23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İl K Urk toplumu. arkaarkaya iki kez. MC ikMdanna «mecbur» kaldı. Buraya, nasıl ve neden geldik? Bütün sıyaeal seçkinler güçler ve sosyal dinamikler, bu konu üzerinde düşünmelidir. Nereye gidildiğini de görmeye uğraşmahdır. Bizi buraya, sömürgen Batı ile, onun koşutundaM yerli güçlerin; mazlum ulusçuluk ile, yeni sosyal gelişme dinamikleri arasmda doğan çeliski geördi. Şöyle: Batı. çok gelişmiş, ileri kapitalist sanayi toplumlan toplamıdır. Yaşamını, aruk. içte büyük çelişkilere dayatacagı bir iç sömürü ile sürdüremez. Ama, bir yıkılma evresinde de dejrildir. Bu kez. başka bir çelişkiye dayattığı bir sömürü. bir dış sömürü ile, iieri nükleer güç ve bileşik kimyasal maddeler sanayii evresini açmıştır. Sömürü, çelişkiden doğar. Batı sömürüsü, bu kez, gelışmemiş mazlum uluslar topluluğu ile çeliskidedır. Batı, nükleer enerji. bileşik kim y&sal maddeler sanayii toplumuna ve kültürüne doğru gelişmektedir. Sosyalist blok dışındakı dünya bolümleri ise; kapitalizm öneesi ve ancak dar ölçülerde imaJât sanayii yapabilen, ya da, doğal servet kaynaklarını tüketerek tıcaret yapabilen bir düşük düzeydedir; ancak, üreten değil, kendini yıyen bir toplum ve onun kültürü yapılan içindedir. Ya da, doğrudan feodal yapı ve kültürü içindedir. Böylece, Batı ile ötekiler arasında bir çeiişki doğmuştur. Bu çelişkiden de, üstün Batı için, yeni bir sömürü biçimi doğmuştur. Bu yeni sömürü sömürülme biçinıı. gerı ülkelerden, bir «teslimiyet» ister. Ve bu teslimiyet, klasik emperyalizmin istediği teslimiyetten daha koyudur. Çünkü. basit bir fiiü işgalden daha etküi olan teknolojik • tecimsel bürokratik İşgalden gelmektedir. Türkiyemiz bir yarı sanayileşmenin bile pşik lerine gelememiştir. Ağır sanayileşme türkülerine bakmayın «geri kaimışlar kampı» içindedir. O yüzden onun da, Batıya, tam bir «t«slimlyet»i gerekir. Türkiye'mizin bu tesümiyeti, ekonomi alanında, çok uluslu şirketler tekeli yolu ile sağlanmaktadır. Uluslararası politika alanmda da, bu teslimiyet. Dogu Batı Bloklan arasındaki denge savaşında, Türkiye'nln jeopolitiğinı ve insan potansiyeîini, Batı buyruğuna bağlama yolu ile sağlanmıştir. îşte Türkiye. bu teslimiyete direniyor. Çok uluslu şirketlerin linans kapital tekeline dönüşmüş bulunan nükleer enerji ve bileşik kimyasal maddeler sanayii Batısı ile, onun ekonomiK ve stratejık egemerliğine sığmmış yerli partiler itYani. fizetle sfimürilcü Psh. Türkiye'nin teslirni.vetinı saflamak ıçın, Türk'.yr'nın yerli dinamıkiermden clan AP'nin kapualizmciîiğ.nı dcstekleyerek: MSP'nir. ümmetçiliğini tutarak; MHP'nin otorıleryanizmciliğini heveslendirerek; hepsıni, kendi aralarındakı çelişkilerden sıyınp, bir sözde milliyetçiükte bdtünle.ştirmiştir. ikinci MC, işte böyle olmııştur. Bu bütünleştirmenm çimentosu, ambargoyu kaldırma; Ortakpazarda kimı ödünler verme; uluslararası piyasadan kimi borçlar sağlama vaitleridir. Böylece, sözde komünist kampa karşı Batı ile de bütünleşilecektir. Bundan da Tü*iye, çok yararlanmış olacaktır. Fakat aslında istenen: Batının üstün teknolojisi sayesinde içine pirdiği yeni ekonomiK evrenin dayandığı yeni sömürü bıçımme Türkiye'nin de teslimiyetıdir. Dış ve ıç dinamikler. Türkiye'nin bugünkü koşulları içinde. bir noktada buluşunca, bugün MC bileşimini; yann da, onun bir benzerini yaratma yoluna gırmiştir. CUMHURİYET 2 7 TÎMMUZ 1 9 7 1 T OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ŞÖYLE BÖYLE.. anar • söner kıımaslar vardır. jrüneş sağdan vnrdu mn bir renk, solrian vurtlu mu hir başka renge bürunürler. Bir zaınanlar bu tür kıımaşlar çok seçerliydi. İncirlik tssü'nün Teksaslı ça^nışlanncian bizim Hacıağalara dek lıerkesin üstünde yanar sönerden givsi göriilürdü. Giyende de hir alun, bir çalım... Yahu bu kumaş ne renk? Hem şöyle, hem böyle. öyle bir ülkede yaşıyoruz ki sokakta dolaşırken insanın ayagına tarihsel anıt takılıvor. Gecekondunun temclini kazsan Bizans kilisesinin bodrumu. apartmanın arkası Osmanlı konağının yansrın yeri... Geçmişin saraylarından buşüne kalan değer yargılan da canlılığını korumakta... Bu değer yargılarına göre vanar söner. ya da şöyie böyle olmak geçerlidir. Cıımhurivet devrimi. sarav ahlâkına karşı amans« bir savaşım verdi. ama yeniİRiye uğradı. İkinci Dünya Savaşı ııdan sonra Bizans'la Osmanlı kırmalannın koalisyonu toplumsal vaşanun her vanına salşsm jibi yayıldı, darmaduman etti ortahsı... 192S'den sonra biraz kendine gelir aibi olmuştu toplum... Gerçi yoksııl bir Türkiye idik. buSİinkü görmemişlik manzaraları yoktu çevrede... Alaturka desen Münir Nurettin ile Safiye'vi dinlemek gihi kıt olaııakla başhyordu. .Münir Nurettin erkeklerde yıldızdı, Safiye kadınlarda... Ya şimdikilere ne dersiniz? Kadın mı, erkek mi? Sesinden anlaşılmaz. giyiminden anla.şılmaz, saçından anlaşılmaz. davranışından hiç anlaşılmaz... Sultanını sen misin? Şöyle • növleyim... Ortalışı şöyle böyleler sardı yaşadığımız dönemde. Bunlar hem çok tprhiveli. hem çok edepsiz olurlar. tlk bakısta edeplerine diyecek yoktur. O np kırılış. o ne dökülüş... Mikrofon sanki bir Ince saz. bizimkinde bir naz". Çok muhterrm. pfk sesgili, çok sayın. pek aziz dlnleykilerim. huzıırlarınıza çıkmakla bahtiyarım. Cenabüıak sizleri bana. beni sizlere bağışlasın. lıep beraber hıızur içinde yaşayalım. Simdi Kanuni Osman Baba'dan meşkettiğim Suzi Dilara makamından bir şarkıyı müsadeleıinizle okıımak isıiyorum! Hem şöylesin hem böylesin ruhi cihanım aşkımız bitmese Haşre dek nilıanını... Alkış, alkıs. alkış... Ama hu göstermelik terbiye ve yapay mııhaşeretin ardmda nasıl bir kimlik yatıyor? Onu bilenlere sorun. Aşaçı mahallenin en yırtık numarasından daha beter bir edepsizlik kumkumasıdır şöyle böylemiz... Çirkef mi çirkeftir.. Çiğnene çiğnene kirlcnmiş bir sakıı çibi yapışkan. çok dâvâ görnıuş bir mahkpme duvarı gibl duygusuzdur. Ne var ki yeni toplumun ahlâkında blle bile iades kuralı ceçerliriir. En tııtucu aile çevrelerinde blle, şöyle höyle olanlara bir sevgi. bir muhabbet, bir tutkunluk.. Neden? Az gelişmiş sermayeciliğin cıvık kapitalizminde herş«rimiz şöyle • böyle olduğundan bu tür gösterilere ve kimliklere hoşgörumiız artmıştır. Sahtekârlık. düztnbazlık, itd yuzlülük, yalancılık, yırtıklık. edrpsizlik. artık alkışlamr oldu toplum katlannda... Söyle • höyle olanların yığınlarca alkışlanıp brnimsenmesi, yas.ımın her kesiminde yoğunluk kazanmadı mı? Bakıyorsunuz lııtulan vc tııtıınan politikacının kimliği de şöyle böyle... Adam mikrofonıı almış elinc! Sevgili vatandaşlanm, Cenabihakkın iznijle ve sizlere hizmet aşkıyla bu yere eclmiş bulıınuyoruın. Milli hirlik ve berabcrlik içinde buzuru saslamaya valışacagım. Çocuklarımızı elbirlijiyle buyütüp vatana millete faydalı vc namtıslu birer kimse olarak yetiştirelim. Hür demolsratik ve parlamenter düzen içinde. saadet içinde yaşamaya bu mllletin clbette hakkı vardır. Hcrif konuştııkça sanki hal akar ağzından... Oysa herkes hiür ki, hıı hcrif, çocukları, gcnçleri, genç kızları öldürtiip kırdırtan çrtcnin ortağıdır. Vurcun, soyfun. Tacma seferbprliğinin baş kumandanıdır. öylesine bir rpzilliğin bataklığinda yptişmiştir ki. orada her şey para İle satui alınır. Mehus pazarlarmın :izli aiişvprişinde borsa memurııdur. Vatan onun.için dış piyasada değerlendirilmesi jereken bir arsa, halk sömürüInıosi gereken bir yığındır. Rpzilliğin, bayağılığın. iiç kâiıtcılıpn dorucunda yaelı hallı Röbek atmakladır herif... Ama halka dönük yüzii böyle, gerçek yüzü şöylpdir. Herkes hu politikacının «öyle • böyle olduğunu bilir. yinr de alkışlar... Ne yazık ki şöyle bövlelik yaşadığımız toplumun g * çerü ahlâkı ve alkışlamr kuralı oldu. 'JJ«vjvl> NEDEN BÖYLE OLDU? Prof. Bahri SAVCI tifakı da. bu direnisi kjrmaga uğraşıyor. Boy. lece, bu mçını bır bırleşım. fç poliuka oluşumlan alanında, Türkıyeye, MC ıktidarları' getiriyor Türkiye'deki toplumsal gehşmenın doğal yolu, yeni örnek sömürü Batısına. elbette dlrenmeyi getirır. Cünkü, kendisinde, pek geniş ve yaygınlaşma ısntiadmda bir sosyal gelişim çizgisi vardır: Türkiye'nin bu çızgı doğrultusunda gelişmesi; ons. uiuslaşmayı demokrssileşmeyi sanayileşmeyi • layikleşmeyi kiiltürleşmeyi bütün bunları da bir sosyalleşme içinde yapmayı getirmiştir, getirmektedır. Türkiye, buna uygun. bunu getirer. bir toplumsal dpğışme süreci içindedir. Ve venı Insan Hakları (iör;i<;leri ve kültürü ile, bu küHür ile doğan kHle dinamikleri sayesinde, Türkiye. gelişim çi'pisinı. artık, antikapitalıst yolla gerçekleştirrr.? evresini de algılamıştır. İşle. ycrı sömürü Bâtısı. bu durumdaki TarUiye'v; ctp. ktndi taskın gelKmesinın sömürüsüre bn*lamayı kuvverlendırtnrk ıstemefcted'r. NATO • C'EÎCTO şrfbi «istemîer ıçindeki yevimi?i tek yönlü olarak kendiMnin belırleme poü'ikası izle.nesi: Kıbnsts denge ibrcsini Batı yaranna eğ:ne baskısı yapması. Kıbns'ı vesile yaparak Türkiye'yi ambargolaması; Orîakoazar zinriri :1e Türk ekonomisini ve onun anti • kapitahst bir yolla sosyalleşme yönünü aramasını kendi ipoTŞi içinde dumura uğratma çabası gütmesi, lıep bımdandır. Yeni î.ömürü sanavıleşmpsi ıle, «ömüv^lenlerin ilkei bir ekonomi içinde kalması /cp'nu arasmdaki çeüski. Batıyı. buna ?or lamaktadır. Onun için, Türkiye'yi. Ameri!""in •aydıırd:ıŞu «Millivetçiler Kornünistler» bölimrr>esine göre yönetecek olan MC'ler ya ria benzeı'len eli ile yönetme yoluna sokmalıdır. ••* Batırun, böyle bir politikayı TUrkiye'ye zorlaması ıçın, yerli dinamiklerden de ysrsrianması gerekmıştir. Bu y r l i dinamikler, şimdt, Dcincl MC'de deyimıni bukr.uştur Bu İkir.ci MC'de, «Milliyetçiler Komünistl?r» ayrımının bulucusu Batı'nm güdümünde, bir söidf: «mi::ıyetçı kamp»tır. Türkiye'deki ulusçu demokrasicı lajnk sosyalcı akım ile sanayileşmecilik arayanlar da komünist anlamına gelmek üzere «solcu kamp»tır. Bu ikisı arasında, ikinciyi yok etme çatışması, kı:tsaldır. Bu çatışmada birıncı kampın her türlü yöntem ve araç kullanması da mubahtır. Sömürü Batısı, içerde. MC'ye* böyle bir serbes:lik ranıyarak, Türkiye'nin, kendisine teslimıyetini ?a*!?rrak ıstemektedir. Çağlayangil'in ve Demırel'in Erbakanın Batı sistemine karşı atıp tutmalarına bakmayın. onlar. tes'.imiyet. içinde kalmak koşulu içinde MC'ye tanınmış 'boşalma ve kamuoyunu doyurma» manevralandır. Yoksı. as'.ında, AP pski DP olarak dofun.undsn beri sözde milliyetçi teslimiyet kampının cnci'îri kılînmıştır, sömürü Batı^.nca: Kapıtalizmin. Tiirkiye'deki merceği küınarak... MSP de bu teslimiyetin ikinci öğesı kıhnmıştır. O. Türkiye'deki uluslaşma. demokrasileşme layiklpşme sanayileşme ve bunlann gereği olan bir nitelikte kültürleşme kaiktnmasını, ütnmetleştirerek saptama ile işlevlendirilmıştır Mr içirde. MHP '.!". teslımiyetin üçtlncü öğesi olmuştur. O da, Ittıhat ve Terakki'de uyandırılan «uzak Türkçülük» imgesini; yeni koşullar içinde. sek r»>r bir id°flo'i ile tüm ulusal ' güçlen bir toraüteryanizm bütünlüfeünde eritme id«>n!.>n*i ile «alc'ırgan bir millıyetçilik düşüne ç^rirme ile göreviidir. Y • •• Ve yann ne olacağma gelince: Türkiye'deki iç çelişkinin boyu'lan genişleyecektir. Türkiye, uluslaşarak • layikleşerek demokrasileşerek • sanayileşerek • bütün bunlann gerektirdiğı bir kültürle kültürleşerek sosyalleşmeci bir kalkmmadan vazgeçemez. Bu onun sömlirü Batısı karşısmdaki yaşamının buyruğAıdur. Bu ise, MC'run AP kanadımn kapitalizmciliği ile; MSP kanadımn ümnıetçlığe dayalı ideolojısi ile; MHP kanadımn da totaiiteryanizm otoriteryanızm merkez ıracieciliği ideolojisi ile uyuşamaz. Bu nedenle. iç çelişkı büyür. Bunalım artar. Böylece. bireysel kişilik iıaklarının, toplumsal varlık olma haklarının güvetıceden yoksun kaldığı; ekonomik rutarhljğm gi::ıkçe bomldufu bir teslımıyeti saglayacak boyundurukların gittikçe daraldıgı bir yeni evre başlar. Ama. olusum'.arın iç zoruniukları. bu evıeyi sürdüremez. Once MC süremez. Onun yerine, bir benzeri de gelemez. Türkıye, giincel zorunluklar dolayısiyle. kendi tarihsel zonınlarmdan doğan çizgiye koşutlugunu biraz bırakmış da olsa. teslimiyete boyun eğmiyecek yeni kombinezonlar. yeni ilkeler bulıır: Belki de, pek uzun bir süre sonunda olmayacak olan bir yeni seçim araeılığı ile .. Oyle ya. iSo'lık bir kuruluş içinde 214'lük bir kesımi tüm bir kenara itmek; teslimiyet kombinezonuna kosut gitmeyecek öteki küçük partilprle taralsızları da ayrıi kenara itmek; parlampnto dışı sosyal dinamikleri hiç hesaba katmamak. MC'nin alin yazısmı çabııklaştirmaz mı? Ş m • • »^ ıırını Sürdürmek OKTAY AKBAL Evet Hayır TARTI SMA Öğretmenin Kurtuluşu Dün öğretmen toplumds on büyük saygınlık kazanmış ınsandı, Öğretmenin eli öpülüyor, gereken maddi ve mat:evi onurlandırma yapılıyordu. PAr Fatih «Hocamdır» diyerek Mol la Akşemsettin'i önünde yürütebiliyor, bir Yavuz öğretmenin atının ayaK çamuru bulaşmış yeldirmesinin ölümünde üzerine örtülmesini vasiyet ede bıliyordu. Büyük Atatürk de «Milletleri kurtaraniar ancak ve ancak muallimlerdir» demekle bu meslek mensuplannm yurt ve ulus geieceğindeki yerini, degerini belirtmlş oluyardu. Bugün öğretmen horlanan, ezilen, sürülen, öldürülen, hakaret edilen, aç bırakılan, gelen ve giden politikacının sırtına binaiği bir kişi,' cğretmen lik de degeri sıîıra yakla.şan bir meslek haline getirilmiştir. Özellikle yaşadığımız iki buçuk jıllık MC dönemi ogretmen onuru ile eşi görülmemiş derecede oynamış, Türk tari. hinin hiçbir döneminde rastlanmayan öğTetmen kıyımı işletilmiştir. Kendilerini milliyet çi ilan edenler, kendilerini yetiştirmiş olanlara bu denli say gısız olmamalı idiler. Gazetelerden edindiğimiz bil gilere göre yirmibinln üstünde öğretmen yerinden oynatılmı?, eşınden aılestnden uzasU bırykıİBrak anayssamızm bile ö?.üne ters düşülmüştür. Ayrıca bırçok öğrermen açığa alınmış. meslekten atıinıış, eli fornlı çeteleıce dövüimüş, sövüluıüş ve öldürülmüşrır. dlu kuk De\ietı, Kanun hakımiyeti» gibi söiieri dilinden düşürmeyen sayın Demirel de Danıştay kararlannı uygjınmad!:',; gibi bunun yasalaıca sakuıcalı olduğunu belirterek uyguia maya koyan sayın Ecevit ve bakanlarına söylenmedik söz ve tariz bırakroamışlardır. N'edir cğretmenin suçu?.. Ata tü!k d'?'Tİînlrrinden yana olmak,.,aıı? Ileçi, dogru.^tılcı, çafdas WT ^ılşâncefe 'Mimet ifrrıraUL,.,saf' satadah. Karanlîktan konımak için çalışmak mı? Halkımızın deVrimci. aydınlık yolu göst^r mek mi? Tüm yoklukların içinde en ücra jurt köşelerinde ölüreesine görev yapmak mı? Eğer bunlarsa öğretmenin suçu bilinmeli ki öğretmen bu suçu her zaman işleyecektir. Boşuna çaba harcamasınlar. Öğretmenin politika yaptığı ve politikaya bulastığı savlar.ıyor. Yurı gerçeklerini ortaya koymak, cahilliği, soyulmayı, sömürülmeyi anlatmak politika yapmaksa öğretmenin görevi nedir bunu bize anlatsınlar.. ABC öğTetmenliğini bekliyorlarsa geçmiş ola... Nasıl M «Pikfrler topla HlHeyeH bu lsl rörütebilecek fekle oldürülemezse» öğretmen özerklıge ve bünyeye kavuştude sövmekle. dövülmekle, aç rulmalıdır. Bag'.msız i.dari mah bırakmakla sindirilemez. Ancak kemeier kurularak öğretmenin ona hakkı olduâu değeri verbaşında «Demoklasın Kılıcı» me klc, onur kazandırmakla gıbi sallanan dısiplın kurullayurt ve yurt çocukları büyük rı kaldınlmalıdır. Eğitimin işyararlar sağlar. Sağlıklı bır leriiğe ka\Tişabilmesi için mut tuplumun en önemli unsurlalak ve kesin bir eğitim planrı ögretmenleı tarafından yaralaması yapümalı. insan gücü tılır. Bunalım içinde bir topve ekonomik kaynaklanmız lum istiyorsak devam edelim üretici .eğitimle özdeşleştirilmekanıkulu öğretmen aramaya. lidır. Her gün yeni bir tü?.ük, yeni bir yönetmeük değişikliği Öğretmeni «vicdanı hür, irfabıktırmıştır öğTetmeni de. yönı hür» nesiller yetiştirmesinde neticiyi de... örgür bırakabilmek için şu Ögretmenler arasında farklıönerilerimizi iktidarlarin mtıttelî bçn^msemesi gerekir: vbk yaratan kaynaklar tarleştiüzerinden polirilmelidir. Öğretmenlik ültDkııl ç : ^ Ö ^an baş^yarak çalışma, kapahaklannı tariımak, m'esîek stp"'" *'sıte ve" kâriyer yapma durumurunlanna eğilmek. sosya!, külna gcre, orta, lise, hatta yüktürel türlü sorunlarda kösıek sek okuUara ve akademile.e olmak yerine yandaş olmak ge kadar terfi edip gitmelidir. ilk reklidir. Kalitesiz, seviyesiz, okul öğretrr.enlerınin baremde militan, onun bunun adamı önlerine konan tavan kaldınlyönetici yerine meslek içinde malı, tıerkes çalışmasına göre sivrilmış, öğretmenın güvenır.i gidebilecoğı son smıra ulaşmakazanmış. çalışmalannda taklıdır. Euitim şuralan her ıki dır toplamış yönetici atanması yılda bir hiç olmazsa toplan ya da öğretmenlerce seçilmesi malıdır. Özellikle de öğretzorunludur. Öğretmenin korku men liseleri ile eğitim enstitüSUÎ, Urküsüz görev yapabilmeleri bugünkü acıklı durumunsi için atama ve terii işlemledan «komando kampı» olmak rini yansız, yapabilecek «Yüktan kurtanlmalı, yurtsever bir ser. Hâkımîer Kurulu, Yüksek düzenleme, işlerlik ve eğitim Askeri Şura» ömeklerinde oldu anlayışı kazandınlmalıdır. ğu gıbi özerk «Yüksek öfretİsmail SAR1KAYA nıenler Kurulun bulunmalıdır. Fski Çanakkale Ya da bugünkü Talim Terbiye MiUi Eğitim Müdürü j naan geçen zamanı hahrlsmaT». hahrlatmaya mkılıyor. I Sanld birisl, «Ne de çok y»şamışsıraı, ne de uzun, ne de yogun...» dJyrcek. Bir şey eksllecefc, bir şfy bozulacak. Yaşadığımız yıllann çoklnfn förecedlr elbet. Sayılar ne anlam taşır kl! Otuz yıl, krrk yıl, uzaktan bakınca hüyük mesa/elerdir, ama o koşuya glrnıişseniı bir kez, biti^erir. aşılıverir o sonsnz flbi görünen zaman parçası.. Sabahaltin Kudret Aksalia Uk kez 1940 yıbndi, ya Küllükte ya Serveüfünım derjisl yönetim yerlnde karşılaşrraştım. Otnz yedl yu önoe! Inanılır gibl değll! İHmiz de çok jençtik, edebryat dünTasına küçük yaşta girmlş olmanın, daha doğrusu balıklama atıhnaom sonucu.. On sekiz, yirmi yaşlann ozanlı£ı, sanstçjhpı başka bir şeydir. Bugün de, o yaşlarda ozanbk, öykücülük tatkunlan ile karşılaşıyorum. Her kuşak kendlnt daha «başka> » m r . Bizim pençli^imlzde, biz ilk öriaılerimizt verirken Taşaaı, seri, Insantar. kadınlar, kızlar, seruvenler apayndir, daha cüzeldir, daha anlamlıdır, der... öyle samlmasa, öyle inanümasa yazi yazüır mı, turkü sflytenir ml, yaratma çabası harcanır mı? Haftalardır bafacamda bir kitap var. Bir şlir kitabıdır çok kez başucu kHaplarnmz. Ya da yenlden vcnidcn okuyabUece|tmiz bir roman, Mr deneme, bir ânı kitabı... Sabahattin Kudret Aksal'ın <Çizgi»si başka, bambaşka bir şiir kitabı. Ozan, düşünnr kişUiğinl de yansttıyor bu Idtabındaki dizelerinde... Bir yasam düşünürü, yalnız duyarlığiyle değil katasıyle de yaşıyor içinde bulunduğu zaman parçasuu... «Bin duruşu var insanın Giilüşü, oturuşu, kalkışı! Mevsünlerle artar ve eksülr Aydınlığı, bin kapıdan geçer, Bakar bin pencereden, sayısız Gfiklere, bin cündüz ve bin fece!» diyor bir şilrinde. tnsanoğlu bin, on bin. yüz blnlercedir ferçckte. Her amnda ayn bir kişi. «Ne ki ya$am, öttre beriye Savrulmuş ufak tefek resimler Bu kargasada uçuşur ne çok! Bin kar, bin giineş, bin ses, bin sokak!» diye açıklıyor sonunda... Öteye beriye savrulmu» ufak tefek resimler!.. Yani y«•anun kendisi... Her resimde farklıyız, başkayız, bizler. Otuz yedi yıl öncenin ozanı ile bugnnün ozanı arasında bunca uzun zaman aynmı yok. Ben gdremiyonım. tlk kitabı «Şarkılı Kahve»deki bir «ifrini hatırlıyorum: «lnsanı hiç hir şey alıkoymamab Yürfimekten ve du«ümnekten Fakat memuriyetin ve avareliğin Bir arada olması imkâusız». Şimdi «memuriyet» bitti, Aksal emekliye aynldı. Bunca yıl, memnrluğu ve avarellğl birlikte sürdurdükten sonra!.. Avarelik, yani sanatçıhk, ozanlık, yasamı sürekli ciuyma duyurma!.. O «imkânsız»ı mümkün kılaalardan biridir. Böyle olmasa otuz be; yılda «Şarkılı Kahve», «Gün Işığı». «Duru Gök», «Elinle», «Bir Sabah t'yanmak», «Eşik», «Çizgi» çibi «Ur kitaplannı, «Gazoz Ağacı», «Yaralı Hayvan» pibi öykü kjtaplarını ve bepsi ilgiyle sejredllen «Kahvede Şenlik Var», «Bir Odada € ç Ayna», «Şakacı», «Tersine Dönen Şemslye» gibl oyunlan nastl verecekti? Demek •raemurluk» blle perçek sanatçıyı ezici etkisine alarnıyor... 1944'te «Şarkılı Kahve» yavunlandığında çok sevmiş, çok benim«rml«tim bu Idtaptakl şllrleri. Kendime çok yakın bulmuştum. «Şair Dostlanm»da bu konuda şöyle yazmıştun: «Şarkılı Kahve»yi eski, vazşeçilmez bir anı defteri kadar kendime vakın buluyorum. İlk gençlik çağınm bütün sevileri, başıboşluklan, avarelikleri onun sayfalannda yaşıyor. Birinl okurken Istanbul'un tenha btr kahve köşesine, ötekini okurken küçük bir Boğaz vapuruna gidiyorum. Her birinin hayatıma karışmış bir yani var. Benden, beııim kişiliğitnden doğmuş bir anlam...» Kendimle özdeş bulmuşum, «Bir Sabah (Jyanmak»da yaşayan kişi ben miyim diye dalmışım düşüncelere.. «Bir sabah ellerin cebinde çık çık cvinden Ceketin Iskemleye asılı kalsın Bekliye dursun dostun Kahvede İse sitmekten de bu günlük vazgeç öylece dolas çlçek kokan sokaklannda Güzel şehrinin Yeniden tat gökyüzünü Ağaçlara selâra ver Apartımanlann hatınnı sor Senden başkalan İçin değU Bu cüzel gün Mavi gök^ • Çiz;i»deki şiirler son yıUann ürfinleri... Kendisi de «Sîirimı daha biçimlendirmek. daha arttırmak, daha keslnlemek, daha inceltmek istedim» diyor. Gerçek bir ozan ustalığının blrbirinden seçkin örnekleri var bu kitapta. Yasamı tüm şiirle. «anatla geçmiş bir ozan olgunluk çağında nasıl dizeler yazar? «ÇlzgUyi alıp okuduğunuzda anlarsınız bunu. tstalık, her zaman «en iyl»y1 vermek midir? «En iyi» nedlr? Kimi zaman bir acemiltk de «en iyi»yi sunar btze. Ama sanat her «eyin haşında, bir ustalık işi olduğuna göre «Çlzgi»deki şiirlerl Aksal'ın ozanlık sürecinin en üstün parçaları «aymak doğaldır. «Horoz şekeriymis gibl emiyorum Çocukluğumu, Yastığımın altında Gece, gtindüz elimde. sokaklarda GÖ7e görunmryen dallar arasmdan Avlıyorum geçmi$ zaman kıışlarını» diyor bir şiirinde. Geçmiş zaman ku«lan bufünp ifplmişse. eelebilmişse biı. ozanın işidir. Zaman di\e hir şcy voktıır sanatçı için... Gfirece bir şeydir zaman dediğimiz süreç. Ha. «Şarkılı Kahve»deki 1944'ün Sabahattin Kudret'i. ha «Çizgiıdeki lRTTnin ozanı... Zamanı yenmek, jok etmek budur işte, eskimemek, yozlaşmamak budur. ıle SABRI DEMİRTAŞ Nişanlandılar. Astsb. Orduevi ANKARA 26.7.1977 SOBAYAPAN MELEK Zonguldak Kömür Havzasıyla îlgili Bir Yapıt Yaşam kavgasınun toplumda genelleşen somut bir yansımasıdır emek. Işçi kavramı, ancak emeğin belirginleştiği süreç içersinde aydınlık kazanmıştır. İnsanın varoluşu ile başlayan emek, ilkel topluluklarda yaşama zorunluğundan doğan bir uğraşın değişik biçimlenmesiydi. Burada emek, değerler yararmak'için değil, varolma savaşımmda kişisel gereksinimden kaynaklanırdı. Bu nedenle emekçi, insanın kendisi, genel yönüyle topluluğun tümüydü. Dogayla savaşımda bireysel gücün yetersizliği, değisik süreçlerde aile gücünü, giderek topluluk gücünü oluşturmuştur. Bu evrede yaşama gereksinimleri biriktirtneye, daha sonra üretime kaydınlmıştır. üretime geçişle birlikte emek, değerler yaratma dönemine girer. Böylece emeği belirleyen olgu, emekçiyi dc simgeler. Bununla beraber, işçi kavramı ancak endüsti dönemine geçişte aydmlığa kavuşur. Gerçekte emek • işçi kavramımn birbirinden soyutlanması olanağı yoksa da, emeğe orania işçi kavrammın belirginleşmesi, tarihi gelişimi içersinde büyük bir zaman diliminin geçmesine bağlı kalmıştır. Xitekim, işçi sınıfının dogması ve işçi hareketlerinin bu sınıf bılincinden kaynaklanması büyük aşamalar, büyük uğraşılar sonucunda sağlanabilmiştir. işçi suııfı ve işçi hareketlerinin tarihi gelişimini belgeleyen çeşıtlı kaynaklar vardır kuşkusuz. Ancak, bunlar yeterli mi, gereği gibi değerlendirilmiş mi? Uğraş alarumız dışında olduğu için buna yanıt verme olanağımız yok. Üzerinde durmak istediğimiz konu, yaklasık jüzjılı içeren bir tarih kesiti içersinde, Zonguldak Havzasında işçi hareket lerini belgelere dayanarak ele alan, işçi sınıfı tarihi için, bizce önemli kaynak değeri olan bir yapıttan kısaca sözetraektir. Yeraltı Maden / îş yayınlan arasında çıkan «Zonguldak Havzasında İşçi Hareketlerinin Tarihi 1848/1940» adlı yapıt, Sina Çüadır'm, gerçekten uzun çalışma, titiz incelemeleri sonucunda ortaya çıkan değerll araştırmasıdır. Kömür madeninin bulunuşu ile başlayan Zonguldak Havzası yeraltı maden işletmeciliği tarihi, değişik zaman kesitleri içersinde gerek resmî, gerekse özel bazı belgelerle saptanmış ise de; kömür madeni işletmeciliği ve bu işletmecilikten kaynaklanan işçi hareketlerinin tarihi, ilk kez Sina Çüadır'ın derli • toplu arastırması ile büimsel çözümlemeler ve belgesel kaynak nitelıgj kazanmış tır. Birinci kitap olarak yayımladığı bu arastırmasında Sina Çıladır, ha\rzanın işletmeye açüdığı yüla, tümüyle devletleştırildıği yıl arasmdaki tarihi ke sıti ele almış. Zonguldak Havzası Tarihine llişkin çeşitli verileri tanyarak, nesnel bir yaklaşımla konuyu geiiştiren 5razar; ele aldığı zaman dilirai içersinde kömür madeninin hangi kosullarda, hangi ellere geçtiğini sergilemektedir. Yapıttan, kömür havzasının ilk işleticisi olarak «Kömür Kumpanyası» adı altında bir grup İngibz sarrafı olduğunu öğreniyoruz. Kınm savaşı sırasında havzanın tngiltere'ye tes lim edilmesiyle başlayan el değiştirmeler, daha sonra yöre eşrafının da maden işletmeciliğine kayması ile birlikte, kumpanyalar ve verimsiz çalışma dönemi sürüp gitmiştir. Bu süreç içersinde kimi zaman modern kapitalist işletmecilik va devlet kapitalizmi uygulamalarına geçümiş ise de, yabancı büyük sermaye akımı ile havzanın el değiştirmeleri, tümüyle devletleştirildiği 1940 yüına dek sürmüştür. Sina Çıladır, kronolojik sıralama içersinde sergilediği havza işletmeciliği yanında, kömür madeni işçisinin kökeni ve yapısını irdeleyerek işçi hareketlerine diyalektik açıdan berrak açıklamalar getirmiştir. Yazar, 1908 yılı eylül ayında demiryollan işçileri tarafından başlatılan, giderek ttim işçilerin de katıldığı hareketi, havzada bilüıen ilk İşçi hareketi olarak belgelemektedir. Sina Çıladır'ın yalın anlatımı ve özlü değerlendirmelerinden, gerek kömür madeni işçilerinin çahşma koşulları, gerekse işçi hareketlerınin gelişmesinden, yabancı büyük sermayenin sömürü ve o günkü devlet düzenini kolayca anlıyoruz. 1848 1940 dönemini içeren bu yapıtından sonra yazarm, havzada modern işletmeciliğe geçiş ve yoğun işçi hareketlerinin giderek bilinç kazandığı 1940 ve sonrası dönemi için de yeni araştırmalar jrapacağını, böylece havza tarihine büyük katkısı oiacağıru umanz. Enveı BATAM Oğlumus HAKAN'm doğumunu tüm dost ve akrabalara müjdeleriz. Ayşe ve Or. C. Gökhan BAHŞt 18 '• 1977 Hamburc / Eppendorf (.Cumhuriyec: TO'ıö) HALKIN SESİ 119 Rnlun MkHrrİM işfftrH rr niU •> hmlktnr. birl. Kıbrı* ınarcmsının liinrii > ı lııttt tjirfrken Bayram yapacağınıza biraz düşünün HalkınSesi nin Ekonomik Durum İncelemesl MC TÜRKİYE Yİ NEREYE GETlRDI? Oçlü Oportunist Blukun grev kıncılığı LibyaMıs'ır çatı«ma> Rusya nın kışkırtmaîarının ürünödijr I İBteme Adrest: PK 1103 KarakCy/tSTANBUL j (Cumhuriyet: 7046) Çocuk, Politika ve Eğitim Ç^cuk, ülkemi.'de bütün geiir katır.anlarını oluşturan gnıplar içinde başü b?şına bır sorundur. Zaten dışa bağımlı kapitalİ7min içeriğinde bu hastalık mevcuttur. Bunun nederü böyle ülkelerde sosval gelişnıenin gildümlü olarak emperyalizm tarafından kortrol edilmesidir. Yani, empen alizm kendi dış pazarını olu^turan bu gibi peri kalmış ülkeierde, çelı^ımi, kend: pazar i'işkileri içinde ele alnıakta, o ülke tertlerinin geleceğıni umursareamaktadır. Geri kalmıs b:r ülkede, dogum kontrolu guncel bir konu haline getiriliyorsa, bunun altında o ülkeye satılan dogum önleyici ılâçlar yatmaktadır. Yoksa gerçekten o ülkede dogal kayıınklar artık sınıılı oir duruma eeidiğinöen mpvcuf. nüiusu beshyemiysceği ku^k'isu böyle bir girişıme öncülük etmemiştır. Ülkemizde tfe çocuk bu görevin tamamen aileîere bırakılması, devletin an ufak bir karkıs:ıun olma"".ası emperyalizmın bireyjt karak*«r yapısını yerleştirmek istpmesi sonucu giriştiği bir engeîleme ile olmaktadır. Bu engellemenin başında kar.şı propaganda gelmektedir. Çocuklann devlet tarajından yetiştiriimesi, onlann anababalarından kopmaiarını, bencil, çevresir.dekilerini düşüıuneyen bir yapı kaianmalarmı getirir denilmektedir. Hatta bu komünistlerin tıyguladiklan bir yöntemdir, bunun altında propaganda amacı yatmaktadır denilmektedir. Oysa ne denılırsB deııilsın, çocuk yetiştirılmesi aiie'.erm tekelin» birakılmparak kadar <Vn<?rn'ıi bir konuriur VP H^vlet tarafından ele alınmahdır. Bir ülkenin gelecegi, doğal kaynaklannın işlenmesi, ancak onun gerek duyduğu yapıda insanın yetişmesine bağlıdır. Yoksa emperyalizmin kendi tü ketim pazanna aracüık veya tüketicilik yapsın diye yetiştirdiği ınsanlardan o ülkeye hayır gelmez. GUnümüzde görüyoruz, en büyük maddi olanaklara sahip kişüerin özene bezene yetiştırdikleri çocuklarının dolandırıcılık, sahtekârlık yaptıklannı. Demek ki, mad di olanaklar içinde kolejierde her türlü imkân kullanılarak verilen eğitimin sonucu bir ülke açısından yararlı değil, zararlı olmaktadır. Bugün hiç okumamış bır işçi doğrudan do» ruya Uretıme katıldıgı !çin yarariı, Knle rr.e^ur.u milyor.er bir ts adamı vergi dolandınalığı yaptığı için Ulkeslne zararli olmaktadır. Eğitim ile, gudülen sosyal politika arasında sıkı bir ilişki vardır. Bır toplumda eğitim, bir bakıma politik tercih leri yansıtmaktadır. Herhangi bir ülkede politik gücü ellerinden tutanlar (irileşmiş bir azın lık) ülkenin eğitimine de istedikleri özü ve biçimi vermiş lerdir ve vermpktedirler. îktidarda olan sınıf ve tabakalar, her zaman eğitimi kendi yarar larına uygun bir biçime sokmak istemişlerdir. Oj'sa eğitim bir toplumun bütün üyelerinin yararına uygun bir nitelik kazanmak zorundadır. Böyle bır eğitime, «halka dönük eğitim» admı veriyorlar. Halisa dönük e£?tim halk 5ararına olan eğitimdır. fetullah SATII.MIŞ ÜIY.4RB.4KIR SEKA Akdeniz Müessesesi Mudurlugunden Silifke Taşucu'nda kurulmakta olan Kraft Selülozu, Kraft Kâğıdı ve Kereste fabrikalarından müteşekkil tesislerimizin revirinde istihdam edilmek üzere aşağıdaki sağlık personeline ihtîyaç vardır. 1 Doktor (Dshiliye Mütehassısı veya Pratisyen) 2 Diş Hekımi. 3 Hemşire veya Sağlık Memuru. I.Ü. Orman Fakültesî Dekanlığından Fakültemizde. oiaylar nedeniyle ara verilen ögTetime 28 temmuzda yeniden bsşlanacaktır. Ögrencilerin sta.i yerlfrinı ögrenraek için 2a temmuz 2 ajustos günleri arasında Dekanlıga başvurmalan önemle üuyurulur. lEasın: 21946) 7075 ~ Bu elemanlara, Devlet Personel Kanununa göre maas, kadrolarındaki yan ödeme verılecek ve ikametlenne lojman tahsıs edilecektir. îlgilenenlerin Müessesemi? Personel Şefliğine 15.8.1977 tarihine kariar müracaatian rica o'unur. (Basm: 21823) 7068
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear