25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DÖRI flJMHURİYH 23 ÎUBİT 1977 iü ultf SAM YELİ Yazan: İMehmet SELAHATTtN Nihayet o da oldu. Kendisine başbakanlıgı yataştırsn siyasî. kantınden aldırmak istedigi bir şeyi gardiyana yaptıramayınca, patlayıvermısti. Bütün bunlar hep senin yüzünden oldu arkadaş. Sen bızı teşvik etmeseydin o dilekçeyi venneyecektik. Bak gördün mü, bizi ne hale soktun? " Rıza: Rahatımz bozuldu, görüyorum. diye sükunetle karşıladı. Ama, buraya hangi amaca hizmet ederek düştügunüzü düşünürseniz, amacınıza en uygun şekilde davrandıgınızı anlardınız. O düekçeye sizler imza koymasaydınız ben tek başıma ımzalar verirdim. Arkadaş, sız sosyalist değilsiniz, yal&n soyiüyorsunuz. Bu kadarcık sıkmtıya, hem de âciz. masum insanlar ugruna düşülen bu kadarcık sıkıntıya katlanamayan sosyalist olamaz. Sosyalistlik namuslu insanlann ınhisarındadır. Namusun objektif tarifini ise bundan üçbın sene önce Konfüçyüs yaptı. «Sana yapüdıfı zaman hoşuna gitmeyen şeyi başkastna yapma.» Işte namusluluk budur. Ben bır ideal ugruna hapishaneye düşeoegim, uğruna savaştığım ırmanlara dayak atıldığını, işkence edildigini göreceğim de sessiz duracağım öyle mi? Yaklasmayın bundan sonra yanıma. Hiçbiriniz benden degilsiniz. Bundan böyle kim yanıma yaklaşırsa ağzını burnunu dagıtacagım. Sonra, bir şey söylemek için ağzını açmaya fırsat vermeden, karşısındakine: Başbakan oldugun zaman beni cezalandınrsın, dedi, tükürür gibı. Kecdini halk uğruna her türlü tehlikeye 8tan, eziyete, cefaya katlananlann peygamberlere has bir namus duygusu içinde olmalanna inanırdı Rıza. Bu paşazadelerse, sanki kendilerini buyur eden varmış gibi, gelecekte hangı koltuğa oturacaklannı saptamakla mesguldüler. Yine, kendi idealinde aradıgı insan sevgisi de yoktu bunlarda. Bu sevgi olmadığı için, peşlerinde halktan tek kişı yoktu. Zavallılar, bir davranışın milli beyecan halini almadıkça başanya ulaşamayacaklannı bilemeyecek kadar cahildiler. Nasıl ki kendisi de bu gerçegi zamanında görememişti. Görseydi şimdi hapishanede olmayacak, dışanda halkını bilinçlendirmeye çaba sarfedecekti. Halka rağmen halk için sloganı çoktan etkenligir.i yitiıtaisti. Artık, halkla birlikte halk için demenin ve buna göre davranmanın zamanı gelmisti ama, bumıanlayan yoktu. Anlamaksa zaten işlerine gelmezdi bu heriflerin. Halktan tek kişiyi peşlerine takamayacaklannı çok iyi büiyorlardı. Böyle, kanun dısı bir örgüte kahimakia nasıl hata islediğinl ştoıdı iyice görüyordu. Bilimsel gerçegi ihmal etmiş, sırf merhametinin esiri olarak kanşmıstı aralanna bu yüreksizlerin. Düşündükçe, «Ah Türkiye, vah Türkiye» diyordu. Senı anlayan, senınle birlik olan aydınlar ne zaman görüneceklerdi ortada? Halka yönelmek, onda hem sınıf bilincini uyandırmak hem de birlikte çalışmak lâzımdı. Bunlarsa... Bir zamanlar beraber olduğu insanlara büyük bir kin duyuyordu şimdi. Nasıl ki onlar da onu sevmiyorlardı. Dogaldı bu. Dünya görüçleri apaynydı. Bu hırsla bir gün başgardiyana, müdürti görmek lstedigini . söyledı. tsteğinı hemen kabul etmişti müdür. Şaşırmıştı buna. Müdürün yanına girdiğinde: Müdür bey, dedi. Hani sizi Bakanlıga şikâjet eden dilekçe var ya, ışte onu ben yazdım. Sorumluluğunun tamamı bana aıttir. Boşuna onlan cezalandırmayın. Müdür, önce başını kaldınp ona baktı. Sonra, kahkahalarla gulmeye başladı. Niye gülüyonım blliyor musun, dedi bir ara. Şimdiye kadar belki yirmi mektup geldi onlardan. Suçsuz olduklannı bu işin sorumlusunun sen olduğunu yazıyorlardı. Buna şaşırmadun, diye cevap verdi delikanlı. Şaşırmadın mı? Niçin? Aralannda onlan tanıyacak kadar kaldun da ondan. Ya! Müdür bey, size bir şey söyleyeyim mi? Benl bugün bıraksalar bir daha böyle bir örgütün içine ömrüm oldukça girmem. Bunu sakın korkaklığımdan söylediğimi sanmayın. Bir nevl iğçenmeyle söylüyorum. .J Aramzdaki farkı görecek kadar kafam çalışır benim. Şinv fjjji söyle bakalım, benden ne istiyorsun? J ;. Benl tek hücrelerden birine kapatın. Onlan ise eskisi gibi ^İerbest bırakın. • Y a ! V ' 1 Evet. özellikle rica ediyorum. '* Oldu. Hey, Salih Efendi! '.J Başgardiyanı çağınyordu. J Buyur beyim. »! Şimdi bu beyi münferitlerden birine koyacsksın. Ama, en %rtsine. Kapısı daima açık olacak. Istediğinde girip lstediğinde jfıkacak. Tamam mı? Tamam beyim. Hadi güle güle Rıza Bey. Tesekkür ederim. Sağolun. «Işte erkek buna derim» diye düşünüyordu arkasından müdür, «Hem de sapına kadar!» Öteki siyasilere bahçeye çıkma yasağı kaldınlmıstı. Bunu onlara müdür, Rıza'run erkekliğini methederek, kendisine yollanan yırmiyi aşkın kalleşin mektubunu elinde sallaya sallaya göBtererek bizzat söylemişti. Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca YAŞAR KEMAL Sarajin önündeki alan, sultanın has bahçesı. yamaçlar. koyaklar kayalıKiar kırmızı sakal lı Karınca ölülenyle doldu. Her karınca ölüsU geldıkçe, sarayın önünde daglar gı'oı karınca ölülerı yükseldıkçe sultan sevincınden göbek atıyor: «Ne kadar da. ne kadar da çotunuş DU kırmızı kanncalar, bu öldürme isini akıl etmeseydim. yanmıştık, yanmıştık,» dl ye sevincini söylüyordu ulukepe ze. Ne kadar sanca kannca varsa o yıl kanncalar hepsini yakalayıp sakallarım kırmızıya boyadılar, sonra da onlan öldUrup. olUlerını sultana götürüp yiyecek aldılar. Bir Karıncanın beş altı, on sanca kanncayı kırmızıya boyayıp sıütana götürdüğu, kar şılıgında o kadar yiyecek aldıgı da gerçekler arasındaydı. Bir gün de genç bir karınca toplulugu yaşlı ululardan birisinı yakalayıp ıki ayagını kndılar, sakalını kırmızıya boyayıp cldür düler, ölüsünü sultana götürüp, «ışte kırmızı sakallı topal karın ca budur,» dediler. Sultan hemen hüdhüdler başını çaÇırdı. «bak şu ölüye,» dedi, «bu mu to pal kannca?» ulukepez uzun urun ölü kanncarun yöres^^d9 çevrindikten sonra: «Bilmem ama ölü değişir tr ma, bu yaşh karıncanın ölusü o topal kanncaya çok benzıyor,» dedi. «Bu kanncalar da o ka dar biribirlerine benzıyorlar ki. sultanım. sancasını karacasmdan ayıramıyorsun.. Mavicesi ' ni alacasından B^ıramryorsun. Bu delikanlüar yalan söyieyecek değiMer ya, !şte bu yaşlı ka nncanın ayagı da topal, sakalı da kıpkırmızı.» Sultan çok sevindi: «Bu delikanlılara üç tane çi çek özü amban açm,» diye buy ruk verdi. «Iksir de verin onlara ki esrikleşsınler.» Delikanlı kanncalar Uç arrıba n n ü;üne de birden dalıp bir iyice doyduktan sonra, ambarla nn geriye kalanlannı kente ta «Basüstüne» dedl kus, hemen sündürmemek için her bir g«yi şıdılar bu çiçek özlerindsn he ambar» uçtu. yapacaksın. Kanncalıgm huyunkimler hasta kanncalara ilâç Birirjci bal özü ambanna inen da baskaldırma, degistirme, kıryaptılar. Ne kadar hasta kannkanncalann ululan, aç gözluluk mızı sakallı olma huyu vardı. le saldırdılar bal özüne, bir ye ca varsa ülkelerde kentlerde kurOnlara gece gündüz fil olma tuldular. diler, bir yediler kannlarım da diişü kurdurmanın yolunu bulavul gibi sişirdiler. Bunlann kacaksın... Onlara boylelikle icaBır ara sultan ulukepeze. aknnlanm bal özüyle şişirdilüerirıncalıklannı unutturacaksın... lına duşüp, sanca kanncalan ni karınca ululan anında duydu Onun için de yeni biçimler, usordu: lar, ululara da fillere öfkelendik suller bulacaksıa «Ne oldu sanca kullarıma, ne leri gibi öfkelendiler. Karınlannı oldu onlara? Hiç gözükınüyorDaha böyle çok seyler düsünü doyuran ulular, kanncalann ara lar, hüdhüdler başı. Bana danl yordu ki sultan, kanncalart smı döndügünde ötekiler onlara mış, bana ktismüş olmasuılar?» son bir daha giden hüdhüdler hiç bir sey bümiyorlarmış. hiç Bunca deneyden geçmiş, gün başı oradan döndü, bu anda da bir şey olmamış gibi davrandıgörmüş, ömür geçirmiş hüdhüd kıvıl kıvü etmeğe baslanus kalar. Sonra sevinç içinde bırden ler başı bile bu tepeden inme nncalardan gelen ugulru kirp di canlmnıp: «Gidin sultana söylesoru karşısında bocaladı. Ne ye kesüdi. yin, her birimiz bir kırmızı sadiyebilirdi sultana? «Ey sulta«Ne oldu?» dir» korkuyla »or kal getirecegiz,» dediler. «Getinım, senin o kannca kullann du sultan. rip sultandan yiyecegimizi aiıp var ya senin sanca kullannı «Kanadundaküere sor, dedl açlıktan ölmeyeceğiz.» yakalayıp yakalayıp sakallannı ulukepez. kırmızıya boyadılar, sonra da Hemen o anda ulukepez ala«Biz kırmızı sakalhlan bulaöldürüp sana getirdiler, karşılına geldi, ululan kanatlanna almayız, dediler kanncalar^ dedi gmda da senden yiyecek aldıtuhaf kılıklı. «Dellrmiş karınca dı havalandı. Ulular olanı bitelar,» diyemezdi. Sultan öfkesınni file söylediler. fil kullannın lar. Biz bir lokma ekmek için den deliye döner, o öfkeyle bir bulsak da, kırmızı sakallıları V>\ bu davramsından derecesiz kılikte kannca ülkelerine fiUerini vanç durdu: «Kanncalar alollan düremeyiz, dediler. Ne yapalun, salar, kızgın filler ezmedik, öldılar.» dedi. kendi düsen ağlamaz. Vartm »dürmedık bir tek kannca bile cıdan ölsünler onlar da, ne yaVe kanncalar bu kesin karar bırakmazlardı. Filler de hüdhüd palım, ulu sultanımız...» lanndan sonra kosusarak kentler de aç kalırlardı kanncalar lerine dolustular, hemen sanca «Siz karnımzı doyurun da... olmayınca. kanncalar avma giriştiler, ara Kaç kisisiniz orada, büdhüdlelannda ne kadar sanca kannca Sultan boşu boşuna aklına bu rin kanadında?» varsa hepsini teker teker yakala kadar takmıştı kırmızı sakallıla «Çoğuz,» diye karsılık rerdl yıp sakallannı kırmızıya boyan . Boşu boşuna sorun yapıyortuhaf kılıklı kannca. yıp öldürdüler. öldürdükleri du beceriksiz serserileri... KaSultan: bu Mkalı kırmızıya boyanmış nncalann ellerinden kurtulan «Al bunlan Mrlnci bal ozü kanncalan da sultana götürüp boyalı sakallı sancalar çoktan ambanna götür,» dedi ulukepeyiyecek aldılar. (Devamı 11. sayfada) ze. «Vaaah, vaaab!» diye gene ba gırdı sultaa, tekmü kanncalar bu ah çeki»inl duydular sultanın va bu ahın kendileri için çekildigini anlayıp sevinç içinde kaldılar. «Vaaah, vah, vaaah: Peki bu ahmak kanncalar >iya cek istemek için bana gelmeyi hiç akıl etmiyorlar mı?» «Kimbilir, belki akıl ediyorlar ya sıkılıyorlar. Kanncalar ince düşünceli kişilerdir. Sulu na topladıgımız yiyeceklerden nasıl isteriz, diye düsünüyorlar dır belkij» «Açlık ince düşünce falan bırakmaz yaratıkta,» diye güldu sultan. «Açlık beni degil cabasını tanımaz. Bak, az bekle, du rum dedigin gibiyse, şimdi kanncalar ordusu sarayın alanını doldurmustur,» demeye kalmadı, hüdhüdler bası iki kanat çırptı alana vardı geldi: «Haklısın sultanımız,» dedi, «alan kanncadan dolup taşıyor. bütün jamaçlar sarayın yanı yöresi kanncadan kıvü kıvıl...» «Haydi çıkalım dışanya, karınca kullarunla konuşmalıyım» Dışanya çıktılar, alandaki vamaçlardaki kanncalardan ses çikmıyordu, kanncalar ölü Ribi, tas gibi susmuşlardı. Sultan alanın üstbaşmdakı ka yanın düzlügüne çıktı konusma ga başladı. Bütün dUşündukleri ni açık açık onlara soyledi. On lann, olurlarsa ancak kannca kadar fü olabilecekleri Ustünde özeUiklş durdu. Her . sozünim bası bu. kadim gerçegi soyledi. Yineledi durmadan. Kanncalardan, bu korkunç kıvıltıdan ses seda çıkmıyordu. En küçük, kıpırdamıyorlardı bıle. Sultan da hırsla, öfkeyle durmadan konusuyordu. Konuştu konustu sonra da yoruldu. Bel ki de bütün kanncalar ölmüstü. İçine acı bir küşüm geldi çöktü oturdu. «Ölü mUsunuz, Ö U müsü1 nüz?» Sesi dağlan gümbürdetti. gene kanncalardan hiç bir ses gelmedi. Hüdhüdler bası: «Dinle sultanımız,» diye onun yelken kulagının içine do£ru uç tu. «Ne var?» «Dinle bak kanncalardan ses geliyor.» «Bir ugAıltu duyuyorum. Ne diyorlar?» «Dinle sultanımız, dinle. Ses leri yavas yavas yükseliyor.» «Duyuyorum, duyuyorum..» «Açız, açız, açız... Buğday istiyoruz. Bugdayımız yok.» «Bal özü, çiçek özü yiyin siz de!» «Bugday lstiyoruz bugday...» «Hüdhüdler başı yanıma gel..» «Buyur, geldim sultanım » «Şunlann ululannı al da ka natlarına, yanıma getir.» Ulukepez asagı indi, kanadına tuhaf kılıklı karıncayı, öteki ile ri gelen kanncalan aldı, sulta nın Rözlerinin önüne gledi. Sultan: «Çok üzüldüm durumunuaa.» dedi. «Açlıktan ölecek hale gel diniz de bana neden gelmedinlz?» «Sultanımızı bir can için rahat sız etmek istemedik.» «Çok incesiniz, diye üzüntülU bir sesle konustu sultan. «B'liyorsunuz, su dağlann altı baştan basa ambarla dolu. ambaria nn içi d* yiy«cekl8 dolu... Hiç KIRMIZI SAKALLI TOPAL KARINCANIN ÖLÜSÜ YA DA DİRİSİNE BİR AMBAR DOLUSU BAL ÖZÜ... durum boyleyken açlıktan olUnür mü?» «Biz kanncalanz, öluruz •ultanımız.» «Size yiyecek vereceğlm» «Sağolasınız sultanunız.a «Bur.un için de bir tek kosulum var.» «Buyur, koşulun basımız üstU ne sultanımız.» «Her karıncaya bu kışı çıkaracak yiyecek verecegim. Onun karsılığında da...» «Yeter ki canımızı kurtar, sul tanımız, ne tstersen yapacagu.» «Onun karsılığında da her kanncadan bir kırmızı sakallı ka rınca ölüsü istenrn, dirisi olursa daha iyi olur. Kırmızı sakal lı topal karınca sağsa eier. onun ölüsüne ya da dtrisine bir ambar dolusu çiçek özü, bal özli, çekirdek özü verecegim.» «Her karınca nerden bir kırmı zı sakal bulsun sultanımız? O kadar kırmızı sakal rok ki içimizde...» «Kırmızı sakal olmak olasıhjfr olan her karıncayı da kırmızı sa kal sayabilir, ya dirisini ya da ölüsünü bana getirebilirsiniz. Bu suretle de kırmızı sakallılar. kırmızı sakal gibi düşünebilme olasüığı olanlarm kökünU kazımıs oluruz.» «Olur sultanımız,» dediler, «bu önerinizi kanncalar ulusuna söy leyelim bakalım ne diyecekler. Bizi götür, hüdhüdler bası.» Ulukepez hemen vukardan asagıya «üzüldu, sırtındakı kanncalan alana. öteki karıncaların arasma bıraktı, sultanın ya nına geri döndü. Beklediler aşa gıdaki alandan, yamaçlardan sonsuz bir ufcultu yayılmağa baj ladı ortalıga. Ugultu uzadıkça uzuyor. sultan sabırsızlanıyordu. «Git bak, su lanet kanncalar ne yapıyorlar, böyle niye uğuldasıyorlar,» diye ulukepezi oraya altı kere yolladı. Altısında da. «hiç bir şey anlayamıyorum ugultulann dan, tuhaf kılıklı kanncayla arkadaslarını da bulamıyorum. sıü tanım » dedi. Sultan, ne kadar tri olsalar da, kanncalar ne kadar korkak salar da, onlardan çekiniyordu. Bu dünyanın ortasındaki mavi elmas k&yasını çıkartanlar, sa ray yapanlar, şu dağlann altmı yiyecekle. balla, buğday, çekirdek çiçek özürle dolduranlar isteseler, azıcık düsünceler. yürekli olsalar, neler neler yapmaz lar ki bu dünyada. Kendi s>gırlıklannın Uç, dört mislini kaldı ranlar bu ktnncalar degiller mi? Onun İçin bu karıncalan yö netmek için çok feraset, bilirn gerekiyordu. Kanncalardan faydalanmak, onlan yönetmak. ka ba güçle olacak bir iş degildi. Onlan ne aç bırakacak. ne çok doyuracaksın. Ne çok yoksul ne çok zengin olacaklar. Onlan dü TiFFANY BULMACA SOLDAN SAGA: 1 Bedava olarak. 2 Ne soguk ne de sıcak Gam, keder. 3 Bir çoful eki Bir erkek ismi. 4 Tersi Ispanya'da bir topluluk Tırpana balıgı. 5 Boyuna sanlan kumas parç u ı Tersi kesin. 6 Tersi yabani hayvan yakalama ve öldürme işi Tersi dünyanın en büyük nehirlerinden birinin adı Terti bir yüzey ölçü birimi. 7 Tersi bir harfin okunusu Geleeek (eski dil) 8 Koku Dedeler, bUyukbabalar. 9 Karar•ısbk. 1 23456789 ••• Annesiyle babası, her ay muntazaman geliyorlardı. Bir hafta otelde kalıp. onunla birkaç defa göniştükten sonra dönüyorlardı. Fahri, her akşam eve geldiginde, «Keremden mektup var mı?> diye sormayı ıkıncı bir huy haline getirmişti. Posta daftıtıcısmı yolda görür,, kendisine mektup olmadığını sorar, eline bir kaç kuruş sıkıştırırdı: Aman oğlum, derdl. Mektup geldiginde sakın kapıdan mapıdan atmayasın. Kapıyı çal, evde kim varsa ona ver. Olur baba meraK etme. Bu, .Baba> lafı Uk sıralar onu biraz şaşırtıyordu. «Demek o kadar yaşlandık. diye düşünürdü. Kocaman adamlar ona oaba, diyordu. Pazar günlerı, kizının mezarını ziyarete giderdi. Saatlerce kalırdı orada «DemeK benim tatlı yavrum şımdl bu toprağın altında na!» derdı. O öldü ben yaşıyorum. Ama, yaşamam lâzım. Öteki çocuklarım ıçın yaşamalıyım.» Ağlardı aralıksız. Mezarlık bekçisı onu tanır, üzülürdü haline. Güzel çıçekler getirmişti Fahri. Bekçiye para vermiş: Aman evlâdım, demişti. Özenle dik. İyi bak bu çiçeklere. Yavrum. bu çıçeklerden daha güzeldi. Yine oaşlardı ağlamaya. Nilüferin mezannın çevresi rengarenk çiçeklerle donatılmıştı. GARTH ABTU P A W « ' T Ç İBBE'KllM KOMUSU OLAHAfc K&TIL. ÜLUSLAOABASI BİD. KOMPEBAkS' K239İ TUKARIDAN AŞAGlTA: 1 Kurdun ense postundan yapıltn kürk. 2 Hszır durumda Tersi bir takı 3 Bir buyruk Eski bir Anadolu uygarlıfi. 4 Beyaz Geçen yıl, bir yıl önce. S Tersi Krom'un sim gesi. 6 Gümüşbalıgı. 7 Peşin olarak Bütün. 8 Bir balık türii. 9 Kâğıt. yazılı kâgit Miktarca tazla degil. • •• Rıza. bir cuma sabahı Karnmda çiddetli bır sancı duydu. Sag tarafında, dayanılması zor bir ağrıydı bu. Geçer ümıdiyle akşama kadar eekledı. Gece. ateşı de yükselmıştı. Ertesi gün. Başgardiyana Başefendı dedl Çok hastayım. Karnımda öır sancı var. Acaba, doktora çıkabilir mıyım? /lll'lll H • y AR i DÜNKÜ BUL»MCAN1N ÇOZtJMtJ SOLDAN SAGA: 1 Poıemik 2 iriM Loça 3 Labada Ok '. Ananas kA 5 Seyır 6 iM Tam sO 7 Kaf Kaz 8 Aşina İK 9 Al kikaD. Yt'KARIDAN AŞA&YA: 1 Pilatika 2 Oran Maşa 3 Iibas Fil l Emanet 5 Dayanak 6 ilasiM 7 kO Kik 8 Çok Saka 9 Yakamaz. £I*'D\,AÇIŞ KONUSAİAŞINl yARACAK DEOEttU^l KADAŞIMIZ DB ATH6NA N£PF. • HEUEF, DEV BİR DENIZ GÜCÜ: TÜRK DONANMA VAKFINA YAPACAGIMZ TARDIMLARLA BL HEDEFE ILAŞABİLIRİZ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear