi ve terörün bu kurumlardan kaynaklandığım söylemek ve öğretim kadrolarını suçlamak da Insaflı ve gerçekçi bir tanı (teşhis) sayılamaz. Çünkü o koşullarda özerk olmayan orta ve yüksek öğretim kurumlarında oynanan siyasal oyunlar ve üniversite dışındaki terör olaylarında yitirilen nice değerler, belleklerdeki tazeliğini henüz korumaktadır. O dönemde ideolojik akımlarla bölunmemiş bir tek toplum kesiminden söz etme olanağı yoktur. Bu suçlamalar karşısındo üniversitelerin içine düştüğü en büyük yanılgı, kendilerinl yeterince savunamamış ve suskunluk içine gömülmüş olmalarıdır. Üniversitelerin en yetkill organları susmayı yeğlemiş, bireysel çıkışlar seslerini gereken yerlere duyuramamışlardır. Sonuçta çok doğal olarak, böyle bir üniversite imgesi, yeni tasarının yanlış tanılar üstüne oturtulmasına ve yanlış önlemlere yönelinmesine neden olmuştur. Buna karşın, şu anda bile yamlgıların tartışılmasında sonsuz yararlar vardır. Önemli olan, sayrılığın tanısını doğru koymak ve en doğru ilacı vermektir. demokratikleşmesi» kavramı da, kimi çevrelerce bugüne değin yaşama geçirilmemış olmakla birlikte, anarşi ve sorumsuzlukia özdeş olarak anlaşılmış ve kamuoyuno öyle tanıtılmıştır. Üniversitede salt fakulte yönetim kurullarına bir asistan temsilcısınin katılması ve öğretim üyelerince gerek duyulduğunda bir öğrenci temsilcisinin kurullara çağırılması bile zararlı görülmüştür. Oysa öğretim üyesi, öğretim yardımcılan, öğrenci ve memurlardan oluşan bir kurumda yönetim ve denetim erklerj bir tek kesimin elinde, yani öğretim üyelerinin, hatta profesörlerin elinde bulunuyor8a, o kurumda demokratik yönetimden ve sağlıklı bir özdenetimden söz: etme olanağı yoktur. uzdenetim erkinin salt yasa sayfalarında kaldığı bir kurumda ise. özerkliğin yararlı bir biçimde kullanılması beklenemez. Çünkü öteki kesimlerin yönetiml denetleme olanağı ortadan kalkar. Bugun varılan sonuç da budur. Demokrasi dediğlmiz yönetim duzenl, Batı toplumlarında yıllar önce bulunmuş, denenmiş ve en ilerf toplum duzeni olarak benimsenmlştir. Demokraslyl, toplumu oluşturan tüm kesimlerin eşit hak ve sorumluluklarla yönetime katılması olarak tanımlarsak, bu kavrama yeni içerikler kazandırmaya çaîışmak, ya da uygulamasını görmeden anarşi ve sorumsuzlukia özdeş saymak. Amerika'yı yeniden keşfe çalışmaktan başka bir anlam taşımaz. Ne var ki, demokrasi ülkemizde bugüne değin böyle anlaşılmış ve uygulanmıştır. Bu nedenle de, Sayın Devlet Başkanı çeşitli konuşmalarında yinelediğl «Demokrasiye döneceğiz demiyorum. demokrasiyi yeniden kuracağız» sözleriyle toplumumuz ve onun bir kesitj olan üniversltelerimiz için çok yerinde bir gerçegi vurgulamıştır. ozerklik ve demokratik yönetim kavramlarına böylece değindikten sonra, özerkliğin vazgeçilmez bir ögesj olan «özdenetim» kavramı üzerinde de kısaca durmakta yarar görüyoruz. Bu kavram, çoğu kez üniversltelerl mizde bile yanlış anlaşılmakta; bir yasa maddesi, bir yaptırımlar demeti ya da bir organ olarak düşünülmektedir. Oysa özdenetim, daha öncekl yazılarımızda da tanımlarhaya çalıştığımız gibi, yönetimin yapısından kaynaklanan işlevsel bir özelliktir. Başka bir deyişle, yönetime katılan tüm kesimlere tanınan eşit ölçülerdekl hak ve sorumlulukların, o kesimlere sağladığı «birbirıni ve giderek tüm yönetimı denetleme» işlevidir. Bu özelliği dolayısıyla da, yönetim düzenleri arasında salt demokrasinin yapısında var olan bir özeliktır. Bu hak ve sorumluluklar dengesinin kurulamadığı öteki düzenlerde özdenetim erkinin varlığından söz edilemez. özgürlük düşüncenin belirgin bir özelliği. bilim ise özgür düşüncenin bir ürünüdür. Buna göre, çağdaş üniversite modelinin ana ögelerinden ıkısı, düşünce özgürlüğü ve bunun güvencesi olan özerkliktir. Bu ilkeden yola cıkıldığında, bilimde özerk olmanın iki ana güvencesi ise, ekonomik ve yönetsel açıdan özerk olmaktır. Aslında bırbırinin tamamlayacısı olan bu üç bileşenl birbirinden soyutlamak da yanlış bir düşünce biçimidir. Öte yandan bu üç bileşenl yine bilimin yararına kullanmanın yolu da, ister istemez, sağlıklı bir özdenetime olanak sağlayan demokratik bir yönetim blçiminden geçmektedir. Bu nedenle, çağdaş üniversite modelinin ozerklik, özdenetim ve demokratik yönetim gibi üç ayaklı sağlam bır dengeye dayandığı söylenir. Gercekten bu uçlu denge, çağdaş diyebileceğimiz Batı ünlversıtelerinde özellikle son on yıl içinde gerçekleştirilen reformlarla tam olarak sağlanmıştır. Cumhuriyet Sahibl: Cumhuriyet Matbaacıhk ve Gazetecilık T.A.Ş. adına NADİR NADİ Genel Yayın Müdüru HASAN CEMAL Müessese Müdürü EMİNE UŞAKLIGIL Yazı İşlerl Müdürü OKAY GÖNENSİN Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacıhk ve Gazetecllik T.A.Ş. Cağaloğlu Türkocağı Cad 3941 Posta Kutusu: 246 İSTANBUL Tel ı 2097 03 BÜROLAR: • ANKARA: Konur Sokak 24/4 YENİŞEHİR Tel: 175825 175866. idare: 183335 • İZMİR: Haiıt Ziya Bulvarı No: 65, Kat: 3. Tel 2547 09 1312 30 • ADANA: Atatürk Caddesı Türk Hava Kurumu İ8 Hanı. Kat 2 No: 13. Tel: 14 550 19 731 TAKVİM 1 EKİM 1981 îmsak Güneş öğle İkindi , Akşam Yata 5.12 6.54 13.04 16.22 18.53 20.23 1931 umm 1 EKİM 1931 Hz. Ankara'dan hareketin^ den evvel şunları söyie* mişlerdir: « Atina'ya ve Peşte'ye hareket edıyorum. Ati« na'da Türk ve Yunan milletleri arasında halledilmemiş bir mesele kalmadığını ve uzun süren mücadelelerin tamamen son bulmasına dayalı bir iyl komşuluk münasebeti kurulduğunu tekrar söyleyeceğim. Peşte'de Türk milletinln Macar milletıne muhabbetlerini samimiyetle söyleyeceğim. İki memleket arasında hiç bir ihtilaf yoktur. İki memleket birbirinin saadetıni muhabbetle temenni edecek vaziyette ve hissiyattadır. Ümit ediyorum ki maddl ve manevi karşılıklı Istifa delerimiz her gün daha ziyade artacaktır.» ••* Yeni YÖK tasarısının nasıl yasalaşacağını bugünden söylemek olanağı yoktur. Ancak, MGK'lunca tasarının bu açılardan bir kez daho gözden geçirilmesinde sonsuz yararlar vardır. Çünkü, gercekten en yetkilı organı (YÖK) çoğunlukla üniversite dışından siyasal nitelikli bürokratlardan oluşan ve rektörüyle dekanlarım bile kendi seçemeyen, başka bir deyişle kendi kendini yönetme erkıne sahıp olmayan bir üniversite özerk sayılamaz. özerk olmayan bir bilim kurumunda da, özgür düşünceden v e nesnel bilimden söz edilemez. Bu gerçekler karşısında yasa koyueu, özgür düşüncenin egemen olacağı ve kendi kendini yönetip denetleyebilecek çağdaş bir üniversite modeli ile, gelecekte siyasal iktidarların kendi amaçları doğrultusunda rahatça kullanabilecekleri ve bilimden yoksun bir yüksek öğretim kurumu modeli arasında seçim yapma gibi, tarihsel bir görevle karşı karşıyadır. Bu modellerinden ikincisi yakın geçmişte özerk olmayan yüksek öğretim kurumlarında denenmiştir. Dileğimiz, üniversitelerimiz ve ülkemiz icin en yararlısı olduğuna yürekten inandığımız ve yarının modern Türkiye'sine ışık tutacak olan ilk modelde karar kılınmasıdır. İsmet Paşa Hazretleri Ankara'dan hareket ettiler Ankara 30 (Telefonla) Başvekil İsmet Paşa Hazretleri bugün saat 6,5'ta hareket eden trenle İstan bul'a gittiler. Başvekil için katarın arkasına hususi bir vagon bağlanmıştı. Başvekilimiz, Gazi Hazretleri ile beraber saat altı bucuğa beş kala istasyona geldiler. Bu sırada istasyonda Büyük Erkanı Harbiyei Umumiye Reisi Müşir Fevzi Paşa Hz. Vekiller, mebus lar, sefirler bir çok erkanı mülkiye ve askerıye hazır bulunuyorlardı. Başvekil, Fevzl Paşa Hz. ve Dahiliye Vekıli ile bir müddet görüştükten sonra evvela Gazi Hazretleri ile, bilahare diğer uğurlamaya gelenierle vedalaştı. Başvekil İsmet Paşa ••• Yukarda da belirtiğimiz gibi, üniversielerimizin bu duruma gelmelerinden en büyük etken, sahip olduklan tek yanlı ozerklik değil, bu erkın denetimsizlik sonucu yanlış kullanılmış olmasıdır. Başka bir deyişle üniversitelerin özerklikten ayrı düşunülemeyecek olan «özdenetimse olanak sağlayacak demokratik bir yönetim düzeninden yoksun olmalarıdır. Ne yazıktır ki, üniversitelerde «Yönetimin |V£T OKTAY AKBAL Ulusal Bilincle... alnızız. Dunya önünde yalnızız. Kırk beş mllyonluk bir ülke olarak yalnızız. Bu yalmzlığtmızı iyl bilmeliviz... Günden güne çoğalan nüfusuyle, yeryüzünün en önemli bir noktasında, tarihsel düşmcmlıklarla çevrill bir ulus olarak yalnızız. Y BAYRAM ALIŞVERIŞI Gözle görulmeyecek kadar az defolu ya da hiç defosuz. Ucuzluk Mağazasında ve Ucuzluk Dairelerinde VAKKO ÇAĞDAŞ VAflNlARJ JLHA\ SELÇLK Istanbul Gazeteciler Gemiyetinin düzenlediğl Genç Gazeteciler Seminerinde ilginç sorularla karşılaştık. Benim yönettiğım ilk günkü panelde Avrupa'lı genç gazetecilerden k'mileri, Türkiye'deki siyasal, toplumsal durum, özgürlüklerin kısıtlanması, özellikle basın özgürlüğü üzerinde durdular; kcnuşmacı arkadaşiara sorular yönelttiler. Sordukları bu tür soruları şöyle yanıtladık. Türkiye'de demokratik yaşama ara verildiğl zamanlar olmuştur. Şimdi de öyle bir dönemdeylz. Ama bu «ara»larda bile iktidar sorumluluğunu üstlenen komutanıar ilk günden berl «demokrasiye dönmekten, hatta gercek bir demokrasiyi kurmak»tan söz etmektedırler. Oysa en ileri Batı ülkelerinde, örneğin Almanya'da, Italya'da, İspanya'da, Portekiz'de demokratik yaşama, gerçek basın özgürlüğü başta olmak üzere, tüm klşisel özgürlüklere uzun yıllar boyu «ara» verilmiştir. Işte Hitler. Mussolinı. Franko, Salazar dönemleri... Türkiye'de otu7 beş yıldır hep demokrasiyi kurmak, demokrasiyi yaşotmak sözü edilir, bu yolda çaba harcanır, zaman zaman «ara» verildiği de olur, ama bu demokrasiyi daha güvenli, daha sağlam biçimde kurmak Içlndir. Dünya İle yakın illşkiler kurmadıkça; kendlmizi Batıya. Doğuya, Güneye, Kuzeye, yanl tüm dünyaya, gereği gibi tanıtmadıkça; kültür. sanat, yazın. uygarlık açısndarı gücümüzü kanıtlamadıkça: Atatürk ulusalcılığı yoiunda bütünieşmedikçe çevremizdeki ve Içimizdekl düşmanlar önünde yenik düşmeye mahkumuz. Bunu da iyi bılmek gerekır. Bakın Ermeni öç alma örgütleri boyuna diplomatlarımızı öldürüyor. dış ülkelerdekl temsılciıerimizl kolaylıkla ele geçiriyor; Yunanlstan kıyılanmıza kadar elinı uzatıp «bu denizler bizim» diyebiliyor, hatto Avrupa siyasal çevrelerlnde destek bulabiliyon Irak'da. Iran'da yurttaşlanmıza. kamyonlanmıza saldırılar yapılıyor, Türk şoförleri kaçırılıyor. Kısacası, vurdumuz dört yandan düşmanlıklarla cevrilmıştir. D\f düşmanlar yetmezmiş gibi içimlzdeki bir takım bölücü. ayırımcı güçler de alabildlğine yıkıcı çaîışmalarını sürdürmek istemektedirler, 12 Eylöl sonrasında hızı kesılen terör ve kıyım olayları İlk uygun zamanda yeniden patlak verebilir, Turkiye hem de eskisınrien beter bır yangın yeri haline getirilebilir. Bızlere düşen nedir? Tam bir sorumluluk bllinclyle Atatürkçü ulusalcılık çizgisinde bir araya gelmek... Nas' 1974de Kıbrıs Barış Eylemi günlerinde türlü düşüncerie olanlar amaç. düşünce beraberliğinde buluşmuşiarsa nasıl o günün yöneticileri herşeyden önce uJusri bırliğı kurmak, sürdürmek yolunda başanlı olmuslarso, Dugün bir kez daha ulusal gururumuzu, çıkarl ırımızı savunma yönünde birleşmek kaçınılmaz olmuştur Türkıye. yabancı güçlere borçlandırılmış bir durumdodit Türkiye, bir takım koşullandırılmalar karşısınriadır Türkıye, yeni çıkmazlara itilmek tehlikesiyle başbaşn bırakılmak istenmektedir. özellikle demokratik yaşnma belirli bir süre için ara verdiğimlz bugünlerde düşmanlarımız bu durumdan da yararlanmaK hevesindedlrier Bu gerçekler herkesce^ilinmektedlr. Öyleyse, hepımize düşen görev, ulusal bilincle bütün bu d'işmaniklaro karşı direnmektir. Demokratik yaşama en kısa sürede geçerek, dosta düşmana Törk uiusunun gücünü bn kez daha göstermektir. Avrupc ile Asya arasında köprö durumundakl Törkiye'nın güçlenmesı, kişiliğini bulması. Atatürk'ün Izinde tek vücut olarak birleşmesi tum düşmanlarımızı ürkutüyor. Parçalamak, bölmok bu büyük gücu Içten yıkmak istekleri günden güne hızlanmaktadır. Bunu yedlsinden yetmişine dek tüm ulus billyor, göruyor. Dünya karşısındr cetin bir sınavdan geçiyoruz. Ataturkçu bir tiemokraslyı kurarak, ulusal bilincimizl güçlendirerek bu S'navı yüz aklığıyla atlatacağız. Zaten başka yol da yok... Atatürkçülügün ^Alfabesı Vakko kadın/erkek giysileri Vakko çocuk giysileri Vakko bluzlan Vakko gömlekleri Vakko eşarplan Vakko kumaşlan Vakko kadın/erkek ayakkabılan.« Vakko Ucuzluk Mağazasında (ve Vakko Mağazalan Ucuzluk Dairelerinde) yarı fiyatının da altında bir ucuzlukla sunuluyor. Bayram öncesinde Vakko'nun sunduğu fırsattan yararianırt Vakko/Yenicami Ucuzluk Mağazası Vakko/Beyoğlu, Vakko/Ankara, Vakko/İzmır Ucuzluk Dairelerî. Sına?a]>oğnı BAŞSAĞLIĞI Sevglli amcamız, ÜSS'ye evinizde en iyi ve en tasarnıflu biçimde hazırlayan Ç. Ü. TIP FAKÜLTESİ DEKANLIGINDAN Aşağıda bellrtilen bilim dalına 1 adet doçent alınacaktır. İsteklilerin en geç karşısında belirtilen tarihte Dekanlığımıza müracaatlan rica olunur. Bilim Dah Histoloji • Embriyolojl Ünvanı Doçent Adet 1 Son müracaat tarihi 15101981 (Basın: 21720) 7854 geniş uzmanöğretmen kadrosuyla her pazartesi bayilerde SmavaDogru 32 sa> ta 4Ü Lira MAHİR OTYILDIZ'ın vefatını teessurle öğrenmiş bulunuyoruz. Tum kederli akraba ve dostlanmıza sabır ve başsağhğı, merhuma Tann'dan rahmet dileriz. HÜSEYİN TALAYOĞLU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear