25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
D0e r CUMHURlm 8 yJUÎ 1977 MLK£ YORİSTAN KATACA&lı. 2 III' SAM YELİ Yâzan: Mehmet SELÂHATTiN Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca YAŞAR KEMAC Hep bırden, hüdhüdün kanadında, filler sultanına durmadan yalvardılar, sızlandılar, acı gozyaşları döktüler ama, sultanın tas yüregini vumusatamadılar. «Olmaz,» diye bagırdı filler §ul tanı, «olmaz! tşte bu olamaz. Ayıptır, bana böyle yakınıp yalvarmayın. Sizin kanncalığınıza yakışmaz. Ben öğrendim, siz çok güçlü yaratıklarmışsınız.» «Ama böyle bır sarayı, bır yılda...» «Yaparsıruz,» diye güldü suitan. «Yapacaksınız. Sizi bana söy lediler, herbınniz agırhgınız üç, beş, on mislıni tasıyabilirmis«unız.» «Dojrudur sultanımız ya...» «Yapasaksınız... Karınca ulusu bu dünyada toprak kadar çokmus...» «Çoktur sultanım, ama bır yılda...» Bırden sonsuz bır öfke de tapkırmızı kesildi sultan. Uzun disleri birbırini yedı, çatırdadı, bağırdı. Kanncalar bu sesten o kaaar korktular ki, dünya baslarına yıkıldı sandılar. «Yapacaksınız, yapacaksınız! Siz yeryüzünün en güçlü ulusu•Öyle mi?> diye bafırdı «Öyle mı?» Sesinden toprak, orman. gokler, dağiar zangır zsngır titredi. Başta. topal karınca., sonra oteküer: «Yanlış anlaşıldı sözlerımız,» dediler. «Biz saldırdık fillere, onlann evlermi kentlermi başiarına biz yıktık. Fillerin hepsinı ezdık, öîdürdük, ondan sonra dır ki filler de kozdılar, bızım ülkemi» gırdiler. Aaah, keşki kızdırmasaydık orüan.» «Hak, şımdi oldu« diye bagırdı sultan. «Biz ettik sen etme. sultanım'.z. Bir daha hiç bir karınca tiller Ulkesine ayak basnıayacak.» diye söz verdi ötekiler. • Ayak basacak,» diye yeniledi karmcalar. «Kötü gözle bakmayacaklar £;1ler ulkesine.• Kanncalar yinelediler: «Kötü gözle bakmayacajız.» «Bundan böyle kanncalar tarih boyunca yaptıklan saldınlardan vazgeçecekler. Bir daha hiç bir zaman filler ulkesine kötü jözle bakmayacaklar.» «Hiç. hiç bakmByacaklar,» diye bagudı kanncalar. •Kıyamete kadar, o eski saldırgan huylanndan vazgeçecekler ka rıncalar... «Vazgeçecekler,. dtya onayladılar kanncalar. Bir £üre derin bir «esslzlik oldu. Ne kanncalar, ne de filler sul tanı konuştu. Kanncalar ülkesinden çığlıklar, gürültüler, ağlamalar, ınlemeler geliyordu. Karmcalar ülkesmin göğünü yofun, kırmızı, yangm dumanı gibi bir duman örtmüştü. Bir süre 1Ukenin durumuna daldılar orad&kller. «Biz ettik sen etme sultanımız. Bak, böyle sürüp giderse savas. ulkemizde bir tek kannca kalma yacak. Çogu ölecek, yaralanaeak, kimi de daglara, orrnanlara gıgınıp size savaş açacak » «Savaş mı açacak?» diye şaşkınlıkla sordu filler sultanı. «Kanncalar fillere karşı savaş mı açacaklar?» «Savaş açacakiar.a dedi kınnızı sakal. «Demek kanncalar fillere karşı savaşa girecekler! Nasıl olacak bu iş?» «Bir yolunu bulacaklar?» «N'asıl?» «Xe bileyim ben, herhalde bir yolunu bulacaklar.» «Bir yolunu bulacaklar!» diy« yineledi suitan. «Öyle mi. bir yo lunu bulacaltlar, öyle mi?» Giilrnege başlsdı sultan. Kasıklannı tuta tuta, hortumundan ??1 yalar atota akıta güiüyordu. Karıncalann fillere karsı savaş aça cakları. ormanlara, dağlara sığınıp bu savaşı sürdürecekleri düşüncesı çok eiilünç gelmisti ona. Duımadan durmadan gülüyordu. Her şeye dayanılırdı da bu gülmeye dayanılamazdı ışte. Kırmızı sakal her şeyi göze alarak konuştu: «Bu ülkeler.n, bu kentlerln, bu kırgının öcünü senden alacagız, ey zalım, ey ahmak. ey ser 43 Kızanın fcalkıp giyinmesi, sokaga ftrlaması bir dakika bile çekmemiştı. Yaklaş, dedi Reyhana Fahri. Genç kadm kocasını kaybetmek korkusuyla aglıyordu. Yaklas. Kendını üzme. Kaderde ne yazıhysa o olur. Yalnız senden bir ısteğim var. Çocuklarıma yabancı erkek getırme. Tattuma bu duyguyu or.lara. İki elım yakanda olur sonra. Allahım, Allahım, neler diyorsun sen? Sakın ol. Ne diyorsam onu dmle. Yavrulanmı hırpalatma elin erkeğıne. Hakkımı helâl etmem sonra sana. Allah etmesın. Bütün ömrümce seni sevdim Nasıl düjünebiliyorsun böyle şeyleri? Çocuklan buvütecek kadar para bırakıyorum sıze. BüFüyünce de onlar seni terketmezler. Ölürsem, onlann tatlı dün palannı zehir etme. Allah etmesin. Allahım sen acı bize. Hiç bır şey olmaya:aksm. Yaşayacaksın bizimle, uzun yıllar. Yarabbi, ben ne yaparım sonra? Acı acı ağhyordu Reyhan. Sus, dedı Fahri. Obür çocuklan uyandıracaksın. Doktor geldiğinde Nılüferle Kerem de uyanmış, oda kapısıun önünde, korkudan açılmış gözlerle babalarma bakıyorlardı. Fahri, zorla giilmeye çalışarak: Korkmavm çocuklar. dedı. Bir şey değil korkmayın. Doktor, Fahrınin bileğini tutmuş, nabzır.ı sayıyordu. Bir şeyi yok, dedi etrafrndakilere. Saat gıbi atıyor kalbi Korkmayın. Sonra, uzun uzun muayene etti Fahnyi: Kesinlikle kalbinde bir şey yok, dedi. Kalbin bir çocuJunki kadar sağlam. Ya bir şeye çok üzüldün, yahut çok yoruliun. Bir iki gün istirahat et. O da istersen. Istersen hemen bu sabah işine gidebilirsin. Yani, şimdi ben ölmeyecek miyim? Bunu da nerden çıkanyorsun? Hiç bir şeyin yok, aslan fibısin. Bu kalp seni yüz sene yaşatır. Sahi mi doktor. Elbet sahi, Bense son saatlanm geldi sanıyorum. Çocuk olmayın canım. Bakın etrafınızdakilert nasıl Uısmüşsünüz. Yavrulanm, dedi şefkatle. Gidin yatın. Doktor beyi din lediniz, Bende hiç bir şey yokmuş. Sonra Reyhana dönüp: .»«>••«• v. • Sen de ağlama hanım. Nasıl ağlamayım. Bana öyle şeyler söyledin M. lyiyim. Bir seyi yok, dedi doktor yenıden. Yarın yine geleceksin değil mi doktor? Kesinlikle hayır. Hiç bir şeyin yok. Bana k&lsa bir slnir hekimine gitmen gerek. Sinır hekimine mı? Evet. Bir bunalım geçiriyorsunuz bence. Bunalım. Evet. Sınir hekimine gidiyorum zaten. Tamam. Yarın yıne git ona, gece olanlan anlat. Işte bu cadar. Çok teşekkür ederim doktor. Sabah. işe gidecek kadar kendini güçlü hissetmemişti Fahri. Bir iki gün istirahat edersem geçer, diye düşünüyordu. Onun ıçin Rızayı Memet Beye göndererek biraz hasta olduğunu söyletti. Akşama doğru, özel bir araba durmuştu evîerınin önünde. Gelen, Memet Beydi. Yerinden doğrulmak isteyen Fahnye: Kımıldama, dedı. Üzüldüm. Nen var? Ölecek gıbl oldum. Doktor bir şeyimin olmadıgını söyledi. Bir şeye üzülmüşsün herhalde, dedi. Memet Bey, bır müddet cevap vermedi. Fahnyi iyi tanırdı. Bir şeye degıl, pek çok şeye üzüldügünü de biliyordu. «Su bizinı kız» diye içinden geçiriyordu. «Ne istedin elin garibinien?» O yaşta, ozellıkle Fahri gıbı bir insanın, böyle umıtsız bır Jişkınin sonunda yıkılacagım bıliyordu. Hep korkmuştu bundan. Gece, evine döcdugünâe: Fahri bey hasta, dedi Belma'ya, hınç alır gıbi. Fahri bey kım? diye soran damadına da: Sen tanımazsın, dedi ters ters. Başka bır şey konuşnıadüar bu konuda. Rengi kireç gibiydi Belmanın. Düşünüyordu Şımarık Hr çocuk gibı hareket etmiş, kırıp dökmüştü adamı. Babasının sesindekı öfkeyı sezmıştı. Onu hiç unutmayacaktı Fahn. Daha önce babası uyarmıştı kendisıni. «Kötülük yapmayasın adama» demışti. Şımdi, ona çok kötülük yaptığır.ı anlıyordu. Durgunlaşmış, malızun bır hal almıştı. «Ne kötü kadınım» dedi içinden. Çılgmca bır fikir gelmıştı aklına. Fahriye gidecekti, onu görecektı. Hastalığı neydı acaba? Tehiikeli mıydi? Bunların hiçbirini söylememişti ba'oası, Mahsus yapmıştı bunu. Biraz ıstırap çekmesinı istiyordu kızının. Sabahleyin babasına, Fahri'ye gideceğini söyledi. Sakın ha! Zaten yeîennce fenalık yaptın adama. Kesinlikle menederım seni bundan. Sakın ha! Hasralıgı neymış? Hiç olmazsa onu söyleyın bana. Sinır. Kalp krizi geçirdigini sanmış ama, doktor tamamiyle sınir deraiş. Zaten bütün gün sınir hekımlerıne taşuıır oldu zavallı. Ağlayacak gıbi olmuştu Beima. Kendını sokağa attı, babasının arkasından. Once Emırgâna gittı. Daima oturdukları gazınoda, meşe ağaçlarından dokülen solgun yaprakiar, masaları, sandalyelen, her tarafı kaplamıştı. Biraz oturdu yalnız başına. Gidemezdi ona. Babası haklıydı. Çocuklan, karısı .. Onlann da dünyalannı karartmaya hakkı yoktu. Bir arabaya bınip Taksım'e çıktı. Gıtti, Park Otelin pastanesine oturdu. Içerde onu tanıyaniar vardı. Bunu hissettı. Çok kalamadı orada. Çıktı. Verdi kendisıni sokaklara. Fahri, iki gün sonra işine giımişti. Rengı iıâlâ uçuktu. Evdekilen düşunüyordu. Rıza, erkenaen çıkmıştı. Arkasmdan Kerem. Hepsi gelıp babalarını opmüşler, onun sıcak elmın temasını saçlannda hissederek sokağa çıkmışlardı. Nilüferi opup sevmış, öyle ayrılmıştı evden. Genç kız, onun bitkin, başı omuzlanna gömülmüş, sanki sırtında agır bır yük varmış gıbı, biraz kambur yurüyüşünü, gösden kayboluncaya kadar seyretmişti. Ana demişti Reyhan'a. Babama ne oldu böyle? Bırkaç yıldır sanki çöktü, yıkıldı. Bizden gızlediğı bir derdi mi var acaba? Yavrum, babanızı bilmez misirdz. Onun sızlerden başka ne derdi olabılir? Senin hastalığına çok teUldü. Sonra, lüzumundan fazla hassas. Çocukianm diye mtturmuş. Sizlerin mutsuz olmanızı istemiyor yavrum. Aliah öyle yazmışsa ne yapabılır biçare? Babam benim. Dünyanın en iyi babasıdır o. Oyle kızım. Inşallah Allah onu korktuklanna uğratmaz. Herkes duymuştu Fahri'nin hastalandığını. Kalp krizı geçirdigini söylüyorlardı. Ikı gün sonra, işe gittigini görünce, önemli bır rahatsızlığı olmadıfını anlamışlardı. Kaptan dönmüştü o gıin Nilüfer, perde arkasından onu görünce bir hoş oldu. Babasının hastalığını, her şeyı, bırden unutmuş, kalbi sevinçle dolmuştu Dönmüştü sevdiğı adam. Ona dönmüştü. Tül perdenm arkasmdan uzun müddet ayrılamadı. Sermefin dönüşü kahvede genel bır sevinç yaratmıştı. Ernek1 Kaymakam Galıp Beyin ıstedigi ılâcı getınnıs. üstehk bütün 1 ısrarma rağmen para almamıştı. Yakm dost olduğu delıkanlılara, birer ıkişer Arnerıkan sigarası dağıtmıştı. Korkmuştum. Kusura bakma. Hadl sevinin artılc, bakın Desen: ömür BALCIOĞLU nuz.» 4t Demek kanncalar fillere karşı savaşa girecekler!,, tılar, n« ettüerse, n« k&dar çok araştırdılar, sorup soruşturdular sa topal demlrclnin en küçük. bir ızine bıle rastgelemsdıler. Elleri boş, suçlu, ulukepezin sırtında gene sultanın huzuruna çıktılar: «Kırmıa sakalı bulamadık, toz olmuş» dediler. «Bir yaratık ksndısinı ulukepezin sırtından, bu kadar ytiksekten yere atar da ondan hiç hayır kalır nu, toz olmaz mı, sultanımız» dedüer. «Tor olmuş» dedı ulukepez de. nOnun, o kırmızı sakalm tozuru bile kıyamete kadar ızleyeccksınız» diye buyurdu sultan. «Onun tozunun bila kalması, size soylüyorum, beni iyi dinleyın, kanncalar, karıncalar için ö!üm demektir. O alçagın, o soysuzun, o kopetjia .. Onun tozunu her gün, her an ızlıyeceksinız ..» «Izliyeceğiz», dediler kanncalar. «O ölümdür. zulumdür», dedıler. «O topal kannca, karınca ulusunun zat«n ta ezeiden ben baş belasıdır. Bır alçaktır, satılmıs. vatan hayırudır o topal kannca,» dediler. «O topal kannea mı. zaten hayınlığından yitirdi ayaCmın tekinı,» dediler. Topal karınca üstüne daha neler neler söylemediler. Bu dünyadr. o haymm tozunun kokusu bıle kalmayacaktı. Uslu kanncalar o başkaldıncı şeytanm tozunu teker teker bulup yok edeceklerd:. Uslu kanncaiar o fopal kanncanın sovundan da bir tek kannea bırakmayacatüardı. «Bu topal demırcilerdir, frj kırmızı sakallardır dunyayı kanştıran, filleri kışkırtıp ülkenizi yıktıran, bu hayınlardır,» dedi sultan, •Topal k&nncalara ölüm.» diye bagırdı öteki kanncalar. «Kırmızı sakallara ölüm.» «Demireilere ölüm.» «Simdi dileyin benden ne dılersenız.> «Saghgını dileriz, sultanımız.> «Sağlığımdan sıze fayda yok. Dileğırüzi bildırin.» • Şu savaş dursun öyleyse.» dedı kanncalar. «Dilegimız budur.» «Haaa, o mu?> «Budur.» dedıler. «Çünkü bans sever filler savaşı sevmezler.» • Se\meyiz,. dedi filler sultanı. • Ağzımızm payıru aldık, biz de artık banşsever olduk. bir daha filler ulkesine saldırmak mı. aman Allah göstermesin,» de diler kanncalar. «Hemen dursun şu savas, az daha sürerse bir tek karınca bile kalmayacak. Bafışla bızi, sultanımız.• «Bagışladım,» dedı sultan hortumunu gururla göğe dimdik dikereli. «Dursun savaş artık.> Kanncalar sevindiler. «Sağolasın sultanımız,» dedıler. Suitan dedi ki: • Ama savaşın durması için bir takım koşullanm var.» dedi. «Çünküleym ki bu savaşı siz başlatıp filler ülkesini çok zarara sok*ur.uz. Ondan dolavı benım ül kemin raranru ödeye«Vwtaî«.ı> «Öderiz,» dedi kanncalar. «Şundl öyleyse dinleyın ısteklerimi...» «Su savas hemen dursun ıultanım.» • Koşullarımı kabul edin.» «Kabul edeceğiz. Savaş biraz daha sürerse yeryüzünde bir ka nnca kalmaz ki isteklerini yerine getlrebilelim... Söyle, isteltlenn başımız üstüne.» Sultandır bu sevmdı: «Dinleyın öyleyse benl,» dedi. «Bütün kanncalar birikip bana bır sırça saray yapacaksıniü. Sırça saray şu yüce dağuı tepesinde olacak, dünyanin öteki ucundan da gözükecek. Bu saray öylesine parlak olacak ki, dünya onun şavkından gece bile ışıyacak, ortalık gün hiç batmamış gibı olacak. îçine bin, iki bin, beş bin, on bin fıl girecek, ama bu saray çökmeyeceh.» «Biz küçük kanncalanz.» diye sızlandılar karıncaîar. «Ama çok çok küçücügüz. O kadar küçüğüz kı bizi öteki hayvanlar yaratıktan bile saymazlar. Böyle bir sarayı biz nasıl yapanz ki^» «Hem de bir yıl ıçinde yapacaksınız.» «Aman sultanım...» «Amanı zamanı yok, yapacaksınız.» «Görüyorsun işte, sultanımız, ne kadar zayıf, ne kadar da küçüğuz.» sem sultan. Bu yıptıgın yanm» kalmayacak, e««y tepeden tırnağa kana batmış, sen eey kocaman, kör g^zlü zulüm dagı. Bu yaptığın senin do, kocamış ulukepezin de yanına kalmayacak... Çok yakmda o küçücük, iŞnne ucu kadar küçücük kanncaiardan belânı bulup yeryüziinün tekmil varatık'.arına rezil olacaksın, r«v zili rüsvay...» Böyle dedi, ulukep.;7in kanad'ndan yere atladı kaçtı. O gıdince öteki kanncalar imana gelip vumuşadılar, bır iyice, olürcesine sultana yalvardılar: «Sen ne buyurursan yaparız, sultanımız» dediler. «Yeter ki bu kanlı s&vaş dursun.» «Seni kızdıran karınca var ya, o kırmızı satelh topal demirci. o az önce kendisini buradan aşa&ıya attı.» «Öldü mü?» diya teiâşlandı sultan. «Kanncalar bu kadar yüksek bir yerdpn atlayınca ölürler değil ml? Ölmedıyse onun ölıisünil, ya da dinsinı hemen irterim.» Ulukepez yukardan aşa*ıyi korkuyla sağıldı. Filler sultanının ne demek istedığmı anlamıştı, kırmızı sakalı aramaja baçiadılar. kanncalar öteki karmcalan. ulukepez öteki kuşları çağırdüar, aradılar taradıler kırmızı sakalh topal derrjrcinin ne ölüsünü, ne de dıjfisinl bulabildiler. Yarslı. kana batrnış çıkmış karıncanın ımi timi bellisız olmusuı N« y?.~ «Yaparız, yaparız yapmasına ya,» diye hüdhüdün kanadında tıtrediler kanncalar. «Bir yılda, o da bir sırça saray, kannca degil de insan oJaak büe vapamayız. Bagışia bizi sultanımız.» «Yapacaksuıız,» diye kıvançla •öylendi fıller sultanı. «Yapacak eınız, hem bana şu dagın doruğuna bir sırça saray konduracaksınız, hem de sarayın ambarlannı, kilerlerini balla, yagla, iksırle, türlü yiyeceklerle, yaşam suyuyla dolduracaksınız. Hem de, hem de bir yıl içinde. Üstelik de bana, sultamnıza dünyanin en büyük elmasını, tncismi, yakutunu, zümrüdünu getıreceicsıniz. Hazineler isterım sizden, hazmeler... Siz bütün dünyadaki yer altlannı, oralardaki defıneleri bilirsiniz. Sızin işmiz, şehırlerimz çoğunlukla yerin altındadır, ol sebepten bana evrenın bütün altınlarını, deiinelerınl getıreceksiniz.» «Aman sultanımız...» «Amanı zamanı yok,» diye filler sultam dinginledı. «Hiçbır şey dinlemem. Siz şu yeryüzunde soyu en kalabalık yarauksınız. Toprak kadar çoksunuz. Şu anlı şanh hüdhüdler başı tar.ık olsun ki, eğer dediklerimı hemen yapmazsanız, hemen yapma ğa başlamazsanız, hem de bır yıl içinde bu işleri bitırmezsenız, bu savaş durmayacaktır. Mademkl küçucük kanncalarsmız, ne demeye saldırdınız koskocaman fil lerin öz bir yurduna, saldırdınız da yaktmız yıktınız yurdurauzu? Dedıklertmi bir yıl içinde bıltekmıl edıp bana teslim etmezseniz, Allah da tanığım olsun kl yeryüzünde, yeraltında bir tek kannca kalmayacak, şu dünyadan karınca soyu kalkacaktır. Fillerimin, askerlerimin kocaman ayakları altında ezıleceksiniz. ezileceksıniz.» YARIN: YIKIIMIJ; KARINCALAR ÜLKESi TiFFANY BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 Büyüteç 2 Fakat anlamında bır soz Kural 3 Lnlem 4 Tersı arka, gerı anlanıin da oır söz 5 Kamer ^asvimının dokuzuncu ayı 6 Tersı gümüş cısmırun sımgesı Ölumiü, gelıp geçicı. kaiımsız 1 Tersı kenoisıru herkesten ustun tutma, başkalarına yuksekten Duk nıa huyu Sonuna sessız bır harl getınldiğınde üniü oır tu^bol cu ısmi olur 8 Bır rüzgâr türu Öyle mı anlamında bır soz 9 Tersı zılli bır kasnaga geçtıil mış kursak zarından ıbaret çuigı Ama, fakat anlamında bır söz. YLKARIDA.N AŞAĞIYA : 1 Bır şekii buyüiterek veya kuçülterek lcopya etmek ıçin kul lanılaa kollu, ekiemli oir tür cet vel 2 Buyruk Ana, b«ıba ve çocuklardan oluşan topluluk 3 Uçak, gemi gibi seylen pen uzakta iken haber vermeye VATZ yan aygıt Bır çok hayvanıarın ve insanın vücudunda asalak ola rak yaşayan ufak böcek cinsı 4 Sevgide üstun tutulan 5 Beyaz Tersı bir nota Basın da saç olmayanlara venlen 'sım 6 Tersı ateş veya sıjara yakmak için çakmBk çak*rak tutuç turulan madde Suçu ^ağışlama 7 Bır nota Tsrsı üiilünç verip»er.M7S Tersi j m ı anla 8 9 1 2 34 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 \ | 6 7 ••İ 1 i DiSi BOND GABDİ' UACIM Öt" ^3 «€! t auise , 61'UMURI A<IZI AUP fsr TÜhl&LE GfTMC ^ KBBE±L *CUC vjj \ &AŞIAB. lm \ GEÇTİLEB. 1 LİK l£*j mmda bır söz Kan miKtannda meydana gelen azalma 9 Tersi bir emır Yapnıa Doyaiarın yapıroında kullanüan ve çıvıt bitkisinden veya tas komürün den çıkanlan bir sıvı. DÜNKÜ BIXMACA>IN ÇÖZÜMÜ SOLDAN SAĞA: 1 Sanskrit 2 Asa Aldat 3 Nice Kaza 4 A»i Ek 5 Uskumru 6 kA bA feT 7 Adi Ne Lu 8 Ara tneK 9 tkili Aka. YUKABIDAN AŞAGrYA: 1 Sanduka 2 Asi Sadak 3 Nacak İri 4 esuB Al 5 kA Iman S riK Et 7 idA Uf Na 8 Taze Elek 9 Taka'uka.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear