23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 Kt ok değil daha iki yıl kadar cncs • İMF» kısaltmasını ber kullandiğım J.da ardından mutlaka bir açıklama yapmak, bu uç harfin International Monetary Fund (üluslararası Para Fonu)nu simgelediğini belirtmek gereğini duyuyorduk. Aradan geçen sürede son derecede öğretici bir dizi deney yasandı ve IMF artık THY. PTT, DDT gibi, hemen herkesin ilk göruşte tanıdığı, bildiği bir simge haline geldi. Gün geçmiyor ki gazete başlıklannda İMF'den söz edilmesin. şu ya da bu konunun IMF açısından değerlendirilmesi yapılmasın. Buna karşın İMF'nin ne olduğu ve nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda yaygm bir fikir birliğj sağlanmış bulunduğunu söylernek olanaksız. Tersine, eskilerin deyimiyle, «rivayet muhtelif.» Guadelup doruğu, Alman dostluğu, taahhüt toplantısı derken tünı vaadler İMF'nin kapısına gelip dayannuştır. İMF acı ilâcını eksiksiz uygulaym, uygulamayı gördükçe yardım musluklarıru yavaş yavaş açahm denmiştir. Ve seçeneksiz lialan hükümet, geçen yıl yan çizdiği bu öneriyi bu yü kabul etmek zorunda kalmıştır. 3. İMF'nin, kapısını çalan ülkelerin çoğuna önerdiği reçetenin. özellikle söz konusu ulkelerdekj halk katmanlan. çalışan sınıflar için «acı» olduğu meydandadır. Ücretlerin sımriandınlması, temel gereksinim maddelerindeki sübvansiyonlann kaldırüması ve fiyatîann artınlması. vergilerin ağırlaştırılması, kamu harcamalannın kısılması ve devalüasyon gibi hemen her IMF reçetesinde yer alan önlemlerin, halkın refah düzeyini geriietici. halkı alıştınldığı bir yaşam düzeyinin albna inmeye zorlayıcı nitelikte olduğu da aç;kür. IMF. olanaklannın üzerinde yaşama hevesine kapümış ülkelere kapitalist ekonominin temei kurallarını hatırlatmakta ve uygtılatmaktadır. Bu kurallann başında ise hiç kuşkusuz emeğin gereğince sömüıülmesi gelmektedir. • Ve İMF ile pazarhğa oturan her ülke. Saym Demirelin belirttiği gibi. işçisinin. köylusünün alınterini. el emeğini pazarhk konusu yapmakta, ekonomisinin dışardan yönlendiriîmesine razı olmaktadır. Clkeyi bu tür pazarhklara sürükleyen sistemin başsavunucusu olan Sayın Demirel'in bu gerçeği dile getirmesi ise kurnazca bir siyasal yatınm ve aldatmacadan öte bir anlam ta^ şımamaktadır. •Yetsr artık IMF» diye başlık atan, yazı döktürenlerin bu kuruluşu içmde yer aldığı sistemden ve temel işle^nden soyutlayarak. halkımızın tek ve gerçek düşmanı gibi göstermeye kalkışmaları da. en hafif deyimiyle, yanıltıcıdır. İMF'yi elestirmek. İMF reçetesinin halkımıza yüklediği sıkıntılara karşı çıkmak gereğini duyan herkes, tutarlı olmak için. İMF'nin jandarmahğını yaptıgı sistemi de elestirmek, bu sistemin Türkiye gibi ülkelerin gelişmesini saptıncı, sınırlayıcı etkilerine değinmek zorundadır. Sıkıntılarımızın sorumlulannı İMFnin pahalı uzmanlan sandığımız süıece Türkiye İMF'nin kapısını çalmaya, «ihsan» isteyip «acı reçeteler» uygulamaya devam edecektir. CUMHURİYET 18 HAZİRAN 1979 C Haftanm Özeti Savurganlığın Faturası IÇTE • Menderes'in «Her mahailede milyoner» yarerma sofsaiası ile başlattığı, Demirei'in «Tüketim topiumj olacağız» teraneleri ıie surdsjrdüğü oymazlığın (ya da işbirltkçiliğin) son faturosı idi gectiğimız hatta yapilon devalüasyon. İMF'nin komodaki Türk ekonomisini oksien çaöınna olmayo karşıiık uzcttiğı faturayı imzalamak Sosyai Demokrat Eceviî hükümatine kısmet oidu.. Para değarinde yapıicn büvük indırimi, kaçınıımaz biçimde, kamuca üretilen başhca teme! ürünlere getırilen zamlar, onları da zincirteme yansımalars izledi. izleyecek.. IMF GERÇEĞİ Osman ULAGAY 1 IMF. 1944 Bretton V/oods anlaşmasıyla kuruimuştur. Kurulus amacı. Larousseun da yazdığı gibi, o dönemde dünya ticare tinin hemen tümünâ denetimleri altında buiunduran sanayileşmiş ülkelerin kendi aralanndaki ekonomik ve ticari ilişkilerde •uyum sağlamak. özeVlikle de dış ticaret darboğazlanyla karşılaşan uyelerinin kısa vadeii d:ş ödemeler açıklanm fmanse etmek ve diğer üyelerin • rekabet gücünü sarsacak biçimde yüksek oranh. keyfi devalüasyonlara başvurm*!anm önlemektir. Larousse'da sözü edilen devalüasyonlara göz p.tmaJi hakkı» da bu kaygıdan kaynaklanmaktadır. Günümüzde ise İMF'nin. sanayileşmiş ülkelerin yüksek orenh devalüasyonlarını önlemekten çok «gelişmekte olan» ülkeiere yüksek oranh devalüasyonlar empoze etmekîe ilgilendiği ortadadır ve bugünkü İMF'yı anlamak için Larousse'a bakmak yeterli degildir. petrol dolarlanyla kabaran uluslararası ban kalar. durgunluğa gıren sanayileşmiş ülkelere açamadıklan kredileri bol keseden «ge lişmekte olan» ülkelere dağıtmışlar. bu ülkelerin borçlan kabardıkça da İMF şemsiyesine sığınarak paralarmı güvenceye almanın telaşma kapılmvşlardır. Bu gelişmeler sonucunda gunümüz dünyasında İMFnin «yeşil ış'.ğı» ya da «onay danngası»nı sağiamadan resmi ya da özel kaynaklardan kredi ve taze para bulmak olanaksız denecek kadar güçleşmistir. Ecevit yönetimi ise bu gerçegi aniamakta oldukça geç kalmıştır. Önce İMF'ye bir niyet mektubu vermekle taze paraya kavuşulacağı ve bunun dilenen biçimde kullamlabileceği sanümış; beklenen para gelmeyince de AET OECD, NATO gibi yan yollardan gıdüerek ve siyasal kozlar değerlendirılerek sonuca varmak istenmiştir. 23 arahk 1978 tarihli The Economist'in bu konuda yapmış olduğu yonam çok ilginçtir. Ecevifin. AET. OECD. NATO yetkilileriyle görüşmeler yaparak Türkiye'nin jeopolitik önemini vurgulamaya çalıştığını bildiren der gi bu olayı şöyle degerlendirmiştir: Bay Ecevit. sosyal ve siyasal gerekçelerle. IMF reçeiesini uygulamak'an sürekli kaçınmakta ve umutsuzluk içinde arabayı atın önune koymaya çahşmaktadır.. Elindeki kozlann önemini abartîığı izlenimini veren Türk hükümeti ile İMF arasındaki ilişkilerin bir kopma noktasına gelmesi de artık olanaksız değiidir.» The Economist'in yazdıklan hemen tatnamen gercekleşmiş. AET, OECD. NATO. ••+ Örneğin Sayın Senatör Meün Toker'in öncülüğünü yaptığı bir görüşe göre İMF'nin ne olduğunu anlamak için Larousse gibi birkaç ansiklopediye bakmak yeterlidir. Saym Toker'in 19 nisan 1979 tarihli Hürriyette belirttiğine göre Larousse, İMF'nin «kambiyo değerlerinde istikrarı, parasal ve ekonomik alanda milletlerarası işbirliğini sağlamak» amacıyla kurulduğunu ve «üye cevletlerin kendisine danışarak yapacaklan devalüasyonlara bir göz atmak hakkına sahip bulundugunj» yazmaktadır ve İMF'nin işlevi özunde budur. Sayın Başbakan Ecevifin son beyanlanria göre İMF «çağımızm bir gerçeği»dir. Ana muhalefet lideri Sayın Demirel'in son beyanlsrına göre İMF ile yapdan görüçmelerde, •Türk köylüsünün alın teri, el emegi, Türk çocuklannm Kıbns'ta döktükleri şehiî kanı ve Türk parası pazarlık konusu yapümıştar.» Yüksek tirajlı boyalı basında da öfke dolu başliklar. köşe yazıları birbirini izlemekte. «Yeter artık İMF», «Türkiye'yi İMF mi yönetiyor?». «Aç kalalım ama İMF'nin oyuncağı olmayahm» türunden feryatlar yükselmektedir.' Bu görüs. ve tepkilerin her birinde kuşkusuz gerçek payı var. Ama hiç biri 1979un dunyasında İMF'nin konumunu açıkhğa kavuşturacak, ne olduğunu ve ne olmadığmı belirleyecek nitelikte değil. Filin ayn organlannı yakalayı^bütününü tanımlamaya çalışan körlerin aurumuna düştnemek için İMF konusunda üç saptama yapmanın yararlı olacağmı sanıyonız,. ELEŞTİRİLER Doğal olarak son ekonomik kararicr, bir kısım s*rmaye cevreıeri dışında, eleştiri ve yergi yağmuruna tuxtu hükümeti. Bu arada, sendıkalarıyla. demokratik kitle örgüîleriyle, partiieriyle Türk solu, bölük pörçüklüğünün üstesinden gelip, emekçi kiîteierin, gerçek ağıriığını poiitik terazinin boş duron ke'ssine bir lürlü yerleştirmeyi başaramayan Türk solu, faşizme karşı topiumsal direncin en kolay kırılabüeceği bir ortamda, ıkendi soi» unun csahlığını, ChP'den soyutianarak korumayı yeğliyordu. 2. ÎMF giderek sınırh kuruluş amaçlarını aşan bir önem kazanmış ve dünya kapitalist sisteminin başhca «jandarmas]» haline gelmiştir. Bir yandan «az gelişmiş» ya da «gelişmekte olan» üikelerin dünya ekonomisi ve ticareti icindeki önemleri artarken diğer yandan bu «çevre» ulkelelerinin sistemin «merkez»lerinde belirlenen kurallara ve uluslararası işbölümüne uygun davranmalarmı denetleme görevi IMF'ye verilmiştir. 1973 74 petrol bunalımımn belirlediği ekonomik konionktür içinde ise İMF'nin bu kez uluslararası ticari bankalann baş danışmanhğı görevini de dolayh olarak üstlendiği görülrr.uştür. Mevduaüan DEMİREL SAHNEDE Kuşkusuz Ecevit hiikümetınin, iktidarı aialı beri, yopısından ve ülke koşullarındafi geien nedenlerts başaramayacağı çıkışiar ve içine sindıremediği zorjnlu ivedillkler arasında bocalayıp yolpolarnasının, son parasol operasyonların böylesine çaplı oluşuna çaresiz katlanmasmda etkisi oidu. Bu da hükümetin bir anda yoğun bir eleştiri selı ortasında ycpayalnız kalışının bir nedeniydi. Ve bu yalnıziık içinde AP Genel Başkanı Demirel ağzına geieni söyledi. Ana muhaiefet liderinin «dun dündür bugün bugün» düsîuruna uygun olarak Türkiye'nin bugünlere gelişındeki sorumluİL'ğunu unutuvermesi çok doğaldı da, suciamalanmn MC dönemlerinin ızdırabmı içetnllkle duy muş nice kişi ve çevrede biie «hafızai beşsrin nisyan Iie malul olduğunu» doğrulaması anlaşılır gibi değildi. Politika Bir Gülmece mi? OKTAY AKBAL ir yurttaş yol soran başka bir yurttaşa söylüyor şu sözleri: «Bak kardeşim, «Katil Oligarşi» sokagmı geç, karşıda «Tek Yol İslâm» sokağtna gır. onun sonunda «Ne Rusya ne Amerika» cıkmazımn yanından «Sömürüye Paydos» sokafını geç, Milliyetçi Türkiye» geçitinden. Umudumuz Ecevit» Caddesınin sonundalii «Bağımsız Türkiye» meydanında.. • Ferruh Doğanın «Politika» adlı kitabmm her saytası koskoca bir yazı yâzdıracak denli' yogun. anlamh çizgiler taşıyor. İşte sakal'ı bir yaşlı adam ; gence öğüt veriyor: «Bak eviat. bizde düşünce: özgurlüğü yoktui". Özgürlük düşüncesi vardır.» Caedp^ çizpi sanat^'on" 1 '^ doeıusu ya birbirinden değerli. Turhan'dan Tublek'e, Ali Ulvi'den Balcıoğlu'na. Mıstıka, Tan'a daha gençlere aek Tui'k çizerleri dünya ölçüsünde bir düzeye varmış kışiler... Bunlarm içinde Ferruh Doğan'm kendine özgü bir yerj var bence Ferruh Doğan'ın «Politika» sı güncelliğini yitirmeyen, bu gidişle de yitirmeyecek olan konulan üç beş çizgiyle karsımıza çıkanyor. Bir panoramasını izliyoruz yaşı elliyi bulmuş bir kuşağın geçirdiği siyasal serüvenin... 14 Mayıs 1950de «Yeter Söz Milletindir» diye işbaşına gelenlerin bir iki yıl geçmeden «Yeter Söz Bizimdir» demeleri. Menderes'in «devlet benim» diyerek kabinesindeki bütün bakanhkların sorumluluğunu üstlenmesi.. Gelişen demokrasimizin örneği olarak Menderes'in buraunun ve göbeğinin gelişmesi.' 1955'lerden sonra gericiliğin iyiden iyiye kendini duyurması... Sonra 27 Mayıs Devrimi... Milli Birlik Komitesi... Beklenen. umulan gerçek devrimci atılmılann yapılamaması... Sağcı Basın Ne Diyor? Hayır AJpay KABACALI HÜKÜMETTE ÇÖZÜLME Mİ? Bu kargaşc içinde CHP Gaziantep milletvekili Ahmet Karahan'ın partisinden istıfa ederek AP'ye geçivermesi hükümetin geleceğme ilışkin tcrtışmaîarı ycniden siyasal güraem9 getıriyordu. Muhalefet va iktidar kanationnda bir kez daha sandaiye hesaplarıno oturulurken, Demirelyeni bir vecize ile Parlamentodaki durumu özetledi: «Bu titreyen oritmetiktir»... Karanlığa Kıırşun Sıkanlar O n sekiz ay süren oyolamacadan sonra IMF'e teslim bayrağı göstermenin sovu nulacak yanı çok elbette. Hele bu on sekiz ay içerisinde devalüasyonlann. süregelen ve sü rüp gideceği anlaşılan enflos yonıiB J dor ve orta gelirli J<it!8 üzerfiiaekı etkılerini btrazcık b l sun hofifletecek önlemler alın mamı# örneğin vefgl yoSalann" da gereken değişikllk yapılmamış. en az gecim indirimi sorunu çözümlenmemişse.. Sağcı basın son devalüasyonu bu oçı dan ele almıyor da muhalefet oisun ic'm veryansın ediyor. MC ler döneminde hazırlanan ekonomik iflası savunmayı göze alarak daha önceki devalüasyonlar üzerine yazdıkiarını unutmuş görünerek. özeliikle de De mirel'in giderayak büyük bir «zam paketiıni açtığı 1977 güzunde zamları bin dereden su getirerek savunduklarını gözden kacırarak.. B GİRİŞ SINAVLARI Yasak ksfası! MHP Kurultayından tnciler • özellikle küçük yaştaki dinleyicilerin yakalarına üç hitalli rozet takmış vaziyette MHP liderinin elini öpmelerı gözleri yaşortan ulvi bır tabloyu sergiliyordu. • * . • Acılış kontrŞT.asında 32. kapanış konuşmasmda 40 dakika ayskta tezohurata muhatap olan Türkeş sade c»«pafti»ı*i6iep*».değ*ı Türkiye'de ciddi ağırlığı bulunan bir müessesedir. • valan büyük ki bir senei Tcrıhi Bursa Mehter Takımımn caldığı cenk homazinip ihtışamını, serhat boylarının ıstırabını, zaferlerin coşkunluğunu taşıyor Kurultaya... Sansiyasi partinin kurultayı değil. bir tarihi günün devriyesi idrak ediliyor burado.. Üç Teicuman'cıyı birbirleriyle celışkiye düşüren aynı sağcı tavrın ve oynı «nalıncı keseri» mantığının baş ka bir görünümü: 11 haziran günlü SON HAVADİS'ten. Güngör Yerdeş'in «Adliye laarruza mı geçti?» JBflslılşlj.. yazısmdan: «... insamn aklına ister istemez geliyor: .. Mülkün temelı olan adalet ve onun mümessilleri. re|imin temel direği 141 ve 142'nci mcddeleri yok etmek üzere taarruzo mı geçtiler yoksa? (...) Bakın bu (taarruzjun son safhasında İzmir İkinci Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'ne nosıl sesleniyor: .. 141'inci maddenin 53 yıliık bir geçmişi vardır. Kabul tarihindeki siyasal. sosyal ve ekonomik koşullar ile bunlara bağlı olan özgürlük anlayışı da tamamen değişmiştır. O halde? .. Faşist bir kafanın mahsulü bu madde ayıklansın tez elden Anayasa'dan. (...) izmir'in 2. Ağır Ceza Mahkemesi üyelerine seslenıyorum: Yaptığınız değişiklik teküfi kabul edilir de, çizdiğinin o düzenin toblosu Türkiye'nin duvarına asılırsa. sizler de politbüronun gözü kapalı (emirerieri) olacaksınız.. .. Ahmet'i Kars'a. Mehmet'i Ağn'da çalışma kampına, Hüseyin'i okıl hastcnesine, Mustafa'yı da kurşuna.. (...) Ama çoğunluk Türkier direneceklerdir mutlaka...» Ve oynı gCn aynı gazetede Atiila Onuk'un vazdıklarından iki cümle: «İçinde Tabii Senatörlüğün yer aldığı Anayasa'nın halk oyuna sunuimasından bu yona cok uzun zaman gecmiştir. Bu müddet zarfında hukuk kurallan değişmiş, düşünce ve telakkiler yeni boyutlar kazanmıştır.» Gerçekte, Türkiye açısından asıl ttitreyen arltmetllc» Parlomento dışındaydı. Siycsal çıkar hesaplannın öt«sinde, ülke geleceğinin bir başka çapraşık denklemindeydi. 15 haziran günü 434 bin genç Üniversite giriş sınavlarından geçtiler. Aralarından yalnız 37 bininin yüksek öğrenim yapma olanağına sahip o ! abileceğinin kaygı ve umut karışımı biîinci ile.. K1BKIS GÖRÜŞMELERİ • Kurultayın en ilgi çekioi ve alkış toplayan konuşmalarından bırini Türkİslam davasının liderierinden Clstâd Necip Fazıl K;sakürek yaptı. Östadın sık sık alkışlarla kesilen ve her cümlesı binlerce tonluk atom gücünds olcn şaheser hitabesini sütunlarımdo sizlere aktarmayı kutsal bir görev bildim. • Yokiamanın başlongıcında bazı delegeler yok, öldu, şehit oldu gibi cevaplar verince Türkeş «Burada» diye cevaplandırdı. Bundan sonra isirnleri okunan bütün şehitler icin delegeler «Buradas şeklinde cevap verdiler. Fakat bu arada delegelerin ve dinleyicilerin coğunluğu gözyaşlarmı tutamadılar. Sanki bütün şehitlerin ruhaniyeti o anda Kurultay salonuna inmişti. • Kaboklı konuşmasmda özellikle ülkucu gençüğin kan ve can pahasıno sürdürdüğü şerefli mücadele zemini üzerinde durdu ve kan dökülmeyen hicbir davcnın zafere uiaşacoğını (?) söyledi. • Hesap raporunda MHP'nin son iki yıliık bütcesınin 13 5 milyon liraya ulaşmtş olması delegeler arcsında memnuniyet uyandırdı. Bundan beş yıl öncesine kadar partinin bütcesinin birkaç yüzbin lira olduğunu ve borçlo kapandiğını bilenler arasındaki memnuniyet ise daha başka id : . Sakin ÖNER (Hergün, 1014.6.1979) Beri yanda iki yııa yakın süred'r kesilmis olan toplumlararosı görüşmeler Kıbrıs'ia yeniden başlıyor, ilk topiantı sonunda tarafların yöntemsel konularda anlaşmoya vardıkları açıklanıyordu. Ancak göruşmelerin ilerlemesini sağlayacak Marcş sorununun askıda tutulduğu görülüyor. Maraş'ta Rum yerleşimine açılacak bö1g«nin eski Türk vaKıf arazısi olduğunun birdenbire ortaya Cikması ve Magosa Kaza Mahkemesinin, bu nedenle sorunun görüşmelerde ele alınmasını yasaklayan kararı, esasen yerleşime açıiacok bölgenin sınırları konusunda taraflar arasındaki anlaşmazlığa yeni bir boyut eklemişo benziyor. DIŞTA SALT U İki süper gucün aralanndaki dehşet dengeslni du» raganlaştırma kararı olan SALTII sonunda imzalanıyor. Carter ve Brejnev bugun yapılması beklenen Imza töreni ıçm Viyana'da bir araya geldıler. SALTII aniaşmosı. nükleer yarışın göreli sınırlandırılması gibi kücümsenmeyecek bir geüşmenin müjdecisi. Ancak petrol krızinin, «dunya nımetleri»nin sınırlılığını kafalara sertce vurduğu bir dönemde süper güclerin, silahlanma harcomaiarını, bu yeni tehlikenin gerektırdiği önlemlerj alarak hegemonyalarını surdurebiimelerinej otanak verecek biçimde sımrlüma yöneüşieri olorak da değeriendiriise gerektir. Batmın gözlükleri Devalüasyon ve zamlar üzerine yazılanlardan daha önce birçok almtı yaptı ğımızdan, en tipik örnekleri aktardıktan sonra başka konulara da yer ayırmak istiyoruz: İlk ömek, 14 haziran günlü TERCÜMAN'da Güneri Civaoğlu imzasıyla yazılanlar: «Batılı gazeteciler, özellikle ABD'li gazeteciler, Türkiye ICin çok karamsar görünuyorlar. Bu toprakların artık guven içinde yaşanılır olmaktan büsbütün cıkacağı, Batı bloku içinde Türkiye'nin belıni kolay kolay doğrultamayacağı inancındafor. ABD senatörlert ve işadamları ise tersi görüşteler. ABD sanayicilerı, Türkiye'ye daha coook mal satobilecekle ri inancındalar. ABD politikacıları ise Türkiye'nin Batı blo ku dışında başka şansı olrnadığı görüşündeler. Yani duva rı aşarak yo da tokmağı oevirerek Türkiye doğuya geçe mez iddiasındalar. Türkiye' den alacaklı bankaların tem silcileri, önde geienleri de ABD politikacılarının görüşlerinı paylaşmaktalar. (...) Değerlen dirme bu otunca, yardımda. kredide işi ağırdon ve hayli hasisçe aimalan daha iyi an laşıimakta... (...) IMF'ciler bir hozineci olan Müezzinoğlu'ndan rrtemnunlar ama iktisatcı lardan. politikacılardan yılgın lar, kuşkular. (...) Muezzinoğlu'na rağmen, CHP ağırlıklı hükütnetin, niyet mektubundan sapmalar yapobileceğinden ciddi endişelüer. Aynı kuş kuyu, Türkiye'de bulunan a!a caklı büyük bankalann, büyük şirketlerin temsi!cîierinden dinüvortız. Bunlar cTürklye üe Iş vapmak istivoruz ama, acı iloc icmeye devam edeceğiniz konusundo inancımız kesin de ; ği!» dlvorlar. {...) Görebild ğjmtz kadar Batı. bizs el uzatıvor.. El uzatmakta kararlı. Ama elini verirken kolunu kaptırmovacak bir ölcüyle ve ateş teki kestanelerin toplanıştnlı, toplandıktan sonrasını do göz leven bir ihtiyotia.. Gelecek gün!erde yenl celişküerin gün deme gelip geîmeyeceğl yolundaki kuşkularla..> Doğan'ın bir karikatüründe 27 Mayıs'tan kalan şeyler şöylece özetlenmiş: Bir subay kasketi, bir de 61 Anayasası... Demirel ve AP'nin ortaya çıkışı... Bu halktır yok millettir, hakimiyet milletindir yok ulusundur, gibi kısır çekişmeler... Böyük Türkiye aidatmacası. «halk yine kemerleri sıkcakmış, piyasadaki kemerleri derhal toplayın» hesapları... Pantolonunun arkasındaki bir yamanın birdenbire ikiye çıktığım farkeden yurttaşın «Hay Allah yine parayı ayarlamışlar» diye söylenmesi... Para düşece!<;mi3 deyip düşecek parayı havaya bakarak bekleşenler... Sonra «komando»cuiuğun ortaya çıkışı... • Tannya şükür siz savaş görmediniz» diyen yabancıya. Savaş görmedik ama. Biz kış görürüz. Deprem görürüz. Trafîk görürüz. Komando görurüz» diye yamtlaması... Kısacası, son otuz yıhn özünü ve anîamını veren çizgiler... Çızgilerle anlatılan şey yazıyla anlanlamıyor. Öyle olsa. oturur sözcükleri yanyana getirirlerdi. Resmin gücü, etkisi yazıdan çok. Önce uluslararası bir di! bu Bakar bakmaz anlaşılıyor. Güzelliği. anlamı bir bakışta kavranıyor. Daumier'nin. karikatur sanatının bu ölümsüz ustasının, bir yapıtını anımsaîüTi hep Kral Louis Phiüppe «zenginleşin» demiş bir konuşmasmda; o da «zenginleşin» diye bir karikatür çsümiş. Şiş göbek kentsoylulan gösteriyor. Hiç bir yapıt bu denii etkiü olamaz. Beş on çizgiyle bir evrerı çızer Daumier gibi sanatçılar... Ferruh Doğan'ın «Poiitika»sı gunün kitabı... «Artık hayat sigortası yapmıyoruz beyfendi» diyen sigortacı... «Hür tesebbüs»e «Amca. siz özgürlükten korktuğunuz için mi «Hür»sunuz diye soran çocuk... Sabır taşı olan halk... Koskoca bir kara yuvarlağı «Iste size küçük beyaz bir üçgen» diye gösteren «polüikacı...» Ziyaleî sofrasına geçmiş tıkınan «Ne va. yani işimizin başındayız işte» diye bağırıp çağıran üniü kişi... İşte size Ferruh'a göre «planh polıtikacı»: «Iktidara bir geçelim. Hazineyi yağma edelim. Halkı soyahm Bizim yeğeni işe yerleştirelim...» En güzel. en güncel olanlardan biri de şu. CHP'de her zaman gördüğümüz bir durum: «Eyvah seçimi kaybettik. hadi parçalanalım. Yasasm, seçimj kazandık hadj parçalanalım...» Evet biliyorum. karikatür sanatı ile ilgisiz şeyler bu yinelediklerim... Ama «Politika» dünyamizın kendis? bir güldürü alanı baştanbasa! Poiitikacılanrai2in bir ay. bir yıl, hattâ bir hafta önce söyiedikleriyle bugün söylediklerini yan yana geürın işte size gulmecenin en başarılısı!.. Ne var ki bunlann hepsi «Kara gülmece» türüne giriyor. Şöyle mutluluk veren. sevinç uyandıran bir rahathkla gülemiyoı*U2 ne yapsak... Acı duygular gülümsüyoruz öfkeyle, kinle. düşmanlıkla... Ferruiı Doğan'ın «Politıka»sınm bende uyandırdığı çagnşımlar öyle çok ki!.. En iylsi. alm bu kitabı. doya doya tadm bu tür duygulan. Bir sanatçının çizgileriyle seyredin «Politika» adını verdiğimiz «Evren»i... «Güleriz ağlanacak halimize» diyen kişiyi iyilikle anarak... NİKARAGUA Nikaragua'da Sandlnista gerillalarının kurtuîuş savaşı geçtiğimiz hafta da geıişmesini sürdürdu. Gerlllalar başkent Managua'nın yarısını ele geçirirlerken, diktatör Somoza, iktidarını koruma pchasına Cilgın bir çaresizlikie başkentini ve yurtdoşlarmı özel ordusuna bombaıatıyordu. Namus Anlayışı! DePkannlık çağımızda tMüjgan'ın Yeri» diye bir ev vardı. Orada, hayat kadınları cirit atardı. Biz o kadmlora pet< sokulmazdık ama, Mujgan hanımla ahbaplık ederdık Çünku Mü|gan namuslu kadındı. Eve gelen erkeklerıe hıcbır macerosı yoktu. Kımseyle düşüp kalkmazdı. Sadece yirmidort saatin hasılatını ceba indirir, hayat kadınlığına aday yeni yetişkin kızları da pekalâ himaye eder, mahailede onlann koruyucu melekliğini yapardı Raut TAMER (Tercüman, 10.6.1979) ORTADOĞU Ortadoğu'da ^ e İran ve ırak arasındaki smır caiışmasının yolcçtığı anlaşmazlık giderilmeden kolırken, Ayetulloh Humevni'nin yeni Anayasa taslağının yayınlanmasını ertelettiği bildiriliyor. Sii liderin dinsel bcğnazlığı siyasal reiim ycpmaktaki kararlılığının h';c eksiimediği anlaş'iıyordu. «Din istisman» Civaoğlu ertesi gün şöyle dedi: de katı, arabayt, evi, sandalı yahut motoru götürür elbet o zaman tesüm edersiniz hazineye, Ama ortada komünizm yokken. «ya getirse?» diye şimdiden sinmek, oturmak ve susmak niye?» «Sağcı zihniyet»ln bir baş ka yönü ve 1968'!erde kıb'e yerins Amerikan filosuna dönülerek kılınan «Cihad na mazlansntn icyüzu... 13 haziran sünlü MİLLÎ GAZETE' de Yasin Hatiboğlu yazıyor; JOHN WAYNE Amerikan western!erinin ünlu «Kovboyu» John Wayne, geçtiğimiz hafta içinde öldü. Bu kaç yıidır kanser denen amansız hostalıkla boğuşan ünlü aktör sonunda venilirken, dünyonın dört bucağından milyonlarccj hayranını da kedere boğuyordu. John vVayne Amenkan sinemasının tDevi» idi, Türk sinemasının bir büyük adı. Ayhan Işık da geçtlğimiz hafta sonunda, bekienmeyen, uyumsuz bîr Ölümla sanat dünyasından kayıp gidiyordu clMF ile anlaşmak, aklın yo luydu. Bur.u şimdi değti, 18 ay dır savunuyoruz. Hatta bize göre bu geç kalınmış anioşmadır.» Komünîzm gelirse? Cıvaoğlu «Botı'nın gözlüklerisni aktarmayı görev bilirken. aynı gun (14 haziran) avnı gazetede Rauf Tamer başka hesaplar vapıp başka öneriler! getıriyor: «Ve maazalloh... Currhuriyeti kollamakla görevli bir demokrasi bekçlsi, şoyet. kenciisi Cumhuriyete karşı ihanet içindeyse.. Karşısma diküeceksiniz... Susmak yck. Catır çctır konuşacaksınız. Yaptığının kanunsuzluk olduğunu. ona «yüksek sesle» anlatacaksınız... Haddini nasıl bilcırmek lazımsa, öyle bildireceksfniz... Siz ey orta sınıt!.. Esnaf, şoför, işçi, köylü ve memur!,. Bir gün kamünizm gelirse, eltnlzdeki tarlayi, arsavı. dükkânı. Üçüncü örnek! «Planlı, programlı çaiışsaydık, aramızda din istismarcılaAynı gün aynı gazetede rına fırsat vermeseydrk... diye Ahmet Kobaklı'nın yazdıkhayıflanan zatın, bu temennilan hem Cıvooğlu ve Ta sine biz ce kolbimizle katıi!mer'in yazdıklarıyla karşıyoruz. Cidden dikkatli olmalaştırılarak hem de «ibret» mız çerekirdi. Eğer bizler bu alınarak okunmosı gereken dikkatl gösterseydik, «Toplu ücüncü örnek: Scbah Nflmozîan» işaretini veren zatın cemaatı şuurlandır«Bilhassa Paris'te alınan IMF madan ziyade gazete satmay» kararlarının tasdik ve llonı ile amaçiadığını görurdük. MaksaTürk parası. yemden yüzde 88 dının. siyasi istismar olmosa düşürüldükten sonra... adanrrn bıle, parasal istismar olduğunu birine ısrarla: Ankaro Noteri anlardık. İki günlük mahkumldeniliyormuş. Şu «hükümetin vere davonamayıp, yurt dışına başı» da bir tuhaf! Doların resfırar edebilecek karakterin TIOmı kurunu 47 liraya çıkarttıktan hiyyetfni kestirebilirdik. Kuffar sonra, TV'ye cıkmış, koymUş diyarında, binbir ızdırapla kcelini şakağına düşünüyor.7andıkları carayı işçilerimizin « Conkayo hukümetl miyiz, elinden «Karzı Hasen» gerekçes'vle soymayı meşru sayabiAnkara hükümeti miyiz, Paris lecek seciyeyi teşhis edebihükümeti miyiz?» Ah, işte onu lirdik. (...) Elbette bir gün adabiz de bilemiyoruz. Ne olurdu ma sorarlar: Ya sen kiml kanevvelden karar verselerdi de, dırıyorsun?» sonra kursalardı şu hükümeti!» Cumhuriyet MEVLİT Kıymetii varlığımız. fedakâr anarrrz; HÜRİYE YULUĞ'un toprağa verlldlğl 40. gününe rastlayan 18 haziron 1979 pazartesi (BUGÜN) ikindi namazından sonra Erenköy Tüccarboşı Böcekli Camiınds okunacak mevlide tüm dost ve akrabalorımızı bekleriz. AİLESİ ADINA EŞl: FASİH YUIUÖ (Cumhuriyet: 4601
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear