23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Tkı on gSnfercfe Sânya Kupası ayoKTOpu yerışmalarınm (maclarının) yopildığı Arıantin bizim cok az bildiğimiz bir ülkeciir. Bu az biimişlikten ötürü de, Arjantin'i olsun, öteki Güney Ameriko ülkelerini olsun, bizden de geri kalmış ü/keler diye tanırız. Gerci bu ülkelerin tarihı eski değildir, Amerika anakarasının bulunması ile, demek yeni cağlarla başlar. Östelik beyazlor, bu bölgedeki yerli halkların (Azteklerin, Mayalann. inkaların) uygorlıkiarını yok ettikleri için, bu tarih ister istemez beyazlann torıhini kopsar ancak. Fakat o bile bılinmez bizde gereğince. Kendî tarihleri eskıîere uzonan Avrupalılar, bu yüzden Güney Amerika ülkelerini kücümssrler. Fakat sadece şu örnek üzerinde durmak. bile bîzi şaşırlmalı, düşündürmelidir: ilk Arjantin gazetesi 1801 yılında Buenos Aires'de yayımianmıştır. Demek bizim ilk gazetemizden otuz yıl önce. Cunkü bizde ilk gazete olan Takvimi Vekayi'nin çıkış torıhı 1831'dir. And dağlorı ile Atlantik arasında olan Arjantin'de yırnıi iki milyon insan oturur. İspanyol denizcisi Juon Diaz, La Plata ırmağını ilk 1516'da buldu ıse de (Pasifik'e cıkmak istiyordu oradon), ilk ispanyol halkı buraya And dağlarından inerek yerleştı. 16 HAZtHAX 19rf ögrenmeye bakıyordu. Yeni uygarlığın vazgec^mez kosulu olmuştu dans. Tangodo erkeklerin goşo kılığına karşılık, kadın giysisi yırtmaçlı uzun etekli ve cok tuhaftır, son figür olarak erkek sol kolu ile belinden tutup kadını yere doğru yatırırdt. Kimse güimezdi. Şimdiki gencler bu oyunu tutmuyorlor, ama bakarsınız bir gün yeniden moda olmuş. Çünkü bu oyun dünyadan hicbir zaman tam olarak kolkmomıştır. Güney Amerika uygarlığı. bir melez uygarlığı olorak üzerinde uzun uzun durulacak önemae bir olaydır. Hintliler (yerliler) denızden gelen yaboncılar icin tgemiden inenler» derlermiş. Ama gemiden iki tür insan inmişti; birl aklar, oteki de ambardan cıkan kora derili köleler. Ama bu kara derililer, köle olmalanna karşın. zamanlc ortak tıygarlığa damgalorını vurmayı başarmışlardır. Kim kestirebilirdi Avrupalı burjuvaiarın bir zenci müziği ile dons edeceklerinı9 Sonra orada ortık köku kozındı sanılon yerli uygarlığı ise, bu kez hırlstiyan kılığında yeniden ortaya cıktı. Onlorın kiiiseleri yerli motiflerin kutlonıldığı kobortmalarla süsiüdür. Kızılderililer, özellikle el sanatlannda geleneklerini sürdürmektedirler. Kuşkusuz yozlaşma vardır, oma bu yozlaşma kızılderilinin artık geleneksel ışini sevmemesinden yo do unutmasındon deÛil. pazarda beyazlar oylesme sevmezler, istemezler düşüncesinden doğmaktadır. Böyle olduğu icin, onlar, plastik koplar üstüne VValt Disney'in figürlerini cizip satışa cıkorıyorlar şimdi. Orto ve Güney Ameriko'ya ilk gelen Avrupalılar. oradaki büyük uygorlıkları yok etmişterdi, amo o uygarlıklar sonradan öclerini olmayı bildiler. İspanyol ve PorteKiz sömürgecifere başkoldıranlar, buranın rrşîlez holkı idi. Güney Atverlka'da <korışmo» bircok bakımdan inceleme konulorı vermektedir billm adamlonna, meroklılara. Artık Arjantin yolnızca ayaktopu oyunu. tangosu ile değil, düşOnürleri, yazarları. ozanları, bilim adomları ile de dünyada •endi yerini oyırmış durumdadır. Hele Günev Arnerika'yı tüm olarak ele alırsak. bu anakara, yarattığı yeni kulturle övünebilir. Onun siyasa bokımından kimi talihsiz durumlarda buiunması, büyük ölcüde. Birleşik Amerika'nın oiumsuz etklsi yüzündendir. Ama bunun süregideceği 8ovunulamaz. Küba devrimi, geleceğln mü|decisrdir. NOT: Soyın ismet Serbest, sözkonusu ett ğiniz yazımdakl »basit» sözcüğunün uyandıraığı duygu b«ni gercekten üzdu. Oysa ben o sözcüğü tsıyosetle uğraşmayan» anlamında kjllonmıştım. Demek yanlış yoruma elverişli inij. Uyardığınız icin teşekkür ederim. S OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ayaktopu ve Tango Melih Cevdet ANDAY laşmalann sonu alınmodığıno göre. yargılarımızda evecenlik etmeyelim. Bakorsınız Tonoları (orado italyanlaro böyle derlermiş) bundan sonraki korşılaşmada yenerler. Arjantin halkının ücte birinden çoğu Buenos Aires do.'aylannda oturuyor. Bunlara tPorteno» diyorlcr orada, Porteno. »Limaniı» anlamına geliyor. Bu ad, hem Buenos Aires'in. hem de o bölgede oturonlann nitemi (sıfatı). Buenos Aires. cok kozrnopolit bir kenttir; Portenoların coğu. gocmenlerın ikinci ya da ücüncü kuşak cocuklorı. ispan/ollar, Yahudiler. italyanlar... birarada. birbirleriyle aiay ederek gecinip giderler. Porteno, kanveye, kaboreye pjder, icki icer, bılardo oynar, sığır ızgarası yer (Dünyanın belli başlı et satıcılarından biridir Arjantin), oranın cayı olan «molesye düşkündür. («Mote icen Arjontınli olur» dıye bir sözleri varmış.) Porteno, değişık lehçelerden kurutmuş karma bir dil, bir tür argo konuşur. Sözgelişi «tango» demez, «gotan» der. Bu bilgileri, Arjantinli ozan, denemeci Cesar Fernandez Moreno'nun Unesco'ca basılan Courier dergisinin Turkceye cevirisi Görüş ün gecen yıikı bir sayısında okudum. Tangoya gelmişken burada yoğunloştıralım. Cünkü bu ünlü dons muz/ğini dünyaya yoyan Arjontin'dir. Bizde bundon kırk yıl önce Arjantm tcngoları moda olmuştu. Cesar Fernandez Moreno'nun yazdığına göre, tangonun Uruguay kokenli olduğu da söylenmiştir. Uruguaylılar ono »fandango» derîermiş. Ama bununla bitmiyor, tongonun kaynoğı olarak Endülus folkloru da gösterilmektedır, Ama onun Afrika'da doğup İsponya'da geliştirılmış olması büyuk b;r olasılıktır. Unutmayalım kı, ispanyol göcmenler kara derili kölelerle bırlikte gelmişlerdi Güney Amerika'ya. İspanyollann payı ne olursa olsun. en son oraştırmalara göre, tango Afrika kökenlidir. Kongo dılindekı ııango» ibir dans). Bantu dilindeki «tangus (dans etmek demek), Nijerya'daki Şango (fırtına, şimşek tanrısı) sözcukleri bunu tanıtlamaktadır. Zenciler, kole sahiplerince müsoade edılen dinse! törenlerinde tonflolar söyleyip oynorlordı. Porteno tongosunun 1880'lere doğru birden yayoınlık kozondığı onlaşîlıyor. Borlarda. genelevlerde söylenirmış önceleri, sonra goşoların (sığırtmoçların) müziği olmuş. Burada önemli olan şudur ki, tango müziğinirt sözleri Arjontin folklorunun belli başlı ögelerinden biridir. Bizim aşık/ann türkü yokmalan gibi. goşolar do tango ezgilerine şiirler bulup söylerlerdi, bu sözler sevi, özlem konularım dıle getirirdi ve gitara eşlık ederdi onlara. Bugun bizim ozanlarımız icinde nasıl holk şiırimize eğılenler, ondan esinlonenler varsa, Arjantm ozanlorı da tıpkı öyle, ama daha da yaygın olarak, goşoların tongo şiirlerine önem veriyorlor. Böylece Afriko kökenli olan muzikle, goşo şiıri birleşmış oluyordu. Arjantin yazını, büyük ölcüde tangoya davanmaktadır. Tango zencı kolelerden yoksul goşolora, onlardan da burjuvalara gecmiştır. Onu iki dünya savaşı arasında bütün dünyayo tanıtanlar işte bu burjuvalordır. O günlerin en ünlü tango şarkıcısı Carles Gardel'di. Halk onu oylesıne severdi ki, bugun de yaşadığına inonılır Arjantin'de. Evliya gibi olmuş odam. Yazımızın giriş konusuna da bağlı katarok diyelim ki, Arjontin. ayaktopu oyunu ile tangosunu birarada yaymıştır dünyaya. Elbette tango bu yoyılma sırasında özel bir giysl. goşo giysisi i!e gozükmüştür Avrupa'dc Unlü Rudolp Volentino, şımdi adını bulamayacağım bir filminde. goşo giysisi ile tango oynar. Bizde nedense o yıllar, demek birinci dünya savaşı sonrasında, yeni moda giyinen kadınlara «tango» adı tokılmıştı. Bıraz alay, bıraz tia kücümseme vardı bu sozün icinde. Yeni moda erkeklere de «monbey» denirdi. Ne onlamad:r. bilemem. istonbulda ilk oynanan danslar tango ile fokstrottur. Tango modosının dunyonın öbür ucundan hızlo bize değin gelmesi cok i'ginctır. Dans okullan ocılmıstı. herkes bir an önce tongo, fokstrot UÇÜRUM... skiden bizim demiryollarında yataklı vagonlarla uloşım <B«ynelmilel Yatoklı Vagonlar Şirketi»nin ellndeydi. O zamanlar, ucak ve otomobilin etkinltgi bugüne oranla cok cılızdı. Karada ekspresler, denizde tronsatlantikler cagı yaşanıyordu. O dönemde İstanbul'la Ankara arasında yataklı vagonlar seçkinlerin aracıydı. Yataklı vagon kompartımanları koyu kahve rengi ağac kapıamaydı. Görevlilerln koyu unitormalarına denk düşerdi bu renk... Haydarpaşa' dan akşam karanlığında kalkan tren. önemli kişileri başkente tasırdı. Burunlarından kıl aldırmayan tlplerdl,bunlor... Cocuklugumun bir anısını hic unutmadım. WagonRestaurant'da kalantor ve kıranta bir adam, karşısmda dizili suklum puklum garsonlara bağırıyordu: Hepinizi Anvers'e şlkâyet edeceğim... Herifin tafrasına çocuk duygularımla içeriemiştim. Neden Anvers'e şlkâyet edecekti garsonlorı? Sordum, öflrendlm, kumpanyanın merkezi bu Belçika kentindeydi. E Ansıklopedık bilgilerj bir yana btrakolım; bütun Güney Amerika ülkelerınin en ilginç yanı, bir melez uygarlığmı yoratmış olmalanaır. Cunkü Avrupa'dan ilk gelenlcr yanlarında kadın gBtirmemişlerdi, Hintli denilen yerli kadınlarla birleşip me)ez cocuklar yetiştirdiler. Ayrıca şunun üzerinde de önemle durmalı; beyazlorın koie olorok getirdikleri kara Afrîkalı zenciler, Guney Amerika'nın yeni uygarlığına büyük katkılarda bulundular. Böyle olur işte, kendini efendi sayan köle sahibi, kölelerinin de. istüâ ettiği ülkelerdeki halkın da uygarlığı karşısmda yentlir. Burada ise gercekten cok ilginc bir karışım oldu. Güney Amerikalı bir yazann ded'ği gibi, ırkçılor vardır belki. ama ırkçtttk bir dünya görüşü olarak hicbir zaman yerleşmemiştir Güney Amenka'do. Böylece ak, kara. kızılderili insanlardan yepyeni bir kuşak cıkmıştır ortaya. Arjantin, Dünya Kupası oyaktopu yanşmolarının yapılmasını üstlenmekie, kendi propagandası icin kazanclı çıkacağını düşünmüştür elbet, ama karşılaşmalar dolayısıyla oradaki sağcı dıktatörlük, veniden eleştiri konusu edüdı dunyo bosınındo. Ayrıca ayoktopu alanlarmdaki cimlerin daha ilk maclordan sonra bozulup sökulduğunün televizyonda acık ocık görülmesi gulümsemelere yol actı. Dahası vor, ayaktopu oyunundaki ününe cok güvenen Arjantin'in ita!va'ya 10 yenllmesi, kendi acısından büyük bir duş kınklığı olmuştur sanırım. Ama karsı • Yıllar geçti aradan... Yabancı kumpanya Turkiye'den ceklldi. DDY işletmey* başladı yataklı vagonları. Koyu kahve ağac kaplamo kompartımanlar acık renk formlkalara donuştu. Koyu renk üniformalı kondüktörler, boşvermişllk havatına burunduler. Yemekli vagonlar, ikinci sınıf meyhaney» benzedl. Garsonlar da değistiler, müsteriler de... Yaşodığımız cağın toplumsol donüşümu, iyikötü yanlarıyla yansıdı istanbul Ankara ekspresine... İfte böyle bir günde, dörtbeş üniversitell genç, Ankora ekspresinin lokanta vagonunda buluştular. Yataklı değildi biletleri; belki İkinci mevkiydi. Hep birlikte kafayı çekmek coşkusuyla yemekli vagona gelmişlerdi. Varlıktız ya da orta holli ail«/erin cocuklarıydılar. Bir zamanlar İstanbul Ankara arasında mekik dokuyan kalantorlara hic benzemiyorlardı. Devrlmden, sosyalizmden yüksek sesle »öz acıyoriar, kodeh tokuşturuyorlardı. N« var ki onlara hlzmet eden garson, her nasılsa • Beynelmliel Yataklı Vagonlar Kumpanyası» dönemlnden kalmışa benzeyen biriydl. Bukulmuştu sırtı yılların ağırlığıyla. Kimbillr âmür boyu kimlere hizmet etmişti; ve şimdi cocuklorı, belki de torunları olabilecek genclere servis yapmaya calışıyor; öğrenciler isteklerini dile getlrdlkçe doğal bir alışkanlıkla kafasını eğerek onaylıyordu: Emrederslniz efendim.. ickinin buharıyla kafası tutsülenmfş devrimcl genclerden biri bozuldu; yüksek sesle: Bana bak, dedi, böyle «emredersiniz efendim, emredsrsiniz efendim» deyip durma! Ben hoşlanmam bu tür laflardan.. Hem ne gereği var yohu, sen bir emekYaşlı adam, bu paylamanın anlamını kavrayamadı. K»ndislne hakoret edilmlşceslne üzüldü, ama yılların verdiğl alışkanlıkla ylne başını saüadı: Emredersiniz efendim. Emektar garson, müşteriye dalkavukluk icin «emredersiniz efendim» demiyor, görevinln doğal geregi sayıyordu davranışını. Şimdlye dek unutkanlık veya dikkat•Izlik gibi nedenlerle paylanmıştı. Ama ilk kez başına böyle bir iş geliyordu. Durumu kavroyomodı; bir şımarık gencin haksız cıkışı karşısmda koldığına inanarak yüreginden tepki duydu. Oevrimci genc ise bir emekciye nasıl davranması gerektlglnl öğretlğinl sanıyordu. Oysa Beynelmilel Yataklı Vagonlar Şlrketlnde boynu eğik garsonları Anvers'e şikâyet e;mekle tehdit eden kalantor gibi azarlamıştı yaşlı odarfV.. O gece devrlmci gençle yaşlı garson arasındaki uçurum derinleşti. Devrlmclllğin Insanlara insan gibi yaklaşım olduğunu bllmeyenler durup dlnlenmeden koayorlar bu ucurumları... • ' a "İstanbul'ıın Ortası...,, OKTAY AKBAL m a n l a r Evet Hayır ehzadeboşı .. istanbul'un ortası sayılırmış bir zaTj yatrolar, sinemolar, kıraathaneler, bilardo salonları, muhallebiciler, pastacılor, dondurmacılar.. Eski adıyla Direklerarası. Ben yetisemedlm o günlerine, ama 1930ların, 40'ların Şehzadebaşı'sını iyi bilirim. Orda doğup büyüdüm. Milli, Ferah, Hilâl Sinemaları, Turan Tiyotrosu, Şule Kıraathanesi, Letafet Apartmanı. Evet bu apartman da «tarih»e girmiştir. Tiyatromuzun beşiklerinden biri Benim lcinse bambaşka bir evren. «istanbulun Ortası».. Malik Aksel kitobına «Şehzade Camiinin Vefa'ya dönen köşesinde somaki bir mermer sütun vardır. Bu sütunun alt kısmı yolun yukselmesi dolayısiyle toprağa gömülmüş bir haldedir. Bu somaki sütun üzerinde görülen demirden bir mil onun cevresinde donduğunü gösterir. Halk bu sütunun İstanbul'un ortasına işaret olduğuna inamr. Bu duşünceyle haritaya bakıldığı zaman eski istanbul'un ortasının bu bölgeye rastladığı gerceğine varılır» diye başlamış. İstanbul'un kültür ve sanat merkezidir burası. Aksel'in sözünü ettiği somaki dlreği gidip aramalı. Hayal meyal anımsıyorum böyle bir şeyi. Şimdi yerinde midir? İstanbul'un ortası Şehzadebaşı mı artık? Sanmam. İstanbul bir kent değil ki! İstanbul bir kentler toplamı, birliği, federasyonu! Anadolu «fethetti» İstanbul'u. Gerçek anlamıyla bir fetih bu. Uzun yıllar İstanbul'du, Anadolu'ya egemen olan, şimdi iş tersine döndü... Aksel de saklamıyor gerçeği: «Türk zevki, sanatı bir mum gibi Dlreklerarasında «ridi. Mum gibi Direklerarası'nın direkleri cöktu. istanbul'un ortasını gösteren direk de yan yatmış, ilânlarla kapanmış bir halde. Artık İstanbul'un ortası Şehzadebaşı'ndo değil.» Orhan Vell »İstanbulun orta yeri slnema» der bir şiirinde. Sinemalar, Beyoğlu'ndo bir de Şehzadebaşı'nda toplanmıştı. Birkaç yıl önce «İstanbul'un Orta Yeri Sinemo» başlıklı öyküler yazmaya başlamıştım. İstanbul sinemalarını tek tek ele alan denemeöyküler... Şehzadebaşı'nın Milti, Hilâl, Ferah Sinemalarını yozdım önce. Sonra beğenmedim yazdıklarımı. Yarım buldum, eksik buldum. Ya tam öykü olmalıydı, ya da belgesel birer söyleşi... Vazgeçtim sonra tüm İstanbul sinemalarının öyküsunü yazmaktan... Aksel'in kitabı, özellikle kitabının odı, beni bu unuttuğum cabaya götürdü. Bizim bildiğimiz, tanıdığımız İstanbul yok oldu, yavas yavaş. Malik Aksel'in 'İstanbul'un Ortası' MC ddneminde Kültür Bokanlığı yayınları arasında çıkmış. Kötü bir kapakla. Degerli bir ressamın yazdğı bir kitabın kapağınn nasıl konulur böyle bir resim? Nicin Aksel'in o birbirinden İlginc resimlerinden biri konulmaz, anlaşılır şif şey değildir. Kitabın icinde bir cok deseni var Aksel'in, sen ortları bırak git bir başkasma ilke! bir hotozlu İstanbul honımı resmi yaptır! Aksel hoca Balkan savaşından, bu yana gelişen, değişen bir kenti anlatıyor. Çocukluk, ilk genclik, genclik, orta yaşlılığın İstanbul'u. Daha sonra da Ankarasından çizgiler, izlenimler, gözlemler. Hangi birinî anmalı bilmiyorum. En iyisi bu anı kitabını alıp okumanız... Hele İstanbul'u tanımak, öğrenmek, giderek ortadon büsbütün kalkacak olan bu duş kenti özellikleriyle duymak istiyorsanız, 'İstanbulun Ortası'nı okuyun. Bir dönemin sanatcıları, sanat beğenisi, ilk uyanışlar, ilk açılmalar, atılan ilk tohumlar, ilk yeşermeler, ilk ürünler... Gercek bir sanat beğenisini kurmak, gerçek sanat öğretiminin temellerini atmak, kadınerkek bir bütün olarak Türk insanını yetiştirmek, yüceltmek cabası... Güzel Sanatlar ööretimi, eğitimi, kız öğrencilerin bu olana girişleri, iki ayrı 'Sanayii Nefise Okulu' kurulması, sonra Namık İsmail'in bunları birleştirmesi... Aksel'in kitabının ilginç bir bölümü de 1937den 1944'e kadar yurdun dört köşesine gönderilen ressamiarımızın ki 63 İl'e 58 ressam gitmişti başına gelenler... Bu güzel glrişim Nafi Atuf Kansu'nun işiydi. Ressamlara yol parası olarak yüz ellişer lira verili"<şti. Yarışmada birinci gelene dört yüz, otekilere de üç yüzer Ifra ödul veriliyordu. «Anadolunun çıplak bozkırları ortasında tek başına kalmış bir kervansaray, tezekli kerplç duvarlor arasında mavi, yeşil cinilerle süslü bir Selcuk şaheseri, yalcın kayalar üzerinde kartal yuvası harap bir kale. Artık buralarda sade turistler değil bir d* ressamlor görünüyordu. Bu bir, kendimize dönüştu, yabancılar değil biz de eserlerimizi kesfediyorduk» diye yazıyor Aksel... Bu resimler toplanmış, Ankara Atotürk Lisesinde bir odaya tıkılmış. sonra bu resimler Eğltim Bakanlığıno satılmak istenmiş, olmamış. Bu kez resimler Evkaf apartımamndakl uygulama sahnesinin bir oda cığına atılmış cercevelerinden c'konlarak. Sonra da Holkevinin cotısına taşınmış, orada yağmur altında tanınmaz hale gelmişler. neyse ki resimseverler beğendiklerini cekip almışlar da kimilerini kurtarmışlor! «Sa nat torihimizin affedemeyeceği bu traiik durumun hâlâ sonu gelmemiştir. Bugün bu resimlerin son kalmtcları nerde ve ne halde olduğu belli değil» diyor Aksel. I L  N İSTANBUL 17. ASLİYE HUKUK HÂKİMÜĞİNDEN Dosya: No: 1976/795 Halıl Yavuzer tarafından davalı ist. Eminönü Kantarcılar Sabunhane Sokak 12/4 de mukim Scmuel Çayaz aleyhine acılan 34 D V 222 plâkalı vasıtonın satışının tesbit ve tescili davası sırasında Samuel Çeyaz'e ilânen îebligatın yapıldığı ve duruşmaya gelmedlğinden adına ilânen gıyop kararı cıkarılmasıno karar verılmış, duruşma 10.7.1978 saat: 9.20'ye talık edilmiştir. Bu duruşmp.da, hazır bulunmadığı tcıkdirde dovonın gıyobında devam ftdip bitinleceği gıyap kororı yerıne gecerli olmck üzere alenen tebtiğ olunur. Basın: 4452 8831 İ L  N KADIKÖY İKİNCİ SULH HUKUK HAKİMLİĞİNDEN 1978/228 Vesayet Kadıkoy, Kıreçhane Sokak No. 10da ikamet eden Resül Merıç'e okıl hastalığı nedeni ile ayrı yerde ikamet eden annesı Emine Meriç mahkememizir, 6 6.1978 tarih ve 1978/228 esas 1978/455 karar sayılı kararı ile vasi toyin edilmiştir. iş bu veso/ete itirozı olanların mahkememizin 1978/ 228 esas sayılı dosyasına bir ay icinde müracaat etmeleri ilân clunur. TÜRKlYE İŞ DANKASI PARMAKKAPI SANAT GALERÎSİ SUNAR: 13 Haziran 30 Haziran VE ÖGRENCİLERİ RESÎM SERGİSt DEVRİM ERBİL l \\enatans W^<1«>** Şanlı 1516 Haziran ANMA GECESİ ARİF DAMAR • ÖMER FARUK TOPRAK MELİKE DFMİRAĞ • ABUZER KARAKOC • SURTAC ALİ BİRMANLI ŞAFAK CAN (YOKSUL) YENİ DÜNYA TOPLULUĞU (KORO HALK OYUNLARI MAVİŞ) 18 hozirGn pazar saat: 20.00 Şan Sineması TEP İST. İL ÖRGÜTÛ Galeri Pazar günleri, ıılusal ve dinî baymmt'ar dışında hergün 12.3019.30 ara.st açıktır. ıl o ÇAĞRI 1516 haziron ve PROLETARYANIN DEVRİMCİ PARTİSİ ÜZERİNE 17 Haziran 1978 TEPEBAŞI GAZİNOSU Cumratesi Saat: 14.00 KURTULUŞ OKTAY CUMHUR AKKENT Halaskargazi caddesl No: 371 373 Nadide Ap. Kat: 1 Te!: 47 79 03 • 48 73 64 Istiklâl Caddesi r Uankası Parmakkapı Şubesi bitişiyi Yürekli Han Kat 2 Beyoğlu • tstanbut Tel. 44 20 21 Eksiltmeye konan işin adı İNŞAAT İLANI TARİŞ İZMİR ZEYTİNYAĞI TARIM SATIŞ KOOPERATİFLERİ BİRLİĞİNDEN: Kesif bedell TL 315.000, Gecici teminat TL 16.350, Belge için son müracaat günu 23/6/1978 SOSYAL SİGORTALAR KURUMU İSTANBUL EMLAK VE İNŞAAT BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ NEZDİNDE SATIŞ KURULUNDAN İstanbul Üsküdar, Murat Reis Mahatlesi Köprülü Fazlıpaşo ve Boybey'i Sokağının birleştiği köşede kâin taşınmaz'ın 128/1000 arsa poylı 8 No.'lu Daireîi, 7 gün müddetle satışa cıkarılmıştır. İmar Durumu: İstonbul Belediyesi imar Müdürlüğünün 5.1.1976 tarih ve 6743 sayılı imor durumuna göre Bina yüksekliği 1250 Mt. Derinliği kroki. inşaat nizamı Bitişik. Tetkikat: Satılacak 8 No. lu Daire. Antre, Hol, 2 Oda, 1 Salon, Mutfok, Banyo ve WC. den müteşekkil olup. su, elektriği vardır. A/ım Satım rayicine göre 160.000. (Yüzaltmış bin) lira değer takdir edilmiştir. Satış şartları: Acık artırma. 4792 sayılı S.S.K.'nun 20'nci maddesi son fıkrası delâletiyle Kovuşturma Yönergesi hükümleri dairesinde 23.6.1973 Cuma günü, satış 14.00 den 15.00'e kadar Sosyal Sigortalar Kurumu iîtanbul Emiâk ve İnşaat Bölge Müdürlüğü Nezdindeki Satış Kurulunco yapılocak ve en cok arurana ihale edılecektir. Artırmaya girenler takdir edilen değerin % 10'u nısbetinde teminat akcesi vereceklerdir. Birikmiş vergıler sotış bedelinden ödenecek, tellaliye resmi, karar pulları ve tapu harcını alıcı verecektir. llgililerin hakları tapu siciliyle sabit olmadıkca satı> bedelinin paylaştırılmasına giremeyeceklerdir. İlân olunur. (Basırt: 17682 8327) 1 Ortaklar Z.Yoğı T.S. Koop. prina ve tahmil tahliye sundurmaları saha tanzimi 2 Çine Z.Yoğı T.S. Koop. mevcut salomura Hareylen cevre duvarı, celik catı teşkili ' 3 Tepeköy Z.Yağı T.S. Koop. Z.Yağ Fabrika tadili saha betonlaması belge*i TL İş bitirme Moli yeterllk T.L I HA L E Torihl Saati 300.000, 50.000, 29/6/1978 15.00 300.000, 1.285.000, 15.750. 52.300, 23/6/1978 23/6/1978 300.000, 1.000.000, 45.000, 180.000, 29/6/1978 16.00 30/6/1978 15.00 1 Yukarıdo mahiyeti belirtilen inşoat kapalı zarf usulü ve birim fıyat esası üzerinden eksiltmeye konulmuştur. 2 Eksiltme İzmir'de Btrliklerimiz Genel Müdürlük binasında toplanacak eksiltme komisyonu huzurunda yapılacaktır. 3 Bu işe ait proje. eksiltme şartnamesi v.s. hususları havi eksiltme dosyaları her gün mesoi saotleri dahilinde Ali Cetinkaya Bulvarı No. 79 Kat 2 Alsancak İZMİR'deki İnşaat Servisimizde görülebil r. 4 Eksiltmeye girmek isteyeceklerden yeterlik belgesi icin aranan gerekli evraklcr; a) Ticaret veya Sanayi Odası 1978 yılı koyıt belgesi, b^ İhalesine iştirak etmek istediği işin benzeri bir işi yapıp bitirdiğine dair en az o işin hizasında gösterilen miktorda İş bitirme belgesi. c) ihalenin ilk ilân tarihi.ıden sonra alınmış en az yukarıda belirtilen miktarda banka referans mektubu (Mektup banka mühürü ile tastikli ofacaklır.) d 1 isteklilerin gercek tek kişi olması halinde imza sirkülerl, şirket olması *ıa!inde şirket sirküleri (Noterden tastikli) 5 istekliler yukarıdoki evrokian bir dilekceye ekleyerek son mürocaat günü mesoi sooti sonuna kadar Genel Müdürlük Muhaberat servisimize vereceklerdir. Yeterlik belgesi olınıp alınmadığı 26.6.1978 gününden itibaren İnşaot Servisinden öğrenilebilir. 6 Yeterlik belgesi alan istekliler teminat akceleri veya teminat mektuplarını Genel Müdürlük Z.Yağı veznesine yatırıp alacakları mokbuzu, yeterlik belgesini ve teklif mektubunu kapalı zarf icinde eksittme günü saot 14'e kodar Eksiltme Komisyonu Başkanlığına teslim edeceklerdir. 7 Nakit teminatlar ihale günü saat 12'ye kadar cek veyo bonka teminat mektu;ları ihale gününden evvelki iş günü saat 14'e kador Birliğimize verilmiş olması şarttır. 8 postada vaki olacak gecikmelerden dolayı istekl; bir hak talep edemez. 9 Birlik 2490 sayılı kanuno tabi değildir. 10 Birlik eksiltmeyi yapıp yapmamakta veya dilediğine vermekte serbesttfr. fCumhurly^t 8829> F R A N S 1Z C 58 68 96 A STRASBOURG ÛNIVERSITESI MEZUNU ÛGRETMEN TARAFINDAN FRANSIZCA OERSI VERİLİR. BÜTÛNLEMEU ÖĞRENCİLER SINAVLARA YETİŞTİRİLİR.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear