23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET Dr? Haberler Servfel = Fron 28 MAYIS 19M •a, 1979 yılında bir dışsatım patlamasını gercekleştirmiş ve bu alaada Japonya'yı geride bırakarak «Dünyamn üçüncü buyük dışsatımcısı» durumuna gelmıştır. Yaptığı dışsotımın tutan 100 milyar dolan (bugünkü değeriy le 7 trilyon 500 milyar lira) buian Fransa'nın Japonya gibi bır devi geride bırakması ve Amerika Birleşik Devletleri ile Federal Almanya'nın ardından ücüncü sırayı alması. dünya ticaret cevrelerinde büyük bir başarı olarak nıtelenmekle birlikte, dev dışsatımcılar, ortık Fransa'ya «ciddi olmaktan da öte bır rakip» gözüyle bakmaya başlamışlardır. ! ÎHRACATTA JAPONYA'YI GERİDE BIRAKIP ABD VE F. ALMANYA'NIN ARDINDAN ÜÇÜNCÜ SIRAYA YÜKSELEN FRANSA, NÜKLEER ENERJİDEN LÜKS 0T0M0BİLE KADAR HERŞEYÎN DIŞSATIMINI YAPIYOR. Fransız dışsatım endüstrllerfnin son derece iyi örgütlendiği, bunun yanısıra, endüstri kuruluşlarınm kapsam ve nitelik ola rak Japonya, ABD ve Federal Almanya'dokilerle rahatca yarışabılecek düzeyi tutturduğu görulmektedir. Ancak. 1980 lclnde 115 milyar dolar duzeyinde dışsatımı planlayan Fransa'nın bu ilerlemesinde, gelenekset dışsatım ürünlerini değiştirmeye başlamasının katkısı büyuktür. Gercekten de artık dünya ticareü Fransa'yı yalnızca parfümeri, moda ve şarap satan bir devlet olarak görmemektedirler. Tersine Fransa günümüzde ucaktan silaha ve nükleer enerjlden de mikroelektronik aygıtlaro kadar cok yetkin bir teknoloji gerektiren ürünleri sota Fransa 100 mil/ar dolarlık dış satımla dünya üçüncüsü oldu bilecek duruma golmiştir. Valery Glscard d'Estalng Yeni Dalga Fransa'nın ceşltl! alanlarda gercekleştirdiği dışsatım potlomasınm yanısıra, bundan yirrrtf yrl önoe tHayal» olarak görü len bozı yerH endüstri alanlanna da yatırımlarını yoğunlaştırdığı görülmekte. Fransızlar buna «Yerrf Dalgaı adını koymuşlar... Bu cYenl Oolgatnın lclrtd* uzoy llerişlm aracları, füzeler. ceşıtli ağır silohlardan tutun renkl) televizyona kadar her konu yer alıyor. Gelişmenın diğer llginc bir boyutuysa, Fransa'nın artık ce şîttî yobonov 9"^6ffor9 yo tfo endüstri kuruluşlarına da el atmaya başlaması. Bunlar arasında bozı Amerikan şlrketlerl do bulunmakta. Ayrıca İtalyan şkketleri de Fransızlardan ilginc ve çekici öneriler alıyorlar. Böy lelıkle Fransa da «cokuluslu şir ketler» dizisi içindeki yerini cok gecmeden alocağa benzemektedir. Dünya pazariannda yalnrzca teknık malların değil, yanısıra lüks malların da büyük kazanclar getirdiğinl öğrenen Fransız işadamları, bu alano da yayılıyorlar. Örneğin kristal ve lüks otomobiller bun;arın başında sayılabiHr. Ticaret cevrelerl, Fransa'nın dışsatım gelırlerini 100 milyar doların üzenne cıkartmasında «pazar yaygınlığının» da buyük katkısı olduğunu belirtiyorlar. Gerçekten de Fransızların ceşıtlı ürünleri Singapur'dan Brezilya'ya kadar yayılan bir alanda giderek artan satış şansını koruyor.' Bu şansı korumak Için de bugün bir milyonu aşkın Fransız ülkelerinin dışında yaşıyorlar ve mallarına sürekli olarak genişleyecek ve hıc bir zaman kapanmayacak pazarlar oluşturuyorlar. Bütün bunlara karşın Fransa'nın dış ticaret dengesinde kücük bir acık olacağına da mutlok gözle bakılıyor. Ancak Fransız ' uzmanları: «Gıttikce genişleyen dışsatımlanmız bu acığı rahatlıkla ödeyebilmetnJze yetecektir» görüşündeler. r Bakla: Bonaparte Lütfi DURAN rtı ayiık töm lcraatryie beffl ozmlığin Ifctıdan olduğunu acıkca ve kesinlikle ortaya koyan AP azınlık hükümetinin başı, ikl aydır Cumhurbaşkartı secimini tıkayarak, ülkevı ve toplumu nereye sürüklemeyi tasarladığını, nıhayet ağzından cıkardı. Bu gidişın varacağı yer, Alman VVeımer rejımınin düştüğü kargaşadan doğan faşıst sıstem değilse, bonapartist diktatörlük tur. Türkiye'yl «özgürlükcü demokratik parlamenter rejim» ıcınde tuttuğunu ve şımdilerde yönettığıni iddıa eden partinın lıderı, safca görünmeğe ozenen bır eda ile soruyor ve yanıtını da verıyor. «°arlamento zemıninde böylesine parcalı bir aritmetık altında. Cumhurbaşkanı secilemiyor. Ne yapalım o zaman? Gelın mıllete gidelim.» Ülkenin «türlü ceşıtli» bunalımlar icınde calkalandığı şu günlerde ıktıdar sorumluluğunu taşıyan bu zat, yol ve vöntem olarak da bakınız neler önerebiliyor: «Bunun icm iki cumlelik bir Anayasa değişıkliği ve yedi sekiz maddelık bır Secim Kanunu değişıkliği. Bunu on gunde yaparız. Onbeş gün sonra da millet Cumhurbaşkanını secer.» Bu yontemin ızlenmesıyle gercekleşecek cozümün, karşı cıkılan sıyasî sıstem olmadığı inancını uyandırmak icın de, «Ben şu safhada bir başkanlık sıstemj düşünmüyorum; söyledığım Cumhurbaşkanını mılletın secmesıdır. Cunkü kaynak mtllettır.» dıyor. Boylece, «mıllı irade» şampiyonu olarak gorundüğunü sanıyor. A NELERE TERS DÜŞÜYOR Oysa, Türkıye Cumhuriyetinl yarotan mffll İrade, «halıfe sultanıın tek kişi iktidarını yıkmış ve yerine halkın temsilcılerinın topluca yönetimıni koymuş ve bır daha kişisel iktıdara dönülmemesini benımsemiştır. Bu esas, devletimizin anayasaı düzenimn yazılı olmıyan, fakat kimlia.ınl belırleyen temel iikesldır. O nedenle, siyasl düzenımızde kışi iktidarını değil kuracak, buna yol acabilecek ya da donüşebilecek her öğe ve girtşim, «mılli mücadele ruhu»na ve Cumhuriyetin anayasal gelenek ve idealine ters düşer. Bununla beraber azınlık iktidarı llderinln, TBMM'nde Cumhurbaşkanı secimini bilerek ve isteyerek kılıtlemesi sonucu gırılen cıkmazdan kurtuluş yolu olarak önerdığı cözümü, «akıl almaz bır sorumsuzluk örneğı» dıye nitelemeyip, olduğunca cıddıye almamak doğru ve mümkün değildır. Cünkü bu öneri, sahıbinin parlamento grupları ortak toplantısında yaptığı konuşma sırasında oklına gelıvermış. hemencecık dılinden kacmış duşünceler sayılamaz. Bunun ve benzeri tasarımların kokenı ta 1961 T. C. Anayasası'nın yürutluğe gırdığı tarıhe kadar geride bulunabilirse <i°: son gırışımin kaynaklanması, azınlık hükümetinin kurulmasını ızleyen günlerde başlamış sayılır. Şoyle kı, Sılahlı Kuvvetler komutanlarının Devlet Başkanına uyarı mektubu sunduğu günlerde, başkentte bır de Anayasa değlşikliği taslağı hazırlandığı ve bunda de Gaulle modelinde başkanlık sistemi ongorüldüğü söylentileri dolaştığı, sonradan basına yansımıştı. Ancak bu hazırlıklar, söylentl halinde kalmomış, uzun süre gecmeden asıl sahipleri ve destekcileri tarafından siyasi platformda kamuoyu önüne cıkanlarak semınerlere, yayın kampanyasma. basm toplantılarına ve gazete okurlan anketine konu yapılmıştır. Bütün bu glrlşimlerde, Turklye'nin Anayasal düzeninin. daha doğrusu iktisadi ve sosyal sıstemınin ne yönde ve nitelikte olması arzuland'ği; bu amaca ulaşılması lcin de «Başkanlık reıımunde kuvvetli icra'nın gerekli oldıröu ocık aok sövlenmış ve savunulmustur Ana muhalefet lFderî bunları da. «Gayrı clddi ve akılsızca» buiarak onemsememış idi. !, «mrtndakl Senotoya kısa aroterta değiştirerek, önce yaşam boyu konsülluğü sağlomış, sonra da kendısini imparator ilân etmiştir. Bu Anayasanın önemlj değişıklikleri hep uydurulan komplolar bahane edılerek tezgâhlanmış ve, sözde milli iradeye sadık kalmak icm, halk oyurra sunuluyormuş gibi yapılıp, gercekte Napoleon'u secmenlerin plebısitinden gecirmek suretıyle gercekleştirilmiştır. Bonaparte'nin yeğenl prens Louis Napol6on, 1848 devrimi sonucu kurulan Fransız II. Cumhurıyetinin, Amerika Birleşik Devletleri modelınden esinlenen başkanlık hükumeti sısteminde. dort yıllık bir süre icin secildiği Cumhurbaşkanlığına üst üste seçilmeyi yasaklıyan Anayasa kuralını değiştırme girışlmınin başarısızlığa uğraması uzerıne, 2 aralık 1851 darbssini gercekleştırerek, esasen uzun zamandır anlaşmazlık halinde olduğu Meclısi dağıtmış; plebisıt yolu ile, kurucu guc de dahil tüm devlet yetkılerinı elıne gecirmış; aradan bir yıl gecmeden, Fransa'da II. imparatorluğunu kurup IM'urıcu Napoleon olarak tahta oturmuştur. Prens Louis Napoleon'un kişisel iktidarını benimsetmekte ve artırmakta, ünlu amcasının adından ve anısındon yararlanmış olduğu savunulursa da; bu gucü, gercekte genel ovdan aldığı kesindir. II. Cumhuriyetin başkanı, secmenlerce doğrudan doğruya belirlenmeseydi, prens Louis Napoleon herhalde sade bir mebus olmokton öteye gecemezdi. Her İkl Bonaparte refiminde, mlMI İradeye saygılı görünmek icin, kısıtlı ve sınırlı bicimde ve Iktidarın yönetlm ve egemenliğinde yapılan secimlerle oluşturulmuş bir takım yasama ve yürütme organları ve gerektiğinde güdümlü referandum ve plebisitler yer almış ise de; ülke ve toplumun sevk ve idaresinde gecerli ve etkılj irade ve gercek karar sahibi tek kişi olmuş ve onu durduracok ya da denetleyecek başka bır guc bulunmamıştır. 11 •4 ron Devrlmlyle slyosol alanda Batı*ya boI ğımhlık zincirlerl kırıldı. Ancak. Iranlı önderJ ler ekonomlk anlamda kendlne yeteril blf ekonomi yarotmadan, ekofiomlk alandakl bağırrlılık ilışkilerinden Iran'ı kurtarmadan lron'ın bağımsızlığının tam anlamıyla sağlanomayaeag> nın farkındalar. Daha da büyuk önem verdikleri konu kültüreJ yabancılaşmayı ortadan kaldırmak. Kafalan, Iran Insanının düşünme bicimlnl ve ruhunu zinclre vurduğuna Inandtklan Batı kültürünün Izlerini sllmek. Bu nedenle. bir Kültür Oevrıml'ne glrişilmesl önceden planlanmış. Amac. yenl Iran Insanını, kendl öz değerlerinl koruyan, bağımsız İran billnclnl yorotmak. Kültür Devrlmi'nln, ülkede Batı kültürünün tdağıtım merkezi» dururrundakl üniversitelerden ba«latılması düşünülmüş. Nısan sonundakl kanlı Onlversite olaylan bu Cerceveye oturuyor. Cumhurbaşkanı Benl Sadr'ın Tahran'da olmadığı bir sırada Beheştı kanadının ağır basmasıyla Devrlm Konseyl Dniversltelerden solcu örgütlerin (esas olarak Halk Fedoyilerl İle Halk Mücahitleri) cıkarılmasını öngören bir karar almış. Cumhurbaşkanı'nın danışmanlurının kanısına göre, biraz SAVAK ojanlarının kışkırtmosı, blraz Beheşti'nin liderl bulunduğu islam Cumhuriyet Partisi'nın en boğnaz unsurlan olan Hizbullahilerin sol düşmanlığı ve biraz da sol grupların siyasai esneklikten uzok tutumları, nisan oyının son günlerınde universiteleri birkac gün sureyle kana bulamıs. Benı Sadr. Tahran'a dönünce kentfı dışında başlatılrrış ve gelişmiş olan olaylara hokım olmaya calışmış Nitekım, solcu örgütlerl hic değilse bır sure ıcın üniversitelerdekl merkezlerini kapatma konusunda ıkno etmış Catışmanın toplumun diğer kesımlerıne yayılmosını öniemiş ve üniversıte catışmalorını üniversitelerde açık oturumlar ve forumlar bicimınde sürdürülen bir Kültür Devriml Içlnde eritmiş. Kültür Devriml, şlmdilik, unlverslte blnalannda her turlü sıyasal grup terrsilcilerinın tartışmacı olarak katıldığı. televizyondan naklen yayınlanan paneller halinde sürdürülüyor. DÜNDEN YARINA IRAN Cengiz ÇANDAR yasetin lclnde, sürekll meydanlarda, sürekll hareket halinde. Kavgacı ve asl tavırlı. Tahran sokaklarında nerede hararetll bir siyo6et tortışması varsa, oraya yaklaştığımızda insan öbeklerinin ortcsında oraya buraya lâf yetiştıren, ihtirasla tartışan kadınları goruyorsunuz. Urantıya vurulsa İmom Humeyni'nin en oteşli yandaşları kadınlar cıkabilir. Bir gosteri günü evının önunde birikmiş binlerce kışinin hıc değilse yarısı cadorlu kadınlardı. Evin onyirmi metre kodar önünde bir ellerinde telsız, öbür ellerinde otomatık G3'ler onlarca cadorlu gene kız güvenlık görevini üstlenmişlerdl. 6 mayısta Peygamber'ın kızı Hz. Alı'nın karısı Hz. Fatıma'nın doğum günü İran'da kadınlar günü olarak kutlandı. Kutlama töreni, ABD Büyükelciliğinin önunde onbinlerce kadının coğunun kucaklarında cocuklarıyla bir cadorlular ordusu gibi caddenin ıkı kilometre uzunluğundokı bır kesitini siırsiyah örterek cAÜahu Ekber, Humeynl Rehber», «Merg Ber Amerika» (Amerıka'ya ölüm.) haykırışlarıyla ortalığı ınletmeleriyle yapıldı. Bu kadınlann bircoğu kentin merkezindekı ABD Büyükelciliğinin önüne 20 kilometreye yakın yol yürüyerek Güney Tahran'dan gelmişlerdl ve gene aynı yolu yürüyerek döneceklerdi. WEİMAR ANAYASASI Birincf Dunya Savaşı sonrasında, Almonya' nın 1919 VVeima Anayasası rejımini de, ABD'nın başkanlık sisteminden esinlenmekle beraber, esat Itıbariyle, parlamenter hükumeti benımsemış ıdı. Ancak, yürütmeyi güclü kılmak gerekcesıyle, Cum hurbaşkanını genel oyla sectirmış, geniş yetkıierle donatmış ve özellikle parlamentoyu kolayca dağıtma olanağına kavuşturmuş idi. Buna rağmen, Başkanın müdahalelerı yüzünden hükümetler hıç de başarılı olamamış ve, bilindiği gibi, sonunda yani 1933'te devlet yetkl ve kuruluşları tümü ile Hitler'in ellerine bırakılarak, faşist dıktatörlüğe yol açılmıştır. Nazi Almanyası örneğinde, genel oyla secilen Cumtıurbaşkam'nın kendisı değil de, onun atadığı Şansölyenin kişisel iktidarını kurup yürütmuş olması, bu noktaya ilişkin görüşün doğruluğunu etkilemez. Cünkü, Alman örneğinde Başkan ile Şansölyesl. esasen her bakımdan kaynaşmış ve özdeşleşmiş bulunuyordu Ne var ki, nazl rejimi. bonapartist dıktatürlukden farklı olarak, siyasi düzene demokratik görünüş veren öğelerin hicbirini korumak gereğini duymamış ve tek kişınin İktidarını yalın ve keeln bicimde benlmseyip yürütmuştür. Ön saflarda oplum yaşamının ön saflarında kadınlar sık sık karşınıza cıkıyor. Örneğin, Ayetullah Talegani'nin kızı, babasıyıa bırlıkte işkence gormuş olan ve iran kadınlığının bir simgesl halıne gelmiş olan kızı Azam Taleganl Tahran'dan milletvekill secıldi. Örneğin, Devrimden sonra kurulan Dünyadaki Ulusal Kurtuluş Horeketlerıni Destekleme Merkezi'nin başında Benisadr'ın Parıs'teki cevresinden bir kadın Sudabe Sudeyfi bulunuyor. Bu örnekleri coğaltmaK mümkün. Kadınların kara çarşaf giyrreye zorlandıklan söylentisl İran dışında Devrime kara calmak lcin uydurulmuş bir efsaneye benzlyor. Tahran sokaklarında her türlü giysiyl görebilirsinlz. Hatta, başörtülü bir gene kızla, bir butıkten cıkmış gibi giylnen bir baskasını yanyana, konuşa konuşa yürürken de görebiliyorsunuz. Çadorun giyilmesinin rkl nedenl var. Birincisl, tıpkı Türkiye'dekl gibi yoksul ve dine bağlı kitlelerin kadınlannın geleneksel glysi€l olduğu lcin; Ikincisl Şah'ın İran kadınrnı Batılı kadınlara benzetme cabalarına bir tepkiyl, bir reddi simgelediğl icin. Daha önce cador ya da başörtüsu giymezken şimdi glyenler bu fcincl grupta yer alanlar. Kadın erkek illşkllerlnde sezllebillr bir bosVı da yok. Parklarda ya da caddelerde elele. kolkola ya da sarmaş dolaş çlftler görmek gözunüze garip gelmiyor. İRAN'IN EN ÖZGÜR KADINLARI ÇARŞAFLILAR VE BAŞÖRTÜLÜLER LAŞMAYI KIRMAK VE BATI KÜLTÜRÜNÜN İZLERİNİ SİLMEK İÇİN BAŞLATILAN KÜLTÜR DEVRİMJ'NİN SÜRDÜRÜLDÜĞÜ TAHRAN'DA İMAM HUMEYNÎ İLE JOHN TRAVOLTA'NIN POSTERLERİ BİRBİRİNE BAKIYOR; SOKAKLARDA DEVRÎM MARŞLARININ MELODİLERİNE BEE GEES'İN NAĞ MELERİ KARIŞIYOR. T DİĞER ÖRNEKLER Genel oyla secilmiş kişi ya da kurulların, kendilerini düzenleyen hukuk kurallarına karşın, yetkiılerinj artırıp görevlerini genişlettıklerine, yakın zamanlarda ortaya cıkmış iki örnek daha gosterilebilir. Bunlardan ilki, 1958 Fransız Anayasasına göre, parlamento üyelerine katılan ikinci secmenlerden oluşan genişletilmiş kongre tarafından secilmekte olan Cumhurbaşkanının, 1962'de yapn lan Anayasa değişikliğiyle doğrudan doğruya tüm seçmenlerce göreve getirilmesınden sonra, de'Ga ulle'ün durumunun nasıl daha da güclendiğl ve Fransa'da hükümetln başkanlık sistemine yaklaştığı olgusudur. ikinci örnek de, milli parlamentoların kendi üyelerl arasından cıkardığı temsilcilerden kurulan Avrupa Parlamentosunun, 1979 baharında ilk kez Avrupa Ekonomik Topluluğuno dahil dokuz ülkede yapılan tek dereceli secimle bellrlerten üyelerinln, savunma alanında yetkill olmamalarına rağmen, silah sanayiinl duzenleme gerekcesiyle bu konulara da el atmış bulunmalardır. YASALLAŞTIRILMAK ÎSTENEN Ne var kl. azınlık iktidan, Anayasa değlşlkllğlne ve yenl kanunlara gerek görmeden, daha güvenoyu almadan cıkarmaya başladığı ve hâlâ üretmekte olduğu kararname, karar. tebliğ, genelge ve sirkülerlerle toplumsal düzenl tasarladığı nitelikte ve amacladığı doğrultuda blçimlendirme sürecine glrmiş bulunmaktadır. İşte bir süredir, belli cevrelerin yurüttüğü Anayasa değişikliğl etkinlikleri ve girlşimlerl ve AP liderinin Cumhurbnşkanı seciminde baştan berl v« ısrarla takındığı tavır, geliştirilmek ve yerleştlrtlmek istenen bu eylemli durumu yasallaştırmaya yönelmiş görünmektedir. Bugun varolan koşullardo, söz konusu yosallaştırma işleminin, sağlıklı ve usulüne uygun biçlmde gercekleştirilmesi olanağı bulunup bulunmadığı noktasını daho sonraya bırakarak: bu girişimin başarıya ulaşması halinde ortaya çıkabilecek durumu belırtmeye colışalım. Gerçekten, Cumhurbaşkanı, TBMM'nce değil de, doğrudon doğruya millet, yani secmen kütüklerinde yazılı yaşayan vatandaşlar tarafından secildiği takdirde; azınlık iktidarı temsilcisinin Inandırmak istediği gibi; bu «Bir başkanlık sistemi» olmayıp, Isadece «Cumhurbaşkanını milletin secmesiınden ibaret kalır mı? İmam Humeynive John Travolta slında, Islâm Cumhuriyetl adına uygun bir rejim kuracaksa; İran Devrımı gerçekten bir yabancılaşmanın kaynağı olan Batı kültürünün Iran'daki kollarını budayacakso Kültür Devrimi'nin zamanla toplumun tüm kesımlennde uygulanması zorunlu. Tahran kaldirımlorındakı ışportacı tezgâhlarında İmam Humeynı ve John Travolta posterlerınin birbirlerınl seyretmesl. bır işportacı tezgâhında calınan devrım marşlarma, hemen yanıbaşınclaki ışportacı tezgâhından yükselen Abba'nın nağmelerınin karışması bu zorunluluğun en carpıcı kanıtı. Tahran Intercontınental otelinln lobisinl gün boyu, üzerıerınde pahalı gıysileri ve ıtinalı makyajlarıyla bayanlar dolduruyor. Kiml zaman tek, kiml zaman bırlıkte ve kimı zaman da şık giyimli erkeklerın eşlığınde gelıyorlar. Bazan kocaiarıyla, bazan nişar.lıları ya da flörtleriyle ya da yalnız. Tahran'ın Sheraton ve Hılton gib: diğer gösterışli otellerinds de aynı manzarayı görmek mümkün. Bir bardak portakal suyunun Türk parasıyla 200 lıraya yakın olduğu bu büyük otellerin lobılerınde alkol yasak olüuğundan Coca Coıa, cay, kahve ya da meyve sularıyla isteksızce yetlnerek saatlerini sohDet ve deaikoduyla ve cevreye alımlılıklarını sunmanın hazzıyla gecirıyorlar. Yolu büyük otel'ere düşen bır vabancı İran'da bir devrımın gerçekleşmış olduğuna kolay kolay inanamaz. İran'da zengınler gene zengin, yoksullar gene yoksul Devrımden bu yana geçen bir yıl, başkent Tahran'ın cehresıne çıplak gözle farkedilecek ölçüde carpıcı değışıklıkier henüz getırmış değil. Batı pop müziğınin nağmelerinin altında günlerini konuşarak ve avuc dolusu para harcayarak geçiren bir zümrenın mutlu azınlık yaşamının tam zıttı Tahran'ın güneyinde hıc bitmeyecekmış gibi uzanan yoksul mahallelerınde Buradaki yaşam, Türkl ye'nın gecekondu yaşamından bin kat daha cetin. Toprak ya da sac damiı evler, hatta toprağın altında yaşayanlarla dolu güney Tahran. Mehrabad havaalanına ucağınız Inmeden önoe kente alçaktan bir kuşbakışı Devrimın bütün gerekcesinı, bütun toplumsal temellerınl gözlerınizin önüne serecektlr. /\ f\ Canlı sokak ticareti ahran sokaklarının bir garipllğl varsa, o da koldırımların iki yanında başı sonu belirsız blçlmdo uzantp glden işportacılar. Besbelli ki, bunlar, Devrim sonrası ekonomik durgunluğun ve işsizliğin ürünü. Tezgâhlarında yok yok. Ayakkabıdan son model elektronik aletlere, kadın ve erkek giysilerinden ev eşyasına ve mutfak malzemelerlne kadar herşey satılıyor. Tezgâhlarını istanbul'un Nişantaşı ya da Bağdat Caddesi'nin dükkânlarını andıran gösterişli vitrinlere sahip mağazaların önüne öyle bir kurmuşlar kl, biraz dikkatsız bir göz işporta tezgâhlarının ordında aynı malların satıldığı dükkânların bulunduğunu secemez. İşportacılar, Şah döneminin düzenlıliğini arayan öfkeli gözlerie kendilerini spzen ama ses de cıkaramayan dükkân sahiplerinin önün de ve tabıi büyük bır gürültüyle ticaretlerini yürutüyorlar. işportacıların ve dükkânların ve hatta Isianbul'un Kapalıcarşı'sının bir on misli büyüklük ve genişlikte olan Tahran'ın ünlü pazarının bir ortalf yanları var. Hepsinde İmam Humeyni'nin Totoğraflarj asılı. Gürültü yalnızca mallarını tanıtmafc ve fıyotlarını duyurarak müşteri cekmek amacıyla bağırmalarından ileri gelmiyor. Bir coğunda kasetler calınıyor. Zaten, dörtbeş ışportacı tezgâhından birl kaset satıyor. Her turlu müzik kaseti var. Farsca. Turkce (Azerbaycan Türkcesi), İngilizce ve Fransız ca her türlü şarkı sonuna kadar acılmış kasetçl teyplerinden ortalığı kaplıyor. Kimisi sürekll çoK popüler olan devrim marşlarını calıyor. Bir bakıyorsunuz «Humeynl Ey lmam» nakaratıyla surüp giden bir marş kesiliyor ve yerine bir müşteri isteği üzerine konan Bee Gees'in kulakları tırmalayan bir melodisi işitilmeye başlıyor. Ya da Rolling Stones'un bir parcasının birdenbire kesılip «Ey Şehid> diye başlayan bir marşın müzıği kulaklarınızı dolduruveriyor. Bitmez tükenmez konuşmalarla saatlerinl dolduran sıkıcı televizyon programları İran nalkını mu ziğe susatmış ve kasetci sayısını artırdığı gibi, kasetciliği de hayli kârlı bir iş haline getirmiş. Bütun bu görüntüler, bütun bu yaşam temposu İran'da Devrim sonrası ile Devrim öncesinin birlikte yaşadığını sergiliyor. Devrim öncesinin kurumları, alışkanlıklan ve Devrim öncesl yapı ortadan kalkmamış. Buna, Devrim sonrasmın kurumları, yeni olgular ve yenl bir yapı arayışı eklenmiş. Bu ikili hem bir arada, hem de mücadele halinde. İran nereye gidiyor? Nasıl gidbcek? Y A R I N : İRAN'IN GELECEĞİNE İLİŞKİN BAZI İPUÇLARL TEK KİŞİNİN DİKTATÖRLÜGÜ İşte Türk Cumhurbaşkanını, TBMM yerine. genel oyla sectirirseniz, bu tarlhi örneklerde olduğu gibi, onun da giderek yetki ve görevlerini artırıp güçleneceğini ve kişisel iktidara kayacağını öngörmeniz ve bilmeniz gerekir. Bu secim tarzı değişikliğı, başkanhk sistemi olmasa bile, uygulamada ve sonucta tek kişinin diktatörlüğüne götürebılır. • Gercl Turkiye'de «Cumhurbaşkanlığı »eçlml bugün bır çıkmazdadır.» Ancak, bu işin cıkmaza sokulmuş olmasının sorumluluğu bir yana, Cumhurbaşkanının secilmesi icin gerekli uye tam sayısının coğunluğu olan 318 oyu bir araya getiremeyen TBMM, Anayasa değişikliği icin zorunlu bulunan her yasama meclisinin ayrı ayrı üye tam sayısının ücte iki coğunluğunun tutarı olan 477 oyu, özellikle Başkan secımi konusunda nasıl toplayabilecektır? T I L GENEL OYUN SİHİRt VE GÜCÜ ginler ceplerinln kabanklığının ne kadar surebileceğinden pek güvenli değiller. Geleceğe ilişkin umut ları sorsılmış. Aralanndan bir coğu İran dışına kacmış, bazıları kurşuna dizilmiş. Geride kalanlar ise tedirgin. Sinmiş durumdalor. Mostaz'afin'ln olağanüstü bir hareketlilik kazanmış olması ve İmam Humeyni'nin mostaz'afin'in bayrağı gibi dalgalandırılması onları ürkütüyor. Oysa, yoksul kitleler ceplerl daha da boşalmış olmasına rağmen, mutlu ve coşkulu. Zenginler ceplerl dolu olmakla birlikte kendilerinın kaybeden taraf olduğu ps.koloiisine girmişler. Yoksullar ise tam tersl. Cepleri daha da boşalmış ama zafer kazanmanın gururu icindeler. İmam Humeyni'nin toplumun en üstündeki konumuna baktıkca, kendilerini iran'ın tepesine kurulmuş gibi hissediyorlar. Onların İmam'a, İmam'ın onlara duygusal bağlan var. I M K Mutlu yoksullar, mutsuz zenginler ostoz'afîn yani yoksul ve ezilen yığınlar, siyasetin ta göbeğindeler. En fazla onlar ilgileniyorlar. Bir gösteri coğrısı yapıldı mı ya da böyle bir neden doğdu mu, bir an da yüzblnlercesl sokaktara fırlayıveriyor. İşte, o zaman Intercontinental Otelinin lobisinde» osla farkedemeyecek olduğunuz şeyi birdenbire farkediveriyorsunuz, iran'da bir devrimin gercekleşmiş olduğunu. Kadınlar... Kadınlar... adınlar lcin de durum böyle. Garlp ama gercek, iran'ın bugun en özgür kadınları cador adı verilen carşaflılar ve başörtülüler. Zengin kesimlerin bir süs bebeğine benzeyen, siyasete ilgısiz, lüks tüketim rraddelerine ve kocalarının cüzdanlarına bağımlı kadınlarının aksine. yoksul kesimlerin kadınları surekll si D evrim. köklü bir ekonomlk dönuşumu henuz gercekleştirmiş değil. Üstelik, Şah dönemınde c©kilmez gibi görünen hayat pahalılığı Şah dönemin» aratacak boyutlara tırmanmış. Fiyatların önune gecip dur diyen yok. Ancak, zenginler (müstekbirin) mutsuz. yoksullar ve ezllen kitleler (mostaz'afin) mutlu. Cünkü, zen I I Sıyaset biliminin veya san'atının evrensel kabule ulaşmış öğretisi, gecmiştekl deneyimler ve tarihl örnekler, genel oyla secilmiş bir devlet başkanının, hangi re|im ve Anayasa icinde I o l u r s a olsun, bu makama oturmakla yetinmeyeceğıni ve hemen tüm kamu gucünü elinde toplayıp kullanacağını, kısaca diktaya kayacağını Daha da önemli olan yön, sanıldığı ya da göstermektedır. Şöyle ki, secmenlerın doğrudan gösierilmek istendiği gibi, sözkonusu seoım tarzı I vereceklerı oylarla secilen Cumhurbaşkanı. hakdeğişikliğinin, imparatorluk batırıcısı Enver Paşa' lı olarak. kendısini hükümetten ve hatta parlamentodan daha güclü ve üstün sayacaktır. Cün nın «yok kanun, yap kanun!» buyruğunca, geliş' kü, millet temsilcileri belli secim cevrelerinde güzel yapılması halinde sadece bir kac madde kullanılan oyların ancak bir bölümünü kazanmış karalamakla kalmayacağı, tüm anayasal düzenın oldukları ve hükümet üyeleri de Devlet Başka yıkılmış olacağıdır. Çünkü genel oyla secilen Cum nının iradesiyle göreve getirildikleri halde: Cum hurbaşkanı, isteseniz de istemessniz de, devletin hurbaşkanı tüm secmenlerin oylannın coğunlu rakipsiz tek güclü organı haline gelir. Bu bakımğu ile bu mevkie gelmiş olacaktır. Nasıl ki es dan, (olmayacak şey ya!) şayet böyle bir değişik1 ki devirlerde hükümdarların siyasl iktidan. kut lik gercekleştirilirse, herhalde bunun girişimcıs bugüne dek yaptığı gibi şimdiki adayının cekilmesal ya da tanrısal kaynağa dayanarak güç ve meşruiyet kazanmış sayılıyor idl ise; cağımız sini, engellemek şöyle dursun, yerini almak lcin da, secilmiş Devlet Başkanlan da yetkilerinl ve kesinlikle sağlamak isteyecektir. Meğer kl, iktidagörevlerini genel oydan alarak. kuvvet ve yasal rı da, liderliği de gözden cıkarmış olsunl. lık elde etmektedirler. Bu nedenle, bütün yetkin vatandaşların tek dereceli secimle Cumhurbaş GÜNCEL SAK1NCALAR kanlığına getirdiğl kişi, Anayasal kurallara ve Öte yandan. bugünkü bunalımlar ortamında kurumlara, sosyal güclere ve başka etkenlero ve ülkenin büyuk bölümündeki sıkıyönetirr altınkarşın, devlet ve toplum düzeninde en ve gide da girişilecek Anayasa değişikliğinin ve genel oyrek tek etkill organ haline gelir. Belirtmek ge la yapılacak Başkan seciminin ne denli sağlıklı ve I r e k l r kt, genel oyun bu sihri ve sağladığı güç, isabetli olabileceğini açıklamaya gerek yoktur Devlet Başkanlarına özgü olmayıp, tek derece sanırım. Cünkü bunun deneyimleri. Anayasa'nın li secimlerle oluşan tüm kamusal organlar lcin 1971 ve 1973 değişikliklerinde yaşanmîş ve gö• de söz konusudur. Ancak, milyonlarca oyun rülmüştür. Bu kez de Anayasa değişikliği girişiI üzerinde toplandığı bir kişi, yalnız Cumhurbaş minin, sözlü ve eylemli saldın olaylarının yoğunkanlığına secilmiş olmaz, aynı zamanda halk laştığı günlerin ertesinde. yine hükümetin başı tarafından plebisite edilmiş bulunur ki onun asıl tarafından yapılmış olması, 12 Mart rejiminde izgücü bu milletin biricik umudu ve güvencl sa lenen yollarla koşutluk arzetmekte ve bir rastlantıya benzerremektedir • yılmaktan gelir. Her nekadar, daha önceleri olduğu gibi. etI BONAPARTE'LAR ÖRNEĞt kill cevreler Cumhurbaşkanı secimırıe şu ya da Nitekim Napoleon Bonaparte'ln başardığı 18 bu yönde şimdiye kadar müdahalede bulunmabrumaire darbesındein sonra, kişisel iktidarına el mış ise de; Başkanın tek dereceli secimle be(Arkası 9. Sayfada) verlr bicimde hazırlatıp düzenlediği Vlll'ncl yıl
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear