Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ÎKÎ CUMHURtYET 14 MART 1980 T ıp blliminln gelişmesi, însan duşuncesindöki özgürleşmenin de tariht. Tıp büimi. \nsanı amaçlayan bir yaşam bilimi. İnsan düşüncesini sınırlandıran, ınsan mutluiuğunu engelleyen ne varsa tıp bilimınin de karşısına dikilmiş. İlk aşılama çalışmalarının karşısına batının dinsel bağnazlığı çıkmış. Bu bağnaz Cevreler chastalık, Tanrının uygun gördüğü bir cezadır, engellenmesi yanlıştır» demışler İnsan ların hastalıklardan korunması Için yapılan aşıların önce bu gerlcl düşünceyl aşması gerekmiş. Sonraları bir döneme buluşlarının damga8mı vuran Sigmund Freud, düşüncelerini açıkladığı zaman. tutucu cevrelerin saldirısına uğ« ramıştı. Büyük Freud'a, cmasum cocuklara cirv sel güdüler yakıştırmaya cahşıyor» diye saldınlmıştı. Bugün, aşılar günlük işler arasındadır. clnsel sorunlar da evrensei bovutlarda önem kazandı. Cumhuriyet'te yayınlanan Sadi Borak'ın onrtorında. trenglyle savaş Yasasının cıkış görüşmeleri çok ilginçtir. Evienmek isteyen kadın. erkek adayların hekim tarafından muavene edilmesi gereği. bütün tutucuların saldınsıyla karşılanmış, «evlenmemiş kızların muayene edilemiyeceği» üzerinde uzun uzun durulmuştur. Bugün sıradan işler gibi görülen uygulamaların ne büyük savaşımlar sonunda kazanıidığı unutuimamalıdır. Tıp biliminin dünyada ve blzdek) tarihinin çok iyi bilinmesi. çok lyi yorumlanması gerekir. Tıp Biliminin tarihi, ayni zamanda, insan özgürlüğünün. demokrasinin de tarihi. Tıp biliminin evrimi aktın gizlere, doğruların yanlışlara, bilimin karanlıklara yengisiyle sağlanmıştır. Bugünün insanını sağlıklı kıfmak icin daha buyük savaşım gerekli. Bugün, cşıiann önundeki engeller kalkmış durumda. Cinsel sorunlar da özgürce tartışılma yolunda. Ama. çağdaş teknoloji. çağdaş yaşam, insamn önüne daha bü* yük engeller çıkarıyor. Bu engeHer, yaşamı do> raltan, yaşamı sınırlandıran herşey. insan sağlığını bedensel ve ruhsal bir bütün olarak alan çağdaş t:p düşüncesi, ınsanın yaşam alamnın ne denli daralîıldığını anlamak için gözümüzü topluma çevlriyor. İnsamn sağlıklı olmasını. toplum yapısının Içinde aramak zorunlu. Toplumun bugünkü bozuk yapısı. bir yandan insamn yaşam çevresini daraltırken, öte yandan soğlığı salt bedensel hastalıklara indirgiyor. çözümü de hekim hastane • ilâc çıkmazına Iteliyor. olaylar ve görüşler Toplum Gerçeğinde 14 Mart'lar Dr. Erdal ATABEK tnsanın yaşam çevreslnl daraltıyor. Kıyılar klrlenmıştır. Temiz kıyılar da parsellenip parası olanlara satılıyor. Kentin yeşil alanları, beton yığınlan kurmak üzere yap satçılara peşkeş çekilmiş durumda. Kent insanlan temiz bir soluk alamaz duruma gelmiş. B r yerden bir yere gitmek olanaksız. Trafik çözulmesi güçleşen döğümler oiuşturmuş Ekonominin kemendi insamn boynunda daralan bir ilmek. İnsamn tüm bunları düşünmemesi Için her turlü önlem alınmış. İlerisini geris'ni düşünmeyenleri oyalamak için spyirlik spor gösterilerl var. Maçlar. klüpler, takımlar, paslar. şütler. kornerler, penaltılar sürüp gidiyor. Sinemalar, birahaneler, çeşitli alış veriş merkezleri insan ların «sade suya tirit» yaşaması ıçin hazır. tNedir ne oluyoruz, nerden geliyor, nereye gidiyoruz» diyenler için de, yasaklar, kovuşturmalar, sürgünler, dahası önlemier de hazır durumda. «Bu düzende bir bozukluk var, ama, neresi acaba?» .diye düşüneceklere yaşam alanı büsbütün daraltılmış. Özgür düşünçeyi, özgür davranışı yasaklamışız. Sonra da, insanlan sinir yatıştırıoı haplarla herşeye katlanır duruma getirmeyl onlara yardım sayıyoruz. Evet, bugünün insanını sağlıklı kılmak Için daha büyük savaşım gerekli. Tıp bilimi ilerlemiş.. Yıllık çheckup'lar, test ter, kontrollarla. ufacık bir belirtide her türlü hastalığı yakalar duruma gelmiş tıp bilimi. Ama, kimler için?.. Sağlık hizmetıni herkes için öngö rüyoruz.. Anayasamız öyle diyor. Sağlık yasala rımız, tüzükierimiz hep, sağlığın insanlar arasında ayrım yapılmadan verilmesi gereken bir hak olduğunu söylüyor.. insanlar arasında dil, din, ırk cins gözetilmeden verilmesi gereken bir hak. Ama, İnsanlar arasında dil, din, ırk cinsten daha önemli bir fark var: sınıf ayrımı.. Tıp bilimi. tarihtekl bir çok engeli aşmıştır. Ama, önündeki en büyük engeli, sınıf ayrı mı engelini aşmadıkça amacına ulaşması olanaksızdır.. Bugün. tıp biliminin de kimler için geliştiği sorusunu sormamız gerekli. Aslında. tıp bilimi, kuşkusuz tüm insanlar için gelişmlştir. Ama, tüm insanlar, tıp biliminin gelişmesinden aynı ölçülerde yararlanmakta mıdır?... Kuş kusuz, hayır.. İşte. sorun da burada. Çünkü, amaç bilimin gellşmest değil. gelişen bılımden tüm insanların yararlanmasıdır.. Oysa, yararla nanlar da belli, yararlanmayanlar da.. Yazın güneşinden, denizin kıyısından, kumsalın kumurdan yararlananlar, kışın da iyi ısıtılmış konutlcrda oturanlardır.. Gene, bu sınıfın insanlcrı, iyi beslenmede sıkıntı çekmezler, din lenebılirler, doğumları mutiu, hastalıkları modern tıbbın özeni altında, öiümleri görkemlidir. Yazın susuzluktan kavrulanlarsa, kışın soğuktan donar. karnını doyurması sorundur, doğ maiarı rastlantı, hastalıkları kader, öiümleri do flaldır.. Bu sıntfın lnsanları Için yaz mevslml ti fo, paratifo, kış mevsimi pnömoni, plörezi demektlr.. Tıp bilimi, toplumun sınıfsal ayrımı ortadan kalkmadıkça. eşıtsiz bir uygulamanın aracı olmaktan kurtulamaz.. Tıp bilimini doğru yorumlamak gerekir. Tıp. hasta bireyi inoeleyen bir billm disiplin) değildir. Tersine, tıp, belki de sos yal bilimlerin ilk sıralarında yer almalıdır. Sosyal niteliğinden soyutlanmış tıp bilimi, tarihteki ile ricl rolunden de ayrılır, salt egemen sınıfların hlzmetinde blreyol ve gerici blr işleve yönellr. Böylece, egemen sınıflar gereksinmeleri daha oz olduğu halde, tıp biliminin gelişmelerinden da ha çok yararlanırlar.. Oysa, yaşam koşulları, ça lışma koşulları daha güç olduğundan sağlık hiz metine gereksinmeleri daha çok olan işçi ve emekçl sınıflar, tıp biliminin gelişmelerinden daha az yararlanır duruma düşerler. Ülkemizde gerçekten de modern bir sağiık hizmeti veren, dahast, ulke ortalamasının üstünde bir ölçüde sağlık hizmeti veren Sosyal Sigortalar Kurumu nun sigortalılara hizmet etmedeki başarısı bu du rumu değiştirmez.. Çünkü bu hizmet, salt tedavi hizmetidir.. Aslında, işçileri hastalandıran, iş kazalarına uğratan nedenler, kapitalist sınıfların çıkarlarına ters düştüğü için değiştirilmemekte, sadeoe, bu hastalık ve kazaların sonuçlarını iyileştirmeye çaba harcanmaktadır.. Zekeriya Sertel U Sonuç.. 14 mart 1827'de tıp eğitimin! çağdaşlaştırma çabası, batının üstyapı kurumlarını Türkiye'ye getirmek isteminin ürünüdür. Tıp eğitimi çağdaşlaşmıştır.. Ancak altyapının dünya emperyalistkapitalıst sıstemine yamanma sureci, giderek tıp bilimini de, sağlık hizmetini de hekim leri de kapitalist toplum yapıs.nın kurallarına uy gun olarak biçimlendirmiştir.. Tıp bilimini öğrenen sağlık hizmetini yürüten biz hekımler, 14 martları, kutlanan bir günden tüm sağlık emekçiierl işçi sınıfı ve emekçı halkımızla birlikte bilimin de hizmetin de sosyal anatomisini sergileyen bir «Sağlık Haftasısna dönüştürdük. Ne yaptığımızı her gün biraz daha bilerek, neden yaptı ğımızı her gün biraz daha bilerek, toplumumuzun gerçeklerlni her gün daha iyi görerek, tıp biliminin özü olan aklın. doğruların. bilimin yolunda yürüyoruz. Yılmadan. yorulmadan. bıkmadan, bilimin yolunda... NOT: Her hafta bugün bu sütunlarda yayınladığımız Melih Cevdet Anday'ın yazısı posta geoikmesi nedeniyle yayımlanamamıştır. Bugünün İnsanı.. «Bordro Mahkumlan» Faik Y. BAŞBUĞ ergilendirme konusu, bir bütün olarak btreylerin kamu giderlerine ortak olmaiarı anlamına gelmektedir. Bu ortakhk isteğe bağü değil. zorunludur. Birlikte yaşama zorunluluğuna özdeş b.ir zorunluluk. Ancak sistemin özünden kaynaklanan bu doğal görev. fonlann toplanması ve kullanılnıası açısından özgür tutulmamıştır. Kaçınma ve yukümlüJükten kurtulma güdüsünün ağır bastığı iusanlar. kesin kurallar içine alınmasına karşm. «gözetilebilir» bir uygulama ile korunmaktadır c Konulanna göre çeşitlilik gösteren bir yasalar topluluğu geliştirilmiştir. Yöntemini ve yapUrımlarını içinde bulunduran geniş bir yasalar varlığı ve hemen arkasından. her konuda olduğu gibi. bir de kalıplaşmış reklam panosu oluşturulmuştur. «Adil vergilendirme», «Vatandaşhk ödevi» gibi. Oysa günümüzün gerçekleri bu duygusalhğı aşmıştır. Belirttiğimiz yasaların bir bütün olarak şeklen de olsa sahip çıktığı «Adil vergilendirme» ilkesine kuşkuyla bakmamak olanaksız. Şimdilerde söz konusu olan yeni vergi tasarüarı bu kuşkuyu daha da derinleştirerek artırmaktadır. Bilindiği gibi ve yine Mallye Bakanının çok sık bir şekilde kullandığı sözcükle. Türkiye'de ücretliler. «Bordro mahkumu» durumundadır. Yukanda değîndiğimiz, yasal normlar karşısmda tavır takınma özgürlüğü bu kesim için geçerli değildir. Ucretlerin doğuşu ile vergilendirilişi aynı anda gerçekleştirllmektedir. Ve onun için de mevçut sistemde bir ücretlinin ödediği vergi çoğu kez bir sanayicinin ödediği vergiden çok fazla olabilmektedir. Bir sanayicinin sahip olduğu özendiri önlemi ve ayncalıklarınm hiç birisine sahip olmaksızm. Böy]e bir ücretlinin emekli olduğunu ve yülann emeğinin karşılığı olarak mevout ekonomik ortamda, gerçek değer olarak bir hiç düzeyinde" kalan 300 400 bin TL. kıdem tazminatı aldığını düşünelim. Vergisel görüntü şudur: Eğer bu paranm bir bankada mevduat şeklinde tutulması söz konusuysa, elde edilen mevduat faizl için yü sonunda beyanname verileoek ve esasen yıllarca en iyiniyetli vergi yükümlüsü olarak beş kuruş kaçıramamış olan bu kişi, yeni durumda, vergi stopajı dışında aynça yüksek oranlı ek bir vergi yükü yükleneoektir. Eğer. dünyanın en ilginç emeklilik sistemlerlnden bırisinin yürürlükte olduğu Türkiye'de. emekli kişilerin ayrıoa ücretli olarak ömrünün son dilimlerini de emek satarak tüketmekte olduğu düşünülürse. bu kez ücretlerle bankadan elde edilen faiz birleştirilecek ve böylece daha yüksek vergi dilimine girilerek. faiz kazancmın dışında ana para bile vergi olarak devlete verilecektir. Banun adil vergilendirme tekniği ile bir ilişkisi yoktur diyebiliriz. Tasanda yer alan öteki iki gelişime gelince: Bunlardan birisi yine ücretlilerin mahkumluklan ile ilgili olup, öbürü bu smıfın dışmdaki, ama vergi oyunlannı ve kaçmmaları en iyi realize eden girişimci kesime Hişkindir. Ücretlilerin esasen belirli bir kullanım olanağı bile kalmayan kıdem tazminatlannıa yıllara bölünmüş küçük istisna dilimleri hariç vergi kapsamına aiınmalan öngörülmektedir. Konu üzerinde en ufak bir yoruma gerek yoktur ki, tasan geçmişte olduğu gibi şimdi de ağırhğını oransal yeri az ama etkin ve ekonomik ağırhkları büyük işletmeci kesim yerine. çalışanlar kesimi üzerinde toplamaktadır. Üretimden pay alma uğraşısını bir taraf adına zorlaştırmakta, bir taraf adma ise görünürdeki bazı değışiklikler hariç hiç değiştirmemektedir, Bunu diğer bir açıdan üzerinde durmak istediğimiz ikinci örnekte görmek olasıdır. Çok sık bir şekilde uygulandığı üzere yeni tasanda kurumlarla ilgili olmak üzere önemli bir yeniliğe yer verilmektedir. îşletmeler, kârlannın yüzde 20'sini yatırım fonu için ayırabilecekler ve böylece bu kısun için vergi yükümlülüğünden kurtulacaklardır. Ongörünün sağladığı büyük ayrıcalık, yatınnv ları özendirme amacını geri plana itmektedir. Eğer üç yü içînde aynlan fon yatınma dönüşmezse, Amme Alacaklannın Tahsili Usulü Hakkmdaki Kanun uygulanacak ve yüzde 12 15 faizle aynlan fonlar devlete iade edilecektir. (Çünkü cezai hüküra çalıştınlmayacaktır.) Gerçekleşirse bu defa devlet, kendi kaynağının özel işletmeler bünyesinde yeni servetlere dönüşmesine razı olmuş. hatta bunu öncelikle istemiş ve gereği yerine gelmiş olacaktır. Kaldı ki. gerçekleşmeme halinde ödenecek çok düşük faiz de, bugünün yüzde 6090 faizli fon piyasasmda önemli bir ucuz finansal kolaylık anlamına gelecektir. Bu anlayışın, şlmdilik «Adil olmayan vergilendirme olduğu» konusunda kuşku yoktur 1930 14 Mart Askerlik Ankara 13 (Hu. Mu.) Geçenlerde verdiglmiz hizmeti fliliyenin sureti ifasıns» dair ha* bere mütemmim olarak şu malumatı aldım : «Evvelce iki tertlpte alınan askerlik badema bir tertipte alınacaktır. İki sene hizmet vapacak askerler teşrinievvelde, bir buçuk sene yapacaklar nisanda askere ahnacaklar, Hizmete alınaD askerler müddetleri bitmeden altı ay evvel mezun addedilerek terhis olunacaklardır. Yeni talimatname çıkıncaya kadar bu şekil devam edecektir. mühim Türk Yunan mübadele ltilafnamesinin imzası birkaç gün için gecikmiş olmakla beraber itilâfa emri vaki nazariyle bakılmakt&dır. Son dakikada itilafnamenin imzanra geciktiren sebep hakkında bu malumatı bldık : Itilâfname mttbadil emvali meselesini ayırarak imzadan sonraya bırakmakta ve bu işin tasfiyesini biteraı mü. badele azasına havale etmektedir. Htikümetimiz esas itibariyle bunu kabul etmekle beraber bu tasfiye işinde bitar&f azanm mesaisine TUrk ve Yunan mübadele murahhaslarının da iştirak etmelerini crensip olarak ileri sürmüştür. Esasen, asıl mübadele protokolu mübadeleden mütevellit mes&ilin halTinı muhtelit mübadele komisyonuna bırakmıştı. Bu meselenin Hariciye Vekilimizle ' Yunan Sefiri arasında devam eden müzakereler neticesinde anbean halledileceği ümit edilmektedir. yapılıyor Gene dayak faslı Svvelkl gün Galatasaray polis merkezinde birine dayak attılar. İDün de GalatasarayMaki seyrüsefer mer kezi daha acıklı bir hadiseye sahne olmuştur. Hadise şöyledir : 2054 numarah otomobilln şoförü Mehmet Efendi köprü üstünde duran 1754 numar&h otomobilin soförü olan arkadaşı Kavalah Fehmi Efendinin yantnda otururken seyrüsefer memurlarından Yaver Efendi yanlarına gelerek Fehml Efendiye hitaben : «Bu eşekoğlu eseğl lndir içeride oturamaz» diyor. Şoför Mehmet Efendi bu lisanı tecavüzün kendinde hasıl ettiği haklı bir heyecan ve teessür ile Yaver Efendiyi şikayet etmek üze. re seyrüsefer merkezine gidiyor. Başmemur Hayri Bey'i görmek istedigini söylüyor. Orada bulunan memurlar arkadaşlık gayretiyle şoför Mehmet Efendiyi Hayri Bey'in yanına bırakmak lstemiyorlar ve bir odaya sokarak dovüyorlar. Mehmet Efendi bu müdavatten sonra derhal müddelumumiliğe müracaat ettiği gibi Vilayete de bir sikayet arzuhali vermlştir Polis mudürlüğü bu dayak hadiresi hakkında etraflı surette tahkikata başlamıştır. zun bir ömür Paris'te noktalandı. Zekeriya Sertel öldü. Ben Zekeriya Sertel'i ilk kez Tan gazetesinde tanıdım. Evimize iki gazete ahnırdı. Birincisi Cumhuriyefti, ikincisi değişir, kimi zaman Son Posta, kimi zaman Tan, kimi zaman Vatan olurda Okul dönüşünde babam beni çağırır, elime gazeteleri tutuşturarak buyururdu: Oku bakalım. Küçük yaşta Yunus Nadi'nin, Ahmet Emin'in, Zekeriya Sertel'in zoraki okuru olmuştum. Üniversiteye girdiğim yıl Tan olayı patlak verdi; Tan gazetesi saldırıya uğradi; matbaası yağmalandı ve yıkıldı. Bazı gizli odaklar üniversite öğrencilerini kışkırtarak ve yönlendirerek bu işi yaptılar. Tan olayı, toplumsal yaşamımızın kara bir gününü simgeler. Devletin örgütlerini elinde tutanlann fikirleri zorbahkla susturma yöntemlerini kullanmaları, Tan olaymda vurgularutnştır. Belki de bugün içinde yaşadığımız kara ortamda Tan gazetesine saldınnm^ büyük payı vardır. Olaydan sonra Zekeriya Sertel yurt dışına gitmek zorunda kaldı ve ancak 1978'de dönebildi. • Zekeriya Sertel'i ilk kez Baku'da gördüm. Yıl 1967. Çağrılı olarak Sovyetler Birliği'ne gitmiştim. Baku'da kaldığım otele geldi Zekeriya Sertel; çelimsiz, gösterişsiz; bir «Küçük dev adam...» Oyle ya, İstanbul Hukuk Mektebi. Sorbonne İJniversitesi, ABD Columbia Üniversitesinde gazetecilik öğretimi, mütareke yıllarında Muhacirin Müdürıyeti Umumiyesi Şube Müdürü, Matbuat Umum Müdürü, Tuna gazetesi ve Resimli Ay dergisi sahibi, Hayat Ansiklopedisi. Son Posta gazetesi ve Tan... Sonra da bütün dünya... Zekeriya Sertel'in gidip görmediği yer kahnamıştı. 1950'den beri Türkiye'nin dışmdaydı. Eskilerin «Daüssıla» dedikleri bir özleme kapılmıştı. Yurt toprağının kokusu benliğini sarıyor, Türkiye'ye kavuşmak tutkusu gözeneklerine işliyordu. Baku, azçok İzmir'e benzeyen «neft» kokulu bir kentti. Neden burada yaşadığını bildiğim halde sordum. Gözlerimin içine bir süre baktıktan sonra: Türkiye'ye benziyor ve yakm. dedi. Azerbaycanlı yazar ve ozanlara kızıyordu; benim de bulunduğum birkaç sohbette onlara çıkıştıgına tanık oldum: Türk dilinin sentaksını bozuyorsunuz, bu yaptıgmız doğru değil. Çağdaş ve açık bir lnsandı Zekeriya Sertel, onu bunu dinlemez. koşulları hesaplamadan yazar ve konuşurdu. Ne var ki olaylara yaklaşırken olayı çevresinden ve nedenlerinden soyutlar. genel bir doğrunun terazisine vururdu. Oysa genel doğrular. zamanma ve yerine özgü ve özgül gerçeklerle harman edilerek denetlenmeliydiler ki geçerli olabilsinler... Bu nedenle Zekeriya Sertel. bazan bir doğruyu söylerken bir yanlış yapmıştır. Ama doğruyu söylemekti tutkusu... 19'uncu yüzyılın sonunda doğan bir insamn 1980'e ulaşması sık görülen bir olay değildir. Zekeriya Sertel uzun yaşadı, dolu yaşadı. Türkiye'nin basın ve kültür yaşamına çok önemli katkılan vardır. O, bu ülkeye çok şey verdi; fikir verdi, gazete verdi,.dergi verdi, ansiklopedi verdi, kitap verdi. Biz ona ne verdik? Saldırdık, gazetesini parçaladık. matbaasmı yık tık, kendisini sürdük. yurt özlemiyle çeyrek yüzyıl Jnlettik, canına okumak için elimizden gelen ne varsa yaptık. Şimdi öldü Zekeriya Sertel, hepimiz anı sı önünde eğilerek bizi bağışlamasını dilemellyiz. İlk kez yurda dönmesıne izin verildiğinde çok sevinçliydi, kendisine: Ne güzel. dedim, uzun yaşadımz. haklı çıktınız, şimdi yurttasınız, saygı görüyorsunuz; ve size haksızlık edenlerin utanması gerekiyor. Gülümsedi: Evet, dedi, bunu biliyorum. V Bursa İdarei Hususlyesl, bir stadyum inçası için on bin lira vermeye karar vermiç. Halbuki İstanbul Vilâ. yeti ile Şehremanetl İstanbul sponı için on para vermemeyi bir meziyet telâkkl ediyorlar, hatta para ver mek şöyle dursun her vilayetten ve belediyeden fazla vergi almayı bir marifet sanıyorlar. Spor maçlannın gayrl saft hasılatından yüzde 21 buçuk vergi ve resim alırlar, tabelâ vergisi alırlar, yari3 sandallanndan merakibi bahriye vergisi alırl&r Türkiye'nin diger hiç bir şehrinde spor İstanbul'daki gibi ağır vergilere tabl değildir. Ve Türkiye'nin diğer hiç bir vilayetinde spor İstanbul'daki kadar yardım ve himayeden mahrum bırakılmamıştır. İstanbul'daki spor müesseselert münhasıran sponı seven mensupları savesinde yasıyor. Yunanistan'dan ibret almayanlar, burunlarının dibindekl Bursa'yı da görmüyorlar mı? Bari, Bursa'dan ibret alsalar TürkYunan itüafının imzası son dakikada gecikti ABDÜLHAMİD VE ESKI BİR ROMAN Akşam reflKimlz bir iki günden beri «Haşmetlu Para Hazretleri» diye blr roman tefrika etmeye başladı. Bize öyle geliyor ki bu roman «Xavler de Montepin» namındaki bir Fransız romancısınuı «Haşmetll Para Hazretleri» isimli meşhur romanının yeni bir tercümesidir. Sultan Hamit devrinde Mustafa Refik Bey tarafından tercüme ve «Sabah» gbzetesinde tetrika edilerek sonra da kitap halinde basılan bu roman o vakit «Para Kuvveti» ünvanıyle intişar etmişti. Çünkü sansür romanın Padişah ve hükümdarlara has elkap İle adeta bir imparator ismine benzer bir nam altında çıkmbsına müsaade et> memiş ve bu isim sansür memurlannın emriyle hapsedilerek yerine «Para Kuvveti» namı konulmuştur. Şimdl romanm ismi, bilmem kaç sene sonra hürriyetlne kavusmus oluyor Klmsenin kendisinden daha kuvvetli olmasuia tah&nımül edemeyen Sultan Hamid'in dünya yüzünde hüküm darların da fevkinde bir ilan gibi herkesin taptıgı paraya, «Haşmetlu» denilmesine r&zı olmaması pek tabil değU midir? Ada Elektriği Erenköy ve Göztepe clvan ile adaların bu sene elektrikle tenvirine çalışıldığını yazmıştık. Adaların tenvirl İçin Elektrik Çirketi ile Nafla Vekâleti ve Şehremaneti arasında bazı ihtilaflar çıkmıs, sirket yapacagı tesisata mukabil bu cihetlerde elektriğin İstanbul'a nazaran daha pahalı satılmasını, bu olmazsa Emanetin hissei temettüden tenzilat yapılmasını istemiştl. Bu teklifler k&bul edilmemls yalnıs sirketin hissei lmtlyaziyeye i»tiraki kabul olunmustur. Evrak Nalta Vekaletinde olup birkaç güne kadar intac edilecektir. Sirket, mukavele tasdik edilince hemen lşe baslayac&ktır Elektrik cereyanı Göztepe ve Erenköy cihetine baval bir hatla verilecektiı. Açlık grevi Geçenlerde Parts'te buyük bir dolandıncılık meydana çıkarılmıstı. «Gazet du Frank» isminde bir g&zete nesreden bir gnıp bir şirKet teskil etmis ve vadettigı yüksek temettü ve faizle birçok halkı cezbetmeye muvaffak olarak sirket hisM senetlerini satmak suretiyle milyonlarea frank dolandırmaya muvaffak olmuştu. Bu sirketi ldare edenlerden birl de Mm. Mart Hano'dur. Mm Hano tevkif edilerek hakkında tahkikata başlanmıs ve bu t&hkikat müt bet neticeler vermistlr. Mm. Hano hesabatını tetkik eden heyetin verdlgi karara itiraz ederek hesabatın yeniden tetkikini talep etmiş. ise de bu talep reddedilmiştir MUZAFFER AKYOL Resim Sergisi 1419 Nartl98O Bir aşık arıyorum Hollvofun meşhur şahsiyetlerlnden biri yazdığı bir mektupta diyor ki: «öğleye kad&r stüdyoda çalışan Meri Nolan beni yemekte buldu. Küçük başım hapseden mini mini sapkasını çıkanp san saçl&rını düzeltti. Uzun ama çok uzun kirpiklerinin gölgelediği mavi gözlertoi üzerime dikerek : «Bir asık anyorum» dedi. Ve devam ettl : «Bunu kendime reklam yapmak İçin söylemiyorum. Hangi aktrise sorarsanız sorun.. Sinamada h&klkl aşkın yoklugundan sikayet edecektir. Ask ve habbet sahnelerini vetli oynamasım mek için kollan mukuvbilarasında slzl sıkan adamm bütün vücudunuzu ve ruhunuzu titretmesi lazımdır.» Faşizm aleyhtarları Charleroi 12 (a.a.) Martinelle'de vukua ee len grizu kazası neticesinde telef olanların cenaze merasimi icra edildiği sırada İt&lyan bayraŞını çalmış olmalanndan dolayı tevkif edilmiş olan 7 İtalyar serbest bırakılmıştır Bayrağı saklamak suretiyle yataklık etmis olan dükkancı ile met^ resi ve diŞer iki ttalyan mevkuf buluntnaktadır. ticareti TürkFransız Parts'te teşkll edilen TUrk • Fransız Ticaret Odası heyeti, Odanın küşadı münasebetiyle Gazi Hz.'ne ara tazimat İçin bir telgraf çekmiştir. Gazl Hz. bu telgr&fa su oevabı vermiştlr : «Türk • Fransız Ticaret Odasının küşadı münasebetile hakkımda izhar buyurulan his siyata teşekkür eder ve samlmi temenniyatum arzederlm.» Şehrimizda feci blr tren kazası olmuştur. Haydarpaşa'dan hareket eden banliyö trenl Bostancı ile Maltepe arasında birdenblre önüne çıkan bir genç kızı ezmistir. Genç ku hemen ölmüştür. ,r Ankara 13 (Ha. Mu.) İstanbul Mebusu Süreyya Pş. Meclise 3 lâyiha vermiştir Blrincisinde «Diğer Avrupa memleketlerlnde sinema ve tiyatrolardan nihayet yüzde yirmi vergi almdığı h&lde bizde yüzde kırk Üç nisbetlnde otuz nevl vergi alındığı beyan olunarak bu kabil yerlerden yüzde beşi belediyeye, yüzde beşi maliyeye ait olmak üzere yalnız yüzde on nisbetinde bir vergi ahnabilir, fazla alın&maz» denilmektedlr. İkinci lâyihada, alınmakta olan vergi ile beraber tenvlrlye ve tanzifiye vergisi dahil olduğu halde tynca tanzifiye ve tenvirlye r.amlariyle belediyelerce alınmakta olan vergilerin lağvı, üçüncü lâyihada k&prü müruriyesinin kaldınlması talep edilmektedir. Bu teklifler encümenlere havale edilmiştlr. Mebus Süreyya Paşanın takriri YRSARİr SANAT GALERİSt (Cumhurlyet: 1438) HİKMET ONAT Resim Sergisi 15 Mart28 Mart Açılış: 15 Mart 1980 Cumartesi, Saat 17.30 CUMALI SANAT GALERİSİ Modo Cad. No: 264 Tel.: 371531 oanibl : Cumhurtyei Matbaanlık «• Oazetecillk T.A.Ş. adına : NADİR NAOİ Genel Yayın Müdürü: Okta» KURTBÖK£ 8. Yazıişlen Müdürü: Orban KRİNC Btaan n yayan: Camnoıiyet Matbaaeılık ve Gasetecilik TA.Ş. Cagalo&lu Türkoca b Cad No. 89 41 Posta Kutusu. «46 tSTANBUL Ttto(on t 80 97 03 CUMHÜRİYET BASIN AHLAK TASASINA UYMAY1 TAAHHÜT EDER m BORULAB: ANKARA flonuı Sokak yenlsehiı Tel: 18 33 35 17 58 25 # tZMtR: H&lit Ziya Bulvan No. 65. Kat: S. Tel: 25 47 09 1313 30 • ADANA: AtatOrk Cad. Türk Hava Kurumu ta Hanı Kst: i No: 13. T*l: 14 550 1» TU ABONE ÜCRETLERİ Aylaı Turt 101 Yurt 6ım U «00 900 1.800 3.60ü 600 tJMM 3.600 7 2 O JO TAKVİM 14 MART 1980 tmsak 5.37 tklndl 16.43 Gflneş 7.13 Akşam 19.15 ÖJle 13.33 20.46 BEDRİ RAHMİ ARİF KAPTAN EŞREF ÜREN Resim Sergisi 12 Mart3 Nisan CUMALI SANAT GALERİSİ Teşvlkiye Cad. 131 NİŞANTAŞ Oeak fieretl, graplarnu vt tına g8ra Bynea •ycnlanır. HEDEF, DEV BÎR DENİZ GÜCÜ! TÜRK DONANMA VAKFINA YAPACAGINIZ YARDÎMLARLA BU HEDEFE ULAŞABtlİRÎZ^ FRANSIZCA STRASB0UR6 ÜNİVERSİTESİ MEZUNU ÖĞRETMEN TARAFINDAN FRANSIZCA DERS VERİLİR! TEL: 58 68 96 (Cumhurlyet: 1443) i