Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
OÛ I I CUMHURIYET 20 $UBİT 1977 «CÜNBAZ TURHÂM SELÇUK C£PHEÎ>£ PİKNİk.tUEtfN 1 IJT/Itf 5|"2/M TOTAH SAM YELİ Yazan: Mehmet SELAHATTtN 55 Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca YAŞAR KEMAC Ormandan bir kasıntı hışırtismdan baska hiç bir se* gelmi yordu. Ulukepea matla, kendini de inandjrarak, kuşlarla, kanncaJar la dunnadan iki gün, üç gün ko nustu, buyruk dedi, yıldınm, ates su, dedi, sultan tekmil yara tığın köktinü dedi, hepinizi dedi öleceksiniz, dedi. Taşta ses vardı, kanncalarda, kuşlarda ses yoktu. Sonra blrden, derinden, boguk kalın bir ufultu ormanı doldurdu: «Sultanlar sultanı sultanımu her şeyimizi elimizden alır da. fıiligirnızi elimizden alamaz. Kaşınmamızi elirruzden ai&maz. Şu dan dünyada bir kere fil olduk, onu da sultana şaha veremeyece^iz. tşte böyle kıyamete Jcadar götümüzü kaşıyacagız.» Ugultudan sonra da ormanı blr kssınma hışırtısı aldı. HüdhUdler başı uçtu, konuştu. yalvardı yakardı, korkuttu, artık bundan sonra kimsenin agzından bir sözcük bile alamadı. Yanındaki hüdhüdlerle bırlikte sultana geldi. Sultan onu frunlerdir, kulağı kirişte, yemeden içmeden, uyumadan bekliyordu. • Ne oldu?» diye sordu hemen. •Hiç bir şey olmadı,» dedi hüdhudler başı. «Hiç bır şey. Ben böyle bir sey görmedim. Belkl dünya kuruldugundan Deri şu yeryüzünün üstünde uçanm, bunca insan, bunca yaratık gördüm, bunca yaratıkla yaşadırn. ben böyle bir sey gönnedım. Bu fil olmak da ne yaroan bır ismiş Jci hiç kimse kıçını agaçlardan çekmiyor. Ne karıncalar, ne bızim kuşlar, ne de sanca kanncalar, hiç kimse. Öyle mestolmus gitmisler ki... Buyruk, dedim, yangın, yıldınm, dedim. Daha neler neler söylemedim onlarB sultanım, boş veriyorlar. Kiç bır karıncanın, kusun tüyü bile kıpırdamadı. Günlerce cebelleştun de onlarla yalnız agızlanndan birkaç sözcük alabildim. Önce hep bir agızdan, «Biz filiz, biz filiz,» dediler, sustular. Sonra da, tam üç gün sonra da, «sultan bizim elimizden her şeyimizi alır da fühgimizi alamas, dediler. 3ız filiz, fil kalacağız. Bu dünyaya fil geldik, fil öleceğiz. Şu dan dünyada bir kere fil olduk,. dediler. Bundan sonra da onlara ne söyledimse bir daha onlardan bir karşılık alamadım. Bütün kanncalar kuşlar sağır dilsi2 kesilmişlerdi. O sumsük sancalar bile..» Sultan: «Sen nasılsın?» diye birden, beklenmedik sordu ulukepeze. •Hiç sorma,» dedi kuş. •Benim halimi hiç sorma. Bır yerde bir ağaç, dal, çalı gormeyeyim uçarken, konarken, hemen vanyorum ona başiryorum kıçımı s.irmeye... Hiç bır şeye yanmıyoram da sultanım, bunca yıl fil olarak yaşayamadığıma yanıyonım.» «Vah vah,» dedi sultan. «Vah, vah vah!» «Üzülme sultanım. ben durjmumdan dolayı çok kıvançlıyım.» dedi kuş. «Bu fillik, fil olmak ne yaman, ne güzel bir şeymiş de sultanım, biz bilmiyormuşuz...» YARIN: Kl? GELIYOR ülukep«E, gagsoi. ayaklan, tonatlan, kepezi biribirin« girmış, karmınçorman olmuş, daha neler neler anlatmıyordu! Anlattı anlattı, sonra yoruldu, dınginiedi. sultanın gözlerinin önüne, evviı agacının dalma kondu. Sultan: «N« oldu ıenin kıçına?» diya sordu. HUdhüdler ba^uıın iaçı açılmış, kıçında b!r tek tüy kalmamıştı. «Kanncaların yerden göğe haklan var,» dedi ulukepeı. «Ben d« fil olup kendirne bir ağaç buldutn, kıçırrj dunnadan ağaca sürüp kaşıdım. Kaşıdıkça hoşarlandım, hoşarlandıkça kaşjdım, işt» böyle kıçımda bir tek tüy kalmadı. apayaz oldu kıçım böyle, ayna gibi. Öteki bütün hüdhüdler de. kuşlar da bana öykündüler, kıçlarır.ı agaçlara dayadılar, kaşınmağa başladılar. Şimdi agaçlann üstbaşmda kuşlar, altyanında kanncalar dunnadan ıtirUîtürüp esrikle?iyor kendilrrinden gpçiyorlar.» «Yasssaaaak!» diye bir fil boyu havaya sıçrayarak bagırdı filler sultanı. Ona öykünen ormanlarda ki kanncalar, hüdhüdler de, «yaaasssaaak,ı> diye hep bir agızdan serinçle bagırdılar. cBu dünyanm ölümüdür. Bütün yaratıklar buna bir alı^ırlarsa, bu yaratıklıgın, doganın, evrenin ölümü olur, yaaasssaaak)» bütün orman dakiler onun sesine öykün arada hüdhüdler bası da düşündüler: «Ölümü oltır, ölümu müftü. olur, yaaasssaaak!» Filler sultanı: Piller sultaru duydugu bu ina«Çok daşünd'irn arkada;,» denümaz durum karşısında çılgına di. «Bir sonu^d ulaşamadım. üen dönüp soluk soluğa: sizlere, karıncalara Olsiniü, fıl «Ey hüdhüdler başı. ey uluke oîacaksınız dedim ama. filler gipezler ulusu bir kere sen. bir ke bi yiyip sişecek.siniz, sonra da re sen şu kıçını ajeçîara sürmek çatlayacakiinız, nemedim. Ben ten ilk önce sen vazgeç.» sızlere, kanrıcalara fılfinız. çalı«Vazgeçemem sultanım, razge çırsanız fil olacaksmız, dedîm çemem.» diye hüdhüdler başı ki ya, bnl özünü, çiçek özünü. çeç:nı daTOdığı arkadaki dala dur kirdek bzünü filler gibi yıyecelcmadan sürtliîtürerek öttü. «Vaz siruz, demedinı. Ben sizlere ve geçemem sultanım. ooh, vazgeçe karıncalara fılsınız, dedim ya, mem. Istersen beni hemen şimdi kıçınızı filler çıhi bir j'aam boayagının altma al da ez, gene de yu kaşıyacaksmız, demed;m. Siz. vazgeçemem sultar.ım. kıçımı ka hepiniz fillikte çok ileri gittiniz. sımaktan .. Ooo'n. ooh, oh sulta Bana bu işte, bu aşırı fillik nım, sana şükrolsun. fil olmak işinde yardım et, ulukepeı karne iyiymiş. Dünya varmış. Fıl ol deş. Sen kı insanları ve bilcümdum da bunca vaş yaşadım, dün le yaratığı, ölüleri, dirileri tanıryanın kurulduğunu bile bilirim, sın. çok daneylerden geçmişsınfil oldum da. kıçımı agaca sür dir yüzlerce JTI, bana yardım et, düm de, durmadan kaşıdım da h:ç olmazsa bu kaşıma isinde.^ yasamın tadına vardım. Ooooh «Edemem,» dedi hüdhüdler basultanım. bundan önce biz hiç ya şamamışız. Oldür b»nl, öldür be şı. «Bu »at^ı fn huyundan hiç bır yaratığı vszgeçıremem. Bereket ni sultanım da su filliğimi elimden alma. olur mu?» dedi de baş ki bu hoooş. tatlın fil huyunu öteki yaratıkiar daha duynıadıka bir sey demedi. lar. Bir duy.saıar, dünyanın aJtı Sultan din^inledi, basmı elleri üsrüne gelir.» arasır.a aldı, has bahoeye yürüdü, «Aman daymasmlar!» diye coş başmın yöresinde ııçan hüdhüd kuyla, korKuyla bağırdı fiUer sullerr başına da: «Hele s?n şimdi tanı Sonra cia kesın bujTUgunu Zi . kıçına bir agaç bul da sürü? verdi: «Yasakladun.)) d.?di. «Kıç tür, ben bir düşüneyim fillik du kaşunayı toptan vasakiadun. Al rumunu.» dedi. buyrugumu ilet senin hüdhüdle«Sağol, varol suttanım.» diye re ve kanncalara, ormanı, çalıhüdhüdler ba«ı uçtu, hemçn en lıklan derhaJ terkersinler, heyakın çmar ağacına pitti, onun men bugün. Eğer tarketmederse, sert kabuklu dalına kıçını yann sabah bütün ormanlara yıl daysdı, mestolarak sürtmege bas dınm atıp yakıp kavuracağım on ladı. lan. Hüdhüdler, kasunacı öteki Filler sultanı da has bahçede kuşlar, hem de kanncalar bir salt kıçmı sürtmek için diktirdi anda kömür olacaklardır.» ği ulu çınarların altına vardı, kı«Etme eyleme sultanım.» çım ulu bir ağacm sağîam göv«Karşı mı koyuyorsun?» desine dayaoı, sürterek düşün«Yok sultanım.» mefe başladı. «öyleyse hemen uç ülkelere, Uzun bir süre düşündukten son ra ulukepezd yanma çagırdı. Bu buyrugumu söyle onlara. Yann 2evk aldıklan belll. O halde cesur olun. Korkusua görünün. Hak vennisti intrimn Reyhan. Kocannı arkasına almış, hıçbir ise kansttrmıyorda. •*• öfkeliydi kız. Son günlerde her seye kızıyor, herkese iert «vaplar veriyordu. Babası bariç. Dört gözle beklerdi onun eve dönmesini. Yanında yatardı babası. Basınj kolunun üstune alır, tıpkı çocuklugundaki gibı: Benım tatU kızım. dedi. Bu günü nasü geçlrdin? Nasıl olacak baba? Düşündüm. Uyudum. Senı bekledim. Benım Nilüfer çıçegim. Bıliyor mu5un Nılüfer çiçegi na«ıldır? Su kenarında, hstta suyun ıçinde açaı. Bembeyaz, bakmaya doyamazsın. Sen ondan daha güzelsın. ••* Aradan, dokuc ay daha geçmişti. Rıza"yı h&lâ mahkeme önüne çıkartmamıslardı. Tahkıkat henüz bitmernişti. ••• NilUfer bir gece babasmı odasına çağırdı ve olur olmaz şeyler anlattı. Bunun üzenne ertesi sabah doktora götürdüler. Doktor anlattıklarcnı dırüedı. Büyük sanssızlık, dedi sonunda. Eğer bu dereee zayıf olmasaydı elektroşok yapardık. Ama, bu haliyle dayanamaz. Bir ild ilâç yazacagım onu kullanm. Odadan çıkarlarken Fahri'yi kolundan çekip, ıçen aldı: Dıkkat edin, diye tembihledi. Her an intihar edebilir. Bir îtomobile bindirlp ara sıra gezintiye götürün. Günden güne kötUye gidiyordu Nilüfer. Şaşılacak bir sey olmuştu. Gerginliğe gireliberi kıztn öksürügu kesilmisti. Rıaa'yı ziyarete bazen babası. bazen Kerem gidiyordu. Anlatmışlardı kızın dunımunu. Evde yalnız bırakmalanna imkân yoktu. Nedense Rıza buna bir türlü inanamıyor, her gelişlerinde: Gi«lemeyin benden, diye somyordu. Anama bir şey mi oldu? Yeminler ettiriyordu onlara. Nihayet bir gün Kerem dayanamadı: Dinle beni ağabcy, dedi. Söylediklerimin bir kelimesl btle yalan degil. Yülarca tek başına kalan, kapandığı odadan bile ÇJkarnayan insana ne oîur? Melankoli oldu kız. Üstelik hayaller de göniyor. Daha fasla dayanamayacagımı da saıuyorum. Geıraei kartı çıkardım. Dıs seferlere giden şileplerden birinde is. bulup, çekip gidecegiın. Kalırsam mahvolurum. Anama gelince, hayat onu silindir gibi ezdi. Babamın yıllardır stiren sıkıntısı, kızınm hastalıgı, senın tutuklanman onun yaşama sevineıni öldürdü. Sadece, yeraek pişirip bulaşıklan yıkamak, evi dilzene koymak, kızls uğraşmak tek işi. Canh bir ölüden farksız biçare. Nilüferin her dakika intihaf edeeeği korkusuyla bir ınutfağa bir kızın odasına tasınıp duruyor. Gözetliyor onu devamlı. Aralannda kalırsam ben de elden gideceğim. Yapma, ne olur, diye yalvardj Rıza. Seni de kaybederlerse büabütün yılolırlar. Çok kötülük yaptım onlara, bari sen yapma. Merak etme ağabey, onbeş günde, ayda bir döneceğim yurduma. Alıjırlar buna, korkma. Bilmem ki... Bu kadarla kalmıştı konuşmalan. Beyhan, evden hiç çıkmıyordu. Mutfakta çalışırken bile kulagı kınn odasındaydı. En ufak bir gürllitüde fırlayıp camdan bakıyordu odaya. Nilüfer, kendi kendine konuşuyordu hep Bir gün: Oh olsun lşt«, dedi. Bana böyle yapar mısınız. Ben de bir fcuru lüminal içtim. ölejim de görün. Ne zaman içtin? Az önce. Kadın ftrladı mutfağa. Bir tepsi getirerek kızın önüne ruttu. Parmaklannı zorla boğazana kadar sokarak onu kusturdu. Her öğüriişte birkaç tane lüminal düşüyordu. Haplar yirmi tane olunca kusrurmayı durdurdu. Ka, ölüm korkusundan mıdır nedir, biraz açılmışh. Oh anneciğim, dedi. Oyle korkmuştum te... Ara sıra normalleşiyordu Nilüfer. Annesiyle akıllı akıllı koBU^uyordu. Ne var ki bu bali yarım saat, en çok bir saat sürüyordu. Sonra, yine başIıyoTdu kendi kendine konuşmaya. Lümınali cebinde taşıyordu Reyhan. Bir gün kızın: Sanki ben kendim: başka türlü öldüremem mi, diye bağırdığını işitti. Kojtu. Kır, pencereyt aç:p kendini aşağı atmays ugraşıyordu. Yakalayıp yatağına yatırdı onu. Günde birkaç sefer tekrarlanıyordu bu hal. Fahri bunu işitince, yatağını her akşam kızın aytk ucuna »erdirdi. Onunla saatlerce, tâ uykuya geçüıceye kadar konuşuyordu. Babam benim. Dünyaların en iyi babası. Yavrum, evlâdım. Yanına geleyim mi? Gel. Çok gece. onun kollarında uyuyup kalıyordu Nilüfer. Durumu doktora anlattılar. Somnifen diye çok kuvretli bir uyku ignesi verdi. İğneci gelip her akşam bir tane yapıyor, hasta sabahlara kadar derin bir uykuya dalıyordu. Bütün evi kızrn kendini öidürmesine engel olmak fıkri doldurmuştu. İntihar denemeleri o kadar sık tekrarlanıyordu ki ona gündüzleri de aym ifneden yaptırıyorlardı. Yirmidbrt saatin bir iki saatini ayık geçiriyordu kız. Bir gün Kerem: . Baba, dedi. Gemilerde iş buldum. . Nasü yani? . Basbayagı i?. Dış seferlere çıkacak gemilerde. . Yıpma yavrum. Bir sen kaldm. Terketme bizi Kime, h«n gi dalt tutunurum sonra ben? . Meraklanm8 baba. sizı terketmiyorum. Koskoca adam oldum. Onbeçgün, çok çok bir aylık seferier olacak. Yıne evime geleceğim. . Yine evine geleceksin. Sesinde insan nıhuna işleyen bir acılık vardı. . Eğer buraya ev denırse, diye ekledi. . Öyle konuşma baba. . Yok oğlum, seni çok iyi anlıyorum. Git, lstersen hlc gelrae. Kurrulmuş olursun. Aramızdan hiç olmazsa bir tanemiz kurtulsun. Agüyordu. . Aglama baba. . Pırak ağlayayım oğlum. Hayatımda bir gün bile kendimi sevmedim. Bir gün kendim için yaşarnadîm. Bizden uzakta d» kalsan rahat vs mutlu olduğıınu bilmek benı üzmez. Git yavnım git. özîersen bizlere ara sıra gel. îstersen onu da yapma. Kurtar kendini bu hayatlan. Eger buna hayat denirss t*bi. . Baba! . Çok samimıyim yavrum. Belki ilk an sarsıldıro ama, erain ol ld »Idıgin bu karara sevindim. . Peki öyleyse niye aglıyorsun? . Açıyor bu beni evladım. Bırak ağlıyayım. . Annem ne diyecek «caba? ~. Annen mi? O artık yaşamıyor ki yavrum. Hiç bir jey dameyecek. emin ol. Herşeyi öyle sessiz kabul ediyor ki... . Sonra, sen »nlatırsm ona. Olraaz. rru? . Olur. Ben anlatınm. (DEVAM1 VABJ Bu fillik ne güzel bir şeymiş de sultanım, biz bilmiyormuşuz,, sabaha kadar kıçlannı agaçlardan çektiler çektiler. ya da çekmediler artık gerisini kendılcrı bileler.» Xe yapsın hüdhüdler bası, yanında birkaç hüdhüdüyle ormana uçtu. geldi kanncaların üs tüne. Kanncalar yumak >umak yıgılmışlar ağaçlann altlarma, gövdelerine. dallarına habire kıçlannı sürüyorlardı. Hüdhüdler başı uçarak bütün ormanı, sonra da ormanlan dolastı, karınca ülkelerinde gördükleri hep buydu. Ormanın üstünde, tam orta yerinde bir agacm en uç dalma kondu, burada kendini bütün kanncalar görebilir, aesini duyabilirlerdi. «Eeeeey kanncalar.» aiye başladı borazanıyla. Sesi ta uzaklar dasi ulu dağlarda yankılandı. «Duyduk duymadık demeyin, sul tammızın buyrugudur. O sultan ki. bilcümle yaratığa baştır. Aslanlara kaplanlara, kurtlara çakallara, gergedanlara, yaban eşek lerıne. yılanlara, timsahlara baştır. Size sultanımızm, o görkemlı o dünyalar sultanmın buynıgunu ulaştırmakla onur duyuyorum. Bundan önceleri de insanlar ve biltekmil yaratıklar sulta.rı Süleymanm emrirü kullanna ulaştırmakla onurlarurdjm. Şimdi beni kulak verip de dinleyın, eeeey yüce fil soylu kanncalar. Sultanımı* buyurdu ki, foçıruzı, öteki yüce fillere öykünerek yıl on ild ay agaçlara sürmeyeceksiniz, bu kesinlikle yasaktır. Biz size filsinfe. fil oîacaksınız, dedik ama, böyle o küçücük taçınızı ağaçlara siiresmız durmaoan, durmadan, demedik. Bu böyle giderse, kıçımzı • i z 1 e r ağâçlardan çekmezseniz. kim, kim çalışacak da bi bal özü, çiçek özü toplayacak? Siz bu fil huyundan va«peçmezseniz, ben de, filler de, siz de aç kalacaksınız. Ol sebepten, kıçlanntzı agaçlara slirerek uyumak yalnız asıl fillere mahsustur, sonra fil olmuş karınca filler içm değiidir. Eeeey karınca fil kullanm. size kesinliklo buyuruyorum ki. hemen şimdi, şu anda bu fil huyunuzu bırakıp. kıçlarımzı agaçlardan çekip kentlerinize gideceksüıiz. Sul tan böyle buyurdu, sultan böyle buyurdu, duyduk duymadık de meyin.» O kadar mestti kl kanncalar, hüdhüdler başının bu çagnsma kimse en küçük bir tepkide bulunmuyordu. Ona dönüp b»kmıyorlardı bile. «Sultan diyor ki,» diye bas bas bağınyordu hüdhüdler başı. «Yüee sultanımız diyor ki onlar fildirler dedim ama, kıçlarını agaçlara sürecek kadar fil olacaklar demedlm. Bal özü. çiçek özü, çekirdek örü yiyecek kadar fil olacaklar demedlm. Onlar fiîdirler ama, boylan kadar fildirler.» Orman baştan aşagı uguldadı: «Biz filiiiı» «Biz filiiia!» «Biz flliüiiz!» «Siz filsiniz ama, boyjnu* ka. dar.» diye bagırdı borazanıyla u lukepez. «Boyumuı, boyomuı, boyumuz kadar.» «Biz filiz, fiîler gibi filiz.» «Filler gibi fili*.» «Piller gibi.» «Filsiniz filsiniz ama... Sultan kesinlikle buyruk saldı size. Ya nn sabaha kadar kıçıruzı bu ağaçlardan çekmezseniz, sultan da sizin üstünüze, ormana, dün yaya yıldınmını atacak, o da si ri karuracak, yakacak, kül edec«k. Siz hiç yıldınm ne demektir, biliyor musunuz? Sultarumı zın buyrugu kesindir. Kjçlannıa agaçlardan çekeceksiniz.» «Biz filîiiz,» diye gene ugulda dı orman. Hüdhüdler bası bu kez smea kanncalara seslendi. Onlar da: «Bi2 füiüiz.» diye karşılık ver diler. Vay anasını, dünya degis miş, o sümsük, hayın, kötU san calar bile, biz filiz diye dayatmağa başlamışlardı. Bu sefer dallardaki hüdhüdle re döndü, hepsinin de kjçı kav ianuş, ayna gibi, bir tuhaf, dur madan kıçlarını dallara »ürüyorlardı. «Size söylüyorum sultanınnxu buynıgunu, hüdhüdlerim. Hiç olmazsa daha siz fil olmadınız, siz de benim gibi daha Icuşsunuz, değil mi?» «Biz fiüiiiz!» diye bütün orman baştan sona, uçsu» bucakaız öttü. «Biz flliiiz!» ülukepez daldan dala uçup bütün karmcalarla, hüdhüdlerle konuştu. Hiç birisini kandırama dı. Hiç birisini fil oLmadıklanna, olamayacaklarına inandıramadı. Nasıl inandırırsın, kendi de, hüdhüd kuslannm bası ulu kepez de fıl olduguna, hem de nakışlı, güzel, parlak, renk renk. cümbüşlü bır fil o'.duguna inarayordu. En küçük bir fır satta da hemen kıçını bir dala dayayıp kasınıyordu, kasmıyor bagırıyordu: «Sultanın buyruğunu dinlemiyor musunuz?» Kimse ses vermiyordu. Ne bir tek kannca, ne bir tek hüd hüd. Bir küçücük sanca bile ona karşılık vermiyordu. «Yann sabah yıldınm, sultanm yıldırımı... Hiç bir canh kal mayacak. Tekmü yaratıklann kökü kuruyacak TiFFANY LOBO HEAD6ATB TfPSANVf CÖTÜÖÜB «. BULMACA SOLDAN SAGA: 1 Kolyoz'un küçügü. 2 Bır işln üzerinde çok duran, dikkat harcayan Kırmızı. 3 Kırmalı ve geniş Kalın şayak kumaş. 4 Şan, şöhret Tersi fıillerin sahıs ve zaman gnstermeyen sekli. 5 Han. hükümdar. 6 Erkekliğinı gidermek Im. 7 Bir lsim. 8 Bır emir Eskiden harmandan sonra toprak ürünlerinden onda bır oranında alınan vergi. 9 Tersi bir hayvan Ulasma, kavuşma, 123456789 DiŞi BOND YUKARIDAN AŞAGIYA: 1 Şilte, yastık gibi şeyîerin dolgusunu yer yer dikişle bastırmak. 2 Molekülünde üç atom bulunan oksııenden iboret ağır kokulu bir gaz Çekirdek. 3 Tersi bir tür kalın ip ismi ölüyu gömme. 4 Şeref Hazinenin malı. 5 Kekemelik. pepelık. 6 Hayvan bannağı Tersi binanın bölümleri Bir kiırk havTanı. 7 Baston Organızmada belli hastalıklara kar91 baiıjıklık kazanmak için kana verılen ve o hasralıjfın m.krobu ile hazırlanmı sennk. R K;rlarda yetışen Kırrmzı. S Eski bır uygarlıK Sıvas'ın bır üçesı. DÜNKÜ ÇÖZÜMÜ: SOLDAN BCLUACANIN SAĞA: 1 Suyolu tl. 2 inaK Yeke. 3 Natura L\I. 4 Aba anE. 5 *eY Sİ fi Okalıptüs. 7 Gen Haıîe. 8 Katran. 9 Bore Me. VtKARIDAN AŞ^GITA: 1 Stııagos 2 unaB Keçs 3 Yatasrsn. 4 Oku El fi kE. 5 Rayıh? Uyan pstE. 7 Estir. 8 İki lulaM. 9 lenrA Sene.