Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CüMHURÎYET 30 OCAK 1979 BES ATATÜRK'ÜN YÖNTEMİ VE YÖNETİM karşı r ~ı karşıya L olduğu problem bir siyasal devrim savaşıydı MUSTAFA KEMAL, YALNIZ İSTANBUL VE BATI MUHALEFETİ İLE KARŞILAŞMİYOR, KENDI ÇEVRESİNDE, KENDİ İÇİNDE OLAN VE ÖTEKİLERDEN TEMELLİ FARKI OLMAYAN BİR MUHALEFET İLE DE KARŞILAŞIYORDU O'NUN AFFEDİLMEYEN DİĞER BİR YANI BU MUHALEFETLERİ UZUN CA SÜRE ONLARA SEZDİRMEDEN İDARE ETMEDE GÖSTERDİĞİ SAŞİLACAK KURNAZLlGlDIR. cılar partisinin yenilgisir.de bunun büyuk payı olmuştur. Wftson doktrininden söz eder ken onun Osmonlı devietini kur tarmada Işe yaramayan ikinci bir yanını belirteceğimi söylemiştim. Onun, Lenin'in «tezler»Ine karşılık olorok yayıniadığı ilkeler, karşısındaki ilkeiere cok benzer. Çok kişi bu benzerüğın yanmdo, bir kıl farkı sandıkları (ve özellikle Osmonlı devleti ocısından cok onemli olon) buyük iki fark bulunduğunu görmemiştir. Birincisi şu: Wilson ilkeleri gereğince bir soltanat hilâfei devleti olarak bir Türkıye'nin vorlığı tanınıyordu. Bu varsayım yüzunden, bu ilkelerden bir <mandot> yönetımı umudunu cıkoranların bılmedığı şey. cMilletler Cemıye!ıi denen ve «man dat> karariarm vermekle yükümlü olan orgutün temelindeki «covenantıe gore, <mar>daî* statüsü, iki taraf istese bi'e. toöyle bir anlamdaki Turkiye'ye uygulanamazdı. (Yaklaşan Ame rikan secimlerinde VVüsoi'ur muhalıfi olon C'jmhunvetçilere karşı onu çuclendi.mek amac: ile kurulon Kir.g Crane komısyonunun bü'un uğroşılanna kor şın bunu Ve'soılles'daki agaiaro inondırmak olanci'Şı culur.c mamıştı). Türkr/e'deki Mnndat' ikinci fark da şudur: Len n ilkelerinde ulus o!na özgjrlüğünü sececek olan halk'ann emperyalist sovaşcılara karşı gelme, onların diktalcrından bağımsız olarak kendi istedikleri reiimi seçme hakkının tanınmasına karşılık. Wilson dok! rininde bunun tom tersine olanok tanmrrış geleneksel rejimne karşı oyoktanma hakkını kabul etmemesidir. tManda!> statusunu kobul edecek olar. holkın siyasal rejimi, o halk değil. fmandatoire»liğine venlen Batı devleti sececektı. Bundar öturü, Mustafa Kemal toplurr,sal devrimcılık acısından Leninist değildir, fakot ulusal bağımsızlık ilkesi ocısından Lenınistttr. Aradaki farkı, bugün tneder bir sosyalızm devrimi yapmc dı?» gibi kafadan lâf edsn so'culor bile anlomış değillerdır Buna karşılık bunu o zaman onlayan ve sırf bu anlayıslcrı vüzunden ona duşman kes'ien cok kişi vardı. Mustafa Kemo: • ın karşılaştığı problem bir sıvıl devnm savaşı değil, bir siyasa' devrım («antı monorşi?m>) ;n vaşı idi. Bunu o zamanm erv peryalist deviet adamlar, aniodığı gibi, suitan holıfe ile ÇBJ resindekiler, onların basım ve onların ıdeologları aa biliyorlardı. Bunu bir anlomayan o zamanm kimi solcuları ile bugünün kimi solcuları oluşu en cok şoî tığ:m bir o'avdır. Yorumunu ancak bilgısizliK ve kimi Türk aydınlarına ozgü uvdulaşma ıcgudüsu ile yapabi'iyorum. Demek oluyor ki Mustafa Ksmal yalnız İstanbu! ve Batı muhalefeti ile karşılaşmıyor, kendı cevres.nde. kendi ıc;nde olan ve ötekilerden temeliı farkı olomayan bir muhalefet iie de karşılaşıyordu. Onun, affeiiiemiyen dğsr bir yanı bu muhalefetleri uzunca süre onlara sezd rmeden ıdare etrrede gösterriiğı şaşılocck kurnaz'ığıdır. Cevresındekı kişiler icinde bunu gercekten kcvram:ş kışüerın azlığı, ulusal bağımsız ,k davasının öyküsunü versn Söylev'ınin aniaşılması acısından büyük bir talîhsiziik olmjştur. Bu konuya ileride dö•leceğim, Burada belirtmek isted ğim gecek. Mustafa Kemaî'ı o zarnanın cok kişisinden o/ıran yanın kuşkusuz Leninıs; tezi benimsemesi olmuşt'jr. (Şu ! noktayı da be irtmek isterım kı Mustafa Kemal bu sonuca uzun ve sabırlı djşunms'erden. tartışrnaîardon, betki sn bnerr1 sı yabcrcı gözlemcılerle olon konuşmalarından sonra varmısîır Kışisei î;S'.ırıbarat»taki ustalığı, onu zamanının birco< uvur gezerlerınden ayıran bir yanıdır.) Padişoh ha.ife rej m ne bağ lı!ık. Osmanlı aydınlarının yurek'erinin cn derin köşe erinde hölâ yoşamaktavdı. Onsuz eher şey bit'i» diye inananlar haylı kaborıktı. Demek kı, Osmanlılığı sadece b'r Pan islâm empsr/alızmimn sınırları icinde olsun yaşatmck umjdu üe yetınmek antanvnda İttihatcılık serüvencilıği y ne de yaşamaktavdı. Enver Paşa, bir ara. koTünizmde büe böyle bır olanağ: gercskleştirme umudunu beslem.şt:. Zıya Gökalp gibi zamanın en «;lerıc;si> sayı'on kışi bıle, hem de halkcıl'k kavramın n pevgamberiiğni yaptığı oşrjmasında padışahsız, hol:fes'z bir haikcı'ık devleti duşunemıyordu. İtî hatcılar'don nefret eden Vahıdettm bile İsicm hciifesı oiarak büyük bır islâm dünyasının ruhoni başkanlığ'nı yaprrıa hülyasını beslemesı acıEindan. ittihatcı kofasndan ayr'mamış olduğ'jnun forkında dsğiidi Mustafa Kemalın «anti monarşıstlık» sucuna o «monark^ ile veliahd;nın ve bıitün a;le ü/elerınin de büyuk yardırrı olmuştur. Onlar, uiusal bcğım sızlık denen şeyi kavrayab:lrnıç oisalardı, onu kendi saray ve taht cıkarlarının üstunde bı; şey olduğunu anlarnış oisalaraı, Mustafa Kemal zor olurd^ bır Ataturk. fAntı monarşis!» o'mak o kadar kücümsenecek b;r şey mi ki s yasal b'l m hocası onu «Atatürk Yönterni' dedıği ybnterriT kus'jr^arı lis tesine gecrmiş. anlamak ger 1 csktsn co< guc MUHALEFETİ SEVMEK SORUNU Bura/a kadar A'aturk YönetiTiine karşı cevrüen belki önemsız sayılab'ecek olanlarını gördük. Ancak, Tuncay'ır ; o yönetime cev rdiği daha ağır suclapcları var ve buniarı dc b j g ü n k j ölcüsüz AtatJrkculuğun kaynaklorından sayıyor Derrokrasiden yana olmaması muhalefetten hic hoşlanmaması, s'yossti bir arac olarak gör müş olması. Özellik'e bu sonuncj kusuru, bir siyasal bilim profesöründen işıtmek bana cok bilmeceii bir gözlerr gibi geldi Bu •\onularda da yozor tarıl, seı oloylcra o kcdor aykırı şey ler söylüyor ki onlan eleştirmek zorunluluğu ile karşıloşan bir elpştinciyı nerdeyse cıkarcı bır Ataturk propagandacısı /spa^'lir Atutürk'ün demokrasi •Jen (Tuncay'ın anladığı anlcm ^îak' demckrnsıden) yana oldu guiu ben de sanrr.ıyorum. BL kuEu.'Lnu M.lli Şef reıımme, onun dcenere etmeyı başardığ^ r OP demjk ct!crmir, gösterme• k c'ei"ckroS'Sine kıynsla dohc tutarlı bLİmuşumdur Bu dik'.atö'îuk mjycü? Tunccy. gerc onu Bırınci DCınva Savoşı'ndan sonro ki'rulmuş olon cumhu' yetlerin diktat^rlükler'ne benretmek rjibl bır garabette bulunnı.jş c'ıiakla beraber o bıle doğrudan doğruya ve acıkco diktatörluküjr divemıyor. Br s?vden korktuğundan değil. Tun cav'ın yazısınm en cok övebüe ; ceu m yanı korkusuzco yazılmıbir yazı olrrasıdır (belki de bu '•pSTretı onu kimi konylarda b;r derece otaklığa sürüklemiştir.) Türk'VPde bunca yı| yapılan iş !ere bokınca, bir de demokrasi kurma borcluluğunun onun bovnıtna borc bir ödev soymovı hoksızlık bu'uvorum. Yine r*e. onun Millî Sef. Eoyor, Men deres ve sürekâsının anıadıö' de~ıokrasiden vana olabileceâ' ni snnamıyorum. Bir iki demokrasi dpneyme o nun ca kalkıstıcjmı bıliyoruz Bir d?'C!Sirrla "^pclıs? b'r lrö"lıj kadını blle sokturmuştu Bu iıerkese. köy'ü kadın soğduyu su kadar sağduyusu olrrayon kimi üye'ere güiduru koi'usu o> k muştu. Atatürk'ün birco ışlen sembolık bır anlam taşır. Bu da oyle bır şeydı. Yanılmıvorsom, Turk kadınını yasama kurıımuna olduğu kadar vorgı kurumu na sokabilen de odur. Bunlaro güieh lecek kımseyi de çıcrdu ğürrü arıimsamıyorum. A'aturk' ün ciddi bir muhole'et pcrtlsı kuru!:'iosı ısteğıne karşı «on'C ları biziere kendinl demokrosı öncusü, riemokrasivi ilk goîiren kişi olarok tanıtan sonranın ViiM Şef'inin cıkarmadıöı rnjzur iuk kalmamıştır. Onun pclit'kn oyunbazlıklorını bilen drha cid dı kisüer de Atotürk'ün teçvklerir.e kcrşın başlorınc s ocmaktcn kacmmıslard'r Buy".k dünya olaylarır.a gebe olan yıl !ar icinde büvük bir veni rievrım savaşına girecek gücu rte kolmamıştı. Her şeyi o vocacak, ber yaptığı şey mükenmp.liğin 5on kertesinde olacak, biz'er r'p van gelip onun tod'nı cıkar racaktık değil mi? Ö!0 nü"den cok sonroki yı!larda önce Nai AİTianvosınu. onun yıkılacaâ'rı sezer sezmez rotayı csvirip Ampr^pn kaDitalİ7mins bütün KO ; rjtlan acor Müli Sef' r deTirV rasi dive a^tirdiöi c^rbonın tadı buç'";n rip domaâımızrin. O, gercskten cîennokrasi yar'ısı oi Prof. Niyazi BERKES onu Atatürk'ün zamanındo, cnun büyük otkinliğınn koruvuşu c'tında ve de ülke akononr.isın' rsı\. etmeden g?cexlest:rebıiitdı Mbstala Kerral muhale'et siye !:;.noî ve TerakKi n r s tvi fıiunole'et:r.i. Vahde'ti n uo rr.at Fent rjörf.mı muhclefetıni q;'Srrr,üş bir ortamdı Bu iki dönemın nuhcletft dıyp vaptıklj r.nın siyasal rezaiette vardıv ğı dO/oyler hft'Kesce b ! ıd>(3: Itm o korn.cc f«ereks:z söz i u ccn;/oyım. N P var ki. ı~ocr s.nra yjinız toğımsızlık scvoı s y.l'Tn ıCı'ir? ceğil, Cjn"ırir vet in Kj'i'iması vila ."!'i3ki rr.uhcîsîot'"! n.e'ik düzey^.V .ce nl r.üfrg! frtef.krasi rejin.O'inrfpkı rr.uhoıe'el ile bı' !'i 'islcrıcs n< yTprra* nı Tuncav c sc<i ı k v e r r m . &:yos«tte mu.W«'eı' : 'fl'in *vc hir ikt dcr taro'.nı'nn sevürıedig:. cok kez do !"i'*rlc a;ır,!'k'cra j'd.ıHigi her siv'ı«ai < h;i r uznr.c.vrır büeb:le~ *g' c r sfı/dr. Muhaı'îfete tahnr..ıjlsOzluğü yüzunden. Winsfon Churchill gibi 0nün dornguna er.ş'iş b'r devlet adnıTi secim 'eri kayfcetmiştir. Amerikan sec ; ^ p p i p ; r gö'ülmedik b r coğunlukla başkcn sectiği Nixon. mu hnlefete tahammulsüzluöu JÛzCnden tarihe VVatergate skan dalı üe gecmeye kendini mahkOTi etmıştir Sıvasai cotışmaicrda rruhalefet ssvgisinden vazgect:k her hangj bir sevgiye r bilf. yer ve i!memes' dünyonın her yprinde gcrulen acı gercek Iprden biridır. Böyle şeylere bei ki evliyalar tarihinde raslanır, ama ben bundan bils emin değilım. Bu muhalefet sorununda. yalnız şimdi değl. N'jsto'a Kemal'in zcmanmdo da kendi kendimize sorduğumuz bır so ru vardı: Yapılan muholefetler sahıden demokntı< muna lefet türüne konacTK muhaiefetler miyd'' Hangisi demokratık bir reııme yakışır muhalefetti? Din, saltanat. uyduculuk. cıkarcıhk yo do kışkonclık, km gutme. kişi karalama. br ıkı oldatma turuğu tuttutup bir sıcrayışta ıktıdar koltuğuna oturmo girişimlerıne demokratik muhalefet mı diyebıleceğız? Atatürk'e muhaiıf diye tonınarlardan bır Ikısini onun za Orhan Boran Orhorı Boran'la karşıloştığımızda vuzund6n duşen bin parca oiuyordu. Önce canının bır çeye sıkıidığmı sandım. Oysa uc aydan ben aynı dururndaym!Ş Çünku uc ay once doktoru «artık ağzına bir tek damlo bi'e ickı koymasını» ycsaklamış. Söylediğine göre Orhan Boron bu oneriyr şimdllik «harfiyen» uyguluyordu ve doğal olarck bu durumdo yüzünün gulmesine olanak yoktu. Boran'a bu sıkıntılı ortamın da sorularrnızı yonelttık: Sayın Boran, slz tek boşınıza vs konuşarak halkı gül dürme yolunda ilk adımı oltınız. Uzun yıllar boyunca bu işe yuruttuğunuze göre, bojartlı cldugunuzdan kuşku yok. Bu Işln sırrı nedir? Bu işin sırrı guldurms mekanizmasindadır. Yoksa salt yalın guldürü ne kadar bcşarılı olur bılemem. Bu bir. İkincisi vakit sorunu var sahnede, gazinodo. Başlıco koşul lardan biri vakit ayorlamakıır. Ben gulduru tekniğini kendi sahamda şöyle cozümledim: Bon fıkra anlatarnam. Hatta fıkra bilmem, pek oz fıkra bi lirim. Ben bır takım olaylan birbirine zincirler, onları biraz abortarak, gulünecek hale ge tiririm ve bu olavian sanki kandi ailemden birinin başından geciyormuş gibi bır hole getiririm. Meselâ bir kaynanom vardır, 30 tane kayınbıraderim, 6 tone ba!dızım vardır. Fakat hep hayaü kişiler. Olayları buniara bağlariin. 0layları carpıtarak bu ailenin boşından gecmiş gibi yapcrım. Bunu yapınca dmleyenler rahatlar, gülebilirler. Çün kü dinieyen. karşısındokinın müşkül durumda kalmasmı cok sever. Kendi karpuz kabuğuna bosıp düşse, bunda hic gulünecek bir taraf bulamazda, başkası muz kabuğu na basıp düşse ona cok guler. İşte bu carpıtma, insanın başından gscebılecek ş°y leri ters oiarak aniatmokla ve bu olayiar sizın ailenizin başından gectiği surece cok rahat bir güîme ortamı kurulur. Daha rahat bir ilişki kurulur. Bazı kez de insanlar kendı başlarından gecen, ama anlatamadıklan şeyleri duytiuklan zaman güler'er. Ben işte bu hayali kayınbırader, baldız ve koynanalarlc, onların yakmmalannt dile getirdiğim icin buna gülüyorlar. Guldurmek zor mudur, kokıy mıdır? Eğer işinizi ciddiye alırsonız cok zordur. Mutloka cok cidai colışmck isteyen bır dal. Ben cok ciddiye aldım, o yüzden cok zcrluk cekiyorum. Mutlakn b;r kı dil bıımek şart. Bu güldürü dergılerin Konuşmayı ve fıkra anlatmayı sevmem,, Yalçın PEKŞEN GU 'İnsanlar. karşısındakinin müşkül durumda kalmasını çok severler. Kendi karpuz kabuğuna basıp düşse. bunda hıç gulünecek bir taraf bulamaz da, başkası muz kabuğuna basıp düşse nna çok güler. Ben de olaylan kendi ailemin başından geçmiş gibi yaparak insanları güldürüyorum. Çünkü olayiar sizin ailenizin başından geçtiği sürece çok rahat bir gülme ortamı kuruluyor.» manmda, birkacını dif'.onun 1 «BU İŞt NE ZEVK İÇİN NE DE PARA İÇİN YAPIYORUM. BELKİ İLK BEŞ SENE ZEVK İÇİN... ONDAN SONRA ZEVK ALDIĞIMI SÖYLEYEIVIEM. ONDAN SONRASI SÜRÜK LENDİĞİN YERDE KALABİLMEK İÇİN OLÜYOR.» den derlenecek 510 tane fık ra ile yopılacak ış değil. Baş ka şeyler okumak lazım cok okumak lazım. Koror verdikten sonra teknige dönüşturup calışmak ve her türlü hak sızlığo razı olmak lazım. Özei lıkle gozino sahnelerinde. Oraya cıktınız mı ne olacağı bellı olmaz. İcerde istediğiniz kador hazırlık yapın, dışorda sizi neyin beklediği bellı olmaz. Müşterinin kalitesine go re müşkül durumda kolırsınız. O zamcn hemen değiştirio başka bir yoia sapmak lazım. esneklik lazım yanı. Bugünkü caiışanların co ğunda bu zorluk vor. Bazılon bir senaryoyi bağlanarak ca lısmayı yeğüyorlar. İlk bokışta başarılı o.'acak gibi görunüyor. Günkü belli bir senoryo, oellj dakikalara göre pro va edilmiş, replikleri belli. mü zikleri belü. ilk bakışta cok derlı toplu b:r program ama esneMikten uzok. Oraya ge len iiplere, kalabahğm icinde kî bır grup dınleyiciye benimrotemediniz mi. numoranızı dT başka bir yöne ceviremedi niz mi, o z&man herşey altust olur. Güldürmek bir yetenek sorunu mudur? Aynı bisiklete binmek gi bi b:r sey. Yetenek ve colışmfl birbirine karışmış durumds. Yetenek olması şart, calısmok da şort. Birbırınden pek ayrılrnaz bunlar. Sahnede »o uzun kalonlardan birisiniz. 33 yıldan bu yana bir gulduru ustası olarak lonınmak özel yaşantınızr etkiliyor mu? Evet etkılıyor. Penı yatiın dan tcnıyanlar, yanı sahnede gordükten sonra tonıyarlcr hayal kırıklığına uğruyorlar. 3en sokakto cok ters. neie e^ de tamomen ters. cok a z konuşan ama iyi dinleyen bir a damım. Gördüğünüz gibi pek gülmekten hoşlanmam Öyle kahkaha ile gü'düğüme rasi lomak pek mümkun değildir. Pek ende r dost'arım arasında olur. Yok?a oyle her daki ka gülmern O bakımdan sah nsdeki gibi tamrmok. hayal kınklığı varat^vor. Sizi güldüren nelerdlr? olayiar ORHAN BORAN Surafclendiği yerde kalabilmek icin... (Fotoğraf: E. Koseoglu) Herkes g bi beklenmedık şeyler beni gü'dürür. Tuluatm daha ağsr bastığı tıyat rolarda gülerım. Cünkü oralarda bekienmedik şeyler da ha coittur. Özel yarantınızı anlatır mısınız? Golatasaray şon sınıfa kadar normal bir okuma hayotı sürdü. Son sınıfta İstanbuı Şehir Tiyotrosu'ra gırdim. İki yıl orada calıştım Sonra Fransa'da bir tiyatroda konuk olarak bulunmak fırsatını buldum. Bunu kacırmadım. ikinci aksesuar me rtiurluğu yapıyordum. Arado sırada ı'<:şer ucer cuTilelık rollerde cynuyordum. Sonra tekrcr Şehır Tiyotrosu'na dândLm. B;r sezon daha kcl dım. Sonra ayrıldım. vjünku başırdan ben benim yapmak ıstediğiTi şey tek başına çalışmaktı. Fakat o zaman'ar istanbuî'da boyle bir işi yapa bıleceğım yer yoktu. Anımsc yanlar bilirler. o yıl'arda Tak Sim Beiedıye Gazinosu vordı bsr de Tckcîlıyar, Gaz nosu Pavyonlarda iş bu'mak cok zordu şuradan buraclan kacıp gelıTiş yabcncı sanatcılar pavyonlan doiduruvordu. On larm arasında yer bulmak o mayacak şey gibi gorünuyo> du. Sonunda 1949 yılında Ker vansaray'da calışmaya başicdım. O'ada ilk defa tek kışilik gösterıyi yapmaya calış tım. Sonra Amsrika'ya, İngiltere'ye gittim inceledim. iş te bir şeyler yopıyoruz şim d. Sizin bir mendil ve goz luğünüz var. Gözlüğü pek takmadığınıı halde hep ell nizds ta^ıyorsunuz. Mendili de. Bunların bir arHamı var mı? Tabıı var. Anlamı oima yan şeyi yapmam. O gözluğün anlamı herşeyden önce iyi görebilmek. Çunkü bır go zürn aşırı uzağı görmüyor bir gozüm de aşırı yakın^ görmüyor. Gözlüğun bir gorevi de orkestra ile işaretleş mek. Gozlüğu îakıp cıkardı ğım zaman orkestra o lafın sonunda birinci turu bitireceğimi anlar. Müziğe hazırlc mr. Mendil ise, bunca yıl gectiği halde son derece he yecanlanırım sahnede. Oyso cok rahat konuşuyormuş ha vosına yatıyoruz ya. işte c nendi! e!ım:n titremes.ni ön emek icindir. Sık sık hastaneye yat"gınız basmo yonsıyor ve n:nun fazla içki lcmekle iliş kili olduğu söyleniyor. Bu doğru mudur? Doğrudur Sık sık ics toney9 \a\anm ve bunun ÖJ yük bi/ kısmı alkoüe ilgili. Fakat gecenlerde gene yatıp cıktım. Bu bcşka türlü bir rahatsızlıktı. Ama o ıcki konusunda maalesef sınıftc kaldım. Çünkü bır yudumu cohi yasak Hlç îçmiyor musunuz? icnemem gerekıyor İcemiyor musunuz peki? icm^yorum omo bunu uy rjulrjyalı üc ay bıle'Oİmadı. Bc katım sonunda ne olacak. Bunca yıl güldürü calış maları size ne getirdi? Bazı şeyler getiriyor, bozı seyleri de göturüyor. Ayn ca getirdıâj de abartıldığı kadar iyi değildir. Alınan rckamlar reklam icin, iki artistın birbirirıe numara yapma sı İCİn yükseltilir. Amo yire de rakamların yüksek olduğu ı/e ülkenin bugünku ekonomik koşullarıno adamakıllı ters riuşîüğü bı: gercektir Ama he . 'nen söy^yeyim. insan bu pc r anın pek azını eve götüreu ! •iyor, büyük bi f k'smını m«slek yine kenaı icinde yer. Me sela 10 kuruş ka7onırsanu bunun eve ancak 4 kuruşu nu goturebılirsıniz. Sonro komikler en duşük ücreti alırlar. B:r assolistın aldığmın on do biri falcn. Sonra günlük ucretl 365'le falan carpmck yanlış. Cünkü yılın kış sezonunda 40 gün, yaz sezonunaa 60 gün faton colışabılırginiz. Bunu 12 aya bölerseniz, vüksek seviveli bir memur oyI öı kadar olur. Siz para icin mi, zevk için mi colışıyorsunuz? Bu ış beninn ıçin büyük bir zevk degii. Para icin de değil. Çünkü ben;m a:!em cok oara harcayan bır O'le değildir. Mütevazi vaşcrız. Ama bu adam kıthğında. etrafta başko adam olmadığı icin en ;yi gazinolann en i\i yerlerinde calışınca, o geidiğim ye rir» hakkını vermek icin colsş^oyı sürdürmem gerektl. Belki ilk 5 s^ne zevk icin, ondon sonra zevk icin calıştığırr Fnyiçyerrem. Ondan sonrosı 59 sürüki^ndiğir' yerde kalcbılrrek İcin ol'jyor. YARIN: Ayşen Gruda öluTiünden sonro, rasiantılarla tonımış oldumdu. Kımılerınde kışılıkierının başka m©ziyetlenyle takdır ediler.ek kışııer olduğunu gbrdum. Fakat onlar.n bıle Turk toplumunjn ekcnomık, politık, kultürel KO! kınma soruniarında daha ustün görüşlerı olması bir yana, bu konuiarda nice sığ goruşlu kış ler olduklor:nı gordjkce ıcımden: »Bunların nıcın Mus tofa Kemal'ın karşısında duramadıklarım şimdı anlıyorum» demekten kendımi alarraoığımı lyice onımsıyorum. Başl.a dıktatörler altında buniarın yoked Imeleri oianağı cokîu Kcsdettığım kışılenn hepsı. b r coğu do gorevlerınde »clmış olmak gıbı bir talıhlıiiKİe, onun ölümunden sonrasıno kcdjr yo şamışlordır. Yalnız Atatürk'ün ünlu muhaliflerinden biri uzerine, bıze Ibret olacak, biri uzer.ne b.r iki cift soz etmekten kenci.mı alamıyorum. Bu, Bnt;sn Museum'a cpornografık> onılarını saklaton uniü Rıza Nur dur. Okuyanlardan oğrendığıme gö re. Tuncay'ın değındığt taicu süzlüklenn» doruğuna ou Rıza Nur muholefetınde erışılmıştır. Kültür geleneğımızde bir adamı anasını. korısını. kız,nı leksleyerek onun değerden dü şurme özel yaşamına OLırnunu sokma. ondan cbartılı cınsel hıkâyeler cıkararok zevK alma gib' hangı kaynaktan geldığmı bılmeaiğım pataloıık bır eğılım vardır. Çok kez çulup gec^/or sak da bilimsel incelemeye değer bir konudur bu. Bır profesör arkadaşımın anlathgi doğru ise (cünkü inanamıyorum) Amerıka'da cok büyük bir üniversitede profesönuk eden bir Türk, birden fazla kişının bulunduğu bir yerde (go l'bc bır yemektel Ataturk'uraılesıyle ilgılı cirkin bır isnotta bulunmuş. Doğruysa. bu ış ortık bcyle edepS'zlıkier sınırıno kcdar gstırilmiş denektir. Muhalefet? Ben Mustofa Kemal'in, istersenız Atatürk'ün deyin, bir melek, bir evliyo olduğunu iddia edecek değiIım. Siyasal amaclo yalan soy lediği zomanlar clduğunu da sanıyorum (Örneğ : n, Süleymaniye'dekı evinde ansızın ziyaretıne gittığı bir miralay bey icin sövled'kierıne, söyleyiş bi ciminin vapmacılığma bokarak inanomıyorum. Onun, bır iyilık uğruna daha buno benzer yolanlarının bulunduğunu da sanınm) Yalmz şunu öğrenmek isterim. Kım ona gercek anlammdn muhalefet etm:ştir? Muhnipfetlerin. kendi leğerlerim knbui ettirmeleri icin belli pzellıklerı, nitelikleri olması gerekir Milli Seflık dö nemmde kolrrvlıklr; "inhalefet yapılabılec°ı5; halds tmuva(Arkası 11. sayfado)